Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@ruya.m

"Aklımızla oynadı." Benim de ağzım açık kalmıştı. Bu kadarını beklemiyordum. Rolünü o kadar inandırıcı oynamıştı ki... "Artık benim tarafımdasınız o halde?"

"Senin tarafın mı?" Bu olayın taraflaşacak kadar ciddi olduğunu hiç düşünmemiştim.

"Nova bana iftira attı ya hani? Güya tehdit ediyormuşum onu. Kedileri ben öldürtmüşüm zorla."

"O zaman Veli'nin köpeklerini de mi Nova öldürmeye çalıştı?"

"Büyük ihtimalle. Aramızda bunu yapabilecek potansiyelde başka birini görmüyorum. Vami dışında."

"Peki bu kız bizim aklımızla oynadıysa Veli'nin de aklıyla oynamış olamaz mı? O zaman iki seçenek oluyor. Birincisi eğer aklımızla oynayabiliyorsa neden Veli'ye köpeklerinin öldüğü bir ilüzyon yaratmadı? İkincisi Veli'nin aklıyla oynayıp birilerinin köpeklerini öldürmeye çalıştığını görmesini mi sağladı?"

"Çok mantıklı sorular Vami. Yalnız bunları şuraya not alırsan sevinirim ileride lazım olacak."

"Diğer videolarda ne var?"

"Ya onlar şey... Farklı kameralardan çekilmiş hali. Pek bir işinize yaramaz. Baktım hepsine."

"O zaman bu binaya bir baskın mı yapıyoruz?" diye araya girdi Vami. Kedilerine bir an önce kavuşmak istiyordu. Kuzenimde şu zamana kadar hiç böyle bir hayvan sevgisi gördüğümü hatırlamıyordum.

"Yavaş gel!"

"Kedilerim yaşıyor diyorum size! Onları almamız gerekiyor!"

"Evet evet alacağız kedilerini. Sakin ol ve oradakileri öldürmeye kalkma."

"Bunu biraz erken söyledin sanki." dedim. Nova'yı bile öldürmeye kalkmıştı. Kedilerinin ne işlere alet edildiğine göre intikam şekli değişkenlik gösterebilirdi. "Bu arada o mesajları atan kişi gerçekten ben değilim."

"Evet onu da biliyorum."

"Hala nasıl em-" İşaret parmağımı Vami'nin dudağına koydum.

"Şşşş! Derin o kadar iddialı olabilir mi sence?" Hafifçe gülümsedim.

"Ben birilerini öldürmüyorum bunda anlaşalım." diye kendini tekrar savunma gereği duydu Derin. "O kadar da kötü biri değilmişsin aslında. Kaşarlığını saymazsak."

"Senin de erkek fatmalığını ve uzaylı olmanı saymazsak sen de iyisin."

"Ben gayet de feminenim. Omuzlarımın geniş olması benim suçum değil, hem boyum uzun hem kas çalışıyorum."

"Evet, geçen gün onu makyaj yaparken yakaladım. Rimel sürüyordu." Aynen böyle! Kuzenini savunmak için doğdun sen.

"Kızıl kirpik çok kötü görünüyor çünkü."

"Öf her neyse konumuza dönelim. Bu binaya gireceğiz tabi ki de. Girmek için Nova'nın geldiği saatleri beklememiz gerekiyor. Ya haftasonu ya da haftaiçi."

"Haftasonu daha iyi olur."

"İyi o zaman. Bu kameranın bulunduğu kafeden bir masaya oturup gelmesini bekleyeceğiz. Sonrasında binanın planını ve güvenlik önlemlerini araştırıp içeri gireceğiz. Kuzenin bu işi halleder diye düşünüyorum?"

"Kedilerim için her şeyi yaparım."

"Saat geç oldu ben yatmaya gidiyorum. Yarın görüşürüz." El sallayıp evine ışınlandı.

✧✧✧

Aniden gözlerimi açtım, ıslak bir yerde uzanıyordum. Bir küvetti. Vücudumun içinde bulunduğu sıvıyı görünce gözlerim faltaşı gibi açıldı. Küvet, yaklaşık 3 cm yüksekliğine kadar benim kanımla dolmuştu. Anlaşılan yine kaçırılmıştım. Ellerim ve ayaklarım bağlanmıştı. Üstümde kısa kollu bir bady, altımda ise hiç giymeyeceğim tarzda tayt şort vardı. Kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı. "Merhaba küçük kız." dedi kapıyı açan kişi. Bu ses hem tanıdıktı hem değildi. Bana yaklaştığı anda kim olduğunu anladım. Elinde iki tane büyük boy bıçak vardı. Sanki benim tepkimi görmek istercesine onları birbirine sürtüyordu. Üstünde siyah kapüşonlu bir ceket vardı. Gözlükleri burnunun ucundaydı, her an üzerime düşecek gibi duruyordu. "N-ne istiyorsun benden?"

"Bir şey istemiyorum. İstesem elimde bunlar olmazdı." Rahatsız edici bir şekilde gülümsedi. Su yeşili diş telleri tuvaletin sönük ışığında parlıyordu. "Napıcaksın? Ben ne yaptım sana?" Ardından elinde bıçak tutan birinin sorularıma cevap verme olasılığının çok düşük olduğunu fark ederek avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. "İmdat!" Beni susturmaya çalışmadı, aksine hiç umursamadan işine döndü. Bu da demek oluyordu ki sesimin duyulmasına dair en ufak bir şüphesi yoktu. Bu kırık dökük yer nasıl oluyordu da ses geçirmiyordu? Sağ elimi havaya kaldırdı ve parmağımı tuttu. Hayır, hayır! Bıçağı parmağıma doğru yanaştırdı. Ne kadar çırpınsam da istediğim ölçüde hareket edemiyordum. "Yapma!" diye haykırdım. Bu sefer beni susturmak için bıçağı göğsüme bastırdı. Sesim duyulmayacağına göre kendisi rahatsız olmuştu. Gözlerim acıdan dolarken yerinde olmayan işaret parmağıma bir daha baktım. Sorun parmağım değildi. Sorun, daha buna katlanamazken daha fazlası için olan endişemdi. Daha çok bağırdım. "Neden bunu yapıyorsun?" Bıçak göğsüme değemesin diye öne doğru eğildim ama eldivenli eliyle beni sert bir şekilde geri yapıştırdı. Hıçkırıklarım yüzünden sürekli sarsılıyordum. Neden herkes böyle olmak zorundaydı ki? Benden ne istiyorsunuz? İç sesim kafamda milyon kere yankılanırken bilincim karanlığa gömülmesi uzun sürmedi.

✧✧✧

"Serkan ismi niye bu kadar komik?" Dilara daha cümlesini tamamlayamadan kulaklarıma acı veren o kahkahası aramızda yankılanmaya başlamıştı.

"Senin Serkan'la bir yaşanmışlığın var ki sana komik geliyor. Bizce komik değil Dilara." Dilara yine İlyas'ı delirtecekti anlaşılan. Herkesin aynı fikirde olup olmadığını anlamak için bize bir bakış attı. Tabi bu bakış aynı fikirde olmamızdan çok aynı fikirde olmazsak İlyas'ın bizi döveceği mesajını taşıyan bir bakıştı.

"Bak şimdi sen öyle dedin ya? Bana da komik gelmeye başladı." Bora da Dilara'ya katıldı ve İlyas'ın garipseyen bakışları altında kaldı.

"Oh ne güzel! Hadi hep birlikte gülelim Serkan'a!"

"Ya hayır Serkan isminin yaşanmışlığı var evet ama ayrı düşündüğün zaman da komik."

"Hayır, Bora. Gülmeniz bittiyse projemize devam edebilir miyiz?" Gözlerinin beni bulmasıyla yaptığım şeyden utanıp ciddileşmeye çalıştım. "Lada sen yapma bari." Elimde değil ne yapayım? Dilara'nın gülmesi çok bulaşıcı.

"Hocam," diyen derinlerden bir ses duymamla dikkatim oraya yöneldi. "geç kaldığım için özür dilerim. Lada'ların grubuna katılabilir miyim sakıncası yoksa?" Hoca için yoktur tabii, bizim için var. İlyas derin bir iç çekip sabır dilenircesine elini yüzünde gezdirdi, bir yandan da sahte gülümsemesini takınıyordu. Anladığım üzere o da Nova'dan pek hoşlanmıyordu. "Bir bu eksikti." diye mırıldandığını duydum. "Sen benim Asyalı kızıma nasıl laf edersin, çakma Slav?"

"Öyle mi?" Son kelimeyi uzatarak söyledikten sonra beklemediğim bir şekilde elini aşağı götürdü ve çıkardığı kimliği masaya vurdu. "Ovv bu havalı bir darbeydi."

İlyas başını omzuna düşürdü. "Burada biz bizeyiz unuttun mu Dilara Kaya?"

"Evet, Dilara. Çocuk hiçbir şey dememişti." Dilara sürekli İlyas'ı sinir ettiği için bu sefer içimden onu korumak gelmişti.

"Yanın boşsa oturabilir miyim bugünlük?" Otur bakalım Novacık. Bu sefer hangi yalanları sıkacaksın acaba? "Tabii."

"Bana hala çok kızgın mısın? Arkadaşlığımızın bozulması isteyeceğim en son şey olabilir." Ne kızgını be? Alt tarafı kuzenimin kedilerini diri diri ateşe attın. "Seni gerçekten anlıyorum, yaptıklarım affedilecek şeyler değil ama lütfen aramız böyle olmasın." Novacık'ın söyledikleri yüzünden İlyas az daha kahkaha atacaktı. Bir şey belli etmemek için başını başka yöne çevirdi.

"Yok sorun değil. Bunu konuştuk kaç defa. Zaten kuzenim intikamını aldı, seni öldürmediğine dua et." Son kelimelerimle masadakilerin afallayan bakışları beni buldu. Sanırım İlyas artık Emir'i, Vami'yle olmaya nasıl ikna edeceğini düşünüyordu.

"Cinayet muhabbetleriniz ve af dileme seanslarınız bittiyse projemize dönebilir miyiz artık?" 'Çakma Slav' ellerini birleştirmiş yüzünde imalı bir gülümsemeyle bize bakıyordu.

"İlyas sen niye bu kadar sinirlisin bugün? Bir şey mi oldu? Bak burada biz bizeyiz anlatabilirsin. Psikolog gibi düşün." Biz bize?

"Psikolog gibi düşüneceğim en son kişi sen olabilirsin Dilara bu yüzden SHUT UP PLEASE AND LET'S CONTİNUE!"

"İlyas büyüyünce ingilizce hocası olma gibi bir hayalin yok değil mi? Bunda bir netleşelim istersen?" Dilara Bora'yı böldü:

"Bak çok merak ettim lütfen anlat."

"Bir şey olduğu yok Dilara. Her zamanki halim."

"Yok var bir şey. Yoksa sabah gelirken caddede göt üstü düştün mü?"

"Dilara..." İlyas birazdan patlayacak olan saatli bir bomba gibi konuşmuştu. Elleri çoktan titremeye başlamıştı. "Bu hayal gücünü benim hayatıma yoracağına şu hikayeye yorsan çok güzel olmaz mı be?" Dikkatli bakmadan fark edilmeyecek kadar küçük story yazısını gösterdi. İlyas ve çok okunaklı el yazısı.

"Tamam yazıyorum ben. İlyas karşıdan karşıya geçerken göt üstü düştü ve çok sinirlendi diye."

"Dilara! Ya sabır! Of, kafayı yiyeceğim."

"Ama daha dört cümle daha lazım."

"Söylüyorum. Yaz. Sonra sinirlendiği için gözü karardı ve ona yaklaşan arabayı göremedi. Sonra araba ona çarptı."

"İki dakika içinde hayatımı kararttınız."

"Evet, Allah korusun. Devam ediyorum. İlyas gözünü açtığında hastanedeydi. Bir tane yaşlı kadın onu kurtarmıştı."

"Hastanedeysem teknik olarak kurtarmış olmuyor-"

"İlhamımı bölüyorsun şuan. İlyas yaşlı kadına teşekkür etti. O hastanede yatarken yaşlı kadın intihar etti."

"Bora bu kadar derin ve karanlık bir şeye ihtiyacımız yok-"

"YAŞLI KADIN İLYAS ONA SİNİRLENİP BAĞIRDIĞI İÇİN İNTİHAR ETMİŞTİ."

"Ayıp oluyor ama."

✧✧✧

"Eve 10 dakika daha geç gitmek nasıl bir duygu?" Ensemi delip geçen ses karşısında afalladım ve yavaşlamak zorunda kaldım. Bu çocuk gerçekten çok alınıyor. Okul bitmişti ve o otobüs durağına ben de geçiş kapısına doğru yürüyorduk. "Evdekileri daha az gördüğüm için süper."

"Yaa demek öyle? Tüh." Hayal kırıklığıyla dudaklarını büzdü.

"Burcun ne?"

"Merak etme yengeç falan değilim." Aramıza sızan sessizliği doldurmak için tekrar ağzını açtı: "Ee bugün kim hastaneye kaldırıldı bakalım?" Mahcup bir şekilde gülmekle yetindim. "Biri duyacak şimdi."

"İnanmadıklarını söylemiştim."

"Arkadaşlarının arasında şizofren konumuna düşmek zevk mi veriyor?"

"Hem de nasıl." Biraz duraksadıktan sonra yine o tüylerimi diken diken edecek soruyu sordu: "Seni, olayın aslını anlatman için nasıl ikna edebilirim?"

"Ben seni, bu olayı öğrendiğinde hayatında hiçbir şeyin değişmeyeceğine nasıl ikna edebilirim?" Kurduğum cümlenin fazla uzun olduğunun farkına vardığımda gelen özgüvenle gülümsedim.

"Landra lütfen yapma. Bu normal bir şey değil. Polise haber vermemiz gerekiyor. Sessiz kalamazsın."

"Ülkeni-yaptığım yanlışı anında düzeltsem de yüzümün kızarıklığı belli bir süre kalacak gibi duruyordu.-mizde bu tarz suçlara verilen cezaların farkındasındır diye düşünüyorum."

"Yüzün neden kızardı? Bak yine yalan söylüyorsun."

"Söylediklerimin ne kadar doğru olduğunu sen de biliyorsun." diyerek üstünü kapatmaya çalıştım.

"Az öncekini söylerken aklına sakladığın başka bir şey geldi. Yoksa kızı hastanelik etmeye sen de mi yardım ettin?"

"Iıı..." Yürüyecek bir konu bulmak için gözlerimi kısa bir süreliğine etrafta dolaştırdım. "Bak ne diyeceğim, ben rüyamda seni gördüm."

"Sen anlatmadığın için başka kaynaklardan araştıracağım. Her neyse nasıl gördün? Yine çok yakışıklıydım değil mi?" Çenesinden kanlar akarken yakışıklı olduğu pek de aklımdan geçmemişti açıkçası. "Hayır, çok garip bir rüyaydı." Beni kesiyordun! Çok acayipti. Tabi kısa bir süreliğine de olsa konu değiştirmek için en yanlış konuyu seçtiğimi fark etmem uzun sürmedi. "Anlat hadi merak ettim."

"Bu kadar meraklı olmak iyi değil ama merak ettiysen anlatayım: Beni kesiyordun."

"Evet, bu kısmen doğru olabilir." Söylediklerimin onda ters bir etki yaratmamış olmasına sevinerek koluna hafifçe dirsek attım.

"Sen neyi kastettiğimi biliyorsun!" dedim dişlerimin arasından ama kıkırdamama engel olamamıştım. Birkaç saniye sonra ciddileşip bana döndü. "Bu rüyayı konu değiştirmek için mi uydurdun yoksa gerçekten gördün mü?" Çattık. Keşke zannettiği gibi uydurmuş olsaydım. "İster inan ister inanma."

"Şimdi de sen alınganlık yapıyorsun. Bana bu kadar yalan söyledikten sonra sana nasıl güvenmemi bekleyebilirsin?" Sanırsın evli olduğumu söylemeden ikinci kez onla evlendim. Bir taraftan haklı olduğu okkalı bir tokat gibi yüzüme çarpmasına rağmen belli etmemeye çalıştım. Çok fazla yalan söylüyordum. Çok fazla yalan söylemeye mecbur bırakılıyordum.

"Psikolojini daha da bozmamak için söylemeyi tercih etmiyorum diyelim." Çok masumsun, benim gibi kirlenmeni istemem. Sonrasında aklımı okumuş gibi ekledi:

"Rüyandan dolayı mı benden soğudun acaba?" Yok canım, ne soğuması? Alt tarafı bütün uzuvlarımı tek tek kesiyordun. Bunu küvette yapman da ayrı bir şüphe uyandırıcı. Tabii, bu sadece bir rüya sonuçta?

Sorusunu cevaplama fırsatı bulamadan sözlerini devam ettirdi: "Ama şöyle de bilinen bir gerçek var ki rüyaların tersi çıkar." Gülümsedi.

"E-evet, rüya yani. Belki de benimle uğraşan birileri yüzünden bilinçaltım kirlenmiştir." Gülümsemesi soldu.

"Kim seninle uğraşıyor?" Tam ağzımı açacağım esnada gözlerimi kaçırmak için odaklandığım yerde onu takip ettiğim gölgesi durdu. "L-Landra-"

"N'oluyor?" Nefes alışları hızlanmıştı.

"N-nefes alamıyorum."

"Gel şuraya geçelim. Önce bir sakin ol. Boğazına bir şey mi kaçtı?" Yüzü kıpkırmızı olmuştu.

𝄞: Ona bir şey söyleyecek olursan...

Bu mesajdan anladığım üzere bunu o yapıyordu. "Bir şey demedim ki!" Sesim istemsizce yüksek çıktığı için Günaydın büyük ihtimalle benim şizofren olduğumu düşünüyordu. Ya da şuan ben umurunda bile değildim. Umarım ikinci seçenek üzerine yoğunlaşıyordur. "N-noluyor Lada?" Hay başlayacağım böyle işe ama! Lan nefes alamıyorsun şuan sen! Neden bu süreçte benim hareketlerimi takip ediyorsun?

"Peşimde biri var ve sana ondan bahsettiğim için böyle şeyler yapıyor." dedim hızlı bir şekilde. Ne yaptığımın farkına vardığım zaman elimle ağzımı kapattım. "Kahretsin, her şeyi söyledim." Ne kadar gerizekalıyım. Birinin beni bu kıvama getirip her şeyi öğrenebilme ihtimali aklıma gelince daha da panikledim. "Hepsi benim yüzümden." Sesim gittikçe kısılıyordu.

Yine, artık nefret ettiğim o bildirim sesini duydum:

𝄞: Onu öldürmemi mi istiyorsun?

Katil dersin zeki zannedersin. Bu ne biçim bir soru? Telefonum sayesinde konuştuğum her şeyi dinliyor olmalıydı. Telefonumu değiştirmem bir işe yaramamıştı anlaşılan. Ah Lada keşke bunu arada hatırlayabilsen... Büyü de yapıyor olabilirdi elbette ama bu tarz büyüler oldukça zahmetliydi. Adamın güçlerim için yapmayacağı şey yoktu tabii orası ayrı. Evrenin en çok aranan katilinden bahsediyoruz. Şu kadarcık büyüyü de yapıversin bir zahmet.

"T-tamam özür dilerim durdur artık şunu!" Benim yüzümden birinin ölmesine katlanamazdım. Üstelik, eğer güçlerimi istiyorsa çevremdeki kimseye zarar vermemesi gerektiğini bilmeliydi. Bu mantıkta düşününce kapı, korkutmak için yaptığına çıkıyordu. Onu öldürürse güçlerimi vereceğim varsa da vermezdim. "Ayrıca o sadece bir insan, hiçbir şey yapamaz ki!" Ben dengesizin tekiyim. Korkutmak için yaptığı ihtimalini sadece kendimi rahatlatmak için düşünüyordum. Günaydın'a baktığımda yavaş yavaş düzelmeye başladığını fark ettim. Kıpkırmızı suratı eski haline dönüyordu. "Bu korkunç bir şey." diye fısıldadı. Ayaklanmaya çalışsa da onu ittirerek geri oturttum. "Ben...özür dilerim."

"Sen neden özür diliyorsun onu anlamadım."

"Her şey benim yüzümden oluyor." Daha çok kendimle konuşur gibiydim. "Çevremdekilere zarar veriyorum."

"Landra sen neyden bahsediyorsun?" Seni aşan şeylerden Günaydın, bilmeni istemediğim gerçeklerimden.

✧✧✧

Eve giderken bir yandan Günaydın'ın başına gelenleri, diğer yandan da ailemi nasıl uzakta bir yere tatile göndereceğimi düşünüyordum. Aslında uzaktan ziyade gizli olması önemliydi. Bu herif benim telefonuma sızdığına göre aileminkilere hayli hayli sızmış olmalıydı. Onları hem telefonlarını bırakmak hem de evden göndermek için ikna etmek zorundaydım. Bunu tabi ki de ağzım aracılığıyla değil onlara subliminal mesaj vererek yapmam gerekiyordu. Önlerine tatil ve sosyal medyanın iğrençliği hakkında bir video mu çıkartmalıydım? Ya da evi yaşanılamayacak bir hale mi getirmeliydim? Tabi bu onları Vami'nin evine taşınmaya iterdi. Bu adam Vami'nin adresini de biliyor olmalıydı. Ama onları uzak bir yere gönderirsem ve telefonları olmayacağına göre hala yaşadıklarını nasıl kontrol edebilirdim ki? En iyisi hem evi yaşanılamayacak hale getireyim hem de karşılarına bir sürü tatil ve meditasyon reklamı çıkartayım. Hatta daha iyisini buldum. Teyzemin bilerek bana karşı sinirlenmesini sağladıktan sonra "senin bir meditasyona ihtiyacın var teyzeciğim." diyeceğim. Bunu da bir sürü reklam takip edecek ve teyzem en sonunda ikna olacak. Sonrasındaysa telefon numaramı ve diğer bütün kişisel bilgilerimin şifresini değiştireceğim.

Teyzemler ani girişlerimden hoşlanmadıkları için ışınlanabilmeme rağmen kapıyı çalmam gerekiyordu. İçeride ne yapıyorlarsa artık... Kapıyı çalmamla teyzem ve benzgin suratını karşımda bulmam bir oldu. "Sana da merhaba teyzeciğim!"

"Neden bir şeyler karıştırıyor gibi bakıyorsun?" E-e çünkü karıştırıyorum?

"Teyze bu soruya nasıl bir cevap vermemi bekliyorsun? Ne karıştırabilirim? Bugün gece 2.30'da nikahım var, sizden gizli yaptığım için kusura bakmayın artık. Nikahtan sonra da baskın yapacağız oldu mu?"

"İyi hadi öyle olsun." Hiçbir şey demeden odama geçtiğim sırada arkamdan bağırmaya devam ediyordu. "O bilgisayarı açmadan önce odanı toplayacaksın!" Of klasik şeyler işte. Bilgisayarı açmadan önce sizi evden göndermek için küçük bir plan yapmam gerekiyor. "Tamam!" Diye bağırarak karşılık verdim ve işime döndüm. Aklıma bir anda geleceğimden parlak bir fikir gelmişti: eve ilaçlama ekiplerini çağıracaktım. Bilgisayarımı açıp saydam ekranını yazıları daha net görebilmek için beyaza ayarladım. Uzayda kullandığımız iletişim programlarından birinin web sürümünü açtım ve Vami'ye bir mesaj yazmaya koyuldum.

Ben: Yardım lazım.

Az ve öz.

Kancık: Ne konuda?

Geçen gün beni zorla götürdüğü komşu galakside planı işe yaramayıp sıçtığını anlayınca beni oradaki yaratıklara yem niyetine bıraktığı için ona biraz sinirlenmiştim. Bu kadar pislik bir kuzen için bu hitap şekli nazik bile kalırdı.

Ben: Bana böcek lazım. Örümcek hamam böceği falan. Senin türünden yani.

Kancık: Dicle ve sarışın ne güne duruyor?

Ben: Arkadaşlarıma laf etmeden önce kendine bak. Bana bir sürü borcun var.

Kancık: Gerçekleri söylüyorum suç mu? Öf her neyse napıcaksın böceği?

Ben: Anlatırım. Bulunca bir kavanoza koy hemen bizim eve ışınlan. Acil bul ama.

Kancık: Emir'le aramı hala yapmadın. O sarışına da sinirliyim zaten. Onu dövmem karşılığında getiririm.

Ben: Tamam sonra konuşuruz bi yap sen öyle.

Hayır, sonra konuşmayacağız. Bu konu tartışmaya kapalı.

Neyseki bütün bu yaptıklarının yanında hızlı bir kuzendi. Böcekleri getirmesi 10-15 dakikasını almıştı. Şimdi ise odamın ortasında dikiliyordu. "Eve ilaçlama ekiplerini çağırmam gerekiyor ben de bahane buluyorum."

"İlaçlamacı çocuklardan birine mi aşık oldun yoksa? Eğer öyleyse 10 kristal veririm."

"Evet! Çok yakışıklı bir çocuk var Vami." Tepkisini ölçmek ve parayı çıkarışını izlemek için duraksadım ama hiçbir şey yapmadı. "E param?"

"Sen ne paragöz bir kuzen oldun böyle." Hah diyene bak!

"Öf zevzek zevzek konuşma Vami. Burada bir tane ilaçlama şirketi var, orada çalışanların hepsi de 40 yaş üstü."

"Bir umutlanmıştım sonunda kurtuluyorum bu baş belasından diye."

"Hayır ve şimdi gidebilirsin. Gerisini kendim hallederim."

"Yok ya."

"Var ya."

"Sarışının evine gidiyorum ben." Bu sefer hiç de inandırıcı söylememişti. Ben görmeden arkadaşlarımla uğraşmaktan biraz tırsıyor gibiydi. her seferinde benden izin alıyordu çünkü. Sanki verecekmişim gibi.

"Sen öyle san." Oflayıp ışınlanacağı sırada kolundan tutup onu kendime doğru çektim. Işınlanırken şuanki koordinatlarını da kullandığı için ışınlanmasının önüne geçmiştim. "Bir şey daha var."

"Senin de borçların birikiyor sevgili kuzişim."

"Sizin depoda çalışan birkaç uzaylıdan ilaçlama şirketi çalışanları taklidi yapmasını isteyebilir misin? Lütfen!"

"Nedenini söyle önce."

"Söyleyemem Vami. Yap sen bir."

"İlaçlamacı taklidi yapmalarını isteyip evine mi göndereceğim?"

"Evet!" Ardından çok da uzatmadan tane tane bütün planımı anlattım. Kızılımsı ışıltılar eşliğinde ışınlanmasını izledikten sonra kavanozu kaptığım gibi banyoya yöneldim. Az sonra bağıracağımdan sesimin daha net duyulması için kapıyı hafif açık bıraktım ve soyunmaya koyuldum. Tam duş almaya başlayacağım sırada çıkan bir 'aksilik' gibi görünmesi için suyu da açtım. Kavanozdaki böceklere değmemeye ve üzerime çıkmamalarına özen göstererek duşa kabinin içine bıraktım. Kahretsin kavanozu saklamayı unutmuştum! Son anda aklıma lavabonun altındaki dolaba yerleştirmek geldi. Şimdi sırada mükemmel çığlık atma yeteneklerimi konuşturmak kalıyordu. Bütün ev halkının kulaklarının pasını silecek bir şekilde "Teyze!" diye bağırdım. Bu numaraya kesinlikle inanacaklardı çünkü böcekleri gerçekten de sevmiyordum. Gerilim dolu 10 saniyenin sonunda anneannemle ikisi kapımda bitmişti. "Kız ne bağırıyorsun öyle? Bir yerini mi kırdın?"

"Hayır! BÖCEK VAR!"

"Kız şu kadarcık böcek!" derken lavabonun yanında duran kağıt havludan iki parça koparıp uzun parmaklarının altına yerleştirdi. Ben korkudan kapının önüne sinmişken teyzem, Vami'den bile daha rahat bir tavırla böceği peçeteyle kıstırıp bahçeye yöneldi. "Bence bu eve bir ilaçlama şart." dedim. Planı o kadar hazırlamama rağmen teyzemin böcekler konusunda bu kadar rahat davranabileceğini düşünememiştim. "Yaptırırız kızım." dediğini duydum ön taraftan. "Şimdi yaptıralım! Bak anında kaşınmaya başladım."

"Aaa şimdi hiç olmaz. Git duşunu al."

✧✧✧

Duşumu almış bir şekilde salonda oturup masum masum Vami'nin adamlarının gelmesini bekliyordum. Teyzem tam da cinayet dizisinin sonuna odaklanmışken kapının çalması bir oldu. "Ay gene mi şu komşu geldi?" Teyzem kapıya yöneldiğinde belli etmemeye çalışarak onları izlemeye başladım. "Merhabalar efendim, biz bir ilaçlama şirketinden geliyoruz saat 18'e bir randevu almışsınız." Teyzemin alev dolu bakışları anında beni bulsa da ben ona bakmıyordum. "Hayır, bir yanlışlık olmuş herhalde. Biz aramadık sizi."

"Teyze ben aradım."

"Hangi şirketten geliyorsunuz siz?"

"Gökçe ilaçlamadan geliyoruz efendim. Evden çıkın isterseniz biz başlayalım ilaçlamaya?"

"Hadi teyze yürü." dedim bir onun bir anneannemin elinden tutmuş bir vaziyette. "Efendim bu arada ilaçlamadan sonra yaklaşık 4 gün eve girmemenizi rica ediyoruz."

"Niyeymiş o? Olur mu öyle şey? İptal ediyorum. Yeğenim aramış kusura bakmayın iyi günler." Kapıyı kapatacağı sırada adamlardan biri kapıyı tuttu. "Efendim kusura bakmayın ama bu saatten sonra iptal edemezsiniz. O kadar yol geldik."

"Hımm, nerede kalacağız dört gün? Otele verecek param yok benim."

"İlaçlamanın yanında ücretsiz 5 yıldızlı otelde 4 gün hediye ediyoruz zaten."

"Siz dolandırıcısınız ve benim dolandırıcılara verecek param yok! Defolun gidin evimizden." Kapıyı çarpmasıyla ortaya çıkan rüzgar adeta teyzemin bana tokat atması gibi bir etki yaratmıştı. Plan çöp. En azından teyzeme karşı iyi dayanmışlardı. Bir takdiri hak etmiyor değillerdi.

"Lada hazırlan hadi, akşam annenin iş yemeği var ona gideceğiz. Elbise giy." Odama yönelip dolabımı süzmeye başladım. Sanırım kısa kollu bir gömlek giyebilirdim. İçime de askılı bir crop beğenmiştim. Altıma eşofman giyemeyeceğime göre bol bir pantolon işimi görürdü. Giyinmeye başlamadan önce Vami'ye uğramaya karar verdim.

"Vami? Burada mısın?"

"Evet, senin için o kadar adam gönderdim teyzen onların suratına kapatmış. Adamlarımın parasını istiyorum."

"E- işte onunla ilgili konuşmaya gelmiştim."

"Buyur sevgili kuzişim." Her zamanki gibi bomboş koltukları işaret etti. Konuştuklarımız dinlenmesin diye telefonumu evde bıraksam da birşey çaktırmamaya özen göstererek anlatmaya başladım: "Vami bizim şu mesele var ya? Piyano vakası."

"Ne piyanosu be?" Aynı şeyden bahsettiğimi anlaması için değişik kaş göz hareketleri yapmaya çalıştım. Birkaç dakikalık anlatma çabamdan sonra nihayet anlayabilmişti. "Onlar işte şu bahsettiğim şahısları evden kovacaktı güvende olacaktı çocuklar. Planı çöp olmuş yani. Yenisi gerekiyormuş."

"Anlıyorum. Akşam konuşuruz o zaman?"

"Bilemiyorum. Annemlerin iş yemeği varmış."

"Tamam ya konuşuruz bir şekil."

"İyi o zaman. Hadi görüşürüz. Adamlarının parasını da ödemiyorum, kudur." Tekrar odama ışınlanacağım sırada telefonumda bir mesaj daha belirdi:

𝄞: Eğer güçlerinizi vermeye karar verirseniz işte koordinatlar:

Yasaklı B͖᷿͎͑͒᷾oy͔͑͐ut͔ ➤ ✧ b:21 y:67 x: 10 z: 89 ⏭ ✧

Bizim Yasaklı evren diye bahsettiğimiz şeyle Yasaklı boyut aynı şeydi. Yasaklı evren aslında bir boyut olmasına rağmen gezegen ve diğer şeylerden yoksun olduğu için ilk keşfedildiğinde evren sanıldığından dolayı öyle anılmaktaydı. Kaşlarımı kaldırarak Vami'ye döndüm. "Ne oldu?"

𝄞: Bu mesaj kendini 10 saniye içinde imha edecek. Koordinatlara tekrar ulaşmak için kod: 156 demeniz yeterli.

Ben: Kod: 156'nın olayı var mı?

𝄞: ...

"Vami! Adam koordinat attı!"

"Ne? Ne koordinatı?" O bile şaşırmış görünüyordu.

"Güçlerinizi vermek isterseniz buraya gelin demiş. Mesajlar silindiği için kod 156 dersek koordinat tekrar gelecek." Dediğimi onaylarcasına telefonuma mesaj geldi. "İlginçmiş. Gitmeyi düşünüyor musun?"

"Iı hayır? Çünkü Yasaklı evrende. Üstelik mesaj atan kişiyi bile tanımıyorum. Ve 156'nın bir olayı var mı diye sorduğumda 3 nokta bıraktı. Bu evet demek oluyor. Sonunda hakkında işe yarar bir şey bulduk."

"Tarih olabilir."

"Ben de öyle düşünmüştüm."

"Güçlerini verecek misin?"

"Bilmiyorum. Neyle tehdit edeceğine bağlı. Daha bugün Günaydın'a az daha kalp krizi geçirtiyordu."

"Evet, doğru yoldasın ama bence güçlerini vermelisin." Vami neden sanki kendisinin hazırladığı bulmacayı çözüyormuşum gibi davranıyordu ki?

"Vami böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsin? Mecbur olmadıkça bir seri katile güçlerimi vermem asla söz konusu olamaz. Üstelik doğru yoldasın da ne demek?"

"Bir kere de kötüler kazansın sevgili kuzişim. O adam eminim ki güçlerini vermediğine seni pişman edecek. Kimseye bir şey olmamışken bence vermelisin."

"Sadece ben değil ki. Siz diye konuşuyor."

"Saygıdandır."

"Saygı mı? Ben öyle olduğunu pek düşünmüyorum. O zaman hep siz diye konuşurdu. Ben ve birileri daha var demek ki. Ama ben daha o birilerini bulamadım."

"Olabilir. Ama bir sürü kişinin ölmesindense senin ölmen daha iyi olmaz mı?"

"Vami neden böyle şeyler söylüyorsun? Kimseye bir şey olduğu yok! Olmayacak da. Beni sevmediğini biliyorum ama neden ölmemi istiyorsun? Ah doğru sen sevmediğin herkesin ölmesini istiyorsun. Sen olsan böyle bir durumda kendini feda eder miydin?"

"Sadece şaka yapmıştım sevgili kuzişim. Neden seni sevmediğimi düşünüyorsun?" Bilerek soruma cevap vermemişti. Ben ona sinirlendiğimde şaka adı altında konuyu geçiştirse de ben aynısı yaptığım zaman kıyamet kopuyordu.

"Bilmiyorum bazen hepiniz bir olup bana oyun oynuyormuşsunuz gibi geliyor."

"Senin de bir tatile ihtiyacın olduğu kesin. Ben her zaman arkandayım bunu biliyorsun. Üstelik güçlerine konabilecek biri varsa o da ancak ben olabilirim." Sinsi gülüşünü takındığında daha fazla iç karartan cümlelerini duymamak için evini terk etmeye hazırlandım. Koordinatları ezberleyip polise iletecektim. Yatağımın üzerine serdiğim kıyafetleri giyerken bir yandan da Vami'nin haklı olabileceğini düşünüyordum. Ama bunu söylemenin sırası mıydı şimdi? Daha hiçbir şey olduğu yok. Üstelik güçlerimi verebilmem için önce siz diye bahsettiği diğer kişileri de bulmam gerekiyor. Beynim bir çorba Vami de kepçe oluyordu bu durumda. Hem çorbayı karıştırabilir hem de çorbayı dışarı dökebilir.

Biraz parfüm sıkıp makyaj yapmaya koyuldum. Zil sesinden annemin geldiğini anlamıştım. Eyeliner çektikten sonra Vami'nin rujunun biraz daha yumuşak bir tonunu sürdüm. Çıkmaya hazırdım.

✧✧✧

Sevgili çensem sizi SÜPERNOVA PATLAMASI 21. YÜZYIL isimli gruba ekledi.

Teyzem Derin'le iyi anlaşamadığımı bildiği için onunla muhattap olmamamı söylüyordu hep. İş yemeğinde tam da yanımda oturduğu için kafasını biraz eğip benden yana çevirse anında telefonuma gelen mesajları görebilirdi. Görürse bir daha tatsızlık çıkmaması için telefonumu alabilirdi.

Kancık: Konudan alakasız az önce bi tane uygulamaya bakıyordum kim beni nasıl kaydetmiş diye. Biri beni kancık diye kaydetmiş.

Vami'yi kaydettiğim ismi de görse muhtemelen telefonumu elimden alacağı için alelacele öğretmenim aramış gibi yapıp dışarı çıktım. Loş ışıklandırmalı koridorlardan geçerken bir garsona nereden dışarı çıkıldığını sormayı ihmal etmedim. Burası benim gibi yer yön duygusu olmayan biri için çok karışık bir yerdi. Kararmaya başlamış olan günbatımının binbir tonunu barındıran gökyüzünü görmemle amacıma ulaştığımı anladım ve oradaki banklardan birine oturdum. Teyzemler isteseler beni görebilirlerdi. Restoran baştan aşağı camla kaplıydı. Ama duyamazlardı.

Ben: Çok tatlı bir isim değil mi?

Kancık: Kim ki bu? Bir türlü bulamadım. Şöyle bulsam da sol kolunu bir güzel kırsam?

Ben: Beni komşu galaksideki yaratıklarla başbaşa bırakmadan önce düşünecektin onu. Tırnağı kırılacakmış senin tırnağını bi s... görürsün.

Kancık: Tamam özür dilerim bir dahakine daha kaliteli bir yerden yaptırıp seni kurtarırım.

Sevgili çensem: Özel muhabbetlerinizi buradan yapmasanız mı? Nova'yı çökertmek için uğraşıyoruz ya hani?

Ben: Nova'yı çökertmek için mi? Sanırsın örgüt.

Kancık: Nova Çökertme Kebabı 🛑🚨‼️😜😲🫨 PUAHAHAHAHAHA!

Ben: Çok komiksin sen, altıma sıçtım gülmekten. Vami şaka maka lütfen böyle espriler yapma.

Bu şiirsel kinaye tuvaletini yapabilen türler için geçerli olsa da bunu Alfa'lar ve Naily'ler yaptığı zaman evrende milyonda bir bile olamayacak bir ihtimali temsil ediyor gibi bir şey oluyordu. (Alfa ve Naily'ler sadece çok ama çok acil bir durumları olduğu zaman büyük tuvaletlerini yapabilirler. Zehirlenme gibi.) Doğrusunu söylemek gerekirse biraz ağır bir laftı.

Kancık: Öf neyse, plan yapma konusunda deneyimli biri olarak söylüyorum ki o apartmana Nova içeride değilken girmemiz gerekiyor.

Ben: Hangi dairede yaşadığını nereden anlayacağız?

Kancık: Ben öğrenirim onu. Nova'yı takip ederim.

Ben: Sonrasında ne düşündün Vami'ciğim?

Kancık: Bence siz benim eve gelin şimdi. Öyle yapalım. Buradan olmaz.

Ben: Üzgünüm yemekteyim :/ Senin gibi adam öldürmek için boş vaktim yok.

Kancık: Beynini çalıştırıp gelmenin bir yolunu bul o zaman :)

Sevgili çensem: Aynı koordinatlara geliyorum ben o zaman? Planla çok da uğraşmayalım.

Kancık: Hayır uğraşalım. O karıyı hapse attıracağız. Kedi kaçırmanın da bir cezası var.

Vami'lere gideceğime göre aileme sağlam bir bahane bulmam gerekiyordu. Vami bile olsa iş yemeğinden kaçmama hayatta izin vermezlerdi. Sanki benim iş yemeğim. Şimdilik dışarıda dolaşma bahanesi yeterli gibi görünüyordu.

Ben: Anne ben dışarıda arkadaşımla konuşacağım yemek gelince bana haber verirsiniz.

Annem: Tamam.

Sevgili kuzenim her zamanki gibi abartılı kıyafetleriyle beni bekliyordu. Bu sefer üzerinde baya derin dekoltesi olan, neredeyse çay bardağının tutma yerinden farksız olan belini açıkta bırakan siyah yular bir üst, altında ise düşük bel bir kot vardı. "Hoşgeldin sevgili kuzişim."

"Of Vami çok yoruldum. Plan çöp olduğundan beri ne yapsam diye kafa patlatıyorum." diye fısıldadım.

"Konumuz o değil ama?" demesiyle kaşlarımı çattım. "Ailem sizin şu sikik Nova muhabbetinizden daha önemli." O sırada kapının çaldığını işitmemle Vami saniyesinde oraya ışınlanmıştı. "Hoşgeldin yeni ortağım." Derin içeri adımı attığında eliyle merdivenleri gösterdi. "Buyrun odamda konuşalım. Telefonları kapatıyoruz bu arada." Kapattıktan sonra ne olur ne olmaz diyerekten aşağıda bırakmayı tercih etmiştik. "Evin biraz farklıymış." dedi sevgili çensem yukarı çıkarken. Evin gotik havasını anında solumuştu. Vami upir olduğunu söylemese bile evi onun yerine her şeyi anlatıyordu. Duvarları bile koyu renkte olan bu evde gece tek başıma kalmaya korkardım. Vami'nin odası daha beterdi tabii. "Odan da biraz farklıymış." Vami'nin odasındaki değişik aletleri ve kelepçeleri görünce yutkundu. "Odanda kelepçe ne arıyor?" dedikten sonra üzerinde yapay mumların olduğu siyah avizeye bir göz atmıştı.

"Seni daha iyi duyabilmek için hayatım." Derin garip bir ifadeyle kuzenime bakmayı sürdürünce onun açıklamak için giriştim: "Iı kendince espri yaptığını sanıyor, çok takılma."

"Esprilerim gayet de güzel. Kıskandığın için kötü bir espri olduğuna herkesi ikna etmeye çalışıyorsun." Vami'nin bu çocuksu çıkışması üzerine hafifçe kıkırdadım. "Neden senin esprilerini kıskanayım? Vami gerçekten çok komik-" dediğim sırada Derin beni böldü. "Takıldığım şey esprisi değildi." Şimdi de Vami'nin odasının yan odayla birleştirildiği kısımda duran eskimiş efekti verilen çerçeve içindeki aynaya bakıyordu. "Buna bakınca lanetlenmem değil mi?"

"Çok geç." Aynanın yanındaki şamdanlar ortamı karanlık ortamı loş hale getirdiğinden Derin'in yansıması normalden daha korkunç duruyordu. Tabii Vami de onunla biraz oynamak için yansıması sanki onun yaptıklarını yapmıyormuş gibi küçük bir büyü yapmıştı. Derin çığlık atıp dama desenli karoların üstünde geriledi. "Burası ne biçim bir oda böyle? Hiç sevmedim. Burada yapmayalım."

"Vami'nin bir upir olduğunu göz önünde bulundurursak gayet sade ve normal bir oda." dedim kıs kıs gülerken. Vami'nin oturma odası niyetine kullandığı yerden hızla uzaklaşıp yanımıza geldi. "Örümcek falan yoktur değil mi burada?"

"Aslında ben çok severim ama kuzenim onları kavanozda tutmamı hatta öldürmemi istiyor."

"Kuzeninle aynı fikirdeyim." dedi iğrenircesine. Burada tek bir böcek görsem hayatta bir daha adımımı atmazdım. Vami'nin odası abartılı olduğu gibi benimki de ona fazla sade ve dağınık geliyordu. Derin etrafta bizim dışımızda hareket eden bir şey var mı diye odayı süzerken Vami odanın öbür ucundaki dolabından bir A4 kağıdı ve kalem kapıp gelmişti. "Çalışma masama alayım siz." Derin'le benim için iki tane tabure çıkardı. "Hazırsanız mükemmel planımıza başlıyoruz!"

"Başlayalım bakalım."

"Yazıyorum. Amacımız o kaltağın kedilerimi nereye götürdüğünü ve ne yaptığını öğrenmek."

Amaç: Nova'nın, Vami'nin kedilerini nereye götürdüğünü ve o apartmanda neler yaşandığını öğrenmek.

"Bence bakmamız gereken o apartman değil. Nova'nın o apartmandan gece 2 civarı çıkıp nereye gittiği."

"Sana ne kızın hayatından? Biz de gece 2'de AVM'ye gidiyoruz. Uyku sorunları vardır belki?"

"Sen de düşman değil misin ona? Onu savunuyorsun." Sana karşı içimden istemsizce herkesi savunmak geliyor. Kuzenim, içinde kırmızı kristallerin yüzdüğü tükenmez kalemini alıp bize aldırmadan yazmaya devam etti.

1. aşama: Vami, cuma saat 19.00'da Nova'nın binaya girdiği sırada onu takip edecek ve Nova apartmana girdikten sonra hangi daireye girdiğini öğrenecek. Bize yolu gösterecek.

Nova'nın bundan hiçbir şekilde HABERİ OLMAYACAK.

Işınlanılacak koordinatlar: 38.43207492327147, 27.138687980522576

"Vami sen niye bu kadar resmi yazıyorsun? Plan alt tarafı." Ben gözlerimi dikmiş onun cevabını beklerken o ürkütücü bir sakinlikte yavaşça kafasını bana çevirdi ve gülümsedi: "Kedilerim senden bile daha önemli. Bence bu resmiyet az kalır." Susmamı istediği gözlerinden ve ifadesinden apaçık belli olduğu için bir şey demedim ve bu sahne hiç yaşanmamış gibi davranmaya başladım.

2. aşama: Nova'nın apartmanda olmadığı bir saatte, Nova apartmandan çıktığı anda apartmana girilip Vami'nin kedileri bulunacak.

Ne olur ne olmaz diye kılık değiştirilecek.

Vami'nin depodaki kostümleri kullanılacak. Üzerine yüz için büyü yapılacak.

Cumartesi saat 02.17'de belirtilen koordinatlarda bulunulacak.

"Seni 17'de durduran nedir Derin'ciğim?"

"Anısı var Landra'cığım."

Bir kafede oturulacak ve Nova'nın binadan çıkması beklenilecek.

"Gecenin ikisinde kafe açık olur mu sence?" Tutamıyorum işte! Şu dilimi eşek arısı soksun, sürekli planın içine ediyorum.

"Sandalyelerde oturacağız işte. Sandalye vardır ya illa."

Nova apartmandan çıktıktan hemen sonra Yıldız Apartmanına çatıdan girilecek.

Nova'nın girdiği daire bulunduktan sonra kimseye yakalanmadan dairenin önüne gelinecek.

Karşılaşılan komşular GEÇİCİ OLARAK etkisiz hale getirilecektir ve unutturma tozu kullanılacaktır.

Son maddeyi; daha da Vami'nin gözüne sokmak için yüksek sesle, her kelimesini vurgulayarak 3-4 kez okudum. Geçici kısmının, Vami'nin kafasına yerleşmesi için biraz zaman gerekiyordu.

Vami, Nova'nın dairesinin kapısını getirdiği aletlerle açacaktır.

Daireye giriş yaptıktan sonra içeri biri olup olmadığı kontrol edilmelidir.

İçeridekiler geçici olarak etkisiz hale getirildikten sonra kapı içeriden kilitlenecektir ve kediler aranacaktır.

"Ne yazıyor burada Vami?"

"Geçici olarak."

"Aferin benim kızıma! Ne çabuk öğreniyorsun sen öyle?"

"Seni bir geçici hallederim görürsün kuzişim, çok konuşma." Dediğim bir şeye pişman etme süresi asla 2 saniyeyi geçmezdi.

Kediler bulunduktan sonra tebrikler amaca ulaştınız!

Dairede Nova'nın aleyhine bıraktığı kanıtlar aranacak ve toplanacaktır.

 

"Derin sen Nova'yla yakındın. Nova kimlerle yaşıyor?"

"Annesiyle babası yok onun. Evlatlık olarak bir ailede yaşıyor sanırım emin değilim."

"Hımm üzüldüm ya."

"Sen ne iyilik perisi çıktın öyle sevgili kuzişim? Midem bulandı."

"Ama ailesi olmayan biri gerçekten de garip şeylere yönelebiliyor Vami. Kötü bir durum yani. Bu yaptığı şeyin arkası vardır bence."

"Tabi ki de vardır. Bana suç atarak şüpheleri üzerinden kaldırmak istedi ama başaramadı. Ailesinin olmaması iyi olduğu anlamına gelmiyor."

"Bence yine de ona fazla yüklenmeyelim." Ardından konuştuğum kişilerin kişilikleri zihnimde belirince çok yanlış bir şey söylediğimi fark ettim. "Ben kime diyorum ki..." diye mırıldandım. İkisi de sanki bir diktatöre acımışım gibi bakıyordu. "Yazmadığımız bir şey kaldı mı?" Diye konuyu değiştirmeye çalıştı Derin.

"Yok herhalde." Kağıda baştan sona bir daha göz gezdirdi. "Her şeyi yazmışız."

"Acil bir durum olursa kullanacağımız büyüleri de sen hazırlıyorsun Vami."

"Hazırlarız ama borçların birikiyor sevgili kuzişim. En yakın zamanda adamlarımın parasını istiyorum. Teyzen yüzünden psikolojileri bozulmuş ağlıyorlardı."

"Hadi oradan! Başlatma adamlarına. Şu plan işlesin de bir..." Sokaktan gelen polis sirenlerinin sesi, sesimi yardı. Vami'nin loş odası anında kırmızı-mavi ışıklara boğuldu. Sesin azalmamasından dolayı aşağılarda bir yerlerde durduğunu anladık ve belki de Vami'yi götürecekler umuduyla cama yapışıp nereye gittiklerini izlemeye başladım. Araba evin etrafında biraz dolaşmıştı ama en son durduğu yer burasıydı. Yüzüme sinsi bir gülümseme yayılırken Vami'yle Derin çoktan yanımda yerlerini almıştı. Fakat arabadan inen kişilerin, yüzümün susuz kalmış bir bitki misali solmasına neden olacağını bilmiyordum. "Ah hayır! Teyzen bizim de psikolojimizi bozmaya geliyor sevgili kuzişim."

 

Loading...
0%