@rzgarhali
|
"Şebnem. "(Başlık) "Gız şebnem kör olmayasan şebnem . Gel kaldır mekteplerini aşimdi emin gelir, nerdesen gızz" . (Kitaplarını) Elinde tuttuğu makası bi hışımla kenara bırakıp ayaklandı şebnem. Nasılda aklından çıkmıştı kitaplarını kaldırmak. Ya emmisi görürse napardı . Ne çok severek almıştı o kitapları . Hemen gidip almalıydı yoksa yinemi o sözleri duyacak yinemi saçlarının dibi ağrıyacaktı . Daha yeni yeni kendine geliyordu oysa saç dipleri, ağrısı yeni yeni azalmıştı. Saçlarının ağrısı yeni azalmıştı ama içinin acısı azalmamıştı. Babasının öpmelere sevmelere doyamadığı saçlarını emmisi yumuk yumak yolar olmuş. Gül kokulu kızım diye seven gülüm diye seslenen babası yerine "yosmami olacan gız sen başıma geber otur evde ohumak da neymiş ". diyen bir emmisi vardı . Gözünden süzülen yaşları elinin tersiyle silip yengesinin bir kez daha bağırmasıyla odadan koşar ayak çıktı . "Nerdesen şebnem Allah aşgına nerdesen ! .Al ben topladım götür hemen odana sahla. " Başını salladı şebnem sesini çıkartıp tamam diyemedi. Sesini çıkartırsa biliyordu hıçkıra hıçkıra ağlardı. Dolu dolu olmuştu yine kocamam çimen gözleri. Ne zaman ağlasa gözleri dolsa hep sesini çıkarmazdı. Bilirdi hıçkıra hıçkıra ağlar bitap düşerdi. Belkide en zayıf noktası buydu. Dolan gözlerinin yanan canının sesini kesmesiydi. "Tamam nazlı gızım ağlama daha doldurma gözlerin ne diyerem anan ben . Emaneten sahip çıkamadım ağlattım mi diyerem ağlama haydi götür odana. " Başını salladı şebnem severdi yengesini anası kadar olmasada oda analık yapmışdı ona 13 yaşından beri. "Sonra gel çay goy emi kınalı guzum . Deyyus emmin gelmeden çay içek gana gana". Tebessüm etti şebnem yengeside pek sevmezdi kocasını. Kim severdi ki onu ağzı pis hiç bir şeyden memnun olmayan, merhametsiz vicdansız bir adamdı o . "Tamam yengem bisküvi almıştım dün kumaşlardan artan parayla onunla içeriz. " "Gız Allah canan sağlık vere şebnem nede çok severem olur olur içerih . Bende lokum aldım hemde senin en sevdiğin den. Haydi goyda gel odana mekteplerini ". "Tamam". diyip tahtaları gıcırdata gıcırdata gitti şebnem odasına. Derin bir nefes aldı şükür amcası görmemişti. Kalçasına kadar uzun karamel rengi saçlarını tepesinde topladı dağınık şekilde. Masanın üzerinde duran yazmasını alıp beline doladı. Amcası yada abileri gelince hemen başına takması lazımdı. Zira amcası lütfü çok kızardı. "O çalı süpürgesi saçlarının topla namahremdir gösterme bize . Heç mi terbiye vermedi abim sene. " derdi yine ve şebnem dilini çıkarıp babasını korur yine günlerce geçmeyecek ağrıları olurdu . Kafasını salladı iki yana zaten aklından çıkmıyordu birde iyice dile getirip üzmek istemedi kendini. İnce beline yazmasını bağladıktan sonra odasından dışarıya çıktı. Alt katta olan mutfağa doğru tahta merdivenleri inmeye başladı. Merdivenlerin tıkırtısı ona melodi gibi geliyor türkü çağırmasını gerektiği kulağına kulağına fısıldıyordu sanki. Evleri 2 katlı idi. Alt katta bir tuvalet ve banyo 2 oda bir mutfak vardı. Üst katta Yengesinin emmisinin ,mesut ağabeyinin ve esmayla birlikte uyudukları odaları birde ,diğer odalara nazaran büyük olan misafirler geldiğinde aldıkları bir odaları vardı. Misafir gelmediği sürece o odaya girilmezdi. Akşamları gündüzleri hep avlu dedikleri yerde otururdular. Yemekler mutfakta yenirdi hep. Alt kata her indiğinde anasının kokusunu duyardı . Ara ara gelir kalırdılar emmilerinde. Babaannesi "de haydi gidah da birazda lütfüyü görim torunlarımi özledim " derdi. Hep birlikte üç gün kalır dönerlerdi. Son gelişleride üç gün sonrada kalmıştıya. Keşke keşke gelmeselerdide kendi evlerinde annesinin koynunda yatsaydı. Kaderdi ama o kader hiç olmadık yerlerde hiç olmadık insanlarla karşılaştırır kör düğüm gibi sarardı. Anasının türküsü geldi aklına. Nede güzel dinlerdi İbrahim Erkalın şarkılarını. Oda çok severdi İbrahim Erkalın şarkılarını. Anasının sesinden duyduğu şarkıyı çağırmaya başladı. Anası hep onuda söylerdi dilinden döküldü Neşet Ertaş 'ın türküsü. Demligi yanan tezek sobasının üzerine koydu çay attı içine. Kaynayan güğümden su döktü .Başladı yanık sesiyle sesli söylemeye anasından hatıra kalan sesiyle . "Şu garip halimden işveli nazlı gönlüm hep seni arıyor neredesin sen " "Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm göğnüm hep seni arıyor neredesin sen. ". Cama yanaşıp açtı derin bir nefes aldı içine. Gözünden süzülen yaşları sildi küçük elleriyle. "Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm neredesin sen " . . . "Sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen göğnüm hep seni arıyor neredesin sen". Ses çıkaran demliğe yönelip kulpundan tutup aldı. Elinin tersiyle akan yaşlarını sildi tekrar. Tezgahın üzerine bıraktı demligi hazırda olan bardak ve şekerleri aldı diğer eline. Bi ses geldi açık olan camın ordan" hih" diye bir niďa çıktı ağzından . Tabiya camı açık bırakmıştı. Elindeki demlik ve bardakları merdivene bırakıp cama doğru yürümeye başladı. Nefes aldı açık camdan çok severdi cam açıkken derin derin nefes almayı. Yine ciğerlerine temiz köy havasını doldurdu . Neydi bu koku nasıl bir şeydi. Her zaman aldığı koku değildi başını uzattı biraz daha. Uzun boylu iri yarı geniş sırtlı gri takım elbiseli bir adam gidiyordu onların camın dibinden ,nasıl bir adamdı bu sanki yer sallanıyor gibiydi. "Tövbe adamı süzdün resmen Allah canın almiya " . Güldü kendi kendine ilk defa birini süzmüştüya . "Tövbe tövbe ya biri görseydi ya adam evliyse. O nasıl bir kokuydu öyle ta camımın önüne kadar kokmuş benim suçummu alla alla ya . Benim kocam olsa asla böyle koku sürdürmem". dedi kendi kendine sonra devam etti "Hıh bananeyse" der gibi silkti omuzlarını omu demişti gel camımın önüne kokunu bulaştır diye sanki. Kapattı camı merdivene bıraktıklarını eline aldı. Yukarıya doğru çıkmaya başladı. Tam o anda yengesinin o muhteşem borazan sesini duydu. "Gız şebnemm suyu dereden mi getirirsen emmin gelecek şimdi iki lafın belini gıramayacayıh . " "Ses değil sanırsın borazan anam ". Diye gür bir kahkaha attı şebnem. "Geldim yengem geldim camı açık unutmuşumda kapadım". "Türkü çağırmadın hemi güze gızım gine oğlanlar düzülmesin gapiya". Dudağını ısırdı şebnem. "Yok yengem yaparmıyım hiç ele şey. Hem hele allahım hele yığılsınlar kapının oraya bak nasıl yine bıçakla govalirem onları ben. ". Kahkaha attı iki güzel kadın. İlk vukuatı değildi şebnenim bu .Erkek kadın fark etmeksizin dövdüğü olmuştu. Kimse ne ailesine ne namusuna laf edemezdi onun. Amcasına bile laf ettirmezdi . Tamam amcası kötü ve deyyusdu ,ama hak yemez kimsenin namusuna bakmazdı . "Hani gız biskevit ben lokumlari getirdim ". "Alimde gelim yenge bekle". Giden şebnemin arkasından baktı gözü yaşlı kadın. Ne kadar annesizliği hissetmesin istesede anne gibi olamıyordu işte. Daha çok kınalı kuzusunu güldürmek için elinden geleni yapar yüzünde tebessüm sağlardı. Kapının önünde görülen sebnemle sildi gözlerini tülbentle "Anam gız hemde çikilatali ben heç yememiştim çikilatali ". "Çikilata değil yenge çikolata. ". "Tamam işte çikilata ne fark edir ha çikilata ha çikolata ayni meret değilmi . Diyip bir ısırık aldı şebnemin uzattığı bisküviden. "Anamm gızz tadida nasıl güzel. ". Güldü şebnem yengesinin bu hallerine annesi de ne çok severdi babası hep şehre gidince annesi sever diye alırdı. " Gınalı kuzum neye astın yine o güzel yüzün ne oldi. ". "Yoh bir şey yengem limon at çayan bak atmamışsan". "Çikilatanın tadini alamiram ele. Hadi sende ye. ". Gülümsedi şebnem yengesinin bu haline. "Şebnem kız o ayten kokonasının gelini neye gelmişti terziye. ". "Yeni bi fistan diktirecekmiş yenge ona gelmişti. ". Tıpkı yengesi gibi konuşmaya başladı. "Anam ele kilo almış sanırsan bacaklarını şişirmişler yemiş yemiş sıçmamış". "Kız sen benimi yansilirsan " . dedi yengesi iki kadın kahkaha attı sesli sesli. Yengesini taklit etmek en sevdiği şeydi şebnemin . Fidan boyuyla ince beliyle içeri düştü Esma. "Aman yol bir galabalık bir galabalık sormayın mektepten babama yakalanmadan gelene kadar öldüm. "Niye gız ne oldi niye kalabalık kim döyişti yine. " Ellerini dizlerine vurdu Zeynep hanım İki kızda ona doğru döndü. "Anam bu köyün oğlanlarida hep deliganli hergün biri döyişir ee yiğit çoh olunca ". "Ne film çektin ana yaw ağanın oğlu gelmiş askerden. Onu karşılamaya getmiş millet hep. ". "Fingirdek serap bile ordaydi. Dolamış kahverengi saçlarıni eline sağa sola sallir kalçasini ". "Aman gızım boşver bak şebnem çikilata almış gel oturda ye". ."Ben de çeyirdek aldım gelirken alın ellerimi yıkiyim gelim . "Oh ,oh ". Hem anasının hem ablası gibi olan şebnemi öpüp aşağıya indi Esma. 3 kadın ikindi ezanına kadar çay içip esmanın mektep maceralarını dinlediler. "Hadi gızım sen sobayı yak gınali kuzum sende yemeği üzerine goy emi yavrum . Bende bir ineklere bakim gelmişler mi. "Tamam ana " "Tamam yenge". İkiside işlerine koyuldular. "Abla" "Efendim ablam". "Yusuf ağanın oğlu çok yakışıklıymış böyle boyu 2 metre göğsü geniş gözleri de eşek gözüymüş yaaa. Ama çok sertmiş başida hep dikmiş. Ayakları yürürken yerleri dövermiş". "Yok devenin şeyi ablam ". Güldü ikiside birden. "Abartmışlar neymiş öyle be sanırsın Cüneyt Arkın. " "Ondan yakışıklıymış abla. Kaslari bile varmış. Bütün kızlar gonişirler yaa". "Ben niye heç duymadım Esma ". "Sen evden terziye terziden eve hem gülce abla olsaydi derdi sana ama o da yok ki ". Pat diye mutfağın kapısının açılmasıyla iki genç kızda yerinde zıpladı . "Allah canın almaya gülce ödümüzü gopardın "diyip ikisi aynı anda damaklarını çektiler. "Gızlarrr duyduzmi ağanın oğlu gelmiş herkes orda gızz bi görün yüzü çok sert. Heç gülmir ama çok yakışıklı aynı aynı şey gibi neydi şu adamın adı bitt gibi ". Güldü İki genç kız hangi bitti bu şimdi. Nefes nefese olan gülce nefesini toplamaya çalışıyordu. "Hangi bit gülce abla bitli naciyede olanlardan mi yoksa kedilerde olanlardan mi" . diyip gülüştüler. Kaynayan güğümden suyu alıp yahninin içine döktü şebnem . "Kız şu varya biret pit olan ha işte o". "İyide şebnem abla bu çocuk mavi gözlü değildi ki. " " Gız onun gibi yakışıklı işte yaw ". "Gız şebnem heç merak etmedin mi ?". "Ne merak edecem be elin oğlunu bana neymiş sanki bir omu yakışıklı ben delikanlı güçlü adamları merak ederim . Beni ilgilendirmir. ". Merak ediyordu genç kız içten içe kimdi gerçekten öyle yakışıklı geniş göğüslümüydü .Tövbe tövbe " dedi içinden neler düşünüyorum ben. Bilmiyordu oysa o meraklar boşa değildi kader ağlarını örüyordu yavaş yavaş. "Gız ne diyecem şeboş banada bir elbise diksene ,ağanın oğluna yemek verilip eğlence olacakmış . Tüm köyü çağırmışlar ,yarın minareden bağıracaklarmış gideriz hemi . " "Bilmem belki gideriz. Olur dikerim sen kumaşı getir olur mi ". "Tabi kiz anam yeni kumaş aldi pazardan getirirem. Ama bele büzüşük büzüşük dik ". Güldü esma"büzük değil o abla pileli ". "Taman gız haspam seni ,neyse ne işte sen pileli dik. Hem bakarsın ağanın oğlunu görürüz olmaz mi". "Aman başımıza dert almayalım da. Görmesekte olur ". "Aman şeboş sen varsan zaten dert bela vardır. " Güldüler genç kızlar hep birlikte. . "Neyse hadi ben gidirem şimdi anam bağırır. Çamaşır yıhayacakmışız. " "Tamam cano görüşürüz ". SİPAHİ KONAĞI Nurten hanım sabah beri pervane gibi etrafta koşar dururdu . Gözünün nuru ilk göz ağrısı askerden dönmüştü. Maraz Alisi ipe sapa sığmaz yiğit oğlu gelmişti. Nede çok özlemişti oğlunu 18 ayda 2 kere görmüştü ilk göz ağrısını. Burnunda tüterdi o mis kokusu nede güzel kokardı oğlu. "Babasından almış hayta kokusunu " dedi içinden. Sadece nurten hanım mı tüm konak pervaneydi . Maraz ali'nin sevdiği tüm yemekler yapılmış atı şaha kaldırılmıştı. odası sanki hergün temizlenip havalandırılmamış gibi tekrar temizlenmiş havalandırılmıştı. "Nurten gızım dolmalar bişmişmi hele bak ". "Baktım ana tam marazımın istediği gibi olmuş az daha bişsin hele galdirim ocaktan. "Eee ben doldurdum onlari tabi marazımın istediği gibi olacak. Tam benim aslanım göre. ". "Börekler baklavalar hazır mi gelin". "Hazır ana herşey hazır bi marazım gelmedi hele". "Gelir benim aslan oğlum köye girmişler . dedi Yusuf ağa gerim gerim gerilerek. Ee oğlu hem yüksek okul bitirmiş ziraatçı olmuş hemde alnının akıyla askerliğini yapmıştı. "Oyy oy oğlum, oyy torunum aslanım benim gelsinde hele bi sarilim " dedi iki kadında aynı anda. Köye adımını atan Maraz ali indi arabadan. Kahvenin önünde oturan arkadaşlarını gördü. Hepsi daha maraz ali adımını öne atmadan sardı etrafını. Anlamışlardı bu araba ağanın arabası idi. Koca köyde 1000 kişilik köyde bir ağanın arabası vardı. "Vay vay maraz alimm gelmiş aslan gardaşim gelmiş. ". "Lan maraz ali zaten cüsseli adamdın ayı gibi adam yapmış askerlik seni. " "Bunu alan kız yaşadi lan hele şu kollara sırta göğüse vay anam vay ". "Susun lan it herifler nerdeyse ırzıma geçeceksiniz ". Gülüştüler 4 arkadaş. Marazın 3 has arkadaşı vardı. Bilirdi onları kahvede bulurdu. Yol üzerinde gördüğü haldede nasıl vurup geçsindi. Anası nenesi bacısı gardaşı az daha bekleyeydi ne olacaktı sanki . Ahmeti gönderdi maraz ali. Kendi yürüyerek gidecekti evine. Arabayla gelirken alamıyordu köyünün o güzel kokusunu. Heryer yavaş yavaş solmuş son bahar gelmiş idi. Yine o mis kokulu çiçekler ardıç ağaçları vermişti her yere o mis kokuları. Kahvedeki herkesle selamlaşıp birer bardak çay içip kalktı maraz arkadaşlarıyla birlikte. Evlerine 2 sokak öte kala bütün arkadaşlarıyla vedalaşıp kestirme yoldan gitmeye başladı. Biliyordu şimdi kapının önü hep köy ahalisi doluydu. Yavaş yavaş yürüyor onu görünce duran, cama çıkan kızları es geçti maraz . 18 inden beri alışıktı böyle şeylere. Beğenilmek hoşuna giderdi hep kimin gitmezdi ki . Tam camın ordan geçecekken açılan camla geri adım attı zira atmasaydı sol kaşı yarılmıştı şimdi. "Pesupanallah ! ne yapıyorsun" demeden bir ses duydu. Nede güzel bir ses idi o öyle. Nede güzel söyler idi . Dedesinin ona hep dinlettiği şarkıydı bu. "Tatlı dillim güzel yüzlüm ey ceylan gözlüm neredesin sen ". . . "Sanki kalbimi bilip yüzüme gülen göğnüm hep seni arıyor neredesin sen ". Nede güzel söylüyordu nede güzel naifti kimdi bu kız evlimiydi bekar mı sahi yüzü nasıldı. İlk defa birini merak etmişti. Sesini duyması merak etmesi için yetermiydi yetmişti. Etrafı kolaçan etti kimse yoktu etrafta. Uzandı baktı içeriye doğru karamel rengi saçlarını gördü. Yüzünü örtmüştü o karamel saçlar arkaya savurdu kız saçlarını . Dolgun sıkı kalçalarına kadar uzundu saçları. Nede güzel ince beli vardı kalın kaslı kolları ne sarardı o ince beli . Nede güzel sarardı o dolgun kalçalarını uzun kemikli parmakları. Kafasını salladı " sikeyim askerlik mahvetmiş beni . Gerçi 28 yıllık hayatında hiç bir kadına böyle bakmış incelememişti ama olsundu. Biraz daha incelemek en azından yüzünü görmek istedi ama sadece dolgun elmacık kemiklerini gördü zira arkadaya attığı asi saçları buna izin vermiyor idi. Kız tam önüne dönecek iken anı olan refleksleriyle hızlı adımlarla yürümeye başladı. 1.95 boyuyla niye hızlı yürüyorduysa zaten adımları büyüktü. Camı kapatmıştı işte kız çıkan sesten anladı. Arkasını döndü eve bir kez daha baktı. Belki sonra tekrar gelirdi. Utandı birden kendinden şerefsizmiydi o nasıl öyle bakmis, öyle şeyler düşünmüştü. Eğdiği başını kaldırdı yerden bi anlık olmuştu bilerek bakmamıştıya. "Şükür ki kimse görmedi o kızın başı yansın istemem benim yüzümden". dedi içinden oysaki onu izleyen bir çift çirkin gözden haberi yok idi . O çirkin gözler nefelaket kopartacaktı akşam oysaki. . . . . . Şiveyle yazılmış hiç bjrsey de yazım yanlışı yok arkadaşlar. Bende Erzurumluyum doğma büyüme. O yüzden biliyorum lütfen burda yargı dağıtmayın. Evett peki ilk bölümü nasıl buldunuz merak ettim yorumlarınızı yazarsanız, sevinirim.. 😘😘🙈🙈 kendinize cici bakın Allaha emanet olun. Kızımıznda oğlumuzunda biraz ağzı bozuk 😅işimiz var ha |
0% |