Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8.Bölüm

@ruveydakay

Sekizinci Bölüm. KORAY İLE SERPİL.Antalya.

 

Birinci Kısım.

 

 

 

Resim yapmak,Koray'ın boş zamanlarındaki uğraşlardan biriydi.Ama bu seferki amacı başkaydı.Sarp'ın doğum günü olduğu için resim çizecekti.

 

 

 

Nasıl bir şey çizeceği konusunda düşüncelere dalarken Serpil bütün konsantresini yok etti.Sakarlığından dolayı şişedeki boyalardan birini dökmüştü.Koray "dikkat et" dese de dökülen boyalarla hiç ilgilenmeyerek televizyonun başına geçti Serpil.

 

 

 

Serpil rahatlığıyla dikkat çekerken Koray "bu kadar rahat birini görmedim"diye kızmaya devam ediyordu.

 

 

 

Biraz sonra nasıl bir şey yapacağını buldu.Çizeceği resimde Sarp, Handan'ın omzuna koluna atmış olacak ve arka fonda da ikisinin renkli kişiliklerini yansıtan rengarenk bir görüntü yer alacaktı.

 

 

 

Biraz sonra içeriye tekrar Serpil girdi.Döktüğü boyaların temizlenmediğini görünce bir hayli kızdı.

 

 

 

"Neden temizlemedin?

 

 

 

"Seni bekledim."

 

 

 

"Ben mi temizleyecektim?

 

 

 

Koray, Serpil'in bu laflarına karşılık temizlik konusuyla alakalı olmadan şunları söyledi:

 

 

 

"Arı gibi olmaktan vazgeç desem ne dersin ?"

 

 

 

"Arı mı?Şimdi ne alaka?"

 

İnsanları sözlerinle sokmandan bahsediyorum alâkası bu."

 

 

 

"Arı demek?Peki bütün hayvanların davranışlarını bana yakıştır.Oldu olası tilki gibi kurnaz,papağan gibi geveze,kaplumbağa gibi yavaş olduğumu ve ayı gibi olduğumu söyle de tam olsun.Bana bak sen kimle konuştuğunun farkında değilsin galiba.Beni hiç kimse imalı da olsa hayvana benzetemez."

 

 

 

"Yani ben senin çalışkanlığını "karınca"ya güçlü yönünü "aslan" zarifliğini de "kelebeğe" benzetsem de yine kızarsın öyle mi?"

 

 

 

"Ben."diye şaşırdı Serpil.

 

 

 

Serpil'e gülerek baktı Koray.

 

 

 

Serpil,hayvan benzetmelerinden etkilendiği için, kendisinin bu sözler karşısında aldığı sessiz tavrı "dut yemiş bülbüle döndüm vallahi" diyerek kabul edecek ve odadan çıkıp yatağın üzerindeki o güzelim yastığı ısıracaktı sinirden.

 

 

 

Koray da aslında Serpil'i sinirlendirmeyi seviyordu.Hatta yine onu sinirlendirmek için yüksek sesle "Melahat'im benim,gergin Melahat'im"diyerek seslendi.

 

 

 

 

Biraz sonra Serpil odaya tekrar girdiğinde "of"sözünü duyunca bu sefer de "elektrikli süpürgesi gibisin insanın yaşam enerjisini çekiyorsun"diyecek ve "aslında klimayı çalıştırmaya gerek yok o kadar ofluyorsun ki klima gibisin mübarek"diye sürdürecekti Koray.

 

"Benim kadar şanssız ve bahtsız biri daha var mı çok merak ediyorum Koray."diye bir soruyöneltti Serpil.

 

"Doğrudur sen çok şanssızsın çünkü herkes senin şanslı olduğunu görüp de senin bunu görememen de bunun bir göstergesi.Bu yaptığın şey.Neyse beni kötü konuşturma şimdi."diye yanıtladı Koray.

 

Serpil Koray'ın bu son söylediklerini duymamazlıktan gelerek hiçbir şey olmamış gibi ona sorular sordu.

 

"Boyaları çıkartmışsın ne işin var?

 

" Sarp'ın doğum günü için Handan'la Sarp'ı yan yana çizeceğim bir resim.yapmaya karar verdim.Sen karar verdin mi?

 

"Hiç gitmek istemiyorum onların yanına.

 

"Bu kadar kaprisli olma lütfen.Hem seni kara kaşın kara gözünün hatırına çağırmıyorlar.Benden ötürü çağırıyorlar.

 

"Lafa bak.Sana en yakın zamanda göz doktorundan randevu almak gerek.Sarışın ve mavi gözlü bir bayan olduğumu görmüyorsun ya hani.

 

Koray bir şey söylemedi.

" Handan'dan rahatsız oluyorum."

 

"Sen tam bir ruh hastasısın.Nerden böyle kötü düşüncelere kapılıyorsun anlayamıyorum bir türlü.Gerçi Handan bahane Sen herkesten beni kıskanıyorsun.Annem,ablam ve daha niceleri.Bana hiç güvenmiyorsun ya hani,sırf bu yüzden bir gün.

 

Lafın gerisini getirmek istemedi ve iki elini başına koyarak sessizleşti.Sessizleşmesine sessizleşti ama içinden "Ah Serpil ah"demekten de kendini alamadı.

 

Bu süre zarfında Serpil'in bu hastalık-hastası durumlarının ne zaman sona ereceği konusunda kendine sorular sormaya başladı.Her zaman böyle yaptığı için huyunun değişmeyeceğini çok iyi biliyordu ama bir ümit.Kendini kandırıyordu.

 

Böyle giderse çekemeyeceğine kanaat getirdiğinde bu hâline bir son vermek için odayı kilitledi ve yapacağı resmin başına oturdu.

 

İkinci Kısım.
Kurdele, paketlenmek için özenle hazırlanmış süslü kağıtlar,masanın üzerinde duruyordu.

Biraz sonra Koray odaya gelerek bu malzemelerle hediyeyi sarmaya başladı.İşi bitince Serpil'e seslendi.Hâlâ hazırlanmamıştı.Onu beklerken aklına takılan bir şeyi çözmeye çalışıyordu.

Serpil oturma odasına geldi ve nasıl olduğunu sordu.Bir cevap alamayınca kızdı Koray da kendini savundu.

"Şimdi sana "çuval giysen yakışır desem o kadar mı kötü görünüyorum dersin.Kelebek gibi zarif olduğunu söylediğimde de "kelebeğin ömrü kısadır sen benim ölmemi mi istiyorsun"diye söylenirsin.Haksız mıyım?"

Serpil gülerek "tam da benim söyleyeceğim laflar"diyip Koray'a hayranlıkla baktı.Sonra birkaç bir şey şey daha söyledi:

"Bazen senin avukat olduğunu unutuyorum.Ressam,edebiyatçı.Gerçekten harikasın.

Serpil'in duyacağı tonda "ne yaparsa yapsın kendini affettirmeyi biliyor"diye söylemişti Koray.

Biraz sonra aşağıya indiler.Arabanın yanına vardıklarında Koray anahtarı almadığını fark etti. Tekrar asansörle yukarı çıktı.İnene kadar düşüncelerini gözden geçirdiğinde iç sesi sadece " Serpil hep böyle olsaydı keşke"diyordu.

Bu anlarda Canan,restoranın önüne çoktan gelmişti.On beş dakika sonra Koray ve Serpil de geldi.Birbirleriyle selamlaştıktan sonra bir süredir beklemekte olan garson yanlarına yaklaşarak siparişleri aldı ve oradan uzaklaştı

Yemeğin ortalarına doğru sohbet iyice koyulaştı. Edebiyat,resim,kadın hakları,romantizme kadar her şeyden bahsedildi.Sohbette şunlar konuşulmuştu.

"Koray:Bir harita düşünün.Haritanın dört kenarı vardır.Hayatımı bir harita gibi betimlersem,edebiyatın benim için ne anlam ifade ettiği anlaşılmış olur.Romanın benim için ayrıca bir önemi de vardır.dedi.

"Sarp,Peki şiir?diye merak etti ve bu soruyla sadece Koray değil diğerleri de cevap vermişti buna.

"Koray,Dadaistlerin şiir anlayışıyla akrostiş şiirin birleştirilmiş şeklini sevdiğini belirtirken Handan; Lale Devri şairi Ahmet Nedimden,Canan;Garip akımından,
Sarp ise Muamma şairi olarak anılan Emriden bahsetti.

Serpil, herkesin edebiyatla ilgili şeyler söyleyip kendinin bir şeyler söyleyememesi üzerine - biraz da kendisiyle ilgilenilmesi için -"benim ismimle güzel bir akrostiş şiir okumanı istiyorum"diyip Koray'a şiir yazması konusunda çocuk gibi baskı yaptı.

Koray Serpil'i kıramayıp o esnada ortama göre eğlenceli bir şiir uydurdu.Şiir şöyleydi.

Sepette yumurta taşırsın.
Elinden şişeyi bırakmazsın.
Rüzgar çıksa aniden.
Perdeler açılır istemeden.
İzinden giderse kardeşin.
Lambalar yanar erkenden.

"Şu şiiri de dinle.

Sosyetenin güzel muhbiri nerdesin?
Ey güzel neredesin soruyorum sana?
Rüzgara mı karıştın?
Pilin mi bitti yoksa?
İnce ve narin bedenin.
Leziz balıkların suyuna mı karıştı?

Serpil,bu şiirler karşısında büyük bir hayal kırıklığına uğradı.Masadakilere aldırmadan şunları söyledi.

"Zaten karşımda duygusuz bir adam varken romantik bir şeyler beklemek hiç akıl alır şey değil."

Koray da şiiri okuduğuna okuyacağına pişman oldu.Böyle şeyler olacağını hiç tahmin etmediği için rastgele bu şiirleri uydurmuştu.Araya Handan girerek ortamı yumuşatmaya çalıştı.

Ama Koray Serpil'e ağır bir cevap vermek istiyordu ve bunun için ellerini bir iki defa sıktı tam laf söyleyecekken Sarp ondan önce davranarak Serpil'e güzel bir cevap verdi.

"Şahsi fikrim şudur ki.Duygusallıkta sadece romantizm ya da ağlamak ölçüt kabul edilmemelidir..Bir insan mutlu olabiliyorsa ve heyecanlanabiliyorsa da duygusaldır."

Sarp'ın söylediklerini Serpil dahil olmak üzere herkes kabul etti.Ama Serpil kabullendiğini belli etmemek için "ayrıca heyecan duygu değil tepkidir"diye kafasını salladı.

Serpil durumu abartıp konuyu hediyeye getirip"karısının doğum gününü hatırlamayan ve ömründe bir defa bile hediye almayan odunlar için üzülüyorum"dediğinde Koray uzun zamandır düşündüğünü söylemek için harekete geçti.Serpil'in sözü üzerine alacağını bildiği için şimdiden rahatlamıştı.

"Öyleleri var ki onlara bırak çiçek almayı botanik bahçesini bağışlasan iflah olmaz.

Gülmüşlerdi ama gülenler sadece Sarp ve Koray'dı.

Bir aile terapisti olarak Koray'la Serpil'in ilişkilerini incelediğinde karşılıklı intikam almalarının bayağı olduğunu ve kavgalarının dahil herkesin önünde yaptıklarına şaşırmıştı Canan. Sanki satranç oyunundaki gibi birbirlerini mat etmeye çalışıyorlardı.Birazdan olacaklar yanılmadığını gösterecekti.

Serpil bu sefer de feministlik üzerine konuşma yaptı.Adeta nutuk atıyordu.Bu arada herkes dinler gibi yapıyor ama başka işlerle uğraşıyordu.

Kimi masanın üzerindeki örtünün dikişlerini inceliyor,kimisi ayakkabısının tozlanıp tozlanmadığına bakıyor,kimisi de bardağın boyutuna bakıyordu

Ama onlar bundan hoşlanmasa da yan masada oturan kadın grubu Serpil'i alkışlayıp onu överek destek oldular.Bunu duyunca Serpil daha bir coştu ve konuşmasını sürdürdü.

(Aslında masadaki hiç kimse feminizm üzerine olumsuz düşüncelere sahip değildi sadece konudan çok konuşanın tavrına sinir olmuşlardı).

Konuşma kadın haklarından uzaklaşıp erkek düşmanlığına varınca Sarp sinirini belli etmeden alaylı bir şekilde şunları söyledi.Bu esnada iki elini de açmıştı.

"Erkek düşmanı birisinin evlenmesi ne kadar tuhaf olur değil mi?

Serpil,bu sorunun kendisini sinirlendirmek için sorulduğunu anlayınca durgunlaştı ve bir süre ağzına bir şey alamadı.Koray bunu görünce "tabağındakileri bırakmayı düşünmüyorsun değil mi?"diye sordu.Ama sorduğuna soracağına pişman oldu.Serpil'in söylediklerine canı çok sıkılacaktı.

Koray niye böyle bir şey söylediği konusunda bir şey anlayamadı.En çok da yanlış anlama konusunda tedirgin oldu.

Koray'ın canı o kadar sıkılmıştı ki Serpil bu kez daha ileri giderek konuyu yine edebiyata getirdi bu kez söyledikleriyle gerçekten çıldırtacaktı onu.Başladı konuşmaya:

"Herkes bilir ki Koray'ın ilk eşi olan Derin, bir yazardı.Onun sayesinde edebiyatla gerçek anlamda ilgilenmeye başlamışımdır.

Koray "hadi canım"anlamında kafasını sallayarak daha neler konuşacağını merakla bekledi.

Serpil konuşurken Koray'ın ne hissettiğini anlamak için dikkatli dikkatli bakıyordu.Koray da Derin'den bahsetmeye başladı.

"Derin çok güzel yazardı.Yazdığı romanlar,genellikle hayal ve gerçeğin iç içe bulunduğu konulardan oluşurdu." Bir o kadar da ayrıntılıydı.Derin yazardı. Diyelim ki kitapta ağlama sahnesi anlatılıyor.Bunun için gözyaşının şeklinden tutun da ne kadar hızla yanaktan süzüldüğünden bahsederdi.
Sarp, bunun üzerine Postmodernist bir romancı olduğunu belirtecekken Serpil,ondan önce davranıp “ ben bu kadar ayrıntıyı anlamsız buluyorum"dedi.Bunun üzerine Sarp merak ettiği bir soru sordu:

"O zaman sana göre, sanat için sanat değil de halk için sanat olmalı.

Serpil, “Evet" ama aslında "hayır" yani bence edebi eser aslında iki taraflı da güzel." Diye pek bir bilgisi olmadığı için ortalama bir cevap vermişti.

Koray,Derin’in romancılığından bahsetmeye devam etti ve şunları söyledi:
“En ilginci de bu zamana kadar tanımadığı ama gerek hastane gerekse de kafe,uçak gibi yerlerde duyduğu diyaloglardan bir roman oluşturması ve gariptir bu roman sayesinde bir cinayetin aydınlatılmış olması. Hatta o,bir kitabında kendi bulduğu ve TDK'nin de deyimler arasına kattığı "iz bıkmaz"(bir kişinin bir yerde sürekliliğinin olması)deyimiyle çok şaşırtmıştı beni.

Konuşmaya devam ediyordu Koray,kaptırmıştı kendini.Serpil de Derin'in yazdığı ve okuduğu bir romandan bahsetmeye başlayınca Handan ve Canan şaşkınlıkla birbirleriyle bakıştılar.

Serpil,En beğendiğim romanı; sevdiği adamın sol kolu ve sağ bacağı olmadığı için ve sırf onu tedavi etmek amacıyla 30 yaşında tıp fakültesini kazanan bir kadının adamı iyileştirmesi ama bunca şeye rağmen kadına en verilecek olan en kötü şey-yani ilgisizliği-layık görmesi diye anlattı ve birden sinirlenip masadan kalktı Koray'a sert sert baktı.

Serpil'den hoşlanmasa da Handan bu olanlardan rahatsız olmuştu.Canan da Sarp ve Koray'ın Serpil'e olan davranışlarını beğenmemişti.Eğlenceli sohbet nasıl da tartışmalı bir ortama dönüşmüştü.

Canan böyle düşünüyordu ama Sarp,Handan,Koray ve Serpil'in birlikte oldukları her ortamda böyle konuşmalar geçtiği için buna alışmışlardı.

Koray peçeteyle alnını silip "Derin'den bahseden kendisi ama kızan yine kendisi anlayamıyorum"diyerek suyu tek seferde içti.

Serpil gelince hiç Koray'a bakmayarak ısmarlanan kahveden yudumladı.Bitirince fincanı kapatmayı ihmal etmemişti.

Herşey çözülmüş gibi görünürken biraz sonra olacak şey Canan'a bir kez daha "pes"dedirtecekti.

Sohbet konusu"resim"olunca Serpil Koray'a bakarak şunları söyledi:
"Allah'tan ressam bir eşin olmamış şimdi bir de onu dinlerdik.

Koray cevap vermese de Sarp onu temsilen şunları söyledi:

Ressam eşi olmasa da ressam ablası var.

Handan merakla sordu.Sahiden güzel resim çiziyorsun.Hiç sergi açma düşüncen olmadı mı?

Koray cevapladı.Ablamın sergileri olduğunda ,eğer ablamın da beğendiği bir tablo olursa gönderiyorum.Hatta önümüzdeki aylarda "Anadolu'da Ramazan ve Bayram" adlı projesi için birlikte Erbaa'nın bir köyüne gideceğiz ve orada köylülerle sohbet edip ne yapıyorlarsa onu çizeceğiz.

(Koray,serbest avukat olduğu için tatil yapma konusunda hiç sıkıntısı yaşamazdı o yüzden rahatça yolculuğa çıkabiliyordu)

Erbaa sözü Canan'ın dikkatini çekti.Çünkü memleketiydi ve yaşadıkları hızlı bir film şeridi gibi gözünün önünden geçti. Mutlu oldu ve kulakları dalgınlıktan dolayı Handan'ın söylediklerini bile duymadı.Ama Handan konuşuyordu:

"Canan da Erbaalıdır.

"Öyle mi?diyen Koray dikkatini çeken birşeyi Canan ile paylaştı:

"Benim de iki tane Erbaalı arkadaşım var.Söz arasında bir arkadaşım "bizler nerelisin diye sorulduğunda Tokatlıyız demek yerine Erbaalıyız demeyi tercih ederiz"demişti de çok şaşırmıştım"dediği sırada enstrüman sesleri işitilmeye başladı.

Masadakiler, canlı müzik söyleyen adamın gösterişli ve uzun kumral saçlarını seyre dalarak peçete ile istek şarkı gönderdiler sanatçıya.

Koray istek şarkı olarak "seninle başım dertte"yi istemişti.Serpille bakışarak gülümsemesini sürdürürken diğerleri soğuyan fincanları tersine çevirerek kahve telvesinin bıraktığı şekillere göz attılar.Belirgin şekiller görülüyordu ama yorumdan kaçındılar zaten bu konuda hiçbirinin ilmi yoktu.

Gecenin sonunda Canan,Koray ve Serpil, Handan ve Sarp'ın baş başa kalmaları için onları bıraktılar.İyi geceler dileyip,tekrar doğum gününü kutladılar ve restorandan ayrıldılar.

Canan'ı eve bırakınca, Serpil kavgayı başlattı.Arabada başlayan kavgayı eve kadar sürdürdüler.Konu her zaman ki gibi kıskançlıktı.Gecenin yarısı olduğu halde seslerini yükseltmekten geri kalmıyorlardı.

"Her zamanki gibi yine haksızsın.İnsaf, rica ediyorum."

"Ne ricasından bahsediyorsun.Akşam sırf eski eşin Derin'i dinledik.Ben bunu çekmek zorunda değilim.Ben sana Altay'dan nasıl bahsetmiyorsam sen de bana Derin'den bahsedemezsin.Ne tesadüfse ikinizin ismi de "ay"ile bitiyor."

"Ne ilgisi var.Her neyse bir gün,bana hangi konuda güvenmiyorsan onu mutlaka yapacağım.Çünkü her fırsatta bu düşünceyi kafama sokuyorsun.Hadi onu geçtim.O söylediğin ağır söz de neydi öyle?Ne diyeceğimi bilemedim."

Gergin gergin odanın içinde dolandı Koray.Serpil susmak bilmiyor aksine bağıra bağıra konuşmasını sürdürüyordu.

"Bugün Canan'ı evine bıraktığımızda,-aslında bizim olan evimize bıraktığımızda- çok sinirim bozuldu.O evde biz oturmalıydık.

"Şimdi mi kıymetlendi?"

"Senin yüzünden."

"Benim yüzümden mi"diye sinirli sinirli güldü ve şunları söyledi:

"Bu evin temizliğini yapmakta bu kadar aciz davranırken şimdi bana iki katlı evde oturmak istediğini mi söylüyorsun?Bilirsin atasözlerini kullanmayı severim ve bu yaptığına yorumum "bu ne perhiz,ne lahana turşusu"olurdu.
Dedi ve sonrasında "dediklerimi kavrayabiliyorsun değil mi?"diye sorduğu anda ikisi de kahkaha atmaya başladı.Sanki biraz önce kavga edenler onlar değillermiş gibi bir halleri vardı.

"Beni de kendine benzettin"demeden edemiyordu Koray.

Tam o esnada Serpil Koray'a bir şey söylemek için yanına yaklaştı ve sarılarak Koray'ı şaşırttı ve şunları söyledi:

"Bana adam gibi bir akrostiş şiir yazmanı bekliyorum.

Gülümsedi Koray.
"Tamam ama önce elimi yüzümü yıkamak için bana müsaade et.

Başlatma şimdi.

"Aalemsin vallahi.

"Rica ederim lambalı sepetli şiir uydurmaya kalkma.Zira bu akşamki saçma şiirinin şokundayım hâlâ.

Koray'dan garanti sözünü aldıktan sonra duyacağı şiiri merakla beklemeye koyuldu.

Sabah sisleri arasından Esen rüzgarla beraber duyulan,
Saf Papatya gibiydi kokun,İlk sevinçle beraber hissedilen,
Loş akşamlardaki gibi derin ve samimi.

"Seni memnun edebildim mi bari? Zoraki romantiklik böyle olur Serpil Hanım."

"Oldukça"diyip memnunluğunu dile getirdi Serpil.

Yatak odasına gideceği vakit Koray'ın televizyon açtığını görmesine şaşırdı.

"Yatmıyor musun?"

"Uykum yok,biraz televizyon izleyeceğim."

Serpil yatmaya gittikten bir süre sonra yatak odasından sesi duyuldu.Bir şey isteyeceğini düşünerek gitti ve her zamanki yaptığını yaparak ışığı kapat dedi.Koray onca adımı gereksiz yere atmıştı.

"Bu muydu istediğin"diyerek gereksiz üşenmelerinden dolayı Serpil'e gülerek söylendi.

Kanepeye geçtiğinde sinirli anında ağzından çıkan "her fırsatta dile getiriyorsun,birgün bana söylediğini mutlaka yapacağım"sözünü iyice bir düşündü.

Ağır bir söz söylediğini kabul etmişti. "Allah şaşırtmasın"diye dua ettiğinde olacaklardan habersizdi.

Loading...
0%