Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9.вσ̈ℓϋм

@rukiyeakbal07


Welcome to your life
(Hayatına hoşgeldin)

There’s no turning back
(Geri dönüş yok)

Even while we sleep
( Uyurken bile)

We will find you
(Seni buluruz)

Acting on your best behavior
(En iyi tavrını sergile)

Turn your back on Mother Nature
(Arkanı Tabiat Ana’ya dön)

Everybody wants to rule the world
(Herkes dünyayı yönetmek ister)

LordeEverybody Wants To Rule The World

 

}•{


9.BÖLÜM: Kaybolan Umutlar

 

Gökyüzüne bak, Kara Melek; kafanı kaldır ve gökyüzüne bak. Seni nelerin beklediğine bak, aradığın kanadının nerede olduğuna bak.

Senden o kadar uzak ki...

Karanlıktan gelen adama baktı, Kara Melek o kadar çok karanlıktaydı ki göremiyordu. Kimden saklanıyordu? Bilmiyordu, ama karanlıktan gelen adamı dinledi.

Karanlıktan gelen adam, kendisinden saklanıyordu. Kimsenin görmesini istemiyordu kendisini. Bu da onun cezasıydı, Tanrı’nın ona bahşettiği cezasıydı. Karanlıkta kan rengi kanatlarını saklıyordu; o kanatlara Kara Melek’in kanı değmişti.

Kara Melekten kanadını koparmıştı. Şimdi ise onu bekliyordu, yuvasını yıkması için ininde bekliyordu...

 

*

 

Asansörün kapısının kapanmasının üzerinden birkaç dakika geçmişti. Asansörde on sekiz kişiydik. Bazı kişiler hızlı, hızlı nefes alıyordu. Ben ise asansörde kamera arıyordum.

Kamera yok gibi gözüküyordu ama vardı, emindim. Gözlerimi tavandan kızlara çevirdim. Cansu korkak, etrafındaki kızlara bakıyordu. Özlem, kafası yerde ayaklarına bakıyordu. Melodi ise asansörün kapısına bakıyordu.

İki dakika geçmişti ve asansör durmuştu. Kızların bazılarından korku nidaları yükselmişti. Arkada kaldığım için pek bir şey göremiyordum. Kızlar sırayla çıkmaya başlamışlardı.

Dört grup vardı ve ortada biz vardık. İlk iki grup çıktığında, asansörün kapısında bekleyen dört siyah giyimli ve siyah saçlı kadın gördüm. Neden siyah giydiklerini bilmiyordum, ama bunu çözecektim.

Her şey çok garipti ve ablam buraya geldiğinde daha da garipti kesin. Canım ablam, bunlara alışmak zorunda kalmıştı ve Rusya’ya satılmıştı.

Benim ablamı bir mal gibi satmışlardı, güzel yüzlü ablamı satmışlardı. Tek ablamı satmamışlardı, onun hayallerini ve umutlarını da satmışlardı.

Benim ablamın umutlarını satmışlardı. Tek benim ablamınkini değil, bütün genç kızların hayallerini ve umutlarını satmışlardı. Buraya düşen bütün çocukların ve kızların ailelerine cehennem hayatı yaşatmışlardı.

Bunları bize yapanları affetmeyecektim ve hepsini kendi ellerimle öldürecektim.

Baştaki kişiyi önümde diz çöktürüp bana yalvarmasını sağlayacaktım. Önümde diz çöktüğü an ise kafasına silahı dayayarak af diletecektim.

Annemden ve babamdan küçük Asrınlarını çaldıkları için.

Çocukluğumu karanlık zindanlara attıkları için yalvarmasını sağlayacaktım.

Ben Mina Güngöz, gün görmeyen gözlerim ve bütün kadın ve kız çocuklarının hayallerini, umutlarını satanları kendi ellerimle öldüreceğime yemin ederim.

Ben, bu yemini içimden etmiştim ama her yeminimi tutardım.

Benim her göz yaşımdan hesap soracaktım. Annemin kaybettiği iki çocuğunun hesabını soracaktım. Bu saltanatı başlarına yıkacaktım.

Örgüt, benim onlara sadece bilgileri toplayacağımı biliyordu ama benim planlarım çok farklıydı.

Ben her kâbus gördüğümde yemin ederek uyanıyordum. Buraya bilgi toplamak için gelmemiştim.

Ben burayı, onların başına yıkmaya gelmiştim.

Birisinin bana seslendiğini duymuştum. Önümdeki siyahlar içindeki kadına baktım. Bana asansörden çıkmamı söylüyordu. Ayağımdaki beyaz terliklerle adım attım ve en son sıraya girdim.

Kızlar ve ben her yere şaşkın şaşkın bakıyorduk. Bu nasıl olurdu? Bu sistem nasıl çalışıyordu bilmiyordum, ama her yerde bizim gibi kızlar vardı.

Her yer o kadar çok sistemliydi ki inanamıyordum. Nasıl olabilirdi? Aklım yetmiyordu. Asansörden adımımı attıktan sonra kafam yere düşmüştü. Şimdi ise her yeri incelemeye çalışıyordum.

Yemekhane o kadar büyük bir yerdi ki aklım yetmiyordu. Burada en az iki bin kız vardı. Ağzım açık kalmıştı. Her ırktan kız vardı. Birçok asansörün önünde dörder grup kızlar sırayla duruyordu. Tek bir şey anlamıştım.

Biz şu an yerin altındaydık.

Her şeyi anlıyordum. Her ne yapıyorlarsa yerin altında yapıyorlardı. Kimsenin bulamaması da bu yüzdendi. Bizim örgütün yeri de yer altındaydı ve kimse bulamıyordu. Sistemler birbirine benziyordu ama burada daha farklı yöntemler uygulanıyordu.

Burayı planlamak bile yıllar almış olmalıydı.

Her grubun önünde siyah giyimli kadınlar vardı. Kız gruplarını yöneten kadınlar, onları düzen içerisinde yürütüyordu. Bir kımıldama bile yoktu.

Bütün kızlar bir yere doğru ilerliyordu. Önümü dönerek nereye gittiğimize baktım. Önümüzde birçok uzun masalar ve tek kişilik sandalyeler bulunuyordu. Kafamı kaldırarak yukarıya baktım.

Yukarıda balkon gibi bir yer bulunuyordu. Balkonda bir hareketlilik oldu ve birkaç siyah giyimli koruma balkona çıktı ve etrafı kolaçan etmeye başladı.

Herkes oraya odaklanmıştı ve ne olacağını bekliyordu. Bütün kızlar nefesini tutmuş, oraya gözlerini açmışlardı. Yukarıda, bir topuklu sesi yükselmeye başladı.

Ne olduğunu bilmiyordum ama bizi bir şeyler bekliyordu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Siyah giyimli kadınlar saygıyla yerlerinden düzgün bir şekilde kalkarak yere iki ayaklarının üzerine oturdular. Sonra ellerini baldırlarına koyarak kafalarını yere eğerek beyaz fayanslara bakıyorlardı.

Kafalarını gizemli bir şekilde aşağı eğerek beyaz fayanslara bakan siyah giyimli kadınlar, diğer kızlar gibi beni de şaşkına çevirmişti. Burada neler oluyordu? Bu... bu akıla sığacak şeyler değildi.

Buradaki insanlar, burada ne yapıyordu? Diz çökmüşlerdi topuklu sesine. Aklım almıyordu. Topuklu sesleri giderek yaklaşıyordu. Korumaların gözleri bizlerin üzerindeydi.

Sanki birisi çıkıp topuklu sesinin sahibine, silah çekip vuracak gibi bizleri izliyorlardı. Kimse yapamazdı ama ben yapardım. Sadece bir silaha ihtiyacım vardı. Sadece bir silah ve küçük bir mermiye.

Bana lazım olanlar sadece onlardı. Bir insanın canını alabileceğim bir silaha ve bir mermiye. Bir canı almak bu kadar kolaydı. Burada onları elde etmem çok zor olurdu.

Sadece biraz insanları incelemem gerekiyordu. Burada küçük çaplı bir isyan çıkarabilirdim. Bunu ise insanları gözlemlemekle yapabilirdim.

Hiçbir kız burada kalmak istemezdi. Zaten kim, ailesinden kardeşlerinden ayrılmak isterdi ki? Sadece çalışanları detaylıca gözlemlemem gerekiyordu. Buna ise zaman gerekiyordu.

Bana iki hafta yeterdi. Kendi yanıma çekebilirsem çalışanlardan birkaç tanesini örgütle iletişime geçebilirdim. Sadece biraz zaman gerekiyordu.

Topuklu sesleri giderek yaklaşıyordu. Balkonda bir gölge belirdi. Bu bir kadın gölgesiydi. Yüzünde beyaz bir tiyatro maskesi vardı.

Kafam karışmıştı, burada neler döndüğünü anlayabilmeye çalışıyordum. Bu lanet yerde neler dönüyordu. Kadın balkona yaklaştığında baştaki sıradakiler de hemen siyah giyimli kadınlar gibi yere çökerek ellerini baldırlarına koyarak beyaz fayanslara bakmaya başladılar.

Bizim gurup gibi birkaç grup da ayakta durarak balkona bakıyordu. Kadını süzdüğümde siyah saçları çok fazla göze batıyordu. Sanki katran karası gibi boyanmış gibiydi. Üzerinde beyaz kalem etek ve beyaz bir gömlek vardı.

Beyaz, her şey o kadar çok beyazdı ki sanki hiç kirlenmeyecek gibi. Hiç toprak lekesi değmeyecek gibi. Ya da hiç kan lekesi değmeyecek gibi her şey beyazdı.

En çabuk kirlenen renkti beyaz rengi. Masumluğu temsil eden beyazın burada ne işi vardı? Binanın dışının siyah olduğunu biliyordum. Neden içi beyazdı?

Bu beyazlık nereden geliyordu? Ya da bu masum renk neden buradaydı? En çabuk kirlenen renk neden buradaydı?

Kafamda trilyonlarca soru vardı ve hepsi benden bir cevap istiyordu. Hiçbirine verebileceğim bir cevabım yoktu ve kafamı dikleştirerek kadına bakmaya başladım.

Sanki ona baktığımı anlamış gibi, kafasını bana doğru çevirmişti. Önümüzde diz çökmüş siyah giyimli kadınlar arkalarını dönerek bize korkuyla bakmaya başlamışlardı.

Biz onlar için bir tehditmişiz gibi bakıyorlardı. Sanki onların ölüm sebepleri bizlermişiz gibi bakışları bizlerin üzerlerindeydi.

Beyaz maskeli kadın kafasını bizden tarafa salladığında boşluktan ellerinde siyah demir bir sopayla birçok adam girmeye başladı. Her birinin yüzleri kapalıydı. Sadece elleri gözüküyordu.

Bizden iki grup önde olan dörtlü kızların önünde durdu birinci adam. İlk önce kafasıyla kıza diz çökmesini emir etti. Hiç konuşmamıştı bile. Ama insan anlayabiliyordu.

Ancak kız korkusundan dolayı bir şey anlamayarak diz çökmediğinde, siyah demir sopayla kızın ilk bacaklarına sertçe vurdu. Kız acının nereden geldiğini anlamayarak yere çökmüştü. Gözlerinden yaşlar gelmeye başlamıştı.

Hâlâ doğru pozisyonda olmadığı için adam başında bekliyordu. Kız ağlamalarından ve girdiği şoktan dolayı hiçbir şey anlamıyordu.

Adam yere eğilerek kızın iki elini havaya kaldırdı, siyah demir sopayla çok fazla sert olacak şekilde ellerine vurduğunda kızın ağlamaları daha fazla artmaya başlamıştı ama şokun etkisinden çıkmıştı.

Yanlarındaki diğer gruptakiler gibi aynı pozisyonu aldı. Arkasındaki diğer kızlar da ona uyarak yere çöküp ellerini baldırlarına koydular. Yere çökmeyen herkes yere çökmüşlerdi ve ellerini de baldırlarına koyarak beyaz fayansa bakmaya başlamışlardı.

Bizim gruba baktığımda hepsi yere çökmüşlerdi. Tek ben ayaktaydım ve asi bakışlarımla beyaz maskeli kadına bakıyordum. Kadın başını sola kırdığında aynı hareketi ben de yaptığım, herkes bize bakmaya başlamıştı.

Siyah maskeli adamın biri önümde durduğunda hâlâ bakışlarımı kadından çekmemiştim. Adam demir sopayla ayaklarıma vurduğunda ne yere çökmüştüm ne de ağlamıştım.

Bu ağrı, çektiğim acıların yanında hiçbir şey kalıyordu. Adam bir şey olmadığını anladığında üst üste yeniden sertçe vurmaya başlamıştı. İnadım tutmuştu ve yere çökmeyecektim.

Kimsenin önünde diz çökemezdim. Adam durduğunda bana şaşkın şaşkın baktığından emindim. Tek o değil, herkesin öyle baktığına emindim. Ben o ayaklarla bir kez yere düşmüştüm. Onda da annem beni ayağa kaldırmıştı.

Şimdi annemde olmadığına göre beni kimse önünde diz çöktüremezdi.

İblis zamanın geldiğine artık o kadar çok emindi ki. Kara Melek, ondan kopardığı kanadını almaya gelmişti. İblis artık emindi, Kara Melek ellerini kana bulamıştı.

Şimdi ise daha çok bulayacaktı...

 

}•{


🩸Biliyorum çok heyecanlı yerde bittirdim. Bana beddua etmeyin. Bir kaç aydır bölüm atmıyordum. Nedenini bende bilmiyorum. Sanki hayattan bıkmışlık var üzerimde.

🩸Ama bu bölümü yazarken sanki o bıkmışlık biraz bile olsa gitti.
Bu arada bölümü hiç okumadım. Bazı yerlerde hatta olabilir affola.

🩸Bir daha ki bölüm haftaya gelir diye düşünüyorum. Ama benim işim hiç belli olmaz.

🩸Bölüme yıldızlarınızı eksik etmeyin⭐

🩸Bölüm hakkında ki yorumlarınızı buraya alayım.❄️

🩸Alıntılar paylaştığım Instagram hesabım:

rukiyeakbal07

Loading...
0%