@rzgarhali
|
Aşklar beğeni ve yorum yapmayı unutmayın olurmu. Ve beni takip etmeyi.
🤍🤍🤍🤍 🤎🤎🤎🤎
Şebnem okuduğu kuran-ı kerimi yerine koyarken gelen sesi sordu.
"Ne oldi o ses neydi ?"
Sevilay hanımda henüz yatsı namazının vitir namazını kılıyordu.
"Ne olacak dama kedi çıkmaya çalışıyordu. ".
dedi Mesut eğlenen bir tonda Esma'ysa yutkunmakla yetindi sadece Mesut'un kolunun altında. Mehmet 'i deli gibi merak ediyor ona birşey olmasından deli gibi korkuyordu.
O sırada namazı biten Sevilay hanım ;
"Bu pisiklerde son zamanlarda gudurdi anam sürekli bizim eve uğrir. Pisikler bile değişti bi babaz olacak deyyus ayni heç değişmedi. ".
Güldü Şebnemle Mesut normalde buna Esma da gülerdi ama yüzünde tebessüm bile oluşmadı.
Tabi bu hali Şebnem 'in gözünden kaçmadı.
"Huylu huyundan vazgeçer mi yengem emim de ele işte neydecahsan".
"He gızım neydeceyih ömrümi yedi bitirdi. Oni ancah tebeşir pahlar ".
(tebeşir yani tabut )
"Hele bi çay goyunda içah valla içim yandi".
"Anne babam o gelmeyecek mi ".
Dedi Mesut merakla .
"Yoh ana gurban gelmeyecahmış hele motorun isi bitmemiş . Rasim emmin ele dedi".
"Hangi Raesim emim ".
"Gaç dene Rasim emin var yavrum Gülce'nin babası olan Rasim emin ."
"Ha tamam anne unutmuşum onu ben ya ".
"Ey ey bi şey olmaz hatırlarsan hele di haydi gızlar demleyin de çay içah sabah erken galhacayıh da".
Şebnem mutfağa doğru yolunu değişmişken tırnaklarını yiyen Esma'ya baktı.
'Bişey var bu gızda ama hayır olsun '. dedi sessizce.
Ardından; .
"Ablam hadi güzelim gidip çay goyalım".
Aşağıya nasıl inip Mehmet 'i göreceğini düşünen Esma . Şebnem 'in sorusuyla hemen ayaklandı oturduğu yerden .
"Tamam abla hemen goyalım".
"Sen otur Esma biz koyarız çay ".
"Aman Mesut oğlum gel otur onlar hemen dengede goyarlar. ".
" Anne ben de yardım ederdim".
"Gel otur anasi gurban biraz dizlerime uzanda hasret giderim".
Mesut bu iç eriten laflara dayanamadı. ' Zaten Mehmet olacak it şimdiye gitmiştir ' . diye düşündü kendi kendine. Sonra annesinin dizlerine başını koydu küçükken hep yaptığı gibi.
Esma ve Şebnem merdivenleri inerek aşağı indiler. Esma o kadar telaşlıylıydı ki nefes alış verişleri bile saatlerce durmadan koşmuş gibiydi.
"Gız bi dur ne olir var sen bir şeyler ama dökül hadi".
Esma nefes nefese dış kapıya doğru yürüdü . "Abla dur şimdi anlatacam sen suya bah kaynir mi . ?".
"Gız bi anlat su gaynir demlerem",
"Abla gel kendin gör zaten merahran öldüm ".
Esma kapıyı açıp hala tartışan üçlüye baktı. Yerde yatan Mehmet 'i gördüğünde içi cız etti. Dolan gözlerinden yaşlar istemsiz akıyor, tuzlu su dudağından kalbine acıyla yol alıyordu.
Şebnem 'in ağzı ise çoktan o şeklini almıştı bile.
"Mehmet ".
dedi Esma içi yanar casına onu o şekilde yerde oturup bacağını tutarken görmek, canını tahmin etmeyeceği kadar çok yakmıştı.
Tartışmada arasında duyduğu o naif ses Mehmet 'in bedenini ele geçirmi olan tüm sinirini yerle bir etti.
O seste öyle bir ton vardi ki canını istese verirdi Mehmet. Helede Mehmet demiyormuydu öyle içli içli ah ,sanki o an suya hasret kurak çöl gibi hissediyordu kendini.
"Mehmet!".
dedi Esma bir kez daha. Koşarak yanına geldi Mehmet 'in .
"Canına yandığımm ağlama iyiyim ben ".
dedi Mehmet yanında diz çöken Esma'ya bakarak . Uzandı Esma'nın dizine koyduğu elini tutup öptü.
Yolunu biliyormuş gibi akan göz yaşlarından öptü.
"Şşş iyim bir şeyim yok kaydırma yıldızlarını. Ben o yıldızları kaysınlar diyemi dizdim gözlerine. ".
"Ama Mehmet bacağın". diyip bir hıçkırık kopardı Esma.
"İyim güzelim yok bir şeyim. Hep bu salah Ahmet yüzünden. ".
"Ben neyittim abi yav Gülce gülünce ele şaftım kaydı valla seni unuttum . Onun suçu hep ".
"Ben neyittim Ahmet 'im yaa ".
dedi Gülce nazlı nazlı olduğu yerde sallanarak.
"Al işte salah gene şafti gaydi. ".
"Sen üzülme güze-".
"Ne oldi Esma ".
dedi Mehmet ilk lafını tamamlayamadan. Emsa o bir anda susmuş bir o kadarda derin bakıyordu.
Şuan burda kimse olmasaydı o dudaklara yapışması an meselesiydi.
"Güzelin miyim ben senin ".
"Sen benim varım yoğum canım ciğerim-".
"Yok bide dalağım de . Niye gitmediniz siz hala lan !".
dedi Mesut sesindeki sinir bariz belli oluyordu. 'İt herif birde bacımın elini tutmuş. '
"Aman abi çocuk düşmüş baksana iyi değil ".
dedi Şebnem.
"Bir şey olmaz ona kalk bacım sende ordan ".
"Sen ". .. dedi Ahmet 'e bakarak.
"Gel kaldır şu arkadaşını".
"Tamam galdirim ama benim bir adım var -.".
Gülce atıldı hemen .
"Evet onun adı Ahmet 'im sen değil Mesut abi ".
"Tamam ".
diyip yüzünü sıvazladı Mesut
"Gel kaldır Ahmet'im şu adamı ".
İşte o an bir kahkaha tufanı koptu. Öyleki kendi hariç herkes gülüyordu. Buna kapı ağzında denk gelen Sevilay hanım bile.
"Ne gülüyorsunuz be !".
"Ya Mesut abi o benim Ahmet 'im senin değil ".
"Evet ben bir tek onun Ahmet'iyem sen deme lütfen bir an gusacam sandım ".
"Susun be Allah'in cezaları hemen terk edin burayi".
Ahmet koşarak Mehmet 'in yanına gelmiş onu kaldırmaya çalışmıştı.
"Bak birader yavaş gel Şebnemle Esma bacımın abisisen diye bir şey demirih ama sende abartma".
"Susun lan hadi gidin !".
O sırada Mehmet ayağa kalkmıştı kalkmasına ama sağ ayağının üzerine basamıyordu. Duydukları laflarda cabasıydı. Yaninda yumruk olan ellerine sıcak bir el temas etti.
"Sakın ol sadece kıskanıyor".
diye fısıldadı .
"Tamam güzelim telinle duvğınla çıkana kadar her şeye tamam. ".
dedi Mehmet Esma gibi fısıldayarak.
"Aman Mehmet oğlum ne oldi ayağan.Gelde Mesut bir bahsın".
dedi Sevilay hanım.
Mesut ne kadar istemesede Sevilay hanımın isteğiyle eve içeriye girmişti Mehmet.
Ayağına buz konmuş kas gevşetici sürmüştü . Ne kadar istemesede o bir doktordu hipokrat yemini vardı.
Çaylar içilmiş Mehmet apar topar evden resmen kovulmuştu.
Mehmet giderken sadece tek bir şey dedi.
" Helalim olanı bu evden aldığımda ve sen geçmişi hatırladığında çok pişman olacaksın abi" .
'Abi " Mesut'un aklına gelen küçük bir anı vardı . Ellerini kan olmuş abi diye hıçkıra hıçkıra ağlayan küçük bir erkek çocuğu.
O gece düşünmekten uyuyamayan üç kişi vardı . Ama biri vardı ki o derin bir uykudayďi .
Maraz Ali o derin bir uyku uykudayďi.
*****
Bir daha ki operasyonda yoksun Hasan! " .
Dedi sertliğini yitirmemiş ses tonuyla.
Ağzını açıp *yapmayın komutanım * demek istedi ama diyemedi. Biliyordu demeye hakki yoktu . Helede bu durumda iyice kötüye giderdi konuşmak. Susması en iyisiydi .
Oysa bir daha ki görevde olmayacak tek kişi kendisi değildi..
Maraz Ali çıkışa doğru yürüdü kapıyı açıp çıkacakken bedeni bir un çuvalı gibi yeri boyladı. Aldığı kurşunlar bedenini çok yormuş dezenfekte edildiği halde enfeksiyon kapmıştı. Günlerdir uykusuz kalmak üstüne hiç dinlenmeden karargaha gidip tekrar hastaneye gelmek. Ne kadar güçlü olursa olsun bedenini tükenmişti.
"Komutanım! Hüseyin, Yankı düştü lan aç kapıyı ".
Hüseyin koşar adım müşaade odasına girdi.
"Lan ne oldu ! Seni duvara çarptı sandım ben ".
"Lan manyak ne duvara çarpması düzgün kaldır ".
"Sus lan it hepsi senin yüzünden. Sana bir şey olsaydı elimde kalırdın".
"L -lan kaldırın artık bacağım yerde kaldı ".
"Komutanım oturun hemen çağırıyorum doktorları. ".
Hüseyin koşar adım doktor çağırmaya giderken Maraz Ali baygın halde hasta yatağına uzanıyordu .
Gelen doktorlar acil müdahale yapmış 1 gün boyunca uyumasını sağlayacak bir aşı, ve enfeksiyon giderici bir ilaç yapmışlardı. Bedeni çok yorgun düşmüş kaldıramadı ğı ölümler omzunda yük olmaya devam ediyordu.
Ertesi gün akşam ezanına kadar uyumuş kapısından tek bir an bile Hasan ayrılmamıştı .
Nasıl ayrılsındı bu koca yürekli adam hem baba hem abi olmuş. Kimsenin germediği iki yetim çocuğa kol kanat olmuştu. Hem abi hem baba hemde komutanı olmuştu. Yetimliklerini bir nebzede olsa unutulur hale geliyordu. .
Maraz Ali bedenini daha dinç hissediyor açılmayan gözlerine küfrediyordu . Burnuna dolmayan hasret kaldığı o kokuysa canını hepten sıkıyordu .
Neredeydi onun hep burnunun dibinde biten o çiçeklerin büyülü kokusu . Neredeydi zümrütlerle çevrili yeşil harelerin sahibi olan kadının yazması.
Kulağına gelen sesler onu daldığı hülyalardan çıkarmaya, özlediği kokuyu aramasına engel oluyordu.
"Haçan niye hele uyanmadi da ".
"Ne bileyim lazo uyanmadı daha ". dedi Fatih
" Lan oğlum onu bırakın da nasıl sürgün ederler lan görevden nasıl alırlar. ".
dedi Hasan hala aklı almıyordu. Bu kadar ödülü olan bir adam en azılı teröristi yakalamış birinin sürgün edilmesine anlam veremiyordu.
"Bilmiyorum oğlum benimde aklım almıyor . Adam en azılı teröristin birini öldürdü diğerini yakaladı diye sürgün edilirmi".
"Ola durun bi biz şimdi kiminen cöreve gideceyuh da valla ben o çimur gomitannan citmem".
"Lan oğlum bir sus !".
"Asıl siz susun lan kulağımı siktiniz!".
dedi Maraz Ali yataktan bir hışımla kalkarken.
"Aman Komutanım dikişiniz patlayabilir".
"Fatih siktirme bana dikişini aracı hazırla karargaha dönüyoruz. ".
Fatih tam itiraz edecekken Maraz Ali'nin sert ifadesiyle ağzındaki tükürüğü bile kurudu .
Hiç cevap vermeden hızla terk etti hastane odasını.
Odadaki hiç bir askerden ses çıkmıyor. Azar yemek istemiyorlardı .
"Ne o lan geçmiş olsun yok mu ".
"Olur mu öyle şey Komutanım ".
dedi Hüseyin
Hep bir ağızdan ;
"Geçmiş olsun Komutanım ".
"Sağ olun Aslanlarım siz hep sağ olun ".
Kemençe fısıldadı sessizce
"Oğlum fırtina sesliğidir habu kararga ateş alacahdur da "
"Komutanım araç hazır ".
Fatih 'in araç hazır demesiyle karargaha doğru yol aldılar. Kimseden ses çıkmıyor herkes içten içe korkuyordu. Maraz Ali mi o elindeki yarinin emaneti olan yazmayı kokluyordu. Elinden hiç düşürmediği başka koku solumadığı yazmayı.
"Ulan sevda görirsen mi nelere gadir . Kim derdi dağların şahini azraili adının bile Yankı olduğu adam bir yazmayı sürekli kohlayacak. ".
dedi Şafak.
"Susun bi oğlum çok pis kavga olacak okları üstümüze çekmeyelim ". dedi Hasan.
O son kelimelerden sonra karargaha kadar kimseden ses çıkmadı.
Karargaha adım atar atmaz telefonun başına geçti Maraz Ali . Ne gidip geldiğini haber vermek istedi nede ne olduğunu sormak.
Tek istediği bulduğu her fırsatta sesini duymak istediğini ruhunun nefesi olan yarinin sesini duymaktı.
Hemen Mustafa 'nin evinin numarasını çevirdi. Üçüncü çalıştan sonra açıldı.
"Neredesin Mustafa ! Söylediniz mi Zümrüt gözlüme arayacağımı".
"Beyim işim vardi -".
"Başlatma işinden Mustafa onu mu sordum ben arayacağım dan haberi varmi haber verdiniz mi !".
"Olum adama nerdesen diye sordiya da " . dedi Şafak sessizce.
"Valla bu defa seni düz yatırıp ters sikecek haberin olsun Şafak şu bakışlara bak ".
dedi Fatih .
"Duymamıştır oğlum hem benim ocakta çoraplarım vardi yıkanacak gidimde yıkiyim ".
"Salak heruf ".
Karşısında ki Mustafadan cevap alamayan Maraz Ali deliye döndü. Üstelik askerlerinin susmamaları da cabasıydı.
"Siktirin gidin lan şuradan. dedi karşısında ki askerlerine bakarak.
Devam etti ardından o kadar sinirliydiki boğazında ki yeşil damar şismiş daha da belirginleşmisti.
"Mustafa dilini mi yuttun lan !. ". diye gürledi.
Askerler koşar adım uzaklaştı . Koridorda sesi inledi Maraz Ali'nin.
Tabiri caizse Mustafa 'nın korkudan dili tutulmuştu evet. Nasıl derdi ağam arzu haber vermiş ama yenge gelemem demiş. Hatta hiç umrunda olmamış nasıl derdi.
"Âğam -".
"Devam et lan! Bir şey mi oldu ona".
"Ağam arzu demiş onu gönderdim laf söz olmasın diye. Ama yenge gelemem demiş. "
Yutkundu Mustafa derin bir nefes çekti içine.
"Hatta heç umrunda olmamış".
Duyduklarıyla elindeki telefon ahizesini duvara fırlattı Maraz Ali. Duvara fırlatılan ahize ikiye ayrılmış yerle bir olmuştu.
"Kesin bir şey oldu o yapmazdı böyle bir şey . ".
Dönmeye başladı etrafında.
'Eğer eğer Lütfü bir şey yaptıysan bu defa seni meydanda sallandırmazsam banada Maraz Ali demesinler. '
diye söylendi kendi kendine. Bulduğu her fırsatta Şebnemle konuşmak istiyor Şebnem kabul etmiyordu.
Hastanede bile dinlenmesi gerekirken o konuşmak için haber göndermiş Şebnem yine gelmemişti. İçini yakan beyninde dolanan sözlerin olmaması için dualar ediyordu.
Oysa ki o dua etmeyi kollarında ölen kadınla mezara gömmüştü.
Bilmediği bir şey vardı ki Arzu hiç bir şekilde haber vermiyor yalan söylüyordu. Bu oyunda yanliz değildi Arzu . Çok büyük güçlü bir destekçisi vardı .
Maraz Ali derin derin soluklanıp sakın olmaya çalışıyordu ama buna engel olan hisleri vardı. O sırada Timur geldi.
"Orgeneral ve Yarbay odada seni bekliyorlar . Sakinleş bu halin ne patlamaya hazır bomba gibisin ".
" Uzaklaşta sana patlamayayım".
"Tamam abi yürü hadi".
dedi Timur teslim olur gibi kaldırdığı kollarını indiriken.
Maraz Ali ne görevden gelip duş alabilmiş nede yer yer kan olan üniforması çıkarabilmişti. Hiç vakti olmamış bulduğu vakitte Şebnem'in sesini duymak için can atmıştı.
Şimdide yerleri titrete titrete Orgeneral 'in odasının önüne gelmişti. Kapıyı tıklayıp 'gel'. Komutundan sonra içeri girdi.
"Beni emretmişsiniz komutanım".
"Gel aslanım kolun nasıl oldu geçmiş olsun . Yine kahraman Türk Askerinin gücünü bir kez daha kanıtladın helal olsun evladım. ".
dedi Yarbay Barış.
" Sağ olun Komutanım !".
dedi Maraz Ali.
"Asıl konuya gelelim Maraz Ali Şirvan 'a yaptıkların Türk devletini zarara uğrattı. Senin yüzünden büyük bir bilgi çöp oldu. Adamı sağ getirmen gerekirken sen adami hadım ettin .Yetmedi adamın dilini kestin. Yetmedi adamın ağzına barut döküp el bombası koyup uçurumdan aşağıya attın .
Senin yüzünden Türk devleti büyük bir zarara uğradı bu süreçte görev yerin değişti. .Memleketin Erzurum 'a sürgün oldun . Orda Jandarma üsteğmen Maraz Ali olarak devam edeceksin.".
dedi Tüm general Uğur.
"Vatan için verilen her göreve boynum kıldan incedir. Neresi olurda olsun ben görevimi yapar şikayet etmem . İtin biri benim canımdan parçama canımdan can olana siktiğimin pustu ".
"Yankı karşında kim var unutma ".
dedi orgeneral.
"Ben unutmadım sizde unutmayın ben o gün 7 şehit verdim . Biri baba dediğim abi dediğim Ömer Faruk Çelik. Diğeri canımdan can olan sözümü tutup yetişemediğim su kadar berrak temiz olan onu temiz bulamadığım kollarımda can veren Leyla leylam Şimdi ben o iti parçalara ayırdım diye parçasını bile bulunmayacak hale getirdim diye mi sürgün yedim .".
Gözünden bir damla yaş süzüldü elleri zangır zangır titriyordu. Daha kendisi bile bu gerçekleri kabul edemiyordu. Birde yetmezmiş gibi bu adamlar ona hatırlatıp duruyordu.
Hiç kimseden o an ses çıkmadı.
"Ömer abinin babamın şehit töreninde 5 yaşındaki oğlu sürekli bana 'benim babamda asker gelecek dimi oda . Babam nerde biliyormusun sen bisiklet alacaktı bana . Sen bisiklet sürmeyi biliyormusun '.
Diye sorup durdu. Ben o çocuğa baban gelemez melek oldu diyemedim ben o kadına kocanı koruyamadım diyemedim .
'O çocuk bana babam gibi kokuyorsun dedi ' . Ben kokumdan nefret ettim . Ben onun babasını kucağımda taşıdım bir gün boyunca kokusu siner tabi.
Ben o çocuğu yetim bırakan herkesten nefret ettim kendimden bile. Şimdi memleketime sürgün olmuşum çokmu .
Sevdiklerimi toprağa vermiş sözünü tutamamış adamım ben sürgün yemişim çok değil. Yine olsa yine yaparım yine o iti paramparça ederim".
dedi Maraz Ali yanağından süzülen yaşı hırsla silerek.
"İzninizle Komutanım bir an önce yola çıkmak istiyorum ".
diyip ardını döndü. Bir tek ağlayan o değildi oda daki herkesin gözünden yaşlar akıyordu. Bu vatan uğruna nice ana evlatsız nice çocuk babasız nice eş yuvasız kalmıştı. ..
Hızla odadan ayrılan Maraz Ali bütün eşyalarını toplamış kalanını memleketine gönderilmesini istemişti.
Odaya giren Dadaşlar timiyle göz göze geldi.
"Bizde geleceğiz Komutanım siz nereye biz oraya ".
"Siz burda kalıyorsunuz aslanlarım . Buralar size emanet".
"Sizsiz biz olamayız komutanım unutmayın bizi bir araya siz getirdiniz ".
dedi Fatih.
"Siz bensiz de çok iyi bir ekipsiniz kendinizi koruyun sahip çıkın banada hakkınızı helal edin ".
Bütün askerler hep bir ağızdan
"Helal olsun komutanım!".
Diyip Maraz Ali ' ye sarıldılar. Şimdi o olmadan nasıl göreve çıkacak kime dertlerini anlatacaklardi bilmiyorlardı. ..
"Ben hep sizin bir abinizim bir telefon uzakta . Başınız sıkışınca beni aramayı unutmayın Allah'a emanet olun ".
Diyip karargahin çıkışına yöneldi. Maraz Ali'nin gideceğini duyan tüm karargah dışarıya dizilmiş selam vermişti.
"Hakkınızı helal edin Asker !"
"Helal 1utanım ".
diye koca karargah inledi.
Bu dağlardan bir Yankı geçti . Bu karargahta bir Maraz Ali izi kaldı . Teröristlerin azraili Ana kuzularının kurtarıcısı Öksüzün yetimin abisi babası. Bu memleketten bir adam geçti yaralı yüreği daha daha yaralı bir adam.
Dönüp arkasına bakıp son kez selam verdi Maraz Ali tüm karargaha.
"Dadaşlar timi Dağların şahı. Kimler geldi kimler geçti. Ne bir an durdu Ne bir an sustu And etti kızılcık şerbet içti Vatan uğruna ölmeye yemin etti. Dadaşlar timi Dadaşlar timi. ".
Dadaşlar timinin hep söyledikleri marşını bu defa tüm Şırnak Cizre karargahı söylemişti . Bu bir Maraz Ali 'ye vedaydı.
Dolu gözlerle bindi Maraz Ali arabaya . Gözünün dolduğunu kimse görmesede kendi ekibi gibi oda adı gibi biliyordu bu ayrılık hem acı hemde burda son bulmazdı.
Geceye dönen gün Maraz Ali 'ye daha çok yolun var diyordu. Akşamın dokuzu sabahın 11 inde Erzurum da olacaktı. Şebnem 'ine kavuşmak onun sesini esirgemesine kızmak istiyordu. Ama önce uzun uzun ruhunu doyurmak evine sığınmak istiyordu.
Gece yerini güne bırakırken Maraz Ali için az bir saat dilimi kalmış. O sırada gözüne günlerdir uyku girmeyen Şebnem kapının alacaklı gibi çalmasıyla ayarlanmıştı.
Duyduğu ses hiç duymak istemediği bir sesti.
Ana Lütfi ne oldi eymisen bu halın ne?".
dedi sesine yansıyan panikle.
Sinirli olan Lütfü dahada sinirlendi. Ona göre her şey karısı Sevilay yüzünden di. Onun suçu onun memnuniyetsizliği yüzündendi.
Oysaki Sevilay hanım sayesinde bu evlilik devam ediyor evlerinde bereket oluyordu.
"Sus çıh şu önümden sıçmiyim ağzan herşey senin yüzünden oldi zaten. ".
"Ben neyittim gene her şey benim suçum. Ben mi dedim motor bozulsun".
Sevilay hanımı itlediği gibi içeri girdi Lütfü.
Gözleri dolmaya yüreği yanmaya başladı yine Sevilay hanımın. Daha kaç kere bu adamın hakaretlerini işitecek canı yanacaktı bilmiyordu.
"Senin ağzın ey laf yapir gene o ağzın bir gırimde gör he Allah belan vere senin bi ölmedin uğursuz gari ".
İçin için ağladı Sevilay hanım korkmuyordu ama canı bu sözlere çok yanıyordu.
"Beni sene isteyen mezarında rahat etmesin Lütfi dilin lal ola".
"Senin ağzan sıçaram bah gari sen gidecahsan bugün tarlaya sen bozdun o motori".
"Baba!".
dedi Mesut duyduklarıyla deliye dönmüştü.
"Oğlum!".
Bir adım attı oğluna Lütfü bir yıldır görmüyordu aramıyordu oğlu.
"Sen ne diyorsun baba anneme anne!" .
dedi Mesut koşarak indiği merdivenlerden annesini kollarıyla sardı.
"Hani babam iyidi eskisi gibi değildi . Küfretmiyor dövmüyordu!".
Deliye dönmüştü babası olmasa tekme tokat dövecekti.
"Zaten bise ettiğim yok anana hep anaz hep anaz yirmi sekiz yıldır ağzıma sıçti evimde huzur vermedi. "
"Baba sus artık".
"Bene bah pezevenk almiyim ayağımın altına genden gel".
"Elinde çali süpürgesiyle dövdüğün Mesut yok Baba !. Babamsın der Allah korkusu der saygımı bozmam. Laf etmem ama anamida ezdirmem. Alır giderim sen burda tek başına kal ineklerinle motorunla!".
Sinir doldu iyice Lütfü ona göre karısı Sevilay hep çocuklarını dolduruyordu.
"Seni Allah ala da ben gurtilim Sevilay lağnet olsun tüh arsız edepsizler".
diyerek mutfağa doğru yol aldı.
"Hani çay he nerde çay gızzz ! ".
"Zıkkımın köküni iç inşallah ".
"Söylen ele söylen görecahsan sen ".
"Gız Şebnem gel çay koy gız Esma öldin mi inşallah ".
Korkudan tir tir titreyen Esma olduğu yerde ağlıyordu. Bitmek bilmeyen kavgalar çocukluğunu mahvettiği gibi gençliğinide mahvediyordu.
Şebnem dolu gözlerini silip
"Sen dur burda ben hemen şimdi hazırlaram sahın gelme aşağiya".
Kafasını sallamakla yetindi Esma zaten aşağıya inecek halde değildi.
"Vuh sizi yer yuda o gadar yol geldim da bi bardah çay verin ".
Koşarak indi merdivenleri Şebnem
"Geldim emi aşimdi goyaram"
"Vuh vuh ,vuh siz siz ,sizi Allah ala he ".
Şebnem hızla kahvaltı hazırlamış kaynayan suya çay demleyip Lütfü'nün önüne koymuştu. Her zaman ki memnuniyetsiz olan Lütfü bugün daha bir beterdi.
Elindeki çay tabağına fırlattı duvara.
"Hele bah buni it yemez kız ben itmiyem bu nasıl ehmek sofrasi".
Sesini çıkarmadı hiç Şebnem zaten canı burnundaydi birde bu adamla uğraşmak istemiyordu.
"Gız çih get gözüm görmesin çih get".
Şebnem ağladı ağlayacak haliyle çıktı mutfaktan.
Bu hayatı yaşamak zorunda değildi ama bu adamdan başka gidecek yeri yoktu. Oysaki dayısı teyzesi çoktu. Ama ona el uzatan bir Allah'ın kulu yoktu. Annesi bile yengesine teslim etmişti onu.
Hızla üst kata Esmayla birlikte kaldığı odaya çıkmıştı . Günlerce uykusuz kalmanın ağlamanın baş ağrısı ve göz altı morluğu vardı.
Boynunda ki künyeyi eline alıp kokladı.
"Gel artık gurban olduğum ben çoh özledim seni. Bedenim değil ruhum sızlir benim . Bir haber bile vermek çok muydu ".
Oysa Maraz Ali bulduğu her fırsatta defalarca haber göndermişti. İkiside büyük bir düşmana sahipti.
Ya yenecek ya yenilecektiler.
Lütfü den sonra kahvaltıya herkes oturmuş. Kalan moralleriyle kahvaltı yapmaya çalışmışlardı. Ev iş yemek derken saat epey ilerlemiş. Öğlen vakti girmişti.
Esma abisinin yanına gelip
"Sağlık ocağına gidecahmısan Ağabey ben de gelim seninle ".
"Gidecem bacım olur gel hava almış ol sabah iyi değildin .".
"Baban olanda ey olmah ne mümkün nefesi yetir insanın ruhunu teslim etmesine".
O kadar haklıydı ki Sevilay hanım insanın ruhunu bile emecek yaşamaktan soğutacak bir adamdı.
"Bende sizle gelip dükkana geçeyim teslimat var bugün .".
dedi Şebnem. .
"Geç kalmayın ha bide azar yemeyin bundan ".
"Tamam".
diyip çıktılar evden Üç genç.
Mehmet köşe başında durmuş Esma'yı uzaktan bile olsa görmenin keyfini çıkarıyordu. Bugün onu kesin yanlız yakalamalıydı.
Maraz Ali memleketine ayak basmış, uyku bile uyumadan köyüne doğru yol almıştı.
O sırada Şebnem terzi dükkanına gelmiş tüm teslimatlari yapmıştı.
Elinde olan son iki elbiseyi dikiyordu.
Kapının orada geçen hararetli dakikalardan habersiz.
1 aydır oğlunu aramadığı yer kalmayan Adem bey son çare bu köye gelmişti. Tam 1 ay 1 haftadır oğlu ortalıkta yoktu. Yer yarılmıştıda içine girmişti sanki.
Oğlunun en son burda görüldüğü yer dedikleri terzi dükkanının yerine gelmişti. Tek derdi oğlunun sağ olmasıydı.
Burası mı Şeref ?"
dedi Adem bey sesine sakladığı ümitlerle
"Burası ağam . Kenan ağam en son buraya gelmiş diyirler".
"Sen ne ibnelik edirdinde Kenan'ı kaybettin he neye geldi oğlan buraya ne işi olur burda ".
diye sertçe soludu.
Şeref ne diyeceğini bilmiyordu. Bir aydır Kenan'ı arıyor hiç bir yerde bulamıyordu. Gideceği her yere bakmıştı ,öyleki adamlar İstanbul 'u bile karış karış aramışlardı. Her ay yanına gittiği kadına bile gitmemişti bu defa.
"Beyim yanımızdaydi ihtiyaç molasi verdik bi bahtım Mahmut yerde yatir. Bayılmış gitmiş Kenan beyim Mah-".
"Kes lan it yohsa ben kesecem dilini. Nerede lan benim oğlum bir aydır. Ne sikime yarirsiz siz !".
diyip tuttuğu yakalarını bıraktı Şeref 'in .
"Çal şu kapiyi birde buraya sorak . Burdanda bilen çıhmazsa Şeref kelime -i şaahadet getir. Yoksa ben seni çarmağa gerecem. ".
TERZİLERİN ŞEBNEM
Yazan terzi dükkanının kapısını çaldı Şeref.
İki dakika sonra kapı açıldı. Şebnem gördüğü kişilerle şoka uğrarken bedeni titremeye başlamıştı. Şimdi ne olacaktı ne cevap verecekti bu adama oğlunu sorarsa.
Karşısında gördüğü kız ile afalladı bir anda bu kız o gün eve gelen oğlunun saldırdığı kızdı. Oğlu tekrar buraya mı gelmişti. .
"Sen ". dedi Adem bey
"Siz !".
dedi aynı şaşkınlıkla Şebnem
"Ne işiniz var burda bir şey mi oldu".
Sert çıkmak istemiyordu ama o gün yaşananlar hiçte normal değildi.
Şimdi hangi yüzle gelmişti bu adam buraya.
"Oğlum Kenan en son buraya gelmiş haberin varmı senin yanında mi"
"Ne işim olur benim senin şerefsiz oğlunuz ağa get başka yerde ara oğlun burası çöplük değil ".
"Ne diyirsen giz sen o dilin gopardıram senin karşında kim var bilirmisen".
diye sertçe soluyup elini kaldırdı Şerif.
O sırada nabzını durduracak bir ses duydu . Öyle ki eli ışık hızında yanına düştü.
"O elini siker götüne sokarım senin Şerif indir o elini sikmiyim soluğunu ".
Diyip attığı iki adımla kafayı geçirdi. Maraz Ali Şerif 'in yüzüne . Kimse onun olana elini kaldırmayı bırak parmağının ucunu bile süremezdi.
Şerif daha ne olduğunu anlayamamışken karnına aldığı darbeyle yerle bir olmuştu.
O sırada olanları sessizce izleyen Adem bey şok içerisindeydi . Şok olan biri daha vardı ki nefes almayı bile unutmuş gözünü tek bir saniye bile kırpmayan Şebnem.
"Ne işin var burda Adem ağa . Hangi ara sen kadınların dükkanına destursuz giren oldun . Hangi ara el kaldırır oldun . Ağalığa yakışır mı bu .
Nasıl bir yürek yedin ki benim köyümde benim olanın kapısına gelmiş, sesini yükseltme elini kaldırma cesaretinde bulunmuşsun ".
Sessiz bir çığlık gibiydi Maraz Ali'nin ses tonu. Onu tanıyan bilirdi altında yatan felaketi.
İşte tam o anda bir feryat koptu.
"Benim olana bırak elini dilini bile kaldıramayacaksın lan !'".
Diyip Şerif in kolunu büktüğu gibi omzundan çıkardı Maraz Ali .
"Sana gelirsek Adem ağa ne işin var burda ".
Yutkundu Adem ağa her ne kadar belli etmek istemesede korkmuştu . Deli olduğunu biliyordu ama bu kadar beklemiyordu. Helede üniforma için de daha da korkutucuydu.
"Oğlum Kenan 1 aydır yok ortada en son burda görmüşler".
"Senin it oğlun kimbilir kimin namusuna göz dikti. ".
"Maraz Ali ağa haddini bil ".
"Kes sesini lan".
diyip Adem ağanın yakasına yapıştı Maraz Ali. Arkada bulunan cama hızla Adem ağanın bedenini çarptı .
"O sesini kıs !. Senin it oğlun ne boklar yer sen biliyorsundur. Evinde ırzına geçmediği hizmetli köyde ellemediği kız kalmamış. İstanbulda borcu olmayan kumarcılar kalmamış. 15 yaşındaki bir kızdan çocuk peydahlamış şimdi o 3 yaşında bir kızı var. 18 yaşında daha o kız senin oğlunun pisliğini baba olda temizle.
Şimdi sen gelmiş birde o leş oğlunu burda mı arıyorsun . Ya kumar borcu olan adamlar. Yada kızın ailesi birşey yapmıştır. Şimdi bas git elimde kalmayın ".
dedi Yankı yapan gür sesiyle
"Kalk lan sende it geberdin iki dakikada".
Şerif zorla ayağa kalkmış Adem ağayla dükkandan çıkmıştı.
Maraz Ali o kadar haklıydı ki oğlunun başına bunlardan biri gelmiş olabilirdi Oysa oğlunun başına Maraz Ali gibi bir bela gelmişti . Bunu hiç bir zaman bilemeyecekti.
Dükkana sinen kokuyu her bir zerresine kadar çeken Şebnem sonunda konuşmayı akıl etmiş buz tutan dili çözülmüştü.
"Maraz Ali döndün !".
İşte o an hiç beklemediği bir şey oldu.
Maraz Ali hızla belinden çekip o dolgun dudaklara yapışması bir oldu. Özlem vardı aşk vardı hırs ve bilinmezlik .
Ovvvv ateşi verdim gidiyorum ..
Sizce haber vermeyi engelleyen o büyük düşman kimdi.
Kenan 'a ne oldu.
Peki Mesut Mehmet i hatırlayacak mi .
yorum bekliyorum Aşklar oylamada yapalım lütfen .
Sizi seviyor ve güveniyorum
🥰🥰🥰🥰🥳🥳💕
|
0% |