@rzgarhali
|
Ne demek kız istemeye geleceklerdi. Hangi kız kimi istiyordular. Hemde bu akşam mı?.
"Ne beklirsen gız orda geç içeri! Ana gile yardım et çabuk işleri bitsin".
Cevap veremedi Esma olduğu yerde kaldı. Cevap vermek için yerde olan bakışlarını kaldırdı kaldırmasına ama babası ortada yoktu.
Ne olacaktı şimdi onun hayallerindeki adam bambaşkaydı başkası olamazdı. Olmamalıydı.
Şebnem de ise durumlar bambaşkaydı o Maraz Ali gelecek sanıyordu ama işler öyle değildi. Maraz Ali 'yi bekleyen askeri bir görev vardı.
Esma babasının sesinden sonra oturdukları yer sofrasına doğru ilerledi. Hayatının şokunu yaşıyordu bu kişi kendi olmamalıydı.
"Korkuyorum "
dedi gözleri dolu dolu olmuş alt dudağını titreyen bir halde.
"Gorhma ana gurban baban hele vermez hem daha belli değil hangizi istirler".
"Öyle yengem haklı Esma korkma".
Korkma demesi kolaydı oysa ki yaşaması hiç kolay değildi.
"Vermez hemi hem neye versin ki ben daha küçügem ".
Tebessüm etti Şebnem Esma'nın bu haline. Bir zamanlar kendide çok korkardı daha küçükken anne ve babası kokan evden uzaklaşmaktan .
"Vermez ciğer parem vermez gorhma . Hem daha senin okulun var bilirsen".
"Ama abla babam bilmir bilse keser beni ".
"Di gahın hele Esma ahşama ne galdi amburada ancah yetişir ".
"Ne yapacayıh ki yenge ".
"Hele bi evi silin süpürün bir daha bende azcık pasta çalım . Çay verirsah yanında olsun ".
"Sizde gorhmayın ele hemen vermez . Hadi ana gurban üzülme".
Esmayla Şebnem evi baştan aşağıya tekrar süpürmüş ve silmiştiler.
Sevilay hanımsa fırına kekini atmıştı.
"Anam gız ambu fırını yapandan da Allah razı olsun. Yohsa iki de bir tandira eyil gah eyil gah ölürdih valla. ". dedi yere oturmuş perti çıkmış kızlara bakarak.
"He valla yenge eyki yapmışlar. ".
"Ana ".
"He Esmam".
"Beni vermezsiz hemi".
"Gız gızım belli bile değil daha. Hem Şebnem ablan o gadar istediler verdih mi ?".
"Benene yav bah ben diyirem ha isteminem".
dedi Esma oturduğu yerden bir hışımla kalkarken .
"Gız Esma hele tütünimi getir ".
"Tamam baba ".
dedi Esma sesi içine kaçmış bir halde.
"Abla sen götirirsen ben götirmiyim şimdi he ne olur".
"Tamam guzum ver gorhma Esma belki beni istirlerdir niye bu gadar çoh gorhtun ."
"Abla Mehmet -".
"Kime diyirem gız !hani tütün".
"Zıkkım iç inşallah zehir ola içen ".
dedi Esma bu adam bazen dayanamıyordu kendi babası bile olsa. Zira baba kelimesini her erkek hak etmiyordu. Tıpkı Lütfü'nün hak etmediği gibi.
Şebnem dikiş makinesinin üzerinde olan tütün dolu kutuyu alıp misafir odasına Lütfü'nün yanına doğru ilerledi.
"Al emi ".
dedi sessizce.
"Nerde o Esma o niye getirmedi . Ne söylenirdi o ele gendi gendine ,gene onun dili çoh uzamış seleyi suya verdiz gene".
Şebnem ağzını açıp tek kelime etmeden geldiği gibi geri gitti. Bu adama hiç bir şey demek istemiyordu.
"Haydi bi parça ehmek goyunda yiyah evde üç garısız üçüzde bi poha yaramirsiz ".
"Gendi çoh yarirya it gibi ürmekten başga bi şey bilmir".
"Aman yenge gözünü sevim sus ahşam ahşam uğraşmiyah . Zaten sene gaz vermeye gelmirsen ".
"Aman gızım sus sus nereye gadar 27 senedir anamdan emdiğim burnumdan geldi. Sebebim olanlari gorbador ola".
dedi Sevilay hanım gözündeki yaşları yazmasıyla silerken.
Çok şey demek istedi Şebnem ama diyemedi. Bazen hangi kelimeyi kullanırsan kullan ne teselli eder ne de bir faydası olurdu. Kelimelerin kifayetsiz kalacağı bir an daha olmuştu Terzi ailesinin evinde.
Yemekler yenmiş herkes gelecek olan misafirler için kıyafetini değişmiş yeni kıyafetler giymişti. Çalan kapıyla Esma'ya korku dolarken Şebnem 'in yüzüne tebessüm konmuştu.
Sabahtan beri aklından geçen tek şey
"Ya gelen Maraz Ali 'yse ".
İdi oysa Şebnem'in tahmin ettiği gibi değil çok başka şeyler olacaktı.
*******
O sırada işlerini halletmiş eve doğru gitmekte olan Maraz Ali ve Mustafa yanlarına gelen Ekremle yol üzerinde durmak zorunda kalmıştı.
"B-beyim sana telefon vardır. ".
dedi Ekrem nefes nefese kalmış bir halde.
"Ne telefonu Ekrem arayan kimmiş ".
"Şırnak karargahından aramışlar beyim . Yusuf ağam deyince hemen geldim. ".
"Tmm Ekrem .Bin arabaya hızlı sür Mustafa .".
Hızla eve gelen Maraz Ali telefonun başında bekleyen babasıyla göz göze geldi.
Annesinin gözlerini sildiğini görünce canı acımadı değildi ama vatanı görev asla beklemezdi. Uğrunda Şehit olmak varsa bu kutsal şad ona verilecekse zevkle kabul ederdi.
O an içinde bir sızı oldu ğöğsünün içinde .Artık geride bıraktıklarının içinde gözlerine hala daha isim veremediği dilberi vardı. Daha ona hiç doyamamıştı doymazdı da.
Babasının uzattığı ev telefonunu aldı.
"Yankı SİPAHİ ". dedi orgeneral Ferit AKDAĞ.
"Emret komutanım!".
dedi Maraz Ali . Dağlarda ki adı Yankı 'ydı. Sesi değil adımları bile Yankı yapar nefesi bile korku salardı.
"Hemen göreve gelmen lazım evladım ". dedi Ferit AKDAĞ Babacan bir sesle. Orada ki her asker ona birer emanetti.
"Görevden men edildim ben komutanım nasıl geleyim. Ama yinede gel derseniz koşa koşa gelirim. ".
Şuan annesinin iç çeken sesi ona hiç yardımcı olmasada Türk milletinin ona ihtiyacı vardı demekki.
"Bırak sitemi Yankı men edilme sebebini sen çok iyi biliyorsun. Karargaha saldırı düzenlendi. Kurduğunuz mayınlar etkili olsada .Görevde olan Pusat ekibinin yokluğundan faydalandı kansız itler.
"Yaralı".... duraksadı Yankı . "Şehit "... derin bi nefes aldı. "Var mı komutanım ".
Yok demesi için çok dua etti içinden ama biliyordu karargaha yeni gelenler o itlerin hain saldırısına Pusat ekibi yokken çok fazla dayanamazdı. Yinede olmasın istedi.
"Vatan sağolsun Yankı 3 şehitimiz var 6 yaralımız var. ".
"Vatan sağolsun komutanım ".
"Derhal bugün yola çıkıyorsun Yankı senin için gönderdiğim araba yarım saat sonra orada olmuş olur. Hazır ol ve görevinin başına dön. ".
dedi Ferit orgeneral sert itiraz istemez sesiyle
"Emredersiniz komutanım ".
"Bu defa kafana göre hareket etme Yankı !. Öldürme dediysek öldürme ,parçalama sağ getir o itleri. ".
"Denerim komutanım. ".
Denerdi daha öncede çok denedi ama hep kardeşi yerine koyduğu adamların gözünün önüne can vermesi buna engel oluyordu. .
"Ömer abim" dediği kendi abisi yerine koyduğu adamı parçalanmış görmek , canını hiç düşünmeden vereceği kardeşlerini öldüren kansız dölleri nasıl sağ getirecektir . Bunu ondan istemeleri "sağ getir ". dedikleri kadar kolay değildi.
"Abisini Şehit eden adamı delik deşik etmesi ,adını "güzelim " koyduğu keleş silahla beynini paramparça etmesi hiç içini soğutmamış olsada abisi yerine koyduğu Ömer abisinin kanını yerde koymamıştı. Tıpkı diğer silah arkadaşlarının kanını yerde koymadığı gibi.
"Deneme yap! Şimdi hazırlan ailenle vedalaş ve gece burda ol. "
"Emredersiniz komutanım ".
diyip kapattı Maraz Ali baba evinde Maraz Ali'ydi.
"Gene mi gidecahsan oğlum bu defa kaç sene gelmeyacahsan . Dayanamam Maraz Ali dayanamam. Bir kez daha evlat acısi yaşatma bene ".
dedi Hatun hanım. Ağlamaktan gözleri şişmiş nefesi kesik kesik olmuştu.
"Vatan borcu ana Vatan borcunu ödemem lazım ".
"Benimde oğluma ihtiyacım var anlirmisen! . Get borcun öde sağ sağlim bene geri gel evlatlık borcun öde".
dedi Hatun hanım Maraz Ali'ye sıkı sıkı sarılarak.
"Aslan oğlum gözü kara yiğit oğlum benim. Get orda anaların duasında bizim duamızda yardımcı ol senin gibi ana guzularına".
Dedi Yusuf bey sesinde ki boğuklukla . Sarıldı canının canı olan bir diğer evladına. Evlat dünyadaki en tatlı bal yine aynı zehirli baldı. Yinede ağlamadı oğlunun aklını burada koyamazdı.
"De haydi hele gel elimi öp bi benede sarıl nenen gurban olsun Maraz Ali .".
dedi Asiye hanım ellerini torununun saçlarında gezdirirken. Aklına geldiği oğluyla zaten yanan yüreği yine harlandı.
Dilinden dökülmesede gönlünden döküldü sözler.
" Emisinin gopyası Maraz Ali gönlümün suyu gözümün nuru Maraz Ali. Ömrün uzun bahtın açıh olsun Maraz Ali . Oğlumun kaderi sana rastgelmesin Maraz Ali. Sen sahın gönül yarasi alma Maraz Ali. Bu yaşli nenenede sahın ilerde gızma oğlumun gopyasi. "
diyip akacak olan gözyaşını silmişti siyah tülbentinin önüyle. O kara günden sonra hiç içi bahar görmediği gibi dışınada siyahtan başka renk uğramaz olmuştu.
Maraz Ali herkesle vedalaştıktan sonra annesinin hazırladığı çantayı sırtına attı.
"Ağbi çabuk gel gene bizi pencere önünde telefon başında bekletme ". dedi Yağmur.
Adı gibi Yağmur olmuş akan göz yaşlarıyla.
"Abin sana sağ sağlim gelecek güzelim ".
"Söz mü ağbi ".
Söz mü o hiç o günden sonra söz vermedi ki söz vermek tutmak demekti . O gün sözünü tutamamıştı ki şimdi söz versin .
"Tamam güzelim sen merak etme".
Diyip alnından öptü kardeşinin. Bir kez daha soludu ona sıkı sıkı sarılmış annesinin kokusunu.
Maraz Ali sözler vermeye korktu ama koca İnşaAllah 'lar sığdırdı dillere yürekleri. Her Müslüman bilirdi Yüce Mevlam nasip ederse olurdu herşey.
Arabaya binmek istemedi Maraz Ali . Her bir adımını sayarak köyünün kokusunu soluyarak gitmek istedi; Ayaklarının götürdüğü yola değil yüreğinin götürdüğü yere doğru.
Geçtiği her ara sokak ona gönül çeleni, ruhunun en kalın bağı, nefesi olan dilberine götürüyordu.
Şebnemin kapısının önüne geldiğinde mutfağın arkada kalan camından girmek istedi ama cam kapalıydı. Ne kadar çabalasada kırınca girebileceği anladı.
"Biraz bekliyim olmazsa bıçakla denersin oğlum Maraz Ali ".
dedi ensesini ovarak Maraz Ali. Çok vakti yoktu biliyordu ama dilberini görmeden kokusunu ciğerlerine hapsetmeden, sıcaklığına sığınmadan yeşillerde nefes almadan gidemezdi. Gitmemeliydi !.
Maraz Ali bekleye dursun Esma içerde ecel teri döke dursun.
Kapıyı açan Lütfü karşısında gördüğü Yunus , Yunusun kardeşi Selim ve ikisinin eşleri Leyla ve Kadriye hanımla ;
"Buyrun hoşgeldiz buyrun geçin".
"Hoşbulduk Lütfi".
"Hele buyrun biz yuhari gata çıhah hanımlar da odaya geçsin ".
dedi Lütfü onlarda kadın ve erkekler ayrı yerde otururdu arada dünürlük olmadan ayrı yerde oturmak olmazdı.
İçeride hoşgeldin beş gittin sohbeti dönerken herkes etrafa gülücük saçıyordu. Esmanın içiyse mutfağın kapısından duyduğu seslerle kendi içindeki küçük kız çocuğuna kulak vermeye başlamıştı. Sessiz değildi o küçük kız çocuğu yine çığlık çığlığaydı ama bu defa susturmadı .Onun sesini bu defa kısmak istemedi.
Bi insan kendi isminden nefret eder mi ? Ben ediyorum!.
Bir insan babasından nefret edermi? Ben ediyorum. Öyle zamanlar oluyor ki kendi ellerimle boğmak istiyorum.
Kanayan yarası hep babası olur mu?. Benim hep babam !. Bayramdan bayrama sarıldığım kandilden kandile elini öptüğüm, yüzüme kondurduğu zar zor hissettiğim bir buse.!
Buse o kadar küçük ki ben bile zor hissediyorum. Ama o küçük buseye günlerce mutlu oluyorum çünkü babam beni öptü diyorum!.
Sonra ne oluyor tek bir dokunuşuyla açtığı yaraları kapatan adam Sadece gözleriyle bile yerini daha büyük yarıklar koca koca nefretler yer alıyor.
Bazen soruyorum kendime bu çocuklar kızlar erkekler babalarında ne bulupta seviyorlar . Yedirmekle giydirmekle mi baba oluyor. Eğer öyleyse benim babamı çok seviyor olmam lazım değil mi !.
Peki ben neden o zaman kanı damarlarımda gezen adamın her bir hücresine kadar nefret ediyorum. Neden neden !
Onların babaları daha mı farklı. Onların babaları daha mı çok kıyafet alıyor,yada daha mı çok sarılıyor.
Neden bende herkes gibi ,Şebnem ablam gibi "Canım babam kurban olduğum babam diyemiyorum. Neden benim ağzımdan hiç o kelimele çıkmıyor.
Mesela ben neden Şebnem ablamın hep saçlarını taradığında "babam hep gül kokulu kızım, saçlarına yıldızlar dizili kızım derdi biliyormusun Esma ". dediğinde neden ben bir kere bile bunların hiç birini yaşamadım.
Neden o amcam için ağladığında benimde içim çıkana ağladığımı biri bana söylesin. O kaybettiği babası için ağlarken,ben yanımda olduğu her zerresini hissettiğim halde alamadığım baba sevgisine neden ağladığımı biri bana söylesin!.
Benim eksiğim neydi biri bana söylesin ne olur biri bana söylesin.!
Ben ona ne yapmış olabilirim ve biz abimle ben ne yapmış olabiliriz ki buğday tanesi kadar sevgiyi bize çok gördü bu adam.
Bazen' baba' demek bile içinizden gelmez benim hep içimden gelmediği gibi.
Ben sevgiyi babamdan hiç görmedim babalığıda görmedim. Ben babalığı Kadir Amcamdan öğrendim banada "kızım, papatya kokulu güzel kızım diyip her bir telini öpen amcamdan öğrendim. Babamın bir kere bile okşamadığı saçlarımın her bir telini öpen kendi kızından ayırt etmeyen Kadir Amcamdan öğrendim. Her erkek baba olamazdı işte herkes o anlamlı isme layık değildi ,hak etmezdi.
Tıpkı benim babamın olamadığı hak etmediği bizede göstermediği gibi. İnsan bilmediği bir şeyi gösteremezdi de.
İç sesine kulak tıkamak zorunda kaldı çünkü duyduğu sesler kulaklarını sağır eden beyninde uğuldamaya yol açan seslerdi .
"Allah'ın emri peygamberin kavliyle gızın Esma'yi oğlum Üzeyir 'e istirem Lütfi beni de oğlu mi de tanirsen. Valla bizden ey yer bulamazsan".
"Hele bi yavaş gel Yunus ey yersen bilirih ama birazda yavaş gel . Yer yordam bil".
"Tabi haklısan Lütfi gız evi naz evi. ".
Dedi Kadrinin kardeşi Selim.
" Gızım da isterse olur gibi hele bi düşünah genede biz . Sizin dediğız gibi gız evi naz evi ".
Duyduğu seslerden içindeki küçük kız çocuğu feryat ediyordu adeta . Dile geldi yine içindeki çocuk.
Şimdide ne mi yapıyorum karşıma geçmiş" gızım da isterse olur hele bi düşünah genede biz " diyen adama bakıyorum odamın karşısından. Güya beni düşünüyordu güya fikrimi soruyordu bana hiç inandırıcı gelmedi size geldimi. Bir kere bile fikrimi sormayan her şeye bağırıp duran adam benim mi fikrimi soracaktı.
Esma'nın gözleri dolu doluydu. Ellerini ağzına sıkı sıkı kapatmış kaçmaya hazırlanan hıçkırığı engellemeye çalışıyordu. Babasının ağzından zorla da olsa duydugu "kızım ". Kelimesi için mi yoksa başkasıyla güya kendi rızasıyla olacağını söyleyen babasının biriyle evlilik hayali kurduğu için mi ? . Her ikisi içindeydi tutmak zorunda kaldığı hıçkırıkları .
İçerde oturan Sevilay hanımsa duyduklarıyla deliye döndü. Helede o deyyus Lütfü'nün dedikleri içi içini yiyordu.
"Gız Kadriye senin Üzeyir 29 yaşında değilmi benim gızım daha 19' unda 20 sinde bile değil. Nasıl gahtiz da geldiz gız benim uşağım daha sabi. ".
"Ne olacah gız Sevilay benim herif benden 11 yaş büyük ya .".
"Sus hele Kadriye eski devir mi bu benim kızım bahıci değil ".
"Abarmta gız Sevilay even geldik Allahın emri peygamberin kavli dedik ayıp etme".
"Orası ele amma ayıpda etmirem gız benim gızim tutupta veremem".
"Gocan verdi sen hele bir dur".
"Bu evde benimde sözüm var gızımında edebizle oturun işte ".
O sırada tuvaletten çıkan Şebnem mutfağın camının vurulmasına döndü.
Gördüğü siluet o olamazdı dimi . Gözlerini ovaladı yok canım niye gelsindi.
"Saçmalama gızım geçen sefer geldi ya ."
Maraz Ali tekrar cama vurdu artık dayanacak gücü kalmamıştı. Tam camı elindeki bıçakla açacakken Dilberini görmesiyle cama vurmakla yetindi sadece.
Şebnem yerinde put gibi duran Esmaya döndü o bu sesleri nasıl duymamıştı. O seslere çok duyarlıydı bilirdi. Bilmediği bir şey vardıysa Esma'nın duyduğu tek ses içindeki küçük kızın feryat figan attığı çığlıklarıydı.
Cama yöneldi hızla hemen açtı camı.
Camı açmasıyla ikiside derin nefes aldı. Maraz Ali çeviklikle içeriye adım atıp kollarını hasret kaldığı bedene sardı.
"Canımın canı ruhumun yaşam suyu kokuna kurban senin".
diyip içine sokmak ister gibi sıkı sıkı sarıldı Maraz Ali. Daha şimdiden özlemişken süresini bilmediği görevde ne yapacaktı.
"Çoh mi özledi beni gözlerimin güneşi ".
"Gözlerimin güneşi mi".
"Hee gözlerimin güneşi beğenemediniz mi ".
"Çok peki o dilinden dökülen o sözleri hak edecek kadar güzel mi gözlerim".
"Bu yaşıma gadar bahmak istediğim tek kehribarlar senin gözlerin. Ruhuma gadar işleyen, güneşi andıran kehribarlar bana hep güneşi hatırlatir. Tıpkı yuvamda hissettiğim göğsün gibi. Gelecek olan her dalgaya esen her sert rüzgardan beni koruyacak olan kollarının verdiği his gibi ".
diyip gömüldüğü sıcak geniş göğse dahada sığındı Şebnem. Burnunu tam Maraz Ali'nin göğsünün ortasına gömüp derince soludu kokusunu .
Birileri görür korkusu hiç yoktu içinde. Şuan bu adamın kollarında olmak istiyordu sadece.
"Ben sana bunların hepsini hissettirebildim mi ".
"Daha da fazlasını dile dökemediğim her bir kelimesini ".
"Bana yuva oldun ruhuma can oldun Şebnem 'im bense sana sığınan yaralı bir güvercinim ".
"Güvercin için biraz büyük gibisen sanki".
"Baya büyük gibiyim ama Kartal da demek istemedim ".
Güldü Şebnem hemde hiç gülmediği kadar. Daldı o gülüşe Maraz Ali nefes almayı unutacak kadar. Bu hayat ne acımaz hesapsız dimi . Herkesin hayatında farklı çarklar dönüyor kimine mutluluk kimine hüzün kimine kordu.
Tıpkı Mehmet 'in yüreğinde kor bırakarak dönen çarklar gibi.
Duyduğu haber üzerine tabiri caizse deli dana gibi etrafına dönen Mehmet. Camı imamı olan babasını bekliyordu eve gelmesi için. Ama babasının eve gelmeye niyeti yok gibiydi annesine çabuk hazırlan ana der demez evden koşarak çıktı.
İmam Mecit bey nefes nefese kalmış yanına koşarak gelen oğluna baktı.
"Ne olir evladım bu halin ne gene kime garıştın Mehmet he oğlum ".
"Baba ezani çabuk oku ".
"Niye oğlum oruçmusan".
"Ne orucu baba ramazandamıyıh".
"Hele bi sakinleş bi nefesin topla bismillahirrahmanirrahim de de bi genden gel oğul".
"Baba ben çoh dedim hadi sen ezani ohi yada hadi çekil ben ohiyim ".
"La oğlum geç yeren beni deli etme daha üç dagga var ohumama".
"Oo hele çoh var sen ohi ohi".
"Ne oldi Mehmet hele anlat. En son bisiklet almak için bu haldeydin şimdi ne oldi ".
Derin bir nefes aldı Mehmet içine bir nebze ferahlık uğramadı ama . İçi cayır cayır yanıyordu.
"Baba sevdiğim gızi istemeye gelmişler ezani ohi hemen biz de gidah çabuh".
"Dur bir hele oğul kimi sevirsen de hele ".
"Esmayı Lütfü emminin gızı Esmayi ".
"Severem Esma'yı ey gızdır gönlü varmıdır sende".
"Baba olmasa yanan neye gelim hadi ohi ezani bah vakti geldi ".
"Tamam abdestlimisen".
"Baba gelah ele gıl gözün sevim".
"Her nasip vaktini behler oğul sende behle yarinde behlesin. Ama seni huzuruna çağıran Rabbini behletme o beklerse sende oni behlersen".
Babasının ne demek istediğini anlamayan Mehmet okunan ezandan sonra babasının arkasında diğer köy halkı gibi saf tuttu akşam ezanınının namazını kılmak için .
Namazlar kılınmış Mehmet hızla eve gelmişti . Öyleki arkada kalan babası değil annesi önemliydi şimdi .
"Ana ,ana gız ana hazırmisan"
"Essalamu aleyküm verahmetullah".
Diyip tesbih çekmeye başladı Neşe hanım duasında edip yüzüne sürdü bembeyaz ellerini. Ardından arkasında küçük bir çocuk gibi duran fidan boylu oğluna döndü.
"Ne bağırirsen danasini gaybetmis camış gibi".
"Yav ana gurban olim sene sen hele hazır değilmisen".
"Hazıram ya oğul ".
dedi Neşe hanım seccadesini katlarken . "Hani baban o herif yemek bile yemedi".
"Hayırlı bir iştir hanım hele hayırla sonuçlansın yerih yemeğimizi ".
"He he hadi baba gurban olim gidah".
"Uçaciyih dersen baba abime bah hele".
"Sus gız hadi bağlada saçın gidah".
"Hadi düşün önüme hele. ".
***
Maraz Ali Şebnem 'in gülünce yüzünde filizlenen tohumlara daha fazla dayanamadı öptü o filizlerden.
Anı oluşan öpmeyle kala kaldı Şebnem. Aslında çok az kızsada çok kızmış gibi çattı kaşlarını.
"Öpmek yoh dedim ya neye öpirsen".
"Çatma kaşlarını çok tatlı oluyorsun. Hem".
"Hem" dedi Şebnem göz süzerek.
Maraz Ali dayanamadı tekrar koynuna çekti Şebnem 'i. Şebnem de hiç vakit kaybetmeden sıkı sıkı sarıldı daha şimdiden hasret kaldığı ğöğse.
"Gidipte dönmemek var dilberim bir daha o çukurlarda filizlenen tohumları görmemek var".
. Yutkundu Şebnem gözleri doldu. Bir adım geri attı.
"Ne gidipte gelmemesi ne diyirsen Maraz Ali ".
Anne ve babasından sonra kurak çölüne yağmur olan baba sıcaklığını tekrar yaşatan adamı kaybedemezdi.
"Görece çağırdılar şş ağlama bekler misin beni".
"Ne zaman gidecahsan".
Beklediği cevap bu değildi Maraz Ali'nin içi yandı. Sevdiği canının cananı beklemezmiydi onu. Yinede cevapladı sorusunu.
"Bugün 15 dk sonra burda olur araba".
"Hemde bugün mi daha ben sana doyamamışken".
dedi Şebnem çıktığı kollara koşarak tekrar sığındı. Maraz Ali tekrar sordu soruyu cevap alamadan rahat edemezdi.
"Bekler misin beni canımın canı ".
"Beklerem seni kanımın her bir damlasına gadar beklerem seni. Sen yeter ki bene gelmesini bil".
"Kanımın son damlası bile kalsa bilki sana gelmek için damlayacak o son kan".
Hıçkıra hıçkıra ağlamak istedi Şebnem yapamadı ama. Canını diğer yarısını gözü arkada bırakmazdı. Yuttu göz yaşlarını o gittikten sonra çok ağlardı.
Kapının alacaklı gibi çalınmasıyla aynı gelen araba sesiyle ayrıldı iki aşık. Ayrılmak zorunda kaldı.
Bu araba Maraz Ali'yi götürmek için gelen arabaydı. Az ileride İçinden çıkan Mustafa bunun kanıtıydı. Kapıdaki kim di o zaman.
Maraz Ali son kez sarıldı Şebnem 'e. Şebnem de son kez sığındı o göğse.
Elini Şebnem 'in başındaki yazmaya uzattı Maraz Ali
"Kokun kokuma karışsın karanlık gecelerime yıldızlar dizili olan saçlarının kokusu ışık olsun."
Diyip derince kokladı elindeki yazmayı. Bir insan derin nefes almaktan korkarmıydı Maraz Ali korktu elindeki yazmanın daha dilberinin yanından ayrılmadan kokusunun gitmesinden korktu. Çekti hemen burnunu kır çiçekleri gibi kokan yazmadan.
Gözünden bir damla yaş aktı Şebnem 'in dudaklarıyla sildi Maraz Ali o yaşları.
"Ben peki ben neyde anayım kokunu Maraz Alim ".
dedi Şebnem.
Maraz Ali koynundan hiç çıkarmadığı künyesini öpüp Şebnem 'in boynuna taktı.
"Nenem de hep dedem göreve gidince bu künyeyi takarmış dedem kokuyor diye. ".
Şebnem Maraz Ali'nin boynuna taktığı künyeyi kokladı.
"Tıpkı sen gibi sıcak, sen gibi sert kokulu Maraz Alim".
"Hep yanında olsun benim hep yanında olacağım gibi. ".
"Söz mü".
Söz mü bugün ne kadar çok söz isteyen vardı. Söz verse tutarmıydı bu defa olurmuydu.
"Söz ".
dedi Maraz Ali verdiği sözü tutmaya çalışacaktı. Oysaki bilmiyordu hayatın ona oynayacağı hain planları.
Koynuna sakladı dilberinin yazmasını son kez sıkı sıkı sarıldı öptü alnından .
Tam çıkacakken Şebnem in
"Maraz Ali helalini çoh behletme öpücüğünüde eşitlemeyi unutma. Onlarıda benim gibi öksüz yetim bırahma. ".
dedi camdan çıkmış arabaya yaklaşan Maraz Ali'ye doğru.
"Sözün sözümdür yuvam yuvandır ananda babanda sahibinde benim".
diyip asker selamı verdi Maraz Ali dolu gözlerle ona el sallayan yarına bakarak.
"Allah 'a emanet ol dilberim ".
"Allah 'a emanet ol güneşim ".
Evdeki gürültüyle giden arabanın ardından bakan Şebnem içeriye doğru adımladı. Gördüğü Mehmetle kalakaldı. Tıpkı yanındaki Esma gibi.
Mehmet hızlı hızlı iki sokak ötedeki sevdiceğinin evinin önüne gelmiş. Alacaklı gibi kapıyı çalmıştı zira alacağı vardı bu evden.
"Ola oğlum bir dur bismillah golumi gopartti Mecit hele buna".
"Telaştan hanım telaştan".
"Baba oğul beni kalpten götürecahsız ".
"Ola oğlum yavaş vur kapı-".
Kapıya demeden Mehmet 'in eli havada Hatun hanımın lafı yarıda kalmıştı. Zira Mehmet elini durdurmasa Lütfü'nün tam alnının ortasına koca bir yumruk yer edinmiş olacaktı.
"Hayırdır hoca efendi bu nasıl bir gapi çalmah".
"Hayırdır hayırdır Lütfü müsaade varmıdır ".
"Buyur hocam o nasıl söz ".
Diyip kenara çekildi Lütfü.
Mecit bey ve Hatun hanım önde. Mehmet ve Lütfü arkada olmak üzere içeriye geçti.
Mehmet geçerken gözlerinin esiri olan kızı gördü.
"Nasılda ağlamış iki gözümün çiçeği. Ben tek bir damlasına bile gıyamayacağım damlaya nasılda ev sahipliği yapmış o gece gözler ". dedi içinden.
Tam annesinin elini öpen Esma'nın yanından geçerken fısılda dı.
"Gece gözlerine yıldızları dizmeye geldim sevdam".
diyip Esma'nın kocaman açılan gözlerine göz kırparak önde olan babasını takip etti.
******
Yola çoktan koyulmuş olan Maraz Ali helikopterle 1 saat içinde karargaha gelmişti. Hiç vakit kaybetmeden kamuflajlarını giymiş karşısına dizilmiş timine detayları anlatıyordu. Kendide yeni öğrenmişti ama sanki tüm planı o yapmış gibi ustaydı.
Detayları anlattıktan sonra.
"Dadaşlar timi gidipte dönmemeye bu vatan için can vermeye hazırmısınız".
"Her zaman komutanım ".
diyen timine "Sizin canızi yiyim Dadaş Timi var olun Allah sizi korusun "
dedi.
"Sizide gomutanım".
dedi Şafak . Şafak timin en hassas bir o kadarda en komik askeriydi yetim bir asker. Aynı zamanda has mi has dadaştı.
"Sağolasın Şafak sen iyileştin mi aslanım ".
"Ben bu vatan söz konusu olduğunda asla yaralı değilim komutanım ben hep iyiyim ".
"Helal olsun aslanım ".
"Hakkınızı helal edin ".
"Helal olsun komutanım ".
dedi Dadaş timi gür sesle. Dağlar yine inledi Asker sesiyle.
"Dadaş timi araç bin ".
Araca binen Dadaş timi yarım saatlik yol gelmiş teröristlerin olduğu yeni kampa 10 kilometre kala inmişti araçtan . Onlara gizlice yaklaşıp planı kurmaları için yerlerine yerleşmeleri lazımdı.
Geldikleri koordinatlarlarda tamda kanı bozuk itler karşılarında idiler.
Maraz Ali dağların kokusunu ciğerlerine soludu.
"İşaret verince etrafta olanları indirin Aslanlarım . "
"Emredersiniz komutanım ".
Maraz Ali 3 ten geri sayınca yumdu ellerini ilk ateş başlamıştı işte . Dışarda olan teröristler vurulmuş geriye mağaranın içinde kalanlar kalmıştı .Ama yakın temas için önce emin olmak lazımdı.
"Uzun menzilli dürbün".
Atıf hemen sağında olan komutanına uzattı dürbünü
"Buyrun komutanım ".
"Kafanı çıkarma Atıf dikkat et!".
dedi Maraz Ali haykıran ama kısık olan sert sesiyle.
"Emredersiniz komutanım ".
dedi Atıf kısıkça.
Tam o anda teröristlerin başı Maraz Ali tarafından topal kalan Miro telsizden leş kokan sesini duyurdu.
O gomutan seni buralarda görmah ne gözal . Desene yene gözün önünde ölecah askerlerin sen yene sağ galıp bahacaksan. Seni gendi ellerimle boğacam gomutan gomutan ".
dedi militanların başı teröristlerin korkulu rüyası olan topal Miro.
" Oo Topal Miro yada artık kısık Miro mu desem .Adının bir önemi yok aslında it dölü herzaman it dölüdür!
dedi Maraz Ali sıktığı dişlerinin arasından . Ardından devam etti elinde tuttuğu dürbünle Miro 'nun ne yaptığına bakarken .
. Ama yinede kısılan sesini duymak hiç güzel değil. Hepten kısılmış olmasını dilerdim bıraktığım iz ben gelene kadar sana beni hiç unutturmamıştır . Ama it gibi titriyor olman bunun da bir göstergesi ve görmek çok güzel. Sayılı günlerindir ha eyi gullan".
Diyen Maraz Ali sol elini yumruk yapıp açtı. Bu onların dilinde etraf sakın ama kalabalık demekti. Dürbününü ayarlayıp her zaman solunda ama üç adım uzakta veya beş adım önünde kendini gizlemiş olan , keskin nişancı Fatih 'e Üç işaretini verdi. Sağ elini yukarıya doğru kaldırarak Ardından elini sağa doğru salladı.
Bu onların dilinde üç geri sayımdan sonra sağ taraftaki yerini belirlediği iki nişancıyı vurmaya hazır ol demekti.
"Fatih iki keskin nişancı-".
daha var demeden
"Tamamlandı Yankı geriye kalanlar işareti bekliyor ".
dedi Fafih. Adının dağlarda Maraz Ali değilde Yankı olduğu komutanına.
"Afferim aslanım ".
"Memleket yaramış sene gomutan almışsandır Ömer'in leş cesedini ".
Diyen domuz sesini duydu Maraz Ali.
Sol eliyle işaret verdi Maraz Ali ileriye doğru diye. Ardından elin yumruk edip açtı. Bu füzeleri atın ateşe başlayın demekti.
"Bir leş varsa oda senin ve senin gibilerin domuzdan olmabedenleridir. Ancak sizin gibi domuz soyları leş olur. ".
"Sen bir Türk oğlu Türk Askerine bu vatan için canını verecek ardına bile bakmadan savaşacak hiç bir Türk askerine size ait olanları söyleyemezsin ".
Diyip ilk kurşunu Miro 'nun kardeşi Azer'in alnından yediği keleş kurşunuyla yere serdi .
"Şimdi bir leş varsa oda yediğin sofraya damlayan kardeşinin pis kanıdır. ".
"Ömer'in al kırmızılı bayrağa akmış kanıyla kıyaslayamayacağın kanı değildir ".
Dediğinde çoktan çatışmanın ortasına Miro'nun kısılan sesini elinde ki telsizden Azer diye bağırmasını duymuştu.
"Kardeşim " dediği Ömer'in kanını asla yerde koyamazdı. O hiç bir Türk askerinin kanını yerde koymazdı. Tıpkı kendi kanınında yerde kalmayacağını bildiği gibi. .......
Çatışmaya giren Dadaş timi elekten su süzer gibi menzile gelen her teröriste mermi yağdırdı. İçlerini bir nebze olsa soğuyordu. Dile kolay 3 Şehit 6 yaralı. Üç ana üç baba, evlat, eş bacı.
Ne yürekler yandı ne ateşler düştü toprak evlere. Ne bu vatanın evladı vazgeçti vatanı uğrunda ölmekten nede analar babalar eşler evlatlar.
VATAN SAĞOLSUN
demekten vazgeçti.
"Komutanım füze ".
dedi Fatih bağırarak. ..
O füzeyle ya dağlarda Şehit kanıyla çiçekler açacaktı yada Maraz Ali bir kez daha verdiği sözü tutacaktı. Kim bilir kader çarkını bu defa nereye çevirmişti.
Gelecek bölüm görüşmek üzere 20 oy 50 yorum bekliyorum arkadaşlar. Emeğinin karşılığını almak istiyorum açıkçası ve BİRAZ DAHA BÜYÜMEK
Seviyorum sizi
|
0% |