Yeni Üyelik
19.
Bölüm

Bölüm 18: Yaşıyorum | ARK I - Arya

@ruyamg

Ailemizde yerini almak için Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam

ARK kitap emojimiz 🪞✨ yorumlara!

Bölüme başlamadan üj bej emoji yollayın bakalım :D

RuyamG <— Ailemiz burada toplanıyor.

Okumaya başlamadan sol alt köşedeki yıldıza tıklayarak oy vermeyi unutma 💜

Satır arası yorumlarını bekliyorum. ⭐️

Arya ~

"Utku, ne olur cevap ver. Kendimi kötü hissediyorum." dedim ağlayarak. O cevap vermedikçe, ben daha da kafamda kuruyordum. Kalender'e bir şey olmuştu değil mi? Ama o çok güçlüydü, hayır kimse onu yıkamazdı.

Öfkeden gözü dönüp kendisine zarar vermiş olabilir miydi? Kalender'in orada ne işi var? Karısıyla ilgilenseymiş. Kalender'in karısı... Kalender'e her şeyiyle sahip bir kadın vardı.

"Utku?" dedim yine çaresiz bir ses ile. Kalbimin bu kadar acıması normal mi? Telefonun başında cevap beklerken, ölüyordum sanki.

O an bir şeyin farkına vardım. Bu kadar kısa sürede bile, duygularım filizlenmiş kök salmıştı değil mi? Evli bir adam için endişeleniyordum.

Ona bir şey olmasın diye her şeyi yapardım. Ben Kalender'i seviyorum. Aşk mı bilmem. Daha önce hiç hissetmediğim bir duyguydu sadece.

Onunla olan şakalaşmalarımız, sohbetlerimiz, anlamlı bakışmalarımız ve gülüşmelerimiz düştü aklıma. Onun teninde can bulduğum, daha önce hiç hissetmediğim o muhteşem duyguların hepsi, beni boğdu sanki. Şansımı bir daha denedim.

"Utku korkuyorum, lütfen cevap ver." dediğimde bu sefer Yekta'nın sesini duydum. "Bu kim be? Ballı Waffle? Ballı waffle'mı olurmuş. Nutellalı olur, çikolatalı olur." diye söyleniyordu. Sonra telefon hışırdadı.

"Alo, kimsiniz?" dedi. "Affedersiniz Utku korkudan bayıldı, ben Yale. Arya Hanım'ın asistanıyım." dedi ve sonra "Beni duyuyor musunuz?" diye ekledi. O sırada Utku kendine gelmiş olacak ki telefon el değiştirdi.

"Yaaa az kalsın ölüyorum sandım Yale. Silah sıkıldı dibimde. Ya sekip bana gelseydi? Gül cemalime bir şey olsaydı?" dedi hayıflanarak.

"Utku, kafayı mı yedin? Morgdaki Arya Hanım olabilir? Sen şu an kendini mi düşünüyorsun gerçekten?" dedi aklı selim konuşarak. Ama muhtemelen Utku yaşadığımı bildiği için eski paniği uçup gitmiş, kendi derdine düşmüştü.

"Ne oldu öyle ya? Sen orada, yakındaydın." diye sordu Yale'ye. "Hiç sorma ortalık birbirine girdi. Kalender Bey, Kahraman Bey'i vurdu." dedi. Şaşkınlığımı gizleyemeyip, ağzım açık kaldım. Kalender, Kahramanı mı vurdu?

Utku'da benim gibi şaşırarak ne dedi uzata uzata. "Vallahi öyle. Kahraman Bey girmek için her yolu denemiş. Neyse bir şekilde kocasıyım, bebeğin babasıyım diyerek girmiş.

Kalender Bey'e 'Karımı görmek istiyorum. Onun ölüsü de dirisi de benim. Bebeğimle onu alacağım, siz karışmayın.' deyince, zaten Kalender Bey'in halini görmüştün. Kalender Bey'de kayış koptu. Vallahi adamın şalterinin nasıl attığını gördüm. Hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım.

Korumasından silahı aldığı gibi 'Sen kime karım diyorsun lan, eceline mi susadın... Hâlâ bebek diyor, burada sana ait hiçbir şey yok. Eğer o Arya çıkarsa, senide öldürür yanına gömerim. Hayır dur! Seni denize atarım. Aynı toprakta bile olamazsınız.' dedi.

Sonra da bacağından vurdu. Hastanedeki doktorlar dahil kimse bir şey yapamadı, zaten kendi hastanesiymiş. Adam bildiğin çekti vurdu sonra da 'Alın bunu gözümün önünden bir kaza çıkacak.' dedi yeri göğü inletti.

Utku iyi ki çok yakında değildin. Vallahi silah sesine bayıldın, Kalender Bey'in o halini görseydin kesin kalp krizi geçirirdin." dedi uzun uzun anlatarak. O halde bile beni kıskanmış mıydı? Ölmüş olabilirim ben adam, ölümü bile kıskanmak nedir?

Telefonu kapattım. Ne yapmalıydım? Sanırım Kalender'e yaşadığımı haber vermeliydim. Diğer telefonumu uçak modundan çıkarırsam, hiç susmayacağını biliyordum. Bende el mecbur buradan arayacaktım.

Telefon numarası neydi? arkandemir? Bak böyle olunca unutma ihtimali olmuyormuş demek ki. Harflerin bulunduğu numaraları tuşlayarak, arama simgesine tıkladım. Uzun uzun çaldı ama açan olmadı, ardından bir daha aradım. Tanımadığı numaraları açmıyor muydu?

Moda evine girmeden önce Batu'nun verdiği kartı hatırladım. Hızlıca çantamdan alıp, numarayı tuşlayarak aradım. İkinci çalışta açıldı.

"Alo, kimsiniz?" dedi gergin, öfkeli, üzgün, panik bir sesle. Sesinden neredeyse her karamsar duyguyu seçebiliyordum. "Batu benim." dedim sakince. Derin bir rahatlama nefesi verdiğini duydum.

"Ahhh yengem. Benim canım yengem. Ölümlerden ölüm beğendik. Neredesin kurban olduğum? Abim kafamıza sıkacaktı, Behram abi zar zor engel oldu. Bir de ikinciye yaşıyoruz aynı şeyi. Vallahi sen bizim ölümümüze sebep olacaksın." dedi yine aynı ses tonuyla.

"İyiyim, haberleri şimdi gördüm. Sadece kafa dinlemek için uzaklaştım." dedim. "Yenge kafa dinlemek istiyorsan bize söyleseydin, ben ya da Emin, seninle gelirdik. En azından, abim güvende olduğunu bilirdi. Adam öldü öldü dirildi. Vallahi kafayı sıyırdı, kendine bir şey yapacak diye korkuyoruz." dedi.

"İyiyim işte Batu, haber vermek için aradım." dedim. "Yenge bir abime versem? Sesini duysa, yaşadığına emin olsa? Gerçekten kötü durumda." dedi sesi değişerek. Sanırım Kalender yanına gelmişti ya da o Kalender'in yanına gitmişti. Etraftaki sesler bir anda sustu çünkü.

"Sana bir soru soracağım. Kesin ve yalansız sadece evet ya da hayır cevabı istiyorum." dedim sessizce. Cevabı biliyordum, Batu ile kesinleşmiş olacaktı.

Kararsız bir ses tonu ile, "Tabii sor yenge, dinliyorum." dedi. "Kalender'in medeni durumunda Evli mi yazıyor?" diye sordum yine sessizce. Sesim istemeden cılız çıkıyordu. Cazgır ruhuma oranla, sesimin bu kadar cılız çıkması ilginçti.

"Yenge şimdi ne desem bilemiyorum. Bi dinle.." sen diyecekti muhtemelen, ama sözünü kesip, "Evet ya da Hayır, Batu." dedim. Derin bir nefes alıp, sanırım bir yerini kaşımıştı. Ensesi ya da boynu olabilir.

"Yenge" dedi duraklayarak, nasıl söyleyeceğini bilmiyomuş gibi. "Cevap evet ama..." demişti ki, "Yeterli." dedim. "Sadece iyiyim, yaşıyorum, iletirsin." dedim ve telefonu kapattım.

Gerçekten evliydi. Evli bir adamla yatmıştım. Aması nedeni niçini beni ilgilendirmiyordu, medeni durumu evliydi. Benim için yeterli bir sebepti.

Kafamı dağıtmak için mutfağa girdim. Akşama doğru Insgram'dan haberlerin asılsız olduğuna dair bir hikaye yayınladım. Fırtına yeniden şiddetlenirken, mutfak masasına ellerimi dayamış, havuza düşen yağmur damlalarını izliyordum.

Tam olarak ruh halimi yansıtan bir hava vardı. Halbuki sabah hava kapalı olsa da, yağmur akşama doğru başlamıştı. Kasıklarımdaki ağrı ise dinmişti ama olabildiğince az hareket ediyordum.

Artık burada kalamayacağımın bilincindeydim. Acil bir şey olursa buradan hastaneye ulaşmam çok zordu. Kaldı ki haberleri uzun süre görüntüm meşgul ettiği için, burada beni gören herkes kim olduğumu bilirdi.

Kapı çalınca, bu yağmurlu havada kim olduğunu çözemedim. Kapıyı az açtığımda, Ahmet Bey'i gördüm.

"Karım Nazlı, git bir bak dedi. Bir sorun var mı? Evde akan bir yer falan?" Kapıyı biraz daha açtım.

"Bir sorun yok, fırtınalı havada buraya kadar gelmişsin teşekkür ederim." dedim.

"Sizin bey gelecek diyorlardı? Ne zaman gelecek?" diye sordu ama anlamayarak yüzüne baktım. "Nazlı, ona göre temizliğe gelirim dedi de, bende fırtınadan sonra havuzu temizlerim." Sorusu garip geldiği için, tırsarak yalan söyledim.

"Aslında gündüz hava güzelken konuştuk, yola çıktığını söylemişti. Birazdan burada olur." dedim yolu göstererek. Yolda yaklaşan bir araba vardı. Fırtınadan dolayı sadece farları gözüküyordu.

"Anladım, bir şey lazım olursa ararsınız." dedi, evin içini süzerek. Bu adam, neden bu kadar tuhaf davranıyor? "Teşekkür ederim." dedim ve kapıyı kapatıp kitledim.

Ne olur ne olmaz, dağ başındayım. Başıma bir iş gelse, kimsenin ruhu duymazdı. Artık burada fazla kalamam, yarın Yale'yi arayıp ev işini sormalıyım.

Mutfağa geçerek bardağıma çay doldurdum. Yaptığım kektende 2 dilim aldım. Ardından televizyonun önüne kurulup, netflix dizimi izlemeye devam ettim.

Haberler çıkmasaydı, hikayeden yorumlayarak izlerdim ama maalesef, ortam çok gergindi. Benimde bu nedenle sessiz kalmam gerekiyordu.

Kapı çalmaya başladı. Ahmet mi geri döndü? Evin içine tuhaf tuhaf bakmıştı. Ya bana bir şey yaparsa? Bebeğime? Duymazdan gelebilirim. Evet duymazdan geleyim, sonra sorarsa uyudum derim. Üst kattaydım duymadım derim. Bende bahane çok.

Ayağa kalkıp merdivenlere doğru ilerledim. Kapı bir anda aşırı güçlü çalınmaya başladı.

Kapıya alacaklı dayanmış gibiydi. Kapıya doğru yaklaştığımda, Emin'in sesini duydum.

"Abi sakin olur musun? Şu an çok öfkelisin." dedi. "Siktirtme abini, neden bu boktan kapıyı açmıyor?" dedi daha da abanarak.

"Abi, öfkelisin. Hadi gel arabada bir sakinleşelim. Sonra nazikçe kapıya vurur, konuşursun." dedi Batu.

Kalender resmen kapıma dayanmıştı. Dağ evini nereden buldu? Neyi yanlış yaptım ki? Buğra, senin vereceğin taktiklere sokayım.

"ARYA! Aç şu kapıyı, bana kırdırma." dedi. Resmen sesinden bile, alevli kükremesi belli oluyordu. "Abi, yengem hamile. Kurban olayım, gözünü seveyim. Bak sinirin geçsin gerekirse beni döv, ama geçsin öyle konuşun." dedi Emin.

"Lan! Sen ne demek istiyorsun? Arya'ya zarar vereceğimi mi ima ediyorsun? Sen kimi kimden koruyorsun?" dedi. Sanırım az daha açmazsam, çocuklardan birini öldürecekti. Açarsam peki? Bana ya da bebeğime zarar verir miydi?

Yavaşça önce kilidi açıp, sonra kapıyı açtım. Kalender ile bakışlarımız birleştiğinde, bugün Yale'nin telefonda ne demek istediğini anladım. Kapıdan içeriye geçerken, ister istemez birkaç adım geriye kaçtım. Kapıyı sertçe iterek kapattı.

Üstüme hızlıca yürüyüp, omuzlarımdan tutup duvara dayadı. Canım yanmamıştı ama, bir anda hızlıca çektiği için kasık ağrım kendini belli etmişti.

"Sen beni çıldırtmak mı istiyorsun? Sen beni kendinle mi sınamaya çalışıyorsun? Kimdi o adam?" diye sordu. 'Ne adamı?' der gibi baktım.

"Az önce evden çıktığını söyledikleri adam. Kim o adam? Benim kadınımın bulunduğu yere, nasıl tanımadığım bir herif girebilir! Ne halt etmeye buradaydı!" dedi aynı sinirle. Sağ tarafında duran bibloyu aldığı gibi, karşı duvara geçirdi.

"Kimdi o siktiğimin adamı? Bir cevap ver hemen!" dedi. Bu hali beni korkutmuştu. Hayır, ben onun bu halini sevmedim. Bu haliyle asla birlikte olamam. Kendini ne sanıyor? Sahibim mi? Cevap vermedim.

Onu ilgilendirmezdi, ima ettiği şey çok çirkindi. Ben cevap vermedikçe, her saniye daha da kuduruyor gibiydi. Daha da yaklaşıp burnunu, saçlarımın arasına gömdü, hızlı hızlı nefes almaya başladı. Sonrasında nefes alışverişi daha düzenli hale geldi.

"Ne kadar korktum, haberin var mı? Öldüm öldüm dirildim, Arya. Nefes alamadım, ciğerime battı tüm yaşayabileceğimiz anlar. Benim daha hayallerim vardı. Seninle pijamalarımızla oturup, Friends'i bitirecektik.

Muhteşem yüzyılda mahi'ye sallayıp, hürrem'i övecektik. Hem Mustafacı hem hürremci olup, kadere lanet okuyacaktık. Mustafa'nın ölümüne birlikte ağlayacaktık.

Yüzme bilmediğin için, yüzme öğretecektim sana. Sen yeni oyunları deneyip, yorumlarken, bıkmadan usanmadan izleyecektim." dedi titreyen bir sesle. Ben mi yüzme bilmiyorum? Su üstü harekatını tamamladım ben, ne diyorsun? Yoksa Zayid'i tanıyor mu? Zayid ile aramızda geçenleri biliyor olabilir mi?

"Sen benim hayallerimi yarım bırakıp gittin. O kadının yanarken ki videosunu izlediğimde, ne kadar canım yandı biliyor musun? Sana söz verdim.

Sana seni ve bebeğimizi koruyacağıma söz verdim. Ya gerçek olsaydı? Ya başına bir şey gelseydi? Bana bunu nasıl yaparsın?" dediğinde saçımda ıslaklık hissettim.

Ağlıyor muydu? Bebeğimizi mi? Benimle hayalleri mi vardı? Anlattıkları, beni çok iyi tanıdığını gösteriyordu. Çünkü hepsi hoşlandığım şeylerdi. Bazıları herkesin bilemeyeceği şeyler.

"Özür dilerim, kıskandığım için çıldırdım. Ben bilmezken, başka birinin senin yerini bilmesi beni çıldırttı. Yoksa bana söz verdin, beni asla aldatmazsın." dedi ve kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Saçlarımı yüzümden çekip, baş parmakları yanağıma gelecek şekilde boynumdan tuttu.

"Sen bana aitsin. Bana ait olduğunu biliyorum. Bana ait olduğunu söyledin. Bir söz verdin bana, başkasıyla olmazsın." dedi. Bir yandan da, kendini ikna etmeye çalışıyor gibiydi. Beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

"Seni çok özledim, aşkından yanıp kavruluyorum ama görmüyorsun bile. Sana olan hislerimi görmüyorsun. Ben acele etmeden yavaşça sevmeye çalışıyorum, bana alışman için her şeye dikkat ediyorum. Ya beni yanlış anlarsan diye, kırk kere düşünerek hareket ediyorum.

Sorunun cevabı hayır Arya. Benim senden öncem yoktu, senden sonram hiç olmadı. Ben hep bekledim, ben hep seni bekledim. Sen beni bilmiyorken bile, ben uzaktan seni koruyup, hep seni bekledim. Sadece seni sevdim." dedi duygularını ifade ederek.

Beni bu kadar çok seviyor muydu? Hissettikleri içimi yakıp yıktı sanki. Laflarını seçerek konuşuyor, ben üzülmeyeyim, kırılmayayım diye özenle mi seçiyordu? Ofisinde elini elime uzatması geldi aklıma.

Evet, dikkat ediyordu. Az önce kırdığı biblom dışında, öfke krizinde bana bir şey yapmamıştı. Kokumda mı sakinleşmişti?

Ondan ayrılıp yüzüne baktım. "Arya." dedi yumuşak bir sesle. "Arya sana yemin ederim, senden başka hiç kimsenin nefesi, nefesime karışmadı. Senden başka kimseye elimi bile sürmedim.

Bu yaşıma kadar, benim için sadece sen vardın. Uzaktaydın ama, sen gülünce bende güldüm. Mutlu oldun, mutlu oldum. Canımı yakan şeylere bile, Arya mutlu, o mutlu olsun da dedim.

Sana yemin ediyorum, canımı yakan beni mahveden çok şey.. çok zaman oldu. Seni tutup almak istediğim, zorla bile olsa yanımda tutmak istediğim zamanlar da oldu. Ama kıyamadım.

Aşkımı, böyle bir nefretle kirletmek istemedim. Bana nefretle bakan gözlerine dayanamam. Arya, gerçekten dayanamam. Bana ait olmuşken.. senin nefesinde, teninde, kokunda soluklanmışken.. sana sıkı sıkı sarılıp, aynı yatakta uyumuşken, senden vazgeçemem.

Benden bunu isteme. Benden canımı iste, hemen şimdi vereyim. Ama benden, senden vazgeçmemi, seni bırakıp gitmemi isteme." dedi gözlerinden yaş süzülürken.

Ben daha önce hiç bu kadar sevilmemiştim. Hiç bu kadar hissetmemiştim, iliklerime kadar. Evli miydi? Tamam öyle olsun. Benden başkasına dokunmadığına yemin etti. Sadece bu seferlik, bir seferlik inanmak istiyorum. Bu hayatta beni ölümüne seven birinin olduğuna, inanmak istiyorum.

Ellerini yaklaştırıp, göz yaşlarımı sildi. "Uğruna öleceğim incilerini akıtma artık." dedi.

"Ağlayınca çok çirkin oluyorsun, o yüzden sen hep gül." Ağlayarak gülmeye başladım.

"Bana çirkin dedin, farkında mısın?" diye sordum. "Hıhı çirkinsen bile benim çirkinimsin, sen sadece benim ol. Sadece beni sev, ben her haline zaten tapıyorum." dedi dudağıma öpücük kondurarak.

"Evi temizleyen Nazlı Hanım'ın kocası, ben iyi miyim, evde akan bir yer var mı diye kontrol etmeye göndermiş Ahmet Bey'i." dedim. "Ve ben, yüzmeyi çok iyi biliyorum. Sadece bir süredir ayağım değmeyen yerde, panik oluyorum. O yüzden havuzdan başka yere girmiyorum." dedim arkasındaki havuzu işaret ederek.

"Nereden bildiğimi sormayacak mısın?" diye sordu. "Süper güçlerin olduğuna eminim, burayı bile bulduğuna göre." dedim. "Bekir, Insgram'dan hikaye attığın konum bilgilerini almak için, saatlerce pazarlık yaptı. Şerefsizler nuh deyip, peygamber demedi. Bekir bir şekilde ikna etti." dedi. Kim bilir bir konum için ne kadar para verdi.

"Bu yasadışı biliyorsun değil mi? Seni dava edebilirim." dedim. "Dava ederken, beni asla dava edemeyeceğini anlarsın. O yüzden lütfen beni dava etmeye çalış." dedi imalı şekilde.

"Beni tehdit mi ediyorsun?" dedim. "Hayır, söz konusu bile olamaz. Başka bir şey ima ediyorum. Ama sen akıllı kadınsın, ben söylemeden çözersin. O nedenle kendin keşfetmeni bekleyeceğim." dedi çapkın bir gülümseme göndererek. Birkaç adım geriye giderek, beni serbest bıraktı. Bende duvardan ayrılıp koltuğa doğru ilerledim.

"Bana kek mi yaptın? Olur güzelim, tabii ki yerim." dedi, sanki ben ikram etmişim gibi. Biblo kırıklarını temizleyip, koltuğa oturdu.

Ona da çay doldurup, 3 kek koyarak, yanına oturdum. Sonra bir şey unuttuğum aklıma geldi.

Gidip saklama kabına kek ve termosa çay doldurarak hazırladım. Mutfaktan elim dolu çıktığımı gören Kalender, ne yapmak istediğimi anlamaya çalışıyor gibi bakıyordu. Kapıyı açtığımda, götleri tam anlamıyla donmuş, ve sırılsıklam Batu ve Emin'i gördüm.

Kapıda da benimki hariç, 2 siyah araba vardı, biri jeepe benziyordu. Termosu Batu'ya, saklama kabını Emin'e verdim. Ardından misafirhanenin anahtarını da verdim. Elimle kalacakları evi gösterip, "Alın bunları ve evimin önünden toz olun, lütfen." dedim.

Arka tarafta arabanın içindeki, diğer korumaları da işaret ederek, "Hiçbirinizi burada görmeyeceğim. Haydi yüzüme alık alık bakmayın, kaybolun." dedim. Ne yapacaklarını bilemez birbirlerine baktılar. "Abiniz bende, siz keyfinize bakın çocuklar." dedim ve kapıyı yüzlerine kapattım.

Kalender'in yanına gidip, başımı dizine koydum. "Az önce korumalarıma posta mı koydun, yoksa bana mı öyle geldi?" dedi hafif gülerek. "Nereden senin korumaların oluyor? Yıllardır beni koruyorlar." dedim.

"Ahaha haklısın, ama sanki o iş öyle olmuyordu. Ahh be kadın, doğrusunu bildiğim şeyleri bile unutturursun sen bana." dedi özlem ve arzu ile.

"Eğer dizimi biraz daha kaynatırsan, Kalender Kandemir demem sana da posta koyarım." dedim ciddiyetle. Resmen farklı yere çekerek, "Olur, kaç posta istersen." dedi pis bir ima ile.

"Allah beni senden korusun, yanlış kişiden koruma talep etmişim. Beni, senden kim koruyacak?" dedim.

"Tüüh yağmurdan kaçarken, doluya tutuldun desene." dedi. Sonra bir şey hatırlamış gibi, "Minicik bir damla diyelim biz ona. Senin yağmurunda, dolunda benim." dedi.

"Ayağına sıkmışsın." dediğimde cevap verdi. "Az bile yaptım, ama sen üzülürsün diye sıyırttım sadece." dedi ifadesiz tutmaya çalıştığı sesiyle. "Neden üzüleyim? Beter olsun." dedim kızarak.

"Bebeğin babası olduğu için.." dedi kısılmış sesiyle, söylemek istemiyor gibi. "Kim demiş? Ben öyle bir şey bilmiyorum. Sen nereden biliyorsun?" dedim garip garip bakarak. "O zaman, bizim bebeğimiz olsun mu?" dedi çocuksu bir ses ile.

"Az önce bebeğimiz demiyor muydun zaten? Eğer ona iyi davranacaksan, bizim bebeğimiz olabilir. Onu kesinlikle sevdiğine, koruduğuna emin olmalıyım. Ve beni üzersen ikimizde gideriz." dedim, son cümleye kadar gözlerinin içi gülüyorken, bir anda kaşlarını çattı.

"Bir daha sevilmediğimi hissettiğim yerde, duramam. Beni manipüle ettiğini hissedersem, yine giderim. Kendime olan saygım, duygularımdan daha güçlü. O nedenle gururumu ayaklar altına sakın alma." dedim kendimi açıklamaya çalışarak.

"Emrin olur, güzelim." dedi. "Sen yanımda ol da, sen ne istersen o." diyerek koltuğa iyice yayıldı. Bir elini saçlarıma götürüp, okşamaya başladı. Diziyi izlerken, yavaş yavaş uykuya teslim oldum.

🌟 - Oy vermeyi unutma
👇🏻 - Satır arası yorumlarını bekliyorum

Kalender'in Kahramanı vurması hakkında ne düşünüyorsun?

Kalender'in evli olduğu halde, Arya'ya böyle yaklaşması doğru mu?

Burada bir suçlu olsaydı, Arya mı Kalender mi olurdu?

Utku'nun Arya'yı ballı waffle olarak kaydetmesi, kaç puan? :D

Arya Reis?

Kalender Kandemir?

Korumalar?

Kahraman Ateş?

Hikaye Gidişatı?

Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam
RuyamG

ARK Evreni Serisi, İkinci Adam Yayınları aracılığıyla yakında raflarda olacak.

Basılacak ilk kitabımız ARK I : Arya 🪞✨

Kitaplarım bağımsız olarak okunabilir, ama ortak karakterlere ve geniş bir olay kurgusuna sahiptir.

Bu kitap, ARK Evreni Serisi adı altında yayınlanmaktadır.

Kronolojik sıraya göre seriyi D R E A M E 'de ayarladım.

Arya ve Kalender'in aşklarına şahit olan herkes 🪞✨ emojileri ile yorumları donatsın!

~~ Lütfen ilk defa okuyanlar ve özellikle birden çok okuyanlar bol bol yorum yazsınlar. ~~

Spoiler içeren yorumlar yazmak SERBESTTİR!

Bu nedenle yeni okuyucuların yorumları okumadan yorum yazması rica olunur.
(Siz yine de yorum yazmadan geçmeyin, yoksa yazarınızı üzersiniz😢)

~~ Hikaye konusunda SPOİLER yemek istemeyenler KONAĞIN DELİSİ ve KRALİÇE kitaplarımı OKUMASINLAR!

Konağın Delisi ve Kraliçe, ARK III : Arya Reis Kandemir 'den sonrasını anlatmaktadır. Arya ve Kalender'in çocuklarını konu alıyor.

ZÜHRE ve MEHTAP KESİNLİKLE OKUMALISIN!

 

Loading...
0%