@ruhusolmusbirisj
|
İstediği gibi ısrar etse bile söyleyemezdim. Kötü şeylerin olmasını istemiyordum. Zaten bu kadar kötü şeyler yaşarken daha fazla yük almak istemiyordum. "Peki güzelim ama eve gidince göster bende bileyim ne olduğunu" dedi. O eve gelmeyecekti. Direk şirkete gidecekti. Yada öyle söyledi diye ben inanmıştım. Olabilirdi biraz cahildim bu konularda. Bir iş çıkar ve o "ben ilk baş sirkete gidicem" dese cidden de inanırdım."Sen eve gelmeyeceksin ki" dedim. İlk başta bana "eve gelmeyeceğim" dese de eve gelecek sonra gidecek gibi duruyordu. Yada şirkete bile gitmeyecek bile olabilirdi. "İlk başta "eve gelmeyeceğim" dedim ama eve gidip o kağıdın ne olduğunu öğrenip sonra gideceğim şirkete" dedi. O kağıdı göstermeyeceğim diye bir ton laf etmiştim ama eninde sonunda yine o kağıdı görecek ve öğrencekti. Acaba bunları okusa bile beni çocuklar ile evde tek başıma bırakır mıydı? Aklımdan bu tür binlerce sorular geçti. Çok yavaş gittiğimiz için biraz zaman geçti arabaya ulaşana kadar. Kimse bir şey demeden arabaya vardık. Gerçi biz bir şey dememiştik. Çocuklar gidene kadar eski anılarını anlatıyorlardı. Hepimiz arabaya binmiştik. Giray arabayı çalıştırdı. Arabayı çalıştırdığında biz değil cocuklar konusuyordu yine. Çocukları dinlemek daha iyi ve eğlenceli geliyordu nedense bana. Onların eski zamanını öğrenmek onlara suan bu davranışı sergilemememi gösteriyordu. Tabiki eğer Güneş'in annesi onu sevip oksuyorsa bende öyle yaparım fakat o kadının öyle bir sey yapacağına inanmıyordum. Gidene kadar konuşmak yerine ara sıra konuşuyor ara sıra çocukları dinliyordum. Güneş annesini,Kumsal babasını anlatıyordu. Daha doğrusu ölmüş babasını. Güneş'in bazı konuşmalarını dinlediğim de annesinin bazen değil her zaman bile olmasa vakit bulduğunda bir şeyi doğru yapsa bile yanlış yaptı diye onu dövüyormuş. Bunu duymuştum. Kumsal'ın da beni yada onu dövdüğü zamanları anlatırken duymuştum. Bunları birbirlerine anlatsalar ne kadar iyi olur bilmiyorum ama en azından birbirlerinin geçmişlerini öğreniyorlardı. Doğrumuydu bilmiyorum ama birbirlerine güveni ve sergilememesi gereken şeyleri öğreniyorlardı. Buda en azından iyi bir şeydi. Bana göre iyi bir şey olmasa onlara asla geçmişini anlattırmazdım. Kafamı arkaya çocuklara doğru çevirdim. Ikiside birbirlerine bakıp konusuyor geçmişlerini anlatıyorlardı. Çocuklara bakarken arka cama dalmıştım. Bir yada iki dakika başka bir yere bakmadan sadece oraya odaklandım. Giray omzuma dokundu. İrkildim. Önüme döndüm. "Noldu oraya baktın" dedi. "Yok bir şey sadece dalmışım" dedim. Bana dönerek "Güzelim şu kağıdı ver bakayım sonraa direk şirkete gideceğim zaten nolur" dedi. Yüzünü cama çevirdi. Zaten evde de görecekti o kağıdı. Şimdi vermesem evde de görcekti. Saklamaya gerek yoktu. Çantamı açtım. İçinde o kağıdı bulmaya çalışmıştım. Buldum. Giray elini açmış ona kağıdı vermemi bekliyordu. Kağıdı eline bıraktım. İki elinide direksiyondan çekti. Kağıdı açtı. Ben cama bakmaktan öyle görebiliyordum. Kağıda baktığında dikkatlice okuyordu. Bu kadar dikkatlice okuması açıkçası dikkatimi çekmişti. Kağıda yandan bakayım derken o kağıdın o kağıt olmadığını anlamıştım. Hızlıca elinden kağıdı aldım. Eline sert geldiği için baş parmağını kesmişti kağıdın ucu. Kağıdı incelediğimde babam ile ilgili şeyler yazıyordu. "Güzelim bakabilir miyim kağıda" dedi. Gözlerimi Hızlıca kağıtta gezdirdigimde babamın akıl sağlığı yerinde olmadığı yazıyordu. Ben bu kağıdı okumamış hatta çantama ben bile koymamıştım. Ya biri bizimle oyun oynuyor yada bu gerçekti. Hangisinin olduğunu anlayamıyordum. Giray'ın eline baktığımda bir elini direksiyona koymamıştı. Kanayan elini direksiyona sürmemiş ve deydirmemişti. Kağıdı katlayıp çantama koydum. "Güzelim ben o kağıdı evde inceleyebilir miyim" dedi. Olur anlamında yavaşça kafamı salladım. Hâlâ ne gördüğüme inanmıyordum. Kafamı aşağıya eğdim. Aklımdan Bunca yıl benim babamın akıl sağlığı yerinde değil miydi? gibi sorular geçti. Hala aklım almıyordu. Acaba akıl sağlığı yerinde olmadığı için mi bizi dövüyordu? Aklımda onlarca soru vardı. Bunları kimseye soramıyordum. Belki de yıllarca içinde soru işareti olarak kalacaktı bunlar. Olabilirdi. Neden olmasın. Soracak kimsem olmadığı için yıllarca içimde kalacaktı. Yavaşça kafamı kaldırdım. Giray'a baktım. O da bana bakıyordu. "Tamam güzelim aklında onlarca soru var ama bunları daha sonra konuşacağız elimi şuradaki peçete ile sarar mısın" dedi. Gözlerimi çocuklara çevirdim. Kapatmış gözlerini uyumaya çalışıyorlardı. Hava kararmıştı. Uykuları gelmiş olabilirdi. Giray'a tekrar baktım. Kanlı eliyle gösterdiği peçeteye aldım. İçinde bir tane çıkardım. Ona doğru döndürdüm vücudumu ve yaklaşarak peçeteyle parmağını sarmaya başladım. Ben sararken Giray anlımın ortasına bir öpücük kondurdu. "Merak etme bu oyun sona erecek" dedi. Ne demekti bu? Yoksa kimin bizimle oyun oynadığını biliyor muydu? İnanmıyorum. Bulmamıştı ve bulamayacaktı. Kendi ailemden yardımcı olacak onca kişi vardı fakat hiçbiriyle konuşmuyordum. Konuşsam belki kim olduğunu anlayabilirdim. Kuzenim dedektifti. Böyle şeyleri bilir diye düşünüyordum. Bence bilmesi de lazımdı zaten. Telefonumda hepsinin numarası kayıtlıydı ama benim olduğumu görseler yardım bile etmezlerdi. O bizden nefret ediyordu. Babamdan da. Zaten ilk başta babamdan nefret etmesi lazımdı niye benden nefret ediyordu. Bir anda bu düşünceleri aklımdan sildim. Giray'ın parmağını sarmıştım. Kafamı kaldırdım. Çocuklara göz ucuyla baktım. Uyuyacaklar yada uyumuşlardı bile. Gözlerimi çocuklardan ayırıp Giray'ın gözlerine diktim. Araba sürdüğü için gözlerinden yolu görebildim sadece. Vazgeçtim yolu değil merakı da görebiliyordum. Yavaş sürerken bir anda gaza bastı. Biraz sarsıldım yerimden. Yol boştu. Doğru bu saatte yolda olanın ya kafası güzeldir yada kafasındaki. Giray kafasını bana çevirdi. Gözlerime baktı. Bir şey diyemedi. Öylece boş boş baktı. Boş mu baktı bilemem ama sadece baktığını söyleyebilirim. "Noldu neden baktın" dedim. Önüne döndü. Ben hala bakıyordum. Gözlerinden yeni bir şeyi farkediyormuş gibi bir şey oldu. Yada ben öyle anladım. Yune bana dönerek "Güzelim sen bu kağıdı daha önce okudun ve çantana koydun mu" dedi. Bunun onunla ne alakası var diyecektim ama çok alakası vardı. "Hayır" dedim. "Tamam güzelim" dedi. Önüne döndü. Yanlış anlamadıysam bunu kimin yaptığını bulmaya çalışacaktı. Bunun onun için iyi mi kötü mü olacaktı bilemezdim. Bilemedim de zaten. Eskiden gözlerinde huzuru hissettiğim adam şimdi öyle diyemezdim. Ne diyebilirdim bilmiyorum ama çok değişti sanki yada bana öyle geliyordu. Hangisi olduğunu ben karar vermiştim. Artık gözlerine baksam bile huzur hissetmiyordum. Az bile hissetsem o bana yeterdi fakat vermiyordu yada ben almıyordum. Neyse başka bir şey düşün Ilgın. Biraz kafanı dağıt. diyordu icimden bir ses fakat baska bir sey düşünemiyordum. Gözlerimi gözlerinden ayırdım. Kafamı eğdim. Hala vücudum ona dönüktü. Kanlı eliyle çenemi tutup yukarı kaldırdı. "Tamam biri bizimle oyun oynuyor bu oyun oynayanı sonra bulacağım merak etme kaldır kafanı dik tut" dedi. Bende kafamı dik tutturacak kadar güç kalmamıştı. Kafamı araba koltuğunun yastığına koydum. Uykum gelmeye başlamıştı yavaştan. Ama uyumamak için direniyordum. Onun yanında uyumak istemiyordum. Kim bilir bu uykulu halimle sabahlasam daha iyiydi. Gece ne olcak belli değildi. Tedirgindim. Bir an bile olsa babamın akıl sağlığı bozuk olan kağıt gözlerimin önünden gitmiyordu. O cümleler aklımın ucundan gitmiyordu. Gece onları düşünmekten kimin geleceğini bulmaya çalışırken bir gram uyku girmeyecekti belki de gözüme. Uykum vardı ama bugün olmazdı. Olamazdı. Umarım bu akşam kimin bizimle oyun oynadığı ortaya çıkardı. Eğer çıkmazsa belki benim gözüme uyku girmeyecekti. Günler geçecekti fakat ben uyumayacaktım. Uyusam bile bir yada iki saat en fazla üç saat. Uyuklaya uyuklaya eve gelmiştik sonunda. Gözlerimi parmaklarımla kaşıdım biraz. Arabanın kapısına dogru vücudumu çevirip tam arabanın kapısını açarken Giray kolumdan çekti. Giray'a baktım. "Uykun var belli bekle kucağıma alayım" dedi. Çocukları gösterdim. "Onlarda uyuyor onları birlikte taşıyalım benim az uykum var zaten" dedim. Biraz yalan söylemiş oldum. Hatta biraz değil hepten yalan söylemiş oldum. Az uykum yoktu. Beni yatağa bıraksanız bir dakika içinde uyurdum kim bilir. Hem çok yorulmuştum hemde cok uykum vardı. Bu uykumun nedeni de yorgun olmam olabilirdi bence. Giray arkasına dönüp çocuklara baktı bir kaç saniye. Geri önüne dönüp bana baktı. "Az uykun yok gözlerinden belli uyku akıyor gözlerinden çocukları taşıyalım ben kağıdı incelerken sende uyu olur mu" dedi. Doğruydu gözlerimden uyku akıyordu fakat benim uyumaya hiç niyetim yoktu. İsterse gecenin üçü bile olsa kimin geleceğini merak ediyordum. Kim bilir ben uyurken o adam mı desem kadın mı desem bilemem fakat o mektubu yazan kişi bana neler yapamaz ki. Sonuçta uyuyorum her şeyi yapabilir. Belki direk öldürecek belki de kaçıracak. İnsan gibi konuşacağına inanmıyordum. Eğer onu yazan kimse bir şey yapacağını biliyordum. Yapmasa neden bu mektubu yazsın ki. Yazsa bile çok saçma olurdu bence. Arabadan yavaşça indim. Giray'da öyle. Arka kapıyı açıp en yakın bana Güneş olduğu için Güneş'i kucağıma aldım. Evin kapısına doğru yürüdüm. Yürüyene kadar aklımdan bir şey geçmedi. Temin arabada binlerce şey geçerken şimdi neden geçmiyordu bilmiyordum ama böyle daha iyiydi sanırım. Kapının yanına geldiğimde durdum. Arkama dönüp Giray'ın nerde olduğuna baktım. Onun da gelmesine az kalmıştı. Bir kaç saniye bekledim. Gelmişti. Elinde anahtar vardı. Kumsal'ı kucağına almadan önce eline almıştı. Tek eliyle evin kapısını açtı. Ayakkabılarımızı çıkarıp eve girdiğimizde her zamanki gibi bir şey yoktu. Bir şey ile karşılaşmamıştık. Zaten olması gereken böyledi fakat benim aklımdan daha farklı şeyler geçiyordu. Daha farklı dediğim ise evden birinin çıkmasını bekliyordum. Bi etrafıma bakındım biri var mı diye fakat cidden de kimse yoktu. Giray önden ben arkadan merdivenlerden çıkmıştık. Giray yine tek elini kullanıp çocukların odalarının kapılarını açtı. Kumsal farklı Güneş farklı oda da yatıyordu. İlk başta Güneş'inkini açtı. Güneş'i yavaşça yatağına bırakıp aklından öpücük kondurdum. Odadan çıkıp Giray'a baktığımda oda Kumsal'ın odasında Kumsal'ın başını okşuyordu. Beni görünce Kumsal'ın anlına öpüp kalktı. Bana doğru yani kapıya doğru ilerledi. "Güzelim o kağıt hala çantamda mı" dedi. Evet anlamında kafamı salladım. "Hadi uyuma sırası şimdi sıra sende" dedi. Ben uyumayacaktım. Benimle odaya gelip benim uyumamı bekler miydi bilmiyordum ama ben ona yinede uykuya dalmış gibi göstercektim. Bir nevi kendimi uyumuş gibi gösterip uyumayacak ve kimin geleceğini bulup görecektim. "Tamam ya sende gelcek misin odaya" dedim. "Evet senin uyudun mu uyumadın mı onu kontrol etmem lazım prenses" dedi. Giray'ı arkamda bırakıp merdivenlere yöneldim. Basamaklardan aşağıya indim. Yatak odasına girdiğimde işte burda bir değişiklik vardı.
Ilgın'ın çantasına haberi olmadan o kağıdı kim koydu? Kim Korkmaz ailesi ile oyun oynuyor? Ilgın o mektubu Giray'a göstermeli mi? Giray giderse eve kim gelecek?
~☆~
|
0% |