@rzgarhali
|
Başlık *Ne renk gözlerinin rengi* Yolumumu kaybettim ben ,neydi şimdi bu yolumu kaybetmiş gibi ayaklarımı yere mıhlayan . Oysa ne dar uçurum dolu yollardan geçtim ,karanlıkta kaldım, yaralar aldım düştüm ,kalktım nefesimi kesti o yollar, geldiğim geçtiğim yolu hep buldum ben. Bi iz bırakmadım sormadım sordurmadım ,sorgulamadım şaşmadım gözlerimi bile kırpmadım . Neydi şimdi bu içimi yakan adını bilmediğim tanısını koyamadığım his mi !hissedebiliyormuyum ben. His denen şeyin ne olduğunu bile bilmedim, bilemedim izin vermediler ki !. Neydi o zaman şimdi göğüs kafesimde nefes alış verişimi değiştiren göğsümde dövünen şey. Neydi bu daha da ileri gitmek için çabalayıpda sadece bakmakla yetinmekle kalan ben. Gözlerimin önünde ki bu kadın 28 yıllık hayatımda ki ölü ruhumu sıkıp sarmalayan bu kadın neydi, kimdi nasıl bir güzellikti. Nasıl bir cevvallik asillikti. Nasıl da dik başlı fındık burunlu. Nasıl güzel bir yüzdür bu, özenle tek bir kalemden tek seferde çizilmiş gibi ! sesimi ,bedenimi ruhumu kesen titreten kadın. Dünyanın bütün güzelliklerini mi topladın aydan mı aldın güzelliğini ,ay mı senden aldı beyazlığını ay tenli kız. Saçlarının rengini güneşten mi aldın , rüzgar mı dokundu her bir teline . Kirazlardan mı aldın öpülesi dudaklarının rengini. Kıskanmadılar mı seni sana daha çok yakıştı onların rengi diye. Elmalar mı kondu yanaklarına al al, çiçekler mi filizlendi yanaklarında, gülünce kocaman çukurlar oluştuda seyre doyumsuz bir manzara çıktı ortaya. Çok mu baktın nehirlere gözlerin nehir yeşili gibi. Hangi zümrüt çaldı gözlerinin renginide yer aldı altınların gümüşlerin içinde. Ne renk o adını koyamadığım gözlerinin rengi. Uzun sık kıvrımlı kirpiklerin hangi okun zehri ,panzehiri .Bilemedim her şeyi bilen ben göremedim her şeyi gören ben senin gözlerinin rengini ,seni bilemedim ben. Beyim ,beyim her şey hazır dediğin gibi yaptık " Diyip bağırışla gelen lütfünün sesiyle çevirdim bakışlarımı karşımdaki dilberden. Nasılda sarılası korulası duruyor öyle. Ne yapmıştı bu it onada böyle rengini bilmediğim gözlerinin içi titredi. "Hele getmediz mı gızlar ?" diyen lütfü itiyle yönünü ona. " Bizde tam gidiyorduk emmi sesini duyunca bir şey oldu sanıp geri döndük ". dedi ellerini yanına silerken. Nasılda içim titredi korkmuşmuydu hemde çok yanımdaki adamı parçalamamak için biri bir sebep sunsun bana. Zira onu kimse elimden alamaz. "Ey hadi işlere goyulun anca yetişir ". dedi dişlerini siktiğimin iti "Tamam emmi gidiyoruz biz.". diyip son bir bakış atıp gitti öylece güzeller güzelim. * Giden şebnemin arkasından baka kaldı maraz ali . Nice şehir gezdi dağ gezdi tepe gezdi . Denk gelmedi böyle güzeline cevvaline . Nice şehirli nice köylü gördü, okumuşunu kendini geliştirmişini gördü ama şebnem gibisi görmedi. Neydi bu devirin hükmü "erkek baktıysa kadın bir sey yapmıştır ". Sustu kadınlar korktu en çokta kendi canından olanlar ses çıkarmadı inanmadı diye sustu. Aman elalem duymasın diye sustu. Bu gördüğü dilber öyle değildi nice erkeği susturdu hem diliyle hem bileğiyle gösterdi kadının gücünü. "İşte benim dişi versiyonum be!nikahıma alıp 4 de çocuk yapayım senden de gör ". dedi giden şebnemin arkasından bakarken. Döndü sağına maraz ali lütfüyü görür görmez çattı kaşlarını "hadi lan yürü lütfü gidelim şu itlerin cezasını kesmeye". "Önden buyur beyim ". dedi lütfü. Az daha maraz ali, öyle bakmaya devam ederse olduğu yerde işeyecekti lütfü valla. "Kapatın lan ağızlarınızı sinek kaçacak şimdi. ". dedi maraz ali mehmetin ensesine küçük bir şaplak atarak hala kızların arkasından bakan Ahmet ve Mehmet'e. "Sinek mi kaldı abi ". dedi mehmet ensesini ovalarken. "Sen yinede kapat lan ağzını ". dedi Ahmet. Sanki kendi ağzı açıkta kalmamış gibi. "Niye geldi yine bu adam hani şu itlerin cezasını kesmeye gidecahtık biz". "Gidiyoruz ya Ahmet ondan geldi lütfü dediklerimi yapmış". dedi maraz ali. "Anladım gardaşım haydi gidah da biraz oyniyah". Hafifçe dudağı kıvrıldı maraz alinin okşaması gerekti onları. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacaktı onlarla. Sessiz ama bir o kadarda seri adımlarla geldiler maraz ali ve arkadaşları. Lütfüyü unutmayalım tabi. Lütfü de sessiz di ama ayakları seri değildi. Geri geri gidiyordu ayakları korkuyordu elbet bu yaptığının cezasını kesecekti maraz ali. Korkusuda bundan sebeptiya "Allah verede çoh bişe etmiye ". dedi kendi kendine. "Ne konişirsen gendi genden lütfü dayi" dedi mehmet. "Heç eve bişeyler alınacakti da onlar geldi aklıma ele". "Hadi hadi aç kapıyı lütfü başlatma şimdi yalanına". dedi maraz ali. Biliyordu lütfünün korktuğunu ama onunda kesecekti cezasını. Bi kadına el kaldırmak neymiş görecekti hemde kendi dilberine el kaldırmıştı. Düşüncesi bile kanını damarında akan zehire çeviriyor o zehri kusmak istiyordu maraz ali . İçeri girdi maraz ali ve diğerleri, karanlık etraf diğerlerinin gözünün önünü görmeyi engellerken maraz ali çok rahattı. Alışmıştı dağda karanlığa yabancı gelmezdiki bu karanlık ona. Gece daha iyi görürdü gündüzden. "Aç ışığı lütfü görsünler şu itleri gardaşlarım. Işığı açtı lütfü. Karşılarında çarmağa gerilmiş 5 adamı gördüler. 3 ' ü kızların dövdükleri adamlar diğer ikisi kahvede laf atan adamlardı. "Lan oğlum kendini baya geliştirmişsin ha mezbahada çarmak müthiş bir fikirmiş ha. Önceden yoktu sende böyle şeyler. ". dedi Ahmet. Cevapsız bıraktı maraz ali arkadaşını şuan önündeki beş adam daha ilgi çekiciydi. "Gerin ! dedi maraz ali çocukluktan beri hep yanında olan mahmut'a bakarak. Ayakları ve kolları sağa ve sola doğru gerilirken feryat ede ede bağırdı o beş adam. "Yapma etme beyim gözün sevim affet". dedi biri. "Ahh! Çoluğum çocuğum var beyim pohun yiyim yapma ahh! onlara kim bahar beyim ." dedi kahvede laf adamlardan bir diğeri. "Güzele bakmak sevaptır helede şebneme bakmak ayrı bir sevaptır". dedi hilminin oğlu burhan . Beyninden vurulmuşa döndü maraz ali duyduğu sözler üzerine . . "Daha çok gerin bu iti " dedi Gerildikçe feryadı bastı burhan. Zira sağ kolunun omzundan çıktığını anlaması "Kolum!" diye feryat etmesinden belliydi. "Kes lan döl israfı " dedi maraz ali . Zira burhan tamda o anda susmak istemesede susmak zorunda kalmıştı. Bacak arasına yediği sivri burunlu çizme soluğunu kesmiş acısını arttırmıştı. Sesini anında kesmiş bayılmıştı bu acı onu. Maraz ali durmamış çarmağın üzerine çıkıp adamı deli gibi yumrukluyordu. Yok yumruklamak yetmeyecekti soğumadı içi yok. "Getir iğneyi mahmut!" dedi maraz ali bu işine yarardı. Ahmetle Mehmet mi onlar çarmakta asılı olan adamları geriyor hangisinin daha çok bağırdığını tartışıyordular. Sanki küçük bir oyun oynuyormuş gibi. Dört adam bağırmaktan başka bir şey yapmıyordular zira ağızlarını açmaktan korkuyordular. Ne o tekme ve yumrukları yemeye nede o iğneden olmaya niyetleri yoktu. O yumruklardan sonra sağlam bir yüzleri organları olacaklarını düşünmüyordular. Bir kaç kırık ve çıkıkla kalsalar namaza başlayacak haldeydiler nerdeyse. Mahmut'un getirdiği iğneyi burhanın sol kolunun kılcal damarından vurdu maraz ali. En zehirli akrep zehriydi bu . Çabucak kana karışır kalbi hızlandırır nefesi keserdi. İlk önce şiddetli bir yanma kusma ateş bulantı ve ağızda ķöpük yapardı . Yavaş yavaş tüm vücuda işler önce ciğerleri sonra damarları parçalardı . Gözlerini büyük bir haykırışla açtı burhan hayatında hiç böyle bir acı çekmemişti. Sanki kalbi depara kalkmış gibi atıyor nefesi soluğu kesiliyordu. Vücudun her yanı sızım sızım sızlıyordu ,etini kemiğinden ayırıyor parçalıyorlardı sanki. "A-af-fet -itin -o-lim-af" Affet diyemeden ağzından gelen köpüklü kanla kusmaya başladı burhan. "Anlaşılan bünyen güçlüymüş bir 20 saniyen daha var canhıraş şekilde ölmen için. ". dedi maraz ali. "Sokun şunu soğuk sunun içine. ". "Beyim kör anasi küçük bacısı vardır bu it bakar onlara. Bu korku acı yeterdir ona ne yapar o iki mazlum . ". Öldürmeyecekti maraz ali sadece cayır cayır yakıp ölümden beter edecekti adamı ölüm kolay kaçış olacaktı burhan için. Ama bu duydukları hele de küçük bir bacısı olması sızlattı vicdanını. "Sokun suyun içine mahmut". "Beyim". "Sokun dedim mahmut! Ne ara sözümü ikiletir oldun! ". İşaret verdi mahmut adamlara buz gibi su dolu bidona soktular burhanı. Bilinci iyice açılmış vücudu transa girmiş gibi titriyor sızım sızım sızlıyordu. Nasıl bir sızıydı bu. Beyninin bile sızladığını hissetti o an. Zira ne çıkan omzu nede ağrıdan beter eden beli umrunda değildi vücudundaki sızı bambaşkaydı . Geriye kalan 4 adam yüzleri dağılmış bir haldeydiler ne çıkan kolları ne ayakları umurlarında değildi . Şükrettiler hallerine. "Çıkarın şu iti sonrada yap panzehiri mahmut. Misafir et kendine gelip toplayıncaya kadar .Anasına bacısına göz kulak olun benim yanımda olduğunu söyleyin bu itin. Evede birini gönder gömlek ceket getirsin bana. ". Ağlayan diğer adamalara döndü maraz ali. "Nasılmış lan itler can yakmak nasılmış lan! Can korkusu nasılmış kolunun kanadının kırılması nasılmış.Siz o kızlara laf atınca onlarda böyle hatta bundan beter halde acı çekip ağlayacaktılar. Soysuz köpekler sizi ! Şimdi bir daha ne o kızlara nede başka kızlara yanaştığınızı görürsem. O sikinizi itlere kopartır sonrada size yedirtirim duydunuz mu lan beni !. Bugün vedalaşın ananızla gece köyden çıkın burda görmeyecem sizi. ". Kafa sağlamakla yetindi adamlar bu kadarı bile yeterdi. Kahvede laf atan diğer adamla göz teması kurdu ,adamın kapanan gözüyle kurabildiği kadar. "Sen kal senin çocuklar küçükmüş. Sabah, akşam demeden tarlada, ahırda köyde ne iş varsa çalışacak kahvede evde görmeyecem seni. Haftada 1 kere eve görmeye gideceksin karını çocuklarını ondan başka görürsem seni bu itten beter ederim duydun mu duydunuz mu lan beni ". Ağlayarak "d-duyduk beyim ". dediler. Bu onlara büyük bir ders olmuştu. Daha maraz aliyi tanımıyordular bu küçük bir ön gösterimdi. Bir daha da kimsenin bacısına kızına ne laf atabilir nede yolunu kesebilirlerdi. İbreti aleme ders olacaktı bu herkes duyup görecekti hallerini. Çıkışa doğru döndü maraz ali ,lütfü olduğu yerde durmuş yüzü kireç gibi olmuştu. "Ne olmuş la buna ." dedi maraz ali "İşemiş lan bu ". dedi Ahmet. "Altına işemiş lan bu korkudan ,nasıl bir korku bu lütfü dayı yaa . Sene ne olir hem." dedi mehmet "Başını gelecekleri biliyor ondan onun işemesi dimi lütfü ". "Beyim ,beyim valla bir daha olmaz". "Kes lan unutmuşsun sen başına gelenleri bi hatırlatayım sana". "İtin gudigin olim beyim yapma etme gahmaz bir daha elim . Elim gırılsın ki gahmaz. ". "Doğru bir daha kalkmaz elin o yüzden önden bir tercüme etmiş olki kalkacak olduğunda vazgeç. ". diyip attığı son adımda önünde bitti lütfünün maraz ali.. Sol elini daha çok kullanan lütfünün parmaklarını kilitledi kendi ellerine. Bir hışımla ters çevirdi lütfünün sol elinin tüm parmaklarını . Kırılma sesi gelince önce lütfünün feryadı doldu mezbahaya, sonra lütfü diğer koluna dişlerini geçirdi kendi sesini kısmak için. "Ben sana demedim mi bir daha ne karına nede başka bir kıza kadına el kalmayacak lan ". Babam yaşında adamsın lan sana saygı bile duyamıyorum şerefsiz herif. "Götürün bunu fatma anaya alçıya alsın parmaklarını evede birşey uydurursun lan". "Tamam gardaşım akşam görüşürüz o zaman. ". "Görüşürüz gardaşım eyvallah ". " Beyim kıyafetlerin geldi ". dedi mustafa . "Yukarı çıkarsınlar abi. " "Tamam beyim abi dediğine göre geçti sinirin". "Geçti abi hakkını helal et ". "Helal olsun gardaşım. ". Üzerini giyinen maraz ali indi aşağıya az bile yapmıştı belki vicdanı susmuşmuydu susmuşdu bugünlük. Verdiği sözü tutmuşmuydu tutmuştu bir kez daha . O gün geç kalmıştı ama bugün ve bundan sonraki günlerde bir daha geç kalmadı kalmayacaktı. "Sözmü yankı bana geç kaldın ama bir daha hiç bir kıza geç kalmayacaksın sözmü ". "Söz çiçeğim söz affet beni söz! Bir daha geç kalmayacağım söz . Bırakma kendini hadi bak yankına bak bana". "Eymisen gardaşım ". "Maraz ali eymisen". dedi mustafa dalmış olan maraz alinin omzuna dokunarak. Mustafanın dokunuşuyla kendine geldi maraz ali. İyimiydi işte oda bilmiyordu . "Eyvallah abi sağol çıkıyorum ben buralar sana emanet akşam görüşürüz". "Tamam gardaşım eyvallah merak etme sen. ". Geldiği yolları yine aynı şekilde geri gitti maraz ali. Peşini bırakmayan geçmiş, ayağındaki prangalarlarla yürüdü yine o yolları. Ellerinde güğümlerle evine su taşıyan yaşlı emine kadını gördü.. dayanırmı yüreği dayanmadı. Nasılda ağır belli götüremiyor. Vefasızlık nasılda belli insan oğlunda. Anasını atasını bırakıp çekip giden evlatlarının hiçmi içi acımadı bu yaşlı anasına. Biraz daha hızlı adım attı. Uzattı ellerini aldı iki güğümü yaşlı kadının ellerinden. "Ver anam ben taşırım gel hele sende sırtıma ". diyip diz çöktü yaşlı kadının önünde "Aman oğul sağolasan ne sırtan çıkmasi daha ölmedim ben yürürem. Hem sen kimlerdensen heç bele iri yari adam görmedim ben bu köyde sen daha bi irisen". "Sağolasın anam övdün mü gömdün mü belli değil ama bosver sen benim kim olduğumu. Sırtıma gelmedin bari koluma girde evine gidelim". Yüzüne yüzüne baktı kadın maraz alinin. Nede heybetli yakışıklı baba yiğit bir delikanlı tam deli şebnemlik dedi yaşlı kadın içinden. "Ne o kocan mi kızar yoksa koluma girdin diye ". "De get deli oğlan mezardan çıkıp kızacak hali yokya". "Başın sağolsun anam ". "Sen sağol sen o olmasada olur peh onsuz hayat çok güzel ". dedi yaşlı kadın. Oysaki dolan gözlerini çoktan görmüştü maraz ali o yemenisiyle silmeden önce. Sevmiş dedi içinden maraz ali benide böyle severmi o dilber diyede geçirmeden edemedi içinden. Yaşlı kadına evine kadar eşlik etmiş taze köy ekmeği vermişti kadın ona. Kendince teşekkür etmişti emine kadın. Meydana doğru yol aldı maraz ali. Tamda bir dükkanın önünden geçerken onu daldığı düşüncelerden kurtaran şey kafasına doğru gelen terlikti. Askerlik hayatının kattığı en güzel şey hızlı refleksleriydi. "İt hırsızı seni gel buraya ne demek paranı vermirem vereceksin lan". diyip koşar adım çıktı şebnem Önden koşarak çıkan toptancının peşinden. 1 saat öncesi . "Gız şebnem anlat hele neyin cevabını vermedi bu ağanın oğli sene". dedi gülce terziden içeriye girerken. "Ne diyirsen kızım ya neyden bahsedirsen". "Nenemden bahsedirem şebnem". "He kız nenen nasıl geçen yaptığım merhem ey geldimi". "Kıvır abla kıvır hepimiz biliyoruz ağanın oğlundan bahsettiğimizi. "Ne dedi o sana neyin cevabını vermedi". "Boşverin hele siz onu da asıl siz niye ahmetle mehmetin ağzına düştüz ele". "Kim düşmüş be asıl bu gülce abla düşmüş valla çok fena bakirdi". "He zaten mendili ğöğsümde taşıyan göz yaşlarımı sildiren de benem esma". "Ne alakası var babam gelince elimde kaldı veremedim ki bi kere . ". "Tabi canım tabi zaten benimde külahım var ona anlat". "Ee şebnem sende kaldık ". "Ama nasıl dövdük hemi onları nasılda konuştuk ele köylü valla ağzı açık kaldı hemi ". dedi şebnem önündeki kumaşları yukarıya koyarken. "He abla valla nasıl dövdük ele gördüz mi nasıl ayakkabımi vurdum kafalarına ". "Valla ben en son vedatın kulağını kitlirdin onu gördüm esma". dedi gülce "Allah seni ne etmiye esma get ağzın yıka ". dedi şebnem . İki kız harıl harıl sokakta olan kavgayı konuşup kah güldüler kah sinirlendi üzüldüler. Şebnem sorulardan yırttığı için hem çok sevindi hemde kalan dikişlerini yaptı. "Lütfü abi birşey demese bari şebnem akşam ". "Demez inşallah gülce ". "Demez bence ağanın oğlu babama birşeyler dedi babam ,tamam ağam söz olmaz bir daha dediya sanmiram desin birşey ". "İnşallah eledir esmam birşey demez emim ". "Şebnem gız". "Gülce susta işini yap gözünü sevim birazdan adam almaya gelir hade . Ne soru sordun. ". "He he kaç sen kaç bakalım soraram sene ben ". "Abla ben gidiyorum senin işin uzun bugün ki yemekler benden akşama ". "Tamam ablam dikkatli git.". "Dur kız bende gelim son elbise dikişi,benim elbisemi şebnem diker akşam görürüm banada süprüz olur.". "Süprüz değil o gülce abla sürpriz ". "Çakma asortik he anladık süprüz". Kahkaha attı üç genç kız. Ne kadar çok can sıkıcı şeyler olsada hep gülecek bir şeyler buldular kendilerine. "Söyleyemirem işte ne var. " "Tamam tamam hadi birşey demedik . Yarım saat oldu geleli iyi yetiştirdik ha. Daha da geç kalmayın eve siz. Bende gülcenin elbisesini halledim toptancıda gelsin gelim hemen eve. ". "He tamam hadi biz gidirih ". dedi gülce ve esmayla güle oynaya gitti. Giden kızların arkasından girdi şebnem içeriye nede çok konuşmuştular bugün olanları. Sahi neler olmuştu bu. Aradan geçen 15 dk boyunca şebnemin elbisesi hazır olmuştu artık. Açılan kapıyla birlikle ayağa kalktı şebnem gelen toptacının oğluydu. "Hoş geldin fahri abi hazır elbiseler toplam 50 elbise ". "Borcumuz nedir bacım ". "1500 abi ". "Yuh bacım ne ettin ne verirsen ele vermem o kadar para ben ". "Biz öyle anlaştık abi 1500 verecen kumaşlarım birinci kalite gecemi gündüzüme kattım ,motifler bile bana ait.". "Verem o kadar para 500 yeter. ". Ellerini yumruk yaptı şebnem biraz daha vermem derse dalacaktı şimdi burada adama. Ne demekti vermem ne demekti 500 yeter. "Hem o gadar etmez o elbiseler 500 bile çoh ". İşte bu son damlaydı şebnem için. "Ne diyirsen la sen ne demek etmez .Ben gecemi gündüzümü kattım her bir kumaşı ayrı ayrı seçipte aldım çarşıdan 10 günde yetişsin dediz yetiştirdim . dedi şebnem önündeki tabureye bir tekme atarak. Titredi bi an fahri şebnem sağı solu belli olmazdı versemiydi o 1500 ' ü. Yok veremezdi 1000 lirayla yeni takımlar alacaktı kendisine. Babasına 1500 verdim derdi olur biterdi. "Vermirem şebnem ya 500 e verirsen yada almam sene galmadık gider başka yerden alıram" "Ne diyirsen la osuruk kohili seni sen kimsen oğlum ". İşte şimdi tırsmıştı fahri zira şebnem çok sinirliydi. Arkasını döner dönmez koşarak çıkmaya başladı terzi dükkanından Şebnem ayağındaki terliği çıkarır çıkarmaz fırlattı fahrinin arkasından. O terliğin kime isabet edeceğini bilmeden. "İt hırsızı seni gel buraya ne demek paranı vermirem vereceksin lan". diyip koşar adım çıktı şebnem harfinin ardından. Fahri ensesinden tutulmuş halde duruyordu ağanın oğlunun elinde. "Terliğim ". dedi şebnem. "Evet kafama uçan terliğin bizim köyde moda herhalde.". "Yok milli sporumuz". "Abi beni bıraksan mi ben getsem". "Kes lan osuruk kohili ver paramı ondan sonra nere gidirsen get". Maraz ali gülmemek için zor tuttu kendini o ne demekti osuruk kohuli nasıl bir şeydi bu. Bir an yanındaki adamı koklamak istedi. Vazgeçti hemen bu düşüncesinden her an kusabilirdi. "Ne parası bu". "Diktiğim elbiselerimin parası ". "Ben veririm parasını ". "Ne münasebet bu osuruk kohuli verecek". "Abi bırak beni gözün sevim babam gelir verir ben gidim ". "Lan siktir git puşt görmiyim seni bir daha burda ". diyip sallayarak bıraktı maraz ali adamı "Terliğimle işin bittiyse alabilirmiyim". "Ne terliği". "Kaçacakmış gibi elinde sıkı sıkı tuttuğun terliğimden bahsediyorum ". "Ha evet al unutmuşum o hengamede". "Kaşın ne oldu kaşına terliğim mi değdi ağanın oğlu ". Kaşımı kaşına bir şey olmamıştı ki kaçmıştı terlikten tabii, o yaşlı kadının ağacı cizmişti kaşini güğümleri koyarken . Demek dilberi o yaptı sandı . "Y- tam yok diyecekken aklına gelen şeyle sustu. "Yani evet bir anda değdi baya hızlı gelince kaçamadım". Elleriyle oynadı şebnem çok utanmıştı ne bilsin o çıkacak canım. Bilse atarmıydı. "Atarmıydım acep gız" diye geçirdi içinden . "Özür dilerim ağanın oğlu gel merhem sürelim oraya hemen geçirir valla bak ". "Ağanın oğlu değil adım dilber ". "Ne ". "Adım diyorum Maraz Ali! Ağanın oğlu değil dilber". "Anladım ağanın oğlu !. Benim adımda dilber değil Şebnem!. "Anladım dilber ". "Demek adın şebnem!". dedi fısıldayarak maraz ali. "Demek adın maraz ali!" dedi şebnem maraz ali gibi fısıldayarak. Birbirlerinin gözlerinde kayboldu iki genç. İki kalp ,bir çift göz, ve ağları ören kader. Aşk mı kader mi örer bilinmez ama ikisinin adıda birbirinin dilinden dua gibi dökülmesi su götürmez bir gerçekti. ....... Evetttt bölüm sonuuuu. Bölümü oylamayı unutmayın lütfen yorumlarınızı bekliyorum. 00.48 son sözleri yazıyorum. SİZCE maraz alinin geçmişinde neler var. Neler yaşamış olabilir. Lüftüyle maraz ali hangi ara o konuşmayı yapmış olabilir. Ya şebnemin terliği atması. Ata sporumuz demesi peki. Jdjxju Yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen yıldıza basmadıysan basarmısin ☺☺ iyi geceler ben bölümü atar ve uyur |
0% |