@ruyamg
|
ARK'a Hoş geldin! Uzun zamandır seni bekliyordum. Öncelikle bilmen gerekiyor ki; Her şeyi bizlere Arya anlatacak ve bende işittiklerimi siz değerli okurlarımla paylaşacağım. 💜 Ailemizde yerini almak için Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam Arya ~ 'Burada ne kadar zamandır bekliyorum?' diye düşündüm. İçimdeki korku, endişe ve gelecek kaygısı beni ürpertti. Hayatım boyunca hep bir şeyler için çabaladım. Ailemin beni sevmesini, yaptığım işlerde başarılı olmayı diledim. Ama şu an ne yapıyordum? Gerçekten... Durdum ve yeniden düşündüm. Burada gerçekten ne yapıyordum? Başka şansım var mıydı? Onu ve hayatımı korumak için ne yapmalıydım? O sırada arkamdaki kapı açıldı. Sarışın, alımlı ve güzel bir kadın içeri girdi. Tahminen sekreteri olmalı, beni içeriye alan beyefendi sekreteri sanmıştım. Gerçi birden fazla sekreteri de olabilir. Kadın yavaşça bana yaklaştı. "Hanımefendi, randevunuz olmadan geldiğiniz için, Kalender Bey henüz gelmedi. Behram Bey'den, yarım saat içerisinde burada olacaklarını öğrendim." dedi. Behram Bey kimdi? Beni öyle yıkılmış görünce yardımcı olan ve Kalender Bey'in odasına kadar eşlik eden beyefendi mi? Sekreteri değilmiş demek ki... Kadın o sırada konuşmaya devam etti. "İstediğiniz bir şey var mı? Eğer acıktıysanız yemekte söyleyebilirim. İstediğiniz herhangi bir şeyi bana söylemekten lütfen çekinmeyin." dedi ve güzel bir gülümse ile gözümün içine baktı. Çay kahveyi anlardım ama yemek? Çat kapı gelen kişilere bile, bu kadar misafirperver davranmaları beni şaşırttı. Aynı nezaketle, "Sorun değil, bekleyebilirim. Sadece su alabilirsem sevinirim." diye cevap verdim. Bana karşı böyle bir tutum sergilemesinin nedeni beni sosyal medyadan takip etmesi miydi? Acaba beni tanıyor muydu? Bahçede yaşadıklarımı biliyor muydu? Birkaç yıl önceye kadar bu ilgiye alışık değildim ve bana tuhaf gelirdi. Ama artık normal hissettiriyordu. "Hemen getiriyorum." diyerek odadan ayrıldı. Oda gayet ferah, birkaç güzel tablo içeren ve beyaz mobilyaların olduğu, geniş camlarla çevriliydi. Arka bahçeye bakması nedeniyle, büyük ağaçları ve bahçedeki mobilyaları görebiliyordum. Sol taraftaki toplantı masası bir hayli büyüktü. Tam önümdeki beyaz masanın üzerinde; iki monitör ve birkaç fotoğraf çerçevesi vardı. Bana dönük olmadıkları için monitör ekranlarını da, fotoğrafları da göremiyordum. Benim gibi bir monitörden çalışırken, diğerinden film izlemiyordur değil mi? Adam, muhtemelen mafya ve karanlığın içinde... Kendi düşüncelerime güldüm. Sence ikinci monitörden senin gibi film, video ya da dizi mi izliyordur? Başka ne tahminlerim olabilirdi? Birden fazla iş kolunda olduğu için miydi? Yoksa karanlık işler için mi kullanıyordu? Öldürdüğü adamları.. pardon, koruduğu adamlara karşı tehditleri mi, oradan izliyordu? Daha koyu mobilyalar ve ortam beklediğim doğruydu. Ben etrafı incelerken, arkamdaki kapı yeniden açıldı. Sekreter hanımın suyumu getirdiğini düşünmüştüm. Ama topuklu ayakkabı sesini duymayınca, hafiften sağıma döndüm. Onu gördüm. Beni şu an ismiyle koruyabileceğini düşündüğüm adamı... Yavaşça elindeki su ile bana yaklaştı, ve başını bana doğru indirerek baktı. Bu sert yüzü ve duruşuna nazaran, gözlerinde gördüğüm nahif merak ve endişe ona hiç yakışmıyordu. "Su istemişsiniz, içeriye girerken Ebru Hanım.. yani sekreterim getiriyordu. Buyurun lütfen.'' diyerek önüme bıraktı. Buyurun lütfen mi? Gerçekten mi? Sadece bakışları değil, bu nazik konuşması da tuhafıma gitti. Onu medyadan ve yaptığımız sponsorluktan dolayı, hiç yüz yüze konuşmasak bile tanıyordum. Ve hakkında çok şey duymuştum. Duyduklarım karşısında, beklediğim kişi böyle bir adam değildi. Muhtemelen randevusuz geldiğim için bana kızıp kovacak ya da bilemiyorum, haddimi bildirecek birini bekliyordum. Mahcup bir tebessümle, "Teşekkür ederim Kalender Bey. Ben randevusuz geldiğim için özür dilerim, ama sizinle acilen görüşmem gerekiyordu." dedim. Adımlarını hızlandırarak önümdeki beyaz masanın sandalyesine oturdu. Bakışları bir anda sertleşti ve oturuşunu dikleştirdi. "Size nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu. Gözlerinin içine, en derinlerine bakarak "Kalender Bey, beni korumanızı istiyorum." dedim. Çünkü beni korumasından başka şansım yoktu. "Anlıyorum, ama bizim verdiğimiz hizmetler biraz farklı. Eğer isterseniz, sizin için başka bir güvenlik şirketi ayarlayabilirim?" dedi. Beni yanlış anladı. Muhtemelen saplantılı takipçilerimden bahsettiğimi, ya da gittiğim etkinliklerde olan izdihamlardan beni korumasını istediğimi düşündü. Tamam, o zaman yeniden denemeliydim. "Hayır, beni sizin korumanızı istiyorum." dedim ve devam ettim. "Bu işimle ilgili bir şey değil, beni yanlış anladınız." Bana olan bakışlarındaki karmaşıklığı ve daha da artan merakı gördüm. Ama ne diyebilirdim ki? İsteyeceğim şey, belki de her gün duyacağı bir şey değildi. Kalender Bey, "Anlamadığım için lütfen beni aydınlatın. Sizi kimden korumamızı istiyorsunuz?" diye sordu. Kalender Bey'in sorusu üzerine derin bir nefes aldım. Bunu tam 1 hafta boyunca düşünmüştüm. Ardından da, en iyi seçeneğin bu olduğuna karar vermiştim. Bu şekilde devam edemezdim. Ona iyi bakmalıydım, kimse onu benden almamalıydı. Bunu söylemesi inanılmaz zordu."Beni ailemden ve.." yeniden derin bir nefes aldım."..ve en önemlisi kocamdan korumanızı istiyorum." dedim. Bana öyle bir şaşkınlıkla ve karanlık tuhaf bir bakışla baktı ki... Evet eminim, daha önce böyle bir şey duymamıştı. Kim ailesi ve kocasından korunmak isterdi ki? Ben de istemezdim, inanın istemezdim. Daha kararlı şekilde "Bebeğimi ve beni, onlardan korumanızı istiyorum." dedim. Ama Kalender Bey'in bakışları... Tanrım, sanırım korktukları adam işte bu adamdı. İçimden sanki karanlık bir şeyler geçti, ürperdim ve rahatsız olarak koltuğa biraz gömüldüm. Nahif ve zarif demiştim değil mi? Hayır, bu adam kapkara... Peki ama bebeğim, sence bizi koruyabilir mi? 1 HAFTA ÖNCE Hastaneden mutlu.. hayır, inanılmaz mutlu bir şekilde çıktım. Sonunda ona sahiptim. Bu zamana kadar onu hep beklemiştim, değil mi? Benim minik bebeğim. Doktor önümüzdeki süreçte dikkatli olmamı söylemişti. Çünkü bu hamileliğimden önce yaşadığım düşükler vardı. Bir önceki hamileliğim, 18. haftada bebeğimin kalbinin durmasıyla sonlanmıştı. Kürtaj operasyonuyla yaşadığım travma ise hâlâ benimle birlikteydi. Bu yüzden her yılın 17 Ekim'i, asla unutamayacağım bir tarihti. Birden fazla kötü anısı vardı. Kesinlikle o gün benim için lanetliydi. Hayattaki ızdırabımın başladığı gündü. Geçen sene tüp bebek merkezinde ilaç tedavisine başlamıştım. Art arda yaptığım düşükler nedeniyle, doktorum Ender Bey özel tahliller istemişti. Sonuçlara göre Ender Bey, kocam ve bana 1 yıl süre vermişti. Kocamın sperm kalitesi bir türlü artırılamasa da, bana uygulanan tedavinin işe yarayacağını düşünmüştü. Bu yüzden, tüp bebekte sonraki aşamalara geçememiştik. Bu sefer doktora gelmeden önce büyük bir bekleyişe girmiştim. Çünkü aynı duyguları yaşamaktan, ve yeniden umutlarımın kırılmasından korkuyordum. En çokta kocamın.. eşim Kahraman'ın o yitik, umutsuz bakışlarından çekinmiştim. Bana geçtiğimiz ay söylediği 'artık tüp bebek denememiz gerekiyor' sözlerine, hamile olabilirim dememek için kendimi zor tutmuştum. Sonuç olarak, 2 yıldır beklediğimiz minik mucizemiz işte buradaydı. Kağıtta 125.000 hcg değerini gördüğümde, ağladığımı itiraf etmeliyim. Zihnimde derin izler bırakan kürtajımı hatırladığımda, sanki tüm bedenim buz kesmişti. Bir ay beklemem, işte bu yüzdendi. Halbuki geçen ay reglimin geciktiğini fark etmiştim. Ve ardından stresli bir bekleyişe girerek, regli olmayacağımı anlamıştım. Korkudan hamilelik testi bile yapamamıştım. Ama bu ayda regli olmayınca koşarak hastaneye geldim. Çokça kaygılı ve biraz umutluydum. Tekrar ve tekrar aynı şeyleri yaşamak, insanı bu konuda gerçekten yaralıyordu. Bu bebeği uzun zamandır, hasretle bekliyorduk. Sadece ben ve eşim değil, onun ailesi ve benim ailemde. Hepsi, tüm yaşadıklarımıza şahit olmuştu ve bize destek olmaya çalışıyorlardı. Şu anda koşarak eve gitmek ve eşime haykırarak, bu haberi vermek istiyordum. Çünkü Kahraman'ın bu haber için, ve tabii ki bu bebek için, her şeyi yapabileceğini biliyordum. Aynı zamanda bebeğimiz, evliliğimiz içinde yeni bir umuttu. Yıprandığımız bu süreçlerin sonunda, gerçek anlamda umudumuz olacaktı. Bir klişe yapıp, ismini Umut koyabilir miydik acaba? Eve girdiğimde hızlıca koltuğa uzandım, ve kağıdı göğsüme bastırdım. Kahraman'ın evde olduğunu yukarıdaki seslerden anlamıştım. Sanırım telefonuyla konuşuyordu. Şu an ona bu müjdeyi hemen verebilirdim. Ama aileme akşam yemeğine gidip, orada hepsine aynı anda söylemek istiyordum. Eminim hepsi mutluluktan bayılacaktı, annem hariç...Evlenmeden önce, annem ve ablamın beni hiç anlamadıklarını ve sevmediklerini düşünürdüm. Babamın göz bebeğiydim ve beni hep şımartırdı, her zaman kararlarımda arkamda dururdu. Evlenme kararımı önce onaylamadı, ama sonra Kahraman ile bir şekilde anlaştılar. Yaptığım her şeyde ablam ve annem beni eleştirirken, babam beni özellikle anneme karşı fazlasıyla korurdu. Bugün torunu olacağı için, eminim en çok babam sevinecekti. Ablamla ilişkim onun trafik kazası geçirmesinden sonra değişmişti. Şu an aramızdan su sızmıyor desem yeriydi. Özellikle hastane süreçlerimde ablam her zaman yanımda olmuştu, ve elimi sıkıca tutmuştu. Bilmiyorum, belki de beni anlayabildiği içindi. Ya da ben hatalıydım, ve ergenliğin getirdiği başkaldırı ile o zamanlar ablamı anlayamamıştım. Merdivenlerden yüzümdeki gülümsemeyle, dans eder gibi yukarıya çıktım. Soyunma odasına girip daha rahat giyindim, ve çıkarttığım kıyafetleri kirli sepetine attım. O sırada, kirli sepetinin fazlasıyla dolmuş olduğunu gördüm. Makinaya çamaşır atma zamanı gelmişti, zaten çamaşır makinasında kirliler hiç eksik olmuyordu. Bu konuyu Kahraman'la konuşmalıydım. Tabii hamilelik haberinden sonra, muhtemelen kendisi teklif ederdi. Evde yabancı birini istemediği için, ve ona göre tüm gün evde boş boş durduğumdan, 'ki ben evden çalışıyorum' ev işleriyle ve yemekle ilgilenebilirmişim. İlgilenirim tabii neden ilgilenmeyeyim? Ama evlenmeden önce bir eli yağda, bir eli balda olan biriydim. Ailemden dolayı maddi zorluk hiç yaşamamıştım, buna rağmen hep kendi paramı kazanmıştım. Çocukluğumdan itibaren üniversiteye kadar çok zorlu eğitimler görmüş, üniversiteyi ise en iyi dereceyle bitirmiştim. Gerçi bitirdiğim bölüm üzerine çalışmıyordum. Ardından hobi olarak başladığım şu anki işim, bana her anlamda bağımsızlık sağlayacak güzel bir işe dönüşmüştü. Evlenmeden önce yemek yapmayı bilmeyen ben, ev hanımı ve evden çalışan bir kadın olmuştum. Ahh tabii ya! Takvimimi hamileliğe göre düzenlemeli, ve bugün ailecek güzel bir fotoğraf çekip, sosyal medyada bebek haberini paylaşmalıydım. Kahraman'ın "Hayatım, ne zaman geldin?" diyen sesini duydum. "Az önce geldim, bir işbirliği için toplantım vardı. Dün sana söylemiştim." dediğimde, hatırlamaya çalışıyor gibi bana baktı. Bazen Kahraman'ın beni hiç dinlemediğini düşünüyordum. Sanki aklı hep başka yerlerde gibiydi. Tamam bizim evliliğimizde, sevgi çok ön planda değildi. Açıkçası ev arkadaşlığı, dostluk ve saygı daha öncelikliydi. Ama sonuçta kocamdı değil mi? Beni anlamasını ve ilgi göstermesini beklemem en doğal hakkımdı? Yaşadığımız kayıplar nedeniyle, çok yıprandığımız için onu da anlayabiliyordum. Sanki hayatımızın ve evliliğimizin amacı, bir anda bebek olmuştu. Halbuki ben, bebek sorumluluğuna ilk sürpriz hamileliğime kadar hazır değildim. O hamileliğimin nasıl gerçekleştiğini de hiç anlayamamıştım. Çünkü hazır hissetmediğim için korunuyorduk. Sonra bebeğimize çok bağlanınca ve onu ansızında kaybedince, büyük bir boşluğa düşmüştüm. O süreç özellikle benim için çok zordu. Kahraman her zaman olduğu gibi yanımda olmuş, beni ayağa kaldırmak ve psikolojimi düzeltmek için elinden geleni yapmıştı. Ama ben, ikimizi birbirine bağlayacak bir bebek fikrini çoktan benimsemiştim. Tüm bu süreçte, Kahraman'ın bana ve bebeğe olan ilgisi hoşuma gitmişti. O günlerde, onun mükemmel bir baba olacağını anlamıştım. Kahraman, "Bugün çok yoruldum, ne yemek hazırladın?" diye sordu. Sanırım benim işimi çok ciddiye almadığı için, bu konuyu konuşmaya tenezzül etmedi. "Aslında bugün bizimkilere gideriz diyordum. Bayadır aileme gitmedik. Hem babam, geçenlerde büroya gittiğimde seni sormuştu." dedim. Kahraman yüzüme ciddiyetle bakıp gözlerini devirdi. "Yemek yapmadın yani?" dedi. Şu an ben ne diyordum? Annemlere gideceksek, neden yemek yapayım ki? "Hayır, orada yeriz diye düşündüm. Üzgünüm, fikrini almam lazımdı. Yorgun musun? Gitmek istemiyorsan, hemen yemek hazırlarım." dedim. Çoktan yapabileceğim yemekleri düşünmeye başlamıştım. Kahraman, "Gerek yok, tamam gidelim. Zaten babanla işle ilgili konuşmam gerekiyordu." dedi ve devam etti. "Seninde yarın öğleden sonra, birkaç imza için büroya gelmen gerekiyor." Daha ağzımı açamadan, Kahraman merdivenlerden inmeye başladı. "Yarın yayınım var ama.." dedim. Devamını getiremedim, çünkü durup arkasına bakmadı. Hadi ama! Tüp bebek konusunu her açtığında, net bir cevap vermediğim için mi böyle davranıyordu? Kahraman, normalde de sosyal medyayla ilgili konuları umursamazdı. Ama artık nedense beni cezalandırıyor gibi geliyordu. Muhtemelen hamile olmasaydım, bana bu şekilde ilgisiz davranmasın diye tedaviyi hemen kabul ederdim. Doktorumuzun verdiği 1 yıllık sürenin dolmasına az bir zaman kalmıştı. Ve o lanetli gün, yeniden geliyordu. Telefonumu alıp, bende aşağı kata indim. Kahraman, salonun köşesinde bulunan içki barının taburesine oturmuştu. Ve elindeki telefonu ile ilgileniyordu. Kocaman bir gülümsemeyle gidip, arkasından sarıldım. Şu anda karnım sırtına değiyordu. İşte bebeğim, babanla ilk temasın buydu. Kahraman'a "Bugün günün nasıl geçti, kocacığım?" diye sordum. Ellerimi üstünden uzaklaştırırken, "Çok sıcak." diye söylendi. Zaten oldu olası temastan hoşlanmazdı. "Partiyle ilgili işler vardı, onlarla ilgilendim. Babamın klasik işleri işte... Her zamanki gibi, herkesin arkasını topluyorum." dedi. Kahraman'ın babası milletvekiliydi ve ailesi tanınan insanlardı. Buna rağmen, evimizde her işi ben yapıyordum. Bana söylesenize, ben nasıl sosyeteydim? Çamaşırla ilgilenen, yemek yapan, tuvalet temizleyen zengin sosyetik nerede görülmüştü? Hah işte burada! Evet, buradayım gençler... Kahraman'la sohbetimiz çok uzun sürmedi, ardından hazırlanıp yola çıktık. Tabii ki çıkmadan önce, çantama kan değerlerimin bulunduğu kağıdı da yerleştirmeyi unutmamıştım. Doktor Hanım ultrason için gün almam gerektiğini, bebeğin bu haftalarda kalp atışlarını duyabileceğimizi söylemişti. Ama bu anları Kahraman'la yaşamak için, onun uygun zamanında randevu oluştururuz diye düşünmüştüm. Yani bebeğimizi görmek için, en kısa zamanda randevu almamız gerekiyordu. Kahraman, "Bir şey mi oldu?" diye sordu. Ona dönerek, "Efendim? Ne oldu?" dedim. "Bilmiyorum, dalgın gibisin. Bana mı bozuldun?" dediğinde, anlamaz gözlerle Kahraman'a baktım. Avucumun içini öperek, "Dalgın gözüküyorsun hayatım, evde iyiydin. Sarılmana karşılık vermediğim için mi bozuldun?" diye yeniden sordu. Ah, tabii ki bebeğimizi düşündüğümü söyleyemezdim. O zaman, Kahraman'a ne cevap vermeliydim? Kahraman, "Lütfen ama, bana böyle bakma. Temas sevmediğimi biliyorsun." dedi. Sonra da elimi tutup dizine koyarak sıktı. Bu hareket, şu anda bana istediğin gibi dokunabilirsin demekti. Gülümseyerek, "Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun değil mi? Sadece bu aralar işlerim çok yoğunlaştı. Sana zaman ayıramadığımı biliyorum.'' dedi. Sonra da, ''Tedaviye başladığımızda boş vaktim olsun diye uğraşıyorum. Tüm süreçte yanında olmalıyım." diyerek göz kırptı. Tebessümle gözlerinin içine bakarak, "Biliyorum." dedim. Tüp bebek konusunda bir şey söylemediğim için, Kahraman yüzüme garip garip baktı. Birkaç saat sonra çok mutlu olacağını; bana sevgiyle, umutla ve mutlulukla bakacağını biliyordum. Sadece baba olmayı çok istiyordu. Bebeğim çok şanslısın. Daha baban seni bilmiyor, buna rağmen ısrarla istiyor. Seni çok sevecek ve hep koruyacak... Sen, bizim yaşadığımız gibi bir çocukluk yaşamayacaksın. Seni sevgiyle büyüteceğiz. Ve mutlu etmek için, elimizden geleni yapacağız. Canımın içi, sana söz veriyorum. Beğendiysen sol alt köşedeki yıldız işaretine tıklayarak oy vermeyi unutma. 💜 Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam RuyamG ARK Evreni Serisi, İkinci Adam Yayınları aracılığıyla yakında raflarda olacak. Basılacak ilk kitabımız ARK I : Arya 🪞✨ Kitaplarım bağımsız olarak okunabilir, ama ortak karakterlere ve geniş bir olay kurgusuna sahiptir. Bu kitap, ARK Evreni Serisi adı altında yayınlanmaktadır. Kronolojik sıraya göre seriyi D R E A M E 'de ayarladım. Arya ve Kalender'in aşklarına şahit olan herkes 🪞✨ emojileri ile yorumları donatsın! ~~ Lütfen ilk defa okuyanlar ve özellikle birden çok okuyanlar bol bol yorum yazsınlar. ~~ Spoiler içeren yorumlar yazmak SERBESTTİR! Bu nedenle yeni okuyucuların yorumları okumadan yorum yazması rica olunur. ~~ Hikaye konusunda SPOİLER yemek istemeyenler KONAĞIN DELİSİ ve KRALİÇE kitaplarımı OKUMASINLAR! Konağın Delisi ve Kraliçe, ARK III : Arya Reis Kandemir 'den sonrasını anlatmaktadır. Arya ve Kalender'in çocuklarını konu alıyor. ZÜHRE ve MEHTAP KESİNLİKLE OKUMALISIN! |
0% |