@ruyamg
|
Ailemizde yerini almak için Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam ARK kitap emojimiz 🪞✨ yorumlara! Bölüme başlamadan üj bej emoji yollayın bakalım :D RuyamG <— Ailemiz burada toplanıyor. Okumaya başlamadan sol alt köşedeki yıldıza tıklayarak oy vermeyi unutma 💜 Satır arası yorumlarını bekliyorum. ⭐️ Arya ~ Kapının alacaklı gibi çalındığını duydum. Gözlerimi açtığımda, önce karanlık ortamdan bir şey anlayamadım. Otel odasını görünce hatırladım. Hızlıca kalkıp üstüme banyodan bornoz giydim. Sersem adımlarla, kapıya hızlıca gidip açtım. "Buğra?" diye sordum, şaşkın bir ses ile. Ne işi var ki burada? Kızgındı, hatta fazla fazla kızgındı. "Az daha kapıyı açmasaydın, seni rahatsız etmemi istemeyen bu görevliler eşliğinde kapıyı kıracaktım." dedi arkasında bir yeri göstererek. Biraz kafamı eğip gösterdiği yere baktığımda, otel görevlileri ve güvenlik görevlisi olduğunu tahmin ettiğim kişiler vardı. Onların çaprazında da, siyah takım elbiseli adamlar duruyordu. Kapımda bu kadar kişinin işi ne? "Ben üzgünüm, birkaç gündür çok yoruldum. Uyanmayı bırak duymamışım bile..." dedim genel bir açıklama yaparak. Siyah takım elbiseli adamların yüzü yerdeydi. Üstümde bornozla açtım diye mi? "Kızım aklımdan bir ton şey geçti. Vallahi intihar ettiğini sandım. Beni arayıp..." Kolundan tutup içeri çekmeseydim, istediğim gizli şeyleri söyleyecekti muhtemelen. Çekince otomatik olarak sustu. "Ahh yok canım, ne intiharı, hep böyle paniksin." diyerek topluluğa dönüp "Kolay gelsin sizlere de." dedim, kafayı hafif sallayarak ve kapıyı kapattım. "Salak mısın Buğra? Kimse bilmeyecek dedim. Eline mikrofonu alıp bağırmadığın kaldı bir tek." dedim kızarak. "Yaaaa ben saatlerdir ne yaşıyorum, sen biliyor musun? Sikik herifler yedek kart falanda getirmediler. Hanımefendi rahatsız edilmek istemedi, lütfen uyanana kadar bekleyin, deyip durdular." dedi ama köpürüyordu, herkese kızmıştı. "Ya başına bir şey gelseydi? Bunun hesabını nasıl vereceklerdi?" Aslında dediği mantıklı, rahatsız etmeyin modunu açıp intihar etseydim ya da banyoda kayıp düşüp ölseydim, kalp krizi geçirseydim falan, ne olacaktı? Vay be, ilk defa böyle bir otel yönetimi görüyorum. "Sen burayı nereden buldun?" dedim, ama cümlemi bitiremeden, Buğra'nın anlamlı bakışlarını gördüm. Gözleriyle, yandan yandan bakarak, 'Sence nasıl buldum' diyordu. "Ben bulurum." dedi ve kestirip attı. "Neden geldin ki?" dün aramıştım ama ulaşamamıştım. "Kaç kere aradım seni, bak o telefonuna. Açan var mı yok? Bende korkup geldim işte." dedi, ama ben telefonumu sessize almamıştım ki. Gerçi kapıyı duyamayan telefonu mu duyacaktı? Komodinin üstündeki telefonumu aldım. Ohaa Buğra biraz daha abartsaydın? 45 Cevapsız çağrı nedir ya. "Peki seni 45'de durduran neydi?" diye sordum. "Yani 5'de ya da 10'da ne durduramadı da 45'de gelmeye karar verdin?" dedim müthiş bir ciddiyetle. "Hee anasını satayım, sorduğu soruya bak. Aylar sonra arıyorsun, benden gizli şeyler istiyorsun ve gece aramana döndüğümde meşgule atıyorsun. Ardından da hep cevapsız çağrıda kalıyorum. Pardon ne düşünmeliydim?" dedi. Uyku sersemi meşgule atıp, sessize aldım muhtemelen... "Uykum çok heyecanlıydı. Seninle vakit kaybetmek istememişim belli ki." dedim sırıtarak. Bana tip tip baktı, nerenin kaçkını olduğumu, anlamaya çalışıyor sanırım. "Ormanya'dan kaçtım ya.. Baya uzaktan geldim. Boş ver şimdi bunları da, halledebildin mi?" dedim lafı değiştirerek. Olumlu şekilde kafa salladı. "Hallettim, sana in cin top oynayan bir yerden, dağ evi buldum. Asla ismin geçmiyor, hatta uzun süredir kiralık bile verilmemiş. Sahibi öleli çok olduğu için, öylece duruyormuş. Oğluyla konuşup anlaştık, ama güzel fiyat merak etme. Buraya gelmeden öncede, adama köyden birilerini arattırdım. Karısının önden köye geleceğini, bu nedenle evi temizleyecek, market alışverişini yapacak birilerinin lazım olduğunu söylettim. Neyse ayarladım işte, şu an ev temizleniyor, biri sorarsa da artık karısıyım dersin. Zaten adamı da hiç görmemişler. Arabayı şuradaki otoparka bıraktırdım, al bu da anahtarı." dedi ve avucuma anahtarı bıraktı. "Yale adında bir asistanım var, bekar ve güzelde bir kız. Tanışmak ister misin?" dedim. Bana uzaylı görmüş gibi, şu an ne saçmalıyorsun bakışları attı. "İkinizi shipledim ben, içime doğdu, uzuuuun uzuuun konuşur anlaşırsınız." dedim. Gülerek el valizimden iç çamaşırı ve kıyafet alıp banyoya geçtim. "Giyinip geliyorum, gitme bekle." dedim. "Ne gideceğim, hadi acele et. Kurt gibi açım. Bana kahvaltı ısmarlamazsan, şuradan şuraya gitmem. Serpme olsun lütfen." dedi. Bende içerden gelen sesine, kahkahalarla gülüyordum. Kaç gündür kahkaha sesimi duymuyordum, mutlu değildim, hayır yaaa ben bayadır mutlu değilmişim ki... Resmen yüzüme renk gelmiş, dedim aynada kendime bakarken. Belki de biraz kafa dinlemeye ihtiyacım vardı, yalnız kalmaya. Şehirden uzaklaşmak iyi gelecekti. Dün duş aldığım için almayacaktım. Ama gece terlediğim için ve bilirsiniz ıslak rüya gördüğümden, fikrimi değiştirip kısacık bir duş aldım. Ve kurulanıp giyindim. Ardından saçlarımı hafif kurutup bıraktım, gün içinde kendi kururdu. Yüzüme güneş kremi sürdüm, ve göz altlarıma hafif kapatıcılığı olan göz kremini de ellerimle yedirdim. Kirpiklerimi kıvırıp, rimelde sürdükten sonra hazırdım. Makyaj yapmayı biliyorum ve güzelde yaparım. Ama zaten canlı yayınlarda, çekimlerde bir ton ürün kullandığım için, diğer zamanlarda olabildiğince az ürün kullanıyorum. Yoksa akneye eğilimli bir cildim olduğundan, berbat gözükebiliyor. Dağa çıktığımız zamanlarda sivilcelerden ne çektim, bilmiyorsunuz tabii. Şimdi böyle güzel gözüktüğüme bakmayın, evde düzenli cilt temizliği yapıp dikkat ediyorum. Evimde? Artık benim olmayan evimde... İçinde yaşamadığım... Boşanma işlemleri için, güvenilir iyi bir avukata ihtiyacım var. Avukat babama ve çalışanlarına bu süreçte asla güvenemem. "Giyinip geliyorum dedin, nerde kaldın be kızım haydiiii." dedi Buğra, ama duymamazlıktan gelerek banyodan çıktım. Çantamı ve telefonumu alarak kapıya doğru adımladım. "Aaaa hadi ama ne kadar geç hazırlanıyorsun. Bekle bekle ağaç oldum Buğra." dedim imalı ve gülerken kızgın görünmeye çalıştığım, ses tonumla. Ben kapıyı açarken, Buğra arkadan haykırarak peşimden geliyordu. Kapıdan çıkıp, oda kartını çantama attım. Buğra bir elini omzuma atıp, kulağıma eğildi. "Eskiden de komiktin ama şimdi zır deli olmuşsun." dedi. Bende aynı şekilde ona hafiften yaklaşıp mırıldandım. "Daha bu hiçbir şey, iç sesimi duysan varya oohooo. Kesin yatırırsın bir yere." dedim ve ikimizde gülüştük. Ardından Buğra uzaklaşıp bir noktaya baktı. Ve asansöre doğru ilerledik. Otelin restoranına inip, serpme kahvaltı söyledik. "Önden çay alabilirsem iyi olur." dedi Buğra. Garson kadın kafa sallayarak uzaklaştı. "Şimdi anlat bana artık şu olayları." dedi bana dönerek. "Sen Dubai'de değil miydin? Ne ara geldin?" dedim sorusunu es geçerek. "1 aydır Türkiye'deydim. Gençliğimin tadını çıkarıyorum." dediğinde gülmeye başladım. "Ne genci? Kendini genç mi sanıyorsun? 33'ü geçmedin mi?" dedim. "Ama hâlâ gencim işte." dedi omuz silkeleyerek. "Annem peki? Burada olduğunu bilseydi peşine takılırdı." dedim. "Ülkeye kendi adımla girseydim, muhtemelen öğrenirdi." dedi acı bir gülümseme ile. "Bu nedenle sana geldim ya, nasıl kaçıp ortadan kaybolunacağını en iyi sen biliyorsun." dedim. O sırada garson gelip çayı bıraktı. "Bazen diyorum, belki bu şekilde olmasaydı, bende mutlu olurdum. Böyle bir çocukluk yaşamasaydık. Daha iyi bir insan olabilirdim. Daha mutlu olurdum. Bilmiyorum, her şey çok farklı olabilirdi." dedi kederli bir ses ile. "Zamanında annemi bundan koruyamadım. Ve görüyorsun ruhu yaralı olduğu için, her yere saldırıyor. Fazla kontrolcü ve karamsar." diyerek devam etti. "Senin suçun yok, çok küçüktün. Buna rağmen, her şeye rağmen seni çok seviyor, görüyorsun yolunu gözlüyor." dedim ona umut vermeye çalışarak. Buğra onun ilk çocuğuydu ve annem onu çok seviyordu, bana ise hiç öyle bakmadı. Buğra 34, ablam Melek 29 ve ben en küçükleri olarak 26 yaşındaydım. Babalarımız farklı olduğu için miydi bilmiyorum, ama aramızda ki bağda farklıydı. Bir yandan etrafı inceleyerek, çayını yudumlamaya başladı. "Bu kesmez beni, bu akşam alemlere akalım. Geceyi sarhoş bitirmeliyiz, ikimiz birlikteyiz ama çok ayığız." dedi, sanki kendi kendine konuşuyormuş gibi. "Hamileyim." dedim bir anda. Şok olmuş şekilde yüzüme baktı, ve boğazına çay kaçtığı için öksürmeye başladı. "Su alabilir miyim?" dedi uzaktan garsona... "Dayı oluyorsun, tebrikler. Bu nedenle alkol içemeyiz." dedim, mutsuz düşünceli bir ses tonu ile. Daha da şaşırdı, ama gelen garsonun uzattığı suyu alıp içti. Garsona fısıldayarak "Birazdan şoktan bayılabilirim, bayılırsam beni siz ayıltmaya çalışın olur mu?" dedi gülerek. Garson kadında tebessüm edip, yanımızdan ayrıldı. "Bebeği istemiyor musun? Kahramanla bu yüzden mi tartıştınız?" diye sordu, beni anlamaya çalışarak. İç geçirdim, "Onu hayatımdaki her şeyden fazla istiyorum." dediğimde anında cevap aldım. "O zaman sorun ne? Kahraman da istiyorsa?" dedi merak içinde. "Hamile olduğumu öğrendiğimde, çok heyecanlıydım. Ailecek yemek ayarladım. O gün Kahraman ve babamın konuşmasını duydum. Kahraman beni satın aldığını, evlenmek için para verdiğini falan söyledi. Babam benden ayrılmasını istedi sanırım ya da o tarz bir şeyler. O kadar elim ayağım titriyordu ki, hepsini çok net duyamadım. Sonuç olarak Kahraman, istediği bebeğe sahip olmadan bırakmayacağını söyledi. Bebeğe sahip olduktan sonra, bana ne olacağı umurumda bile değil gibiydi. Bebekten sonra benden alabileceğiniz tek şey, kızınız olur dedi çünkü." dedim beni anlamasını umarak. Şok olmuş şekilde "Haass.." dedi uzatarak ama devamını getirmedi. "Bu saçmalık, benim tanıdığım Kahraman böyle biri değil. Ben evlenmeye karar verdiğinizde, onunla kavga ettim ve uzun zamandır konuşmuyoruz. Sana karşı nasıl hisler besleyebildi, hâlâ bunun şokunu atlatamadım. Ama iyi gibiydiniz be kızım? Kahraman'ı da tanıyorum, senden başkasının eli eline bile değmemiştir. Zaten durumunu en iyi sen biliyorsun." dedi. Karamsar şekilde, "Kulaklarımla duydum Buğra. Belki de artık benden sıkılmıştır inan bilmiyorum. Belki artık beni de istemiyordur." dedim. "Bunlar kafayı yemişler. Eğer dediklerin doğruysa.. bebeği öğrenirlerse baban seni almak için, ona bebeği verir. O da bebeği alıp, seninle bir daha görüştürmeyebilir. Yine de ben bunlara ihtimal vermiyorum." dedi, birkaç gündür canımı yakan sonuçlarla. Hikaye burada bitmedi ki, "Ertesi gün beni şirkete çağırdı. Beni manipüle ederek, bazı evraklar imzalatmaya çalıştı. Sermaye artırımı ile ilgiliydi o yüzden şüphelenmedim. Sonra o ara telefonum çaldı, bir yandan konuşurken sayfalara göz attığımda dilekçeyi gördüm." dedim. Yüzüme ne dilekçesi gibi baktı. "Anlaşmalı boşanma dilekçesi." dedim devamını getirerek. Ve çantamdan kağıtları çıkarıp arasındaki dilekçeyi ve protokol metnini verdim. Kaç gündür yanımda taşıyordum. "Buna inanamıyorum, bebeği bilmediklerine emin misin? Neden velayet maddesi eklemişler ki?" dedi tuhaf tuhaf yüzüme bakarak. Bu madde bana da tuhaf gelmişti. "Mal varlığı ile ilgili de, bir şey talep etmediğin yazıyor." dedi ezbere bildiğim kağıdı okuyarak. "Maddi bir beklentim zaten yok, umurumda bile değil. Ama bebeğimi onlara vermeyeceğim." dedim kesin bir dille. "Biliyor o zaman?" dedi Kahramanı kastederek. "Hayır, bilmiyor. Dün feci bir kavga ettik. Bağlı olduğum ajansın sahibi Arda Bey'i, beni eve bırakırken gördü. Resmen gözü dönmüş gibiydi. Hiç bana böyle bağırıp, hakaret edeceğini düşünmezdim." dedim yaşadıklarımı hatırlayarak. "Ve en önemlisi ne biliyor musun? Onu Arda Bey ile aldattığımı düşünüyor. Bana ondan hamile kalacağımı ve kendisine yutturacağımla ilgili şeyler söyledi." dedim ve iç çekerek eteğimdeki taşları dökmeye devam ettim. "Benden çocuk istiyor, beni kıskanıyor ama bebeğimiz olduğunda benden boşanmak için, gizlice dilekçe imzalattırıyor. Dilekçe elime geçtiği anda, aramızdaki her şey bitti, resmen duygularım yerle bir oldu. Dilekçeyi yüzüne vurup, bağırıp çağırmamak için kendimi zor tuttum. Babam beni nasıl satar orası da ayrı bir durum." dedim üzüntümü her şekilde belli ederek. "Haldun Bey'i severim, kırk yıl düşünsem onun böyle bir şey yapacağı aklımın ucundan geçmez. Belki Kahraman'ın babası tehdit etmiştir bilemiyorum. Hem seni evlilikten vazgeçirmeye çalışan da kendisiydi, buradan bir bit yeniği kokusu alıyorum. Kahraman'da babanda böyle insanlar değiller." dedi çayını bitirerek. "O zaman Haldun Bey'e hak vermiştim. Siz mantık evliliği yapmaya çalışıyordunuz, evlilik süresince sevdiniz mi aşık mıydınız bilemem. Ama o zaman gözlerinde, hiç bu duygular yoktu. Olsaydı birbirimizin çocukluk arkadaşlarıyız, anlardık bir şekilde. Ben anlamasam, Melek anlardı. " dedi hislerini belirterek. "Beni bebek için istediğini düşünüyorum, ama neden olduğunu bilmiyorum. Belki babası şart koşmuştur, belki baba imajı içindir bilemiyorum. Umurundaymışım gibi davranıyor, cümleleri bu şekilde ama artık beni inandıramıyor. Kalbim doğru olmadığının farkında, beni kullanmaya çalışıyor." dedim kafa karışıklığımı sesime yansıyarak. O sırada garsonlar masaya kahvaltılıkları getirirken, Buğra kağıtları ters çevirip yanına koydu. Buğra'yı bu nedenle çok seviyorum. Anneme benziyor ama daha sevgi dolu haline... O beni seviyor mu? İşte bundan emin değilim, ama kardeş olamayacağımızı anlayınca, birbirini kollayan, ama genelde aynı haltı yerken yakalanan iki kanka olmuştuk. Özellikle canlı yayınlara başladığım zamanlarda beni destekleyip, gurur duymuş. Yurt dışında bu işi yapanlardan örnekler vererek, işimi geliştirmeme yardımcı olmuştu. Ama biliyorum ki, bana her baktığında geçmişini görüyor ve üzülüyor. Garsonlar gittiğinde, kağıtları alıp bana uzatmak için havaya kaldırdığında bir süre kağıda bakarak durdu. "Bu adresi nereden biliyorum ki ben?" dedi kendi kendine düşünerek. Zira ben bilmiyordum. Başını iki yana sallayıp bana uzattı. "Neresi biliyor musun?" dedi. Bende olumsuz olarak kafamı sallayıp, diğer evrakların arasına sırasını bile bozmadan yerleştirdim. Düşünceli şekilde masaya bakıp gülümseyerek eski neşesiyle bana döndü. "Demek bu yüzden içemeyiz. Ama bir dakika sen içemiyorsan, ben neden içemiyorum ki?" dedi cevap arayarak. "Çünkü ya canım alkol aşerirse? O zaman ne yapacağım?" dedim masum masum bakarak. "Ahahaha ilk defa böyle bir şey duyuyorum. Alkol aşermek ne kızım? Vallahi alemsin. Başka anormal şeylerde aşeriyorsundur sen şimdi." dedi kahkaha atarak. Asla ortalıkta olmayan rüyamda gördüğüm bir adamın, kokusunu aşerdiğimi söylesem güler miydi acaba? Hayır deli deyip, kliniğe de yatırmaya çalışabilir. "Ballı waffle istiyor canım kaç gündür. Ama sorduğum yerlerde yok. Uygulamalardan restoranlara baktım orada da yok. Kimse ballı waffle yemiyor mu? Belki dağ evine gidince kendim yaparım." dedim. Daha da kahkaha atabilirmiş gibi haykırdı. İnsanları rahatsız edeceğini asla düşünmüyor bu adam. Onun yarılmasına, bende gülerek eşlik ettim. "Aşermen bile sana özel, çok yanına yaklaşmayayım. Beni aşerirsin, işin içinden çıkamayız. Aileler arası kaos yaşanır." dedi çapkın bir bakışla. Ardından kahvaltımızı yayıla yayıla yaptık. Bugün zaten işimiz yoktu, canımız ne isterse onu yapacaktık. Kahvelerimizi söyledik, gelmesini bekliyorduk. "Her şeyi anladım. Peki baban bu adamları neden peşine taktı. Hiç adeti değildir böyle şeyler." dedi. Ben ise anlamadım der gibi baktım. "Nee? Takip edildiğini fark etmedin mi? Sabah geldiğimde olay çıkarınca, siyah takım elbiseli iri yarı adamlar geldi. Spa katında çalıştıklarını tahmin ettiğim iki yabancı kadın, aralarında ingilizce konuşuyordu onlardan duydum. Seni takip ettiklerini, kişisel koruman olduklarını falan söylediler. Az önce kapıdan çıkarken de, içlerinden biri çaktırmadan kapıdan giriyormuş gibi yapıp bizi kesiyordu." dedi. Babam peşime adam mı taktı? Belki de Kahramandı? Şüphelendiği için delil bulmaları için biriyle anlaşmıştı. "Otele geldiğimde, benden kimlik istemeden kayıt açtılar. Bana garip gelmişti ama, yorgun olduğum için pek üstünde durmadım. İsmimi bildikleri için, medyadan tanıdıklarını düşündüm ya da resepsiyondaki kadının takipçim olduğunu falan." dedim. Buğra elini çenesine dayayıp düşündü. "Başka buna benzer bir olay oldu mu?" dedi. Ama garip bir şey aklıma gelmedi. Başka kendini garip hissettiğim bir an? "Haa bi de geçenlerde araba ile sorun yaşadım. O zamanda bu tarz kişiler bana yardımcı olmuştu, o zamanda içlerinden biri beni tanıdığını ağzından kaçırmıştı ama sonra takipçim falan deyip konu kapanmıştı." dedim. İçimi kuşkulandıran o soruyu sordum. "Kahraman takip ettiriyor olabilir mi? Boşanmak için delil bulmaya ya da yaratmaya çalışıyor belki de? Baktı bulamadı bu sefer gizlice imzalatmaya çalıştı?" dedim. "Kafam allak bullak oldu her şey olabilir. Tek bildiğim takip ediliyorsun. Dağ evine benim yanımdan gidersen, benim ayarladığımı anlarlar. Sana yardımcı olmaya devam edebilmem için bilmemeliler. Akşam yalnız git, gizlice. Arkandakileri atlatmana yardımcı olurum." dedi Buğra. Kahveleri içtikten sonra yanıma oturdu. O sırada biz kahveleri içerken, arka masama oturan iki adamdan daha genç olanla göz göze geldim. Biri tam arkamdaydı, o nedenle tek görebildiği ensesi ve saçıydı. Genç olanı bir yerden tanıyordum? Nereden? Rahatsız olmuş gibi gözlerini, masanın üstündeki ellerine indirdi ve kaldırmadı. Buğra'ya döndüğümde, bana göz kırpıp alnımdan öpüp kulağıma fısıldadı. "Seni koruyabilmek için Türkiye'de daha güçlü biri olmayı isterdim. Babam yüzünden yaşananlar ve politika elimi kolumu bağlıyor. Ama ne yazık ki değilim." dedi. Ve geri çekilip gözlerimin içine bakarak, "Ama elimden geleni yapacağım, sen benim inatçı Arya'msın." dedi bana umut olmaya çalışarak. "Neye ihtiyacın varsa, ne gerekiyorsa bana söyle." dediğinde samimi şekilde ona gülümsedim. "Sen bu işe çok karışma, Türkiye'ye hiç giremezsen daha çok üzülürüm. Bir şekilde halledeceğim." dedim güven vermeye çalışarak. Yüzleşmem gereken ya da yaşamam gereken zorlukları, o da anlamıştı. En iyi ihtimalle bekar bir anne olarak, ailemden ve eski kocamdan uzakta bir hayat kurmalıydım. En kötü ihtimal ise, düşünmek istemeyeceğim kadar çok kötüydü. Bende Buğra'dan güç almak için sıkıca sarıldım. "Bizi korumalıyım. Bizi, benden başka kim koruyabilir bilmiyorum. Bizim için güçlü ve daha inatçı olacağım." dedim bebeğimi kastederek. O sırada arkamdaki adamın ensesindeki damarları gördüm, karşısındaki genç çocuk kafasını kaldırmamıştı hâlâ. Neye bu kadar sinirlendin ki? Çocuğu üzmüşsün bi de, kafasını kaldıramıyor? Çocuk dediğimde muhtemelen 21-22 yaşlarındaydı ama benim hormonlar bebek modunda olduğu için, anne duygularım kabarmıştı. O nedenle eşşek kadar çocuğu üzdüğü için, onu kenara çekip azarlayabilirdim. "Ahh be kızım." dedi söylemek istediği bir sürü şey var gibi. Sonrada "O zaman Buğra kaçar." dedi ve benden ayrılarak masadan uzaklaşıp gitti. O gittiği halde kendi kendime gülüp, "Kızın mıyım, gerçekten." dedim, kafamı gittiği yöne doğru yan yatırarak... Arkamdaki masada hareketlilik olunca, göz ucuyla baktım ve gittiklerini gördüm. Sonra da toparlanıp, çantamı ve telefonumu alıp bende masadan kalktım. Bekle beni spa, ben geliyorum. Yanımda bikini var mıydı? Hayır. Masaja çıplak girerdim zaten, ama havuz? Moral bozmaya gerek yok, bende hamama girerim diye düşünerek, restorandan çıkarak ilerledim. 🌟 - Oy vermeyi unutma Arya? Kahraman? Buğra? Hikaye Gidişatı? Instagram: ARK.Kitap | Yazar.Ruyam ARK Evreni Serisi, İkinci Adam Yayınları aracılığıyla yakında raflarda olacak. Basılacak ilk kitabımız ARK I : Arya 🪞✨ Kitaplarım bağımsız olarak okunabilir, ama ortak karakterlere ve geniş bir olay kurgusuna sahiptir. Bu kitap, ARK Evreni Serisi adı altında yayınlanmaktadır. Kronolojik sıraya göre seriyi D R E A M E 'de ayarladım. Arya ve Kalender'in aşklarına şahit olan herkes 🪞✨ emojileri ile yorumları donatsın! ~~ Lütfen ilk defa okuyanlar ve özellikle birden çok okuyanlar bol bol yorum yazsınlar. ~~ Spoiler içeren yorumlar yazmak SERBESTTİR! Bu nedenle yeni okuyucuların yorumları okumadan yorum yazması rica olunur. ~~ Hikaye konusunda SPOİLER yemek istemeyenler KONAĞIN DELİSİ ve KRALİÇE kitaplarımı OKUMASINLAR! Konağın Delisi ve Kraliçe, ARK III : Arya Reis Kandemir 'den sonrasını anlatmaktadır. Arya ve Kalender'in çocuklarını konu alıyor. ZÜHRE ve MEHTAP KESİNLİKLE OKUMALISIN! |
0% |