Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@ruveydakay

Onbirinci Bölüm.

 

Birinci Kısım.

 

 

 

Elindeki çikolataya,kolye kutusuna ve çiçeğe bakıyordu.Düşünceliydi Koray.Çünkü birazdan Canan’ın yanına gidecekti.

 

 

 

Canan,Koray’a Serpil’le yanına gelecekleri zannettiği randevu için Cuma gününü ayarlamıştı ama Koray hastanede konuşmanın iyi bir fikir olmayacağını bildiği için görüşmeyi bir gün öncesine aldı.Zira Perşembe günleri Canan’ın tatil günüydü.

 

 

 

Canan’ın doğal olarak bundan haberi yoktu.Onun için de sürpriz olacaktı.Ne tepki vereceği konusunda az da olsa meraklanıyordu.”hadi bakalım” diyip arabaya doğru yürüdü ve direksiyonun yanındaki koltuğa aldıklarını koyarak sürdü arabayı.Biraz sonra evin önündeydi.

 

 

 

Canan’ı gördü.Çardakta oturmuş bir şeylerle uğraşıyordu.Kapının açılma sesini duyduğunda şöyle bir baktı.Gelen Koray’dı.Şaşırmıştı.Onu şaşırtan Koray değil elinde tutmakta olduklarıydı.Düşünmeye kalmadan Koray selam verdi.

 

 

 

"Merhaba Canan."

 

 

 

"Merhaba."

 

 

 

"Oturabilir miyim?"

 

 

 

"Elbette."

 

 

 

Sandalyeyi çekerek oturdu.

 

 

 

"Nasılsın?"

 

 

 

"İyiyim."

 

 

Bir süre havadan sudan konuştular.Koray baktı ki konunun ilerleyeceği yok anlatmaya başladı.Çok netti konuşmaları.Canan içinse farklı bir tarzla seçilmiş kelimeler olarak şaşkınlıkla dinlenildi.

 

 

 

"Seninle görüşmek için Serpil ve kendim adına randevu istemiştim.Biliyorum biraz kandırmak gibi oldu ama benimle ancak böyle görüşmeyi kabul ederdin.Böyle şeyleri hastanede konuşmak olmazdı ve ben de onun için buraya geldim.Bana baktığında içimi göreceksin senin hakkında ne düşünüyorsam anlayacaksın."

 

 

 

Koray’ın kendisini arkadaşlıktan öte gördüğünü anlamıştı Canan.Yanlış anlamasını gerektiren farklı bir şey olup olmadığını düşündü. Canan da kafasında tasarladıklarını bir bir anlatmaya başladı.

 

 

 

"İnsanın hayatta yaşadıkları devreler farklı farklı etkisini gösterir.Böyle anlarda mutluluk,bunalım bazen de boş vermişlik ortaya çıkar.Şu an sen de o devrelerden birindesin.İçinde yaşanan her ne varsa, bu huzursuzluk olabilir.Varsa eğer bu huzursuzluktan dolayı benim hakkımda düşündüklerin farklı bir boyutta.

 

 

 

Bir an teknik olarak konuştuğunu fark edip bunu sonlandırdı ve normal bir şekilde konuşmaya devam etti.

 

 

 

"Yani demek istediğim hissettiğin şey sadece bir yanılgı.Yarın,bu sefer yanında Serpil olarak randevuya gel ve bu sorunu çözmede size yardımcı olayım."

 

 

 

"Demek böyle düşünüyorsun?"

 

 

 

"Elbette."

 

 

 

"O zaman sana Serpil’in nasıl biri olduğunu ve bana çektirdiği sıkıntıları anlatayım."

 

 

 

" Serpil’in nasıl biri olduğunu anlatman sadece dedikodu olur.Soruyorum haksız mıyım?"

 

 

"Yani ikimizi barıştırmak istiyorsun."

 

 

 

"Sorununuza çözüm bulmak istiyorum."

 

 

 

"Sen de haklısın.Senin hakkındaki düşüncelerimi süslü cümlelerle,olması gereken tavırlarla ,daha uygun bir ortamda ifade edebilirdim ama benim bunu yapmamın nedeni onun bana yaptıklarını anlatarak rahatlamak.Beni bir psikolog olarak dinlemeni istiyorum. Anlatmaya başlıyorum."

 

 

 

Şaşkınlıkla dinlemeye davam etti Canan.

 

 

 

"İçimde her zaman bulundurduğum iyi düşünceler beni sabrettirdi.Evlenmeden önceki Serpil kendini mükemmel birisi gibi göstererek beni bir anlamda kandırdı.Aynı Serpil’i tekrar görmek için sabrettim.Ama olmadı.Sen,hiç sıkıntılarını bir bohça yapıp buzdolabına attın mı? O bana bunu da yaptırttı.Gerçi sorabilirsin sıkıntı bir bohçaya konup da nasıl buzdolabına atılır diye.Sadece etkili bir anlatım için seçilmiş cümleden ibaret ama tam da yerinde bir cümle oldu Allah için.Her neyse her zaman dile getirdiği “sana güvenmiyorum”lafıyla meydana gelen kavgalar,kıskançlıklar.Neticede kendiliğinden oluşan mazoşist fikir kişiliğimi kaybettirdi.Artık acı çekmek benim için en güzeliydi.Mutsuzluğum mutluluğum oldu.Bu evin bahçesine yaptırdığım çardakta kafamı dinlerken bunu kendime çok görüp evi kiraya verdim.Şansım varmış ki evi tutan sen oldun.

 

 

 

Son söylediğinin konuyla ilgisi olmadığını fark edince “her neyse ”diyip konuşmasını sürdürdü:

 

 

"İşte bu yüzden,biliyorum belki her şey bir anda gelişti ama senin hakkında güzel şeyler düşünmeye başladım..Rahat bir nefes almak istiyorum artık.Bunları dinlemene rağmen hâlâ Serpil ile aramızı düzeltmek istiyorsan çok üzüleceğimi bilmiş ol.Aslında benim bunları anlatmam saçma çünkü yarın boşanıyoruz zaten.Tabi bunu sana baştan söylemeliydim.Malum kafam karışık olduğu için kusura bakma olur mu?"

 

 

 

"Önemli değil.Seni çok iyi anladım.İtiraf ettiğin gibi çok acele etmişsin.Hem ortak yaşadığımız bir anı,ya da samimiyet oluşturan bir tanışıklığımız olmadı."

 

 

 

"Sana inanmıyorum.Beni şaşırttın.Her şeyin bir sebebi olmasına gerek yok.Hem unutuyorsun galiba.Hatırlatmamı istersen söyleyeyim.Evimi tuttun,boşanma davasında avukatın oldum, hastaneye kaldırıldığımda yanımdaydın,Sarp’ın doğum günü,uçurtma festivali. “daha ne olsun”.

 

 

 

Aslında bütün bu olanları Koray, kafasında kurgulamıştı ve kendi kendine “ne kadar saçma şeyler düşünüyorum ayrıca bana pek de uygun olmayan bir davranış olur”dedi ve ablasına hak vererek Serpil’le boşanmadan Canan’la görüşmeyi erteledi ve evin yanından uzaklaştı.

 

Ayrıca,Demek ki Aylin’in söylediklerini birebir uygulasaydım eğer, böyle saçma bir şey yaşanmak zorunda kalırdı diye düşünmeden edemedi.

 

İkinci Kısım.

 

Koray boşanalı dokuz ay olmuştu.Artık her şeyin üzerinden uzun zaman geçtiği için Canan’la konuşmaya karar verdi.Elinde çikolata ve çiçekle geri döndüğü eve tekrar gelmişti.

 

 

 

Bahçeye girdiklerinde Canan masanın örtüsünü değiştiriyordu.Kapıyı açtı Koray.

 

 

 

"Merhaba Canan"

 

 

 

"Merhaba"

 

 

 

"Oturabilir miyim?,"

 

 

 

"Elbette."

 

 

 

Dejavu gibi gelmişti Koray’a bu diyaloglar.

 

 

 

Sarp ve Handan ona Koray’ın kendisiyle ilgili düşüncelerinden bahsetmişlerdi.Şimdi o günün geldiğini görüyordu Canan.Elindeki çiçek ve çikolatayı görünce istemeden de olsa gerildi.Alışmıştı yalnızlığa ve tekrar biriyle görüşmeyi uzun zamandır aklının ucundan dahi geçirmemişti.

 

 

 

Konuşmanın ilk aşaması tamamlandıktan sonra Koray konuşmasını sürdürdü:

 

 

 

"Seni daha yakından tanımak istiyorum Canan."

 

 

 

"Anlıyorum."

 

 

 

Uzun ve ayrıntılı ayrıntılı konuşmasına devam etti Koray. Canan da ayrıntılı olarak onu incelemeye başladı.Ses tonu,yüz ifadeleriyle birlikte.Sonra su getirmek için içeriye girdi.

 

 

 

Biraz sonra yanındaydı ve suyu takdim etti.

 

Canan çiçek hakkında "çok güzel" yorumunu yapınca,

 

 

 

"Evet.Antalya’nın suyu güzeldir."dedi ve o esnada Canan da "çiçeklerden bahsediyorum."diyince bu haliyle yanakları adeta bir elma gibi kızaran Koray,bu halinden kurtulmak için çikolata kutusunu açarak Canan’a ikram etti.

 

 

 

"Çiçeğin tohumunu da aldım.Her baharda tekrar koklama şansın olsun diye getirmiştim.Kim bilir seneye beraber ekeriz”diye söylediğinde biraz aceleci davrandığını anladı ve yanlış anlaşılmaktan korkup içinden de "bugün çam devirme rekoru kırmış olabilirim"diye söylendi kendi kendine.

 

 

 

Sonra Koray biraz düşündü ve Canan’a bir öneride bulundu.

 

 

 

"Biraz yürüyelim mi?"

 

 

 

"Benim için fark etmez."

 

 

 

"Bence sahile inelim."

 

 

 

"Olur."

 

 

 

Üzerini değiştirmek için eve girdi.Zaten girmesiyle çıkması bir oldu..Koray buna şaşırıp “bu ne hız beni ilk defa bir kişi bekletmiyor”dediğinde Canan bu söz üzerine gülümsedi.

 

Sonra Koray işin "çam devirme" olmadığını, sadece Canan’ın yanında rahat olduğu için konuşmalarının bu şekilde devam ettiğini anladı.

 

Sahildeydiler.Konuşmaları genellikle birbirlerini daha yakından tanıma amacıyla ilgiliydi. ve oldukça da acemiydiler. İlk soru Canan’dan geldi.

 

 

 

"Burcunun karakterindeki yaptığı etkilerden bahseder misin? "

 

 

 

Koray sorunun ciddi sorulduğunu görünce biraz şaşırdı.Canan’ın böyle yapmasına bir anlam veremedi ve kendiyle ilgili birçok şey söyledi.

 

 

 

"Kısaca “sen nasıl bir adamsın” diye soruyorsun.Cevabım şudur.Olumlu,dakik,müdahalesiz psikologluk olarak da nitelendirilen şarkı dinlemeyi seven, yeniliklerden ilk başta korkan,herkesin iyiliğini isteyen,sıcakkanlı,meraklı,abartıyı sevmeyen,hayatı ne olursa olsun değerli bulan,aile,akraba ve arkadaş ilişkilerini önemseyen,gevezelik olmadığı müddetçe konuşmayı seven,(gerçi biraz önce bahçedeki konuşmalarımız hariç),arkadaş toplantılarında bir karar alınacaksa uzlaşma yoluna giden ve bu konuda kendini öne çıkaran biri olmayan, nabza göre şerbet veren ama bunu yaparken kişiliğimden taviz vermeyen,hayattan zevk almayı bilen bir adamım.

 

Hayata “Polyanna” gibi bakmayı öğrenmeliyiz diye düşünüyorum.Ayrıca benim yanımda bulunan kişilerin her zaman mutlu ayrıldıklarını söyleyebilirim."

 

 

 

Biraz nefes aldı.Sonra tekrar konuşmaya başladı:

 

 

 

"Şunu da belirtmek isterim.Biraz takıntılıyım.Öncelikle bir takım sorulara karşı bu düşünceler içerisindeyim.Daha açık konuşmak gerekirse insanlara sorulan “hayatta kahramanın var mıdır varsa da kimdir?”sorusunu gereksiz bulmuşumdur. “Dur bir dakika”diyip herkes ,kendi kahraman olsun diye uyarmak istemişimdir.Hem bu işler uzun zaman alır.Birini kahraman ilan edeceksin.Sonra o kişiyi kaybedeceksin.Bir başkasını sonra bir başkasını daha.

 

Şaşırmış bir halde “evet haklısın”dedi Canan. Koray Canan’ın hâlâ kendini rahat hissetmediğini görünce biraz durdu ve onun bu haline gülümsedi.

 

 

 

Yine Koray bir açıklamada bulundu ve bu, Canan’ın dikkatini bir hayli çekecekti.

 

 

 

"Ben evleneceğim hanımları seçerken hiçbir şekilde “annem gibi olsun,onun gibi güzel yemek yapsın,onun gibi bana şefkat göstersin”dememişimdir.Emin olabilirsin bu düşüncelerimden.

 

 

 

Bir soru sordu Koray’a.

 

"Senin için özgürlük ne ifade eder?

 

 

 

"Benim için özgürlük dendiğinde aklıma gelen ilk şey mis gibi bir bahar havasında çiçeklerin kokuları ve gökyüzünün o güzel renginin içinde balon ya da uçurtma uçurmaktır.Bu arada en sevdiğim mevsim ilkbahar mevsimidir.Çünkü doğa sevimli hale geliyor.

 

 

 

Canan, Koray’ın konuşurken çocuk ruhlu biri olduğunu fark etti.

 

 

Sonra Koray da Canan’ı tanımak için kendisini anlatmasını istedi.O da anlattı kendini ve isteklerini.

 

 

 

"Aceleci,değişken,sabırsız,mutlu olmasını bilen,biraz heyecanlı,takıntılı ,okumayı ve yazmayı seven,evhamlı, hayatın insana verdiği değeri bilen ve aynı ölçüde hayata değer veren,aile ve akrabalarıma düşkünlüğüyle bilinen,hümanist ama bundan dolayı kazık yemekle karşı karşıya gelmiş biriyim".

 

 

 

Canan’ın bu son söylemi her ikisini de güldürdü.Hayatta herkesin başına gelebilecek ve kazık yemekle nitelendirilen kandırılmanın üzerine bir sürü şeyden bahsettiler.

 

 

 

Sonra bir ara Koray Canan’a bir soru sordu. Konuyla alakalıydı.

 

 

 

"“Bencillik”hakkında ne düşünüyorsun?

 

 

 

"Herkesin bencillikle ilgili çok kötü düşünceleri vardır.Her şey gibi bencilliğin de bir sınırı olmalıdır.Yani çok bencillik insanları yalnızlığa sevk eder,hiç bencil olmamak ise başkaları tarafından kullanılmayı kolaylaştırır ve bu da insanın yapısına ters bir durum.İnsan biraz bencil olmalı.Çünkü bu, insanın en doğal hakkı."

 

 

 

Bu ve bunun gibi şeyler ne kadar tartışılırsa o kadar çok düşünce ortaya çıkar.Herkesin kabul ettiği ama dile getirmediği bir gerçek varsa o da şudur. “İnsanlara yardım ettiğin sürece iyisin ama diyelim ki bir an yapmadın insanlar genellikle o yapmadığın şeyi hatırlarlar."

 

 

 

"Yani iyiliğin de bir sınırı olmalı."

 

 

 

"Evet."

 

Ortak bir düşüncemiz ortaya çıktı.Bir başka ortak yön ise ikimizin çay içmeyi sevmemesi."

 

Güldüler bu ve bunun gibi daha birçok şey konuşarak sahili akşama kadar turladılar.

 

Canan akşam eve geldiğinde Koray’ın davranışlarına dair incelediği bilgileri birer birer not aldı.İlk başta analitik incelemeler ile yapılan bu değerlendirmeler haftalar sonra yerini hissiyat çerçevesinde yapılan değerlendirmelere bırakacaktı.

 

 

Loading...
0%