Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@rzgarhali

OYLAMA YAPMAYI UNUTMAYALIM LÜTFEN DAHA ÇOK KİŞİYE ULAŞALIM

DAHA ÇOK ADI DUYULSUN CANLARIMIZI.

İLK GÜNDEN BERI YANIMDA OLAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİMM🥰🥰

BAKMA ÖYLE


Şebnem eve hızlı hızlı gelmiş kapıyı çalmıştı.


"Patlama gız nebehe geldim ".


Yengesinin sesini duyan Şebnem'in yüzüne derin bir gülümseme oluştu . Bu kadına bayılıyordu evet.


"Ne alacahli gibi vurirsen ne- Şebnem gızım sen miydin . Bende nebehe garisi sandım ".


"Benim güzeller güzeli yengem ,sana bayıldığımi söylemişmiydim".


dedi iki eliyle yengesinin yanaklarını sıkarken .


"Dur deli gız yanahlarimi gopardın ".


"Çok acam yenge anlatamam sene".


"Şebomm gel melemen yaptım hemde boll soğanlı".


"Oh valla miss çok acam hemen gelirem bi ellerimi yıkiyim. ".


Ellerini yıkayıp gelen Şebnem kurulu olan yer sofrasına oturdu. Bugün olanlar onu o kadar çok hem yormuş hem mutlu etmişti ki yemek yemek aklına bile gelmemişti eve gelinceye kadar. Yengesinin bir şey sormayışını Esma'nın anlatmış olmasına yordu. Zira yengesi onu çoktan soru yağmuruna tutmuş olması gerekti. Derin bir "oh" çekti hiç o sorgu suale gelecek hali yoktu.


"Akşam gideriz demi anne muhtarın oğlu için verdiği yemeğe ".


diye giren Esma'nın sesiyle yengesine döndü Şebnem.


"Baban gelsin hele ona göre esmam ne diyim şimdi ben baban heç çekemem. ".


"Of anne sende hemen yan çiz".


"Sus gız ben yaz çizmirem durirem ya yerimde bir şey çizdiğim yoh ".


Sevilay hanımın söylediğine iki genç kızda kahkaha attı. Söylemek istediğini anlamamıştı sevilay hanım.


"Haydi haydi gülmeyin hele yiyinde biriz ineği sağın biriz de tavuklari içeri alın ".


"Bugün sağma sırası bende yenge hemen sağar getiririm. ".


"He Şebnem sağda getir makineye çekek sonra lütfü gelmeden bitsin işler ki gidebilah meydana".


Şebnemle Esma yemeklerini hızla yemiş etrafı toplayıp diğer işleri yapmaya gittiler. Akşamın altısına kadar her işlerini bitirmiştiler.


Eve gelecek olan lütfüyü bekliyor hem kendi kıyafetlerini hem de lütfü'nün kıyafetlerini hazır ediyordular.


Yarım saat sonra kapı çalıp eve gelen lütfüyle hiç ona gözükmek istemedi iki kız. Zira sabah ki olaylar yüzünden korkmuyor değillerdi.


"Ya bağırır vurursa abla ".


"Yapamaz öyle bir şey Esmam korkma".


"Abla iyki varsan sen olmasan ben ne yapardım bilmirem".


"Sende iyki varsan gülüm iyki benim bacımsan".


Duydukları sesle sustu iki genç kız.


"Vuu ne oldi elen lütfü neyittin de bu hale geldi. .


"Sus bi yav ötme başımda canımın ağrısından zaten duramiram. "


"Gız başımın belaları nerdesiz gelin buraya. Gız Şebnem gel elimi sar çabuk ".


"Al işte abla sesledi bizi kesin bir şey yapacak ahıra kapatmaz hemi ".


"Şşs sakın ol ablam doldurma hemen o zeytin gözlerini . Bak eli için çağırır.".


"Tamam elimi tut küçükken olduğu gibi birlikte gidah ".


El ele tutuşup birlikte çıktı odadan iki genç kız .


Şebnem de Esma gibi korkmuyor değildi ama Esma için korkusunu bi kenara koymak zorunda kalıyordu.


"Ne oldu eline baba dedi Esma ".


Üzülmüştü birazda olsa babası için sonuçta ne kadar kötüde olsa babasıydı.


"Ellimin köri oldi senene".


Sorduğuna pişman oldu Esma bu adam hep böyle olmak zorundamıydı .


"Oh olmuş o zaman ne oldiysa".


dedi sessizce.


"Sus kız duyar şimdi birden ".


"Ne bahirsan gız gel elimi sar çimento yap bir şey yap"


"Ne çimentosundan bahsedir abla babam ".


"Alçıdan bahsedir aslında onunla tutar eli .Çok eskiden de öyle olmuştu yine ben almıştım alçıya ve eli tutmuştu.


"Hadi gız ne beklirsen !. "


Aşağıya inip alçıya hazırladı Şebnem.


Eski bir yazma ve elini sabit tutacak kadar düz bir tahta alıp geldi. Amcasının yanına doğru.


"Koy elini bu tahtanın üzerine emi hareket ettirme. ".


"Tamam gız hadi dohtorluk oynama bene".


"Tövbe yarabbim şeytan diyir kafama geçir tahtayı eksik olanlar tamamlansın ".


dedi Şebnem içine dolan öfkeyle.


Lütfü'nün elini bileğinden dirseğine kadar tamamıyla alçıya aldıktan sonra, yazmanın bir kısmını doladı alçılı kola. Sonra diğer kalan yazmayı lütfünün boynundan dolayıp dengede durmasını hareket etmemesini sağladı.


"Bitti emi ".


"Ey şimdi gidin düzgün geyinin ağanın verdiği yemeğe gideciyih ".


"T-tamam emi ".


"Gız çohda köti geymeyin rezil olmiyah ".


"Tamam Lütfü onlar geyer gel sen yemek ye".


"Nereye yiyim lan manyak gari orda yerem yemiyim ki şimdi yer galsın onca yemeğe da".


"Eyi bende üstümü geyim".


diyip çıktı Sevilay hanım salondan.


Kızlar kendi kıyafetlerini giymiş saçlarınıda sırtlarına salmış uzunca bir yazmayla örtmüşlerdi.


Şebnem gözlerinin rengini dahada ortaya çıkaracak su yeşili bir elbise hafif topuklu krem rengi bir ayakkabı giymişti. Daha geçen pazardan almıştı bu ayakkabıları .Esma bordo rengi bir elbise giymişti. Beyaz tenine borda elbise ayrı bir güzellik katmıştı .Zeytin karası gözleri ise daha da göze çarpıyordu. Siyah bir dolgu topuk ayakkabı giymişti oda. Bayramda almıştı bu ayakkabıları daha yeni sayılırdı.


Odadan çıkıp lütfünün yanına geldiler.


Gördükleriyle yüzü düştü lütfü'nün .

Ama içten içe "Ey ey belki bi ağa oğli beğenirde verirem bunlari bende rahat rahat yataram evre gelsin paralar ".

Düşen yüzünü toparlayıp kaşlarını çatarak konuştu.


"Bene bahın anazın yanından ayrılim demeyin çoh oynamayın başımı belaya sokmayın ".


"Tamam baba ,tamam emi".


"Gız Şebnem sende o yılan dilen sahip çıh kimseyi sokma ki birde milletle uğraşmıyim. "


"Ben mi yapirem emi onlar kudurir".


"Ne diyirsem o Şebnem gırmiyim bacahların! . Çıhın haydi gelirem bende. ".


Evden çıkan terzi ailesini kapıdan koşarak gelen gülce ve onun ardında kalan annesiyle babası karşıladı.


"Ayy gız ne güzel olmuşsuz bende güzel olmuşmuyam".


dedi gülce etrafında dönerek .


"Çok güzel olmuşsun Gülce abla".


dedi Esma Gülce'nin rengarenk belden oturtmalı pileli olan elbisesine bakarak.


"Ee benim arkadaşıma ne yakışmaz ki ".


dedi Şebnem gülerek.


"Haydi haydi yürüyün bi güzel sizsiz zaten ".


dedi gülce'nin annesi Fatma hanım


"Annen tersten mi kahmış Gülce".


"Valla Şebom 23 senedir hiç düzden kahtığını görmedim ".


dedi Gülce.


Sevilay hanımda konuşulanları duymuş gülen kızlara gülerek eşlik etmişti.


Önde Lütfüyle Sefa bey


Onların arkasında Fatma ve Sevilay hanımla birlikte , kol kola girmiş kızlar gidiyordu. Yol boyu sessiz sessiz konuşup gülerek meydana doğru ilerledi üç kız ailesiyle birlikte .


Maraz Ali'yse eve gelmiş kısa bir duş almıştı. Hamamda bile Şebnem 'i düşünmüş o çukurlarda filizlenen çiçekleri hayal ediyordu.


Hamamdan beline serili havluyla çıktı dışarıya. Dudakları ıslık çalıyor gülmeyen yüzünde küçük küçük tebessümler yer alıyordu.


Onu böyle gören annesi.


"Anasının kuzusi o yüzen gurban olim .


Pek bir mutlusan ne oldi ".


"Özlemişim köyümü arkadaşlarımı en çokda seni anam . Ee burda olunca ister istemez bir mutluluk oldu bende. ".


"De get kandırma beni kaç gündür geleli yenimi mutli olirsan. De hele kim yüzün güldüren gız hemen gider isterem".


"Ne gızi ana yohtur ele birşey ".


"Oo sen özen döndüysen vardır ele bişey anasının kuzusi".


" Yok öyle birsey sultanım hadi sende hazırlanda çıkalım ".


"Ey ey ele olsun yohtur olsun da sen yinede elin çabuk tut. Bu köyün gızlarına talip çoh olur helede bugünden sonra hepsinin nişanlandığını duyarıh".


"O niye nerden çıhti o"


"Nerden olacak civar köylerin ağalari,muhtarlari hem eşleri hem oğulları gelmiştirde ondan. Hepsi birer gız seçer gendine".


Duyduklarıyla sinir doldu Maraz Ali.


Kimse onun dilberine göz koyamazdı.

O gözü yerinden oyar bin pişman ederdi o adamı.


"Hayde geyin biz aşağıda seni beklirih yaşlı kurti bekletme ".


"Tamam anam hala babaanneme yaşlı kurt dersin ". .


dedi Maraz Ali hala vücudunda kol gezen sinirle birlikle.


"Ee yaşlı kurt olur zaten kendisi. "


Çıkan annesinin ardından


Hızlı hızlı giyindi Maraz Ali . Bir an önce o meydana gidip kimsenin dilberine göz koymasına izin vermeyecekti. Normalde olsa yaşlı kurtu bekletirdi ama şimdi dilberi daha önemliydi. Onu kimseye göstermeyecekti.


Son olarak aynanın önünde duran saatini taktı koluna. Tam çıkacakken gözüne dilberinin verdiği merhem çarptı gözüne. Onuda attı ceketinin iç gözüne o merhemi dilberinin gül kurusu dudaklarına sürecekti her şekilde sürecekti.


Evden çıkan sipahi ailesi arabalarına binip meydana doğru geldiler. Bütün yardımcılar gelmiş herşeyi çoktan hazır etmişlerdi.


Kazan kazan aşotulu ayran çorbası,kavurma, pilav ,tepsi tepsi baklava ,lokma ,ve salata vardı.


Ağanın oğluna yemek verme vesilesiyle karnına et girmeyen herkes tıka basa doyacaktı bugün. Öyleki köydeki her etçil hayvanda bundan fazlasıyla faydalanacaktı.


Şebnemler meydana gelmiş herkesle sırayla selamlaşmıştılar. Köylerinde adetti büyüklerin eli öpülmeden oturmak ayıptı. Kadınlar için yan tarafa ayrılan kısma oturmuş koyu bir sohbete dalmıştılar.


Kendilerinden başka iki arkadaşları daha vardı . Geriye kalan köyün kızları pek muhatap olmazdı onlarla başlarına bela almak istemezlermiş.


"Hele şunun tipine bak sanırsan kaf dağıni yaratmış . Çali süpürgesi saçlarınide açmış gören desin saçı var ".


"Aman Gülce takılma sen ona o seni çekemir ondan ele havalarda. ".


Şebnemin söylediklerini duyan Gülten yaklaştı onlara doğru.


"Ayh haspam neyini çekemiyim ben onun olmayan boyunu mi evde galmış olmasıni mi".


"Bene bah kaharsam oraya gelir o çali süpürgesi saçların yolar yerleri süpürürem beni deli etme. Kavahtada boy var kargalar sıçir durir benin boyum şükür çok güzel . Evde galmış biri varsada oda sensen yirmiyeden merdiven dayadın ".


dedi Gülce içindeki tüm öfkeyi sözlerine vermişti.


Duyduklarıyla deliye dönen Gülten sakın olmak için derin nefesler aldı


"Dua et Gülce kalabalık ortamdayıh yohsa o saçların yokmuştum. Senin yüzünden zengin koca adaylarını kaçıramam ".


diyip gitti Gülten.


"Gudurmuş anam bu boşuna demirem ben".


dedi Gülce.


"İlahi Gülce abla yaa".


"Susun Hanife abla gelir kesin yardım ister yada oğluni över".


"Allahım nolur yardım istesin . Onun sidikli oğluni kim dinleyecek şimdi ".


"Gülce sus senin yüzünden şimdi kahkaha atacam yeri değil ".


Yanlarına gelen Hanife hanımla susmak zorunda kaldı üç kız.


" Hele gahın gızlar yardım edin eksik çoh millet çoh yetişemirih".


"O kadar gız var niye biz ".


"Onlar işmi yapir adam ahilli tek derlerini gendilerini göstermek . ".


"Hadi gızlarım gahın ".


dedi Sevilay hanım el mecbur üç kız kalkıp yol aldı yemeklerin olduğu kısma doğru.


Onlar yemek bölümüne geçerken meydanın tam ortasında durdu siyah araba.


Arabanın ön kapısından inen Maraz Aliyle herkes pür dikkat onu izler olmuştu . Maraz Ali'nin gözleri ise tek bir kişiyi arıyordu. Etrafı avını arayan atmaca gibi taradı Maraz Ali ve gözleri avını bulmuş atmaca gibi kısıldı.


Zira tam çarprazında dilberi onu baştan aşağıya süzüyordu. Maraz Ali de hiç vakit kaybetmeden süzdü dilberini baştan aşağıya . Bir ,iki üç derken sonunda birbirlerinin gözleri buluştu tek bir noktada. Kehribar gözler adını koyamadığı yeşilin en güzel tonunda ,yeşilin en güzel tonuysa kehribar gözlerde.


Soyutlandılar bir anda dünyadan yine ruhları kavuştu sıkı sıkı sarıldı semada birbirlerine. Öyle ki ne yanına gelen arkadaşlarını fark etti Maraz Ali nede onu dürten Gülceyi hissetti Şebnem.


"Gız Şebnem nere bahirsan haydi vey millet diyecah ne oldi".


dedi gülce onu bi türlü duymayan arkadaşının kolunu cimdiklerken.


"Ah !neydirsen gızım yav".


"Hele şükür gızım yürü".


Kaşlarını çattı Maraz Ali bu duruma ne olmuştuda yüzü acı çeker gibi bi hal almıştı öyle .


"Lan MaraZ Ali kök saldın oğlum haydi".


dedi mehmet o sırada son kez arkasını dönmüş giden Şebnemin arkasından bakan Maraz Aliye karşı.


Kulağına yaklaştı Maraz Ali'nin Ahmet.


"Ey Maraz Ali dünyaya dön ".


diye bağırdı .


Kulağının dibinde bağıran Ahmetle gözlerini dilberinden çekip Ahmetin ensesine bi şaplak savurdu Maraz Ali.


"Ne oluyor lan oğlum ne bağırıyorsun kulağımın dibinde cani yanmış öküz gibi ".


"Oğlum herkes yerine geçti yemek dağılsın diye senin selam vermen beklir. Sende mal mal durirsen ortada.".


Etrafına baktı Maraz Ali ne ara aileside masalara geçmişti. Bu insanlar ne ara gelmişti bu kadar çabuk. Hepsi üç beş dakikada mı olmuştu.


Meydanın daha da ortasına doğru ilerledi Maraz Ali . Gür sesiyle konuşmaya başladı.


"Ey ahali, Ağalar , beyler büyüklerim küçüklerim, hepiniz hoş geldiniz şeref verdiniz . Sizleri burada , yanımızda görmek bizim için büyük bir şeref gönlünüzce geçecek saatler olsun. Kimse çekinmesin dilediğiniz kadar yiyin ,için oynayın !. Tekrardan hoşgeldiniz. "


dedi Maraz Ali'nin konuşmasını bitirmesiyle "Hoşbulduk beyim ,agam"


diyen meydandaki herkes büyük bir alkış kopardı.


Bu alkışlayanların içinde elbette Şebnemde vardı.


"Gız hatçe abla gördün nasıl gonişti ağanın oğli ".


"Ee okumuş adama boşuna ağa ogli değil da".


"Çok yakışıhli inşallah beni alır "


"Rüyanda görürsen ben varken sen heç bişe suratan bile bahmaz".


"He fingirdek Serap he. Asıl Şebnem varken o bize bahmaz".


"Ay espri yaptı gaz buna gülmek farz".


"Hadi hadi hanımlar tabaklayın yemekleri adamlar dağıtsın. Siz sadece tabaklayın erkekler dağıtır sakın ortaya çıkmayın siz . "


"Tamam kahya gadın biz çıhmayız".


"Niye ki kahya gadın".


"Ağam gızarda ondan .Kalabalık ortamda kadınlara iş yaptırmaz hele de Maraz Ali beyim. Onun kesin emri var hiç bir gadın geçmeyecek erkek tarafına. ".


"Haydi durmayın devam edin ".


"Seninkide çoh fena şebom ha".


"Sus gız nerden benim olir millet duyacah".


"He abla oni görende dünyada değilmiş gibi olanda bizdik zaten".


"Susun gız kimse duyar şimdi. ".


"Aha Esma senin ki gelir ".


"Valla seninki de gelir Gülce abla".


"Senin ki yoh gız Şebo oturir o ".


"Gördüz mi nasıl diyer ağalar kıskanarak bahti MarazAli ağaya".


"Eliz çalışsın gızlar diliz değil hayde".


dedi kahya gadın .


"Kolay gelsin hanımlar büyük güğümlerle suyla ayranı verin hele biz dağıtacaz".


dedi aynı anda Ahmetle Mehmet.


Ahmet Gülceye bakıp tebessüm ederken Mehmet Esmaya göz kırpmakla meşguldü.


Kıpkırmızı kesilen Esma'nın eli ayağına dolaştı.


"Sakın ol Esmam bak kahya gadın gelir yokmuş gibi yap Mehmet ".


Utançtan seni çıkmayan Esma kafasını salladı sadece


Kahya kadın gider gitmez diğer tarafa gidip çorba dökmeye başladı Şebnem.


Bunu fırsat bilen Ahmetle Mehmet soluğu iki kızın yanında yakınında aldı.


"Çok güzel olmuşsun Esma .Gözlerinin rengi resmen gecenin güzelliğinde sönük kalmış zeytin gözlüm " .


dedi mehmet.


Esma duyduklarıyla utançtan kıpkırmızı kesildi. Titrerken elleriyle elindeki kepçeyi daha sıkı tuttu düşmesin diye. Zira çok hızlı atan kalbi işleri daha da zorluyordu .


Mehmetse zeytin gözlüsünün al al olan yanaklarına bakıp iç çekti. Nede güzel oluyordu kızarınca öyle. "Canına yandığım zeytin gözlüm benim ".


dedi içinden söylediğini sanarken.


Esmanın duyduklarıyla elindeki kepçeyi aniden bırakması ve yemek dağıtan kadınların ona dönmesi bir oldu. Kaşlarını çatarak baktı Esma Mehmete. Mehmet yaklaştı biraz daha öne doğru.


"Ne oldu Esmam niye çattın kaşlarını ".


"Birincisi ben senin Esman felan değilem. İkincisi niye öyle aniden söylirsen kalbime zararın mi var .


Hem ya biri duysa".


"Birincisi sen artık benim Esmamsan .


İkincisi kalben zararım yoh o benim olana nasıl zarar verim . Hem herkes kendi işinde kimse duymaz. ".


"Al hadi get kahya gadın gelir.".


"Ver zeytin gözlüm götürüp hemen gelim daha çok görim seni".


Giden Mehmet 'in arkasından melül melül baktı Esma ama hemen önüne dönmeyide ihmal etmedi.


Gülcenin yanına gelen Ahmet uzun uzun izledi Gülceyi. Ela gözlerini utanınca titreyen üst dudağını bedenine yakışan kendisi gibi olan rengarenk elbisesini.


"Gökkuşağı gibisin ".


"Ne ".


"Gökkuşağı gibisin diyirem rengarenk cıvıl cıvıl hayat dolu. Şu utanınca titreyen üst dudağın bile deli gibi kıskanacağım büyük bir ayrıntı.


Söylese Gülce ,gülcem ben seni nasıl daha önce fark edemedim".


"Ben seni şimdi fark edecem Ahmet millet ayran beklir bu burda Kıvırcık Ali olmuş yüri get ayranları götür ".


"Mustafa abi yav beni mi buldun ".


dedi Ahmet sinirle. Daha Gülcesinin ağzından bir şey duyamamıştı ki. Tamda zamanında gelmişti. Ne güzel Gülce melül melül bakıyordu. Tam tutup sarılmalıktı.


Yeri döver gibi yürüdu Ahmet masalara doğru.


Masaya oturduğundan beri dilberini izleyen Maraz Ali sinirden patlamak üzereydi . Bir kere bile dilberi onun tarafına bakmamış kafasını bile o yöne çevirmemişti. Oysa o gözünü bile kırpmadan ona bakıyordu. Nede güzel olmuş öyle su yeşili elbisenin içinde.


Yumruk yaptı birden elini şimdi buradaki herkes onu güzel mi buluyordu . Tabi dilberi çok güzel bir kızdı helede yeşil giymesi daha da dikkat çeker olmuştu . Tüm güzelliğini ortaya sermişti adeta.


Ne diye yeşil giymişti ki başka renk mi yoktu sanki. "Gerçi ne giyse yakışır ona. Renkler onu rengi karşısında sönük kalır renklere canlılık katan onun kendi rengidir. Elbiseleri desen zaten onları güzelleştiren elleriyken nasıl ona güzel durmasın ki gelde kafayı yeme".


dedi Maraz Ali. Hala ona bakmamak için direnen kıza kaşlarını çatmıs bir şekilde bakarken .


Şebnemin tarafında olaylar hiç Maraz Ali'nin düşündüğü gibi değildi. Şebnemde ona pür dikkat bakan hatta şuan kaşları çatık sinirli bir halde bakan adama bakmak istiyordu. Ama üzerinden bir türlü bakışlarını ayırmayan her türlü hakaretini izleyen kahya kadın buna çok büyük bir engeldi.


"Resmen kadın nefes alışverişimi bile saydı".


dedi Gülce'nin kulağına doğru ".


"Hı ne oldu".


"Bir kız bir oğlan oldu Gülce".


"Ne! ne zaman kim doğdu".


"Boşver Gülce sen devam et bakmaya senin beynin göç etmiş durumda".


Kafasını sallamakla yetindi Gülce zira hala Mehmet'in söylediklerini düşünüyordu.


Biten tabaklara baktı Şebnem boşalan tabak poşetlerinide kenara ayırdı .


Az ilerde olan masanın üzerindeki tabaklara baktı onları almak için masaya doğru yürüdü.


Şebnem'in uzaklaştığını gören Maraz Ali ayaklandı bu fırsatı bir daha yakapayamayabilirdi. Yoksa yanındaki aşağı köyün ağası onu birdaha bırakmayabilirdi. Adam henüz kavurmayla aşk yaşarken oda dilberine gidebilirdi.


Herkesin önünden değil arkadan dolanarak Şebnem 'in olduğu kısma geldi Maraz Ali. Dilberi poşetlerden tabakları çıkartmaya çalışıyordu.


Belinden tuttuğu gibi ağzınıda diğer eliyle kapatmayı untmadı Maraz Ali Şebnemin . Az ileride olan ceviz ağacına doğru yürümeye başladı. Şebnemin debelenip durmasını ona hiç izlemiyordu. Öyleki Şebnemin elini ısırması bile çok hoşuna gitmiş hafifce elini aralamıştı.


Şebnem bi anda ne olduğunu anlamamış belinde kalın bir kol ağzında kocaman bir el hissetmişti.


Çığlığı sanki o avucun içinde kayboldu bi anda. Ağzına gelen avuç içi kenarını ısırdı sertçe .Canı yanmış olmalı ki ağzında ki el serbest bırakmıştı biraz ağzını.


Sırtı sert olmayacak bir şekilde ağaca yaslanınca ona doğru eğilen bedenle gözleri fal taşı gibi açıldı.


Burnuna dolan koku tanıdıktı. Şu an çok sinirli olması gerekmiyormuydu.


Hoşuna mı gitmişti gerçi bu deliden başka kimse onu böyle kucaklayıpta buraya kadar getiremezdi o yürek yoktu diğer erkeklerde.


Çattıği kaşlarıyla yüzünü kaldırdı onu izleyen yüze doğru.


"Ne yapirsen manyak ya biri görseydi."


dedi şebnem kızgın olduğunu düşündüğü ses tonuyla.


Biraz daha eğildi Maraz Ali Şebnem 'e doğru.


"Niye yüzüme bir kere bile bakmadın ben gözümü bile kırpmadan sana bakarken ".


"Kahya kadın dibimde nasıl bakim".


"Ha yani bakmak istedin".


"Ele bişe demedim ben".


Biraz daha eğildi Mirza Şebneme doğru artık birbirlerinin nefesleri yüzlerini yalar haldeydi.


"Eğilip durmasana be üzerime doğru. Yer yok farkındaysan ağacın içine mi girim ".


Sesli bir kahkaha attı MarazAli


Hayatında uzun yıllardır ilk defa kahkaha attı. Oda bu güzeller güzeli dilberi sayesinde olmuştu.


Gördüğü manzara karşısında nutku tutuldu Şebnemin. O nasıl bir gülüştu yağmurdan sonra tüm güzelliğiyle ışıldayan güneş gibiydi . Ya o güldükçe hareket eden adem elması dokunsamıydı bi kere.


Bir anlık yakalanma korkusuyla


Elini kaldırıp Maraz Ali'nin dudaklarının üzerine koydu. Dudaklarının üstüne hissettiği yumuşak ellerle susmak zorunda kaldı Maraz Ali .


"Sussana be şimdi biri duyacak .".


dedi Şebnem.


Oysa Maraz Ali zaten susmuştu.


Şebnem elinin üzerinde hissettiği hafif baskıyla kocaman açtı gözlerini. Ne yapmıştı o öyle.


Önce koklamış sonrada elini öpmüşmüydü.


"Ellerinde çiçek bahçeleri mi saklı saklı dilberim ".


"Bir daha yeşil giyme "


dedi Maraz ali bir anda. Oysa demin ne güzel konuşuyordu.


"Neye kızdın sen şimdi delimisen be adam !"


"Delirttin kızım şu haline bak ".


"Ne varmış halimde ".


"Ne mi varmış sen güzelliğinin farkındamısın su gibisin ".


"Su gibisin" ne demekti ki su gibisin. İlk defa birisi ona su gibisin demişti. Çok duymuştu güzel olduğunu ama su gibisin diyen ilkti. İlkide bu adamdı. Bütün ilkleri bu adam olsa olmazmıydı .


"Bakma öyle kendimi tutamayıp seni göğsüme yaslaya bilirim o nasıl bir bakmaktır. Kimsenin görmesini istemeyeceğim kadar güzel bakıyor gözlerin ".


Duyduklarıyla soka uğramış gibiydi Şebnem yanakları al al olmuş . Gözleri kocaman açılmıştı.


.....


Veee bölüm sonuuu. Saat 01. 06 iyi geceler ben yatar. Düzenlemeden attım valla. Oylamayı yıldıza basmayı unutmayın

 

 

 

 

 


Loading...
0%