@ruveydakay
|
İkinci Bölüm. Koray ve Derin Antalya. Birinci Kısım. Metin’e telefon gelmişti.Bir müddet konuştu. Konuşmayı sonlandırdığındaki hallerini ilgiyle izleyen çalışma arkadaşı,sanki uzun zamandır bu haberi beklediğine kanaat getirdi. Güzel bir haber aldın sanırım diyen arkadaşına "sonunda"diye iç geçiren Metin,kafasını tavana kaldırıp işyerinin ahşap tavan süslemelerine bakarak gülümsedi ve ben çıkıyorum diyerek odadan çıktı.Gideceği yer uzak olmasına rağmen araba kullanmayı düşünmedi.Ilık bir bahar havası hâkimdi zira. Kereste atölyesine yaklaştığında o mis gibi duyulan reçine,talaş kokusunu içine çekip kat kat ve kategorilendirilmiş ağaç kerestelerine bakarak ilerledi.Çalışan işçilere selam verdiği sırada patron da yanlarına geldi. El sıkıştılar ve kendisine gösterilen ceviz ağacına yaklaştığında heyecanlandı.İşte o an, beklediğine değer birşeyle karşılaşmıştı. Koray bu satırları okuyadursun o esnada Derin çalışma odasına girdi ve müsvedde kağıtlarını okuyan Koray’a "günaydın"diye seslendi. “Yeni bir kitaba başlamışsın anlaşılan.Ne anlatacaksın”diyen Koray ise Derinden şunları duyacaktı. “Ben de bilmiyorum öylesine bir paragraf olarak başladım ama inan çok merak ediyorum. çalışma Odasından çıkıp oturma odasına yöneldiler. Kahvaltı yaptıktan sonra Derin’in yaptığı kahve eşliğinde sohbete daldılar.Koray konuşuyordu: “İmza gününü gerçekleştirmeden yeni bir romana başlamak.Zihnin yorulmuyor mu. “Yazmak benim mesleğim.Ondan sıkılmak,yorulmak mümkün değil.Bu arada yine geleceksin değil mi imza günüme. Tabi gelmem mi diyen Koray geçmişteki bir ânın hissettikleriyle meşgûl oldu bir müddet.
Derin her defasında “mutlaka gelmelisin ayrılık,küslük, anlamam ben.Eğer bir gün gelmezsen yazarlığı bırakıp şair olurum”derdi ve Koray onun bu yaptığına hiçbir anlam veremezdi. “Böyle bir imza gününde tanışmıştık”diyen Derin,Koray'ın aklını okumuştu âdeta. O zaman üniversite ikinci sınıftaydım sen de ilk kitabını çıkarmıştın diye ekledi Koray. Tanışmaları imza gününde olmuştu.Ama aralarında herhangi bir yakınlaşma olmamıştı.Yıllar sonra da Derin’in davasında avukat olarak yer almıştı. Sen fincanları yıka ben hazırlanmaya başlayacağım demişti Derin ama kararsızlığı,yavaşlığı sebebiyle,hazırlanması uzun sürdü. “Adeta konser için hazırlanan bir sanatçı gibisin.Bu ne yavaşlık Derin”diye gülerek sitem etti Koray. Sonra evden çıktı Derin. Koray da Handan,Sarp ve ablasıyla birlikte daha sonradan etkinliğe katıldı. İmza gününün düzenlendiği yere gidildiğinde Derin ve Koray arasında geçen şu diyaloglar ablasını gülümsetmişti: “Acaba ne yazmalıyım” diyen Derin'e,Ne yazacağını biliyorsun diye cevap veren Koray,Her zamanki gibi "Daimi arkadaşım Koray Selvioğ’a sevgilerimle" notuyla karşılaşacak ve mutlulukla Derin'e bakacaktı. İkinci Kısım. “Yazmak benim mesleğim.Ondan sıkılmak,yorulmak mümkün değil.Bu arada yine geleceksin değil mi imza günüme. Tabi gelmem mi diyen Koray geçmişteki bir ânın hissettikleriyle meşgûl oldu bir müddet.
Derin her defasında “mutlaka gelmelisin ayrılık,küslük, anlamam ben.Eğer bir gün gelmezsen yazarlığı bırakıp şair olurum”derdi ve Koray onun bu yaptığına hiçbir anlam veremezdi. “Böyle bir imza gününde tanışmıştık”diyen Derin,Koray'ın aklını okumuştu âdeta. O zaman üniversite ikinci sınıftaydım sen de ilk kitabını çıkarmıştın diye ekledi Koray. Tanışmaları imza gününde olmuştu.Ama aralarında herhangi bir yakınlaşma olmamıştı.Yıllar sonra da Derin’in davasında avukat olarak yer almıştı. Sen fincanları yıka ben hazırlanmaya başlayacağım demişti Derin ama kararsızlığı,yavaşlığı sebebiyle,hazırlanması uzun sürdü. “Adeta konser için hazırlanan bir sanatçı gibisin.Bu ne yavaşlık Derin”diye gülerek sitem etti Koray. Sonra evden çıktı Derin. Koray da Handan,Sarp ve ablasıyla birlikte daha sonradan etkinliğe katıldı. İmza gününün düzenlendiği yere gidildiğinde Derin ve Koray arasında geçen şu diyaloglar ablasını gülümsetmişti: “Acaba ne yazmalıyım” diyen Derin'e,Ne yazacağını biliyorsun diye cevap veren Koray,Her zamanki gibi "Daimi arkadaşım Koray Selvioğ’a sevgilerimle" notuyla karşılaşacak ve mutlulukla Derin'e bakacaktı. İkinci Kısım. Metin, yaşlı ceviz ağacının gövdesinden çıkan resmi görmesiyle birlikte şaşkınlıktan kendini alamadı. Resimde bir kadın ve erkek vardı ve kadın olanı erkeğin omzuna yaslanmıştı. Bir dendroloji (bitki bilimi)mühendisi olarak ilk defa böyle birşeyle karşılaşıyordu. Aslında ceviz ağacının yılın belli bir gününde ve saatinde karşısında ne varsa çektiği özelliğini biliyordu fakat bu onu yine de şaşırtmıştı. Adam konuşmaya başladı: "Bu ceviz ağacı K,ilçesinin Z,köyünden geldi.
Koray Derin’e meraklı ve şaşkın bir şekilde bakarak “ceviz ağacının böyle bir özelliği olduğunu bilmiyordum”dedi. "Ben de bilmiyordum tesadüf eseri öğrendim ve bununla ilgili bir kurgu tasarladım zihnimde. "Acaba o kadın ve erkek kim?Sen biliyorsun. "Evet ama sana asla söylemem.
Elini Derin’in omzuna koyarak: "Peki bizim hikayemizi ne zaman yazacaksın”diye sordu Koray. Daha iki yıllık bir geçmişimiz var"diyen Derin ise "sana göre iki bana göre beş yıllık bir mesele”diye cevap veren Koray'ın ardından, hayranlıkla baktı ve gözlerini kapatıp bu konuşmanın ardından gelen fikirle romanını zihninde kurgulayıp yazmaya devam etti. Üçüncü Kısım. Eşi, Metin’e merakla sordu: "Bu köye gitme meselesi de nereden çıktı. Sana bir sürprizim var"diyen Metin ise eşinin sorusunu yanıtlamak yerine sürdü arabayı. Otuz beş dakika sonra Z, köyündeydiler. İlk uğradıkları yer köy muhtarının ofisiydi.Ama bulamadıkları için köy kahvesine gittiler. Karşılıklı selamlaşmalar olduktan sonra Metin,meseleyi açıp neden geldiklerini anlattıklarında orada atmış-yetmiş yaşları arasındaki insanlar hikayeyi hemen hatırladılar.Şaşkınlıkla. "Demek ceviz ağacının gövdesinden resimleri çıktı”dediler ve içlerinden biri hikayeyi anlatmaya başladı. Her ikisi de aynı köydendi.Genç adam ve kız her hafta sonu köyün piknik alanında görüşür ve orada bulunan ceviz ağacının altında vakit geçirirlerdi. Ağaç ikisiyle o kadar bütünleşmişti ki hiç kimse oraya oturmak istemezdi.Bir başkası sürdürdü konuşmasını.
Derin paragrafı yarıda kesip sinirle daktilonun tuşlarına dokundu.Son günlerde oldukça gergindi.Birşey olmuştu ve yazarken kendini artık veremiyordu.Herhangi bir problemi yoktu.Ama bu olanlara da bir anlam veremiyordu. "Al bakalım"diyen Koray,sâlep kokusuyla kendine gelen Derin'i dinledi. "Teşekkür ederim.Oldukça gergindim.Ama nedenini bilmiyorum. "İnsanlar uzun süre birlikte vakit geçirdiklerinde birbirlerine benzemeye başlarmış.Galiba sende de bunun başlangıcı var.Biliyorsun hiçbir sebep yokken benim de bunalıma girdiğim olur. "Öyle mi dersin"diye bıkkınlıkla cevap verdi Derin. Koray, o esnada Derin’e dikkatli bakmamıştı aslında.zaten baksaydı eğer, bunun o kadar da kolay bir mesele olmadığını anlardı. Dördüncü kısım. Adam öksürüp kahvesinden bir yudum alarak konuşmasını sürdürdü. Aslında herşey iyi gidiyordu.Aileler birbirini seviyor,gençler hakeza öyle.Ama ortada kötü bir durum yokken birşeyler oldu ve ilişkileri adeta bir bıçak gibi kesiliverdi.Ayrıldılar ve bu, köy halkı için büyük bir şok etkisi yarattı. Sahil yolunda yürüyüş yapıyorlardı Derin ve Koray.Bir anda "Seni kaybetmekten korkuyorum"diye söze başlayan Derin'e, Nereden çıktı bu şimdi diye şaşkınlıkla tepki veren Koray ise önce gülmekten kendini alamadı ve "Merak etme ben de korkuyorum"diyip kollarını kavuşturarak denize bakmaya başlayan Derin'in kederli hâline o da büründü.Baktı ki bu hâl uzayacak, Koray bu hâlin uzamaması için Hadi bana romanından bahset”dediğinde ise Derin şunları söyledi. Ben eskiden bu kadar süre içinde bir romanı bitirip diğerine geçerdim.Sanki bu yeteneğimi kaybediyorum. Abartma canım sen de.Belki de yorulmuşsundur. Koray bana gerçekten bir şey oldu.Bu durumdan hiç memnun değilim.Başımdan onca şey geçti ama ben o zamanlarda bile hep yazmayı sürdürürdüm. Hadi banka oturalım"dese de ikna olmadı Derin. Koray,onun bu söylediklerini düşünmeye başlayıp ona bir teklifte bulundu. Eğer bir köy romanı yazıyorsan ve bu seni zorluyorsa ablamın açtığı resim sergisindeki köy tablolarını incelediğinde farklı şeyler aklına gelebilir diyen Koray’ın bu fikrini Derin de beğendi ve akşam,ablasının resim atölyesine gittiler. Peki bu, bir çözüm getirecek miydi sizce? Beşinci Kısım. Gazete hışırtısı;mutfaktan gelen mis kokularla birlikte gelen çatal-kaşık ve tabak seslerine karışıyordu. Koray gazeteyi bir kenara bırakıp papağanın bulunduğu odaya geçerek onunla ilgilendi. Biraz önce bitti”diyerek sevinçle odaya girdi Derin ve aralarında şöyle konuşmalar geçti. Bu demek oluyor ki melankolik hâlinden kurtuldun. Bu süreçte seni üzmüş olabilirim". Boşver sen mutluysan ben de mutlu olurum.
Kahvaltı yaptıktan sonra Koray çalışma odasına gidip masa üzerindeki kağıtlara göz gezdirdi ve en son kaldığı yeri bulup okumaya başladı. Metin merakla sordu: "Peki ayrılmalarının herhangi bir nedeni varmıymış. Tam bir muamma hiçkimse bilmiyor. Peki sonra ne oldu? Bıyıklı adam araya girdi. İkisinin de bir ay arayla düğünleri oldu.Ama köy halkı olarak düğüne mi yoksa cenazeye mi gittik anlayamadık. Metin ve eşi bunu duymalarının ardından hayal kırıklığına uğramışlardı.Onların bu hâllerini farkedenler bunun sebebini sordular.Onlar da anlatmaya başladı. Belki bilirsiniz.Ceviz ağacı yılın belli günü ve saatinde fotoğraf çekermiş dedi ve ceviz ağacının gövdesinden çıkartılıp çerçevettirdikleri fotoğrafı çıkarttı.O esnada kahvedekiler gördüklerine ve duyduklarına inanamadılar. Birisi heyecanla yanlarına yaklaştı. "Doğanın bile bu sevgiye şahit olduğu bu iki kişiyi artık barıştırma zamanı gelmiştir.Size iyi haberlerim var.Onlar evlendiler ama her ikisinin de evliliği çok kısa sürdü.Daha sonra hiç evlenmediler. Birbirlerine hissettikleriyle yaşamayı tercih ettiler.Bu resmi mutlaka görmeliler.İşte o zaman bu iki inatçı barışırlar. Peki nasıl biraraya getireceğiz?diye sordu Metin’in eşi. "Önümüzdeki hafta muhtarın kızının düğünü var.Damadı da Zeynep’in yeğeni olur.Zaten Mehmet Halil ile Zeynep’in yeğeninin babası çok yakın arkadaşlardır. Metin’in kim kimin akrabası konusunda yaşadığı kafa karışıklığını, eşi de yaşayınca bakıştılar.Bunun üzerine kahvedekiler aralarında gülüşmeye başladı. "Yani mutlaka ikisi de düğüne gelirler. Derken kapı aralandı.Gelen muhtardan başkası değildi.Olanları ona da anlattılar.Metin’in eşi merakla soru yöneltti muhtara: "Peki her ikisinin de akrabalarıyla görüşmemiz mümkün mü. Tabi.Mehmet’in kız kardeşinin evi caminin yanında,Zeynep’in abisinin evi de bakkalın karşısındaki çeşmenin çarprazında. Metin Halil’in eşi bir gazeticiydi ve mesleğinin getirmiş olduğu merak onu bu hikayeye daha fazla çekmişti. Akşam olunca davet üzerine muhtarın evine misafir oldular ve öğrendikleri şeylerin kritiğini yaptılar. Köylünün bahsettiği kadar var. İkisi de birbirlerine mektup yollarlarmış.Hatta o mektuplarda birbirleri için yazdıkları maniler de olurmuş. Çeşme başı konuşmalar,kenarı oyalı mendillerden daha fazlasını işittim.Çok güzel bir hikaye ama sonu hüsran. En çok Zeynep türküsünü dinlermiş.Elinde radyo; tarlada çalışırken,balkonunda otururken.Kendisi de söylermiş arada sırada. Bunları konuşurken arabayı durdurup yemek yemek için girdikleri kır lokantasındaydılar. Koray okumasını yarıda kesip telefonla konuşmak için yatak odasına gitti.Geldiğinde ne Derin vardı ne de yazdığı müsveddeler. “Hay Allah yine yarım kaldı.İlla okuyucuları gibi kitaptan okumamı istiyor”diyerek gülümsedi.(Diğer kitaplarını yazıp Koray’a okuturken de aynısını yapmıştı. Altıncı Kısım. Senden ayrılmak istiyorum Koray. İçtiği su boğazında kalacaktı az kalsın.Şaşkınlıkla konuşmaya başladı: "Sen değil miydin daha dün.Ben,ben gerçekten bir anlam veremiyorum bu yaptığına. Seni gerçekten çok sevmekteyim.Ama mutlu olmayı beceremiyorum.Hem biz yazar.şairler. E yani. Koray sinirlenmişti.Karşı kanepeye geçti. Bundan sonraki konuşmaları ise hep yarım bırakılmış sözcükler şeklinde devam edecekti. Demek istediğim mutlu olmak benim üretkenliğimi kaybettirdi.Hem bir sanatçı. Bu yüzden benimle ayrılmak istiyorsun. Bravo,plaket, hangisini alırsın ya da ne olmak istersin? Devam etti Koray: "Seninki sadece bir özentiden ibaret. Derin de karşılık verdi. Ayrılmanın neresi özenti.Kaldı ki ben;üslup yani orijinal şey.Ne diyeceğimi şaşırdım senin yüzünden. Soluklandı ve sürdürdü konuşmasını. "Artık seni yaşamak istemiyorum sadece hissetmek istiyorum. Sen bunu demekle aslında beni kafanda öldürdüğünü ima ediyorsun.Çünkü bir insan öldüğünde onunla ilgili bir şey yaşayamazsın ama onu hissetmeye devam edersin.Söyle ne zaman öldüm?dedi Koray. Gözlerini kapayarak bir süre sustu Derin ve sonra şunları söyledi. Hem değil midir?Ayrılık da sevdaya dahil. "Bana şimdi de şarkılı olarak cevap veriyorsun hem de sorumun cevabını almadan diye sitem etti Koray ve tekrar Derin’in yanına gelerek üzüntülü bir halde,Böyle mi bitecekti yani?dedi.
Derin Koray’ın sorusunu yine cevaplamasa da hissettiklerini açıkladı. Ben hem mutlu hem de mutsuzum.Mutluyum çünkü;bu iki yıl benim için çok özel ve güzel anlarla dolu geçti.Beni kırmadığın,üzmediğin için teşekkür ederim.Mutsuzluğuma gelince;senden ayrılıyor olmam.
Koray da birkaç şey söyledi. Ben de hem mutsuz,kırgın,kızgın,illaki üzüntülü.Mutluyduk Derin,fakat sen. "Devam etme çünkü kavga edebiliriz.Hem de hiç yapmadığımız şeyi.Herşey gönlünce. Herşey gönlünce olsun değil gönlün bende olsun demeni tercih ederdim. Koray siyah kareli gömleğinin kollarını katlayarak kendi kendine “farkında olmadan yas kıyafeti giymişim meğer”diye konuştu. O esnada Derin yanından ayrıldı farkettirmeden ve yatak odasına gitti.Daha sonra Koray da yanına gitti ve onu gözlemlemeye başladı.
Eşyalarını topluyordu.İçinden “bu kadınlar valizlerini hazırlarkenki hızlarını,kıyafetlerini giyerken kullanmayı hiç düşünmezler mi acaba”diye geçirdi Koray. Nereye gidiyorsun Derin? Bilmiyorum Koray . Ama benim gitmem gerek.Bu ev senin. Bu ev hep ikimizin kalacak. Senin dediğinle yaptığın birbirini tutmuyor. Sessiz kaldı Derin. Tamam sen sus.Ben kabul ettim.Bu ayrılık çok farklı.Senden bir arkadaş gibi ayrılmayı kabul ediyorum.O zaman arkadaşların ayrıldıklarında geçmiş güzel günleri anması gibi biz de öyle yapalım.
Derin şaşırararak ve gülümseyerek,Demek ayrılığımız böyle olsun istiyorsun.sen hep şöyle derdin”diyecekken Koray gerisini getirdi. Kalp kırmayı alışkanlık haline getirmeyelim.Hep bunu söylerdim değil mi? Evet diye sessiz bir cevap vermişti âdeta Derin. Sabaha kadar konuşacaklardı.Laf arasında Derin,burasınının adını “mutluluk müzesi”olarak anmaya devam edelim.Süt köpüğü sakinliğinde geçen kiraz tadında bir yaşamdı bizimkisi”dediğinde Koray, “o zaman derdin ne senin”diyecek oldu ama vazgeçti. Sonra Derin: " Ayrılan eşlerin arkadaş olmasının saçmalığına inanan biri olarak zaten bunu isteyemem ama senden tek dileğim ayrılsak da bunu yerine getirmendir dedi. Nedir öğrenmek istiyorum"diye gergin bir şekilde gözlerini açıp kapadı Koray. Derin, "Her ne koşul olursa olsun beni imza günlerinde yalnız bırakmayacaksın.diye yineledi.
Koray bu söylediğine gülerek manidar bir cevap verdi: "Gelirim merak etme.
Derin,Koray'ın ne demek istediğini anlamıştı ve onun ateş gibi yanan eline dokunacağı sırada yanından ayrılan Koray,çalışma odasına girdi ve ona mutlulukla hazırlayıp da vermek istediği hediyeyle çıkageldi. Derin, avucuna bırakılan kâğıttaki resme baktığında ne diyeceğini bilemedi çünkü kâğıtta Derin'in son romanı için çizilen bir kapak resmi tasarımı vardı. Derin,şaşkınlık ve mutluluk halindeyken Koray'ın acı çektiğini görememişti.Bunun farkına varan Koray ise evde daha fazla kalmanın manasız olduğunu anladı ve eşyalarını bile almadan oradan ayrıldı. |
0% |