Yeni Üyelik
13.
Bölüm

ÖZLEDİM BİLEMEZSİN

@rzgarhali

Abisi bildiği adam dağ gibi yanında kollarını sarmıştı ona . Hıçkıra hıçkıra ağladı hiç susmak istemecesine. Babasının yokluğunu hissettirmemek için çabalayan adam şimdide güneş gözlü sevdiği için akan yaşları nasırlı elleriyle siliyordu.

 

Nasırlı ellerin sahibinin ağzından çıkan haykırışla yerinde titredi adeta Şebnem.

 

"Esmaa!".

 

"Şimdi yaktım seni it, sen nasıl benim bacıma sarılırsan".

 

Diye Şebnem 'i bırakarak koşmaya başladı Mesut. Şebnemse giden kuzeninin ardından dona kalmıştı

 

Taki Esma'nın çığlığını duyana kadar.

 

Mesut bir senedir görmediği bacısına sarılmış birini gördüğünde deliye döndü adeta. Kanı damarlarında durmayacak kadar deli akıyordu. Öyleki onun tabiriyle kanı ters akıyor olabilirdi.

 

"Kim bu it herif Esma !".

 

diyip arkası dönük olan Mehmet 'e yüzünü çevirir çevirmez kafasını geçirdi Mesut.

 

Oysa ki direk kafa atmak yerine yüzüne bakmayı tercih etseydi ;

peşinde *hadi ben haşta şen doktor oy noluy noluy". diyen çocukluk arkadaşını görürdü. Camide az oynamamışlardı birlikte.

 

Mehmet ne olduğunu dahi anlamadan yüzüne inen kafayla acıyla buruşturdu yüzünü.

 

"Ağbi ne yapirsen !".

 

dediğinde Mesut bir yumruk daha geçirmişti Mehmet 'in güzel yüzüne.

 

Öyleki burnu kanıyordu ve sol kaşı patlamıştı.

 

"Kimsen dedim lan sana!".

 

Suskunluğunu bozan Mehmet yüzüne inecek olan son yumruğu tutarak konuştu .

 

"Yavaş gel doktor hasta etme beni kendine " .

 

dedi Mehmet yüzünde yer edinen tebessümle.

 

Tuttuğu eli yavaşça bıraktı. Şuan yediği dayak hiç umrunda değildi. Çocukluğunun abisi kendinden üç yaş büyük adam geri gelmişti .

 

"Hoşgeldin Doktor ".

 

dedi Mehmet bastıra bastıra. Küçükken ona doktor derdi hep . Oynadığı oyunlarda sebepti ama eksik yanını hep bu adam tamamlardı.

 

"Ne doktorundan bahsediyorsun lan sen!

Nereden tanıyorsun beni"

 

dedi Mesut sesindeki bariz şaşırmayla.

Zira bu köyden uzun zamandır ayrıydı. Öyleki on bir yaşında okulu için köyden gitmek zorunda kalmıştı. Pek köye adım attığıda söylenemezdi.

 

Ama unuttuğu bir şey vardı ki köy yerinde herkes bir şekilde birbirini tanırdı.

 

"Sözlümün abisini diyeyim o zaman doktor yerine ".

 

dedi Mehmet hala tanınmamış olmak zorunda gidiyordu.

 

"Ne sözlüsü lan ,ne diyor bu dangalak Esma konuşsana !".

 

diye sesini yükseltti Mesut. Neler oluyordu Allah aşkına onun küçük kız kardeşi söylenmişmiydi hemde daha küçükken okulu varken. Ve neden onun yeni haberi oluyordu.

 

Esma olduğu yerde sindi . Oldu olası yüksek sesten hep korkardı. Mesut bunu bilsede şuan umursayacak durumda değildi .

 

"Bağırma ona , o sesinin tonuna dikkat et . Benim canımı sıkma doktor!".

 

dedi Mehmet elleri çoktan yumruk halini almıştı. Gece gözlüsünü kendine çekip, göğsüne yaslamak istiyordu.

 

*Şşş ben burdayım korkma sadece senin için atan bu kalbin sesini duy *

 

demek istiyordu ama şuan bu mümkün değildi. Korktuğundan değil, bu adamın daha fazla bağırıp Esma 'yı kötü etkilemesinden çekinmesi yüzündendi.

Doya doya sarılıp burdayım dememesi.

 

Derince baktı korkma der gibi Esma'nın gözlerine Mehmet.

 

Esma tuttuğu nefesi bırakıp ciğerlerini ağırtacak kadar derince soludu.

 

Sevdiğinin gözleri ona güven veriyordu. Daha da dik durabilir korkmaya bilirdi.

 

Mesut deliye dönüyordu adeta. Helede onu hiç takmıyor gibi davranan ikiliye.

 

"Ne oluyor dedim burda ! Ve ne sözlüğünde bahsediyor bu adam".

 

diye bir kez daha soludu Mesut.

Biraz daha anlamazsa şimdi ortalığı ateşe verecekti sinirden .

 

Esma bakışlarını abisine çevirdi.

 

Koşup doyasıya sarılmak* çok özledim ağbi *.

dememek için kendini çok zor tutuyordu. Tıpkı göz yaşlarını tuttuğu gibi.

 

"Mehmet o .. o .. benim sözlüm. Bizim yakında sözümüz olacak. Babamın rızası var sadece büyük isteme olacak ağbi . ".

 

"Ne evlenmesi kızım kafayımı yediniz siz. ".

 

diyip bir adım attı Mesut Esma'nın önüne doğru. Büyük kemikli elleri Esma'nın dolgun yanaklarını kavradı.

 

"Sen daha küçüksün küçüğüm. Okulun var ne sözü. Hem ".

 

diyip başı dik göğsünü kabartmış bir halde onlara bakan adama döndü.

 

"Bu herif kim tanımam etmem etmeyiz. Hem çirkin bu bir sana bak birde buna.

Boyu bile kısacık. ".

 

Şebnem ilk defa günler sonra kıkırdadı.

Çirkin dediği adam köyün yakışıklı erkeklerinden üçüncüsüydü. Boyu 1.75 kalıpli bir adamdı.

 

"Abi göz var nizam var hem Mehmet gibisi bulunmaz. Bu konularda ulu orta yerde konuşulmaz. ".

 

"Doğru ulu orta yerde sarılılır ama . Lan siz daha helal bile değilsiniz birbirinize".

 

"Helali haramı bende bilirim doktor.

Sınırımı bildiğim gibi. Ben onu kendi gözümden bile sakınırım. Değil bir başkası kendim bile gece gözlüme ne bir tek laf eder nede başkasına ettiririm. Bu kendi canım kendi canı olsa bile. Dediklerine dikkat et!.

 

Bütün köy bilir bizim sözlü olduğumuzu . Tabi sen unutmuşsundur beni de unuttuğun gibi. Köy yerinde çabuk dağılır haber. Sözlüme sarılmaktada bir kusur bulmam. Babam yakında imam nikahını kıyar. "

 

dedi Mehmet soluk soluğa. Zira bu adamın ağzının ortasına bi yumruk çakmamak için zor tutuyordu kendini.

 

"Nah kıyarsın nikah . Size kırmız yok !".

 

"Sen öyle san ".

 

"Yürüyün Esma Şebnem ".

 

dedi Mesut hareket etmeyen Esma'nın elini tutarken. Adete sürüklüyor gibi götürüyordu ardından.

 

"Görürüz doktor elmi yaman beymi .

Teliyle duvağıyla gelecek ,taştan duvarları gülüşüyle ısıtacak bacası tütmeyen ocağı sesiyle tüttürecek . Önce bizi yuva yapacak sonra o taştan duvarları cennete çevirecek gece gözlüm. Ve sende sadece izleyip tebessüm edeceksin. Sana değil ama gece gözlüme yeminin olsun .

 

Bu yeminede yerde ve gökte, burda ve şurda kim varsa şahit olsun .Sende ol doktor!".

 

dedi Mehmet kendinden emin tok sesiyle. Mehmetti o ,pas tutmuş gönlüne bahar getiren gece gözlüsünü hiç bırakır vazgeçemiydi . Ölümde olsa vazgeçmezdi.

 

"Şimdi bileğini tuttuğun elini gevşek yoksa ben gevşetmiyim ağbi!".

 

dedi Mehmet baskılayarak.

 

Esma akmaya hazır göz yaşlarını geriye doğru itmiş. Kocaman bir tebessümle canının taa içine bakmıştı.

 

O mu bu adama yuva olacaktı.

Yıkık dökük harabe olan kendine çoktan yuva olmuş. Yağmurdan selden tufandan korumuştu bile . Karşısında ki dimdik kendinden emin taviz bile vermeyen adam. Çoktan ona her şey olmuştu iyiki de olmuştu.

 

Mesut içten içe gurur duyarak yavaşça elini çekti güzeller güzeli kardeşinin bileğinden.

 

Bu adam hastı helede böyle güzel sever korursa dahada girerdi gözüne. İlk artı puanı almıştı.

 

"Yürüyün bakalım eve bacaklarınızı kıracam ikinizinde . Biriniz ağlar biriniz itin birine sarılır. "

 

"Ağbi"

 

"Başlatma ağbine Esma yürü .Yoksa ben bu adama dalacam ve bu adam bir artı puan daha alacak benden. İt herif bi tane varsaydı bende bi güzel dövüp senide ona vermeseydim benim dizimin dibinde kalsaydın ne olacaktı sanki. ".

 

"Hem o kadar telefonda konuştuk neden benim hiçbir boktan haberim yok he eve gidince soracam ben size ".

 

Dedi Mesut burnundan soluya soluya

  

 

Yan yana yürüyen iki genç kız birbirine bakıp tebessümde bulundular. Demekki Mesut ağabeyleri sevmişti Mehmet 'i.

 

Ama eve gidince ne olacaktı ikiside korkuyla alt dudaklarını ısırdılar.

 

Şebnem içten içe çok sevindi. Kendi öz be öz kardeşi gibi sevdiği kuzeni. Çok güzel bir adam tarafından muazzam bir şekilde seviliyordu . Daha ne isterdi ki. İsterdi tabi o da Maraz Alisini isterdi. Deli gibi özlemişti sıcacık tenini teninden buram buram gelen yağmurla harmanlanmış toprak kokusu toprak kokusuna karışmış ahenkle dans eden çam kokusunu . Düşündükçe canı acıyor içine çektiği koku yetmiyordu.

 

Dolan gözlerini elleriyle yelleyip hızlı hızlı yol aldılar eve doğru. Buzağılar biraz daha kalabilirdi burada. Nede olsa ruhada onu terk etmişti Maraz Alisi gitmiş gideli.

 

Mehmet giden yarinin ardından yerleri döve döve kendi evine doğru yol aldı.

Nasıl olsa bu son ardından bakması olacaktı.

 

"Andım olsun elini tutarak yanında yürüyecam bundan sonra. O elini bırakıp ardından gelen şerefsiz oğ- babamı karıştırmiyim şimdi . Şerefsiz olim gurban olduğum ".

 

dedi Mehmet kendi kendine yolları döverek ilerlerken.

 

Yolu yarılayan Esmalar bahçelerinin önüne gelmişlerdi. Sevilay hanım oturmuş yaprak sarması sarıyordu .

 

"Geldiz mi ana gurban . Aşimdi abizde olaydi yerdi bu dolmadan çoh sever o ".

 

dedi içini yakıp kavuran evlat özleminden. Gözünden düşen yaşı omzuna sildi. Kas katı kesildi duyduğu sesle.

 

"Bir tencere yetmez ana sen onu üç yap".

 

dedi Mesut dolmaya hazır gözleriyle. Yalan yok en çok annesinin hasreti yaktı yüreğini. Atanır atanmaz köyüne gelmek istemesi hep bu yüzdendi.

Ne daha fazla uzak kalmak nede köylerine ayda 1 kere gelen doktoru aratmak istemedi. Temelli kalacaktı artık burda. Özlem hasret yoktu artık anasının sıcak kolları vardı.

 

Sevilay hanım "Oy yavrum oy anan gurban sene".

 

diyerek koşarak sığındı oğlunun göğsüne. Doya doya çekti kokusunu içine. Yüzünün her yerini öptü. Ne çok özlemişti sesini telefon denem meretten duymak çok zor idi.

 

Mesut annesine doyo doya sarılmış kokusunu ciğerlerine çekmişti. Ana gibi yar olmazdı bunu gurbette çok iyi anlamıştı.

 

"Hele şuna bah önceden gollarımi dolardım şimdi göğsünde gayboldum gız".

 

dedi Sevilay hanım hem hoşuna gitti bu durum hem üzüldü. Oğlu büyümüş yiğit bir oğul olmuştu. Ama o bunların çoğunu 11 yılda göremez olmuştu. Yilda 1 kere gelen oğlu her geldiğinde serpilmiş dahada değişmişti.

 

"Büyüdük artık anam 29 'a merdiven dayadık".

 

"Su sen ben daha seni altıni bezlerken yüzüme işediğin gibi hatirlirem".

 

"Ana ne diyirsen yav kapıda gözün sevim ".

 

dedi Mehmet sesine karışan hafif utanmayla.

 

Esmayla Şebnem katıla katıla güldü bu duruma. Bi an o halde onları hayal etmek çok komikti ayriyeten utanç verici .

 

"Gülün gülün siz içeri geçincede ben gülecem ".

 

dedi Mesut.

 

Kızları bir korku almıştı hemde ne korku etekleri tutuşmuştu.

 

"Haydi içeri bi çay koyun da içelim güzel ellerinizden".

 

Kafalarını sallayıp koşar adım eve içeriye doğru girdiler.

 

Oturduğu çardağa doğru ilerledi Mesutla Sevilay hanım.

 

"E oğlum hani üstün başın nerde sahin ahşama dönecem deme!".

 

"Bakma öyle içli içli anam . Dönmeyecem burda devam edecem doktorluğa . Bizim köyün daha çok ihtiyacı var diyip anlaştık geldik.

 

Arabayla getirecek arkadaşlar ben yolda indim kızları görünce ".

 

dedi Mesut detaylara girmeden.

 

"Amann çok şükür oğull anan senen gurban ".

 

diyip tekrar sarmaladi oğlunu. Mesutsa annesini öpmelere doyamadı.

 

Gelen çaylarla çardakta sohbete koyuldular.

 

"Ana babam nerde hiç görmedim tarlada mi? ".

 

dedi Mesut annesi kadar olmasada babasını severdi.

 

"Yoh motor bozulmuş tamirdi Bilal 'e götürdi ahşama anca gelir ".

 

Başını salladı Mesut.

 

"E anlatın bakayım ne bu söz meselesi ".

 

Yüzü kızardı Esma'nın elleri titredi . Abisi çok kıskançtı nasıl anlatacak ne diyecek bilemedi.

 

Tam Sevilay hanım konuşacaktı ki

 

"Esma anlatsın ana ondan duymak isterim. ".

 

dedi .

 

Esma kavga olduğu günden başladı anlatmaya. Nasıl etkilendiğini onu nasıl koruduğunu gözlerine nasıl yıldızları dizdiğine kadar. Ağladığının farkında değildi ama ilk defa böyle şeyler hissediyor korkuyordu hemde.

 

Ya abisi ona kızar bağırır bir yarada o açarsa diye paramparça olmuştu içi.

 

Vermezmiydi onu Mehmet 'e verirdi dimi. Kaçardı vermezse evet kaçardı. Kaçırmıydı işte bu konuda emin değildi. Teliyle duvağıyla çıkmak istiyordu baba evinden.

 

Ağlamasıyla Mesut 'un yerinden fırlaması bir oldu .

 

Vuracakmıydı nasıl seversin sarılırsın namusumuza leke mi süreceksin mi diyecekti diğer abiler gibi. Babası gibi saçını mı yolacaktı sırt kendi yaşıtı bir çocuğa tebessüm etti diye.

 

Korkuyla olduğu yerde sindi kaldı öylece.

 

Mesut iki adımla ulaştı karşısında oturan kardeşinin yanına. İçi öfke doluydu.

Tam önünde durup

Elini havaya kaldırır kaldırmaz Şebnemle Sevilay hanımın önüne geçmesiyle kolundan tuttuğu gibi Esmayı önüne çekti.

 

O sırada Esma'nın

 

"Ağabey yapma !".

 

diyişini duydu.

 

Kaskatı kesildi toparlandı hemen göğsüne çekti Esmayı.

 

Hıçkırıklara boğuldu Esma

 

"Hişş sakın ol benim elim kolum yanlızca seni sarmalamak için kalkar.

Ben hiç canımın yoncasının canını yakarmıyım . Öyle mi belledin beni ha abim ".

 

dedi Mesut başının üzerinden öptüğü bacısına.

 

Şebnemle Sevilay hanımsa derin bir nefes çekti içine. Rahatlatmıştı canım .

 

"Hem o it herif için ağlama o neymiş öyle gözüm tutmadı hiç. Gözünden yaş

düştüğünü görmeyecem. Sesini bile yükseltse sana haberim olacak Esma. "

 

dedi tok sesiyle. Başını salladı Esma usul usul.

 

"Ana sen hele bi sarmaya bak unuttu bunlar".

 

dedi Mesut konuşacaklarını Sevilay hanım duysun istemiyordu.

 

"Vuş aman oğul götürdi hemi bunlar dolmayı gidimde bahim kesin yandı dolmalar ".

 

dedi Sevilay hanım.

 

Ardında gülüşen üç kardeş bırakarak.

 

"Yanlız abim bir daha sarılmasın o it sana kemiklerini kırmıyim onun. Nikah olmadan mesafenizi koruyun. Daha parmağında yüzük bile yok tamam mı?".

 

"Tamam ağabey ".

 

dedi Esma dilene gelenleri söyleyemedi.

 

"O zaman verecen abi sorun etmeyecek. Hem bu kadar kızıp dövecek ne vardı çocuğu".

 

"Sen dur Şebnem hanım var sendede bi haller hele bi Esma 'yı halledelim akşam senlede konuşcaz".

 

Biliyordu Şebnem konuşmadan durmazdı Mesut abisi.

 

Omzunu aman der gibi silkti.

 

"Verecen mi onu de hele ".

 

"Sürünsün it bizden kız almak kolay mı . Doktor doktor diyip duruyordu zaten. Hem ben bu adamı niye hatırlamıyorum. Köye o kadar geldim".

 

Aklına dank eden sözlerle çoktan kolları arasından çıkmış karşısında ona bakan Esmaya döndü.

 

"Ne zamandır bu it herif var hayatında Esma . ".

 

Sesinde bariz bir öfke vardı. Eğer bacısını o kadar yıl kandırdıysa yerdi o Mehmet 'i.

 

" a -abi ".

 

dedi Esma ama lafları tamamlayamadı.

 

"Daha yeni zaten Mehmet döneli 3 ay oldu . Okul için şehirdeydi. Yeni gördükler birbirlerini 1 ay olmamıştır ".

 

dedi Şebnem gerçekleri söylediğini sanarak. Oysa Mehmet tamda 3 aydır Esma diye ölüyordu ama ne zaman karşısına çıksa birisi engel oluyor. Yada annesi yanında oluyordu.

 

Esmayı ilk kez ağladığını görünce anlamıştı sevdiğini. Onu ağlaması gülmesinden daha etkilemiş Esmadan daha çok canını yakmıştı ağlaması.

Kaderde bu ya birleştirmişti yollarını.

 

"İyi o zaman ".

 

dedi Mesut bu durum hoşuna gitmişti. Kız kardeşini oyalamamış niyetini belli etmişti o it Mehmet.

 

Diye diye hayıflandı.

 

"Görüşmek yok gidip gelip istesinler görür gününü o it herif. Paspas yapacam onu buraya ".

 

"Günah ya . ".

 

dedi Esma mırıldanarak .

 

"Seni istiyorsa çekecek azcık Esma bir şey olmaz.

Hadi girinde biriz tatar böreği biriz içli kete yapın cezaz bu".

 

Normalde olsa 'of kim yapacak şimdi bitmez ki o '.

 

derlerdi ama hem yeni gelmişti abileri hem ceza böyleyken yırtmak iyidi.

 

"Hemen abimm".

 

dedi iki genç kız ellerine aldıkları çayları son kez yudumlayıp giderken.

 

O sırada evin yolunu sonunda bulmuş olan Mehmet bir hışımla girdi eve içeriye.

 

Vuh amann !Mehmet ne oldi oğlum. O yüzün hali ne Mehmet gene kimnen boğuştun ".

 

Diyip elindeki taze fasulyeleri bir kenara bıraktı Hatun hanım. Alışmıştı artık ama ana yüreği hop hop etmeden duramazdı.

 

"Ayy abi annem sene diyir kimle boğuştun".

 

Diyip sesindeki dalgayla birlikte attığı kahkahayla koşar adım odasına kaçtı Dilara biliyordu ki Mehmet peşinden gelecekti hep öyle olmuştu.

 

Bu defa farklıydı oysa Mehmet peşinden gelmemişti. Şimdi onunla uğraşacak zaman değildi.

 

Ellerini başının arasına alarak oturdu Mehmet. Mor çiçek desenli çekyatın üzerine.

 

Boğuk sesiyle konuştu bir şeyleri yerine oturtmak lazımdı artık.

 

"Anaa akşama hazırlanın bir kez daha gideceyih Esma'yı istemeye. ".

 

"Tamam oğul zaten gideceyih da ne oldi sene hele o sufatan bah".

 

"Boşver sen sufatimi hazırlığın yap".

 

Diyip oturduğu çekyattan kalkıp kendi odasına doğru yol aldı.

 

"Ola oğlum gel o yüzün gözün temizliyah merhem sürim ".

 

Yüzüne yayılan tebessümle sızlayan dudak kenarına elini bastırdı Mehmet.

 

"Şerefsiz nasıl da dudağımi patlatmış.

Ama sen dur benim gece gözlüm orayi hemen eyleştirir".

 

Dedi Mehmet annesinin duyamayacağı bir ses tonunda . Ardından keyifli bir ıslık çalmayı başladı. Hemde nasıl iyileştirirdi Esma o yarayı.

 

Islık sesini duyan Hatun hanımsa kalktığı yerine oturdu tekrar.

 

"Vallah bu oğlan kafayı yedi en eysi hoca buna bi ohuyup üflesin. Anam gız üç harflilere mi bulaşti acep. "

 

"O kadar otur işe ayahta işeme dedim sene hemi oğlum ".

 

diye hayıflandı yok yok kesin okumalıydı Mecit hoca oğluna.

 

diyip elindeki taze fasulyeleri kırmaya başladı.

 

Mehmetse planlarını kurmaya başlamıştı bile. Başına geleceklerden habersiz.

****

 

Komutanım bir an önce yola çıkmak zorundayız. Hasan daha fazla dayanamaz yarası mikrop kapmak üzere. Diğer iki asker içinde durum geçerli.

 

"Telsizle irtibat kuruldu asker burada olurlar ".

 

"Gomutan seni gendi ellerimle öldirecam gomutan".

 

Elinde olan keleş silahın kabzasıyla çenesine şiddetle vurdu Maraz Ali

 

"Kes sesini kesmiyim soluğunu . Bağlayın su domuzun ağzını".

 

dedi Maraz Ali

 

"Haydi tim toplan karşıya geçmemiZ lazım ".

 

Dedi Tibet.

 

"Bağlayın şu iti ayaklarından eşeğin arkasına.".

 

"Gidene kadar ölür Yankı bu defa men edilmekten bile kurtulamazsın".

 

"Gebermez o it kafasından kan gelmediği sürece sakın durdurmayın.

Kan gelirsede yüzü eşeğin götüne gelecek şekilde oturtun tam ağzına gelecek unutmayın. Anlaşıldı mi Asker!"..

 

"Anlaşıldı komutanım!".

 

Gündüz geceye karışırken Maraz Ali ve timi yola konulmuştu. Yamaç dağlara helikopter yanaşamıyor düzlük alan için yürüyordular. Hasan 'in durumu iyice kötüleşmişti bu duruma deli olurdu Maraz Ali Bir kez daha geç kalmış olmak bir şehit daha vermek istemiyordu.

 

"Burası iyi Yankı dinlenelim biraz askerler de yoruldu acıktı".

 

"Ne dinlenmesi Tibet kafayımı yedin !".

 

"Siktirme bana sesini Yankı!.

Görmüyormusun yoruldular adım atacak halleri yok . Çatışma çıksa ne olur ha ne olur".

 

"Sen görmüyormusun lan onların birbirlerinden başka kimseleri yok!.

Hüseyin Hasan'ın başından bir an olsun ayrılmadı. Sevdiği kollarında ölen adam bir kere bile onun için ğlamazken kardeşi için hıçkırarak ağlıyor lan adam bizim yanımızda.

 

Nasıl duralım yoruldular dersin . Oda bir evlat ardında bekleyeni ağlayacak olanı yok diye ölüme mi terk edelim !.

 

Hüseyin 'in halini bak koordinat bulacak diye deliye dönüyor. Ellerinde kardeşinin kanı var lan !. Ben bu adamı bir kez daha toparlayamam anladın mı şimdi yürü istersen otur.

 

Ama ben timimden bir kuş tüyü bile bırakmam bu dağlara yeterince şehit verdim ".

 

Dedi Maraz Ali adımları ayaklarının altındaki taşları parçalayarak yürürken.

 

Tibetse bin bir şekle girmişti. Maraz Ali gibi ruhsuz adamın bu hallerine dönmesine hep çok şaşırıyordu . Hem duygusuz bir o kadar da soğuk düz bir adamken. Bu merhametli adaletli adama canını timi için verecek adama nasıl dönüyordu bilmiyordu.

 

Onun timiylr arasında mutlaka bir mesafe olurdu. Ama bu adama çok farklıydı. Hem nefret ediyor hem seviyordu bu adamı.

 

"Komutanım koordinasyon tamam gönderdim burada durabiliriz".

 

dedi Hüseyin sesine yansıyan sevinçle.

 

"Tamam aslanım rahat asker!".

 

dedi Maraz Ali sertliğini koruyan sesiyle.

 

"Başa geç Tibet Hasan 'a bakmam lazım ".

 

dediği anda silah sesleri duyuldu .

 

Bir grup terörist üzerlerine doğru geliyordu işte bu olmamalıydı.

 

Eğer Hasan yaralı olmasa şimdiye çoktan buradan gitmiş olurdular.

 

O yamaca her türlü helikopter gelir gerekirse iple çıkarlardı. Ama Hasan'ın yaralı olması bunu hepten imkansız kılmıştı.

 

Yerlerini alan askerler üzerlerine gelen kurşunları umursayacak durumda değildiler. Zira Hasan hiç iyi değildi.

 

"Komutanım Hasan!" .

 

"Dayan lan Hasan sık dişini daha düğününü görecem . Bi posta azar yiyecen benden ".

 

dedi Maraz Ali sert sesiyle.

 

Vurulan it sürüsü azalmış çatışma devam etmekteydi. Ortaya bomba gibi düşen helikopter Hızır gibi yetişmişti imdatlarına.

 

"Beni ve Hasan'ı koruyun. Helikopter 'e doğru ilerliyoruz çabuk olun. Tek bir hata istemiyorum. !

 

Tibet emir komuta sende!".

 

diyip Hasan 'a adım atar atmaz .

Kucakladıği gibi 1.75 adamı sanki 90 kilo taşımıyor gibi kucağına aldı.

 

"K-o-mu-t-a-n-ım ".

 

dedi Hasan son demlerini yaşıyor gibi.

 

"Sus lan kendine gel sakın şehit olayım deme Hasan önce ben oğlum önce ben ".

 

dedi Maraz Ali. Tüm tim helikoptere yaklaşmış binmek için Hasan 'ı bekliyor çatışmaya devam ediyordular.

 

Hasan'ı helikoptere bindirmeye çalışırken keskin nişancının pes pese sıktığı iki kurşunla yaralandı Maraz Ali.

 

"Komutanım !".

 

diye bir haykırış koptu Cudi dağında.

Canı hiç yanmamış gibj devam etti Maraz Ali .Yediği ilk kursun değildi sonda değildi. Kurşundan çok can yakan şeyler vardı. Seni bekleyen birine henüz kavuşamışken ayrılmak gibi.

 

Sevdiğinin yazması sol omzunun kalp hizasından yukarıya , denk gelen kurşunla kendi kanıyla allanırken .

 

Yine aynı omzunu ikinci bir kurşun sıyırarak geçmişti. Eğer Fatih son anda fark etmeseydi. Şuan tam kalbinden isabet kurşunu yemişti. Hemde daha yolun başına gitmişken. Şuan olacak işmiydi aklından hic çıkmayan dilberine verdiği sözlerin dönüp durması. Gülüşünün gözünün önüne gelmesi.

 

Bi an sendeledi kolları Maraz Ali'nin ama durmadı helikoptere bindirdi Hasan 'ı. Aldığı yara ona göre çok büyük değildi. Öldürmezdi bu yara onu.

 

"Araç bin !. ".

 

dedi gür sesiyle.

 

Dadaş timi ve Kartal timi birbirlerini koruya koruya bindi helikoptere.

 

Kalan bir avuç terörist hala ateş etmeye devam ediyordu. Eğer Hasan yaralı olmasaydı şimdi leşleri yerdeydi.

 

Helikopter Şırnak hastane doğru yol aldı. Yanındaki ilaçtan Hasan'a son kez dozunu arttırıp vurdu helikopterdeki Sinan.

 

"Omzununa bakmam gerek iki kurşun olmalı farklı yerler mi .".

 

"Beni bırak bir şeyim yok benim onunla ilgilen ".

 

dedi acıdan hafif buruşan yüzü kaşlarıyla Hasan'ı işaret etti.

 

****

Lütfü'nün eve gelmediğini öğrenen Mehmet deliye dönmüştü adeta.

 

"Her defasında bir bok çıkir ne demeye getmiş bu şehire ".

 

dedi Mehmet yanında oturan Ahmet 'e bakarak.

 

"Ne bilim ben oğlum babam evde yoh gelmesinler boşuna demiş Mesut abi ".

 

"Birde o var uğraştıracak gibi ".

 

"Uğraştırsın sonunda bana emanet etsinde gece gözlümü bana yeter ".

 

"Sen baya yandın kül oldun oğlum ha".

 

"Ben yandım küle döndüm o bakışlarda sonra yeniden var oldum yeniden doğdum o bakışlarda Ahmet. Bu sevda ne güzel bir şeymiş böyle.

 

Sen dedin hemi Gülce bacıma diyecek Esmaya .".

 

"Dedim oğlum açacak cami merdiven koyarih artik".

 

"Bak kimseye görünmek yoh ha".

 

"La tamam oğlum sen Gülce'yi görende ben bele mi edirem".

 

"Oğlum onun abisi yoh adam Maraz Ali gibi nerdeyse".

 

"Maraz Ali demişken bir hafta oldu gideli ses seda yoh adamdan ".

 

"Gelir o buralara durmaz daha oralarda ".

 

"Ahan saat geldi gah hadi bahçeye girah".

 

"La oğlum ödimi kopartır Mehmet dedim ne olir. Tumanına sıçan girmiş gibi ne tutuştun zıplirsen".

 

"La bi gah amburadan şimdi bi tene çahacam görecahsan".

 

"La he he sus da yüri".

 

dedi Ahmet yana yana giden arkadaşının ardından.

 

Cama merdiven dayayıp iki kere tıkladı yavaşça Mehmet.

Cam açılmış sevdiği yıldızlar dizili gözlerini geceye sermişti.

 

"Sendeki şu güzelliği gece bile kıskanır be Esmam . Ay bile seni görünce sırtını döner sendeki güzellik onu bile başını döndürür".

 

Yanakları al al oldu Esma 'nin neydi başını bu denli döndüren . Karşısında ona dünyanın en güzel varlığıymış gibi hissettiren adam mı tatlı dilimiydi. Yoksa yerinden çıkıp Mehmet 'in avuçlarında hayat bulmak isteyen kalbimi.

 

Hangisiydi bilmiyordu ama can verecekse bu adamın gözlerine dizinin dibinde vermek istiyordu .

 

"Mehmet 'im ".

 

"Mehmet gurban olsun sene ".

 

Ellerini yüzüne kapattı Esma utanmıştı.

 

Yüzüne kapadığı ellerini Mehmet usulca çekip parmak uçlarına birer öpücük kondurdu. Koklamak ,koklayarak öpmek sevdaya dahilmiydi.

 

"Kapatma o gül yüzünü mahrum etme beni o gece gözlerden. ".

 

"Acıyor mu "

 

dedi Mehmet in patlayan kaşında parmaklarını oksar gibi gezdirerek. Ardından yavaşça usul usul ilerleyerek indiği dudak kenarına dokundu.

 

"Sen dokundunya artık acımıyor ".

 

"Öpsen geçer gibi ama öpsene bir kere hayat bulsamya dudaklarında. ".

 

"Ne ".

 

"Öpsen de geçse mi diyorum ".

 

"Yanaktan mı".

 

"Oda olur sen yeter ki öp".

 

"Kapat o zaman gözlerini ".

 

dedi Esma kalbi ağzında atarken. Nefeslerini sık alıyor aldığı nefesler yetmiyordu. Nasıl öpecekti şimdi.

 

Tam öpmeye hazırlanıyordu ki omzuna ve ardından dudaklarına kapanan el en gel oldu buna. Mesut abisi gelmişti.

 

Bu Gülce neredeydi Allah aşkına.

Hadi Şebnem içindeki sıkıntı bitmek bilmediği için namaz kılıyordu ama bu Gülce neredeydi de abisi gelmişti.

 

Esmayı kenara çekip Mehmet 'in tam önünde durdu Mesut.

 

"Ben öpecem şimdi seni ".

 

der demez Mehmet 'i çıktığı merdivenle birlikle 2. Kattan aşağıya atmıştı Mesut.

İkinci kat olmasına rağmen fazla yüksek değildi ama yinede hasar alacağı belliydi.

 

"Ağabey ne yaptın ".

 

Mesut yüzüne yerleşen gülümsemeyle camı kapattı.

 

"Hadi güzelim birer çay içelim ".

 

diyip Esma'yı koltuğunun altına aldı.

 

"Ağabey ya birşey olduysa. Hem niye attın ".

 

"Bir şey olmaz ona merak etme . Eğer gelmezsen inen bir postada döverim. ".

 

"Bu Gülce abla nerde ya".

dedi öfkeyle.

 

"Âsağıda birine Ahmet 'imde kara gözlüm de gözlüm diyordu en son ".

 

"Alacağin olsun Gülce abla sana hafiyelik yaptıranın!".

 

"Abinin ardından iş çevirirsen böyle olur. Sabah ki sözlerii unuttun mu ".

 

Unutmuştu tabi Mehmet 'i görünce akıl mı kalmıştı onda.

 

"Y- yok unutmadım. ".

 

"Ne oldu o ses de neydi ".

 

dedi Şebnem ayaklanarak .

 

Sevilay hanımda henüz yatsıyı kılıyordu.

 

"Ne olacak dama kedi çıkmaya çalışıyordu. ".

 

Namazı biten Sevilay hanım. .

 

"Bu pisiklerde son zamanlarda gudurdi anam sürekli bizim eve uğrir. Pisikler bile değişti bi babaz olacak deyyus ayni ".

 

*****

 

Helikopter Şırnak devlet hastanesine gelmiş. Hasan direk ameliyata alınmıştı. Çok kan kaybettiği için kan takviye edilmiş. 3 saatlik ameliyat sonrasında çıkmıştı. Yarası enfeksiyon kapmış durumunu daha kötü hale getirmişti.

 

Maraz Aliye tedavi uygulamış 1 saat zorla uyumak zorunda kalmıştılar.

 

Öğlen sıcağı odaya vururken karargaha dönen askerler yatış yapmış. Maraz Ali olan bitenin hesabını kesiyordu.

 

"Yaralısin adamı sağ getir dediğim halde yüzü gözü parçalanmış yaralı halde pislik içinde önüme getiriyorsun!.

".

dedi orgeneral Ferit.

 

"Adamı pamuklara mı sarsaydım o adam bir terörist terörist".

 

"Burda emir komuta benim ben ne dersem o olur Yankı ".

 

"O dağdada ben ne dersem o olur . Ben orda bir askerimi daha toprağa verecektim nerdeyse. Bunu nasıl açıklardım. O orusbu çocuğa zarar vermeyin kucağınızda taşıyın mı deseydim ".

 

"Çıkk dışarı!".

 

dedi Ferit orgeneral

 

Bu adama daha fazla dayanamıyordu . Katlanılmaz bir hal alıyordu. Biraz sonra aynı azarı üstlerinden kendide yiyeceğini biliyordu.

 

İçeriden öfkeyle çıkan Maraz Ali

 

Fatih 'in

 

"Hasan uyanmış komutanım normal odaya almışlar. .

 

demesiyle son sürat karargahtan çıkmışlardı. Hastahaneye varmak üzere.

 

"Geçmiş olsun aslanım ".

 

diyip yanına yaklaştı Hasan'ın Maraz Ali.

 

Herkes biliyordu ki fırtına önceki sessizliğiydi bu durum Maraz Ali'nin.

 

"Komutanım ben "herifler"

 

"Kes sesini."

 

diye gürledi Maraz Ali bir kez daha

O gün ve devamında yaşanan olaylar onun tahammül kotasını doldurmuştu.

 

Dişlerinin arasından tıslayarak konuştu siniri hiç bitecek gibi değildi.

 

"Ben sana asker dur!

dediysem duracaksın!. Ben sana orda kal dediysem kalacaksın. !.

Ben burda eşsek başımıyım lan !".

 

"Estağfurullah komutanım ".

 

dedi Hasan içine kaçmış bir sesle".

 

"Siktirme bana komutanını Hasan !

Orda sana bir şey olsaydı, seninle beraber diğer askerlere birşey olsaydı.

 

Söz verdiğim insanlara* canım pahasınada olsa korurum* dediğim insanlara ne yüzle bakardım ha!.

Ben bu dağlarda nice şehit gazi gördüm kendi ellerimle. "

 

Parmaklarını sertçe geçirdi saçlarının arasından . Tek tek gözünün önünde geçen olaylar nefesini kesiyordu.

 

Dizlerinin bağı çözülmüştü

 

"Komutanım yaranız".

 

" Kes sesini Hasan!.

 

diye sertçe soludu Maraz Ali

Bir kez daha şehit vermeye sevdiklerini kaybetmeye dayanamazdı. Şuan dikişleri kanayan göğüs yarası umurunda değildi. Tıpkı ilk kez vurulmuş olmadığı gibi.

 

"Ben bu dağlardan en sevdiklerimin parçalarını topladım lan!.

Ben sırf masum bir insanın canı yanmasın evine sağ salim gitsin diye canımın bir parçasını -".

 

Elini sertçe duvara geçirdi. Duvarı kırmızıya boyayan elleri .Parçalanmış kanlar sızım sızım sızıyordu.

İçindekiler dile dökemeyeceği kadar ağır bir o kadar da yakıcı idi.

 

Daha kendisi bile kabul edemiyor inanmak istemiyordu ki bir başkasına nasıl anlatsın.

 

Hasan ayaklanmış Maraz Ali'nin yanına gelmişti.

 

"Abi özür dilerim ".

 

Dedi gözünden bir damla yaş akarken.

Özrü sadece sözünü dinlemeyip yaralandığı için değil. Unutmak için çabalayıpda unutamadıklarını gün yüzüne çıkarttığı içindi. Birde onu kurtarmak için yaralanmış olmasıydı.

 

O anki hisle yaptığı bir şeydi . Aldıkları eğitimde duygular bir tarafta olmalı mantıken hareket etmelilerdi. Ama o anki o kızın çırpınışları ,o it dölünün zorla bedenine sahip olmak için sürükleyerek götürmesi ,bir an için aldığı eğitimi unutturmaya yetmişti.

 

Oysa Hasan 'ın bilmediği bir şey daha vardı ki bu görüntü Maraz Ali için de dayanılmaz bir görüntü idi.

 

Geriye dönüp Hasan 'ın yüzüne hiç bakmadan .

 

"Bir daha ki operasyonda yoksun Hasan! " .

 

Dedi sertliğini yitirmemiş ses tonuyla.

 

Ağzını açıp *yapmayın komutanım *

demek istedi ama diyemedi. Biliyordu demeye hakki yoktu . Helede bu durumda iyice kötüye giderdi konuşmak. Susması en iyisiydi .

 

Oysa bir daha ki görevde olmayacak tek kişi kendisi değildi..

 

Maraz Ali çıkışa doğru yürüdü kapıyı açıp çıkacakken bedeni bir un çuvalı gibi yeri boyladı.

 

Beklediğiniz kitabımı sevdiğiniz beni zor durumda bırakmayıp üzmediginiz için teşekkür ederim. Yine 100 yorumla tamamlarsak sevinirim. Pamuk parmaklar klavyeye.

 

Gelecek bölüm Maraz Ali dönüyor.

Neler olacak acaba ?.

 

Mesut karakterini nasıl buldunuz. ?

 

Mehmet 'in camdan düşmesi peki.

 

En can alıcı sahne hangisiydi sizce

 

En sevmediğiniz yer.

 

 

Loading...
0%