
KAÇAK
"Ben kimseden kaçmıyorum , uzak durmamı isteyen sendin unuttun mu" dedim. Olanları hatırlamak canımı sıkmıştı.
" Yıllar önce verilmiş aptalca bir karar ve söylenmiş gereksiz bir söz , buna bu kadar bağlı kalacağını düşünmüyordum" dedi. Düşünceli bir şekilde elinde duran telefonuma bakıyordu . Neyi görmüştü , ne kadarını görmüştü bilmiyorum ama hala Ela ile olan konuşmalardaydı ve kesinlikle hepsini okumuş olmalıydı ki geçmişten konuşmaya başlamıştık.
" Sana sözlerinin benim için önemli olduğunu ve ne dersen bundan sonra onu yapacağımı söylemiştim ve yaptım da. Şimdi telefonumu ver "dedim . Elimi uzatmış telefonu koymasını bekliyordum . Önce uzattığım elime sonra da telefona baktı elimi tutup kendine çekmesi ile yatağa düştüm. Karşısında otururken buldum kendimi. " O zaman şimdi de uslu bir kız ol ve dediğimi yap Özgür, kaçma, uzak durma " dedi . Gözlerinde merak sesinde pişmanlık vardı .
"Ne olacağını sanıyorsun? Ben sen gel deyince gelen git deyince giden senin süs köpeğin miyim? Ne sanıyorsun sen kendini be?" dedim anın verdiği sinirle yerimden kalkmış elindeki telefonumu almıştım. Alparslan da yerinden kalkıp karşıma geçti " öyle değil , yanlış anlıyorsun. " dedi toparlamaya çalışarak .
" Neyi yanlış anlıyorum be , neyi? Zamanında sana vermek istediğim sevgiyi elinin tersi ile itip şimdi gelmiş yok öyle yok böyle , pardon da sen beni unutmuşsun ABİ , ben sana kendimi hatırlatayım Ben Özgür KADİR İN KARDEŞİ ÖZGÜR . Umarım bu sana yetmiştir " dedim ve odadan çıkmak için kapıya ilerledim . Bir el omzumun üzerinden uzanıp kapıyı kapattı . Önümdeki kapı ile kısa bir bakışıp omurgamı dikleştirdim ve arkamı döndüm. Alparslan eğilmiş gözlerimin içine bakıyordu biraz pişmanlık biraz da merak parıltıları vardı mavi gözlerinde .
" Kadir'in kardeşi Özgür , benim değil . Levent'in kardeşisin ve ben artık yapmak zorunda olduğum şeyleri değil yapmak istediğim şeyi yapacağım. Senin de dediğin gibi hiç kimsen değilim yani herkesin olabilirim" dedi ve biraz daha eğilip burnunu kulağıma sürttüğünde içim titredi. Bir süre orada durup öylece kokumu içine çekti "Artık kaçmak yok, mi amor " dedi ve kapıyı açtı. Açtığı alandan kaçıp hızla Ela'nın odasına gittim. Odaya o kadar hızlı attım ki kendimi kapı arkamdan çarpmıştı. Ela telefonunu bana çevirip sayacı kapattı. Ekranda 15dk 38sn yazıyordu ekrana bakıp " bu kadar süre telefonun imalatını konuşmadığınızı var sayıyorum." dedi. Sesli bir nefes verip yatağa oturdum. Sırtımı duvara yaslayıp ona döndüm. " Mesajları okumuş sanırım" dedim. Ela merakla bana yaklaştı " hangi mesajları" dedi . cevap veremeden " bizim mesajları mı okudu, biteriz" dedi . Tam olarak da öyle olmuştu. Başımla onayladım onu. " tam olarak öyle oldu , mesajları okumuş. Neyse bana ondan kaçtığımı daha ne kadar kaçacağımı sordu. Bu durumdan rahatsız oluyor anladığım kadarıyla" dedim. İçim sıkılmaya kafam karışmaya başlamıştı. Bu gece eve gelmesi pek iyi olmamıştı.
Ela kısa bir duraklayıp kararsızca ve çekinerek" fotoğraflarımız vardı , ben sana abimin fotoğraflarını atmıştım onları da mı gördü? " dedi. Başımı iki yana sallayarak konuştum " Bilmiyorum, emin değilim. " dedim . Ela daha da yaklaşıp " Allahtan Emre konusunu hep telefonda görüştük , yoksa işim biterdi. Ben neyse de sen? Başka ne dedi Özgür " dedi. Merakla ne söyleyeceğimi bekliyordu. " Bir şey demedi işte hala neden kaçtığımı sordu ben de zamanında bana öyle olmasını istediğini söylediği için yaptığımı söyledim , o zaman şimdi de kaçmamı istemediğini söyledi . Ben de gel deyince gelecek git deyince gidecek bir köpek olmadığımı söyledim. Geçmişte elinin tersi ile ittiği sevgimi şuan olmadığını söyledim" dedim . Son kısmı anlatmasam da olurdu.
Ela tereddütle elimi tuttu " gerçekten de yok mu ? Artık sevmiyor musun abimi ? Sevse , sana gelse tekrar sevemez misin onu ?" dedi . Merakla ve ters bir tepki vermemden korkarak bakıyordu bana . Derin bir nefes verip bir süre başının üzerinden duvara baktım. " Altı sene geçti Ela , koskoca altı sene . Ben o ne isterse onu yaptım senelerce uzak dur dedi uzak durdum. Karışma dedi karışmadım abinim dedi abimsin dedim . Gerekmedikçe adını anmadım , yüzüne bakmadım , sevme dedi ... Üç güne unutursun dedi , Çocuksun dedi , İstemiyorum dedi. Ben de o ne derse onu yaptım , altı sene ban onu unutmayı öğretti Ela şimdi birden çıkıp geldi ve kaçma diyor diye onu sevmeyi öğrenemem. Aşağıladığı sevgimin acısını yıllarca ben çektim , kalıntılarını da hala çekiyorum ama bu demek değil ki kollarını açsa koşarım . Ben cehennemime bir kere gittim , bir daha ne giderim ne kapımı açarım. " dedim. Yüreğim deki ağırlıklarla konuşmak zor olmuştu ama bunları sesli söylemek ile bilmek çok farklı hissettiriyormuş.
Ela " Biliyorum o , yanlış yaptı çok kırdı seni . Üzdü, ağlattı . Affetmek -"
" Ne affetmesi Ela . Sence ben onu affetmemiş olsam şuan bu evde ne işim var, neden yıllardır yüzüne bakıyorum. Affetmemiş olsam defolur giderdim. Ki bir çok imkanım oldu bunun için ama gitmedim . Şimdi abin için benimle konuşmaktan vazgeç ." dedim. Yataktan kalkıp ceketimi giydim. Ela hızla yataktan kalkıp " Nereye ? Hani bu gece burada kalacaktın?" dedi. Yüzünde endişe vardı. " Bahçeye çıkacağım , bir yere gittiğim yok." dedim.
Odadan çıkıp koridoru kontrol ettim ve merdivenleri inip bahçeye çıktım. Hava çoktan kararmıştı , saat çoktan dokuzu geçmişti. Bahçedeki çift kişilik salıncağa oturdum ve etrafı islemeye başladım.
Hava soğuk değildi , sıcak da değildi. Yaz gelmişti ve ılıman bir hava hakimdi . Cırcır böcekleri ve kuşların sesi arka planda bir plak gibi dönüyordu. Bu geceyi böyle hayal etmemiştim. Alparslan'ın gelmesi beni şok etmişti , yıllardır gelmiyordu kalmanın bir yolunu hep bulmuştu. Ne oldu da gelmeye karar verdi ?
Alparslan , Ela'nın abisi. Abimin arkadaşı. Çocukluğumun prensi . Sonrası ise karanlık. " Yok say beni, görme duyma " demişti . Ona onu sevdiğimi söylediğimde " çocuk aklınla sevmişsin , üç güne unutursun. " dedi . Her kelimesinde haklılık payı vardı ama o son dediği işte o yıllarca kabuslarıma girmişti . Onu unutmaya çalışırken sinirsel gastrit olmuştum , yıllardır iyileşmeye çalışıyordum. Hastalığım her azdığında aklıma geliyordu bu durum işleri daha da zorluyordu.
" hiç kimsen değilim, her şeyin olabilirim" demişti . Bilmediği şey bu imkansızdı . O herkese gücü yeten Alparslan , buna gücü yetmeyecekti. Gururumu o kadar kırmıştı ki , toparlaması uzun sürerdi ve o sabırlı bir adam değildi. Ben ise onun her şeyini bilen aptal bir aşıktım.
Başımı salıncağa yaslayıp bacaklarımı kendime çektim. Kollarımı etrafıma sarıp öylece etrafı izledim.
Kaç saat orada kaldım bilmiyorum . Uykum gelmeye başlamış kollarım ve bacaklarım ağrımıştı . İçeri girmek istemiyordum.
Yıllarca çaba gösterdiğim , duvarlarını tek tek onun kelimeleri ile ördüğüm cehennemimin , kalemim, yıkılmasından korkuyordum. Her ne kadar inkar etsem de Alparslan ister ve alırdı. Yılların boksörüydü ve arena da ona Cehennem bekçisi derlerdi bazıları ise mavi ışık derdi . Bu lakaplarını hızlı olmasından ve acımasızlığından almıştı. O bilmese de bir çok kez arena da onu izlemeye gitmiştim. Herkese sunduğu efendi , terbiyeli , centilmen , yakışıklı Alparslan aslında hırçın kana susamış bir canavardı ve ben onu görmüştüm. En pis hali ile görmüştüm.
Korkmamıştım, biliyordum. Her zaman biliyordum, içten içe hissediyordum. Onun o hali onu sevmeme engel olmalıydı ama olmadı. Korkmalı ve arkama bakmadan kaçmalıydım, kaçamadım.
Gözlerim yanıyor ve artık düşünemez hale geldiğimde kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.
>>>>>>>>>>><<<<<<<<<
ALPARSLAN'DAN
Odamın penceresinin önünde durmuş saatlerdir kıpırdamadan aynı noktaya bakan Özgür'ü izliyordum. Yanımdan ayrıldıktan sonra Ela ile konuşmuş yaklaşık bir saat sonra inmişti bahçeye ve neredeyse üç saattir oradaydı . Sessizce sadece izliyor ve düşünüyordu. Geçmişte ona yaptığım şeyleri düşünüyordu, neden şimdi fikrimin değiştiğini düşünüyordu. Kafası karışmıştı , benimki de karışıktı.
Yukarı çıktığında arkasından çıkmış sessizce odayı dinlemiştim. Her şeyi anlatmasa da Ela'nın bilmesi gereken kısmı anlatmıştı. Devamını anlatsa Ela hayatta bırakmaz aklına girerdi ve o bunu biliyordu.
Affettim demişti , affettim...
Sevmem dememişti ama sevmeme izin vermeyeceğini de söylemişti!
Onu kapının eşiğine kadar ben itmiştim, o ise bir süre bekleyip arkasını dönmüş ve gitmişti. Onu suçlayamazdım. Beni sevmemeyi ona ben öğretmiştim. Öğrenmek zorunda bırakmıştım ve tekrar sevmesini istemeye hakkım yoktu. En çok ta canımı bu yakıyordu, ben yapmıştım. Kendi ellerimle!
Sevgisini hiçe saydığım , aşkını hor gördüğüm , bile isteye canını yaktığım bu kızdan aşk dileneceğim günlerin geleceğinden haberim yoktu o zamanlar.
Başı yana düşmüş uyuya kalmıştı artık, yatağımın üzerindeki ulamayı alıp bahçeye indim. Üşümüştü , üşürdü . Soğuğu sevmezdi , en ufak rüzgardan hasta olurdu. Hastalığı haftalarca iyileşmez , hastalanınca çok nazlanırdı.
Ulamayı üzerine örtüp yanına oturdum. Bir ara uyanır gibi oldu , bana bakıp geri uyudu. Ağzında bir şeyler geveleyip geri uyumuştu . Biraz yaklaşıp dinledim.
"Mavi .." anladığım tek şey mavi olmuştu. Mavi!
Biraz daha yaklaşıp tekrar dinledim ama bu defa hiç bir şey anlamamıştım. Uykuya dalmıştı tekrar.
Ona dönüp özlediğim, hasretini sürdüğüm yüzünü izledim. Yıllardır hasret kaldığım güzel yüzünü...
>>>>>>>><<<<<<<<<<
"Oğlum!!"
" Alparslan'ım , yavrum. Oy kınalı kuzum , kara kuzum sen ne zaman geldin" dedi Hatice teyze . Sesinden mutluluk akıyordu , ağlamaklı bir tını ile konuşuyordu oğlu ile . Alparslan Abi çoktan annesine sarılmış onu naz lamaya başlamıştı . Her sorusuna itina ile cevap veriyor öpüp kokluyordu.
Hatice Teyze " ne zaman geldin sen ? Neden haber vermedin?" dedi oğluna kızarak . Alparslan Abi " Akşam geldim anne , sürpriz yapmak istemiştim. Asıl bana sürpriz oldu " son kısmı kısık ve bana bakarak söylemişti.
Hatice Teyze " Oğlum neden salıncakta yattınız , yatağın temizdi. Hazırdı. Orada yatsaydın ya , bak gözlerin kıpkırmızı olmuş kolların buz gibi hasta olacaksın" dedi . Elleriyle oğlunu muayene ediyordu, ben ise oturduğum yerden öylece onları izliyordum.
Hatice Teyze benim varlığımı yeni fark etmiş gibi kocaman gülümsemesi ile " sarı kızım sen niye yatağında yatmadın hadi benim oğlum deli, dinlerdi seni . Göndereydin yatağına " dedi . Buruk bir gülümsemeden başka bir şey yapamadım " dinlemez beni Hatice teyze , siz öyle sanıyorsunuz sadece" diyemedim.
Yerimden kalkıp " Ben sizi baş başa bırakıyım " dedim ve içeri girdim. Üzerimdekini dürüp Alparslan Abi'nin odasına bıraktım ve Ela'nın odasına girdim. Hala uyuyordu. Masanın kenarındaki çantamı alıp aşağı indim. Alparslan abi ve Hatice teyze salonda oturmuş sohbet ediyorlardı. Onlara gözükmeden evden çıkıp eve döndüm. Saat sabahın beşi idi ve annem namaza kalkmamışsa hala uyuyor demekti. Kapıdan sessizce girip odama çıktım.
Kapıyı açtığımda bir an korkuyla geri çekilip " Tövbe Bismillah"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |