@ruveydakay
|
Yirmiikinci Bölüm.Koray ve Canan (Antalya).
Birinci Kısım.
" Benim yanımda eskisi kadar huzurlu olmadığını,benden soğuyup ayrılmak istediğini,yüzük takmayı sevmediğin için,bunu evli değilsin olarak algılayan bir kadının sana ilgi göstermesi sonucu senin de ondan etkilendiğini,eski eşlerinden birinin çocuğu olacakken senin buna izin vermemen sonucunda gerçekleşmediğini ve hatta beni rüyada doğum yaparken öldüğümü gördüğünü ve bana her baktığında rüyadaki o hali hatırladığını ve bunun sonucunda bunalıma girerek.
Devamını getirememişti Canan.Alnını bir peçete yardımıyla sildi.
"Ben neymişim.Kendimden haberim yokmuş meğer."diyen Koray’a
"İnsan düşünüyor illa ki Koray."dedi Canan.
Bunları konuşurken Manavgat Şelalesi’nin oradaydılar.
"Belli ki bunalımın geçmiş."diyerek emin olmaya çalıştı Canan.
"Evet."geçti.
"Bir neden olmalı."
"Hiçbir nedeni yok anlatmıştım.Gereksiz bir zamanda geliyor ve ne zaman biteceği de belli olmuyor."Belki de mevsimsel ya da vitaminsel bir nedeni vardır.
"Şükretmeliyim ki evlenirken olmadı yoksa ne olurdu.
Sonra kollarını masadan indirerek Canan yine konuşmasını sürdürdü:
"Tam da zamanını buldun hani."
“Başlatma şimdi bunalımından” diyorsun.
Aralarının bozuk olduğu süre içerisinde Canan Koray’a hep bu sözü söylemişti.
Bir süre konuşmadılar.
Şelaleden akan suyun sesini dinlediler.Konuşuyordu Koray:
"Suyun sesinden ötürü bulaşık yıkamayı hep sevmişimdir."
"Zaten suyun terapi özelliği var."
Konuşurlarken yan masada bulunan çocuk,anne ve baba aralarındaki diyalog dikkatini çekti.Çocuk sürekli soru soruyor ve anne babası da çocuğu sabırla dinliyor ve cevap veriyorlardı.Bunun sonucunda Canan bir değerlendirme yaptı:
"Çocuk kendine güvenen başarılı bir kişi olacaktır."
"İnsan ne haldeyse ona dikkat ediyor değil mi?"
"Öyle gerçekten."
Yaklaşık beş-on dakika sonra Sarp’tan Koray’a telefon geldi.Akşam evlerine yemeğe çağırıyordu “Görüşürüz”diyip telefonu kapattı.
"Bu hâlimden dolayı Sarp’la da görüşmedim."
"Senin hatan."
"Hata değil.Sıkıntılarımı sen de dahil olmak üzere hiç kimseye anlatmak istemediğimden kaynaklanıyor.Yani beni nasıl tanıdılarsa öyle görsünler istiyorum.Sıkıntılı hâlimi değil de neşeli hâlimi."
"Peki öyle olsun."dedi Canan.
Akşam olduğunda gitmişlerdi Handanlara.Begümgil de oradaydı.Yemeğin yenilmesinin ardından oturup hep beraber haberleri izlediler.Ayrıca yorum da yapıyorlardı.
O haberlerden birinde oyuncak alırken nelere dikkat edilmesi gerektiği vardı.Bunun sonucunda oyuncaklara dair fikirlerini belirttiler.
Oyuncaklarda birçok katkı maddesi var."
"Maalesef öyle."
"Bizim dönemdeki oyuncakları hatırlayın."
"Evet hepsi doğal maddelerden yapılırdı."
"Bezden,tahtadan,iplikten oyuncaklar yapardık.Çok iyi hatırlıyorum."
"Bunlar bir yana oyuncaklarda bile bir yozlaşma var."
"Kültürümüzü anlatan oyuncak bebekler almalıyız"
Sonra Handan’ın kızı ağlamaya başladı.Uyku vakti gelmişti.Uyutmak için bebek odasına geçtiler.
Uyuduktan sonra balkona geçip konuştular.
"Nasıl gidiyor zorlanıyor musun?"İsim düşündünüz mü?"
"Hayırlısıyla bir doğsunlar.İsim en kolayı.Gerçi böyle söylememe bakma Koray düşünmüş.Oğlana “Koray ve Canan”isimlerinden oluşan “Korcan” ismini uygun görüyor.Ben de beğendim.Kızlardan isminin birisinin de “Derin”olmasını istiyor."
Handan ne söyleyeceğini bilemedi.Sadece “güzel isim”dedi ve içinden Koray yine Koraylığını gösterdi” demekten kendini alamadı.
Tabi Canan bunu anladı ve aslında ismi kendinin düşündüğünü bilerek ve isteyerek kızına bu ismi koyacağını açıkladığında Handan ve Begüm şaşırmaktan kendini alamadılar.
O sırada elektrik kesintisi oldu ve sohbet,loş ortamda devam ederken dışarıda toprağa düşen yağmur damlaları hızını artırmaya başladı.
İkinci Kısım.
Kadın doğum uzmanı hızlı hızlı üzerini değiştirerek ameliyathaneye girdi.Yeni bir doğum olacaktı.Hastası Canan’dı.
Koray dışarıda kalmıştı.Onun gibi Canan’ın ailesi Koray’ın ailesi Saba,Handan ve Sarp da dışarıda bekliyordu.
Bir süre sonra doktor göründü.Tebrik etti.Sonra Canan’ı ve bebekleri ayrı odalara aldılar.Ailesi Canan’ın yanına geldiğinde Canan olduğundan daha iyi göründüğünü fark ettiler.
Onlar sormadan Canan anlatmaya başladı.
"Doğumun bu kadar kolay olduğuna doktor bile şaşırdı."
"Mâşallah."
"Ayva işe yaradı galiba."
Bunu söyleyen Koray’dı.Koray’ın annesi de birkaç şey söyledi:
"Rahmetli kaynanam öğretmişti bu yöntemi o yüzden Koray’da dahil olmak üzere üçünün doğumu da kolay olmuştu.Daha başka yöntemler de var tabi.Ama ben ayvaya güvendim ve sonucundan da memnun kaldım."
Sonra odaya bebekler getirildi.Üçü de birbirinden farklıydı.Kime benzediği belli olmadığı halde yorumlar yapıldı.Buruna ve göze bakarak yapılan yorumlardı bunlar.
Daha sonra aileleri dışarı çıktı ve içeride Koray ve Canan kaldı sadece.
Ardından doktor geldi.Hobisi fotoğraf çekmekle bilinen doktor , fotoğraf makinesine eline alarak aile boyu fotoğraflarını çekti.Fotoğraftaki manzara mutlu yüzler ve gülen yüzlerdi.
Ve o gün Koray,Derin'in imza gününe doğal olarak katılamamıştı ve Derin de "eğer birgün imza günüme katılmazsan roman yazmayı bırakıp şiir yazarım"dediği için olsa gerek roman yazmayı bırakıp şiir yazmaya başladı.
İlk kitabının adını ise çay içmeyi sevmeyen Koray'a ithafen ÇAYSIZ KÖYÜN ŞİİRLERİ koydu.
Üçüncü Kısım:Yıllar sonra.
Koray, Erbaa'da gezdikleri büyük plato şeklindeki müzeden etkilenerek Canan'a evliliklerinin yirminci yılında sürpriz yapıp bir tarla satın aldı ve Canan'ın çocuklukta yaşadığı ev,yer,eşya,kıyafet, oyuncak ne varsa hepsini birebir ölçütlerinde yaptırıp bir araya getirerek -manzaralar da dahil olmak üzere-"çocukluk müzesine koydu.
Bu sürpriz karşısında Canan şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemedi buna en çok da çocuklar sevindi.
Koray ve Canan'ın çocuklarından erkek olanı Korcan, Sarp ve Handan'ın ikinci kızlarıyla evlendi.
Koray, Derin hayatını kaybettikten sonra "mutluluk müzesi"dedikleri birlikte kaldıkları eve gitti ve ikisinin ev hali fotoğraflarının karton adam şeklinde yapıldığını görünce Serpil'in söylediği "hayatını, yazdığı romanların tadında yaşamak için takıntılarına sığınan biriyle evlenmişsin. Bunun sonu zaten gelmeyecekti"sözlerini aklına getirdi.
Ayrıca evi gezip de Derin Örgin'in yazmış olduğu Çaysız Köyün Şiirleri"adlı şiir kitabını buldu.
İmza kısmında "mutlu eş, mutlu baba olan Koray Selvioğ'a sevgilerimle"yazılı bu kitapta "çayı sevmeyen sana ithafen" notunu da bulunca gülümseyip sesli olarak "keşke ölmeseydin diye üzülmek yerine iyi ki seni tanımışım diye mutlu hissedeceğim"diyip evden -kendi deyimleri ile müzeden- ayrıldı.
Serpil Koray'ın dediklerini uygulayıp diline sahip çıkarak eşiyle ve çocuklarıyla mutlu olmayı becerebildi.
Koray'ın kuzeni Bora ile Canan'ın kuzeni Ada evlendi.
Canan'ın arkadaşı İpek ile Selim'in bir kız bir erkek evlatları oldu.(Ege ve Ece)
Nurdan Hanım'ın kızı Merve, Canan gibi psikolog oldu.
Saba'nın oğlu Aras ile İnci'nin kızı Asya evlendi.
Kelebek Ruhlu Kız ile Koray, yıllar sonra bir bilim fuarında tekrar karşılaştılar.Hiç değişmemişti zamanı durdurmuştu sanki Kelebek Ruhlu Kız.
Canan'ın arkadaşları Rana ve Güven aralarındaki iyi ilişkinin daim olması için ortaklaşa kararla hep arkadaş gibi kalmaya devam ettiler.
*Canan’ın Ankara’daki Pastane İşletmecisi Arkadaşı Sedef kaynanasından dertliydi ya hani,kaynanası Almanya emeklisi Nezih Bey ile evlenince ikinci baharını yaşayıp evden ayrıldı ve Sedef ile eşi tekrar eski huzurlarına kavuşmuş oldular.
|
0% |