@ruyamg
|
Ailemizde yerini almak için Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam ARK kitap emojimiz 🪞✨ yorumlara! Bölüme başlamadan üj bej emoji yollayın bakalım :D RuyamG <— Ailemiz burada toplanıyor. Okumaya başlamadan sol alt köşedeki yıldıza tıklayarak oy vermeyi unutma 💜 Satır arası yorumlarını bekliyorum. ⭐️ Ne kadar yorum olursa, o kadar motive oluyorum. 😍 Arya ~ "Efsun annede mi biliyordu?" dedim şaşırarak. "Hayır, hâlâ bilmiyor. Sadece babam biliyordu." dedi. "En son senin beni aldatmayacağını, haberlerin saçmalık olduğunu söyleyerek beni ikna etmeye çalışıyordu. Sanırım haberler yüzünden kavga ettiğimizi ve senin dayanamayarak evi terk ettiğini düşünüyor." dediğinde, "Efsun annenin kalbi var. Doktor bu tarz şeyleri kaldıramayacağı için bizi uyarmıştı." dedim. "Biliyorum, böyle bir şeyi nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum. Ya anneme bir şey olursa?" dedi üzüntüyle. Kafasını aşağıya indirip, elini saçlarından geçirdi. Sıkıntılı hissettiğini biliyorum. "Annesinin kim olduğunu sormadın. Zaten öğrendin mi?" dedi. "Melek." diye cevap verdim. Melekten öğrenmiştim, bir şey fark ettiğinde avukatlık ruhu olsa gerek, en ince ayrıntısına kadar araştırırdı. "Önce Melek konuştu yani seninle? Halbuki önce ben konuşup kendimi anlatmak istemiştim. İlk benden duy, sen beni anlarsın demiştim. Çünkü sen hep beni anlarsın, inanırsın." dedi üzgün ve gözleri dolu dolu. Dokunsam gerçekten ağlayacak gibiydi. "Neden bebeği aldırmadı?" diye sordum. "Öğrendiğimde çok geç olmuştu. Ben bırak baba olmayı, doğru düzgün sorumluluk sahibi olmak nedir, onu bile bilmiyordum." dedi. Bir nefes alıp devam etti. "Ama biliyor musun Arya? Onu çok sevdim. Aren'i çok seviyorum. Onu ilk kucağıma aldığım andan beri, benim için senin gibi oldu. Ben onu kucağıma alabildim, banyo bile yaptırdım. Yanlış anlamanı istemiyorum, ikimizinde bir bebeği olsaydı, onu da severdim. Biliyorsun, ben hep ikimizden bir parçayı en çok isteyen taraftım. Baba olmak, hayatımda yaşadığım en farklı duygu. Sanki gerçek benliğimi bulmuşum gibi." dedi gözlerinden damlalar akarken. Kahraman önümde ağlamaya başlayınca, benimde istemsiz olarak gözlerim doldu. "Bana söyleyebilirdin. Ben.. biliyorsun, onu kabul ederdim. Ben senin bebeğine elimden geldiği kadarıyla bakabilirdim." dedim. "Arya saçmalama, hiçbir kadın böyle bir şeyi kabul etmezdi. Senin yüce kalbin bile, bunu kabul edemezdi. Üstelik bizim durumumuzda? Ben, anneni ve babanı evlenmek için bile zor ikna ettim. Baban, beni sevmediğini.. yani o anlamda, bir kadının erkeği sevdiği gibi sevmediğini hemen anlamıştı. Annen ise yaşının genç olduğunu, okuyup Melek gibi ayaklarının üstünde, bir erkeğe ihtiyacın olmadan kalmanı istiyordu. Daha yeni mezun olmuştun. Aren'i bu durumda onlara nasıl açıklayacaktım?" dedi. Haklıydı, Aren'e bakabilirdim ama ailem konusunda doğru söylüyordu. "Yine de bana söylemeliydin. Beni kandırdın, bir oğlun vardı ve bana söylemedin. Üstelik bebeğimizi de kullanmak istedin. Bana söylemeden mi onu ameliyat ettirecektin? Bir gün eve gelecektiniz ve kemik iliğiyle ilgili operasyona mı girdiğini söyleyecektin?" dedim az önce kalktığım koltuğa, yeniden oturarak. Kendimi toparlayıp konuştum. "Aren için çok üzgünüm. Gerçekten çok ama çok üzgünüm. Yedi kat yabancı olsa, bir çocuğun üzülmesine dayanamam. Üstelik Aren senin oğlun. Ama Kahraman, bana söylemedin. Sen evliliğimizi yalanlar üzerine inşa ettin." dedim, gözlerimden onun gibi damlalar dökülüyorken. "Biliyorum, haklısın. Ben seninle evlenmeye karar verdiğimde böyle hissedeceğimi bilmiyordum." dedi. Nasıl hissedeceğini? "Aslında çok söylemek istedim. Defalarca istedim, ama ruhsal durumunda buna izin vermedi. Üst üste berbat şeyler yaşadın. Hem bedenin hem duyguların çok kötüydü. Kaldı ki, benimde öyleydi. Senin tek tutunduğun yer işin olmuştu. Ben ise yalnız kalmıştım.Seni toparlamak için, her şey normalmiş gibi davranmak zorundaydım. Sanki yaşanmamış gibi. Ama içim var ya, içim yanıyordu. Bende bebeğimizi kaybettim, hem de defalarca. Üstelik durumu hızla kötüleşen oğlumun da umudu, bebeğimiz olabilirdi." dedi. Oda da gözlerini gezdirip, yeniden konuşmaya başladı. "Hapları falan değiştirmedim Arya. Aren'in hastalığına rağmen, ilk seçeneğim hiçbir zaman bizim bebeğimiz olmadı. Kaldı ki, o sıralar başka tedaviler deniyorduk. Sonra sen bir gün bana hamileyim dedin. Dünyalar benim oldu. Bu hem beni bir erkek olarak görmen ve sevmen için bir fırsattı, hem de Aren için. Ama sonrası malum. Hayat bizi fazlasıyla uyumsuz görmüş olacak ki, bende bir gelişme olmadığı için, senin yumurtalık kaliteni artırmaya çalıştık. Tek lanet gecede sağlıklı çalışan spermlerim, 2 yıl sana kan kusturdu. Sana bir bebek bile veremedim. Belki bir bebeğimiz olsa, Aren'i öğrendiğinde benden bu kadar kolay gidemez, anında silip atamazdın." dedi. Bebeğim için yaptım. Korktum, onu benden alırsın diye çok korktum. "Ben sana aşık olmamak, duygularıma mani olmak için çok uğraştım. Ama sen, bir erkeğe nasıl davranman gerektiğini çok iyi biliyorsun. Ben ne kadar direndiysem, sen o kadar üstüme geldin. Sen beni arkadaşın olarak gördün sadece, beni seviyordun benim için endişeleniyordun, ama bir kadının kocasını sevdiği gibi hiçbir zaman sevmedin. Bunun aksine ben.. ben seni gerçekten çok sevdim. Ben seni hâlâ seviyorum. Ben seni karım olarak gördüm ve aşık oldum. " dedi itiraf ederek. "Davranışların seviyor gibi değildi. Beni manipüle ettin, sen bana hep uzaktın. Sana yaklaşan her zaman bendim." dedim ona inanmayarak. "Sana her yaklaştığımda, benden kaçıp çalışma odana saklanıyordun çünkü. Eğer ben kaçmasaydım, sen beni asla kovalamazdın. Aramızdaki bu durumu fark ettiğin anda, beni terk edip giderdin. Beni kovalaman ve ilk hamileliğinde hissettiğin annelik duygusunu yeniden tatmak için benimle birlikteydin. Bunlar seni, benim yanımda tuttu." dedi. Haklı mıydı? Hislerini göremedim mi? "Sen bir erkeğin istediği her şeye sahipsin. Sana tapmayacak erkek tanımıyorum. Ben sadece.. benden gitme istedim. Bazen duygularımı gizlemeyi başaramadım da, başaramadığım zamanları bildiğin için hep onları kovaladın. Bu yüzden beni baştan çıkartmak için, her yolu denemedin mi zaten? Ben senin için gerçek anlamda, çıldırıyordum. Öyle bedenin için falan değil, körkütük duygu besliyordum. Sen çok güzelsin, bir erkeği nasıl elde edeceğini çok iyi biliyorsun. Beni de her zaman buradan vurup, dayanamayacak hale getirdin." dedi açıklamaya devam ederek. O yüzden mi yataktayken bambaşka biri oluyordun. İlgili, sevgi dolu, bana değer verdiğini hissettiğim, aslında her zaman istediğim kişi, yatakta ki adam mıydı? O yüzden mi bunları yaptım? "Bana öyle davransaydın, kaçmazdım. Sevildiğimi hissettiğim hiçbir yerden gidemedim şimdiye kadar. Beni gerçekten sevdiğini hissetseydim, evliliğimizi kurtarmak için elimden geleni yapardım. O gece evden çıkıp gitmezdim. Beni kullandığını, aldattığını düşünmezdim. Ben sevdiği insan karşısında gururlu olabilen kişilerden değilim. Keşke olabilseydim, ama hiç olamadım." dedim kendimden emin şekilde. Eğer yapabilseydim Kalender'in karısını duyduğumda, o dağ evine geldiğinde yapardım. Kalender her bana yaklaştığında, gururlu bir kadın olarak onun yanında kalmazdım. Yapamıyordum işte, sevildiğim yerden gidemiyordum. "Resmini görebilir miyim?" dedim gözyaşlarımı silerken. Telefonundan bir fotoğraf gösterdi. "Gözleri Efsun anne gibi renkliymiş." dedim. Kahraman gözyaşlarını silerken, kocaman gülümsedi. "Hıı?" diye sordum. Aren'in bebeklik fotoğrafını da açıp bana uzattı. "Bunu söylemem doğru olmayacak biliyorum. Ama davranışları sana benziyor. Asi bir oğlan, her şeyi sorguluyor, bir konudan bahsederken kırk farklı konuya odaklanıyor. En son ne konuşuyorduk, ne yaşadım ben deyip anlamaz halde kalıyorum. Beyni muhtemelen senin gibi çalışıyor. Her şeyi çok karışık." dediğinde, "İyi anlaşamayız o zaman. İki tane Arya, bir mekana fazla gelirdi." dedim omuz silkeleyerek. "İlk başta öyle olacağına eminim. Ama sonra, birbirinizin en yakın arkadaşı olurdunuz bence." dedi. "5 yaşındaki çocukla mı? Ahh şu an bana hakaret ettin sanırım." dedim kafamı olumsuz sallayarak. Fotoğrafa göz atıp telefonunu önümdeki masaya bıraktım. "O adamla mutlu musun? Yani seni sevdiğini hissediyor musun?" dedi hiçte cevabı duymak istemiyormuş gibi. Sanırım Arda'dan bahsediyor. "Hemen evlenmene şaşırdım. Ben senden bunu hiç beklemiyordum. Benden boşanacağına, terk edeceğine emindim ama. Dediğim gibi kendine zarar verirsin falan sanıyordum, en azından üzüleceğini, bana lanetler okuyacağını, belki beni döversin falan sandım. Sen ise hiçbir şey olmamış, ben hiç hayatında değilmişim gibi dimdik duruyorsun. Böyle durmana, canının yanmamasına sevindim aslında, ama birazda kırıldım. 2 buçuk yıldır evliydik sonuçta." dedi buruk şekilde tebessüm ederek. Evlenmem konusu çok karışıktı, ofiste yalandan söylediğim bir şeydi. Benim yerime Kalender, Kahraman'ı zaten vurmuştu, ve ben dağ evinde 1 aylık depresyon kotamı doldurup inanılmaz üzülmüştüm. Ama sonra Kalender bana gelerek beni toplamıştı. Onun sevgisi ve ilgisi ve tabii ki bebeğim, yıkılmama izin vermemişti. ---- "İyi iş çıkardım bence, hem kendimi de kimseye ihtiyacım olmadan korudum." dedim fısıltı ile. Ellerini karnıma sarıp, beni kendisine çekti. Sırtım, göğsü ile buluştu. "Sadece kendini korumadın." dedi o da fısıldayarak. "Evet, bebeğimi de korudum." dedim ama o hafiften gülerek. "Tabii, onu da korudun." dedi. Arkama doğru döndüm, Kalender ile göz göze geldim. Bana inanılmaz bir özlemle, bazı minik parıltılarla ve sahiplenici bir bakışla bakıyordu. "Başka kimi korudum?" diye sordum. "Kocanı korudun ya. Onun itibarını..." dedi. (Bölüm 14: Karın olduğuma emin misin?) "Querencia'nin anlamını sonunda anladım. Ve bu İspanyolca kelimenin güzelliğine tapıyorum." dedim. "Onun yanında kendin olabiliyorsun, güvende, güçlü, rahat hissediyorsun yani?" dedi anlamak istiyor gibi. "Evimde gibi hissediyorum. Yuvam sanki oymuş gibi." dedim kafa sallayarak. "Tamam, demek böyle hissediyorsun." dedi gözlerini yeniden ellerine dikerek. Sonra üzgün gözleri alyansımı buldu. Ardından kendi alyansına baktı. Parmağından çıkartıp masaya bıraktı. "Eğer için rahat edecekse, evi terk ettiğim güne kadar seni hiç aldatmadım. Sana kocam olarak saygım hep oldu. Ve sen inanmasan da, aslında seni sevmiştim. Senin gibi bir duyguyla mı, üzgünüm değil. Bu duyguyu yeni tattığım için, karşılaştırma bile yapamam. Ama değer vermiştim işte. Hayatımda değer verdiğim insanlar listesinde, babamdan hemen sonraydın. Bana hiç saygısızlık yapmadın ve o geceye kadar sesini bile yükseltmedin. Yine de birlikte geçirdiğimiz 3 yıl ve tabii öncesi için teşekkür ederim." dedim, istemeden gözlerimden damlalar akmaya başladı. "Hisselerimi babana satıp şirketten ayrılacağım. Aren'in fazla zamanı kalmadı. Bundan sonraki hayatımda onunla ilgilenmeliyim. Sana iyi bir koca olamadım belki ama, Aren'e iyi bir baba olmaya çalışacağım. En azından son günlerini mutlu yaşasın istiyorum." dedi. Umudun benimle, ya şu an söylemeliyim ya da ona umut vermemek için susmalıyım. Derin bir nefes alıp, kendimi topladım. Kahraman, bebeğimin öz babasıydı ve bunu bilmeliydi. Kalender çok üzülecek ama? Kalender onu kendi bebeği gibi sahiplendi? "Kahraman ben.." demiştim ki, gözüm telefonundan gösterdiği Aren'in bebeklik fotoğrafına takıldı. Ayağında sarı, ayıcıklı bir ayakkabı vardı. Ben bunu nerede gördüm? ----- Elinde minik bebek ayakkabılarıyla Kahraman içeriye girdi. Mutlu bir sesle, "Hayatım, şunlara bak! Bizim muhasebe müdürünün kızı olacakmış. Eşiyle alışverişe gitmişler. Sanırım poşetlerden koridora düşmüş. Şunun tatlılığına bakar mısın?" dedi. Sarı renk üstünde ayıcığı olan sevimli ayakkabıları bana uzattı. Demek ki müdür beyin karısının renk tabuları yoktu. Kızına mavi aldığına göre... (Bölüm 3: Boşanma Dilekçesi) Bana yine de yalan söyledin, beni sevmiş olabilirsin, belki de gerçekten aşıktın. Ama beni kandırdın. Sana söz veriyorum, Aren için elimden geleni yapacağım. Ama özür dilerim, sen bebeğimi hak etmiyorsun. Oğlum, benim ve sevdiğim adamın oğlu olarak mutlu bir hayat yaşayacak. Anne ve babasının aşk dolu bakışlarına şahitlik edecek ve bir kadını incitmeden sevmeyi öğrenecek. Onu bizim sevgi eksikliğimizle büyütmeyeceğim. Bencillik yapıyorum, çok özür dilerim. Oğlumla, oğluna yardım edeceğiz. Oğlun karşılığında, senden oğlumu alıyorum. "Kahraman ben çok üzgünüm. Biz.. ikimiz umudumuzu çoktan kaybettik. Umarım Aren, bizim gibi sevgisiz bir çocuk olarak büyümez." dedim. Kahraman benim çocukluğumdu, hayatımın çok büyük bölümünde yanımda olan kişiydi. Bu yüzden ne yaparsa yapsın, onu anlamaya çalışıyordum. Kahraman, seni anlıyorum ve affediyorum. Ama sen ne oğluma baba olabilirsin, ne de soyadını verebilirsin. Sen ancak çocuğunu uzaklaştıran annelerin, 'amca rahatsız oluyor' dediği kişi olabilirsin. Ayağa kalktım ve kapıya doğru adımladım. Kahramanda arkamdan gelip, ben durunca yanımda durdu. Sonrada bana sarıldı ve ''Çok mutlu ol, olur mu?" dedi saçımı öperek, geri çekildiğinde benim gibi kıpkırmızı gözlerle, gözlerime baktı. "Eğer kaçmak, saklanmak istersen ya da ihtiyacın olduğu herhangi bir anda, çocukluk arkadaşına gelebilirsin. Merak etme, o zaman karşında sadece en yakın arkadaşın olan o adamı bulacaksın." dedi. Başımı olumlu olarak sallayarak, kapıyı açıp odadan çıktım. Kapıyı kapatıp, sırtımı dayadım. Kafamı kapıya yaslayıp, derin bir nefes aldım. Üstümdeki yüklerden birinden daha kurtuldum. Kahraman'la yüzleştim ve her şeyi olması gerektiği gibi bitirdim. Hatta geç bile kalmıştım, çok daha önce yapmalıydım. Kafamı Batu'ya çevirdiğimde, bir yere endişeli olarak bakıyordu. Gözyaşlarımı silip, baktığı yere doğru birkaç adım attım. Gözlerim, dünyadaki en güzel gözlerle buluşmuştu. Ama bakışları canımı yaktı. Kalender, kaybeden bir adamın bakışlarına sahipti. Adımlarımı hızlandırıp, ona doğru yürüdüm. Evime ihtiyacım vardı, benim evim Kalender'di. Yanına gittiğimde kafamı hafiften yatırıp, bir çocuk gibi, "Sarılabilir miyim?" dedim. Bana kollarını açarak cevap verdi. Bende ellerimi beline dolayarak sıkı sıkı sarıldım. Bir eliyle saçımı okşarken, kafama öpücükler kondurdu. "İncilerini akıtmışsın." dedi Kalender. "Özür dilerim, sadece bunca yılın hatrına güzel bitirmek istedim. Kahraman'ı sevmediğini biliyorum. Ama kötü biri değildir. Sadece hata yaptı, hepimizin yapabileceği hatalardan biri ve karşılığını da en ağır şekilde ödüyor." dedim. "Yine de seni ağlattı. Ondan nefret ediyorum, onu dövmek istiyorum." dediğinde gülerek, "Her ağladığımda birini dövemezsin." dedim. "Yooo öyle bir döverim ki, aldığı nefese kadar zehir ederim." dedi kendinden emin şekilde. "Şiddet çözüm değildir, kendini korumak için kullanmalısın." dedim Kalender'den ayrılıp, gözlerimi sildim. "Buraya jet hızında nasıl geldin?" diye sorduğumda, "Aslında sana bir sürprizim vardı, onun geldiğini duyunca seni almaya geldim. Ama biraz ben sürprizlenmiş olabilirim." dedi Kahraman'ın odasını başıyla göstererek. Bir şey söylemek istiyor gibi bana baktı. "Kocacığım?" dedim merakla. Gözlerinde bir parıltı geçti. Sonra yerini ümitsiz bakışlara bıraktı. "Ya kalbin yeniden onu isterse?" diye sordu. "Kalbimin %2'lik bölümünü falan ona verebilirim." dedim. Kalender somurtarak bana baktı. Ona aşkla baktım. "Zira kalbimin geri kalanı komple seninle dolu. Bu saatten sonra onun içinde, benim içinde arkadaşlıktan ileri bir duygu olamaz." dediğimde gözle görülür şekilde rahatladı. Ellerimi boynuna dolayıp, kafamı yanağına dayadım. "Benim tüm hücrelerim her zerresi ile seninle dolu. Sadece sana aitim. Bundan sonra benim için, Kalender ve diğerleri var. Diğerleri de, senin için her zaman feda edilebilir." dediğimde eliyle belimi okşayarak, kendine daha da yaklaştırdı. Elinde olsa içine sokacak gibiydi, aynı bedende bir olmak istiyordu. "Seni 3000 kez seviyorum." dediğimde, benden ayrılıp gözlerime aşk ve hayranlık ile bakmaya devam etti. Kocaman bir gülümsemeyle, yeniden bana sarıldı. "Hayır en çok ben seviyorum." dediğinde güldüm. "Hayır en çok ben." dedim. "Bak karıcığım, imkanı yok tamam mı? Ben seni 6 yıldır seviyorum. Bu durumda en çok ben sevmiş oluyorum." dediğinde inat ederek, "Hayır, ben daha çok. Aksini iddia edersen, bedel ödemeye devam edersin." dediğimde, "Kesinlikle en çok sen seviyorsun, yer yüzünde beni senden daha çok seven hiç kimse yok. Bende senden %0.001 daha az seviyorumdur, ama en çok sen seviyorsun." dedi hızlıca konuşarak. Bedel ödemeyi sevmedi sanırım? "Hadi evimize gidelim." dediğinde aklıma planın devamı geldi. Ablam nerede kalmıştı? "Şirkette işlerim var. Ondan sonra eve gitsek?" dediğimde kaşlarını çatarak, "Burada mı? Daha ne işin var?" diye sordu. "Hayır, bizim şirketimizde işte." dediğimde, Kalender ne demek istediğimi anlayarak, kafasını masum bir çocuk gibi yana yatırıp geri düzeltti. "Olur hayatım, şirketimize gidelim." dedi. "Come on, Batu! Bugün çok işimiz var çooook." dedim kocaman gülümseyerek. Kalender anlamaz gözlerle bakıp, gülümsememi izleyerek tebessüm etti. Asansöre doğru yürürken Kalender'in elini tuttum. Burada elini tutmama şaşırmış olacak ki, elimize uzunca baktı. Asansöre bindiğimizde, "Batu, evdeki hizmetli ablanın numarasını bana atabilir misin?" dedim. "Olur yenge, tabii atayım." dedi kafasını sallayarak. Hemen ardından da telefonuma mesaj bildirimi geldi. Utku'yu arayıp kulağıma koydum. Asansördeyiz ama çekiyor, güzel. Üçüncü çalıştan sonra açtı. "Utku, sabah sana yazdıklarımı gördün mü?" diye direkt konuya girdim. "Evet hallediyorum, merak etme." dedi. Yandan duyuyor mu diye Kalender'e baktığımda, duymuyor gibiydi. "Aaa bi de benim yeni hat olayını ne yaptın? Kendi telefonumu açamıyorum, bunu kullanmaktan çok sıkıldım." dedim. Kalender'in bana döndüğünü hissettiğimde, ona doğru baktım. "Ben hallederim onu, Utku'ya gerek yok." dedi. Bu sırada asansör otopark katında durdu. Bende Kalender'i takip ederek, Utku'nun sorusuna cevap verdim. "Ahh dur Utku, kocam hallederim diyor. Sen diğer yazdıklarıma bakarsın. Yarın da yayın açacağım unutma." dedim. "Arya, asıl sen oyun fuarı için davet edilecek aboneleri ayarlatmayı unutma. Bu hafta sonu bak, çok az kaldı. Unutursan, kapının oradaki minik palmiyenin önünde bayılırım." dedi. Tehdide bak ya, klasik Utku. "Tamam, akşam görüşürüz." dedim telefonu kapatarak. O sırada Mert'in, Kalender'in arabasının arka kapısını açtığını fark ettim. Arabanın arka koltuğu buket buket pembe ve kırmızı gül doluydu. İstemsizce gülümsedim, bu çok tatlıydı. Şaşkın bakışlarımı Kalender'e çevirdiğimde, gülümsememe bakıyordu. "Sürprizin bu mu? Yaaa çok tatlılar." dedim koltuğa doğru adımlayarak. Çiçekleri kokladım. Evet artık tam Insgram girl gibi olmuştum. Kalender bana ne alsana? Ihmm düşündüm ama ihtiyacım olan bir şey bulamadım. Her şeyim vardı, tek eksiğim Kalender'miş. Resmen tamamlandım, bu kadar mı fark eder? "Teşekkür ederim." dedim arkamdaki Kalender'e dönerek. "Hadi gel bakalım." diyerek ön koltuğu açtığında, orada da kalpli kutunun içinde güller gördüm. "Yaa bunlarda mı var. Kalender sana inanamıyorum, hayatımda bu kadar gülü bir arada görmedim." dedim ona sarılarak. Kalender alnımdan öpüp, "Kalpli pastam işe yaramayınca, bir de gülleri deneyeyim dedim." diyerek, bana aşk dolu gözlerle baktı ve o güzel gülümsemesini sundu. "Aslında bu yüzünü güldürmek içindi, sürprizim güller değil." dedi. O sırada bir fotoğraf çekme sesi duydum. Arkama baktığımda ablam gülümseyerek ve heyecanla fotoğraflarımızı çekiyordu. "Ayyy durun az önceki gibi sarılın bi', Kalender sende alnından bir daha öp bakayım." dedi bizi yönlendirerek. Kalender hiç düşünmeden bir daha öptü. Bende istemsizce utanarak gülümsedim. Benden ayrıldığında gülüşüme yine hayranlıkla bakıyordu, tüm korumaların ve ablamın gözü üstümüzde olunca biraz garip hissederek, kafamı Kalender'in göğsüne yasladım. "Çok güzel çıktınız. İnanamıyorum, hemen yolluyorum Arya, bunları kesin paylaşmalısın." dedi bize doğru yürüyerek. "Selam Melek." dedi Kalender kafasını sallayarak. "Sen şimdi benim eniştem mi oldun? Birkaç yurt dışı tatilinize beni de götürürseniz, iyi bir baldız olacağıma söz veriyorum." dedi ablam samimiyetle. "Ahahaha ayıp ediyorsun, ne zaman nereye gitmek istersen. Benim tüm olanaklarıma artık Arya da sahip. Eminim ablası için birkaç şey ayarlayabilir." dedi Kalender. "En son kavga etmiştiniz hani siz?" dedim göz devirerek. "Melek ben çok özür dilerim, seni yanlış anlamışım." dedi Kalender ablama. "İsmim gibi Melek bir insan olduğumdan dolayı, özrünü kabul ediyorum. Ama kankam ile kız kardeşimin düğününde baş nedime olmazsam, ortalığı fena gererim haberiniz olsun." dedi masum masum gülümseyerek. Bu tehditleri ne kadar doğal yapıyorsun öyle sen? "Yapar biliyor musun? Küçükken sırf istediği yapılmadı diye, yere oturup herkesin içinde hüngür hüngür ağlardı. Tam bir oyuncudur, Helin'le yarışır." dedim bende. Kalender ablama bakıp, "O zaman bana biraz iltimas geç, sonuçta uzun bir geçmişimiz var. Sen düğünde Arya'mı üzersen, bende sırlarından birkaçını kulağına fısıldamak zorunda kalabilirim." dedi tehdit ederek. Bende kahkaha atarak ikisine baktım. "Çok iyi değil mi? Bulmuşum sonunda?" dediğimde, "Beni senden başkası yenemez sanıyordum, tencere kapak birbirinizi bulmuşsunuz." dedi ablam omuz silkeleyerek. "Şimdi bende mi geliyorum Arya?" diye sordu ablam. Haa, plan evet. "Sen arabanla bizi takip et, olur mu?" dediğimde başını salladı. "Abla?" dediğimde, ne oldu der gibi bana baktı. Kalender'in kollarından ayrılıp, ablamın kulağına sorumu fısıldadım. O da cevap olarak, "Bende az önce ona gittim. Annem çıldırınca, babam bir şekilde ulaşmış. Buradaymış biliyor musun? Türkiye'de? Ve bir Allahın kuluna haber vermemiş." dedi kızarak. Upps ben biliyordum. Cevap vermeyip gözlerimi kaçırdığımda, ablam sinirlenerek. "Sen biliyordun öyle değil mi? Dün neden bana söylemedin? Aklımdan bir ton şey geçti, sizin işlerinize akıl sır ermiyor vallahi. Buğra da sende bir gün benim ölüm sebebim olacaksınız.'' dedi söylenerek arabasına doğru giderken. Tek yaptığım suçlu gözlerle arkasından bakmak oldu. Haklıydı, kendi derdimden Buğra'yı unutmuştum. Kalender'e doğru döndüğümde meraklı gözlerle bana bakıyordu. "Her zamanki halimiz, bizde böyle bir abla kardeşiz işte. Üç iyi anlaşsak dördüncü de tartışacak bir şey buluyoruz. Böyle büyüdük bir anda silip atılmıyor.'' dedim. Sonra da arabanın ön koltuğuna oturup, kalpli çiçeğimi kucağıma alıp fotoğrafını çektim. Kalender yanıma geldiğinde, ''Sevgilim beni çiçeğimle bi' çeker misin?'' diyerek telefonumu ona verdim. Kalender'de üstümü süzerek, ''Sanki bir şey olmamış, eksik kalmış gibi.'' dedi. Çiçeği biraz havaya kaldırarak üstüme göz attım. ''Neresi olmamış ki, pff Yale'ye ihtiyacım..'' var diyecekken, önüme bir yüzük kutusu uzatıldı. ''Kalender?'' diye şaşkın gözlerle Kalender'e döndüm. ''Bizim biraz tersten gidiyor biliyorum. Ama parmağına takarsan, bence eksiklik giderilmiş olur.'' dedi kıyafetimi kastederek. Çiçeği kucağıma bırakıp alyansımı çıkarttım. Elimi ona doğru uzatarak takmasını bekledim. Kalender yüzüğü gözleri gülerek parmağıma geçirdi. Bende alyansımı yüzüğün önüne taktım, Kalender'e gösterdim. ''Artık tamamlandıysam fotoğrafımızı çekebilir misin?'' dedim gülerek. Şu an içim kıpır kıpırdı, hayatımda yaşamadığım hisleri sevdiğim adamla yaşıyordum. Az önce yüklerinden kurtulmuş o kadına, en güzel armağan ona aşkla bakan gözleriydi. İyi ki sen, Kalender. İyi ki, biz. Sen, ben ve oğlumuz. Yüzüğü ve gülleri de instagram'dan paylaştım. 🌟 - Oy vermeyi unutma Arya Reis ? Kalender Kandemir ? Melek Reis ? Kahraman Ateş ? Hikaye Gidişatı ? Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam ARK Evreni Serisi, İkinci Adam Yayınları aracılığıyla yakında raflarda olacak. Basılacak ilk kitabımız ARK I : Arya 🪞✨ Kitaplarım bağımsız olarak okunabilir, ama ortak karakterlere ve geniş bir olay kurgusuna sahiptir. Bu kitap, ARK Evreni Serisi adı altında yayınlanmaktadır. Kronolojik sıraya göre seriyi D R E A M E 'de ayarladım. Arya ve Kalender'in aşklarına şahit olan herkes 🪞✨ emojileri ile yorumları donatsın! ~~ Lütfen ilk defa okuyanlar ve özellikle birden çok okuyanlar bol bol yorum yazsınlar. ~~ Spoiler içeren yorumlar yazmak SERBESTTİR! Bu nedenle yeni okuyucuların yorumları okumadan yorum yazması rica olunur. ~~ Hikaye konusunda SPOİLER yemek istemeyenler KONAĞIN DELİSİ ve KRALİÇE kitaplarımı OKUMASINLAR! Konağın Delisi ve Kraliçe, ARK III : Arya Reis Kandemir 'den sonrasını anlatmaktadır. Arya ve Kalender'in çocuklarını konu alıyor. ZÜHRE ve MEHTAP KESİNLİKLE OKUMALISIN!
|
0% |