Yeni Üyelik
4.
Bölüm

KEDİLER

@ruya.m

"İnstagram'da bir şey paylaştım baksana." Elimde duran telefonumun şifresini yüz tanıma ile açtıktan sonra söylediği sosyal medya ağına girdim ve hesabını kontrol ettim. Siyah arka planda beyazla yazılmış bir söz paylaşmıştı. "Gerçekleri söylediğim için beni suçlama." Başımı telefondan kaldırıp ona gülümsedim. Parmağımı art arda iki kez dokundurup paylaştığı sözü beğendim. Başımı omzuna yasladım ve camdan dışarıyı seyretmeye koyuldum. Ters giden birşeyler vardı. Otobüs bu güzergah üzerinden gitmiyordu. Hiçbir otobüs bu güzergah üzerinden gitmiyordu. Başımı ani bir hareketle omzundan kaldırdım. "Ne oluyor?" dedim. Korktuğumu belli etmek istememiştim ama ağzımdan kaçmıştı bir kere. "Şştt. Sadece biz varız." diye fısıldadı. Ardından yanağıma nazik bir öpücük kondurdu. N-nereye gidiyoruz? "Korkma, kendine itiraf edebilirsin. Sonuçta...kendinden korkmuyorsun." İmdat! Sesimi duyan var mı? Camı yumruklamaya başladım. Sesim çıkmıyordu. Bağırıyordum ama sesim çıkmıyordu...

08.21

"Lada kafana ne oldu?" diye sordu Dilara. Bugün de dün sabahki gibi yorgun görünüyordu. Göz altları şimdilik mor olsa da birazdan onları kapatacağına emindim.

"Robot saldırdı." Şimdilik seri katil meselesinden bahsetmeye niyetim yoktu. Çünkü bunun gerçek olma ihtimali de vardı. (Her ne kadar düşük olsa da) Elimde kanıt da yoktu. Eğer bahsedersem yapan kişi büyük ihtimalle Derin olacağından beni korkutmaktan zevk aldığı için bunu devam ettirecekti.

"Geçmiş olsun." Ardından Bora ve Veli de sohbetimize dahil oldu.

"Geçmiş olsun Lada da niye robot saldırdı?"

"Ya, emin değilim robot olduğundan. Bacak arasına çok sert bir tekme atmıştım. Kim olursa olsun bir ses çıkarması gerekiyordu. Tam çözemedim ne olduğunu." diye açıkladım.

"Sizin orada sokaklarda hep başıboş robotlar mı dolaşıyor?"

"Aslında hayır ama nereden ne çıkacağı belli olmaz." deyip hafifçe güldüm. "Büyük ihtimalle kuzenimin mafya rakiplerinden biri yollamıştır."

"Geçmiş olsun valla tekrardan." deyip kendi konuşmalarına döndüler. Ben de telefonumla oyalanmaya başladım fakat Veli'nin söylediği şeyle tüm dikkatim onlara yöneldi.

"Dün gece çok garip bir şey oldu." Garip şeyler her zaman ilgimi çekmiştir. "Ne oldu?" diye mırıldandı Dilara. Sanki Veli ne olduğunu söylemesin diye böyle bir ses tonu kullanmıştı. İçinde en ufak bir merak kırıntısı yok gibiydi. "Biri... köpeklerimi öldürmeye çalıştı."

"Ne demek köpeklerini öldürmeye çalıştı?" Bora çatık kaşlarıyla Veli'ye baktığını gördüm. "Bilmiyorum. Onu gördüğüme yemin ederim. Elinde büyük bir bıçak vardı. Köpeklerimi kontrole gitmesem onları ölü bulacaktım. Ben geldim diye jet hızıyla tüydü."

"Çok saçma." dedi Dilara.

"Ney?"

"Köpeklerini öldürmesi. Köpeğini öldürse eline hiçbir şey geçmeyecek. Seni öldürmesi gerekirdi." Dilara bu durumda Veli'nin ölmesini mi tercih ederdin yani?

"Köpeklerini öldürmek istediğinden emin misin?" dedi Bora. "Evet! Köpeklerimin kulübesine giriyordu. Beni ya da ailemden birini öldürmek istese eve girerdi."

"Belki de sen geldin diye kaçtı?"

"Hayır kanka, köpeğimi öldürüyordu. Bıçağı onlara doğrulttuğunu gördüm."

"Ailene anlattın mı bunu?" Dilara neredeyse hiç konuşmuyordu.

"Evet, bana inanmadılar. Rüya gördüğümü düşünüyorlar."

"Ben de öyle düşünüyorum. Kız mıydı erkek miydi bu kişi diyeceğim ama büyük ihtimalle erkek."

"Üzerinde çok bol siyah bir ceket vardı ve kapüşonu takılıydı. Yani cinsiyetinden emin değilim. Erkekti sanırım."

"Omuzları falan geniş miydi?"

"Jet hızıyla kaçtı diyorum sen bana omuz soruyorsun."

"Bence rüya gördün kanka. Gece olmuş bir de. Biri neden senin iki tane yavru köpeğini öldürmek istesin ki?"

"Orasını bilemiyorum."

"Bence sen onlara çok taktığın için böyle bir rüya gördün. Unut gitsin."

"İnşallah bir daha olmaz."

11.28

"Evet! Uyuyanlar buraya baksın!" diye bağırdı hoca. Ben uyumuyordum ama dersle hiçbir şekilde alakam yoktu. İlayda'yla notlaşmakla meşguldüm. Hocanın bağırmasıyla İlayda'nın verdiği notu buruşturup masanın altına tıkıştırdım ve tahtaya döndüm. Sınıfa şöyle bir baktığımda Derin'in bacak bacak üstüne atmış bir şekilde kalemiyle oynadığını gördüm. Emir ilk defa uyumuyordu. Oha bir dakika ne? Bora ve Veli dersi mi dinliyor? Bu imkansız bir şey. Tek katılım gösterdikleri ders beden ve fizik dersini mi dinliyorlar? Hem de çok ciddi bir şekilde? "Hocam benim sorum var." Yok artık bir de sorun mu var? Birileri bar çıkışında Bora'yla Veli'nin kafasına sopayla vurmuş herhalde. İlyas da uyuyor. O asla fizik dersini kaçırmazdı. Bu işte bir terslik var. Dilara'ya döndüğümde mutsuz ve dalgın bir şekilde camdan baktığını gördüm. Elini çenesine yaslamıştı. Ailesiyle ilgili bir şey olduğunu düşünüyordum. Melek ise zaten yanımda oturuyordu dürtmesem hoca horlama sesini duyacaktı. Bu kızla aynı odada uyunmaz. Dicle de sandalyede sallanıyordu. Sınıfın geri kalanının da dersle pek ilgisi yok gibi görünüyordu. Dersle ilgilenen tek kişi İlyas'tı ve o da uyuyunca hoca boşluğa anlatıyor gibi oluyordu. "HEY MİLLET CANLANIN BİRAZ!" diye bağırdı hoca yine. "İlla erik dalı mı açmam gerekiyor uyanmanız için."

"Hocam olur valla ya." Dedi Dicle. "Her neyse." Diye konuya döndü hoca. Ama hocam önce açacağım diyorsunuz sonra tekrar konudan devam. Azıcık kafamız dağılsın. "Hocam ben anlamadım." Oh sıçtın. Bana laf atmasını iyi biliyorsun. "On saattir aynı şeyi anlatıyorum nasıl anlamadın?" Hoca biraz daha bizim sınıfta kalmaya devam ederse sinir krizi geçirecekti. Sıranın altına tıkıştırdığım not kağıdını açtım.

Bu kız kaşar diyeceğim de o da değil. Çok garip bir tür. Ucubeye daha yakın sanırım. Evet, okulda hiç topuzların altını örüp dolaşan bir kız yoktu.

Derin zombi mantarı gibi Nova'nın beynine çoktan köklerini salmış. Belli bir seviyeden sonra yeni yalaka kilidi açılıyor herhalde. diye yazıp kağıdı ona uzattım. Bu Nova bir terslik olduğuna emindim. Uzaylıları analiz etmede ne kadar iyi olsam da onu daha anlayamamıştım. İçimden bir ses insan olmadığını bile söylüyordu ama bu imkansız aynı sınıfta iki uzaylı mı? İyice saçmalıyorum. Kız basbaya insan. Gözüm dalmışken Derin'in hayatının oyununu yapsalar nasıl olacağını düşünüyordum. Tutmamasına imkan yoktu. İnsanları manipüle ederek kullanıyorsun. Roleplay oyun.

Yazdığımın karşılığındaki notu beklerken İlayda'nın çaprazımda bir yere baktığını gördüm. Dersi mi dinlemeye kalktı mı bu şimdi? Hayır Lada. İlayda hayatta fizik dinlemez. Birine bakıyor. İlyas'a bakıyor. Omzuna dokunup verdiğim kağıdın karşılığını istedim.

Lada ben sanırım İlyas'tan hoşlanıyorum. Ona takma isim bulmamız lazım.

Biliyordum işte! Çok belliydi. Ama sınıfındaki birinden hoşlanmakla hayatının hatasını yapıyorsun İlayda. Doğrusunu söylemek gerekirse baya da yakışıklı bir çocuk fakat 8. Sınıfta yapılan bir büyü sonucu artık kimseden hoşlanamıyorum. (Şaka) İlyas uzaktan bakıldığında tam tamına İlayda'nın tipiydi. Boyu 1.72 olsa da İlayda da kısa olduğundan onun için sorun olmazdı.

İlayda sınıfındaki birinden mi hoşlanıyorsun yani?

Notumu okumasıyla dudaklarını büzüp bana bir bakış attı. Bu daha çok hayal kırıklığını barındırıyor gibiydi.

Seneye ayrılacağız zaten.

İlayda doğruyu söyle sadece tipinden etkilenmedin değil mi?

Lada mal mal konuşma tabi ki de tipinden etkilendi. E köşe en arkada oturan Mahmutcan ne yapsın? Kaderine mi küssün? İlayda pembe dizi karakterlerinden etkilenen o masum saf kız. İlyas gibi inek bir bad boy'dan etkilenmesin de kimden etkilensin? Notu okumasıyla göz devirerek bana baktı.

Uyuyuşu çok tatlı değil mi?

Hıhım baya da tatlı(!)

Üzgünüm ama hiç ilgimi çekmiyor. Ona sadece sinir oluyorum. Bu çocukta anlayamadığım garip bir enerji var çünkü. Çok soğuk. Etrafa nefret dolu bakışlar atıyor. (Hayır, başak burcu olmasından kaynaklanmıyor.) Ayrıca benim için kötü sayılabilecek çoğu özellik onda bulunuyordu. Ruhsuz, soğuk, mükemmeliyetçi, takıntılı, bir sürü sevgilisi olmuş...

İlayda maalesef ki gerçekleri söylemek zorundayım onunla ilişkin 2 hafta falan sürecek. Hadi tutamadın 1 ay. Kitaplardaki gibi bir şey bekleme. O kitaplar adı üstünde kitap. Üzülmeyeceksen seni desteklerim.

Bu çocuk aldatabilir.Hnüz kulağıma öyle bir şey gelmemişti ama dikkatli olmak lazım... İlayda çok duygusal olduğu için böyle şeylere fazla üzülüyor ve hoşlandığı kişi hakkında evlenme hayalleri kuruyordu. Bu durumda ona gerçekleri hatırlatma rolünü ben üstleniyordum.

Melek'i dürttüm. "Ha? Noluyor?" Kapüşonunu açtım ve İlayda'yla olan yazışmalarımızı gösterdim. "Ne? Demek yeni bir boka daha karışacağız ha?" Yeni uyandığı için sesi fazla garipti. Benim cevabımı bile beklemeden tekrar sıraya gömüldü. Siyah keçeli kalemimi kaptığım gibi küçük kağıdın her tarafını karaladım. Zilin çalmasına az kalmıştı. Şimdi biri görürse İlayda bana patlar falan kötü olur.

11.41

"Kanka 3. bölüm daha iyiydi bu arada." dedi Dicle. Bahsettikleri diziyi izlememiştim. Bu yüzden onlar konuşurken babamı aramaya karar verdim. Bir şansımı deneyecektim. Neyseki bu sefer telesekreterin sesini duymamıştım. Telefonun uzun çalması açabilme ihtimalinin yüksek olduğu anlamına geliyordu.

"Baba nasılsın?"

"Eh işte, beni boşver sen nasılsın?" Her zaman olduğu gibi yine kendini geçiştirmişti.

"Ben de iyiyim. Sana bir şey sormak için aramıştım aslında. Sende hapishanelerin güvenlik kamerası kayıtları var mı? Ya da istesen görebilir misin?"

"Yani acil bir şey varsa tabi ki. Noldu ki?"

"Bir de sen şu ünlü seri katili biliyorsundur herhalde değil mi?"

"Sol'den mi bahsediyorsun?"

"Evet."

"O ne alaka şimdi? Sen iyi olduğuna emin misin? Korkmaya başlıyorum." Ona söyleyemezdim. Telefonuma mesaj atabildiğine göre beni dinleme ihtimali yüksekti. Sadece mesaj atan kişinin gerçekten o olma ihtimalini ölçmek istiyordum.

"İyiyim iyiyim de bu adam öldü mü diye soracaktım sana."

"Neden bunu merak ediyorsun kızım?"

"Baba lütfen söyle. Sadece internette bir video görmüştüm o yüzden merak ettim."

"Sende var bir şeyler ama hadi bakalım." dediğinde istediğim cevabı vereceğini anladığım için havalara uçuyordum. "Hapishaneden kaçırıldı diye gözüküyor, büyük ihtimalle çetesi kaçırdı. Türünü bilmiyorum ama büyük ihtimalle ölmüştür."

"Peki yaşama ihtimali var mı?"

"Olabilir de bu senin için neden önemli?"

"Söz sonra anlatacağım. Görüşürüz kendine iyi bak baba!"

"Neyse bakalım. Sen de kendine iyi bak kızım, görüşürüz." Tam o sırada kapıdan içeri giren bir çift kırmızı göz görmemle arkamı döndüm. Onu görmek istemiyordum. "Sevgili kuzişim,"

"KUZİŞİM DEYİP DURMA BANA!" diye bağırdım. Kendimi zorlayıp tekrar önüme döndüğüm esnada omzuma dokunduğu eli havada kalmıştı. Yaralarını bir şekilde iyileştirmeyi başarmış görünüyordu. Kötüler ölmez sözünün doğru olduğunu bir kere daha bana hatırlatır gibi bakıyordu. "Birkaç dakika konuşalım mı?" Hayır demek istiyordum ama o seçenek çoktan elenmişti. Kolumdan çekiştirerek beni dışarı çıkarttı ve birlikte onun sınıfının bulunduğu aşağı kata indik. "Ne halt karıştırdın yine?" Kollarımı kavuşturdum. O da saçlarıyla oynamaya başlamıştı. Bir ben kurtulamıyorum bu parazitten! Yapıştı üstüme gitmiyor. Allahım sabır ver! "Şey..." Kesin Emir'le ilgili bir şey isteyecekti. "Ben okula bir şey getirdim." Olamaz! O küçük cebi bir karadeliği andırdığından okula her şeyi getirmiş olabilirdi.

"Ne getirdin?" Sanki bir şeyi değiştirecekmiş gibi gerginliğimden gözlerimi kapatmıştım.

"Kedi getirdim ama normal kedi değil. Tekkedi." Sadece bizim gezegenimizde bulunan tek gözlü kedilerden bahsediyordu. Allahın belası, bir bu eksikti! Yani ben ne diyeyim şimdi? "Eee?" dedim. Böyle başladıysa sonunun iyi biteceği yoktu. "Arkadaşım onları çok sevdiği için ona ödünç olarak vermiştim ama sorun şu ki... Arkadaşım onları kaybetmiş."

"Hımm demek ARKADAŞIN KAYBETTİ HA?" Herkesin duyduğundan emin olmak için koridora göz attım. "Sen de bunu arkadaşına söyleyemiyorsun? Nerde lan senin bu arkadaşın? BU KIZIN ARKADAŞI KİM?!! HA? VAMİ OETH'İN ARKADAŞI KİM?" diye bağırdım. Onun bu tavırlarından bıkmıştım. Arkadaşıyla olan sorununu kendi çözecekti. 9. sınıf oldu ya. "Şşşt napıyorsun sen? Gerizekalı!" Eliyle ağzımı kapatmaya çalışıyordu ama tabi ki de buna izin vermemiştim.

"Kedilerini bulmak istemiyorum Vami. Zaten herkes okuldan kovulmam için dört gözle beklerken buna davetiye çıkaramam." dedim dişlerimin arasından. "Bulmazsan neler olacağını sen düşün sevgili kuzenim."

Onun sesini taklit ederek cevap verdim:"Hımm düşünürüz." Ardından hiçbir şey söylemeden merdivenlere yönelip kendi katıma çıktım.

12.06

Nova İlyas'ın saçlarını okşuyor!!!!!!

Not kağıdını okumamla gözlerim o tarafa kaydı. İlyas yine uyuyordu. Nova'nın suratında kendini beğenmiş bir gülümseme vardı. İlayda şuan kıskançlık krizi geçiriyor olmalıydı. Onun saç takıntısına yeterince şahit olduğumu düşünüyordum. Birilerinin saçlarına -özellikle ince telliyse- dokunmayı veya oynamayı çok seviyordu. Nova'nın arkaya bir bakış atmasıyla ben de uyuyormuş taklidi yapmak zorunda kaldım çünkü o saniyede aklıma hiçbir şey gelmemişti. Bu kız itici olduğu kadar zekiydi de. Ya da zeki olduğunu sanıyordu.

İlyas'ın saçını okşarken aniden çekmesiyle İlayda'ya baktım. O da afallamış bir şekilde onları izliyordu. İlyas çok sakince başını kaldırdı. Nova bakışlarını onun yüzünden hiç ayırmamıştı. İlyas, saçını tutan Nova'nın elini tutup kendisinden uzaklaştırmak istediğinde Nova dudaklarını büzdü. Ya uykuda yapılacak şey mi bu? "Özür dilerim. Elimden kaçtı." Elinden kaçtıysa ben de arap olayım. "Dikkat et de bir dahakine benim elimden kaçmasın." diye mırıldandı İlyas. Nova'nın ona yürümemesini ima etmişti. Peh bu da yürümek mi? İnsan yürüdüğü kişinin saçını çeker mi? A-aslında çekebilir de yani, şöyle bir düşünürsek..."Hoca seni uyandırmamı istemişti." Omuz silkti ardından İlyas'ın kopmuş saç tellerini parmaklarını teker teker açarak onun önüne bıraktı. Ne çeşit bir manyak daha geldi bu sınıfa? Herkes manyak olmak zorunda değil!

Bu kız psikopat mı?

Psikopat değilse de kendini bir şey sanıyor.

İlayda itiraf et kız güzel. Onu sinir etmek çok eğlenceliydi.

Hiç de güzel değil. Makyaj güzeli. Çok yapay.

Kıskanıyorsun.

Hayır kıskanmıyorum.

Ama bu kızda gerçekten bir şeyler var. Önyargı da değil bu. Yaptığı hareketler akla mantığa sığmayacak türden.

Derin'le takıla takıla bozulmuş olabilir mi? Zaten bozuktu da ne bileyim...

Olabilir ama ben hiç Derin'in birinin saçını çekerek uyandırdığını görmedim. Emir dahil.

Öğretmen soruları bize yaptırdığı için aramızda dolaşıyordu bu yüzden de mesajlaşmamız sona ermişti.

12.38

Öğle teneffüsü yine aynı kadro bahçedeki ağaçların altında dolaşıyorduk. Neyse ki bu sefer yağmur yağmıyordu. Ve İlayda diğerlerine çoktan İlyas'tan hoşlandığını itiraf etmişti. Ben de derste üzerine notlaştığımız olayı anlatmıştım. "Nova çok garip bir kız değil mi sizce de?" dedi Yeşim. "Garip değil de pick me biraz. Erkeklerle ilgileniyor." Dicle sandviçinden bir ısırık aldı. "Bu kızdan hiç hoşlanmadım. Herkese yavşıyor. Havalı olduğunu sanıyor." diye ekledim ben de. "Yani, biraz öyle evet." dedi Melek zoraki bir şekilde. "Biraz mı? İlyas'a gayet de yavşıyor. Ayrıca o bahsettiğin kız onun kuzeniymiş." İlayda geçende İlyas'ın sevgilisi olup olmadığını sormuştu. Dicle de bildiği kadarıyla olduğunu söylemişti.

"Ne? Nasıl yani?"

"O kız İlyas'ın sevgilisi değil."

"İlayda, sen baya araştırmışsın bu konuyu." dedi Dicle kahkahasına engel olamadan. "Ama yine de bence pick me kızlardan hoşlanması normal. Çünkü o da pick me." diye fazla dürüst bir açıklamada bulundu Yeşim. Yeşim az yavaş ol, İlayda'nın dünyasını başına yıkacaksın. Böyle miydi o söz? Her neyse.

"İlyas mı pick me?" Yeşim'e kızacağını düşünsem de beni şaşırtmıştı. "O zaman ben de pick me oluyorum. Yarın taytla geleceğim." demesinin üzerine tekrar gülmeye başladık fakat kısa bir anlığına arkama bakmamla o yüzü görmem bir oldu. Buraya doğru geliyordu. Koyu kırmızı dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı. Bizimkileri yönlendirerek koşmalarını sağladım. "Neler oluyor?" Melek'in sorusuna kulak vermedim ve bir ağacın arkasında durduk.

"Neden kedilerimi aramıyorsun sevgili kuzişim?" Ses tam arkamdan gelmişti. Gözlerimi sinirle açıp kapattım ve yumruklarımı sıktım. Başımı hafifçe omzuma eğip yavaşça ona döndüm. "Ne var yine Vami'ciğim?" Ondan kaçmak için bu kadar aksiyon zahmetine girmiştik ve o şimdi hiçbir şey olmamış gibi karşıma geçmiş soru soruyordu.

"Kedilerimi aramıyorsun-arkamdakileri şöyle bir süzdükten sonra çoğul eki getirmeye karar verdi-uz. Dur tahmin edeyim..." İşaret parmağını yanağına doğru yasladı. Kan kırmızısı ojeleri formayla hiç uyumlu değildi. "Onlara söylemedin bile?"

"Bunun bir tuzak olduğunu düşünüyorum Vami. Seri katil şakasını sen yapıyorsan bununla bir bağlantısı olmalı. Ayrıca kedilere alerjim var. Ve sen, bu okula gitmemi pek onaylamıyorsun.-kimse bu okula gitmemi onaylamıyor.-" sonlara doğru yanımda kızlar olduğu için biraz duraksamıştım. Neden şimdi tuzak olduğunu söylemiştim ki? Tuzaksa tuzak Ama hızlı bir şekilde toparladım. "Kedilerini aramayacağım. Başına ne bela açıldığı umurumda değil." Kollarımı kavuşturdum. Zaten yeterince bela var. Ünlü iş adamının öldürülme saatinde telefonuma gelen mesaj gibi.

"Bulacaksın sevgili kuzenim. Beni buna mecbur bırakma. Tüm okul senin sırlarını öğrenmek zorunda değil. Özellikle sevgili çensen." Kızlar donmuş bir şekilde bizi izliyordu. Aralarında yemek seansına devam eden tek kişi Dicle'ydi. Isırıklarının sesini duyuyordum. "Ben senin kuklan değilim." ardından arkamı döndüm ve kızlara gülümsedim. O sırada Vami önümde belirdi ve etraf karardı. Evet, filmlerde olan o efektten yapmıştı. Hava bir anda bozuldu ve gri tonlarına büründü.

"O kedileri buluyorsun sevgili kuzişim gerisini sen düşün." İlayda'ya baktı:

"İlyas'tan hoşlandığını herkese söyleyeceğim." Sesinin daha yüksek çıkması için ellerini ağzının kenarlarına yerleştirip bağırmaya başladı. "HEY MİLLET DUYDUNUZ MU İLAYDA İLYAS'TAN HOŞLANIYOR AHAHAHAHA!" Of hayır! O korkunç kahkaha... Bahçedeki herkesin başı bize dönmüştü. İlayda her ne kadar onun ağzını kapatmaya çalıştıysa da pek başarılı olamamıştı. Bize bakanların içinde İlyas da vardı. Rahatsız edici bir şekilde sırıtıyordu. Evet, normal bir sırıtma değildi bu. Sarışın bir kız anında dibimizde bitmişti. "Hey ben onun sevgilisiyim sana ne oluyor?" Dalgalı saçları maşalanmış gibiydi.

"Y-yok öyle bir şey!" Bana döndü. "Herkes ondan hoşlandığımı öğrendi senin yüzünden!" deyip ağlamaya başladı. Kimsenin görmemesi için elleriyle yüzünü kapatmıştı. Benim ne suçum var şimdi? Alt tarafı tüm okul İlyas'tan hoşlandığını öğrendi amma abartıyor yani. Ne var ki bunda? Arkasını dönüp sınıfa yürümeye başladığı sırada Vami parmağını şıklattı. "Mesela yani." O meselayı sana yediririm Vami. Neyse ki ağzımdan kötü bir şey çıkmadan kendimi tutabilmiştim. "Vami, sen ne yaptığını sanıyorsun?" Sinirden gözüm seğirmeye başlamıştı. Hava tekrardan aydınlandı. "Şaka." diye cevaplayıp o rahatsız edici histerik kahkahasını atmaya başladı. "Başınıza gelecek en küçük şey bu sevgili kuzenim. Nasıl beğendin mi?"

"Ben de senin hoşlandığın kişiyi herkese söylerim."

"Ben popüler bir playboy'dan hoşlanmıyorum sevgili kuzenim. İstersen söyle." kıkırdamaya devam etti. "Tabi söyleyebilirsen." Tekrar parmağını şıklattı ve kayboldu. "Ben İlayda'nın yanına gidiyorum." dedim.

"E tamam biz de geliyoruz." Tek başıma gitmeme bozulmuş olmalarına anlam verememiştim.

✧✧✧

Maalesef ki Derin ve yalakaları da sınıftaydı. "İlayda neden ağlıyorsun?" diyen sesin sahibini görünce sinirlerim gerilmeye başladı. Nova, beklemeyeceğim bir şekilde onun yanına oturmuş, onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Yani alt tarafı hoşlandığı kişiyi bütün okul öğrenmiş gibi oldu ne var bunda ağlanacak? Bir kişiden hoşlanınca sonsuza kadar ondan hoşlanacağın anlamına mı geliyor? Pekala erkekler için öyle olabilir. T-tabi o bunun, kuzenimin ufak çaplı bir şakası olduğunu bilmiyordu. "İ-İlayda bir şey diyeceğim. Hepsi şakaydı. Kuzenim şaka yapmış." dedim zoraki sırıtmam eşliğinde. "Ne şakası? Kız gözlerimle gördüm diyor." dedi Nova. Sana soran oldu mu? "Yok kanka şakaydı. Valla şakaydı, sen karışma. İlayda'yla bizim aramızda." diyerekten onu kovdum ve yerine ben geçtim. "Ben de o kuzenine bir şaka yapacağım görecek o." dedi hıçkırıklarının arasından. Şaka diyorum hala ağlıyor. Yemin ederim delirtecek bu kız beni. "Sevgilisinin olması da mı şakaydı? O çakma sarışın?"

"Evet, yemin ederim şakaydı hepsi. Yok sevgilisi falan." İlayda bunun üzerine ağlamaya ara vermeye karar verdi. Ben de asıl mevzuyu açıklamaya giriştim.

"Kedilerini bulmamızı istiyor." Nova tepemde dikilirken hafifçe gülümsediğini gördüm ama bu sadece bir saniye falan sürmüştü. "Arkadaşlar!" Yenilgiyi kabul ediyordum. Yine Vami'nin kölesi olmuştum. Bir de arkadaşlarımla birlikte onun kedilerini aramamızı istiyor. "Benim kuzenim okula birkaç tane kedi getirmiş. Onları bulmamda yardım edebilecek gönüllü bir arkadaş var mıdır?" diye bağırmamla Derin arkasını dönüp dudaklarını büzerek bana bir bakış attı. "Yazık uzaylının kedisi kaybolmuş. Arkadaşlarını kaybettiği gibi bir de kedisini kaybetmiş. Tüh!" Şunun ağzının ortasına bir tane yapıştıracağım az kaldı. Arkadaşımı kaybetmem ne alaka? Öyle bir şey olmadı ki hiç. Ortaokulda sadece biraz dışlanmıştım. Ondan bahsediyor olması imkansız, ben bu sınıfta geçmişteki hayatımdan hiç söz etmemiştim. "Benim kedim değil Derin. Kuzenimin kedisi. Billie Eillish dinlemekten paslanmış kulaklarını bir bakıma götür istersen." Amacım laf sokmak değildi. Sadece biraz ayar vermek istemiştim. Umarım yanlış anlaşılıp arkadaşları arasında alay konusu olmam. "Ben yardım edebilirim istersen." dedi Nova. Bu kıza neler oluyor ya? Hani Derin'in yalakasıydı bu? Sürüden ayrılıyor mu ne? İrade kazanmış. Kollarını arkasında birleştirmiş bana sıcak bir gülümseme sunuyordu. Belki de Derin onu satmıştır? "Nasıl bir kedi tam olarak? Okulda bir sürü kedi dolaşıyor."

"Beyaz, bir tane gözü olan birkaç kedi."

"Birkaç dediğin kaç yani?"

"5."

"5'e birkaç mı dedin sen?" İlayda sonunda normal haline dönmüştü. Takıldığı şeyler her seferinde gülmeme sebep oluyordu. "E-evet yani ne var bunda? Gözünüz korkmasın diye kelime oyunu yapmıştım."

"Baya da azmış Landra ama sorun değil. Buluruz. Yeter ki şu kızı bir daha ağlatmasınlar." demesiyle hepimiz ayaklandık. Bizimkiler kapının önündeydi. Olanları izliyorlardı. Onların da yanımıza gelmesiyle gruplara ayrılarak koskoca okulun içinde Vami'nin sümsük kedilerini aramaya başladık.

13.10

Zilin çalmasıyla kedileri aramayı bırakıp resim dersliğine gitmeye koyulmuştuk.Hiçbirimiz derse geç kalmak istemezdik. Hele Vami yüzünden hiç! "Ya ben kör müyüm acaba? Okulda hiç beyaz bir kedi görmedim." dedi Melek. "Ben de görmedim valla. Bir kediyi bulmak bu kadar zor olmamalı."

"Kuzeninin şaka yapmadığına eminsin değil mi Lada?" demesiyle duraksadım. Vami şaka yapıyor olabilir miydi? Bir küfür savurdum. Gerçekten de şaka olabilirdi. Ama şaka olsa bu kadar ısrar edeceğini düşünmüyordum. "E-eğer şakaysa onu bu sefer gerçekten de öldürürüm." Resim dersliğine adım attığımızda Derin'le Nova'yı müzik açmış resim yaparken bulacağımı beklemiyordum. Hoca ve daha bir sürü kişi gelmemişti. Vay seni düzenbaz. Yardım edeceğim deyip Derin'in yanına mı koştun ha? Hemen kötü düşünmeyeyim canım. Belki de kedileri bulmuştur? "Nova kedilerden birini buldun mu hiç?" Fırçasını sudan çıkarırken yavaşça başını bana doğru çevirdi. Ancak zannettiğimin aksine soruma o değil sevgili çensem cevap vermişti. "Zavallı kedilerini bulmasına yardım ettiğini kim söyledi? Nova'mı bu işe karıştırma uzaylı. O başından beri benimle birlikte resim yapıyordu." deyip rahatsız edici bir şekilde kıkırdadı. Hayır Landra. Kötü düşünmeye devam etmelisin. Nova kim, kedi bulmak kim? "Nova, iradeni kullanarak soruma cevap verir misin? Sana sormuştum ona değil."

"Ben Derin'le buradaydım. Sana yardım edeceğimi hiç söylememiştim ki." demesiyle çıldırmamak için zor tuttum kendimi. Samimiyetsiz bir gülümseme sunup bizimkilerin yanına geçtim. Hayır yani ben anlamıyorum sen keman çalıyorsun ve sırf beni sinir etmek için mi resim dersine geliyorsun? Pes, gerçekten pes. Ben diyecek bir şey bulamıyorum.

"Enstrüman çalanlar kimlerdi?"

"Hocam ben keman çalıyorum." diye cıvıldamıştı itici yapmacık sesiyle.

"Bizim kulüpteydin sen değil mi tatlım?"

"Yok resim kulübündeyim ben hocam." derken arkadan bana bir bakış atmıştı. "Ama resitale katılabilirim. 4. sınıftan beri çalıyorum."

"Selam arkadaşlar!" diyerek içeri girdi Resim hocası. Sevgili çensem anında hocaya yalakalık yapmak için koştu: "Merhaba hocam. Yorumlarsınız diye birkaç çalışmamı getirmiştim gösterebilir miyim?" Akabinde hocanın cevap vermesine bile izin vermeden dosyasındaki kağıtları çıkartıp hocanın yanına koştu. "Hocam ben de tuvalete gidebilir miyim?" dedim. Tuvalete falan gittiğim yoktu. Vami'nin lanet kedilerini aramak durumundaydım.

13.22

"Hocam 12 dakika oldu Landra hala gelmedi. Gidip bir bakmamı ister misiniz?" diye sordu Derin. Yüzünde yine o sinsi gülümsemesi vardı. "Peki," dedi resim öğretmeni. "gidip bir bak istersen." Fakat Melek Derin'den önce atıldı ve onu, kolundan tutarak kalkmasını engelledi. "Hocam..." Endişesini bastırmaya çalışıyordu. "Ben bakarım. Derin hiç zahmet etmesin." Derin'e göz ucuyla baktı. "Hem çalışmamı bitirdim."

"İkinizden biri gitsin işte ne uzattınız!" Derin, Melek'e gülümsedi ve sertçe kolunu ondan kurtardı.

"Gerek yok, hem ben de tuvalete gireceğim." Melek'i tınlamadan ayağa kalktı.

"Ne yapmaya çalıştığını biliyorum sürtük, ama başaramayacaksın." diye fısıldadı Melek ona. Derin'in sinir bozucu gülümsemesi eşliğinde el sallamasını izledikten sonra anında telefonuna sarıldı. Neyse ki Landra'nın telefonu sessizde olmasına rağmen aramayı fark edebilmişti. "Derin tuvalete gidiyor!" diye fısıldadı. Hocanın duymaması için sınıfın en arka tarafına gitmişti. Elini sakinleşmek için alnına koydu. "Siktir." diye mırıldandı Lada. Koşmaktan nefes nefese kalmıştı. Daha hızlı koşabilmek için "Bir dakika," deyip telefonu Melek'in suratına kapattı.

13.26

Derin kapıyı çalıp gülümseyerek içeri girdi. Fakat yanında Lada yoktu. Melek ve İlayda dehşetle yutkunurken Derin onlara sırtını döndü. "Hocam," dedi yapmacık endişeli sesiyle. "Lada yok."

"Ne demek yok?" dedi resim hocası sinirli bir şekilde. Kaşlarını çatmış Derin'e bakıyordu. Fakat Melek ise Derin'in Landra'ya neden lakabıyla hitap ettiğine takılmıştı. Landra sadece yakınlarına izin veriyordu. Ya da kendini yakın hissedenlere.

"Hocam basbaya yok. Bütün kabinlere baktım yoktu." diye detayları belirtti Derin. İfadesinin oldukça ciddi olması Melek'i daha da delirtecekti. Sanki Lada'nın kaybolmasına gerçekten de üzülmüştü. Yeşim de az daha diğerleri gibi bu rolü gerçek sanacaktı. "Hah!" dedi resim hocası sinirle. "Bir bu eksikti." Elini öğrencilere doğrulttu. "Arayın şu kızı." Resim hocası normalde çok neşeli ve kibar bir bayan olmasına rağmen sinirlendiği zaman görüp görebilecek en çirkin ve kötü insana dönüşme yeteneğine sahipti. İlayda arama tuşuna bastı. Bir yandan da gelişmeleri hocaya haber veriyordu.

"Çalıyor." diye mırıldandı. Birkaç saniye sonra telesekreterin çıkmasıyla umutsuzca telefonu kapattı. Bu sırada Melek ve Dicle, Derin'in masasına sandalye çekmiş onu sıkıştırmakla meşguldü. "Ne yaptın kıza, ha?" diye sordu Dicle. "Kimse benim uzaylıma zarar veremez!" diye araya girdi Dilara. "Ben bir şey yapmadım. Her şeyi benden biliyorsunuz. Tuvalete gittim yoktu. Ne var yani doğruları söylememde?"

"Hocam ben bakayım mı bir Lada'ya?" diye araya girdi Dilara. Ama Dicle ani bir hareketle onu geri oturttu. "Otur gerizekalı. Sen kaybolursun okulda, bir de seninle uğraşamam."

"Biriniz gitsin baksın bir daha."

"Tamam hocam ben giderim." dedi Dicle. İçlerindeki en aklı başında kişi oydu. Derin ona sırıtırken Dicle kapıyı çarptı ve kayboldu. "Seni burada gebertmemizi mi istiyorsun?" dedi Yeşim dişlerinin arasından. Normalde pek konuşkan biri olmadığı için ağzından bu tehdit cümlesinin çıkmasına kendi de şaşırmıştı. Derin ona küçümseyici bir bakış attı.

"Sen mi geberteceksin beni pısırık?" Rahatsız edici gülümsemesini takındı. "Zaten tuvalete gitmemişti ki neyine şaşırıyorsunuz?"

"Tuvaletteydi Derin! Şimdi itiraf et ve bu iş daha fazla uzamasın. Ona bir şey yaptıysan illa söyleyecek." diye diretti Melek. O sırada Nova'nın "Bok söyler." dediğini ne yazık ki kimse duymamıştı. "Bu hikayede yanan her şekilde sen olacaksın." diye de ekledi İlayda.

"Derin harbiden ne yaptın söyle. Burada biz bizeyiz." Dilara rahatlığıyla herkesi sinir etmeyi başarmıştı. Bu kız beni delirtecek, diye düşündü Yeşim.

"Elektrik verip bayılttım sonra da tuvalette önceden sözleştiğim arkadaşımla buluşup Landra'yı ona verdim. O da dışarı çıkarttı. Ondan sonra o sırada klip çeken bir arkadaşım devraldı ve o da tuvalete gitmek bahanesiyle Landra'nın bedenini okuldan dışarı götürdü. Yani ormana. Sonrasını biliyorsunuz zaten. AHAHAHAHAHA!" diye anırarak güleceğini kimse beklemiyordu. Melek ve Yeşim irkilerek geriye doğru gitmişlerdi. Derin'in kahkahalarına Nova'nınkiler de eklenince iyice dayanılmaz bir hal alıyordu. Dilara ilk defa gülmüyordu.

Melek'in "Seni adi pislik!" diyerek Derin'in yakasına yapışmasıyla hocanın söylenmesi bir oldu. "Kızlar biraz daha sessiz güler misiniz?" Melek utanarak Derin'i bırakmak zorunda kaldı.

"T-tabi hocam."

"Derin sana inanamıyorum! Bunu neden yaptın!" diye sordu İlayda dehşetle. "Amma da safsınız ha." diye göz devirdi Derin. "Kendimi Lada'nın yerine koyunca işi gerçekten de zormuş sizin gibi salaklarla uğraşıyor."

"Bana bak!" Melek onun yakasını tuttu. Derin bakışlarını yavaşça ona çevirdi.

"Baktım, söyle." dedi tehlikeli sakin sesiyle.

"Son kez soruyorum Lada nerede?"

"Ne yapacaksın küçük cadı?" Melek dişlerini sıkarak yerine geri oturdu ve Dicle'yi aradı. "Alo, Dicle buldun mu Lada'yı?"

"Hayır, tuvalete baktım şimdi koridorlara bakıyorum."

"Dövelim mi bu kızı?"

"Bilmiyorum ki of. Kapattım ben." Melek bir iç çekip masadakilere bir bakış attı. "Hocam Dicle de bulamamış Lada'yı. Bir şey mi oldu acaba?"

"Ya da okuldan mı kaçtı?" diye ekledi Derin. "Şimdi anlaşıldı niyetin." diye mırıldandı Yeşim. Tam o sırada kapı gıcırdayarak açıldı. Melek ve İlayda umutla kapıya baktı. Gelen kişi Lada'ydı. İlayda koşa koşa onun yanına gitti ve sarılmaya çalıştı fakat Lada ona soğuk bir şekilde karşılık verdi. Derin ise bozulmak yerine hala gülümsüyordu. "Haspinallah! Sanırsın yüz yıldır kayıp." diye söylendi resim hocası ardından Lada'ya döndü. "Evladım kaç saattir neredesin sen?"

"H-hocam sanırım Derin yanlış tuvalete gitmiş. Biraz hastaydım da midem bulanıyordu. Alt kattaki dolu diye üst kattakine gittim." diye profesyonel bir yalan kıvırdı Lada. İşin aslının bununla uzaktan yakından alakası olmasa da epey inandırıcıydı. Resim hocası hiç sorgulamadan bu yalana inanmayı tercih etti. "Geçmiş olsun çocuğum. Geç şöyle. İyi misin şuan?"

"E-evet, iyiyim hocam." deyip İlayda'yla birlikte Derin'in masasına doğru ilerlediler. "Lideriniz geldi diye kendinizi bir bok sanmaya başlayacaksınız şimdi. Hiç çekilmez." diye mırıldandı Derin.

"Lada ne olduğunu anlat çabuk! Ne yaptı bu piç sana?"

13.53

"Landra sana bu teneffüs yardım edebilirim istersen." Ben yer miyim? Şu gözlere bir bakın yer mi bu gözler? Yemez. "O zaman..." Düşünür taklidi yaptım. "İkişerli gruplara ayrılıp arayalım." dememle Nova'nın gülüşünün hafifçe solduğunu gördüm.

"Olur. Biz Yeşim'le birlikte arayalım. Melek'le Dicle arasın siz de birlikte arayın." dedi İlayda. Hepimiz onayladıktan sonra daha önce bakmadığımızı düşündüğümüz yerlere gittik. Vami'nin lanet kedileri sanki yer yarılıp da içine girmişti. Yoktu yoktu yoktu!

"Derin'e fazla mı güveniyorsun sanki?" dedim merdivenlerden inerken. Amacım onu bizim tarafa çekemesem de Derin'den kurtarmaktı. "Daha yeni tanıştın sonuçta. Birkaç hafta oldu tanışalı."

"Seninle de tanışalı birkaç hafta oldu Landra. Sana mı güvenmemi istiyorsun?"

"Hayır sadece Derin'in pek de iyi biri olmadığını düşünüyorum. Yine de sen bilirsin."

"Benim kimseye güvendiğim yok zaten Landra." derken bana bakıp gülümsüyordu. "Sadece yalnız kalmamak için kendime arkadaş buldum." Yalaka köpek. Derin kesin bu lafları önceden bir kağıda yazıp eline tutuşturmuştur. Ben zaten senin birine güvenmeni umursuyor değilim. Sadece benim hakkımda atılan iftiralara inanmanı istemiyordum ama sen bilirsin Novacık. Benim nefretimi inan kazanmak istemezsin. "Peki, sen bilirsin." dedim ve konuşmamızı sonlandırdım. Vami'nin kayıp kedilerini bulamadığımız için onun yanına gitmeye karar verdim ve Nova'ya el sallayıp onu orada yalnız bıraktım. Hep o benim sınıfıma gelecek değildi ya? Biraz da biz kuzenimizi rahatsız edici ziyaretlere boğalım. "Ne halt ediyorsun Vami?"

"Ya sen ne kaba bir kuzensin böyle! Ne halt ediyorsun ne ya? Merhaba dersin." diye tersledi beni. "Bize işini yıktığın gibi kendin burada oturup telefona bakamazsın Vami!" Oh paşama bak ya. Kebap. Yayılmış sırasında hanımefendi telefonuyla oynuyor. Kolundan tutup onu kaldırdım. "Lanet kedilerin hiçbir yerde yok. Her tarafa baktım. Bakmadığım bir öğrencilerin kıyafetleri kaldı yani."

"Ee ne güzel işte! Benim sayemde okula saldırı olsa nereye saklanacağını öğrenmiş oldun. İşte böyle de faydalı bir kuzenim." Ben ne diyorum bu salak ne diyor?

"Hem belki bana şaka yapıyorsun nereden bileceğim?"

"Of o salak İlayda sokuyor aklına bunları değil mi?"

"Hayır, Vami. Bana şaka yapmadığını derhal kanıtlamazsan kedilerini hiçbir şekilde aramayacağım ve ne halin varsa göreceksin." Çünkü bu kadar aramaya rağmen en az bir tanesini bulmuş olmamız gerekiyordu. Sabahın köründen beri bunak kedileri arıyorduk. Ya da birileri onları alıp dışarıda satmaya karar vermişti. "Pekala," deyip derin bir nefes aldı ve sabah arkadaşlarıyla okulda çektiği videoyu gösterdi. Videoda kediler ve vardı.

"Merhaba sevgili kuzenim! Bu videoyu illa göreceksin."

Yuh anasının nikahı artık bu kadar da bilemez. "Vami sen kedilerini bilerek mi kaybettin?"

"Bilerek kaybetmek, kaybetmek olmuyor sevgili kuzişim." dedi gülümseyerek. Anlamıştım işte. Oyundu bu. Bir planı vardı. "Sadece bu videoyu senin için çekmiştim. Plan falan değildi. Beni daha fazla delirtmeden aramaya devam et." derken arkamdan birinin omzuma dokunmasıyla hışımla arkamı döndüm. Kimi beklediğimi ben de bilmiyorum ama böyle bir konuşma yaparken yakalanmak panik olmama sebep olmuştu. Gelen Nova'ydı.

"Landra," Dudaklarını büzdü. İfadeleri gerçekten de samimi gibi duruyordu. Anlaşılan onu Derin batağından biraz da olsa kurtarabilmiştim. Elindeki şeyi yukarı kaldırdı.

"Bu tasma kedilerden birine mi ait?" derken Vami kulağıma bir şey fısıldamıştı. "Aferin sevgili kuzişim. Köleni bulmuşsun böyle devam!" Çıngıraklı simsiyah bir kedi tasmasını gösteriyordu. Vami sanki az önce Nova'ya köle dememiş gibi "Ah evet! Tarçın'ın tasması bu."

"Beyaz kediye Tarçın ismi mi koydun yani?" Tek kaşımı kaldırdım. "E-evet?" diye yanıtladı beni sorar gibi. Bu konuşmayı Nova duymamıştı. Benim sorumu kestirip attığı gibi Nova'ya döndü.

"Onu bulmama yardım ettiğin için çok teşekkür ederim Nova." Kızın adını nereden biliyor bu? Gerçi bu karıdan her şey beklenir. "Rica ederim. Hayvanlar konusunda çok hassasım fakat hala bir iz bulamadık. Elimizde sadece bu var." dedi Nova üzüntülü ve içten sesiyle. "İsterseniz okul çıkışı vaktiniz varsa kalıp birlikte arayalım. Hem bende okulun krokisi de var. (Okulun krokisi sende ne arıyor?) Bakmadığımız yerleri işaretleriz." diye bir fikir sundu. Vami için kalmak istemiyordum fakat bana attığı delici kaçamak bakışla kabul etmek zorunda kaldım ve sınıflarımıza döndük.

14.45

Son teneffüs de Nova bize yardım etmek istemişti. Açıkçası bu durum içimde biraz şüphe uyandırmıştı ama Nova bize yardım ederek eline ne geçirebilirdi ki? Teneffüsün 6 dakikası boyunca tüm okulu turlamıştık fakat sınıfa geldiğimde yine çok ilginç bir manzarayla karşılaşmıştım. Nova olduğu yerde oturuyor ve dik dik bana bakıyordu. Sınıftan içeri girmemle hafifçe gülümsemeye başladı ve ona yaklaştıkça gülümsemesi arttı. "Nova bir şey soracağım." dedim. "Madem bize yardım etmek istiyorsun o zaman neden hiçbir şey yapmadan yerinde oturuyorsun? Bize yardım etmek zorunda değilsin. Sadece dürüst olmanı istiyorum. Etmeyeceksen sorma ve bir şey deme. Kimse başına silah dayayıp sana bu görevi yaptırmak istemiyor." Konuşmamın etkisiyle dudaklarını serbest bıraktı. "Ben bir şey demedim ki Landra. Sanırım hayal falan görmüşsün. Bu teneffüs yardım edeceğime dair hiçbir şey söylemedim. Çıkışta arayalım demiştim ne çabuk unuttun?" Bu kız beni delirtecek! Allahım sabır ver. "Peki," dedim başımı yana yatırarak. Elimi masasından çektim. "Öyle olsun." Kendi sırama doğru ilerlemeye başladım. Bu kız gerçekten dengesizin tekiydi.

15.40

Bahçenin ortasında tören yaptığımız alanda onu izliyorduk. Elindeki renkli tebeşirle yere mükemmel bir daire çiziyordu. Vami ise kollarını kavuşturmuş ne zaman bitecek diye bekliyordu. Daireyi çizdikten sonra yanında duran sandalyeyi aldı ve çemberin ortasına koydu. "N-nova napıyorsun?" dedim. Bunun kedileri ortaya çekmeye yarayan bir çeşit ritüel olduğunu söylemişti fakat dairenin içine sandalye koyma kısmı ritüelde geçmiyor gibiydi.

"NOVA!" diye seslendim fakat beni duymuyordu. Yakınlaşmak istesem de laf eder diye çekinmiştim. Cebinden bir kibrit kutusu çıkarttı. Kibriti yakıp çemberin geçtiği çizgiye dokundurduktan sonra sandalyeye geçip oturdu. Doğrudan bize bakıyordu. "Of ne salak bu kız ya?" diye söylenmelerini duyuyordum Vami'nin. Bence salak değil aksine bir şeyler planlıyor gibi. Bu sırıtma hiç normal değildi çünkü. Bacak bacak üstüne attığında kısacık eteğine rağmen hiçbir yeri görünmüyordu. Sandalyeye yasladığı sırt çantasını yokladı ve bize bakarken yavaş yavaş çantasının fermuarını açtı. Biz onu izlerken çantasını açıp içinden dört tane yavru kediyi çıkarttı ve bir tanesini kucağına alıp okşamaya başladı. Nova daha ilk dakikadan gol atma. Ne olur atma. Atacaksan kaleye denk getirme okuyucuya at ya. "Söylediğim gibi kedilerinizi buldum." dedi kendini beğenmiş bir tavırla. "Ben sözümü tutarım." Kimsenin böyle bir iddiası yoktu ama sen bilirsin.

"Biz uzaylıyız Nova ne planlıyorsan işe yaramayacak." dedim sakin bir sesle ve annemi aradım. "Tabi telefon çekiyorsa." diye yarım kalan cümlemi tamamladı Nova gülerek. Telefonu şaşkınlıkla kulağımdan indirdim.

"Dikkat et de kendini yakma." dedim.

"Merak etme ben böyle iyiyim. Asıl siz ne yapacağınızı düşündünüz mü?" Ellerini birleştirip sırayla parmaklarını birbirine dokundurmaya başlamıştı. "Ne demek ne yapacağımızı düşündük mü?" Vami başını omzuna yatırdı. Nova'yı o kadar küçümsüyordu ki telefonuyla ilgilenmekten ona doğru düzgün kulak vermemişti.

"Bir planın var mı sevgili kuzenim?" diye fısıldadım kulağına. "Aslında vardı ama bu kediler çok önemli sevgili kuzenim," diye soğuk bir sesle başlayan konuşması "Bu sefer HEPSİ SENİN SUÇUN! KEDİLERİN KAYBOLDUĞUNU BÜTÜN SINIFA SÖYLEDİN!" diye patlamalı bir şekilde bitmişti.

"Ben nereden bileyim?" diye kendimi savundum.

"Zayıf noktamızı ifşa ettin. Hiçbir şey yapamayız." diye tısladı Vami. Beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Nova'ya döndüm. "Uzaylı mısın sen?"

"Ne alaka?" dedi uzatarak ardından küçük bir kahkaha patlattı. "Sadece çok fazla kibirlenmemenizi göstermek istemiştim. Uzaylı olmanız herkesi yenebileceğiniz anlamına gelmiyor. Bununla hava atmamalısınız." Sen kimsin bize ders veriyorsun? Sadece bilsinler diye uzaylı olduğumu söylemiştim!

"Bununla hava falan atmıyorum Nova. Beni nerenle gözlemlediğini bilmiyorum ama arkamdan psikopat ya da şeytan gibi salak saçma lakaplar takmanızı istemediğim için açık açık söylemiştim." Ses tonum gittikçe yükseliyordu. "Hı hım, kesin öyledir." dedi kinayeyle ardından gülümsemeye devam etti. Vami'yle birkaç saniye bakıştıktan sonra konuştum.

"Ne istiyorsun?"

"Bir şey istemiyorum." Omuz silkti. "Kedilerinizi öldüreceğim." Şuan o yapılı tırnaklarını parçalamak istiyordum.

"O kediyi öldürürsen seni beş bin parçaya ayırırım çakma şeytan!" diye bağırdı Vami. Her zaman soğukkanlılığını koruyan seri katilin ilk defa bu kadar sinirlendiğini görüyordum. Benim için bile bu kadar sinirlenmemişti. Gururum kırılıyor. Kolundan tutup onu bana döndürdüm. "Ne yapacağız Vami? Hiçbir şey çekmiyor." diye fısıldadım Nova'nın duymamasını umarak. "Bu bir talihsizlik mi yoksa Nova mı yapıyor?" Bir ona bir Nova'ya bakıyordum.

"Minik kedicikler sizi bekliyor." dedi yalandan üzüntülü bir ifadeyle ardından kedinin başını parmak uçlarıyla okşadı. Dikkatimizi çekmek için normal konuşmasından daha yüksek bir sesle konuşmuştu. "Tabi onları alabilirseniz. Aksi takdirde çok yazık olacak."

"Vami bu kedi bu kadar önemli mi?" dedim. Kedileri almak istemezsek hiçbir şey olmayacaktı tahminimce. Ters psikoloji. Bir kedilere bir Vami'nin yüzüne bakıyordum. Bu karı bizimle oyun oynamak istiyordu. Ama sorun şu ki ben oyunlara açık değildim.

16.00

"Hiç mi yolu yok yani kurtarmak için?"

"Zaman daralıyor. Tik tak."

"Ne yapmamızı istiyorsun?"

"Ben sizi tehdit etmiyorum siz bir şey yapmak istiyorsunuz. Sonra da beni tehdit etti diye suçlamayın." dedi sakin bir ses tonuyla.

"Tamam suçlamayacağız. Ne yapmamız gerektiğini söyle." dediğim sırada Vami'nin göz devirdiğini gördüm. Kollarını birbirine kenetlemişti. "İkinci dakikadan sonra baymaya başlıyor."

"Ney?" dedim. Biz burada onun mal kedilerini kurtarmaya çalışıyoruz hanımefendi öf çekiyor. "Yenilmiş rolü yapmak." Biliyordum! Vami'nin o küçük cebinde bizi kurtaracak bir şey mutlaka vardır. Nova başını iki yana salladı ve tek kelime etmeden kedileri ateşe attı. Evet, gözünü kırpmadan vahşice kedileri ateşe attı. "NE YAPTIĞINI SANIYORSUN SEN!" diye bağırdık aynanda. "K-kedilerim!" diye inledi Vami. Hafifçe dizlerini kırmış kambur duruyordu. O sırada aniden yağmur bastırmaya başladı ve Nova'nın yaktığı ateş adım adım söndü. Ağır adımlarla bize doğru gelirken Vami ona saldırmak için koşmaya başlamıştı. Elindeki orta boy bıçağı görebiliyordum. Nova korkuyla Vami'den kurtulmak için zıt yönde koşmaya başladı. Ben de onları izlerken daha fazla ıslanmamak için şemsiyemi açtım.

Nova binanın içine girmişti. Hızlı adımlarla o tarafa yöneldiğimde Vami'nin yankılı sesini işitebiliyordum.

"Seni geberteceğim! Gel buraya! A..."

Nova önümden geçtiğinde Vami'yle arasında az bir mesafe kalmıştı. Vami cebinden çıkarttığı başka bir bıçağı ona fırlattığında Nova bir çığlık attı ve zikzak çizerek rastgele yerlere koştu. Yine görüş açımdan çıkmışlardı. Koridorda bana doğru koşan Matematik öğretmenini gördüm. Sağ yanımdan ise bir tane temizlik görevlisi koşuyordu. "Evladım ne oluyor burada!" diye bağırdı matematikçi bana doğru. Sesinden birkaç saniye sonra kendisi de yanıma ulaştı. "Hocam, Nova kuzenimin kedilerini öldürmüş. Kuzenim de intikam almak için onu öldürecek." diye bir çırpıda her şeyi açıkladım. Matematik öğretmeninin ağzı açık kalmıştı. "Ne!" dedi temizlik görevlisiyle aynanda. "Çığlık atıp duran kız o muydu?" diyen görevlinin lafını matematik öğretmeni kesti. "N-neyle öldürecek?"

"Bıçakla."

"NE! DALGA MI GEÇİYORSUN SEN!" deyip seslerin geldiği yöne doğru koşmaya başladı ama ne yazık ki çelmeme takılıp düşmüştü. Temizlik görevlisi de temizlediği yere bastığı için yüz üstü kapaklanmıştı. "Çok üzgünüm ama bunu durdurmanıza izin veremem." diye fısıldadım ve Vami'nin çantasından arakladığım (Nova'nın üzerine atılırken çantasını ben taşımak zorunda kalmıştım.) spreyi havaya sıktım. Kendi burnumu kapatmıştım. "Şurada iki kaşarın birbirini pataklamasını izleyeceğim, bunu mahvetmenize izin veremem." Daha doğrusu Vami'nin Nova'yı pataklamasını. Sesi duyan başka öğretmen ve öğrenciler de olduğu için gördüğüm herkese sprey sıkıyordum. Neyse ki bir saat boyunca nefesimi tutabiliyorum. Vami'yle Nova tekrar önümden geçti. İkisinin de yüzü kıpkırmızı olmuştu. Vami çoktan onun örgülerinden birini yakalamıştı. Nova dengesini kaybederek Vami'nin önüne çakıldığında Vami onu itekleyerek duvarla kendi arasına sıkıştırdı. Nova ağlamaya başlamıştı. Ya da daha önce de ağlıyordu çünkü o hızla önümden geçerlerken yüzündeki ufak ayrıntılara dikkat edememiştim. "Özür dilerim. Lütfen beni öldürme." diye yalvarmaya başladı. Ulan gerizekalı o zaman niye bizim masum kedilerimizi ateşe attın ha? Kuzenimin katil olduğu tipinden anlaşılıyor. "Benden ne istiyorsun?" dedi Vami dişlerinin arasından. "Bir şey istemiyorum. Lütfen öldürme beni."

"Kedilerimi neden öldürdün?"

"Ben kedini falan öldürmedim nolur bırak beni! Ben sınıfta, yarım kalan resmimi tamamlıyordum nasıl senin kedilerini öldürebilirim ki? Ben masum bir kızım ne istiyorsun benden?" Yalancıya bak sen? Vay piç. "Ne saçmalıyorsun be? Bende bu taktikler işe yarar mı?"

"Sende değil ama onda yarar." diye sadece Vami'yle benim duyabileceğim bir tonda fısıldadığını duydum ardından kendini paralayarak ağlamaya devam etti. Son söylediğiyle bakışlarım etrafta dolanmaya başladı ve tam o sırada kadrajıma Vami'nin etkilendiği o siyah saçlı çocuk girdi. Burada ne işi vardı onun? Kursa falan kaldığını hatırlamıyordum. Hatta mümkün olduğunca en erken eve gitmek isteyen kişi oydu. Vami'nin Nova'ya doğrulttuğu bıçağı gördüğü anda koşarak yanımıza geldi. Yanımıza gelirken Nova "İmdat! Yardım edin!" diye bağırmayı kesmemişti.

"Hey noluyor burada?" Vami yutkunarak hızla geri çekildi. "Az önce olanları görmedin sanırım?" Dedi ama utançtan sesi biraz kısık çıkmıştı. Bıçağı hala indirmemişti. Başparmağı metal kısımda geziniyordu. Elleri mi titriyor onun? "Bu kız beni öldürmeye çalıştı!" dedi Nova hıçkırıklarının arasından. Hemen ispiyonla. Sanki Emir senin hayatını kurtarabilecek de. Onu yere sermem iki saniyemi almaz. "Öldürmek gibi bir niyetim yoktu. Ama hayvanları birazcık seviyorsan ölmeyi hak ediyor çünkü az önce 5 tane yavru kediyi sebepsizce ateşe atıp yanmalarını izledi. Böyle bir vahşete sessiz mi kalacaksın?" Vami lütfen böyle hassas konulardan destek alma. Gözünün önünde bir köpeği öldürseler umurunda olmaz.

"Uyduruyor Emir. Şizofrenmiş zaten." Bana baktı. "Lada söylemişti." Bu ayrıntıya ne gerek vardı şimdi? "Sınıfındakilerle benim dedikodumu mu yapıyorsun sevgili kuzişim?" diye sordu Vami yavaşça başını bana çevirirken. Sesinde tehlikeli bir tını vardı. Bana sökmez. Omuz silktim. "Ne var yani değil misin?"

"Bunu sonra konuşacağız." diye fısıldadı. "Yanımda sen de vardın ve bu karı her şeyi gözünün önünde yaptı."

"Olabilir." Ben tarafsızım. Sonuç olarak kediler benim değil. Kedilerin öldürülmesi çok kötü bir şey ama burada benim yapabileceğim bir şey yok. Olay o kadar hızlı ve ani gelişmişti ki elimizde hiç kanıt yoktu. Dolayısıyla da Nova'yı hapse attıramazdık. Ona zarar verirsek olan bize olacak. En iyisi hiçbir şey olmamış gibi davranmak. Vami içten içe sinirden köpürse de bana sadece delici ve anlamsız (aslında anlamsız değildi, ben anlayamamıştım.) birkaç bakış atarak kendini yatıştırmaya çalıştı ve sakince Emir'e döndü.

"Sevgili kuzişim gözlerinle görmedin mi? Söylesene." Sesi sinirden ziyade kırılmış gibi çıkmıştı. "Bilmem ki." İkisini de sevmiyorum açıkçası. "Birbirinizi yiyin umurumda değil." Dedim ve arkamı döndüm. "Seni adi." Diye mırıldandı Vami. Çıkışa yöneldiğim sırada olanları merak ettiğimi fark ettim ve geri dönüp uzaktan onları izlemeye başladım. "Neyse ki olanları videoya çekmiştim." dedi Vami bilmiş bir tavırla. Telefonunu çıkartıp videoyu Emir'e göstereceği sırada telefonu kapandı. Vami sinirle telefonunu bana doğru fırlattı ve ikiye ayrılmasını sağladı. "KEDİMİ ÖLDÜRDÜ."

"Emir yemin ederim öyle bir şey yapmadım. Ben neden tanımadığım bir kızın kedisini öldüreyim ki?" Aynı soruyu asıl bizim sormamız gerekiyordu. Nova Emir'in arkasına geçmişti. Emir ona baktığında, bize bakarkenki sinsi sırıtışı saniyeler içinde siliniyor yerini mağdur acınası kız ifadesi alıyordu. En çok da buna sinir oluyordum. Rol yapacaksan tam yapacaksın. Yani bize de gerçek yüzünü göstermeyeceksin.

"Lütfen kızı rahat bırakır mısın? Hayal görmüşsün herhalde. Kim senin kedini niye öldürsün? Hem de ateşe atarak? Fanteziye bak. Ateşe atmış." Emir bazı şeylere inanmalısın.

"Öldürdü diyorum. Gelin benimle bahçeye." Emir'i kolundan çekiştirerek kapının önüne götürdü. Ben de merakla onları takip etmiştim. Nova işini temiz yapmıştı anlaşılan çünkü ortada hiçbir şey yoktu. Ateş yakıldığına dair bir iz bile yoktu. Bu da demek oluyor ki okulda Nova'ya yardım eden biri daha var. "Seni gerçekten geberteceğim pislik!" dedi Vami dişlerinin arasından. "Emir bak işte hiçbir şey yok. Beni boşu boşuna öldürmeye çalışıyor. Korkuyorum." Nova o kadar gerçekçi rol yapıyordu ki mağdur olduğuna az kalsın ben de inanacaktım.

"Derinciğim!" diye bağırdım binanın içerisine doğru. Ondan başka kimse bu kıza yardım etmiş olamazdı çünkü içten içe Derin'in de uzaylılarla bir ilgisi olduğunu düşünmeye başlamıştım. Bilmemesi gereken bazı şeyleri biliyordu. "Saklanmanı gerektirecek bir şey yok. Olacakları en az benim kadar merak ettiğini biliyorum. Gel hadi." diye onu kışkırttım. Ama sesime cevap veren olmadı. "Ne saçmalıyorsun?" dedi Nova bana. Hala Emir'in kolunu tutuyordu. "Eh cinayet mahallini temizlemek için bir yardımcı tutmuş olman lazım." Başımı omzuma düşürüp onun gibi gülümsedim.

"Yemin ederim öyle bir şey olmadı. Yardımcı tutsam da yeri yaktığım için mutlaka iz kalırdı. Nolur rahat bırakın beni!" Omuzlarımı indirip kaldırdım. "Ben bir şey yapmadım ki." Vami sinirle bıçağını Nova'ya saplamaya çalışsa da Emir ondan beklemediğim bir hareketle Vami'nin kolundan tutup onu engelledi. "Bu ikinizin de yanına kalmayacak." diye mırıldandı Vami ve sinirini bir kenara bırakıp yanıma koştu. Yanıma ulaştığında elindeki bıçağı Nova'ya fırlattı ve bıçak Nova'nın karnına isabet etti. Çok da güçlü atmamıştı ama Nova'nın karnı saniyeler içinde feci bir şekilde kanamaya başlamıştı. Emir ona dehşet ifadesiyle bakıyordu. "Napıyorsun!"

"İşimi. Masum kedilerimi öldürdüğünü söylemiştim." Emir normal bir insanın yapacağı gibi ambulansı arayacağı sırada Vami ona elektrik verdi ve yere yığılmak zorunda kaldı. "Hadi gidelim."

"İyi de gerizekalı, Emir uyandığında ambulansı aramayacak mı zannediyorsun? Ayrıca herkes o ikisini merak edecek ve polise haber verecekler."

"O kısmı ben hallettim."

"Nova'yı öldürecek misin? Yarın öğretmenler geldiğinde buradaki kan gölünü görürlerse ne olacak?"

"Orasını da hallettim. Kedilerimi öldürenin de ölmesi gerekiyor. Hem de kedilerim gibi acı çekerek." Bütün soruları boşuna soruyordum çünkü Vami zaten cinayet işledikten sonra neler olacağını hesaplıyordu. "Sen öyle diyorsan öyledir Vami. Hadi gidelim." Vami'nin yaptığı şeyin son halini görmek için arkama baktım. Nova'nın bedeni kaskatı kesilmiş, gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Vami'nin gerçekten onu bıçaklayacağını beklemiyordu sanırım. Vami'ye döndüm. "Sanırım artık Emir'den hoşlanmıyorsun?"

"Hayır hoşlanıyorum, sadece bazı şeyleri anlaması gerekiyordu sevgili kuzişim. Dersini verdim."

"Ders demek elektrik mi demek Vami?"

"Evet." Peki, sen öyle diyorsan öyledir sevgili kuzenim. Çıkışa doğru yürürken son bir kez arkasına baktı. "Görüşürüz canlarım."

 

Loading...
0%