@ruveydakay
|
Altıncı Bölüm. CANAN (KUŞADASI).
Birinci Kısım.
Toplu gezi turuna katılmış ve böylelikle İzmir,Marmaris,Bodrum’u gezmişti Canan.En son geldikleri yer ise Kuşadası’ydı.
Canan,Kuşadası’nı çok beğendiği için kâfileden ayrılıp bir otel odasına yerleşti.Bundan sonraki günlerini tiyatro ve konsere giderek geçirdi. Hiçbirini kaçırmıyordu.Tam anlamıyla bir “salana”olmuştu.(Dışarıya düşkün)
O gün de konser için hazırlanıp kendi kendine konuşurken aşağı kattan bir gürültü geldi.İlk önce bir anlam veremedi ama sesler arttıkça gerildi.Sesler arasındaki kadın çığlığı çok net seçiliyordu.Çığlık değil de daha çok ağlama sesine benziyordu.Biraz sonra iyice merakı arttığında kapıdan dışarı çıkıp baktı ve kendi gibi birçok meraklının toplanıp aşağıya indiğini gördü.Bu esnada gürültüler hâlâ devam ediyordu.Kendi de aşağıya indi.
Gürültünün geldiği kapıyı kalabalıktan bir kişi yumrukladı.Kapıyı açan kişinin tişörtünün üzerinde bulunan kahve lekesi görenleri şaşırttı.Hâli-tavrı “beni kurtarın”der gibiydi sanki.Bir o kadar da üzgün görünüyordu.
Canan da gördüğüne çok şaşırdı.Çünkü o kişi boşanma işine bakan avukattı –ev sahibiydi-.Bir süre sonra kadın elindeki valizle odadan çıktı.Belli ki gidiyordu.Eşi ardından bakakaldı.Olay sona erince herkes odasına çekildi.Canan da odasına çekildi.Zira konsere gitme isteği kalmamıştı.
Bunun üzerine “ya kadını dövmüştür ya da Sedat’ın dediği gibi başka birisini tercih etmiştir”diye tahminler yürüttü.
Canan gibi kimse de Koray’ın neler çektiğini bilmiyordu.Ne de olsa tahmin yürütmek en kolayıydı.
İkinci Kısım.
Kızıl gökyüzü,deniz ve güneşin sıcaklığından nasibini alan kumsal ve güzel Kuşadası.
İskeleye oturmuş ve gün batımını seyre dalmıştı Koray.Aslında görmekten çok bakıyordu çünkü aklında eşi vardı.Yine hiç yok yere kavga etmişler ve her şeyini toplayıp Antalya’ya dönmüştü Serpil.
Aynı vakit Canan da günbatımı manzarasının fotoğrafını çekmekle meşguldü.Yani bu manzara,kimilerine huzuru kimilerine ise hüznü yaşatıyordu. Koray hüzün, Canan ise huzur tarafındaydı.
Fotoğrafı çektikten sonra otele dönüp odasına çıkmadan önce yemek yemeyi düşündü Canan.Masaların birine oturdu ve elinde menüyü bir süre döndürdü baktı gelip soran yok kapıya gözünü çevirdi.İlk önce çocuklu bir aile girdi.Çocukların mutluluğu her hallerinden belli oluyordu.Bir an “eğer çocuğum olsaydı onunla görüşmek zorunda kalırdım”diye düşündü. Böyle bir şey olmadığı düşününce şükrediyordu hÂline..
Sonra Japon turistler girdi içeriye. Canan, masasıyla hâlâ ilgilenmediklerini görünce mecbur garsonu kendi çağırdı.
Yemeğini yerken arkadan gelen seslere kulak verdi.
"Ne istersiniz?
"Balık ve ayran.
Canan, içinden “kendini zehirlemeye çalışıyor galiba”derken garson da bilgiç tavırla iki karışımın iyi olamayacağını söylüyordu.
Sonra adam birdenbire fenalaştı garsona bir süre baktı ve sonra “ben kötü oluyorum”diyerek göğsünün olduğu yere elini koydu.Canan da başta olmak üzere herkes yanına yaklaştı.Canan ilk başta saçı sakalı birbirine karışmış bu adamı tanıyamadı ama şöyle dikkatlice baktığında Koray olduğunu fark etti.Sonra orada bulunan bayan doktor Koray’a sorular sorarak hastalığını anlamaya çalıştı.
Koray panik atak geçiriyordu ve herkes onunla ilgileniyordu.Doktor kalabalığı uzaklaştırarak daha önce çağırılıp gelen ambülansa bindirdi.Yanında kimse olmadığıı için Canan ambülansta ona eşlik etti.
Sonra Koray’ın ağzından kan gelmeye başladı.Anlaşıldı ki bu kez de mide kanaması geçiriyordu.
Hastaneye geldiklerinde Canan burnuna gelen tentürdiyot kokusunu içine çekerken aklından türlü türlü şeyler geçirdi.
Biraz sonra Koray’ın eşyaları ona verildiğinde bir an için öldüğünü zannetti.Ama henüz ameliyathaneye girmemişti bile.Kan bekleniyordu.
Koray’ın cep telefonunu aldı ve aranacak kişileri gözden geçirdi.İlk önce eşini aradı ama aradığına arayacağına pişman oldu.Çünkü eşi Canan’a hakaret etmişti.Bir süre bu durumu çözmeye çalıştı.Böyle durumla karşılaşmasına bir türlü inanamıyordu.Niçin böyle oldu diye kendisine sürekli sorarken bundan vazgeçti ve Koray’ın babasını aradı.Onlar da duyduklarında telaşa kapıldılar.Telefonu kapattığında, Canan hâlâ Koray’ın eşinin kendisine neden böyle davrandığına takılıyordu.
Sonra mesaj attı.Çünkü önemli bir durumdu ve mutlaka gelmesi gerekiyordu. O esnada kan bulunmuş ve ameliyat başlamıştı.Eşinden ise hâlâ bir karşılık gelmiyordu.
Koray’ın ailesi ancak ameliyat bittikten sonra yetişebildiler.Yine telaşlıydılar.Annesi bazen sinirlerine hakim olamayıp Serpil’e laf saydırıyordu.
Canan geçmiş olsun diyip hastaneden ayrıldı. O gün Sarp ve Handan da gelince tekrar hastaneye uğradı.Koray’ın durumu iyiye gidiyordu.Hepsi Canan’a teşekkür ettiğinde Koray’ın eşine sitemler sürüyordu hâlâ.Ameliyattan yeni çıkmış hastaya ikisinin arasında ne olup ne bittiğini de soramıyorlardı.
Akşam otele döndü.Değişik ve bir o kadar hareketli geçirdiği bu iki gün onu epey yormuştu.Bu değişikliğe bir de İzmir’e gitme düşüncesini ekledi.Eğer bilet bulabilirse gitmeyi düşünüyordu lise arkadaşı İpek’in yanına.İpek çağırmıştı.
Otelden çıkıp yürümeye başladı. Terminalden içeri girdiğinde “rastgele” diyip İzmir’e biletin olup olmadığını sordu.Şansına bilet vardı.Ertesi gün gidecekti.
Terminalden çıkınca gökyüzüne baktı.Oldukça parlak görünüyordu.O an çocukluğunda,yürürken ay ve yıldızların kendisini takip ettiği düşüncesine inandığını anımsadı.Aynı şeyi şimdi 28 yaşındaki halinde yapıyordu.Yani yine ayın ve yıldızların yürürken onu takip ettiğini düşündü ve otele gelene kadar aynı düşünceyi sürdürdü.
|
0% |