Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm

@rulisinzruli_

Herkese merhaba ❤️

 

Oy ve yorum yapmayı unutmayın diyorum ve sizi bölüme uğurluyorumm.

 

İyi okumalar 🤍

 

Zübeyde hanım mahallesi son zamanlarda Ankara'nın sıcağı ile kavruluyordu. Bu sıcaktan nasibini alan kişilerde çocuklardı. Zira ne kadar sıcak olursa olsun, bir çocuğun dışarı çıkması için arkadaşının zile basması yetiyordu.

 

Her yer çocuk kahkahası ile dolup taşmışken bu sıcaklıktan nefret eden ve evrene kötü enerjiler yollayan bir isim vardı.

 

Pınar Mir

 

Ah, hayır. Üniversite sınavına hazırlanan Pınar Mir. Hayatımı belirleyecek sınav yüzünden, ergenliğim de görmediğim sivilcelere bu sene tam anlamıyla merhaba demiştim.

 

Bu sınava girecek herkes gibi çok stres yapıyordum. Eğer sınavı kaybedip, bir yıl daha başımdaki babaya katlanmak zorunda kalırsam büyük ihtimalle canıma tak edecekti.

 

Baba... Sözde baba. Babalığın para vererek bittiğini zanneden MEHMET Mir.

 

O yüzden elimden geldiğinin daha fazlasını yapmaya çalışıyordum.

Ablam gibi sınavı kazanıp, babamın eline bakmak istemiyordum.

 

Rümeysa. Abla değilde tam 18 yıldır bana annelik yapan kadın.

 

Annemin varlığını aratmayan ablama çok şey borçluydum. Zira o olmasaydı bu başımdaki baba ile sonum ölüm olurdu.

 

Elimdeki kitapları son kez kontrol ettim. Dershaneye gitmek için okuldan erken çıkmıştım. Ancak dershanede düzenli olarak çalıştığım çalışma kitabını evde unuttuğum için geri dönmek zorunda kalmıştım.

 

Şimdi ise kitabımı almış, ayakkabımı giyiyordum.

 

Arkamdaki kadını ise görmezden gelmeye çalışıyordum.

 

"Bu unutkanlık ile kazanırsın sen" dedi dalga geçerek. Dalga geçtiğini yüzüne bakarak anlamasam da sesinden anlaşılıyordu. Benden nefret ediyordu. Ah, hayır nefret az kalırdı.

 

Babamın ikinci eşi. Arkamda Azrail gibi dikilen kadın, babamın 2. eşiydi.

 

Annemin öldüğü gün babamın dini nikah kıydığı kadın.

 

"Sana fikrini soran olmadı." Dedim. Yüz göz olmak istemiyordum.

Yüz göz olmak istemediğim kişi arkamdaki kadın değildi.

 

Babamdı.

 

Yüz göz olmak istemediğim kişi babamdı.

 

Çünkü babam ile devamlı olarak bu kadın ile kavga ettiğim için tartışıyorduk.

 

Ancak artık babamın hakaretlerine tahammülüm kalmadığı için susmayı tercih ediyordum.

 

Yeri geldiğinde susmak... Verilen en güzel,en ağır cevaptı.

 

Bunu ablamdan öğrenmiştim.

 

Çünkü ablam birçok kez suskunluğu ile babamı delirtmiş bir kadındı. Bundan yola çıkarak ve ablamı örnek alarak, artık babama verdiğim tek cevap; sessizlikti.

 

"Fikrimi sormaman,fikrimi söylemeyeceğimin anlamına gelmiyor." Dedi ukalaca.

 

Bazen bilerek sınırını aşıyordu.

Bundan rahatsızlık duymak yerine haz alıyordu.

 

Değişik bir kadındı.

 

"Ya sus artık be" demiş eğildiğim yerden doğrulmuştum. Bir şey demesine izin vermeden kapıyı çekip, sertçe kapattım. Sessizlik. Bu kadın hayatımıza girdiğinden beri ulaşılması zor olan, benim ise sevdiğim tek şey.

 

Aşağıya indiğimde dershaneye geç kalmamak için hızlı adımlar atıyordum.

 

Kitabımı alırken ablamın odasına bakmıştım. Evde değildi. Büyük bir ihtimalle arkadaşlarının yanındaydı. Çünkü camide verdiği ders bu saate kadar bitiyor diye biliyordum.

 

Sokağa çıktığımda bir sürü çocuk ile karşı karşıya kalmıştım. Herkes farklı farklı oyunlar oynuyordu. Ancak gözüme çarpan ve en ilgi odağı olan oyun, futboldu.

 

Tam yürüyecektim ki, ayağımın altına gelen top ile durdum.

 

Yüzümdeki asık ifadeyi silip gülümseyerek, topu benim olduğum tarafa kaçıran çocuklara tekrar attım.

 

Çocuklar hep bir ağızdan teşekkür ettikten sonra oyunlarına geri döndüler.

 

Her mahallede olduğu gibi bizim mahallede de, mahallenin abileri denilen bir grup vardı. O grup ise az ötedeki marketin önüne tavla oynayan yaşlı amcaları büyük bir merakla izliyordu. Artık aktivite haline getirmişlerdi. Çünkü her zaman oradalardı.

 

Mahallenin en yaşlı iki ismi. Rüstem ve Remzi.

 

Yıllardır bozulmayan arkadaşlıkları ile mahallenin dilinden düşmüyorlardı. Ciddi anlamda kavga etselerde günün sonunda barışıp, gülüşerek tavla oynuyorlardı. Tatlı insanlardı. Bana ya da bir başkasına yanlış yaptıklarını hiçbir zaman görmemiştim.

 

Yanlarından sessizce geçip gittim. Zira Rüstem amca beni görseydi el bitene kadar başında tutup, nasıl kazandığını izlettirirdi. Aramızda kalsın beni çok seviyordu. Kızı gibi görüyordu. Arada yanına gider,kasaya geçip yardım ederdim.

 

Eğer çok fazla yorulmazsam bugünde dükkana, yardıma gidecektim.

 

Dershane bizim mahalleden 20 dakika uzaklıktaydı. Bu yüzden yetişmem zor olmamıştı. 4 saatim orada geçtikten sonra ciddi anlamda ellerimin sızladığını hissediyordum. Test çözmekten parmak uçlarım acıyordu. Okulda öğlene kadar durmuştum. Daha sonra dershaneye geçmiştim. Şimdi ise saat akşam 6'ya geliyordu.

 

Yaz ayında olduğumuz için hava 8, 8:30 arası kararıyordu.

 

Mahalleye girdiğimde kapının önünde oturmuş dedikodu yapan kadınları görünce göz devirdim. Küçük çocuğun bile dedikodusunu yapacak potansiyale sahiplerdi.

 

Beni görünce susup yanlarına yaklaşmamı beklediler.

 

"Ablan evleniyormuş Pınar" dedi içlerinden biri.

 

Benim niye haberim yok be ablam..

 

"Ay valla mı kız" dedim. Yanlarına oturup, önlerindeki çekirdekten bir avuç alıp.

 

"Valla kız." Diye karşıladı beni.

 

Bir tane çekirdek çitleyip, başımı salladım.

 

"Ee düğün ne zaman?" Diye sordum.

 

Hepsi sorum üzerine anlamayarak birbirlerine baktılar.

 

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Pardon! Benim önce kiminle evleniyor diye sormam gerekiyordu değil mi?"

 

Kafaları daha çok karşıtı.

 

"Ee kenan, ablanı alacakmış." Dedi yüzündeki karmaşıklık sesine de yansımıştı.

 

Elimdeki çekirdekleri poşete geri attım. Üstümü de çırptıktan sonra onlara doğru eğildim. "Benim Ablam mal değil. Kim, kimi alıyormuş. Hayırdır?"

 

Kenan benim kuzenimdi. Kuzenimle ablamın adını çıkartmışlardı. Ablam O pislikle evlenecek kadar kafayı yememişti.

 

Kulaktan kulağa duydukları her şeyi sadece saatler içerisinde yayıyorlardı.

Magazinciler bile bunlar kadar hızlı değillerdi.

 

"Valla gelinlik bile alınmış diye biliyoruz. " Dedi başka biri.

 

Bilmiyorlardı. Kendileri bu dedikoduları çıkartıyorlardı. Bunu anlamayacak kadar salak değildim. Sinsi olduklarını biliyordum.

 

Akılları sıra yalan yanlış şeyler söyleyip, ağzımdan asıl olayların dedikodusunu almaya çalışıyorlardı.

 

Ayağa kalktığımda bakışları daha yoğunlaştı.

 

"Aldı gelinlik. Ama kendisine değil size aldı. Bende o gelinliği tek tek size giydireceğim. Az kaldı. Malûm evlenecek kişilere sarmışsınız bu aralar. Kalmasın içinizde. " Dedim dişlerimi sıkarken.

 

"A-a üstüme iyilik sağlık. Ben evliyim zaten." Dedi adını bilmediğim ama gıcık olduğum kadın.

 

Kendi kendime güldüm. "Kız koca vermeyeceğim size. Gelinlik giydireceğim. İçinizde çok kalmış, o yüzden."

 

Başka biri lafa atladı bu sefer. "Ben giydim "yapmacık gülümsemesi beni aşağılar nitelikteydi.

 

"Yaa ne güzel." Dedim onun gibi yüzüme yerleştirdiğim yapmacık gülümseme ile.

 

"Son kez uyarıyorum. Benim Ablam abi dediği adamla evlenmez. Evlenmeyecek. Ha yok siz İllaha birisi evlensin, arkasından konuşalım diyorsanız, boyunuz kadar kızlarınız, oğullarınız var. Evlendirinde iki göbek atalım ha? Ne dersiniz kızlarr?" Dedim göz kırparak.

 

Hepsi susunca gülüşüm soldu. Yerini nefret dolu bakışlarım aldı. Çıkarcı pislikler. Dudaklarımı ıslatıp çekirdek poşetini işaret ettim. "Aman dikkat. Sivilce çıkmasın yüzünüzde. "

 

Bir şey demelerine izin vermeden göz devirip yanlarından ayrıldım.

 

İşi olmayan herkes dışarı çıkmıştı sanki.

 

Marketin önüne gelene kadar tanıyıpta, gördüğüm herkese selam vermiştim.

 

Beni gören Rüstem amca okuduğu gazeteden bakışlarını çekti. Gözlüğünüde indirdiğinde gülümseyerek bana baktı.

 

"Hoş gelmişsin güzel kızım." Dedi mutlulukla.

 

İçten olacak şekilde gülümsedim.

 

"Hoş buldum Rüstem amcam. Nasılsın?" Diye sordum.

 

Tek yaşıyordu. Karısı yıllar önce ölmüştü. Çocukları ise şehir dışında oturuyorlardı.

 

"Çok şükür iyiyim kızım. Sen nasılsın? Denemen vardı? İyi geçmiştir inşallah." Dedi yüzündeki masum gülümseme ile.

 

Yaşlı da olsa hafızası küvvetliydi.

Bir kaç gün önce denemeye gireceğimi söylemiştim. Unutmamıştı.

 

"İyi geçti. Bugünde sana 1,2 saatliğine yardım etmeye geldim. "

 

Başını salladı. "Bende dükkanı kime bırakacağım diye dertleniyordum. Allah razı olsun kızım."

 

Anlamayarak ona baktım. "Hayırdır nereye Rüstem amca?" Dedim merakla.

 

Askıdan hırkasını aldı. "Bir saatlik işim var kızım. Dükkana bakı ver olur mu?" Diye sordu.

 

Hızlıca başımı salladım. "Tamam,tamam. Aklın kalmasın. Gözüm gibi bakarım." Dedim içi rahat olsun diye.

 

Dakikalar içerisinde bana birkaç nasihatte bulunup dükkandan ayrıldı.

 

Etrafa baktım. Yapacak birşey yoktu. Bari yerleri süpüreyim. Yan tarafta duran saplı faraşlı süpürgeyi elime alıp, dükkanı süpürmeye başladım.

 

Çok fazla toz olmadığı için hızlıca bitirmiştim. Market ne büyük ne küçüktü. Klasik mahalle marketiydi.

 

Tozu köşede olan küçük çöpe döktükten sonra süpürgeyi aldığım yere geri koydum.

 

Cipselerin azaldığını görünce 10 dakika içerisinde rafları cipslerle tekrardan doldurdum.

 

Dükkana birisinin girdiğini hissetim, ancak elimde kalan 3,4 cipsi yerleştirmeye devam ettim.

 

"Rüstem amca yok mu?" Duyduğum sert, bir o kadarda kulağa yumuşak gelen ses ile başımı hafif yukarı kaldırdım.

 

Yakışıklı...

 

Kapa çeneni şaziye. Girmediğimiz günah kalmadı senin yüzünden.

 

Önüme geri döndükten sonra saniyeler içerisinde cipseleri yerlerine yerleştirip, ayağa kalktım.

 

Boğazımı temizleyerek ona döndüm. Dik dik yüzüme bakıyordu.

 

Hayat kısa abi. Gülsene.

 

"Ben bakıyorum dükkana." Dedim kısaca.

 

Birşey demek yerine suratıma bakmaya devam etti. Elimde olmadan kaşlarımı çattığımda neden birşey demeyip,dik dik yüzüme baktığını anlamaya çalıyordum.

 

Birisine mi benzetmişti?

 

"Evet?" Dedim sorarcasına.

 

Silkelenip bir kaç kere gözlerini kırpıştırdı. "Rüstem amcanın kızı olduğunu bilmiyordum." Dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

Daha fazla ayakta durmayıp kasaya geçtim.

 

"Kızı değilim zaten. 1,2 saatlik işi varmış. Bende onun yerine bakıyorum." Daha fazla göz temasında bulunmayıp önüme döndüm.

 

Masayı düzeltmeye başladım bu sefer. Dağılmıştı biraz.

 

O ise sessiz gözlerle bana bakıyordu.

 

Dükkana birden biri girince, ani bir refleksle kafamı kaldırıp kim olduğuna baktım. Mahallenin büyüklerinden biriydi. Bir kaç kere görmüştüm.

 

"Ali, seni bekliyorum iki saattir." Dedi kızgınca.

 

Ali dediği çocuğa baktım. Arkadaşına bakmak yerine bana kısa bir bakış atıp arkadaşına döndü.

 

"Sen geç eve. Geliyorum ben" dedi tok bir sesle.

 

Arkadaşı bir şey demeden kafasını salladı. Dükkandan çıktığında ben de Ali denen adama döndüm.

 

"Ne istiyorsun?" Dedim.

 

Al da git be abicim. İki saatir tepemizde dikiliyorsun.

 

"4 ekmek" dedi sadece.

 

Ekmekler hemen arkamda olan dolaptaydı. Bir poşet alıp dolabı açtım. Elime giydiğim tek kullanımlık eldiven ile birlikte 4 ekmeği poşete koydum. Rüstem amca hijyene çok dikkat ederdi. Bu yüzden tek kullanımlık, şeffaf eldivenler almıştı markete. Kimse çıplak elle ekmek alamıyordu. Çünkü ekmeği alırken bile seçen insanlar olduğu için, akla gelen tek çözüm buydu.

 

Elindeki 20 lirayı elime vermek yerine masaya indirdi. Bende poşeti ona uzattım. Poşetini alıp arkasına dönecek gibi oldu.

 

Ama tam anlamıyla dönmedi.

 

İnsan bir "kolay gelsin" der. Odun.

 

"Kolay gelsin" dediğinde gözlerim büyüdü. Sesli mi söylemiştim?

 

Yok be. O kadar salak değildim. Anlardım sesli söyleyip, söylemediğimi.

 

"Arkana dönerken dikkat et." Dediğinde anlamayarak ona baktım.

 

Yüzümdeki karmaşıklığı görünce dudaklarını birbirine bastırdı. Daha sonra arka tarafımı gösterdi. "Kapak açık. Döndüğün an, yüzüne çarpar." Deyip saniyeler içerisinde dükkandan çıkıp, gözden kayboldu.

 

Yavaşça arkama döndüm. Adam haklıydı. Ben fevri bir insandım. Kapağın açık olduğunu görmeyip hızlıca arkama dönseydim, kapak ile güzel bir yakınlaşma yaşardım.

 

Şok şok şok. Kapak ile Pınar'ın ateşli yakınlaşması...

 

Allah belanı vermesin şaziye.

 

Adamın ne tarafa gittiğine bakmaya çalıştım. Ama çoktan gözden kaybolduğu için sadece bakmış oldum.

 

Yüzü nasıldı ? Bir dakika! Adamın yüzünü unuttum. Hayır unutmadım. Ama hatırlamıyorum da... Kendi kendime göz devirdim. Adama gelişigüzel bakmıştım. Akşama kadar adamın yüzüne dair hatırladığım şeyleri de unuturdum. Hocanın anlattığı konuyu 1 dakika sonra unutan birisiydim. Hayatımda ilk defa gördüğüm adamın yüzünü mü unutamayacaktım.

 

Neyse. Zaten bir daha nerede göreceğim ki?

 

Dolabın kapağını kapatıp yerime oturdum.

 

Zamanın geçmesi için telefonumu açıp sosyal medyada gezinmeye başladım.

 

Yakışıklı çocuktu.

 

He şaziye he.

 

İç sesim yüzünden başım sürekli belada oluyordu. Bazen içimden düşündüğüm şeyi, sesli söylüyordum. Haliyle de rezillik anında yükleniyordu.

 

Bir an önce kendime çeki düzen vermem gerekiyordu. Aksi takdirde çok rezillik yaşayacaktım.

 

Adı Ali'ydi. Not al.

 

Tamam. Sen yeter ki iste şaziye. Senin için,adama evlenme teklifi bile ederim.

 

Delirdim.

 

Trigonometri'ye çok çalışırsan Pınar! kendi kendine konuşmaya da başlarsın. Ki başladım bile.

 

Saçlarımı sertçe karıştırdım.

 

Şu hayatta anlamadığım bir sürü şey var. Anlamadığım şeyler halay çekmeye başlasa, matematik başı çekerdi.

 

Matematik = delirmek.

 

🤍

 

REKLAMLARDAN SONRA BURADAYIZ EFENDİMM.

 

NOT: YAKIN TAKİPÇİLERİM BİLİR. İLK BÖLÜMLER KISA OLUR, DAHA SONRA UZATMAYA BAŞLARIM. BU KİTAPTA DA ÖYLE OLACAK. İLK BİRKAÇ BÖLÜM KISA OLACAK, DAHA SONRA DETAYLI KONULARA GİRECEĞİMİZ İÇİN BÖLÜMLER UZAYACAK.

 

İTHAF İSTEYENLER BENİ TAKİP ETMEYİ UNUTMASIN

 

SOSYAL MEDYA HESAPLARIM 👇

 

IG: rulinzils_

 

Tik tok: Rulisinzruli_

Yarın yine aynı saatte Görüşürüz 💗

 

 

Loading...
0%