Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14.вσ̈ℓϋм

@rukiyeakbal07

Bazen yok olmak hiç olmaktan iyidir Olric! Yok mu olalım efendimiz? "Var" mıyız ki Olric?

-Oğuz Atay-

🕯️


That I'd fallen for a lie
Bir yalana inandığımı

You were never on my side
Asla yanımda değildin

Fool me once, fool me twice
Beni bir kez kandır, iki kez kandır

Are you death or paradise?
Sen ölüm müsün yoksa cennet mi?
Billie Eilish - No Time To Die

 

••••

 

 

14.BÖLÜM: Ateş Parçaları▪️

 

GEÇMİŞTEN BİR ANI...

 

“Abla, abla, bak kar yağıyor.” Ablam yine uyuyordu. Hızlı adımlarla yanına ilerlemeye başladım ve yatağının önünde durdum.

“Abla, bak, gökten elmas yağıyor. Sen hep görmek istiyordun.” Ablamı dürtmeye başlamıştım. Gözleri sakince açıldı, ve sonradan dediklerimi yeni algılamış gibi gözleri büyümüştü.

“Mina, elmas mı yağıyor? Ama nasıl, imkansız?” Ablamın elinden tuttum ve aceleyle yataktan kaldırdım. Camın oraya sürüklemeye başlamıştım.

İkimiz de camın önünde durduğumuzda ablamın heyecanlı bakışları gitmişti. “Mina kardeşim, bu elmas değil ki, bildiğimiz kar.” Yüzümde koskocaman bir gülümseme oluşmuştu.

“Ama abla, babam demişti ki, kar elmas gibiymiş. Bak, nasıl parıldıyor. Pencereyi açabilir miyim, lütfen?”

Ablam elini yüzüne koydu ve düşünür gibi yaptı. Ve sonra ise gülerek beyaza yakın saçlarımı karıştırdı.

“Tabii ki açabiliriz, красивая улыбающаяся сестра.” (Güzel gülümseyen kız kardeşim.)

“Abla, o ne demek?” Ablam saçlarımı okşadı ve “Büyüyünce öğrenirsin, güzel kardeşim.” Saçıma dokunması çok fazla hoşuma gidiyordu, bana huzur veriyordu.

“Hadi abla, pencereyi açalım.” Ablam kafasını sallayarak pencerenin kulpunu çevirdi ve açtı. Hemen cama uzandım ve elimi uzattım.

Uzatır uzatmaz elime bir kar tanesi düşmüştü. Ablam yanımda belirdi ve “Hadi, bir dilek tut, Mina.” Kafamı salladım ve bir dilek tuttum.

‘Umarım bir gün, ablamla sokakta oyun oynayabiliriz.’

İçimden tuttuğum dileğin bir gün olacağını düşünmüştüm...

Ablam bana döndü ve “Ne dileği tuttun, Mina?” Kafamı iki yana hızlıca salladım.

“Hayır abla, söyleyemem, yoksa kabul olmaz.” Ablam güldü ve bana sarıldı.

Bazen daha fazlasını istememek gerekiyordu.

O dilek, bana kötü şeyler yaşatmıştı...

 

***

 

Kapı kapandı, ve içeriye adımımı attım. Kızlar yataklarına oturmuş kara, kara düşünüyorlardı. Melodi ise yerde olan battaniyesinin üzerine oturmuştu.

İçeriye girdiğimi gördüklerinde, gözleri bana değdi ve hepsi bana bakmaya başladı. Şimdi onları da ateşimde yakma zamanı gelmişti.

Melodi’nin gözleri gözlerimde durdu, ve orada bir şeyler aradı. Orada umudu aradı, orada kurtuluş yolunu gördü. Ama görmediği şey ise o kurtuluş yolunda yanacağıydı.

Yavaşça adımlarımı attım ve başlarında dikildim. Sesli bir şekilde anlayamayacağımı biliyordum. Bu yüzden odanın ortasına çöktüm ve bağdaş kurarak oturdum.

“Şimdi hepiniz buraya gelin ve oturun. Yarım saat sonra ışıklar kapanacak, ve yeni bir gün başlayacak.”

Hepsi sözümü dinleyerek yerlerinden kalkarak daire oluşturacak bir şekilde oturdular. Şimdi bir şeyleri öğrenmeleri gerekiyordu.

Fısıldayarak konuşmaya başladım. “Kızlar, fısıldayarak konuşmamız lazım. Odada kameralar var, ve bizi izliyorlar. Şimdi anlatacaklarımı iyice dinleyin.”

Kızların hepsi gözlerime bakmaya başladı. Bir şeyler duymak istiyorlardı. Onlara duymak istedikleri şeyleri söyleyecektim. Çünkü herkes, duymak istediği şeyi duymak isterdi.

Yeniden fısıldayarak konuşmaya başladım. “Ben, BLACK DRAGON örgütündenim. Buraya Mara çetesini yok etmeye geldim. Bundan tam olarak sekiz yıl önce, on beş yaşındaki ablam Mara çetesi tarafından kaçırıldı.” Gözlerimi biraz kapattım, ve dolmasını istemedim.

Gözlerim yavaşça açıldı, ve karşımda bana dikkatle bakan kızlara değdi. Devam etmemi bekliyorlardı. “Sekiz yıl boyunca ablamı bulmak için her şeyi yaptım/yaptık, ama bulunamadı ablam. Sanki hiç var olmamış gibiydi. Sanki hiç benim ablam olmamış gibiydi. Ben on altı yaşındayken Black Dragon örgütüne katıldım.”

İçime nefes çektim. “Tek yaşı uyan bendim, Mara çetesinin kaçırması için ve ben seçildim. Ben Mara çetesini yok etmek için seçildim. İçeride adamlarımız var, bana yardım edebilecek. Şimdi size bunları neden anlattığımı soracaksınız, bunu siz sormadan ben anlatmak istedim.”

“Sizlere ihtiyacım var. Sizlerin de bana, tek kurtuluş yolunuz benim, benim de siz. Bana yardım etmenizi istiyorum.” Melodi’nin bakışları değişmişti.

Sözlerim ağır geliyor olabilirdi. Köle olmak kadar ağır olmamalıydı. Kimseden ses çıkmadığına emin olduktan sonra sesimi kısarak konuşmama devam ettim.

“Bu tesiste bulunan kızların hepsinin ayaklanmasını istiyoruz. Bunun için de size ihtiyacım var. Çalışanlardan birkaçı bizi destekliyor, ve isyan ateşini yayıyorlar. Sizin de bu ateşi yaymanızı istiyorum. Ya da bu ateşte yanmanızı...

Melodi bir kahkaha kopardı, ve fısıldayarak konuştu. “Mara çetesini yok etmek mi? Bu imkansız. Bunu kimse başaramadı, hiç bilinmeyen bir örgüt mü başaracak? Başaramayacak, anladın mı? Bizler köle olarak satılacağız.” Gözünden bir damla göz yaşı düşmüştü.

Umudunu kaybetmek üzereydi. Ya da kaybetmişti.

Umudunu kaybeden her insan, yok olmaya razı olmuş bir insandı.

Melodi yok olmak için her şeyi yapıyordu, ama bilmediği bir şey vardı burada: İsyan ateşiyle yanan küçük bir kız çocuğu vardı.

O kız çocuğu içinde yanıyordu.

“Melodi, bu tesis bunun için var. Sizlerin umudunu yok edebilmek için var. Size buradan kurtulmak için bir şans veriyorum. Sadece beni dinleyin ve isyan ateşini yayın. Sadece bunu istiyorum. Eğer kabul ederseniz, size planı anlatırım.”

Özlem ve Cansu’nun bakışları bir bana, bir Melodi’ye değdi. Bana olan bakışlarında umut vardı. Melodi’ye olan bakışları ise umudun yok olmasına sebep oluyordu.

O gözlerden umudun yok olmasına izin veremezdim.

“Kim burada isteyerek kalmak istiyor kızlar? Söyleyin bana, kim burada isteyerek kalmak istiyor? Kimse. Sadece planı dinleyin, ve size kurtulma yolunu vereyim.”

Özlem konuşmamdan sonra konuşmaya başladı. “Mina, ya peki başaramazsan. Bizlere ceza verirseler?” Ceza, kimse ceza almak istemezdi, ama bilmedikleri bir şey vardı: Cezadan bu kadar korkacaklarsa, o isyan ateşinde nasıl yanacaklardı?

“Özlem ve Cansu, üç hafta sonra sergileneceksiniz. O gün buradan kurtulmak istemez misiniz? O gün tüm kızlar isyan çıkarırsa eğer, güvenlik güçleri isyanı önlemek için dış cepheyi boş bırakacak, ve içeriye girecekler. Bu ise örgütün içeriye sızmasına sebep olacak. Bunun için uğraşıyorum. Sadece bana yardım edin. Başka hiçbir şey istemiyorum.”

Cansu sözlerim bittikten sonra hemen konuşmaya başladı. “Ben varım Mina. Buradan kurtulmak için her şeyi yaparım. Özlem, ben bir mal gibi sergilenmek istemiyorum. Sen istiyor musun?”

Özlem, Cansu’nun konuşmasından sonra biraz düşündü ve “Tabii ki istemem, ama-“ Özlemin konuşmasını beklemeden, Cansu sözünü kesti. “O zaman sorun kalmadı.” Ortaya elini koydu ve “Ben varım, eğer siz de varsanız, elinizi koyun.”

Özlem elini kaldırdı ama koymadı. Cansu ikna edecek bir ses tonuyla konuştu. “Hadi Özlem, ben köle olmak istemiyorum.” Eli havada olan Özlem, elini Cansu’nun elinin üzerine koymuştu.

Ben ise hiç düşünmeden elimi, Özlemin elinin üzerine koydum. Tek koymayan Melodi kalmıştı. Özlem ve Cansu aynı anda konuştular. “Hadi Melodi.”

Melodi düşündü ve elini elimin üzerine koydu. İçimde ablasını bulmak için yanan küçük kız gülümsedi. Artık bir şeyler olacağını biliyordu. “Şimdi hepimiz bu ateşte yanacağız. Bizler özgürlüğe adım atanlarız. Bizler umudun peşinden gidenleriz.”

Sözlerim bittikten sonra ışıklar kapanmıştı. Oda karanlığa bulanmıştı. Birleşen ellerimiz birer yeminin imzası olmuştu. Belki de o imza, ölüme atılan birer imzaydı.

Işıklar kapandığı için Cansu korkmuştu. Melodi’den bir ses çıkmamıştı. Hemen konuştum. “Şimdi herkes yataklarına geçsin. Yarın size tüm planı anlatacağım.” Herkes kabullenerek ayağa kalkmıştı.

Şimdi ise yolumuzu bulmak zorundaydık. Belki de o karanlıkta kaybolmuştuk. Bizler o karanlığı aydınlatmak için atılan ateş parçalarıydık. Bizler küllerinden yeniden doğanlardık.

Belki de o küllerden birkaçımız doğamayacaktık.

Yatağımı bulduğumda hemen battaniyeyi kaldırdım ve yatmak için içine girdim. Melodi ise yerde olan yatağına yatmıştı.

Gözlerimi tavana diktim ve geleceği düşündüm. Geleceğim olan ablamı düşündüm. Ben Mina Güngöz, gün görmeyen gözlerim şimdi ise isyan ateşiyle yanıyordu.

O ateş birçok kişiyi yakacaktı. O ateş şimdiden yakmaya başlamıştı ve daha çok yakacaktı...

Sessizce odada fısıldadım. “Вы тоже будете гореть со мной, все вы.” (Sizler de benimle yanacaksınız, hepiniz.)

 

}•{

 

Diğer bölümde görüşmek üzere.ಥ⁠‿⁠ಥ

Loading...
0%