@ruyamg
|
Ailemizde yerini almak için Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam ARK kitap emojimiz 🪞✨ yorumlara! Bölüme başlamadan üj bej emoji yollayın bakalım :D RuyamG <— Ailemiz burada toplanıyor. Okumaya başlamadan sol alt köşedeki yıldıza tıklayarak oy vermeyi unutma 💜 Satır arası yorumlarını bekliyorum. ⭐️ Arya ~ Yine günü canım çıkarak bitirmiştim. Bugün çekim inanılmaz yorucu geçmişti. Sabah Kahraman gittikten sonra, ajansa kahvaltılık setler gelmişti ve herkes Arda Bey aldı zannetmişti. Kahvaltı faslı bittikten sonra 'beni çok seven ilgili kocam' tarafından alındığını öğrendik. Herkes ne kadar şanslı olduğumu ve kocamı överken, Arda Bey ve ben biraz tuhaf bir durumda kalmış olduk. Ya da belki de ben tuhaf hissettiğim için, o da öyleymiş gibi geldi. Sonra da paydos verene kadar, Arda Bey'i bir daha görmedim. "Arya, eve seni benim bırakmamı ister misin?" diye sordu. Yorgunluktan geberiyordum, yani evet diyecektim. Ama arabam ne olacaktı? Arda Bey anlamış gibi bana baktı. "Merak etme, arabanı sabah bizden birilerine bıraktırırım." dedi. Bende teşekkür ederek, eşyalarımı alıp peşine takıldım. İki gün üst üste, 2 ay içinde bitirmemiz gereken çekimlerin hepsini yapmıştık. Yeni iş kabul etmediğimiz sürece, baya uzun süre elimizdekiler yetecekti. Bebeğim, bu yoğun tempo sana zarar veriyor mu? Bu seferlik anneni affet lütfen. Arabaya oturduğumda, Arda Bey yeniden konuşmaya başladı. "Çok yoruluyorsun, sabah haklı olarak Kahraman Bey biraz kızdı." dedi. Ne münasebet? Kahraman hangi hakla işime karışıyordu? Eskiden olsa beni düşünüyor triplerine girerdim, ama şu an? Asla inandırıcı olmayan bir ses tonuyla, "Sadece beni düşünüyor. Lütfen Kahraman'ın kusuruna bakma." dedim. Beni anlamaya çalışarak, "Yarın tedaviye başlıyormuşsun, bizimkilerden duymuştum ama bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum." dedi. Yarın tedaviye mi başlıyordum? Hah! Benim neden haberim yoktu? Hayır zaten hamileyim, Allah aşkına neden tedaviye gideyim? Ne yani, hamileliğimde mi rüyaydı? Komple sıyırdım mı ben? Haberim varmış gibi, "Tam karar vermedim, sadece muayene olacağım." dedim. "Bu süreçte seni zorlamamaya çalışacağım, biliyorsun sen mutluysan bizde mutlu oluruz." dedi. Ama işler aksayacak olursa, eminim böyle yapıcı konuşmazdı. Bu sektörde herkes ayıya, köprüyü geçene menfaati devam edene kadar dayı diyor. Yuh ben ayı mıydım? Bari kendine hakaret etme, canım Arya'm. Ayı demişken bal olsa da yeseydik? Şöyle akışkan tatlı olsun, çiçek balı tercihimdi. Ben eve varana kadar, bal ile ilgili her türlü şeyi kafamda kurmuştum. Ballı kurabiye, ballı poğaça.. hatta araba dururken ballı waffle'ı düşünüyordum. Arabadan eşyalarımı alarak indim. Evin kapısına doğru yönelip "İyi Geceler, Arda Bey." diyerek adımlamaya başladım. Kapıya bir adım kala Arda Bey arkamdan seslendi. "Arya anahtarı unuttum. Verebilecek misin?" diye sordu. Tabii ya, arabanın anahtarı! "Buyurun." diyerek çantamdan çıkarıp uzattım. Arabaya bindiğimde anahtar yakındayken otomatik kontağı çalıştırabildiğim için, bir keresinde karşıya geçene kadar anahtarın yanımda olmadığını fark etmemiştim. Marketten çıkıp çalıştırmayı denediğimde, anahtarın yakında olmadığı ile ilgili uyarı vermiş ve araba çalışmamıştı. Bunun üzerine, Efsun Anne ile eve yolladığım ceketin cebinde kaldığını anlamıştım. Allahtan orada bulunan beyefendiler, hızır gibi yetişip yardımcı olmuştu. Hatta biri ağzından benimle ilgili bir şey kaçırıp, beni takip ettiğini itiraf etmek zorunda kalmıştı. "İyi değilsin, değil mi?" dedi Arda Bey. "Ne?" dedim şaşkınlıkla, anahtardan iyiliğime ne ara geldik. "Herkesi kandırabilirsin Arya. Ama ben yıllardır seni tanıyorum. Biz seninle tanıştığımızda, evli bile değildin. Eskiden fuarlardan, işten, bilemiyorum bebekten bahsederken gözlerinin içi gülerdi. Ve şimdi şu haline bak. Bir şeyler ters gidiyor." Beni bu kadar iyi tanıyor muydu? "Tedaviyi istemiyorum. Bu nedenle, Kahramanla biraz aramız limoni..." dedim. "Arya." dedi ve dostane şekilde elini omzuma koydu. Sonra da bir şey hatırlamış gibi elini geri çekip, serbest bıraktı. Sona doğru samimice gülümseyerek, "Benimle her şeyi konuşabilirsin. Her konuda senin yanında olacağım, sen benim en büyük starımsın." dedi. Aramızdaki farkı biraz kapatarak, "O zaman Arda Bey, sizden bir şey isteyebilir miyim?" diye sordum. Başkasının duymasını istemiyordum. "Tabii ki, Arya. Lütfen söyle bana." dedi. "Yale geçen ayın parasının yatmadığını, birkaç güne hesaplara geleceğini söylemişti. Bundan sonra birkaç ay, en azından sizinle yeniden konuşana kadar parayı nakit olarak hazırlar mısınız?" dedim. Şaşırarak, "Nakit mi?" dedi ve merak duygusu ile konuşmaya devam etti. "Arya, o kadar fazla parayı sana nakit mi vereyim? Çünkü bavula falan koymamız gerekecek." dedi. Biliyorum Arda Bey. Ama ne yapayım, muhtemelen birkaç aya kalmadan beş parasız ve fakir kalacağım. Şimdiden önlemimi almam gerekiyor. İkna olması için uğraşarak, "Anlıyorum, sizin için zor olacak. Ama yapabilir misiniz? Birkaç ihtiyacım var ama her yaptığım kayıtlı olduğu için, Yale ve Kahraman görebiliyor. Babamı da tanıyorsun. Sadece biraz kazandığım parayı keyfimce, kimseye hesap vermeden harcamak istiyorum." dedim. "Tamam, sen aksini söyleyene kadar öyle yapacağım. Eğer paraya ihtiyacın varsa, bu ayında parasını hesaplatıp ikisini birlikte verebilirim." dedi. Allah derim Arda Bey. Ama muhtemelen siz şüphelenirsiniz. "Hayır, o kadarına ihtiyacım yok. Zamanında nakit vermeniz yeterli. Teşekkür ederim." gözlerinin içine minnetle bakarak gülümsedim. Araba ve ev için nakit parayı da ayarlamış oldum. Hesabımdan çekmeyeceğim için, şüphelenmeyecekler bile. "Yale'ye ne demeliyim peki?" diye sordu. "ARK ile yapılacak yenileme sözleşmesinden sonra, toplu olarak hesabıma yatıracağınızı söyleseniz?" diye önerdim. "Tamam, sen nasıl istiyorsan." dedi. Sonra da uzun boyunu eğerek, kafasını yüzüme yaklaştırdı. Samimiyetle, "Ben kardeşlikteki en büyük destekçin olarak buradayım. Bende kardeşliğin bir üyesiyim. Lütfen bunu unutma, Arya." dedi. Arda Bey, arkasını dönüp arabasına gitti. Bende anahtarla kapıyı açıp eve girdim. Muhtemelen evde bir ton iş beni bekliyordu. Bende isterdim tabii kapımı hizmetli bir ablamın açmasını, hatta mümkünse Aynur ablanın o tatlı sesi ve anne yüreği ile "Arya'm geldin mi? Aç mısın? Ne istersin kuzum, hemen yapayım." demesini.. onun bu halini hiç bir şeye değişmezdim. Anne sıcaklığı... Bunun yerine kıpkırmızı Kahraman'ı görmemiş olurdum. Ups kıpkırmızı mı? Kahraman bana neden böyle bakıyordu? Çantamı yere bırakarak yanına doğru ilerledim. Aşağıdan yukarıya onu süzerek, "İyi misin? Bir şey mi oldu?" dedim. Çünkü sabah gördüğüm Kahraman'la, şu an gördüğüm Kahraman'ın alakası bile yoktu. Daha çok yıkılmış, yaşlanmış ve pes etmiş bir hali vardı. Çenemi dikleştirdiğimde gözleri anında çenemi buldu. Hayretle, ''Bana nasıl böyle bakarsın!'' diye bağırdı. ''Sen..'' dedi. Ama yüzü şokla kasılmıştı. ''Beni aşağıdan yukarıya süzdün ve çeneni mi dikleştirdin!'' dedi. Ne yapmıştım ki? Şu an ne alakası vardı? Titreyen bir ses tonuyla, ''Arya neler oluyor anlamıyorum!'' dedi. Bana bağırılmasından ve emirler verilmesinden nefret ederdim. Bu konuda taviz verdiğim tek kişinin, bu şekilde davranması daha da sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Gözlerinin titreştiğini görünce gözlerim şaşkınlıkla açıldı. ''Korkuyorum.'' diye mırıldandı. Bu lanet yerde neler oluyordu? ''Asıl ben seni anlamıyorum. Ne yapmaya çalışıyorsun?'' diye sordum. Onu dinleme! Omuz silkeleyerek, ''Bana düşmanınmışım gibi bakamazsın! Ben senin öldürmen gereken hedeflerinden biri değilim!'' dediğinde, gözlerim cümlenin anlamıyla yerinden çıkacak gibi oldu. ''Sen..'' dedim. Eliyle duvara tutundu. Sanki kendisini rahatlatmak istiyor gibi, ''Ben senin kocanım.'' dedi. Tam anlamıyla yıkılmış gibi gözüküyordu. "Arya sadece soruma doğru cevap ver.'' dediğinde, cevabın hayır olmasını umduğu titreyen ses tonundan belliydi. ''Başka biri mi var?" diye sordu. Ne!? Bu soruyu benim sormam gerekmez miydi? Beni neden boşuyorsun, başka biri mi var? Benden sıkıldın mı? Derdin ne? Onu anlamayarak, ona doğru garip bakışlar atmaya başladım. Kaşlarımı çattığım an, daha da hiddetlenerek sordu. "Arya, beni aldatıyor musun? O yüzden mi böyle davranıyorsun?" Şu an sen, tam olarak ne yaşıyorsun Kahraman? Sakin tutmaya çalıştığım ses tonumla, "Ne diyorsun Kahraman, ne aldatması? Yorgunluktan ölüyorum, tüm gün çalıştım. Sabah birlikteydik, seni aldatıyor gibi mi gözüküyordum?'' dedikten sonra, ''Üstelik tüm gün evdeyim. Yale bile eve geliyor, Utku ile şirkette görüşüyoruz. Ajans dışında, gittiğim doğru düzgün bir yer yok.'' dedim. Bakışlarını üstümden çekmediğini görünce, ''Şu an beni neyle suçladığının farkında mısın?" diye sordum. Sesim her an patlamak üzere olduğumun belirtileriyle doluydu. Kahraman beni çok iyi tanırdı ve bunu algılayabildiğine emindim. Çünkü o, beni benden daha iyi bilirdi. Çünkü ta burama gelmişti. Yalancılığı ve sahtekarlığı yetmiyor, bir de beni mi suçluyordu? Beni? Hamile olan karısı beni? Gerçi bilmiyordu, bilmesin de zaten. Ha dur unuttum. Tam Kahraman konuşacakken lafı ağzına tıkıp, "Yarın doktordan randevu aldığını neden bana söylemedin? Tüp bebek tedavim konusunda, el alemden mi bilgi alıyorum ben? Tedaviyi.. onca ağrıyı, iğneyi, vajina ellenmesini onlar mı yaşayacaksın? Ha dur.. yoksa bebeği doğuracak olan sen mi yaşayacaksın?" dedim. Bariz şekilde kızgın olduğum belliydi. İnanamayarak, "Arda mıydı, yani?" diye sordu. Arda söyledi kim söyleyecek, başka kiminle konuşmuştu? Yale ile mi? Maşallah benim dışımda herkes, yarın tedaviye gideceğimi biliyordu. Sadece "Evet." dedim. Kahraman bitkin şekilde, "Bunu bana nasıl yaparsın? Gece geldiğimde Arda'da oradaydı. Kapının kilitli olduğu an, anlamalıydım." dedi. Ne? Kapı kilitli miymiş? İstemsiz olarak, "Ne?" dedim. Kahraman'ın yüzü bembeyaz olmuştu. "Onunla yattın değil mi? Arda ile? O yüzden kapı kilitliydi. Yoksa ben güvenliği çağırıp yedek anahtar istediğimde uyanırdın. Kapının önünde baya ses oldu. Sen çıt sesine bile hazır ola geçersin. Nasıl duymamış olabilirsin ki? Aptalın tekiyim!'' dedi. Şokla onu dinliyordum. Kendinden emin şekilde, ''Aşağı inip güvenlikle kavga ettiğimde, odanın anahtarını anca alabildim. Onda da koştura koştura Arda aşağıya indi. Koynundan çıkarıp yanıma mı gönderdin?" dedi. Oha ne alaka!? Arda ve ben? Boşayacağı kadını mı kıskanıyordu? Kahraman, sen şu an ne diyorsun? Hayretle, "Şu an ne dediğini bilmiyorsun! Böyle bir şeyi asla yapmam ben." dedim. "Haklısın ajans dışında, başka yere çok nadir gidiyorsun. Ona da zaten birlikte gidiyoruz. Ajansa misafir odalarını da, sırf bu yüzden mi yaptırdı Arda Bey'in?'' diye sordu. Her kelimesinde içimden bir şeyler kopup gitti. ''Bu yüzden o sabah benimle birlikte olmadın, değil mi? Yoksa sana ilgi gösterdiğimde, dibin düşüyor kızım senin. Ben nasıl azgın olduğunu bilmiyor muyum? Yetemiyor muyum sana? Arda mı tatmin ediyor?'' dedi. Öldür onu! O seni hak etmiyor. Parmaklarını saçlarının içinden sertçe geçirdi. Sonra da kafasını kaldırıp sinirle bana baktı. ''Kaç gündür bana bozuk atmanın nedeni bu, değil mi? Belki de o heriften hamile kalıp, senin diye yutturacaktın." dediğinde Allah yarattı demedim, yüzüne çok fena vurdum. Osmanlı tokadı da neymiş, gelsinler de öğrensinler! Kahraman bu hareketimi hiç beklemiyor olacak ki, sus pus kaldı. Zamanında arkasına saklandığı kadın, artık onu koruyamazdı. Çünkü Kahraman, o kadını karşısına almıştı. Çantamı yeniden alıp, hırsla kapıyı açıp çıktım. Ne hali varsa görsün! Asla karşısında ezilip büzülmeyeceğim. Aldatmışım ha? Bebek başkasından? Laflarını sana tek tek yedireceğim. Ayaklarıma kapanacaksın ama nafile.. ne bana, ne de bebeğime yaklaşmayacaksın! Bahçenin yarısına kadar ilerledim. Park yerine yönelirken, bir yandan çantamdan araba anahtarımı arıyordum. Sonra park yerinde arabamı bulamayınca, yolun ortasında kala kaldım. Ah! Salak kafam. Sanki araba burada mıydı? Ajansa bırakmıştım. Hayır anahtarı yanımda olsa, taksiyle ajansa geçip anahtarla biner devam ederdim. Şimdi ne yapacaktım? Telefonumdan saati kontrol ederek, saat'in çoktan 11'i geçtiğini gördüm. Telefona parmağımı okuttum ve Buğra'yı aradım. Birkaç defa çaldı ama açan olmadı. O sırada yavaş yavaş sitenin çıkışına doğru ilerledim. Güvenlik görevlileri etrafı dolanıyordu. İçlerinden biri "Arya Hanım, yardıma ihtiyacınız var mı?" diye sordu. "Sadece taksi lazım da, şimdi kulübenin oraya gidip çağıracağım." dedim, cevabım üzerine aralarında bakıştılar. Aralarından en genç olanı, "İsterseniz ben bırakayım sizi, saat geç oldu." dedi. Bir yerden de tanıdık geliyordu, ama nereden çıkaramadım. Herhalde sürekli burada oldukları için görüyordum. Ne münasebet canım? Güvenlik görevlileri, beni neden bir yere bıraksın. "Gerek yok, teşekkürler." dedim ve adımlarımı hızlandırarak kulübeye ilerledim. Sitenin dışına yakın bir yerde, daha önce indirdiğim uygulamadan taksi çağırdım. Keşke şapkam olsaydı, eğer tanınırsam sorun olabilirdi. Taksiye binerken bile, kendimi güvende hissetmiyordum. Biz kadınlar, ne zaman kendimizi güvende hissetmiştik ki? Böyle zamanlarda ne olur ne olmaz, Kahraman'a mesajla plakayı yazardım. Şu anda K harfine karşı çok soğuktum. K harfine bile lanet olsun! Neyse harfin ne suçu vardı? Acaba bu saatte ballı waffle bulabilir miydim? Uygulamadan taksi beni almayı kabul etti. Plakası, 34 KAN 694. Neyse hadi bir harf ile kurtuldun, yoksa seni iptal eder başka taksi çağırırdım. O sırada kulübeden, benden büyük iri yarı bir adam çıktı. Şapkasını bana doğru uzatırken, "Arya Hanım, bir şey lazım mı?" diye sordu. Bu sitenin tüm güvenlikleri beni tanıyor muydu? Şapkaya ihtiyacım olduğunu nereden anlamıştı? "Teşekkür ederim, yeterli." diyerek şapkayı aldım. Ama taksici, gece gece bu kadın neden şapka takıyor? Beni kesecek mi diye düşünmesin? Ya beni almazsa derken taksi geldi. Taksiye binmeden şapkayı taktım. Kapıyı güvenlikte ki adam açtı sağ olsun. İri yarı ama nazik bir beyefendiydi. Ben koltuğa yayılırken, şoförle birbirlerine kafa salladıklarını gördüm. Yavaştan yola koyulduk. "Tanıyor musunuz?" diye sordum. Benden yaşça büyük taksici, "Sürekli buradan müşteri alırım, abla." dedi. Abla kısmında biraz takılmıştı, ne diyeceğini şaşırmış gibiydi. Sanırım bacım, kardeşim seçenekler arasındaydı. En son, Abla da karar kılmış gibi gözüküyordu. Haklı olarak, "Nereye gitmemi istersiniz?" diye sordu. Nereye gidecektim? Annemlere mi gitseydim? Ay saçmalama! Buğra da telefonumu açmadı. Hava soğuk değil, belki açık havada oturabilirdim? Kafeye gidebilirdim? Yok orada tanıyabilirler. Hem ağlayacak gibiyim, Twitter da TT olmak istemiyordum. Kaldı ki, Kahraman'ın anında haberi olurdu. Ajansa geri dönebilirdim? Ah! Hayır, kapı kilitliymiş. Onu sonra düşüneceğim. Bu kadar şeyi aynı anda nasıl düşüneyim, bende insanım yahu! Adama, "Beni 5 yıldızlı bir otele bırakabilir misin?" dedim. O da sanki nereye gideceğini önceden biliyormuş gibi, arabayı sürmeye devam etti. 5 yıldızlı diye özellikle belirttim. Güvenli, konforlu ve tanınan bir yer olması önemliydi. Resmen artık yorgunluktan bayılmak üzereydim. Ama uyumamak için kırk takla atıyordum. Takside uyuyakalmak en kötü kabusum olurdu. Ya adam beni bir yere götürüp, işkence yapıp keserse? Sonuçta, bunlar Türkiye'de daha önce olmamış şeyler değildi. Ben artık iki canlı olarak, her şeye dikkat etmek zorundaydım. İçimi bir vicdan azabı sardı. Bebeğim için ultrasona bile hâlâ gidemedim. Ters giden bir şeyler varsa, şu an ruhum duymuyordu. Hem doktorum, kalp atışlarını duyabileceğimi söylemişti. Kaldı ki, kapsamlı bir muayeneden geçmem gerekiyordu. Kan tahlili yaptırıp, vitaminler kullanmalıydım. Neydi o folik asit ya da o tarz şeyler işte. Yıllarca bebeğimi bekledim ve sonra sorumsuz annenin teki mi oldum? Hep bu anları hayal etmedim mi? Şu an doktora gidersem, muhtemelen dikkat çekerdim. Ama bir yolunu bulmalıydım. Doktor dikkat edeceksin dediği halde, kaç gündür yapmadığım şey kalmamıştı. Belki de ona zarar vermiştim? Anne için stres ve üzüntü kötüydü. Şu 5 gündür yaşadıklarım, gerçekten beni üzmedi ve stres olmadım annecim. Lütfen böyle üzüldüğümü düşünme, başıma gelmeyen kalmadı ama.. inan ben, sen benimle olduğun için çok mutluyum. Sen beni koşulsuz şartsız seveceksin ve bende, yanında olup seni her zaman koruyacağım. Senden tek istediğim sağlıklı olman, lütfen bana sıkı sıkı tutun. Ben bebeğimle konuşurken, otelin önüne taksi yavaşlayarak yanaştı. Cüzdanımdan çıkardığım parayı, taksimetre de yazan tutardan fazla fazla uzattım. Sonuçta bu saatte beni sağ salim buraya getirmişti, bunlar önemli şeylerdi. Çantamı ve eşyalarımı alıp taksiden indim. Kahraman'la kavga ederken, ajansdan getirdiğim birkaç kıyafet ve kişisel eşyanın bulunduğu el valizim elimde kalmıştı. Halbuki evden sadece çantayı alıp çıktığımı hatırlıyordum. Demek ki o yüzden taksici bey, otel dediğimde sanki tahmin etmiş gibiydi. Otele doğru ilerlediğimde birkaç görevli yanıma yaklaştı. İçlerinden biri misafirperver şekilde, hemen el valizimi elimden aldı. Bu karşılama bana fazla abartılı gelmişti. Görevli çantama da uzandı, ama kafamı olumsuz sallayarak almasına izin vermedim. O da anında geri çekildi. Kayıt için kimliğim gerekiyordu, ve cüzdanımda çantamdaydı. Otelden içeri girip, resepsiyona doğru hareket ettim. Güzel bir oteldi. Ama zaten, 5 yıldızlı otellerin hepsi artık aynı kalitede oluyordu. Spa ve masaj kalitesi iyiyse, benim için daha yüksek puan alabilirdi. Bir de ütü çok önemliydi. Yemeklerine de artık yarın bakacaktım, bugün çok geç olmuştu. Güler yüzlü çalışan, "Hoş geldiniz, randevunuz var mıydı?" diye sordu. "Hayır, acaba boş odanız var mı?" dedim. Ama bu sezonda muhtemelen çok zordu, eminim aylar önceden full çekiyorlardır. Şansımı deneyecektim ve hayır derse başka otele gidecektim. Eğer sabaha kadar bulamazsam birinin lobisinde oturup beklerdim. Muhtemelen sabahta ajansa döner, Arda'dan anahtarı alır ve arabayla başımın çaresine bakabilirdim. "Ne kadar kalacaksınız?" Hiç bilmiyordum ki? Ne kadar kalacaktım. Buğra'ya ulaşabilsem, bilirdim işte. İlk aklıma geleni söyleyerek, "3 gün." dedim. 2 gün sonra ARK ile toplantımız vardı, Holding binaları buraya yürüme mesafesindeydi. En azından oraya buradan gidebilirdim. Sonrasına bakacağız, belki ablama gidebilirdim. Tam şu anda, beni seven birinin varlığına ihtiyacım vardı. Bana sıkı sıkı sarılacak birini yanımda istiyordum. O kişinin artık Kahraman olmayacağı gerçeği, bir anda sertçe yüzüme çarptı. Şimdi ben ne yapacaktım? Görevli asansörlere doğru ilerlerken, "Arya Hanım, size odanıza kadar eşlik edeceğim. Lütfen buradan buyurun." dedi. Görevliyi arkasından takip ettim, el valizimi alan beyefendi de beni takip etmeye başladı. Acaba beni tanıyor muydu? Şapkaya rağmen görebilmiş miydi? Hayır ismimi kimlikten mi gördü diyeceğim, ama kimliği de vermedim ki? Bunlar neye göre kayıt yaptılar? Allah'ım 5 yıldızlı otelde mi katledeceklerdi, bu hamiş minnoş kulunu? Ben takside uyuyakalmış olabilir miydim? Ya da belki de 5 gündür aralıksız full uyuyordum. Belki her şey aptal hayal gücümün bir ürünüdür. Odama girdiğimde, kartı yerine takıp ışıkları açtım. Görevli "Başka istediğiniz bir şey var mı?" diye sordu. İstemsiz olarak "Oda servisinde ballı waffle var mı?" diye sordum. Kadın yüzüme 'ciddi mi bu' ifadesi ile bakıp, sağındaki adamla göz göze geldi. Bir şeyler konusunda gözleriyle iletişime geçtiler. Beyefendi bana dönüp, "Tatlılarımız arasında waffle yok. Ama eğer isterseniz, çevredeki yerleri aratıp sordururum." dedi. "O zaman sağ olun, o kadar uğraşmanıza gerek yok." dedim. Teşekkür ederek ikisini de uğurladım. Otel odam güzeldi. Girişte oturma bölümü, yanında bar tabureleriyle dizayn edilmiş bir alan vardı. Biraz ilerlediğimde makyaj masasını ve solunda yuvarlak bembeyaz yatağı gördüm. Üstünde yuvarlak beyaz aydınlatma vardı. Yatağın karşısında televizyon ve onun altında mini şömine göz dolduruyordu. Sanırım sadece elektrikli görsel amaçla konulmuştu. Ve televizyonun sağından ve solundan geçiş yerleri vardı. Arkasına baktığımda jakuziyi gördüm. Boyutu iki kişi için idealdi, e ben tek kişiydim. Ay yok iki kişiydim. Üzgünüm bebeğim, bir anda seni unuttum. Demeye çalıştığım 2 insan içindi. Off tabii ki sende insansın, yani bebek olduğun için öyle söyledim. Her neyse! Jakuziye, basamaklı mermer basamaktan çıkılıyordu. Sağ tarafında boydan cam, sol tarafında banyo olduğunu tahmin ettiğim bir kapı vardı. Girişte makyaj masasının karşısında da tuvalet vardı. Banyo'ya girdiğimde; yeniden büyük bir küvet, ayakta duş almak için duşakabin, tuvalet ve lavabo bulunuyordu. Banyosu biraz ufak mıydı? Tek lavabo vardı? Çiftler yüzünü nasıl yıkayacaktı? Oda iyiydi ve bende 3 gün kalabilirdim. Ve yatağa tam anlamıyla bayılmıştım! Bekar evimde almak istemiştim, ama 2+1 rezidans daireydi. O nedenle uygun görmemiştim, bu yatak için burası gibi geniş ve ferah bir yer olmalıydı. Mümkünse ayak ucu pencereye bakmalı ve kalktığımda güzel bir manzara görmeliydim. Aşırı hızlı şekilde duş aldım. El valizimden dün giydiğim geceliği bulup, yeniden giymek için çıkardım. Yale seni çok seviyorum be kızım. Allah'tan el valizimi o hazırlamıştı. Muhtemelen ben bir çok şeyi unuturdum. Zaten bu aralar aşırı dalgın ve unutkandım. Hamilelikten dolayı olmalıydı. Diş macunumu çıkarttım ve banyodaki jelatinli diş fırçasını kullandım. Benim için rutinler önemliydi. Roll-on sürdüm, saçlarımı taradım ve hafiften kuruttum. Saçlarım yine ıslaktı, ama rahatsız edecek kadar değildi. Odanın kapısını, yanındaki siyah panelden kilitli moduna getirdim. Sonra da rahatsız etmeyin modunu açtım. Salsınlar beni saatlerce uyuyacağım! Havluyu çıkarıp geceliğe uzandığımda, gecelikle biraz bakıştık. Öyle bir gece giydim, ertesi gece giyemem tribim yoktu. Ama gece, 'rüya mı değil mi' ne halt olduğunu anlamadığım şey, üstüne bir de sabah ki Kahraman şokundan sonra.. senden soğudum güzel geceliğim. Makyaj aynasının pufunun üstüne geceliği bırakıp, çıplak şekilde yatağa girdim. Sabah gün ışığına uyanmamak için güneş geçirmeyen perdeleri de kapatmıştım. Zaten oda sıcacıktı, atmosfer olsun diye şömineyi ve sesini de açmıştım. Odanın zifiri karanlığını, sadece şömine ışığı kırmıştı. Arya, rahatla ve uyu! 🌟 - Oy vermeyi unutma Arya? Kahraman? Arda? Hikaye Gidişatı? Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam ARK Evreni Serisi, İkinci Adam Yayınları aracılığıyla yakında raflarda olacak. Basılacak ilk kitabımız ARK I : Arya 🪞✨ Kitaplarım bağımsız olarak okunabilir, ama ortak karakterlere ve geniş bir olay kurgusuna sahiptir. Bu kitap, ARK Evreni Serisi adı altında yayınlanmaktadır. Kronolojik sıraya göre seriyi D R E A M E 'de ayarladım. Arya ve Kalender'in aşklarına şahit olan herkes 🪞✨ emojileri ile yorumları donatsın! ~~ Lütfen ilk defa okuyanlar ve özellikle birden çok okuyanlar bol bol yorum yazsınlar. ~~ Spoiler içeren yorumlar yazmak SERBESTTİR! Bu nedenle yeni okuyucuların yorumları okumadan yorum yazması rica olunur. ~~ Hikaye konusunda SPOİLER yemek istemeyenler KONAĞIN DELİSİ ve KRALİÇE kitaplarımı OKUMASINLAR! Konağın Delisi ve Kraliçe, ARK III : Arya Reis Kandemir 'den sonrasını anlatmaktadır. Arya ve Kalender'in çocuklarını konu alıyor. ZÜHRE ve MEHTAP KESİNLİKLE OKUMALISIN! |
0% |