Yeni Üyelik
5.
Bölüm

TARTIŞMA

@ruya.m

"Ortada bir şeyler dönüyor Vami. Çok huzursuz hissediyorum." Vami kedileri için soğukkanlı davranmaya çalışsa da içten içe üzüldüğünü görebiliyordum. Hatta makyajının biraz akmış olmasından benden gizli odasında ağladığını anlamıştım. Ama yapabileceğimiz bir şey yoktu. Giden geri gelmez. Vami uzun yıllar sonra ilk kez ağlarken görmüştüm. Hatta bir dakika, ben Vami'yi hiç ağlarken görmüş müydüm? Benim yanımda her zaman şuanki olduğu gibi maskesini takıyordu. Annesinin yanında bile o maskeyi çıkardığını düşünmüyordum. Annesi onun böyle pis işlerle uğraştığını bilmiyordu. Halam da babam gibi Naily olduğu için sürekli evren dışına kaçırılıyordu. Zaman farkından dolayı onun da geri dönmesi uzun sürüyordu. Teyzemler biraz da Vami'ye acıdığı için onu hep el üstünde tuttuklarını düşünüyordum. Vami'nin babası da evde pek bulunmadığından Vami hep yalnız kalıyordu.

Kuzenimin kafasını o sahneden uzaklaştırmak için onun bilgisi olduğunu düşündüğüm konuyu öne sürecektim.

"Sen her zaman huzursuzsun. Bir şey olduğu yok. Biri sana şaka yapıyor işte. Öldü o adam."

"Vami ben bunu biraz araştırdım ve öldüğüne dair hiçbir kanıt yok. Hapishaneden kaçmış diye gözüküyor. Babam da öyle dedi zaten."

"Bir trimonun ömrü ortalama 75 yıldır ve bu da demek oluyor ki yaşasa bile kahvehanede okey oynamakla meşguldür."

"Dondurulduğunu unutuyorsun. Ayrıca sadece bu da değil hükümet bu adamın yaşadığını saklamaya çalışıyor. Bana mesaj geldiği gün Aktuğ Parlar öldü ya?"

"Evet? Olabilir yani. Tesadüf."

"Değil işte. Bir sürü haber kanalına baktım, hiçbiri geri döndüm yazısını göstermedi. Üstünkörü geçtiler cinayet diye." Kuzenimin bu konudaki kayıtsızlığına şahit olduktan sonra başka bir konuya yönelme kararı aldım. "Her neyse o değil de Derin niye bana anlamsız şeyler söyleyip duruyor ve benimle uğraşıyor? Ha bir de okuldan attırmaya çalışıyor."

"Çünkü Derin'in sorunları var. Sana takmış bunda garip bir şey yok. Takılmayacak gibi değilsin." Demesiyle kaşlarımı çattım. Ne demek takılmayacak gibi değilim?

"Hadi onu geçtim kimse benim bu okulda okumamı istemiyor ama diğer sınıflara niye benimle ilgili garip dedikodular yayıyor?"

"Yalan makinesine bağlayalım istersen?"

"A bak o olur."

"Emir'i bana ayarlarsan yaparız."

"Onu asla yapmayacağım. Sınıf arkadaşlarımın senin gibi biriyle aşk yaşamasını bırak tanışmasını bile istemiyorum." Kollarımı kavuşturmuş yukarıdan onu izliyordum. Bana göre fazla kısaydı.

"Yaaa sevgili kuzişim beni üzüyorsun! Ben çok kötü biri miyim?" Dudaklarını büzüp başını eğdi. "Mafyasın, upirsin, melezsin daha ne olabilir?" Kendisine melez denilmesinden nefret ettiği için her seferinde bu kelimeyi vurguluyordum. O bir uzaylı ve upir karışımıydı. "Mafya değili-" demesiyle masada duran telefonunun çığlık seslerinin remiksiyle çaldığını fark ettim. Korkunç bir müzikti. Hatta müzik bile denemezdi. Vami koştura koştura telefonunu açtı.

Arayan kişi Dişli Uruç (8 numara) diye biriydi bu da az önceki söylediğimi kanıtlıyordu. "Efendim?" Karşıdaki adam bir şeyler söyledi ama anlayamadım. "NE DEMEK RAHAT DURMUYOR!" diye kükredi Vami. Onun hiç bu şekilde bağıracağını beklemiyordum. "Kaçırdığın kişiyi serbest bırakırsan Emir'le ufak bir şansın olabilir." dedim. Aramayı kısa bir süreliğine sessize aldı. "Birilerinin bu işi yapması lazım sevgili kuzenim." deyip bana o iğrenç öpücüklerinden yolladı. "Sen bilirsin." dedim. "Üzgünüm kuzişim bu Naily'yi kaçıramam. Çok güzel bir gücü var."

"Neymiş o?"

"Zehir üretiyor."

"Vay! Vami ciddi misin? Dışarıda da hiç zehir satılmıyordu."

"Öyle bir zehir değil. Öldürücü bir etkisi yok. Esirler için. Tenine değdiği anda istediğimiz bütün bilgileri öğrenebiliriz." Savaşta mıyız Allah aşkına ne esirinden bahsediyor bu kız? Ah bir dakika tam Derin'e göre bu şey.

"Bunun için yalan makinesi veya doğruluk büyüsü olduğunu sanıyordum?" Başımı omzuma eğdim. "Yalan makinesini kıralı çok oluyor sevgili kuzişim. Doğruluk büyüsü de çok maliyetli, laneti de öyle. Ayrıca değdiği kişiyi geçici bir süre felç ediyor ve çok acı veriyor."

"Deneyimledin galiba?"

"Elbette! Tam aradığım gibi. Devletten önce biz el koyduk." E-evet, kuzenim devletle yarışıyor. Vami birkaç şey söyledikten sonra telefonu kapattı. "Hadi kuzişim gidiyoruz." Evde dursak şaşardım zaten. Tek bir el hareketiyle bizi deposuna ışınladı. "Vami Derin'in üzerinde denesek mi biz bu şeyi?"

"Öf başlama yine. Seni kaçıran bundan sonra bayıltmalı. Salak salak şeyler düşünüyorsun. Derin sıradan bir insan evladı ve Dünya'nın düz olduğunu savunanlardan biri. Amma abarttın ha!" Düşünmeme katlanamıyordu çünkü her seferinde inanılmaz saçma şeylerle geliyordum ve genelde o şeyler gerçek oluyordu.

Bizi tek bir ışığın yandığı yere yönlendirdi. Bize bakmadığından ve hareketli biri olduğunu düşündüğümden onu başını kaldıramayacak hale getirdiklerini varsaydım. "Neden beni buraya getirttin 8 numara?" diye sordu zincirlenmiş kişinin arkasında gölge gibi duran adama. "Hani rahat durmuyordu?"

"Güçleri kontrolden çıktı efendim." Duvarları ve yeri işaret etti. Yerler gümüşi bir sıvıyla kaplanmıştı. Bu Vami'den intikam almak isteyen çocuktu! VAMİ YİNE ONU RAHAT BIRAKMAMIŞTI! Mavinin tonlarında saçları kandan birbirine yapışmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse normalde yakışıklı olabilirdi ama şuan rezalet durumdaydı. Onu ne yazık ki anlıyordum. Benimle aynı kaderi paylaşıyordu. Fakat Vami denilen ... melez olduğu için her boktan sıyırıyordu!

Naily'lerin sonsuz gücü vardır. Güçsüz olan herkes nailyler kadar güçlü olmak istedikleri için onları sürekli kaçırırlar ve güçlerini isterler. Bu yüzyıllardır böyledir. (Yani tür devletleri yıkıldıktan sonra.) "Şuan sakin görünüyor." diye mırıldandı Vami. Çocuğun çenesini tutup başını yukarı kaldırdı. Yüzü feci bir şekilde yaralanmıştı. "Evet," dedi çocuk beklemediğim bir şekilde. Onu baygın bildiğim için aniden gözlerini açınca korkmuştum. "Çok sakinim." Sırıttığında ağzından biraz kan aktı. "Rahat durmadığın için yapmak zorunda kaldık. Sana zarar vermek istemezdim." diye bir yalan salladı Vami. "Tabi." Çocuk da benim gibi onu pek ciddiye almış durmuyordu. "Bana asla zarar vermek istemezsin upir prenses."

"Vami şu çocuğu çöz ve sana anlatmaya devam edeyim." Koluna hafifçe yumruklar atmaya başladım. Seri katiller ve tarihsel teorilerim hakkında bir ömür boyu konuşabilirdim.

"Anlat sen sevgili kuzenim, ben dinliyorum." Sesi, birazdan çocuğun kafasını parçalayacakmış gibi sakindi. Vami'nin cebini karıştırıp bir anahtarlık buldum. Doğru olup olmadığından emin değildim ama denemekten zarar gelmezdi. Anahtarı kilide soktuğumda tutturduğumu fark ettim. Vami çocuğa iğne yapmakla meşguldü ve en ufak hareketinde yanlış damara saplayıp onu öldürebilirdi bu yüzden ben de bu boşluğu kullanmayı tercih etmiştim. Vami'nin bunu fark etmesi uzun sürmedi. "Emir için izin veriyorum." diye mırıldandı ve çocuğu ışınladı.

"Onu evine ışınladığından nasıl emin olabilirim? GEÇEN SEFERKİLER GİBİ?" Vami bu korumacı tavırlarımdan bıkmışa benziyordu. Göz devirdi. "Herkesin hayatını kurtarmamalısın, kafana sok şunu! Evrende kötülerin de olması lazım, gözlemcilerin de. Biraz heykel olmayı denemelisin sevgili kuzenim!" Cümleleri gittikçe daha da sertleşiyordu fakat sertleşmesine rağmen sevgili kuzenim demekten geri durmuyordu.

"VE EVET ONU EVİNE GÖNDERDİM! Yemin ederim gönderdim! Kaçırmayacağım bir daha." dediği gibi ellerini yere paralel bir şekilde önüne koydu. Tepkimi beklercesine birkaç saniye öyle kaldıktan sonra kollarını serbest bıraktı. Bu sefer kendi telefon sesimi duymamla irkildim. Ah hayır, o arıyordu. Açmayayım diye en sevdiğim şarkıyı zil sesi yapmıştım.

"Kızlar! Kapıdayım! Çaldım çaldım kimse açmadı gelin yahu!" dedi mide bulandırıcı neşeli sesiyle. İğrenircesine dudaklarımı büzdüm. "Ge-geliyoruz."

✧✧✧

Mutfaktaki daire şeklindeki masada karşımda Zamanlar Prensesi yanımda ise Vami vardı. Televizyon açık değildi, haliyle ev sessizliğe bürünmüştü. Biz de fazlasıyla sessizdik. Zamanlar Prensesi dirseklerini masanın kırmızı kareli örtüsüne dayamıştı.

En sonunda "Üzgünüm geleceğini bilmediğim için ikram hazırlayamadım ama istersen taze insan kanı var." dedi Vami zoraki bir sırıtma eşliğinde. Başparmağıyla gerideki buzdolabını işaret etti.

"Sağol tatlım ben tokum. İsterseniz size bir şeyler hazırlayabilirim?" Az önceki manzaradan sonra aç olduğumu zannetmiyordum.

"Biz de... yedik." dedi Vami. Tereddütlü olduğu için cümleyi bitirmeden önce bana bakmıştı. Ardından etrafa tekrar ölüm sessizliği hakim oldu. Kimse konuşmadığı için sıkıntıdan Zamanlar Prensesini incelemeye başlamıştım. Simsiyah düz saçları arasındaki pembe tutamlar çok hafif görünüyordu. Bakışlarım yavaşça boynuna indiğinde hiçbir farklılık olmadığını gördüm. Her zamanki gibi civit mavisi birkaç tane kolye takmıştı. Hepsinin şeklini ezbere biliyordum. Üzerindeki su yeşili, askılı üst oldukça rahatsız görünüyordu. İşe gitmek için giyilecek türden bir kıyafet değildi. Altında ise kolyesiyle aynı renkte çizmeleri vardı. Sabah yaptığı yarım topuzu dağılmış, altında düzleştirdiği saçları biraz kabarmıştı.

Hala birbirimize bakıp sahte gülümsemelerimize devam ediyorduk. Tabi siz bu kıza neden Zamanlar Prensesi dediğimizi merak ediyor olabilirsiniz. Açıkçası gerçek adını kimse bilmiyor ve 21. yüzyılda herkes ona "prenses" diyor. Evet, gerçekten öyle benim hala aklım almıyor. Kimse de bunu komik veya gülünç bulmuyor. Gücü, zamanı yönetmek olduğu için en nadir güce sahip uzaylılar arasında. Bu yüzden herkes onu çok seviyor. Geçmişe gidebilmek veya Zaman Geçidi'ne girebilmek için ona yalakalık yapıyor.

Çoğu kişi Zamanlar Prensesini sevmemekle ona haksızlık ettiğimi düşünse de ben kararımın arkasındayım.

3. sınıftayken annemler evde olmadığı zaman hep Z.P. geliyordu. Annemler, Z.P. kadar özel biriyle nasıl tanıştıklarını hiçbir zaman açıklamadılar, ben de artık sormamaya karar verdim. 3. sınıftan bu yana Z.P.nin hareketlerini fazlasıyla itici buluyordum. Bizimle arkadaş olduğunu, bizi anladığını sanıyor. Vami her ne kadar onu seviyormuş gibi davransa da (sevse onun öğütlerini dinleyip mafya olmazdı) içten içe sevmediğini biliyordum fakat bunu hiç dile getirmemişti. Birlikte olduğumuz zaman konuşacağımız, Z.P.den daha önemli şeylerimiz vardı.

Onu incelediğim sırada mutfağın camını delerek içeri giren cismi görmem bir oldu. Cam parçaları yere saçılırken yerdeki şeyi fark edebilmiştim. Bu bir süpürgeydi. Evet, bildiğiniz cadıların kullandığı tarz bir çalı süpürgesiydi. Fakat garip olan şuydu: Süpürgenin üstünde bir bebek vardı. Evet, kanlı canlı bir bebek. En fazla 1 yaşında olmalıydı. O kadar ani bir girişe karşın bebeğin her tarafı pırıl pırıldı. Ne yani Vami'nin kardeşi mi olacak? Gaipten gelen bir mesaj mı bu? Zamanlar Prensesi ve ben dehşet içinde bir bebeğe bir Vami'ye bakarken Vami göz devirip oflamakla yetindi. "Yine mi ya!" Cam kırıklarına basmadan pencereye ilerledi. "Üç oldu!" diye bağırdı yukarıya. İki seçenek vardı: Ya gerçekten de gaipten bir mesaj gelmişti ya da üst komşusunun ciddi bir problemi vardı.

Vami cevap bile beklemeden bebeği süpürgenin üstüne geri oturttuğu gibi süpürgeyi ait olduğu yere fırlattı. Sa-sanırım Vami'nin evine bu yüzden ayakkabıyla giriyorduk. Süpürge eve ulaştığında yukarıdan tiz bir çığlık duyuldu ama Vami umursamadan yanıma yerleşti. Ben ayağa kalkacağım sırada tek eliyle ittirip sandalyeye düşmemi sağladı. Zamanlar Prensesi Vami'nin bu gücü karşısında şoka uğramış görünüyordu. Vami gibi cılız, zayıf bir kızın bu kadar güçlü olabileceğini tahmin etmemişti.

"Orayla ilgilenmeyin. Hiçbir bok olduğu yok." Zamanlar Prensesi hala dehşet içinde ona kilitlenmişti.

"E-emin misin Vami'ciğim?" Kuzenimin normal bir uzaylı olduğunu zannediyordu. Ah ah! "Evet, bebek ölmedi sorun yok." Vami'nin üst komşusu da onun gibi manyaktı. "P-peki, ben yerleri temizleyeyim ayağınıza batmasın."

"Sen otur lütfen Zamanlar Prensesi. Ben temizlerim." benim dışımda kimseye sevgili demiyordu. Canım kuzenim ya çok seviyorum, bana kendimi özel hissettiriyor. Z.P. ona garipseyen bir bakış atsa da Vami'den ürktüğü için yerinden kalkmadı.

Vami iki saniyede süpürgeyi kapıp gelmişti. "Eh gününüz nasıl geçti bakalım? Özellikle senin Lada?" Son cümlesinde su yeşili gözleri beni bulmuştu. "Ah biliyor musun harikaydı! Bugün çok nadide bir parça buldum koleksiyonum için." Zamanlar prensesi, Vami'nin plak koleksiyonu yaptığını sanıyordu ama gerçeği sadece ben biliyordum. "Ne güzel! Bir gün bana da gösterirsin artık?" Tabi, tutuklanmazsa gösterir. Ağzımı açmasam da konu anında bana dönüyordu. "Senin günün ilginç geçmiştir değil mi Lada? Sonuçta dünyadaki bir okula gidiyorsun. Kültürlerimiz farklı, dillerimiz farklı." Okula gitmek konusunda kaç kez tartışmıştım onunla.

"Aslını söylemek gerekirse dillerimiz aynı." dediğimde Vami gülmemek için kendini zor tutuyordu. Burnundan garip sesler çıkarken gülmesini bastırmak için yere bakmaya çalıştı. Zamanlar Prensesi ona tiksinir gibi bir bakış attıktan sonra devam etti:

"Evren senin için çalışıyor desene. Neler yaptın bu hafta?" Böyle arkadaş ayağına her dedikoduyu öğreneceksin ha? Yok öyle yağma. Zaten önemli olan benim yaptıklarım değil Vami'nin yaptıkları. Ben normalce hayatımı yaşıyorum. "Okula gittim ve geldim. Neden bana bu kadar takıldın sevgili zamanlar prensesi?" Okula gittim, mafyalarımı patlattım, Vami ödül aldıktan sonra bir de orayı patlattık, Vami'nin neon evrenden almak istediği yasak kristaller üzerimizde patlayınca nezarethaneye düştük, oradan Vami'yle Emir'in arasını yapmak için İlyas'ın evine gittik, sonrasında sanırsam Vami'nin evinde gizemli biri bana mesaj attı, dışarı çıktık, eve dönerken bir saldırıya uğradık, Vami'nin kedileri okulda kayboldu, onları bulmaya çalışırken Nova hepsini öldürdü, okuldan çıktıktan sonra Vami'nin kaçırdığı çocuğu kurtardım bu yani. "Dünya'daki bir okula gidiyorsun çünkü. Seni dışlıyorlar mı diye merak ettim."

"Geçen sene de aynı şeyi sordun. Sınıflar değişmedi."

"Sorun yaşamaman çok güzel çünkü ben de ilk başlarda o okula gitmeni pek önermiyordum." Okulda mutlu olmamı istemiyor gibi bir hali vardı. Gülümsemesi gittikçe daha itici geliyordu. "Hala da önermiyorum. Sana abla tavsiyesi o okuldan ayrılmalısın Lada." Bok ayrılırım. Kıskançlığınızdan çatır çutur çatlıyorsunuz. Abla tavsiyesiymiş. Ne var bu okulda?

"Neden ayrılmalıyım onu anlayamadım? Ben gayet mutluyum." Kollarımı tekrar kavuşturdum. Z.P.nin gözlerinin içine baktığım sırada gözlerinde bir kırmızılık gördüm. İlk başta kitaplardaki gibi öfkesinden olduğunu düşünmüştüm ama bu basbaya bir ateşti. Hiddetle arkamı döndüğümde hali hazırda kırılmış camdan içeri atılan ateşli oku gördüm. Tam da halıya isabet etmişti ve halı cayır cayır yanmaya başlamıştı.

"Vami," dedim yavaş bir şekilde başımı ona çevirirken. "Senin bu üst komşun sorması ayıptır manyak falan mı?" Ağzımdan hoş olmayan şeyler çıkmasına ramak kalmıştı ama Zamanlar Prensesi için kendimi tutmak zorundaydım.

"Ya siz takılmayın ona tartışmaya devam edin."

"NE DEMEK TARTIŞMAYA DEVAM EDELİM? EVİNDE YANGIN ÇIKTI VAMİ! BENİ DELİRTME! BENİ DELİRTME!" diye bağırdım. Masadaki örtüyü temiz bir şekilde çekip yangının üzerine atacağım sırada Vami tişörtümün yakasından tutup beni sertçe kendine doğru çekti.

"Otur oturduğun yerde sevgili kuzenim. Kudurukluk yapma ben halledeceğim." dedi dişlerinin arasından. Zamanlar Prensesinin duyamayacağı bir yükseklikte söylemişti. Dişlerimi ve yumruklarımı sıkıp yerime oturdum. Sıcak basmıştı. Alnımdan oluk oluk ter boşalıyordu. Vami koşturarak küçük yangının üstüne örtecek bir örtü bulup alevlerin üstüne attı. Zamanlar Prensesi yan gözle onu izlerken konuşmaya devam etti.

"Lada o okul senin için iyi bir okul değil. Bunu daha önce de söyledim. Sana yaramayacak. Tamam daha az kaçırılıyor olabilirsin ama Dünya'da okuman hiç doğru değil." Sence şuan tek sorunumuz bu mu? Az önce eve üzerinde bebek olan bir süpürge atıldı, şimdi ise bir yangın var. Bir de çığlık seslerini eklersek...

Vami tartışmamızdan zevk aldığı için tartışmazsam sonumun kötü olacağını düşünerekten söylediklerine cevap verdim. Neyse ki yangını söndürmüştü.

"Geleceğime 25 yaşında bir kadının karar vermesi çok da iyi bir fikir değil ha?"

"Sen bilirsin Lada. ben sana karışmıyorum sadece iyiliğini düşünüyorum." İyilikmiş. Neresi iyilik bunun? Vami yanıma oturacağı sırada alevlerin tekrar parladığını gördü. Her ne attıysa büyülü bir şey olmalıydı. Ne biçim bir fantezi bu? Ateşli ok. Kardeş sen kaçıncı yüzyıldasın? Ben şuan bir yüzyıl karmaşası yaşıyorum. Bir tarafta prenses ve ok var diğer tarafta televizyon ve cep telefonu. Ben nereye düştüm böyle? Vami bilmem kaçıncı kez tekrar içeri daldığı sırada elinde bir yangın tüpü ve çekiç vardı. Hayır yani yangın varken çekiçle ne yapacaksın onu anlayamadım. Yangını söndürmeye çalışırken çok becerikli (!) olduğu için kendimi ak sakallı dede gibi hissediyordum. Sanki Vami'nin gördüğü halüsinasyonlardan biriydim.

"Va-Vamiciğim çekiç ne için acaba?" dedi Zamanlar Prensesi kibar olmaya çalışarak. Vami'nin bu hareketlerine anlam veremiyordu. "Ha, şey..." dedi Vami. "Atmak için."

"Okun geldiği yere?" diye teyit edercesine sordu Z.P. Yemin ediyorum bu karı gerizekalı. Başka nereye atabilir çekici? Yok senin kafana atacak. Bu kız bu zekayla nasıl o lüks iş yerinde çalışıyor? "Evet." deyip fırlattı. "Vamiciğim bu çok yanlış bir hareket. Kısasa kısas doğru bir şey değil."

"Bizim de kültürlerimiz farklı Zamanlar Prensesi. Biz upirler olarak herkese kısasa kısas ceza veririz." Vami koydu mu lafı? Koydu.

"Pekala. Aç da değilseniz yukarıdaki kadın daha da sinirlenmeden salona geçelim ve film izleyelim ne dersiniz?"

"Olabilir." O sırada telefonumun ekranı aydınlandı ve yine o kişiden gelen bir mesaj gördüğümü sandım fakat yanılmıştım.

 

Loading...
0%