@ruyamg
|
Ailemizde yerini almak için Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam ARK kitap emojimiz 🪞✨ yorumlara! Bölüme başlamadan üj bej emoji yollayın bakalım :D RuyamG <— Ailemiz burada toplanıyor. Okumaya başlamadan sol alt köşedeki yıldıza tıklayarak oy vermeyi unutma 💜 Satır arası yorumlarını bekliyorum. ⭐️ Arya ~ Toplantı tüm hızıyla devam ediyordu. Bu sözleşme süresi sonuna kadar, yapılacaklar planlandı. Zaten rutin şeylerdi, birkaç önemli konuya ekstra olarak karar verildi. "Ahh unutmadan Yale Hanım, fuar ile ilgili size detaylı bilgi içeren maili, toplantıya girmeden önce gönderdim. Lütfen onu da kontrol edip, yakın zamanda dönüş yapabilir misiniz?" diye sordu Seda Hanım. Yale, bir yandan not tutarken, Seda Hanım'a tatlı bir gülümseme gönderip, başını salladı. "Arya Hanım, eğer sizin içinde mahsuru yoksa oyun fuarına sizi, Kandemir Holding hazırlamak istiyor." dedi bana dönerek. Utku soruya "Anlamadım, ARK değilde Kandemir Holding'in kendisi mi? Neden?" diye cevap verdi. Ben ise olayı anlamadım bile, ikisi aynı firma sayılmaz mı? ARK sadece Kandemir Holding'e bağlı bir markaydı, ayrı yönetim ekibi olan bir şirketti, ama sonuçta her şeyin başında yine Kalender Bey vardı. Bu arada, toplantı başlamadan birkaç dakika dışarı çıkmak için müsaade istemiştim. Odadan çıktığımda, uzakta cafe-bar alanında kardeşiyle hararetli bir tartışma yapan, Kalender Bey'i görmüştüm. Sonrada Kalender Bey, kocaman adımlarla hızlıca ilerleyip Helin'i orada bırakıp bahçeye çıktı. Detaylı inceleyemedim, zira gözü hiçbir şeyi görmüyor gibi bir hali vardı. Cılız bir adam değil miydi? Ne ara bu kadar kas yapmış? "Her ne kadar ARK olarak oyun fuarına katılsak da, bizzat Kalender Bey organizasyonu yürütecek. Şirketimiz için imaj ve prestij önemli... Tabii yanlış anlamayın, stiliniz mükemmel ve size çok uyuyor. Ama bu fuarda biraz daha uyumlu olmamız gerektiğini düşünüyoruz." dedi. İmaj önemli? Tabii ki önemli. Yale itiraz edecek gibi gözüktüğü için öne atıldım. "Her ihtimale karşı, biz yine hazırlığımızı yapalım Yale. Acil bir durum olursa, ikinci bir seçeneğimiz olur." dedim kabul ettiğimi belli ederek. "Hem bu fuar tek gün değil, eminim fotoğraf çekilmekten sucuk gibi olduğumda, ihtiyacım olacaktır." Hem Yale'yi bu konuda mağdur etmemiş, onunda gönlünü yapmıştım. Seda Hanım kendinden emin bir sesle, "Evet son konumuza gelelim, sözleşme yenileme partisi için mekan önerileriniz var mı? Geçen yıl kalabalık olduğu için zorluk çekmiştik, bu yıl daha temkinli olup, daha büyük bir yer kiralamayı düşünüyoruz. Belki üç katlı bir yer olabilir." dedi. Yale ile bakıştık. Yerinde huzursuzca kıpırdandı ve yeniden Seda Hanım'a döndü. Derin bir nefes alıp "Seda Hanım, bu sene sözleşmeyi yenilemenin uygun olduğunu düşünmüyorum. Kariyerimde biraz tatile dinlenmeye ihtiyacım var. Bu nedenle eğer isterseniz, diğer yıllarda sözleşmemizi devam ettiririz. Ama bu seferki sözleşmeyi yenilemeyi düşünmüyorum." dedim üzgün bir ses tonuyla... Nasıl açıklayabilirdim ki? Hayatım çoktan mahvolmuştu. Sadece henüz izlerini göremiyordum. Aynı zamanda mükemmeldi, çünkü bebeğime ve takipçilerime sahiptim. Kariyerimin de, bombok hale gelmesini istemiyorum. En azından dinlenme evresi der geçerdim. Utku böyle bir şey duymayı beklemiyormuş gibi, ani bir şekilde kafasını bana çevirdi. Yüzündeki şaşkın ifadeden her şey geçiyordu şu an. Ve gözleriyle yerde duran poşeti süzdü. Derin bir nefes alıp, gözlerini kapatıp açtı. Kariyerimin benim için ne kadar önemli olduğunu biliyordu, ve ona ara vermemin nedeni, ondan daha önemli olmalıydı. Bu da onun tahminini doğruluyordu. Hamileyim, ve bir kokuyu aşeriyorum. Dalga geçerek söylediği şey, aslında gerçekti. "Arya Hanım, şu an ne diyeceğimi bilemiyorum. Böyle bir şey beklemiyorduk." dedi etrafındaki diğer kişilere bakarak, şaşkınca... Ve birazda 'şimdi ne halt edeceğim ben' tarzında bir havası vardı. Arkas, Seda'yı tehdit mi ediyorsun, doğru söyle? Hayatı başına yıkılmış gibi, gömleğinin yakasını gevşetmeye çalıştı. "Şöyle yapsak, bu konuyu fuardan sonra oturup konuşsak? Eminim bu dönemde çok yoğunsunuzdur. Kesin kararımızı o zaman versek? Bu konu çok önemli ve fevri hareket etmek istemeyiz." dedi. Benden daha çok, onun için önemliymiş gibi gözüküyordu. Benim için ARK daha önemli ve değerliydi. Daha fasulye bile değilken, tahminen bir yılı geçkin canlı yayın yapıyordum, beni keşfetmiş ve bu noktaya ulaşmamda çok yardımcı olmuşlardı. İlk başlarda şirketin ismi ve sahibi daha farklıydı. Biz imza sürecine girdiğimizde, şirketin adı değişmiş ve ARK olmuştu. Arkasına Kandemir Holdingi aldığı için, sonraki 1 yılda büyük bir patlama yapmış ve gençler arasında çok tanınan bir şirket olmuştu. Beraber büyümüştük desek yeriydi. Bu sözleşme dönemiyle birlikte, tam 4 yıl oldu. O nedenle 5. yılımıza özel olarak, çok görkemli, herkesin olacağı, çokça da konuşulacak, büyük bir parti vermek istediklerini anlamıştım. Önerisine itiraz etmedim ve "Tamam, öyle olsun. Oyun fuarından sonra yeniden konuşuruz" dedim. Ama içten içe o zamana kadar, olayların medyaya yansımaması için dua ediyordum. Birkaç evrakın imzalanacağını söylediklerinde, saf saf imza atmak yerine incelemek istediğimi söyledim. Hatalarımdan ders çıkartırım. Seda Hanım'da diğer çalışanları gönderdi ve bana ekstra zaman verdi. Bende Yale'yi evin anahtarını vererek eve yolladım. Utku'da Yale ile birlikte çıktı. Ben ve Seda Hanım yalnız kaldık. Evrakları iyice okuyup, emin olduktan sonra imzaladım ve Seda Hanım'la el sıkışıp lobide ayrıldık. Ben bizimkileri beklemek için cafe-bar alanına gidip, kahve siparişi verdim. Kahvemi beklerken Arkas Bey'in sesini duydum. "Toplantınız baya uzun sürmüş gibi, henüz bitmedi mi?" dedi bileğindeki saati kontrol ederek. Ara verdiğimizi sandı sanırım. "Asistanımı ve menajerimi bekliyorum, yoksa toplantıyı bitirdik." dedim nazik bir sesle. "Ahh anladım." dedi karşıma oturarak. Önce bir izin mi isteseydin? Belki ben seninle oturmak istemiyorum? "Oyun fuarında ana sahneyi aldık, ben bile heyecanlıyım." dedi kendi kendine konu açarak. Bende tebessüm ettim cevap olarak. "Canlı yayınlarda çok konuşkan gözüküyordunuz, toplantıda mı yoruldunuz? Acıktıysanız hemen yemek isteteyim?" dedi düşünceli bir sesle. "Hayır, teşekkür ederim. Sadece bugün biraz yorucu geçti." dedim kafadan bahane sallayarak. Samimi olduğum kişilerle saatlerce konuşur, gülüşürdüm. Şakalar komiklikler havada uçuşurdu, ama seninle hiç samimi değiliz, diyemedim. "Kandemir Holding'e katılacağımız zaman çok berbat haldeydim, şimdi bu fuar beni o yüzden heyecanlandırıyor. Zamanında kabul bile edilmediğimiz, ufak bir stant sahibi olamadığımız yerde, ana sahne sponsoru olabiliyoruz. Nereden nereye diyorum. Bu nedenle ARK benim için çok özel." dedi hislerini bana dökerek. Ahh benim içinde bir o kadar özeldi işte... Beni buradan çok fena vurdun, yabancı ceo. Şimdi istemesem de, seninle samimiyet kurmalıyım. Ceketini çıkarıp yanındaki koltuğa bıraktı. Kollarının ilk düğmelerini açtı. Genel olarak şöyle bir baktım. Kas mı onlar? Bu adamlar, son günlerde ne içip, ne yiyor? İlk tanıştığımda var mıydı bunlar? Sonra düşüncelerimi sorgulayarak, kafamı garsonla gelen kahveme çevirdim. Evli hissetmesemde, sonuçta kağıt üstünde evliydim. Kocamın hazırladığı boşanma kağıtları ise hâlâ yanımda, çantamdaydı. Kulaklarımda ise hâlâ babamla konuşmaları çınlıyordu. Evlendikten sonra, Reis soyadını yeniden alabilmek için başvurduğum aile mahkemesine, bu seferde boşanmak için gidecektim. "ARK'ın kurucusu sizsiniz o zaman. İlk teklif geldiğinde ismi Lucien'di yanlış hatırlamıyorsam. Biz imzaları atmadan hemen önce ARK diye açıklanmıştı." dedim onun gibi geçmişi yad ederken. Ardından devam ederek, "O sıralar canlı yayında defalarca merak etmiştik. Neden ARK oldu? ARK'ın açılımı ne diye. Şimdi daha iyi anlıyorum." dedim Arkas Bey'e gülümseyerek. Ancak Arkas Bey biraz gerildi, sağa sola baktı. Sonra etrafı biraz daha inceledi ve bana bakıp "Neymiş?" dedi. Bu kadar kasılacak bir şey söylemedim ki. Etrafıma baktığımda uzaktan bir adamın, yukarıya çıkan asansörlerin orada bizi izlediğini gördüm. Arkas Bey'e döndüm, o da kendini toparlamış minik bir tebessümle bana bakıyordu. "İsminiz değil mi? Ark-as.. Biz o kadar merak ettik ama sadece isminizin ilk 3 harfi." dedim onun gibi tebessüm ederek. Duyduklarından sonra Arkas Bey, birkaç kişinin dönüp bakacağı bir şekilde kahkaha attı. "Arkadaşlarıma bu şekilde hava atacağım, bu bunca yıl hiç aklıma gelmemişti." dedi gülmesine devam ederek. Yani tahminim yanlış mı? Ya da şu an beni kekliyor. O sırada telefonum çalmaya başladı. Arkas Bey'den müsaade isteyip, bahçeye doğru ilerledim. Bahçe mobilyalarında, asansörün önünde bize bakan adamı gördüm. Ondan en uzak köşeye oturdum ve telefonu cevaplandırdım. "Efendim Buğra?" Göz ucuyla baktığımda beni incelediğini gördüm. Şu an konuşmamı dinliyor mu? "Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum." dedi aşırı kötü ve sıkıntılı bir sesle. Derin bir nefes aldı ve kafa kaşıma gibi bir hışırtı duydum. "Ne oluyor? Birine bir şey mi oldu?" diye ciddileşip, oturduğum yerde öne doğru kaydım. "Nasıl söyleyeceğimi inan bilmiyorum. Önce güvenli bir yere otursana." dedi beni daha da endişelendirerek. Oturduğum bahçe mobilyasına baktım. "Oturuyorum zaten, söyle ne söyleyeceksen." dedim sesimi hafiften artırarak. Yoksa kalp krizi geçirecektim ya da bu stresten bebeğime bir şey olacaktı. "Hadi seni dinliyorum, söyle." dedim hâlâ konuşmadığını hatırlatarak. "Dilekçede yazan bir adres vardı ya, onu inceledim. Bir yerlerden tanıdık gelmişti. Annemin üzerineymiş ve şu an 50'lerinde sözde bir kadın kiracı oturuyormuş." dedi. Annemde mi boşanma işinin içinde? Bari gözümde o masum kalsaydı... Anne kız ilişkimiz hiç iyi olmadı. Annem her zaman Melek ablam ile daha ilgiliydi. Babamdan olan ilk çocuğu olduğu için olabilir. Tabii ikimizden çok, Buğra'ya tam anlamıyla tapıyordu, nedeni muhtemelen cinsiyeti ve ilk göz ağrısı olmasıydı. Onun sevgisine ben, en küçük çocuğu olarak hiç şahit olamadım. Halbuki en çok, en küçükler şımartılıp sevilmez miydi? Annemin bu yönünü, hep babam doldurmaya çalışmıştı. Ama anne sevgisi bu, yeri doluyor mu? Annemden görmediğim sevgi ve ilgiyi, Kahraman'dan gördüğümü sandığım için başıma bunlar gelmedi mi? "Kadını araştırdım birkaç sene önce doğum yaparken ölmüş. Çocuk şu anda 5 yaşında olmalı. 12 aylıkken kan tahlillerinden dolayı kemik iliğinden biyopsi yapılmış. Başka özel testler, genetik testler falanda var raporda, sonuç olarak Akut Lenfoid Lösemi teşhisi konulmuş. Birçok tedavi denemişler ama yanıt alamamışlar. Şu an hâlâ tedavi görüyor, kemik iliği nakli için kemik iliği bankasına başvurmuşlar." dedi. Ama konuyu hâlâ kavrayamıyordum. "Yani?" diye sordum. "Çocuğun tedaviye geç kalmaması için, 10 yaşına kadar zamanı varmış. Sonra nakil yapılsa da, cevap verme şansı çok düşükmüş." Kim bu çocuk? Buğra bunları bana neden anlatıyorsun? Elimi kalbime götürdüm, hiç atmadığı kadar hızlı atıyordu. "Kemik iliği nakli için tam uyumlu kardeş, ya da yarı eşlenik olması gerekiyormuş. Bu nedenle dosyada, 3 yıl önce kardeş için tavsiye verildiğini, ailenin mantıklı bulup kabul ettiğini, ve detaylar konusunda fikirler yazılmış. Sorun şu ki, dosyada bir anne olmasına karşın, kayıtlarda anne ölü gözüküyor. Ve çocuğun adı" dedi bekleyerek, sanki hayatındaki en zor şeyi söylüyor gibiydi. Elim ister istemez, kalbimden karnıma gitti. "Aren Ateş, Kahraman Ateş'in oğlu." dedi. Geçmişten bir sahne geldi gözümün önüme, 2 yıl kadar önce ilk hamileliğimden... "Ne dersin hayatım? Kız mı erkek mi olacak sence?" Dedi Kahraman çok mutlu ve rahatlamış bir ses tonuyla. Elini omzuma atmıştı, o nedenle daha da yaklaşıp saçlarımdan öptü. "Bilemiyorum Kahraman, sağlıklı olsun da... Çok zor bir süreç olacak, hazır değildim. Nasıl bir anne olacağım ki? Annem gibi olmaktan korkuyorum." dedim, içimdeki sıkıntıları ona aktararak. "Benim dünyalar güzelim, bebeğimin annesi, sen mükemmel bir anne olacaksın. Hatta o kadar mükemmel olacaksın ki, seni çok ama çok ama çok seveceğiz." dedi. Gerçekten de bu aralar bana karşı fazlasıyla ilgili ve sevgi doluydu. Bu benim içimi kıpır kıpır ediyordu. Ama hazır hissedemiyordum işte. Hatta suçluluk duyuyordum, kötü bir anne olduğum.. o herkesin sahip olduğu annelik hissi, bende olmadığı için. "Ihhhm kız olursa Beren olsun bence." dedi burnunu boynuma sokarak. Ben çoktan hazırım kocacığım, yatak odamıza geçelim mi? "Neden beren, ve neden kız?" diye sordum. "Bilemiyorum kardeşiyle uyumlu olsun diye." dedi heyecanla. "Kardeşiyle? İki tane mi çocuğumuz olsun istiyorsun?" demiştim şaşırarak. Daha birini yeni yaptık, dur bakalım. "Yani bir anda öyle dedim, ama diğeri sen ne zaman hazır olursan." dedi. Omzuma attığı elini sırtımı okşayarak belime indirdi, ve ardından belimi yavaşça sıktı. Ahh kocacığım beni kötü yola teşvik ediyorsun ama? "O zamaaaan. Erkek olursa da Baran olsun. Madem uyumlu olsun diyoruz. Beren ve Baran. Hıı? Nasıllar?" diye sormuştum. Sonra bu konu yıllarca hiç açılmamış, biz sadece bebeğe odaklanmıştık. O zamandan sonra tek kriterimiz, sağlıklı bir hamilelik geçirmek ve cinsiyeti fark etmeksizin doğum yapabilmekti. Aklımı kurcalayan sorunun cevabı belli oldu. Bebeğim, babanın seni bu kadar fazla istemesinin nedeni buymuş. Sadece seni istiyor sanıyordum. Artık anladım ki, seni de istemiyor. Tek istediği hiç tanımadığımız abine donör olmanmış. Sadece kemik iliği nakli için ona lazımsın. Şimdi seni korumak, her zamankinden daha zor olacak. Ben ne yapacağım? Ben seni nasıl koruyacağım? Allahım ben ne yapacağım? Babamla bir şekilde evlilik için anlaşmasının, boşanma dilekçesinde velayetin bulunmasının, hatta ve hatta dilekçedeki ev? Annem bile işin içinde... Benim annem bile. Ablam biliyor mu? Ahh ailemden böyle bir kazık yiyeceğim aklımın ucundan geçmezdi. Özellikle babam? Yer sanki ayağımın altından çekiliyor. Ben toprağa diri diri gömülüyor gibiydim. Aren ve Beren... İkisi de uyumlu, kastettiği Aren'e uyumlu bir Beren'di. Beren'e uyumlu bir Baran değildi. "Arya, iyi misin? Arya bak beni korkutuyorsun." diye sarstı biri beni. Ama o kadar dağılmıştım ki, asla toparlanamıyordum. Resmen şoka girmiştim. Tir tir titrediğimi bile yeni fark ettim. Güçlü olmalıydım. Bebeğimi korumalıydım. Ben nasıl koruyacağım, kime güveneceğim? Ailem bana bunu nasıl yapar? Lanet olsun, benden başkasına nasıl dokunabildin? Kahraman.. sen benden başkasına dokunamazsın ki! O zaman bu çocuğu nasıl yaptı? Bildiğim her şey yalan mıydı? Yalandı. Kahraman yıllardır beni aldatıyor. Hayır, beni asla sevmedi. Kocam bile beni sevmedi. Buğra'nın da sesi uzaktan geliyordu, ama o toprak beni sardıkça daha da sarıyordu. Öncesinde en yakın arkadaşıydım, o zaman neden söylemedi? Benden nasıl böyle bir şeyi gizleyebilir? "Aryaa? Aryaa bak lütfen kendine gel. Ne duyduysan, halledeceğiz, her şey iyi olacak. Lütfen bana bakar mısın?" diyordu asla tanımadığım bir ses. "Kalender arıyor... Yüzüne biraz daha su çarp. Eline de dök... Biri şirket doktorunu çağırsın." Kolonya kokusunu alınca, kendime geliyormuş gibi oldum. Az önce bana seslenen adamın, ilerde hararetli biriyle konuştuğunu gördüm. Stresten ne yapacağını bilmez şekilde, eliyle kemerini tırnaklıyordu. Ben az önce ne yaşadım? Etrafımda ayılmama yardımcı olmak için, minik bir topluluk vardı. Telefonumu banktan alıp, yeniden kulağıma götürdüm. "Kadın peki?" dedim çatallaşmış bir sesle. Ağlıyor muydum? "İyi misin? Şu an neredesin?" dedi, ama cevap vermeyince devam etti. "Kadın hakkında inan bilgi bulamadım. Tek bildiğim kayıtlarda ki annesi.. sensin Arya." dedi. Ne!? Bu nasıl olabilir? "Anlamadım." dediğimde, "2. yılınız dolunca ortak velayet için başvuru yapmış gözüküyorsunuz. Karar daha yeni sonuçlanmış." dedi. "Tamam." dedim ve telefonu Buğra'nın tam anlamıyla, yüzüne kapattım. "Arya daha iyi misin?" diyen adama baktım. Kimdi bu adam? Ahh az önce asansörün orada gördüğüm, geldiğimde burada oturan adam. Ondan en uzak köşeye oturacağıma, Kahramandan en uzak evde otursaydım keşke. Belki o zaman tanışmazdım, ve böyle olmazdı. Dünyada bu kadar kadın varken, bebek yapacak beni mi buldun be adam? Hâlâ cevap vermemi bekleyen adama "Evet." diye cevap verdim. "Tamam Arya Hanım nefes alsın, içeri geçebilirsiniz. Burayı boşaltalım." dedi minik kalabalığa doğru. Önümde dizlerinin biri üstüne eğildi. "Hastaneye gitmek ister misin? Ya da evine bırakabilirim." dedi yardımcı olmak isteyen bir sesle. Evim yoktu ki. Benim hiç evim olmamış. O ev hep başkasınınmış. İçinde hep bir bebek sesi varmış, ama ben hiç duyamamışım. Duyduklarım ve dilekçe bile bana ağır gelirken, yalanın içinde yaşıyormuşum. Konfor alanım dediğim yer, aslında yalanlar dünyasıymış. Yavaşça kafamı kaldırıp rezidansa baktım. Kalender Bey ile konuşmuştu az önce değil mi? "Kalender Bey ile görüşebilir miyim?" dedim gözlerinin içine bakarak. Kararsız kaldığını görebiliyordum. İçinden ne yapması gerektiğini tartıyor gibiydi. "Tamam, hadi gel. Önce bir elini yüzünü yıkayalım. İyice kendine geldikten sonra, seni Kalender'in odasına götüreceğim." dedi, bir yandan telefonuyla uğraşarak. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. İçeride insanlar olmalıydı, bu şekilde yıkılmış gözükemezdim. Paramparça olmuştum ama göstermemeliydim. Gözlerimin altını sildim ve önden şirketin içine doğru yürüdüm. 🌟 - Oy vermeyi unutma Arya? Kahraman? Kalender? Arkas Lucien? Hikaye Gidişatı? Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam ARK Evreni Serisi, İkinci Adam Yayınları aracılığıyla yakında raflarda olacak. Basılacak ilk kitabımız ARK I : Arya 🪞✨ Kitaplarım bağımsız olarak okunabilir, ama ortak karakterlere ve geniş bir olay kurgusuna sahiptir. Bu kitap, ARK Evreni Serisi adı altında yayınlanmaktadır. Kronolojik sıraya göre seriyi D R E A M E 'de ayarladım. Arya ve Kalender'in aşklarına şahit olan herkes 🪞✨ emojileri ile yorumları donatsın! ~~ Lütfen ilk defa okuyanlar ve özellikle birden çok okuyanlar bol bol yorum yazsınlar. ~~ Spoiler içeren yorumlar yazmak SERBESTTİR! Bu nedenle yeni okuyucuların yorumları okumadan yorum yazması rica olunur. ~~ Hikaye konusunda SPOİLER yemek istemeyenler KONAĞIN DELİSİ ve KRALİÇE kitaplarımı OKUMASINLAR! Konağın Delisi ve Kraliçe, ARK III : Arya Reis Kandemir 'den sonrasını anlatmaktadır. Arya ve Kalender'in çocuklarını konu alıyor. ZÜHRE ve MEHTAP KESİNLİKLE OKUMALISIN! |
0% |