
Merhaba canlarım,
Kusura bakmayın, bölümü hemen atamadım çünkü köye geldik internet yoktu😩 yoksa 4 gün önceden bölüm gelecekti. Geç olsun güç olmasın, sonunda bugün atabilecem bölümü😂
Umarım beğenerek okuyacağınız bir bölüm olur🥹
İyi okumalar bebeklerim🥹🫶🏻
| BÖLÜM 12 |
“Neden ben değil de o?”
Sorduğu soruyla sert bir nefes döküldü dudaklarımdan. “Bana bak Serdar, biz o gün konuştuk ve o meseleyi hallettik. Burda gelip de bana tekrar sorma neden reddettiğimi?”
“İstediğim cevap bu değil.”
“Bir nedeni yok Serdar, yeter uzatma!” dedim sertçe. Bu ısrarının nedeni neydi? Niye cevabını bu kadar çok merak ediyordu? “Hem sen bizi boşver de Avzem neden seni tanımıyormuş gibi davranıyor?”
Bilmiyorum dercesine omzunu kaldırıp indirdi. Bir yandan etrafı süzerken diğer yandan da bakışları bendeydi. “Sana karşı bir hissim kalmadı. Sadece... en azından arkadaş olarak eskisi gibi devam ettiremez miyiz?”
“Hayır!” dedim net bir dille. “Sen bizim güzel giden arkadaşlığımızı kendi ellerinle bitirdin.”
Masanın üzerindeki elimin üzerine kapadı ellerini. Ellerimi kendime çekecekken izin vermeyip daha sıkı tuttu. Kaşlarımı çatıp “Ne yapıyorsun, bıraksana elimi.” dedim sertçe. Bakışlarımla etrafa göz gezdirirken öfkeyle Serdar’ın tuttuğu elime bakan Azad'la yutkundum. “Bırak artık Serdar."
"Neden?" diye sorunca gözlerimi kapattım sıkıca, zaten sonrasında da Azad'ın gür ve kalın sesi yankılandı kantinde.
“Sen ne cüretle karıma dokunursun lan!”
Serdar, anında ellerini çekip ayağa kalktı. Yanağımın iç kısmını ısırırken gözlerimi aralayıp ayağa kalktım. Bakışlarım Azad'daydı. Gözlerindeki öfkeyi burdan bile görebiliyordum. Hayır, hayır durdurmam gerekiyordu. "Azad.." diyerek ona doğru gittim ama Azad'ın gözü Serdar'daydı, adımları ise ona doğruydu. Büyük adımlarla yanımdan geçip Serdar'a doğru ilerledi. Yumruklarını o kadar sert sıkmıştı ki, parmak boğumları beyazlamıştı.
“Lan ben sana kardeşim dedim...” deyip yumruk yaptığı ellerini Serdar'ın yüzüne indirdi. “Kardeşim dedim be kardeşim, sen nasıl karıma yan gözle bakarsın.” Bir yumruk daha geçirdi yüzüne ve Serdar asla karşılık vermiyordu. “Karım lan o benim!”
“Azad.” Hemen yanlarına gidip Azad'ın kolunu tuttum. Öfke dolu bakışlarını bana indirdi. “Dur, lütfen.. sen olayı gerçekten yanlış anladın.”
“Bırak kolumu yavrum, istemeden de olsa sana zarar vermek istemiyorum.”
Başımı iki yana salladım. “Dur, lütfen..”
“Bırak Roza, bırak da öfkesini kussun. Ben yanlış bir şey yapmadım, yaptığımı da asla düşünmüyorum.” dedi Serdar ve bu hâli Azad'ı daha çok sinirlendiriyordu.
Öfkeyle Serdar'a döndüm. “Kes sesini!” diye bağırdım. Kantindeki herkesin bize bakması da sinirimi bozuyordu. Azad'a döndüm. Onun da bana bakması için hafif sakalı çıkmış yanağına dokundum ardından ağırca kendime çevirdim. “Yalvarırım dur, tartışma istemiyorum. Burdan çıkınca sana her şeyi baştan sona anlatacam ama önce sakinleşmen gerekiyor.”
Bir süre yüzüme baktıktan sonra başını hafifçe aşağı yukarı salladı. Elini, yanağındaki elimin üzerine koyup dudaklarına götürerek küçük bir öpücük kondurdu. “Tamam.." diyerek benden hafif uzaklaştı. Ben gideceğimizi düşünürken Azad, ben ne olduğunu anlamadan yurmuk yaptığı elini Serdar'ın yüzüne geçirdi. Şaşkınlıkla Azad'a bakarken güvenlik görevlileri sonunda akıl edip gelebilmişlerdi.
Serdar, yumruğun etkisiyle yerdeyken Azad'ın inadıyla bana bakıyordu. Gözlerimi devirip Azad'ın kolunu tuttum. “Nolur Azad, gidelim burdan..” Bakışlarını ağırca bana çevirdi. Elimi tutup büyük adımlarla dışarıya doğru ilerlemeye başladı tabii Serdar'a saydırmayı da ihmal etmiyordu. “Lütfen sakinleş. Ayrıca fazla sinir erken yaşlılık demek, haberin olsun.”
Bakışlarını bana çevirdi. “Yani tek sorun o mu sence?”
Başımı iki yana salladım. “Bir de dinelemeden, gereksiz yere sinirleniyorsun?”
“Gereksiz yere öyle mi?”
“Evet, gereksiz yere çünkü olay asla senin sandığın gibi değil.”
Adımlarını durdurdu. “Nasılmış peki yavrum?”
Elimi asla bırakmaması tuhaf hissettiriyordu. Boğazımı temizledim hafifçe. “Bir yerde otursak, öyle anlatsam?”
***
Ona tüm olanları anlatmıştım. Kalkıp tekrar dövmeye gidecekken hastaneden aramışlardı. Avzem'in uyandığı haberini alınca içeri geçtik. Onların bulunduğu kısma giderken tüm bakışlar benim üzerimdeydi, bu ister istemez gerilmeme neden oldu ama Azad'ın varlığı sayesinde rahattım.
"Bu kızın burda ne işi var?" dedi sertçe Havin yenge ardından ters bakışlarını üzerimden çekip Azad'la çevirdi. "Bu soysuz yüzünden-"
"Yenge!" diye bağırdı var gücüyle Azad. Tüm bakışları bize dönerken yutkunarak Azad'ın kolunu sertçe sıktım. Anılar yavaş yavaş aklımda canlanmaya başlıyordu ama Azad, hiçbir şekilde sesini azaltmıyordu. "Senin söylediklerini kulağın duyuyor mu?"
"Merak etme duyuyor Azad." Eliyle beni gösterdi. "O soy-"
"Kes sesini yenge!"
Nefes alışverişlerim düzensizleşmeye başladı. Yutkunup Azad'ın eline tırnaklarımı batırdım. O sıra bakışlarını bana çevirdi. "Yavrum iyi misin?"
"Başınız sağolsun.."
"Hepsi senin yüzünden!"
"Neden annen yerine sen ölmedin!"
"Hastayı kurtaramadık..."
"Sen uğursuzsun!"
"Anneeee!"
"Uğursuzsun!"
"Anne niye uyanmıyorsun?"
"Annen senin yüzünden öldü!"
"Hayır!"
"Senden nefret ediyorum!"
"Annen değil sen ölecektin."
"Keşke doğmasaydın.."
"Roza!" diye duyduğum sesle gözlerimi araladım. Alnımda terler birikmiş, vücudum ıpıslak olmuştu; nefesim ise hâlâ düzensizdi ama az önceye göre biraz daha düzene giriyordu. "İyi misin bebeğim, bir yerin acıyor mu, ne oldu birden?" Derin bir nefes çekti içine Azad. "Korkuttun beni güzelim."
Kaşlarımı çatıp etrafa bakınca hastane odasında, yatakta uzanıyordum. Üzerimde ise bana endişeyle bakan Azad vardı. En son koridordaydım ve Azad bağırıyordu. Sonrası ise aklımda yoktu, hatırlamıyordum.
Azad'ın elini yanağımda hissettim. Yüzümü yüzüne çevirdi hafifçe ve sanki içimi okumuşcasına cevap verdi. "Bir anda bayılıp bir şeyler sayıkladın ama bir anda sesin kesildi. Bu yüzden korkup hemen seni odaya alıp doktoru çağırdım."
"Ne sayıkladım?"
"Yavrum, konu sence o mu?"
Başımı salladım hafifçe. "Evet, ne sayıkladım."
"Onu boşver, sen iyi misin?"
"Azad.." dedim uyarı dolu ses tonumla.
"Anne diye sayıklıyodun."
Yutkundum, göğsümün üzerindeki ağırlık canımı o kadar acıtıyordu ki... Katillerdi değil mi onlar? Benim bu halde olmamın en büyük nedeni onlardı ve ben onların yanında anne demiştim. Acaba o an yürekleri sızlamış mıydı, acaba o an vicdan azabı çekmişler miydi?
"Bebeğim..." Eli hâlâ alnımdaydı. Yavaşça saçlarıma doğru ilerletip onları kulağımın arkasına sıkıştırdı dikkatlice. "Ne olduğunu anlatmak ister misin? O an ne gördün de anneni sayıklayıp hayır dedin?"
Elini yüzümden çekip yatağa uzandım. "Uyumak istiyorum."
"İstersen eve gidelim."
Doğruldum uzandığım yerden. "Olur, gidelim."
Birlikte odadan çıktık. Artık çıkmak istiyordum bu lanet yerden. Her şeyin başlangıcı burasıydı, tüm yaşadıklarımın temel yeriydi..
Ben bunları düşünürken aniden kendimi Azad'ın kucağında buldum. Bunu beklemediğimden ağzımdan yüksek olmayan bir çığlık kaçtı. Kaşlarımı çatıp beni kucağına alan adama baktım. Pişkin pişkin sırıtıyordu. "Ne yapıyorsun sen?! İndir beni!"
Cık'ladı. "Neden böyle bir şey yapayım ki?"
"Nasıl neden, kendinde misin sen?"
"Gayette kendimdeyim güzelim." Yanağıma doğru uzanacakken başımı geriye çektim. Bozuntuya vermeden boğazını temizledi hafifce. "Ayrıca karımı kucağıma almak suç mu?"
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim içime. "İndir beni Azad Ağa."
Kaşlarını çattı. "Sen önce o ağa kelimesini kullanma."
"Kullanacağım."
"Yok, kullanma. Bak sonra millet dalga geçer ha, demedi deme."
Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Çok da umrumdaydı sanki."
"İyi o zaman, kucağımda olduğun için dedikleri de umrunda olmasın." deyip yürümeye başladı. Bu adam harbi neyi nereye bağlayacağını biliyordu. Bıkkın bir nefes verdim. Hiçbir şekilde indirmeyeceğini bildiğim için sakin bir şekilde kucağında durdum. Azad, biraz daha yürüdükten sonra duyduğum seslerle ister istemez Azad'ın kolunu sıktım.
"Benim kızım az daha ölüyordu ama ilgiyi tekrar çeken o oldu." dedi Havin.
"Amca.." dedi Azad uyarı dolu bir sesle. "Senin karındır diye bir şey demiyorum ama sustur onu."
"Tamam sustum be ama yalan mı?"
"Havin!" diye yükseldi birden Kawa Ağa.
Azad, onları boşverip yürümeye başladı. Yüzümü onun boyun girintisinden çıkarıp gözlerine kaldırdım. Alttan ona bakarken yüzünü sıktığını gördüm. Kaşlar çatılmış, burnundan soluyordu. "Azad Ağa.."
Başını hafifçe yüzüme eğdi, gözlerini gözlerimle birleştirdi. "Efendim güzelim."
Ben konuşup nolduğunu soracaktım ki gerek kalmadı çünkü onu bu denli sinirlendiren kişi konuşmaya başladı. "Geçmiş olsun Roza."
Başımı Serdar'a çevirecektim ki Azad izin vermeyip yürümeye başladı ama Serdar durmadı. "Babanın dediklerini tekrar hatırlayacağını biliyordum. Keşke gelmeseydin."
Azad'ın bedeni gerildi. Kendini o kadar sıkıyordu ki kıpkırmızı olmuştu. Yutkunup gözlerine baktım. Bana öyle bir bakış attı ki, yutkunmak zorunda kaldım. Acaba şimdi ne düşünüyordur?
"Azad-"
Başını iki yana salladı. Gözlerini benden alıp ileriye baktı ve Serdar'ı umursamadan yürümeye başladı.
"İyi misin?" diye sordum kendimi tutamayarak.
"İyi olmamam için bir sebep yok, iyiyim ben."
İyi değildi. Kırgındı, kızgındı. Bunu çok iyi hissediyordum. Haklıydı da çünkü Azad'ın bilmediği şeyleri Serdar biliyordu ve bugün Serdar'a asla güvenmemem gerektiğini anladım.
"Ser-"
"Duymak istemiyorum yavrum." dedi durarak. "O adamın adını da ağzına alma bir daha."
"Azad-"
"İtiraz istemiyorum."
"Bak, sana anlattıklarımdan ilerisi olmadı bir; ikincisi ise sana tam güvenmemi bekleme sonuçta bunları yaşamamın en büyük nedeni sizin aile."
Arabanın kapısını açınca geldiğimizi anladım. "Ona güvenmene sebep olan şey neydi?" Beni hafifçe koltuğa oturttu. Üzerime doğru eğilip kemere uzandı ama anında çekmedi. Gözleri gözlerimle buluştu. O an istemsizce kalbim tekledi. Bunu beklemiyordum. "Beni bir kere sevmeyi denesen, güvensen bana?"
Yutkundum. "Ben..." Konuşamıyordum, dilim tutulmuş gibiydi. Ne söylesem yanlış anlaşılabilirdim.
Başını hafifçe aşağı yukarı salladı. Kemeri takıp uzaklaştı benden. Ben ne olduğunu anlamazken Azad, yerine geçip arabayı çalıştırdı bile. Neydi bu şimdi? Bir anda ne yaşadık biz?
Arabayı sürmeye başlarken "niye birden öyle oldun diye soracam ama sen şimdi bana güvenmediğin için anlatmazsın da.." dedi, gözlerini hiçbir şekilde bana çevirmiyordu.
Derin bir nefes alıp verdim. "Annem..." dediğim an göğsümün üzerine koca bir ağırlık çöktü. Gözlerim benden bağımsız dolarken "annem, öldüğünde ben daha çok küçüktüm.." dedim. Azad'ın arabayı kenara çektiğini fark ettim. "Hastanedeydik hepimiz ama ben o zamanlar niye hastanede olduğumuzu bilmiyordum, çocukluk aklı işte."
"Yavrum.." dedi Azad, elini omzuma koyarken. Bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerim dolduğundan onu net göremiyordum. "Anlatma.."
Başımı iki yana salladım ardından yola odaklanarak o anı düşündüm. "Doktor, ameliyathaneden çıktığında yüzü asıktı ve ben hiçbir şekilde anlamıyordum. Babamın karşısında durdu ve 'başınız sağolsun, hastayı kurtaramadık' dedi."
"Güzelim.."
"O zaman küçüktüm, doktorun ne dediğini asla anlamıyordum. Niye basınız sağolsun demişti diye düşünüp duruyordum." Burukça bir gülümseme oluştu dudaklarımda. "Doktor gittikten sonra babam yanıma geldi.." Bir damla yaş süzüldü gözlerimden yanağıma doğru.
Kolumdan tutulmamla kaşlarımı çatıp başımı çevirdim. Azad, kapımı açmış; kolumdan tutup arabadan çıkarmaya çalışıyordu. Zorlamadan arabadan indim. Azad, beni kendisine çekip sıkıca sarıldı. Bir eli saçımdayken diğer eli sırtımdaydı. O an kendimi tutamayıp ağladım, hem de hıçkıra hıçkıra. Sanki gözyaşlarım, Azad'ın bana sarılmasını beklemişti.
"Özür dilerim bebeğim, çok özür dilerim."
Burnumu çektim. "Bana uğursuzsun dedi.." dedim ağlayarak. İçimi dökmem gerekiyor gibi hissediyordum. Canım acıyordu, nefes alamıyordum. "Bana annen yerine niye sen ölmedin dedi." Azad'ın bedeni geriliyordu her konuşmamda. "Azad, canım acıyor; babam, benden gün geçtikçe nefret ediyor ama yemin ederim annemin ölümünün suçlusu ben değilim. Ben onu çok seviyorum, hiç ona bir şey olmasını ister miyim?"
"Tabii ki istemezsin yavrum.."
Bir hıçkırık döküldü dudaklarımdan. "O zaman neden bana uğursuz deyip duruyor. Ben onun nefretini hak etmiyordum ki.."
Saçlarıma dudakları değdi. Kokumu içine çekti ardından küçük bir öpücük kondurdu. "Keşke acılarını alabilsem yavrum, keşke senin üzerindeki o ağırlığı alabilsem, sana olanları unutturabilsem.." dedi mırıldanarak.
"Sende bir gün babam gibi benden nefret etme olur mu?"
"Ben hiç senden nefret eder miyim güzelim? Asıl harika ötesi olan karım benden nefret etmesin, o bana yeter."
Cevap vermedim çünkü ne cevap vereceğimi bende bilmiyordum. Evet, ondan nefret etmek istemiyordum. Azad'ın sevgisi sayesinde babamdan görmediğim sevgiyi, ilgiyi görüyordum. Ben hayatımda asla bu kadar sevilmemiştim, sevileceğime de inanmıyordum çünkü babam tarafından sevgi görmemişken elin adamı, üstüne düşman aile olduğumuz halde, neden beni sevsin ki?
Kendimi toparlamak adına Azad'dan ayrılıp gözyaşlarımı sildim. Boğazımı temizledim hafifçe. "Çok merak ettiğin hayatım Azad Ağa.. Bu yüzden annemi sayıklıyordum çünkü benim başıma gelenlerin temeli burda başladı."
"Özür dilerim.." dedi kısıkça Azad Ağa.
Başımı iki yana salladım. "Gerek yok, bunları özür dilemen için anlatmadım." Bakışlarımı etrafa çevirdim. Yolun kenarında durdurmuştu arabayı. Sessiz bir yerdi, ne ara buraya gelmiştik anlamamıştım bile. Azad'a döndüm. "Beni konağa bırakabilir misin?"
"Oraya gidecez zaten güzelim."
"Hayır, sizin konağa değil; Avani konağına. Kardeşimi özledim."
Bir süre bana bakarak bir şeyler düşündü, yani yüz ifadesi onu gösteriyordu. Derin bir nefes çekti içine ardından "tamam ama akşam eve geleceksin." dedi net bir ifadeyle.
Kaşlarımı çattım. "Bir gecelik kalsam nolur ki?"
"Yavrum, seni o adamla aynı yerde bırakmak istemiyorum."
O adam dediği babamdı...
Yutkundum. Buruk bir şekilde gülümsedim. "Böyle yap diye anlatmadım sana Azad Ağa.."
Bana doğru adım atıp aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdi. Elini belimden geçirip beni kendisine çekti. Ellerim refleksen omzuna gitti. "Ben senin o adamla aynı havayı solumanı bile istemiyorum yavrum. Ayrıca bunlar bugün aklıma gelen şeyler değil, çok önceden istemiyordum; sevmiyordum babanı zaten."
Nefesi dudaklarımı talan ediyordu. Sık aldığım nefesten dolayı göğsüm kalkıp iniyordu. Bakışlarım istemsizce dudağına kaydı. Yutkunup tekrar gözlerine kaldırdım gözlerimi. Bana öyle bir bakıyordu ki, bu utanmama neden oldu. Niye öyle bakıyordu ki şimdi? Bakışları dudağıma kaydı. O an nefesimi tuttum. Kalp atışlarım kulağı sağır edecek derece duyuluyordu.
"Çok güzelsin be yavrum.." dedi kendinden geçerken.
"Azad Ağa.." dedim ama sesimi ben bile zor duyuyordum.
"Azad Ağa'n ölsün sana Roza'm.." bakışlarını sonunda gözlerime kaldırdı. Yüzünü ağır ağır yüzüme yaklaştırdı. Gözlerimi kapatıp gömleğini sıktım. Kasıklarıma tuhaf bir ağrı girdi. Kendimi ayakta tutmakta zorlanıyordum artık.
Bir anda Azad'ın dudaklarını dudağımın üzerinde hissettim. İlk başta ne olduğunu anlayamadım, algılarım kapanmış gibiydi. Zaman sanki donmuş, etraf koca bir sessizliğe gömülmüştü.
Şaşkınlıkla gözlerimi açtım. Azad'ın gözleri kapalıydı. Tam o anda dudaklarını oynattı. İçimdeki bulanıklık dağıldı, her şey bir anda berraklaştı. Gözlerim istemsizce büyüdü.
Azad, beni öpüyordu...
|Kestik|
| Sürpriz sonlu😂 Bölümü nasıl buldunuz?
| Diğer bölümü de şimdiden yazmaya başladım, sıkıntı çıkmazsa birkaç güne o da gelir..
| Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın.. bekliyorum 😽
| Diğer bölümde görüşmek üzere, seviliyorsunuz❤️🩹
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |