@rzgarhali
|
Adı gibi yanakları al al olan gül kokulu Gülizar.
Aile sevgisi görmemiş baba sevgisi görmemiş Gülizar.
En çokta annesi varken yok gibi yaşamak zorunda kalmış Gülizar.
Yaşadığı acıları görmediği sevgiyi tek bir güzel lafla kanat çırpmış kara kalplere feda etmiş Gülizar.
Bilseydi hayatı cehennem olacak bilseydi ufak tefekte olsa güldüğü halde tebessüm bile edemeyecek hiç kalbini özgür bırakır. 3 kere kabul ettim dermiydi ...demezdi. Kocam yuvam olur beni sever dermiydi demezdi
15 yaşında düşmüştü sevda denen illete. Erzurum 'un delikanlısı köyünün şahı Yavuz Şah 'a hiç evet der sevdalanırmıydı. Gözün çıksın sevgisizlik tek lafa köle ettinya Gülizar 'ı Yavuz 'a gözün çıksın vefasızlık.
5 Sene önce
Her zamanki gibi yine sabah ezanından önce uyanmış tandırı yakmış dibine güğüm koymuştu . Tandırım üzerine saç koymuş geceden yoğurduğu hamuru elleriyle açıp pişirmeye başlamıştı.
Ara sıra esniyor uyumamak için şarkı söylüyordu. Nede olsa evdeki herkes bu saatte uyuyordu. .
Özlemi vardı onun kahve saçlı kahve gözlü bir yare özlemi vardı.
O ilk karşılaşma ona deli gibi kalbini attırıyor her bir yanını heyecan sarıyordu . Daldı yine o tarifsiz anlara.
2Hafta öncesi.
Her zamanki gibi Gülizar yine ev işlerini yapmış dedesinin nenesinin abdest almasına yardım etmişti.
Dedesi onu hiç sevmesede asla karşı gelmez sesini çıkarmazdı.
Zaten bu koca evde ne annesi ne babası nede iki abisi onu hiç sevmezdi.
Bir babaannesi Rabia hanım severdi. El üstünde tutmaya çalışır onada gücü yetmezdi. Hep canı yanan ağlayan Gülizar olurdu olmuştuda.
Gülizar son kez ahirda ki hayvanlara yem vermiş banyo yapmak için güğümleri almaya tandır evine doğru gidiyordu.
Bir güzel odaya çıkardığı sıcak su dolu güğümlerle yıkanmış kapkara saçlarına gül yağı sürmüş uzun uzun taramıştı bir kez daha saçlarını.
Gecenin körü diyilecek saatlerdi bu saatler. Gecenin zifiri karanlığına inat bembeyaz teni parlıyor, geceden çaldığı kapkara saçları rüzgarla efil efil esip kokusunu etrafa saçıyordu.
Evin çatı katındaydı odası koca evde ona uygun görülen tek yer çatı katıydı.
Seviyordu ama gökyüzüne bu kadar yakın olmayı buram buram esen rüzgarı tertemiz havayı solumayı.
Hep en dipte yerlerde gördüğü kendini insanları yukardan izlemek bir kez olsun yukardan bakmayı seviyordu.
Eğmişlerdi onun boyunu kökünden koparmışlardı onun gül goncalarını.
"Hihh ! ".
diye korkuyla oturduğu küçük sedirden bir anda ayağa kalktı.
Karşısında gecenin karanlığında bile belli olan kahve gözlü bir adam vardı.
Nefes nefese kalmıştı bu adam.
İyide bu adam nereden gelmişti böyle damdan düşer gibi. Gerçi zaten damdan düşmüştü. Yüzüne hep beliren o tebessümü koymak istedi ama vazgeçti yanlış anlaşılabilirdi.
"K -kimsiniz ne işiniz var burda ".
diye titrek bir halde sordu sorusunu .O daha önce kendi akrabaları içindeki erkekler dışında kimseyle konuşmazdı ki . Yabancı erkeklerle konuşmayı bırak adını bile geçirse evire çevire dayak yiyeceğini biliyordu.
O sırada her gece yaptığı kaçamaktan kaçan Yavuz karşısındaki afeti tekrar tekrar süzüyor. İçinden küfürler ediyordu.
Nasıl olurdu da bu afetin daha önce hiç farkına varmamıştı.
Sütün gibi beyaz bacaklar kapkara beline kadar uzun saçlar. Gecenin karanlığında bile belli olan al al yanaklar. Bembeyaz bir gerdan. Nasıl olurduda fark etmez göremezdi. Köydeki en güzel kız kesinlikle oydu.
Yoksa adını hep duyduğu Gülizar denen kız bu afetmiydi.
Karşısında kekeleyen kız o olmasa bile yatağını süslemek için çok güzel ve ateş gibiydi. Daha yeni iliklerine kadar boşalmıştı neydi şimdi yine erekte olmasının sebebi.
Bu etrafa yayılan kokumu yoksa karşısında bembeyaz bacaklarla ince uzun bembeyaz boyunla duran kızmıydı.
Duyduğu sert sesle daldığı hülyalara geri döndü.
"Ne işiniz var dedim size burda!".
"Ben Yavuz ,Yavuz Şah duymuşsundur. Severim geceleri damlarda gezmeyi . Güvercinim kaçmıştı da buraya kondu tam tutacakken uçtu. İyikide uçmuş ".
diyip tekrar süzdü Gülizar 'i.
"İyi anladım şimdi hemen gidin !".
dedi Gülizar sert sesiyle adamın bakışları onu çok tedirgin etmişti. Öyleki çok korkuyordu.
Yavuz ona dik dik bakıp konuşan kızla dahada kanı kaynadı işte şimdi bu kızı deli gibi istiyordu bu kız onun olmalıydı.
'Çok güzelsin adın ne neden daha önce seni görmedim ben hiç bu köyde ".
Görseydi bırakmazdı böyle bi afeti dokunmadan koklamadan bırakmazdı.
Gülizar ilk defa karşısında gördüğü bu uzun boylu kahve saçlı kahve gözlü yapılı adamı tekrar tekrar süzdü.
İçine bir ürperti geldi yine nereden çıkmıştı bu adam başına bele olmadan gitmeliydi.
"Gidermisiniz artık ne saçmalıyorsunuz ".
"Şu beyaz tenin simsiyah saçların aklımı başımdan alıyor. "
Demişti Yavuz . Bir adım atıp kokunun asıl kaynağı olan saçları parmağına dolamışti. Yavuz her kızın hayali kalbini değil bedenini bile vereceği yakışıklılıkta olan genç delikanlı Yavuz.
Nitekim oluyordu da her gece bir yerde başka bir kadının koynunda geceyi güne çeviriyordu. Ona itiraz eden tek bir kadın kiz olmamıştı. İstediği kimse hep almıştı.
"Çek elini kırmıyım defol hemen burdan !".
diyip sertçe itti saçlarına dokunan adamı . Bu yaşına kadar nenesinden başka kimse dokunmamıştı onun saçlarına.
"Tamam sakin ol aklımı başımdan aldı saçların bulut gibi beyaz tenin... Ah kokun".
İnler gibi bir ses çıkarmıştı Yavuz o kokuya bulanmak o bedende soluklanmak ne çok isterdi.
"Şimdi aklını bi alırım senin görürsün ".
diyip yerdeki odunu aldı eline Gülizar. Ne diyordu bu arsız adam . Hem bu küçük kalbine ne oluyordu Allah aşkına.
"Tamam sakin ol gidiyorum ama tekrar geleceğim ".
" Gidermisin artık !".
Sesinin sert ve gür çıkmasına hiç aldırış etmedi. Gülizar zira hem korkmuş hem heyecanlanmıştı.
O gün Gülizar ne uyuyabilmiş nede bir parça ekmek yiyebilmişti. Kalbi hala hızlı hızlı atıyor o kahve gözleri hala bedeninin dört bir yanında hissediyordu. O an hissettiği tek şey o adamın ona beğeniyle baktığıydı.
Bilmediği bir şey vardı oysaki. O gözlerde sadece beğeni değil şehvet ve arzu vardı. Bedenine açlıkla bakan bir çift kahve göz vardı.
Daha toydu cahildi 15 yaşında idi nerden bilsindi tüm bunları.
Elindeki süpürge dedesinin saçlarını bir anda çekmesiyle son bulmuştu.
"Seni yosma seni ne düşinirsen he hangi piçi düşinirsen de daldın gettin. ".
"Ah ! dede kurbanın olim dur yemek ne pişirim diye düşünüyordum. Yemin ederim. ".
"Sus birde cevap verir bene".
diyip Gülizar 'ı kendine çevirdi dedesi Hamit. Çevirir çevirmez yüzüne bir tokat indi Gülizar 'ın .
Dur !demesi aman baba ne yapıyorsun demesi yaralarını öpüp sarması gerekirken bir tokatta annesinden yemişti Gülizar.
Ne zordu ona anne demek ,demek zorunda kalmak .Annelik bumuydu böylemi olurdu. Gözünden akan yaşlara inat gülümsedi Gülizar.
"Ben bir şey yapmadım Ana ! . Ne diye vurirsan bir kerede sen koru beni bir kere kızım de ana !".
dediğinde aynı yere daha sert bir tokat yemişti. Yüzüne inen tokatın şiddetiyle yere düşmesi bir olmuştu.
Dizlerine batan küçük taşlar kanatmış patlayan dudağı metalik tadını sunmuştu damağına. Alışık olduğu bir durumdu şimdi nenesi gelir onu yerden kaldırırdı. Gelmemişti ama nenesi artık yürüyecek hali yoktu bedeni dayanmıyordu artık çektiklerine .
Kulakları duymaz olmuştu şimdi Gülizar 'ın
"Nene! nene yardım et nene".
dediği feryatları duymadığı gibi. Duysaydı küçük yaşta beri yaptığı gibi koşa koşa gelirdi yanına. Kurtarıldı onu.
"Çıh get odana odadan evin işini yapmak için çıkacaksan başkada çıhmak yok. Gözüme gözükme ".
dedi annesi Serpil hanım. Anne demeye bin şahit gerektiya neyse.
Ertesi günün gecesi Yavuz dediği gibi gelmişti. Kızı biraz araştırmış meşhur Gülizar olduğunu öğrenmişti. Ama gördükleri hiçte hoşuna gitmemişti.
O bulut gibi beyazsın dediği kızı ; İçin için ağlarken dudağı patlamış dizleri parçalanmış bir halde buldu.
Al al olan yanaklarında beş parmak izi vardı.
Kim yapmışsa kopartmak istemişti o elleri. Daha henüz o dokunamamıştı ona kim dokunmuş bu hale getirmişti. Bu hisleri belkide ilkti birazda mazoşist.
Sedirde oturan kıza koşa koşa yanına gitti. Oysaki ne hayallerle gelmişti. Onu öpüp koklayacak tadına bakacaktı . Şimdi çocuk bakıcısı mi olacaktı. Bu kız içli içli ağlarken olacaktı evet.
"Ne oldu sana Gülizar ne bu halin kim yaptı. ".
dedi sesinde bariz bir öfke vardı.
O an Gülizar yer yarılsada yerin dibine girseydi diye düşündü. Nasıl şimdi derdi ailem yaptı diye. Hıçkırıkları daha da çok arttı. Ağladı ağladı yanındaki adam sarılsa belki susardı ama sarılmadı.
"Tamam ağlama artık şu dizlerine merhem sürelim .Varmı buralarda bir şey ".
Kafasını salladı Gülizar bedeninin her yeri çok ağrıyor katlanamıyordu adeta . Bu yaşadıkları artık çok fazlaydı. Küçücük bedeni taşıyamıyordu hiç bir şeyi.
Eliyle gösterdi mavi küçük dolabın içini .
"Ordan alabilirsin".
dedi bir hıçkırık daha koyverirken.
"Şşs tamam artık küçücük bir çocuk gibi ağlamayı kes kocaman kızsın".
dedi sesindeki bariz belli olan sinirle.
Ne işi vardı burda Allah aşkına. Bu kiz o bembeyaz teniyle ince beli dolgun kalçasıyla aklının başından almıştı.
Allah aşkına memeleri bile avucu kadardı.
Oysaki onun avucundan taşan memeler çoktu. Ama bu kadar beyaz ve pürüzsüz el değmemis değildi.
Hele de ona ilk dokunacak olanın kendisi olması aklını başından alıyordu.
Dişlerini birbirine bastırdı. Bu küçük ceylanı korkutmamalıydı. Dişi kana batmış kurt gibiydi Yavuz ,sonuna kadar o kanı içmeliydi.
Gözlerini bir an bile Gülizar' ın üzerinden çekmeden ,hemen yanına oturdu. Gülizar 'ın aşağıda olan dizlerini yukarı sedire koydu.
"Ahh!.
diye acıdan inledi Gülizar ,taşlar o kadar mahvetmişti ki dizlerini yarın nasıl avluyu silecek bilmiyordu. Yanan canı bile gözünü korkutmazken avluyu silmesine engel olması canını acıtıyordu.
Bir hıçkırıkta işte o zaman koparmıştı Gülizar.
Yavuz Gülizar 'in inlemesinde kalmış o inlemenin zevkten olması içini kaynar kaynar fokurduyordu içini.
Duyduğu hıçkırık sesiyle kendine gelebilmişti.
"Ne oldu çok mu acıttım? Öperim geçer şimdi tamam mı".
Yavuz'un gözlerinde ki bakış ne merhametti ne vicdan safi bir ihtirastı.
Henüz bunlardan bir haber olan Gülizar ise bir küçük bakışa bile kanacak kadar masumdu .
Sevgiye küçücük bir ilgiye bile muhtaç bir bebek gibi.
"Tamam ". demişti gayri ihtiyarı ilgilensin o boşluk dolsun istiyordu. Biri de onu düşünsün istiyordu.
Ama midesi hiç almıyor kasım kasım ,kasılıyordu sanki. Bunlar normalmiydi emin değildi ama daha önce bir erkeğin dokunmamış olmasına yoruyordu her şeyi.
O gece Yavuz dizlerini öpmüş yanaklarına öpücükler kondurmuştu. Baldırlarını sıkmayıda ihmal etmemişti.
Gülizar gördüğü bu ilgiyi alakayı çok sevdi . Acaba diğer yaralarınıda sarar öper koklarmı diye düşünmeden edemedi.
Yaraları iyileşene kadar aynısını yaptı Yavuz . Her gece geldi öpüp kokladı . Yaralarını sardı ,sardı sandı aslında. Daha derin yaralar açacağını bilmeden. Yavuz 'un kendide memnundu bu durumdan. Bu küçük kız onu çok güzel karşılıyor kokusuyla başını döndürüyordu.
İleriye gitmek istiyor korkutmamak için dizginliyordu kendisini. Küçük kızım dediği Gülizar dan öpüp koklamaktan ileri gidemezken evindeki dul Nejladan sonuna kadar istediği her şeyi alıyordu.
Artık altında ki Nejla değil bulut gibi beyaz, gül kokulu Gülizar var gibi hayal ediyordu. Öyleki daha vahşi sevişiyor Gülizar 'in kokusunu arıyordu .
Yavuz Gülizar 'a alışıyor Gülizarsa hiç bilmediği duygular yaşıyor adına sevda diyordu. Ona bunları anlatacak ne biri vardı. Nede onun anlatacağı akıl alacağı biri vardı. Zekiydi Gülizar ama, bilmediği görmediği bir şeyi idrak edemiyor masum kalbinin sesini dinliyordu. Mantığı her ne kadar uzak dur başına bela alacaksın desede, gördüğü o küçük ilgiyi kaybetmek istemiyordu. Ona göre sevdaydı bu Yavuz onun sevdasıydı. Hep tek kalmış bile olsa Yavuz onu tek bırakmazdı artık. Tek değildi değil mi
"Tek tabancasın kızım sen ".
dedi kendi kendine yüzünde uzun bir tebessüm asılı kaldı. Bazı gerçekler korkutsada tek başına olduğunu kendine hatırlatmadan geri kalmıyordu.
O an yine o sesi duydu. Kalbine ilk adımı atan adamın ayak sesini . Kalbine zarar olan o güzel ses tonunu.
İnsan sevince nasılda her şey göze çok güzel geliyordu değil mi. Gözleri kör kulağı sağır oluyordu . Helede Gülizar gibi gözleri hiç açılmamış evin avlusundan başka yer görmemiş ise.
"O ne güzel tebessümdür Gülizar ".
Ah ne güzel Gülizar diyordu sanki adı onun için var olmuştu.
Elindeki bir buket kırmızı gül vardı Yavuz'un.
Gülizar 'in yüzüne iyice yayıldı tebessüm.
Koşarak sarıldı Yavuzun beyazlarla donanmış göğsüne. O tütün kokusu midesini bulandırsada sonuçta onun kokusuydu onun Yavuz'unun.
"Bu ne güzel karşılamaktır Gülizar 'ım".
"Sevdin mi ".
dedi Gülizar o kadar açtı ki bu duygulara tek bir gülüş, tek bir bakış bir çift söz yeterdi kanmasına.
"Çok sevdim Gülizar'ım ben senin her şeyini çok sevdim helede şu kokun yok mu işte onu daha çok sevdim ".
diyip kafasını boynuna eğdi Gülizar 'ın Yavuz. Derin derin soludu. Yine bu gece Nejlaya gidecek gibiydi . Bu koku onu deli ediyor şu anda bu kızın içini doldurmak istiyordu.
Yapamazdı ama daha küçüktü 15 yaşındaydı daha.
Gülizar kaldı o kelimelerde.
"Çok sevdim Gülizar'ım ben senin her şeyini çok sevdim helede şu kokun yok mu işte onu daha çok sevdim ".
İşte yine dalmıştı o anlara. Taki yanık kokusu gelene kadar.. Pişmesi için tandıra vurduğu ekmek yanmıştı. Bu aralar ya yemekleri yanıyor yada bir şeyleri unutuyordu.
Sonrasında gelen dayak ve azarın haddi hesabı yoktu. Yavuz saracaksa o dayakların önemi de yoktu Gülizar için.
.
"Hep senin yüzünden Yavuzum yaa bak yine daldım sana yandı ekmekler".
Yüzünü tebessüm kapladı yine. Sahi kahkahalarla gülmek nasıl bir şeydi hiç bilmiyordu ama yüzünü kaplayan tebessüm daha büyük yer edinmişti yanaklarında artık.
Yanan ekmeği tandıra attı hemen anası görmemeli idi . Bu defa yarasını öpecek üfleyecek Yavuz 'u yoktu.
'Ah Yavuz iki haftadır yoksun hani erken gelecektin ya hani. '
diye kendi kendine sitem etti.
Yavuz 'un ilgisi öpmeleri koklaması artık rahatsız etmiyordu onu. Arada farklı yanaşması tedirgin etsede güzeldi ilgisi.
Akşama kadar evde dört dönmüş her isi yapmıştı.
"Kız Gülizar ".
"Buyur abi ".
"Yüzüme bahanda kaldırma kafan demedim mi kiz ben sene . Ey o başin".
Eğdi başını yere, eğmek zorunda idi. Eğmediğinde ölümüne dayak yemiş inek pisliği dolu yerde sabaha kadar yatmak zorunda kalmıştı.
Bir daha o anladı yaşamaya hiç niyeti yoktu.
Ah etti içinden.
'Bir gün o başını yerden kaldırmayan eğen siz olacaksınız. Ahdım olsun önümde diz çökeceksiniz ".
dedi.
"Ne mırıldanırsen kız ne diyirsen ".
"Yoh abi işleri sayıyordum da . ".
"Ey birazdan adanalılar gelecek onlara güzel bir kahve yap yanınada senin şu kara tatlıdan yap tamam mi ".
Kafasını salladı Gülizar.
"Diline mi sıçtım konuşmirsen cevap versene!".
Korkuyla bir adım geriledi hemen konuştu hızlı hızlı.
"Tamam tamam abi hemen yaparım".
"Ey defol şimdi gözüm görmesin ayağımın altına almiyim ".
Neydi ondan bu kadar nefret etme sebepleri ,o da insan değilmiydi bu evin bir bireyi aynı kanı taşıyanı değilmiydi.
Yutkundu alışkındı bunlara ama her defasında canını bu kadar yakıyor olmasına alışamıyor kabullenmek istemiyordu.
Yorulmuştu bir gün severler diye düşünmekten. Boğazından kaçmayı bekleyen hıçkırığı eliyle bastırarak durdurdu.
Şimdi ağlamanın sırası değildi akşama doya doya ağlardı. Hem belki Yavuz 'u da gelirdi
****
Gülizar koşar adım mutfağa gidip şerbetli kakaolu tatlısını yapmış üzerine ceviz serpmişti.
Evde yaptığı şeker parenin birde kakaolusunu denemiş herkes çok sevmişti.
Mutfakta iş yapmak ona hep iyi gelmişti. Bu küçük evin vicdansız insanlarını hep burda geride bırakır başka bir diyarda olurdu.
Son zamanlarda o diyarlara Yavuz da eklenmişti.
"Gülizar bacım getir hele gahveleri ".
Mustafa bacım dediyse yine istemeye gelmişlerdi Gülizar 'ı demekti bu .
Her zaman heyecandan titreyen elleri bu defa korkudan titredi. Bu defa Yavuz 'u vardı. Ondan başkası olmazdı. Yavuz 'u kurtarırdı onu buradan. Başkasına gerek yoktu.
Oysaki Yavuz 'un onu atacağı cehennemi bilmiyordu Gülizar.
Dışarı tam girecekken sert bir şeye çarptı. Burnuna dolan sert koku çarptığı beden kadar sert bir koku idi . Öyle sert bir kokuydu ki ciğerlerini yaktı. Közde kalan çıra gibi kokuyor tütünle harmanlanıyordu sanki.
Bir kez daha soludu çekti kendini hemen geri . Yavuz'un kokusunu bile bu kadar derin koklamamıştı.
"Özür dilerim özür dilerim nolur bir şey deme abime ".
dedi hızlı hızlı dayak yemek istemiyordu öyleki başını bile yerden kaldırıp da bakmadı çarptığı bedene. 1.
Ses etmedi genç adam aldığı koku mest etmişti onu. Gitmesi gerekiyordu ama . Ayakları yere çakılmış gibiydi. Bedeni alev alev yanıyor kokuyu ciğerlerine hapsetmek istiyordu. Üstelik çarptığı bedenin küçücüktü o kokuyu solumak istemesi ona göre ahlaksızlıktı. Utanmalıydı kendinden.
Çekildi hızla genç adam halletmesi gereken bir aşiret sorunu yetmiyormuş gibi birde bu durum canını iyice sıktı.
Burun kemerini sertçe sıkıp yere vuran sert adamlarıyla kapıya doğru ilerledi.
Adanaya acil dönmeliydi.
O gece genç adam memleketi Adana'ya dönmüştü. Töre denen illete genç bir kadını kurban etmemek için kendi hayatını hiçe saymış ,tanımadığı sevmediği birine evet demişti.
Oysaki hayatı cehennem olacaktı o günden sonra. Helede aklının bir köşesinde o eşsiz kokuyu solumuş olmayı hatırlarken.
Hayatı bu günden sonra cehenneme dönecek eskiyi arayacak biri daha vardı ki şuan mutluluktan yere göğe sığamıyordu. Gülizar aldığı haberle mutlu olan mutsuzluğa mahkum olacak olan Gülizar.
Merhabalar yeni kurgum ve ben çok heyecanlıyım sizleri yorumlarda bekliyorumm.
|
0% |