Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@ruveydakay

Ondördüncü Bölüm.CANAN VE GENİŞ AİLESİ ANTALYa

 

Birinci Kısım.

 

 

 

"Eski demirler,eski divanlar,eski ocaklar,eski makineler,eski buzdolapları,eski sobalar,eski fırınlar,eski banyo kazanları,alüminyumlar,bakırlar, musluklar,eski bahçe telleri,eski sırt çantaları eski tenekeler,eski çiviler. Her şeyin eskilerini alıyorum.Hurdacı geldi hurdacı,hurdacı geldi hurdacı,hurdacı, hurdacı.

 

 

 

Canan;önü kısa arkası uzun ve açık araçtan duyulan bu sesle beraber düşüncelere daldığında, pazardaydı.Meyve ve sebze almak için gelmişti.Pazar her zamanki gibi kalabalıktı.Kendi malını öven pazarcının sesi,arada pazarlık yapan insanların sesi rahatlıkla duyuluyordu. İlk önce dolmalık biber satan tezgaha uğradı.Oradan da ayrıldıktan sonra sırasıyla domates,patlıcan,salatalık aldı.Hep bir yerden almazdı.Çeşitli olsun diye her yerden alışverişini yapardı.Bunu yapmasının bir nedeni de daha fazla insanın kazanmasını istemesindendi.

 

 

 

Alışverişi tamamlayıp pazardan çıkacağı sırada telefonu çaldı.Arayan Saba idi.Konuştular.

 

Akşam evine davet etmek için aramıştı Canan'ı.Telefonu kapattıktan sonra kendisini hayattan soyutladığını bir kez daha anladı Canan.

 

Bunalımdaydı çünkü.Koray'la arası bozulduğundan bu yana kendini yine kendine bıraktı ve kimseyle görüşmez hale geldi.

 

 

 

Ayrıldık diyemiyordu.Çünkü ortada o tür bir konuşma bile geçmemişti.Sadece Koray "bana güvenmeyenle işim olmaz"diyip gitmişti.Ondan sonra da arayıp sormamıştı bile.(Haklı olarak tabi ki)

 

Yorgun argın evine döndü ve akşam olunca hazırlanıp Sabagil'e gitti.

 

 

 

Giderken içinde tarif edemediği rahatlık ve can sıkıntısı arasında bir his olduğunu fark etti.Zaman zaman böyle olurdu.Bir anlam yüklemeye kalmadan varmıştı evin önüne.Yürüyerek çıktı yukarıya.Kapı ziline basıp açan kişinin Leman Teyzesi olduğunu görünce sevinç ve şaşkınlıkla onunla kucaklaştı.

 

 

 

Konuşup oturma odasına ilerlediklerinde bir kez daha şaşırdı.Çünkü gelenler sadece Leman Teyzesi ve Ada değildi.Nilgün,Leyla,Ayla Teyzesi,kuzenleri Melis,Eylül,Ilgaz,Erdem,Ela,Nil,Nisan,Damla ve Su da vardı.Hepsiyle teker teker kucaklaşıp karşılıklı nasılsın iyi misin? soruları sorulması bir hayli uzun sürmüştü.

 

 

 

Bir süre sohbet edilmesinin ardından masanın hazırlanmasına yardım eden kızların yemek yenileceğini haber vermesiyle yemeğe geçildi.

 

 

 

Neşe içinde yenilen yemek bittikten sonra Saba ve Canan bulaşıkları makineye koyup oturma odasındaki sohbete yetiştiler.Gelmeye nasıl karar verdiklerini anlatıyorlardı Canan'a.

 

 

Nilgün Teyzen'le uzun zamandır memlekete gitmeyi düşünüyorduk.Onun için ilk önce Erbaa'ya Ayla Teyzen'e gittik.Oradan; Su ve teyzeni de alarak Ankara'ya Leman Teyzenin yanına.Orada birkaç gün kaldığımız sırada Saba arayarak Bora'nın iş için seminere katıldığını ve yalnızlıktan sıkıldığını söyleyerek bizi Antalya'ya davet etti.Antalya'dan sonra da Muğla'ya geçecektik.

 

 

 

"Çok güzel düşünmüşsünüz.Sizleri gördüğüm için çok mutlu oldum."

 

 

 

O esnada Canan'ın telefonu çaldı ve arayan annesiydi.O da Özgün ile birlikte geleceğini söylüyordu.

 

 

 

Ekip tamamlandı dedikten sonra gençlerle de sohbet etti.Onlara okulları ve dersleri hakkında bazı sorular yöneltti.Aldığı cevaplardan memnun olmuştu.Hepsi başarıya odaklı düşünceler içindeydi ve hepsinin mantıklı hayalleri vardı.

 

 

 

Bu ve bunun gibi daha birçok şeyden açılan konuşma gece yarısına devam etti.

 

 

 

Canan kalktığı sırada Saba "seni eve kadar götüreyim"dedi ama o,yürümek istediğini söyleyip herkese iyi geceler dileyerek yanlarından ayrıldı.

 

 

 

Kendi kendine "gelmeleri ne kadar iyi oldu"diye düşünürken evinin yakınlarında bulunan yürüyüş parkında Koray'a rastladı.

 

 

Yüzüne dikkatlice baktığı vakit saçının sakalının gayet düzgün olduğunu fark etti.Bununla da kalmayıp şekil verip top sakal vari bir şey bile yapmıştı.Buna bozuldu.Çünkü Koray'ı, Kuş Adası'ndaki o rahatsızlık geçirdiği gün saçı sakalı birbirine karışmış görmüştü.Yani Serpil'le kavgalı olduğunda bunu yapmıştı ama aynı şeyi Canan'la yaşadığında hiçbir değişiklik olmamıştı.O bunu ince ince düşünürken ilk konuşma Koray'dan geldi.

 

 

 

"Merhaba neredeydin evde yoktun?

 

 

 

Sanki hiçbir şey olmamış gibi sesi gayet yumuşaktı.Ama Canan'ın söylediklerine biraz şaşırdı.

 

 

 

"Sen nerden biliyorsun.Takip mi ettin ?

 

 

 

"Evde olmadığını anlamak için müneccim olmaya gerek yok.

 

 

 

Bundan sonraki karşılıklı konuşmalar çocuksu bir üslûpla gerçekleşecekti.

 

 

 

Canan bir süre sessiz kaldı ama bu süre içerisinde yoktan kızarak saçmaladığını da fark etmişti.İçinde bulundukları duruma dair sorular sordu.

 

 

 

"Ben hiç bir şey anlamadım.Ayrıldık mı yoksa ara mı verdik.Bunu bana bir izah eder misin?"

 

 

 

"Ben o gün kendimi gayet iyi ifade ettim."

 

 

 

" Evet anladım."

 

 

"Ama için rahat etsin hayatımda yeni bir kişi yok."

 

 

 

" İki evlilik yapan biri için unutmak o kadar zor olmasa gerek. Yani beni de unutabilirsin diyorum."

 

 

 

Koray derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.

 

 

 

"Anlıyorum da.Birazdan söyleyeceklerimi "arabesk"-ya da "arabeks"olarak algılamamanı dilerim."

 

 

 

Canan gülmüştü.

 

 

 

"Sen hele bir söyle ben kararı veririm."

 

 

 

"Ben o an için bedenimin toprağa karışacağı o özel günü beklemek zorundayım.Yani seni unutmak için diyorum."

 

 

 

Bir süre konuşmadan beklediler.Bu sırada Koray Canan'ın ne düşündüğüne dair varsayımlarda bulundu ve sonra da şakacı bir üslupla konuşmasına devam etti.

 

 

 

"Sen de belirli zamanlarda elinde beyaz karanfille mezarıma gelerek bir Fatiha okursun.Bana öyle bakma karanfilin ölüm çiçeği olduğunu sen de ben de çok iyi biliyoruz.

 

 

 

"Aklın sıra blöf mü yapıyorsun?

 

 

 

"Buna gerek olduğunu hiç zannetmiyorum.Hem bunun blöfle uzaktan yakından alakası yok"

 

 

 

"Senin bir dediğin diğerini tutmuyor.Hem beni unutmadığını söylüyorsun hem de her şey bitti diyorsun."

 

 

Kızgınlık büyük olunca geriye insanın yapacağı bir şey kalmıyor öyle değil mi Canan?"

 

 

 

Bir süre ikisi de sessiz kaldı.Ama bunun sonucunda Canan, Koray'ın bu söylediklerini bir ağaç gibi niteleyerek, yavaş yavaş o ağacın üzerine devrilmesi gibi sözlerin altında kaldığını hissetti.

 

 

 

Onun bu halini gören Koray, içinden " sen misin iki evlilik yaptığımı yüzüme vuran.İşte böyle cevabını alırsın"diye gülüyordu.

 

 

 

Son olarak Canan'a yaklaşıp şunları söyledi ve evine gitmek için parkın içine doğru yönünü çevirdi.

 

 

 

"Her şey için teşekkürler.Kendine iyi bak."

 

 

Koray gözden kaybolana kadar öylece ardından bakakaldı Canan.Üzerine pişmanlık ve dalgınlık çöktü.Hatta bu dalgınlık yüzünden az kalsın başını sokak lambasına geçirecekti.Allah'tan yaşlı bir çift Canan'ı uyarınca böyle bir kazaya uğramaktan kurtuldu.

 

 

 

Eve gidene kadar söylediği tek şey "ben ne yaptım"sözü oldu. Yaptığı davranışlarının ne kadar saçma olduğunu daha çok fark etmişti.

 

 

 

Bu boş yere yaptıklarının sıkıntısı içinde,gözüne uyku girmeyerek geceyi geçirdi.

 

 

 

Arada bir çalışma odasına girerek kitaplık rafında bulunan ve "Sessiz Ressam"olarak anılan Halit Şahiner'in atölyesine gittiklerinde ikisini çizdiği resme bakıyor, bazen de yeni aldığı bir kitabı anlamadan okuyordu.

 

 

 

Sabah olunca olanları aklından uzaklaştırmak için evin temizliğini yapmaya başladı.

 

Ama bir türlü ilerleyemiyordu.Çünkü ne zaman işin başına geçse dünkü gecenin dalgınlığı çöküyordu üstüne.Zor güç temizliği bitirdi.Kollarının ağrıdığını fark etti.Sonra kanepeye uzanarak uyudu.

 

 

 

Uyumak ona iyi gelmişti.

 

Dünkü olanları düşünmemek için bu sefer de yemek yapmayı düşündü ve mutfağa geçerek daha önceden kavurduğu pirinçleri masaya getirdi.Biber dolması yapacaktı.

 

 

Yaptıklarını dolaba koyduktan sonra her yaz olduğu gibi bu yaz da yemekleri çardakta yemek aklına geldi.Hem misafirleri de olduğu için iyi olurdu.

 

 

 

Bunun için yatak odasına çıkıp çardaktaki masa için, geçen sene aldığı yuvarlak desenli örtüyü aramaya başladı.Bulduktan sonra bahçeye çıkarak masaya serdi.

 

 

 

İkindi vakti gelince üzerini değiştirip Saba ile beraber annesi ve Özgün'ü almak için terminale gittiler. Saba'nın isteğiyle ilk önce Saba'nın evine gidildi.

 

 

 

Gece yarısı Canan ;annesi,kardeşi,Ada,Eylül,Su,Melis,Nil'i de alarak eve geldi.

 

 

 

Özgün'le beraber kızların yataklarını hazırladıktan sonra Özgün'ü de alarak oturma odasına geçti.Annesi de oradaydı.Koray'la ilgili konuştular.Sabaha kadar sürdü konuşmaları.

 

 

 

Hem annesi hem de Özgün,Canan'ın konuşmalarında pişmanlık olduğunu ve özür dileme inatlaşmasının uzun bir süre daha devam edeceğini anlamış oldular."Her şeyin hayırlısı" diyerek uyumak için gözlerini kapattıklarında bile hâlâ Canan'ı düşünüyorlardı.

 

 

İkinci Kısım.

 

 

 

Sabah kahvaltısını hazırlamak için mutfağa yöneldiğinde saat dokuza geliyordu.Bir süre sonra Canan'ın telefonu çaldı.Arayan Saba'ydı.Aralarındaki şöyle bir konuşma geçti.

 

 

 

"Günaydın Canan nasılsın ne yapıyorsun?"

 

 

 

"İyiyim.Özgün'le beraber kahvaltı hazırlayacaktık."

 

 

 

"Gezi düzenlemeye karar verdik de onun için aramıştım."

 

 

 

"Öyle mi?Peki ne zaman gideceğiz.Ona göre hazır olalım."

 

 

 

"Onda geliriz."

 

 

 

"Tamam o zaman görüşürüz."

 

 

 

"Görüşürüz."

 

 

 

Bu haberi en çok kızlar için önemsemişti.Zaten masadan heyecanla kalkıp hazırlanmaları bunun bir göstergesiydi.

 

 

Sonra Leman Teyzesi ve Saba'nın arabası evin önünde görüldü ve hep beraber binip yola çıktılar.

 

 

 

İkindiye kadar Antalya'nın önemli yerleri olarak da bilinen Manavgat Şelalesi,Aspendos Tiyatrosu,Damlataş Mağarası,Kızıl Kule ve su kabaklarından yapılma süslerle dikkat çeken Alanya Pazarı'nı gezdiler.

 

En son uğrak yerleri Damlataş Plajıydı.

 

Plaja geldiklerinde Canan'ın üzerindeki dalgınlık daha da artmıştı ve bu halini herkes fark ediyor işin açıkçası seçimini yaptığı için bir şey de söyleyemiyorlardı.Ama Saba ve Özgün onu bu halde görünce yanına yaklaşıp beraber gezme teklifinde bulundular.

 

 

 

Sahili turlarken Koray hakkında konuşmuşlardı.Canan böyle konularda konuşup kimsenin kafasını yormamak için özetleyerek anlatmayı tercih etti.

 

 

 

" Çok dalgın görünüyorsun."dedi Sâbâ.

 

 

 

"İyi olmaya çalışıyorum."Derken bile bu dediğine inandıramadı.

 

Yapılacak en kolay şeyi biliyorsun diye yorumda bulunan Özgün’e şöyle bir yanıt verdi Canan.

 

 

 

Özür dilemek"bunu yapamam.Ortada bir suç yok.Yaptığım saçma ve gereksizdi.Onu buna anlatsam benden soğuyacağından eminim.Adamdaki de şans hani.Görüştüğü kişiler hep mi manyak olur.Bunlardan biri de benim.

 

 

Der demez gülmeye başladı.Bu gülmeye biraz sonra Saba ve Özgün de katıldı.

 

Aman neyse başka şeylerden konuşalım.Boşandığımda bile bu kadar kendimi üzmedim.dediğinde" İkisi de sessiz olarak güldüler .

 

 

 

Bu düşüncesini sevmişti ve gitgide neşesi gelmeye başladı.Nitekim bu neşesini annesigilin sohbetine katılarak daha da arttırdı.Biraz önce üzüntüden dolayı dalgın olan Canan değildi sanki.Kendisi böyle davrananlara açıkça "dengesiz"derken dediği şey kendi başına gelmişti.On dakika içerisinde iki farklı insan olmak işte böyle bir şeydi.

 

 

 

Sonrasında beraber yapılan her şeyden tat almaya başladı.En güzeli de gülüşmeler eşliğinde yenilen mısır ve hatıra olsun diye çekinilen fotoğraflardı.

 

 

 

Akşama kadar plajda kaldılar.Eve hep beraber dönüp bu kez Canan'ın evine misafir oldular.Canan'ın evini ilk kez görenler çok güzel olduğunu dile getirmeden edemediler.Tasarımın Saba'ya ait olduğunu öğrendiklerinde ise ima yoluyla isteklerini belirtmişlerdi.

 

 

 

 

 

Güzel anlarla günün son bulduğunu düşünen Canan, annesigilin misafir odasından gelen seslerini duyunca aslında günün onlar için yeni başlıyor olduğunu anlayıp içinden "eski günlerdeki gibi"diye geçirerek odasına yürüdü.

 

 

Üçüncü Kısım.

 

 

 

Akşam yemeği yiyeceklerdi. Saba, kızlara bir bir iş dağıttıktan sonra annesigile haber vererek masanın hazır olduğunu haber verdi.Güzelce yenilen yemek sonrası masadakiler toplandı ve herkes bir yere çekildi.

 

 

 

Bu sırada Canan'la Saba bulaşık yıkamakla annesigil çardakta sohbet etmekle kızlar ise Ilgaz ve Erdem'i de yanlarına alıp arka bahçede toplanıp konuşmakla meşguldü.

 

 

 

Gençlerin konuşması genellikle okul,sınavlar,öğretmenler ve üzerineydi.Bu konuşulanlar hepsinin ileride yapacağı güzel şeylerin habercisiydi.

 

 

 

Bir süre ne yapacakları konusunda konuştular.Herkes fikrini söylüyordu.

 

 

 

Bunun üzerine Ada ve Eylül aynı anda yerlerinden kalkarak eve girdiler.Döndüklerinde ellerinde gitar ve ney vardı.

 

 

 

Yerlerine oturduklarında ilk olarak Ada,ney üfledi.Ada'nın ardından Melis gitarıyla bir şeyler çalıp söyledikten sonra Su ve Nil ipucu şeklinde isteklerini dile getirdiler.

 

 

 

"Mevsimlerden yaz ve aylardan Temmuz.

 

 

 

"Bölgelerden de Akdeniz.

 

 

 

"Mesaj alınmıştır.

 

 

 

Böylelikle hep beraber "Akdeniz Akşamları" şarkısını söylediler.

 

 

 

Bunlar olurken kamera ve fotoğraf makinesi kayıttaydı .

 

Onları dinleyen Canangil çok beğenmişlerdi.En takdir ettikleri de beraber iyi anlaşmalarıydı.

 

 

Sonrasında kızlarla beraber; Melih, Saba,Özgün,İnci,Merve ve Canan'ın birlikte geçirdiği çocukluklarına dair karşılaştırmalar yapıldı.

 

 

 

O sırada Ela "sizin çocukluğunuzu bilmeyen yok"diyerek lafa karıştı ve yanlarına oturarak onları dinlemeye koyuldu.

 

 

 

Bizim çocukluğumuz ve gençliğimiz bambaşkaydı dediler Canan ve Saba.

 

 

 

Sonra annesigil çocukluk ve gençliklerini anlatmaya başladılar.Laf lafı açtı ve herkes söz aldı.Konuşmaları bir de yöresel olunca dinlemesi daha eğlenceli olmuştu:

 

 

 

Leyla Hanım, işi yapmak zor gelirdi ama sohbetten zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık dedi.

 

 

 

Nilgün Hanım,Ama buna rağmen neşemizden bir şey kaybetmezdik.Hareketliydik.Şimdiki gençler ruh gibi.Hepsi bezgin Bekir.diye yorum yaptı.

 

 

 

Ayla Hanım,Kışın,gündüzleri Muazzez Abla'nın manileriyle halı dokurduk.Akşamları da odamıza çekilip çeyiz hazırlardık.diye ekledi

 

 

İki üç tane mani söylemeyi ihmal etmediler.

 

 

 

Halı dokuyom halı.

 

Bitmiyo gavur malı.

 

Şu halılar çıkalı.

 

Kızların benzi sarı.

 

 

 

Makas attım halıya.

 

Parıl parıl parlıya.

 

Nerede güzel varsa.

 

Gelin benim halıya.

 

 

 

Halı dokuyan yarim.

 

Şip at ilmeklerini.

 

Ben gidiyom askere.

 

Dile dileklerini.

 

 

 

Söylenen maniler eşliğinde eğelenerek gülüştüler.Sonra herkes akıllarına gelenleri bir bir söyledi.

 

Leman Hanım,Tütünü demet ederdik.diye başladı söze

 

 

 

Gönül Hanım ise Mumlu sakızlar vardı.dedi.

 

 

 

Leman Hanım,O zamanlar hiçbir şey bol değildi. Şimdi de buluyoruz ama yiyemiyoruz diye belirtirken,Ayla Hanım ise bu kadar hastalık yoktu.diye ekledi.

 

 

Leyla Hanım: Her şey hormonlu.Olacak o kadar. Diyip üzgün olduğunu söyledi.

 

 

 

Saba,Ondan önce temizlik için kullanılan malzemeler var.Aklımız sıra temizlik yaptığımızı zannediyoruz.İçindeki kimyasal maddeler farkında olmadan bizi zehirliyor.Değil mi anne?Siz derdiniz hep bulaşığı külle yıkardık sözünü hatırlattı.

 

 

 

Nilgün Hanım ise Komşuluk ilişkileri,bayramlar daha güzeldi.En önemlisi de birbirine güvenebiliyorduk.dediğinde ise komşudan laf açılınca "abu" diye seslendikleri en yakın komşuları ve kızları Gülten'i hatırladılar. "Bir ev gibiydik" diye iç geçirdiler.

 

 

 

Ela bir şeyi merak ettiğini söyleyerek tekrar söze başladı.

 

 

 

"En çok isimlerinizi merak ediyorum.Köy yerinde doğmuşsunuz.Ama isimler artist ismi.Belki de sizin isimleriniz dedemin gönlünü verdiği kızların isimleridir.

 

 

 

"Kim bilir" diyip güldükleri sırada Canan Koray'ı düşündü.Onun geçmişte birçok kişiyle görüştüğünü biliyordu.Dalgınlaştı,bahçe kapısının sesini duyunca kendine geldi.

 

 

 

Nurdan Hanım gelmişti.Karşılıklı tanıştırmalar oldu.konuştular.

 

Onlar konuşadursun; Koray bahçedeki resim atölyesinde müzik dinlemekle ve üzerinde çalıştığı ev minyatürünü tamamlamakla uğraşıyordu.

 

 

 

Dördüncü kısım.

 

 

 

Radyoda program sunan kadının sesine kulak verdi.

 

"Antalya'dan Merve Sarmal "Zuhal Olcay"dan bir şarkı istemiş.Şimdi "Pervane" şarkısı sizlerle.

 

 

 

Şarkıyı duyduğu anda,Koray Canan'ı hatırladı ve gülümsedi.

 

 

 

Bir keresinde Aylin "ikinizin ortak sevdiği bir şarkı var mı diye sorduğunda kendisi "zaten bütün şarkılar bizi anlatıyor özel şarkıya gerek yok dediğinde Canan da "gerçekten tüm şarkılar bizi anlatıyor mesela manda yuva yapmış türküsü,horozumu kaçırdılar ve ayrıca bakkal amca"diye cevap vermişti.

 

 

 

O sırada ablası,annesi,Aylin ve babası da içeri girdiler.Girdiklerinde dumandan göz gözü görmüyordu.Sigara dumanı değildi elbet.Koray çalışırken zihninin berraklaşması için ve Canan ile yaşadığı sorunları biraz daha unutabilmek için yardley tütsüsü yakmıştı.Sandal ağacı ve limon aromasıyla yapılan bu karışım gerçekten Koray'a iyi gelmişti. Koray'ın yüzündeki ifadeden memnun oldular.

 

 

Çok iyi görünüyorsun."

 

 

 

"Haklısınız.Bütün olumsuzlukları unuttum.Her şey ilk tanıştığımızdaki gibi."

 

 

 

"Canan'dan bahsediyorsun."

 

 

 

"Evet."

 

 

 

"Ne yapmayı düşünüyorsun?"

 

 

 

"Yanına gideceğim."

 

 

 

"Akşam uygun olmaz gündüz gidersin."

 

 

 

"Evde yalnız değil.Annesi ve kardeşi var."

 

 

 

Herkes "sen bilirsin"diyip atölyeden beraber çıktılar.Koray hazırdı.

 

 

 

 

 

Beşinci Kısım

 

" Canan kapı çalıyor."

 

 

Uzun müddet duymadı.Özgün "ey Canan"dediği esnada hem kapıyı duydu hem de Aylin'in Koray'a Canan ablaya nasıl sesleniyorsun"diye sorduğu,Koray'ın da "klasik şeyler söyleyemediğime emin olabilirsin.Ama benim için bir kolaylık varsa o da isminin başına "ey"ünlemini koyduğumda "ey Canan yani ey sevgili"anlamına gelmesi"dediğini hatırladı.

 

 

 

"Hayırdır kim acaba"diyerek kapıyı açtı.Gelenin Koray olma ihtimalini düşünmediği için karşısında görünce şaşırdı.

 

 

 

"Girebilir miyim?

 

 

 

"Tabi."

 

 

 

İçeri girdiğinde salonda gördüğü kalabalık sayesinde heyecanını da yenerek rahat bir şekilde "merhaba"dedi.

 

 

 

"Otur lütfen.

 

 

 

Oturur oturmaz meseleye hemen dalarak şunları söyledi:

 

 

 

" Aramızda yaşanan bu saçma durum.Aman her neyse.Yani benim evdeşim,refikam olmanı istiyorum

 

 

Sonrasında her zamanki o şakacı üslubuyla konuşmaya devam etti :

 

 

 

"Farkındayım biraz emrivâki tarzı bir istek oldu.Ama kusuruma bakma lütfen. Kabul edersen sevinirim."

 

 

 

Kızlar ilk defa canlı olarak evlilik teklifi duymanın şaşkınlığı içindeydiler.Aralarında kendilerinin nasıl bir evlilik teklifi alacağı konusunda konuşmaya bile başladılar.Bu sırada Canan gülerek cevabını veriyordu:

 

 

 

"Bu emri vâki teklifini kabul ettim".

 

 

 

Koray'ın o anki yüz ifadesi görülmeye değerdi.Biraz sonra Canan'dan istekte bulundu.

 

 

 

" Canan sana zahmet olmasın ,bana bir su getirebilir misin?"Tabi."

 

 

 

Canan suyu getirene kadar, Koray odadakilerle hemen iletişime geçti.Canan çok bahsettiği için ve isim hafızası hayli iyi olduğundan hepsine hiç şaşırmadan kendi isimleriyle hitap etmişti.

 

 

 

İlk etapta kendini sevdirmeyi başardı.Bunun için özel bir çaba sarf etmedi.Çünkü Koray'ın doğal bir yeteneğiydi.

 

 

 

Canan, seyrettiği bu manzaradan memnun oldu.

 

Biraz sonra Canan yanlarındaydı.Suyu içtiği vakit Canan'ın annesi Koray'ın getirdiği çikolatayı ikram etmesi için en küçük olan Damla'ya bu görevi verdi.

 

 

 

Çikolata ikramı bittikten sonra, herkes misafir odasına çıkmadan önce Koray; Canan yüzük takmayı sevmediği için aldığı kolyeyi bir evlilik hediyesi olarak Canan'a taktı.Sonra Canan'la Koray'ı baş başa bırakarak yukarı çıktılar.

 

 

 

Söze ilk başlayan Koray oldu:

 

 

 

"Aramızın düzelmesine seviniyorum."

 

 

 

"Ben de öyle.Gerçi ortada kırgınlık yaşanacak bir şey de olmadı."

 

 

 

"Sahi mi söylüyorsun?"

 

 

 

"Şimdi söylemem doğru olur mu bilmem ama ben bunu söyleyeceğim."

 

 

 

"Neyi?"

 

 

 

"Aslında seni Serpil'in yanında gördüğüm zaman sana karşı güvenimde bir azalma olmadı.Söylediklerim de sadece ağzıma gelen kelimelerden ibaretti."

 

 

 

Bundan sonraki kurduğu cümleler hep dağınıktı.

 

Bir hafta öncesine dayanan bir korku.Bu korku ki her şeyin yolunda gitmesinin ardından bir engel çıkarak güzel olan her şeyi yok etmesi korkusundan oluşan düşünceden dolayı yani üzülmemek için aldığım bir önlem diyebilirim.Senin kıymetini anlamak için bunu yaptım.Mevsimleri düşün.İnsanlar bulunduğu mevsimdeyken diğer mevsimi özler.Öyle bir şey.Sen beni anladın değil mi?"

 

 

 

"Bu cümleler her ne kadar dağınık olsa da anladım

 

 

 

Devam etti:

 

 

 

"Böyle tepki vereceğini hiç düşünmemiştim."

 

 

 

"Ben de öyle."

 

 

 

"Belki hatırlarsın.Bana "ben pamuk gibi çok yumuşak huylu bir insanım.Fakat şu unutulmamalıdır ki bir kilo pamukla bir kilo demirin ağırlığı aynıdır.Yani demir gibi sert de olabilirim. Tabi yerine göre"demiştin."

 

 

 

"Evet hatırlıyorum.Biliyor musun herkesin bildiği bu lafı cümle içinde nasıl kullanırım diye merak ettiğim için öyle bir şey söyledim.Ama yerinde bir laf olmuş değil mi?"

 

 

 

"Senin sert halini de görmüş oldum böylelikle."

 

 

 

Gülüştüler.

 

 

 

"Aslında bir şey daha var."

 

 

 

"Allah Allah nedir merak ettim?"

 

 

 

"Biz hiç kavga etmedik.Ama sen Serpil'le evliliğinde çok kavga ederdin.Kavga ettiğinizden midir nedir aranızda farklı bir diyalog vardı.Bu diyaloğu ararsın diye açıkçası endişe ettim."

 

Koray düşüncesini esprili bir şekilde söyledi.

 

 

 

"Bak şimdi pişman oldum.Neden bana bunu söylemedin.Ne güzel kavga ederdik.Bunlar da olmazdı değil mi?"

 

 

 

Koray,

 

 

 

"Vakit geç olduysa yarın konuşuruz"dediğinde,Canan.

 

 

 

"Saat onbir.Hem ne konuşacağız."diye sordu.

 

 

 

"Düğün hazırlıkları.Anlarsın işte.Yemekler vesaire.

 

 

 

Canan sessiz kaldı bunun üzerine Koray şunları söyledi :

 

 

 

"Ne düşünüyorsun?Dur ben tahmin edeyim.İkinci evlilik olduğu için düğün yapmaya gerek duymuyorsun.Daha doğrusu çevrendekilerin buna söylenmelerini ya da daha önemlisi hep denilen "birinci evlilik cahillikten,ikincisi aptallıktan olur"diye bir sürü şey söylemelerinden çekiniyorsun."

 

 

 

"Doğrudur.Yalnız son söylediğini ilk defa senden duyuyorum."

 

 

 

"Kimi istiyorsan onu çağır.O gün gözlerinin aradığı kimse olmasın tamam mı?"

 

Canan bir süre düşündü.Sonra karar verdi.

 

 

 

" Ama biz bunun adına düğün demeyelim olur mu?"

 

 

 

"Yani?Şaşırmıştı Koray.

 

 

 

"Evlendiğimi anlamak istemiyorum.Düğün yerine aile ve kültürlerin tanışma etkinliği demeyi uygun görüyorum."

 

 

 

Gayri ihtiyari gülerek:

 

"Peki dedi.Koray.

 

 

 

"O zaman sen sor ben cevap vereyim."dedi Canan.

 

 

 

"Sizin yörenizin düğün yemekleri nelerdir? Düğün dedim ama tabu oyunundaki yasaklı kelimeler arasında değildir umarım.

 

 

 

Canan gülerek sorusunu cevapladı:

 

 

 

"Keşkek,dolma,yayla çorbası."

 

 

 

"Biber dolması mı?"

 

 

 

"Hayır yaprak dolması.Anlayacağın sarma.Pahlalı yani baklalı.Ya buranın düğün yemeklerinde neler var?"

 

 

 

Teker teker saydı Koray.

 

 

 

Yapılacak eğlencelere dair de konuştular:

 

 

 

"Eğlence olarak da aşıkların sazlı atışması,iki yöreden seçilmiş müzikler, davetlilerin de arzusuyla katılacağı bir halk oyunları gösterisi.Bahçede yapalım değil mi?"

 

 

 

"Evet.Çok güzel.Havai fişek gösterisine ne dersin?"

 

 

"O da güzel olur."

 

 

 

"Yalnız bir ricam var.En sinir olduğum şey kalp desenleri,gelinin; damadın ayağına basması,ya da düğünden önce damadın gelinlikle görmesi uğursuzluk getirir diyerek saçma sapan bir şekilde köşe bucak kaçması ve gelinin çiçeğini fırlatıp insanların çiçeği kapmaya çalışması.Ben bunları istemiyorum.Çünkü yapmacıklıktan pek haz etmem."

 

 

 

"Dert ettiğin şeye bak.Olmaz merak etme.Hem ben de öyle şeyleri sevmem.Benim de ricalarım yok değil."

 

 

 

"Tabi dinlerim."

 

 

 

"Hani derler ya her hanımın hayalinde gelinlik giymek vardır diye."

 

 

 

"Evet."

 

 

 

"Benim hayatım boyunca öyle bir hayalim olmadı.Çünkü ben rahatlıktan yanayım.Ben nasıl rahat hissetmek istiyorsam öyle giyeceğim.En sevdiğim kıyafeti örneğin.Ben gelinlik giymeyince senin de takım elbise giymen absürd olacağından sen de normal bir kıyafet giyersin mesela.

 

 

 

"Diyorsun ki bu da benim emri vâki isteğim."

 

 

 

"Öyle tabi."

 

 

 

Gece yarısına yaklaşınca Koray Canan'a iyi geceler dileyip evden ayrıldı.

 

 

 

Canan yolcu ettiği sırada Koray'a seslendi:

 

 

 

"Sen gelmeseydin şimdi bunlar yaşanamazdı."

 

 

 

Güldü ve şunları söyledi:

 

 

 

"İyi ki geldim.Bu arada kültür tanışmasına hazır ol."

 

"Başüstüne" diyip eve girdi.kapıyı kapatır kapatmaz misafir odasına çıkıp ayrıntılarıyla olanları anlattı.Hepsi sevindi ve teker teker tebrik etti ve mutluluk dileklerinde bulundu.

 

 

 

Başını yastığa koyduğunda Koray'ın son söylediklerini aklına getirip güldü Canan.

 

 

 

Çok farklı biri diye içinden geçirirken Koray, o sırada deniz kenarındaki bir bankta oturuyordu ve Canan'a yapacağı sürprizi tasarlamakla meşguldü.

 

 

 

Ay ışığının yansımasının denizin üzerindeki görüntüsüne daha ayrıntılı baktığı zaman, yapacağı şey aklına geldi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%