Yeni Üyelik
15.
Bölüm

SENİ SEVİYORUM

@rzgarhali

Lütfen oy ve yorum yapın yorum istiyorum. Okuyup gidenler lütfen okuyup gitmeyin bir yıldızı patlatmayı çok görmeyin. Bir iki yorum yapın emeğe saygı duyun çiceklerim🥰

 

 

 

 

Dükkana sinen kokuyu her bir zerresine kadar çeken Şebnem sonunda konuşmayı akıl etmiş buz tutan dili çözülmüştü. Nasıl çözülmesin nerdeyse bir aydır görmediği gönül hasreti canlı kanlı gözünün önündeydi.

 

Yine yürek hoplatan cinsten yakışıklı yine dağları yıkacak önüne çıkan herkesi her şeyi yerle bir edecek güçteydi. Bu adamda onu kendine deli gibi çeken bir şey vardı neydi bilmiyordu ama ,bildiği bir şey vardı ki dünya yansa Maraz Ali'si yanındaysa ona hiç bir şey olmazdı.

 

"Maraz Ali döndün !".

 

İşte o an hiç beklemediği bir şey oldu.

 

Maraz Ali hızla onu belinden çekip o dolgun dudaklararına yapışması bir oldu. Özlem vardı ,aşk vardı hırs ve bilinmezlik kuşatmıştı onları.

 

Maraz Ali sertçe kapıya yasladı Şebnem'in sırtını. Bu kadar sert olması hiç istediği bir şey değildi helede gözünden bile sakındığı kadına . Ama içindeki o hayvanı dürtü dudaklarında ki bu lezzetli tat daha önce hiç tatmadığı birşey di.

 

Şebnem sırtının acımasıyla dudaklarını resmen sömüren dudaklarının üzerine inledi derince.

 

"Immhh!

Yavaş "

 

Yavaş olmasını istediği sömüren dudaklar değil onu kapıyla bir etmek isteyen vücutaydı Maraz Ali üzerine abandıkça abanıyordu.. Öyle ki öpüşmenin 'Ö' sünü bilmeyen Şebnem, ilk bir duraksamanın ardından içindeki vücudunu parçalayıp dudaklarını ele geçiren his hiç bilmediği bir histi.

 

Ama içindeki bu hırsı bedenini ele geçiren arzuyu, gözünü karartan şehveti çok sevdi delisi oldu hatta.

 

Üzerine abanan beden boynundan elini çekmiş bel boşluğunda hafif hafif okşamaya arada baskı uygulamaya başlamıştı. Üstelik kadınlığında hissettiği baskı bambaşkaydı. Şuan o baskının Maraz Ali'nin erkekliği olduğunu düşünmek bile istemiyordu.

 

O an içine dolan hisle sertçe ısırdı Maraz Ali'nin alt dudağını. Boğukça inledi Maraz Ali.

 

"Ihhh.".

 

O kadar vahşice bir sestiki Maraz Ali'nin inlemesi. Şebnem 'in kasıklarına batırılan iğneler yerini sancılara bırakmıştı.

 

Maraz Ali aldığı hazla tekrar o bal damlayan,içine içine çekip ısırdıça mayhoşluk tadın damağına yayılmasına ,bir kez daha bakmak istedi ama Şebnem izin vermedi.

 

"Hem bir kez bile haber verme hem hayvan gibi aban üstüme ".

 

dedi Maraz Ali 'ye çattığı kaşlarıyla bakarken.

 

Maraz Ali karşısında ki manzara derince yutkunarak bakındı. Karamel saçlar iki omzunada dağılmış, nar çiçeği dudaklar şişmiş tam emmelik bir hal almıştı.

 

Al iste yine aklı başından gitmişti.

 

Boynuna doğru eğildi hasret kaldığı kokuyu tüm hücrelerine hayat olsun diye solumak istedi . Şebnem in sorduğu soruyu hiç duymuş gibi değildi.

 

Ama Şebnem izin vermedi.

 

"Sene diyirem duymirmisen Maraz Ali !".

 

dedi .Maraz Ali'nin boynundaki ellerini asker iniformasının yakalarından tutarak.

 

Maraz Ali , Maraz Alim dememişti işte burada kaşlarını çattı Maraz Ali . Ne olmuştu da Maraz Ali olmuştu.

Tek hesap sorması kızması gereken kişi o değildi. Defalarca aramasına haber göndermesine rağmen gelmemişti dilberi. Üstelik şimdi birde kızıyormuydu. Hoş onu öpünce bütün siniri yerle bir olmuştu ya.

 

Şebnem in sorduğu soruyu es geçerek omzuna düşün karamel saçları eline doladı küçük bir buse kondurdu önce.

 

Sonra elini Şebnem 'in boynuna atıp sertçe kendine çekti. Aynı hızla dudakları birleşti. Öpmedi sadece dokundurdu .

 

"Maraz Ali demek sadece "

dedi kendi lafını kendi keserek.

 

Önünde bir kuş gibi titreyen dilberine bakmak istedi . Ama ne gözünü o dudaklardan çekebildi nede lafını tamamladı.

 

Şebnemden gelen ferah nefesi çekti içine .

Dudakların kokusu olurmuydu bu kadının dudaklarının kokusu vardı ve onu deli ediyordu.

 

"Maraz Alime ne oldu !".

 

dedi sertçe.

 

İrkildi Şebnem bir anda delimiydi bu adam

 

"Ne birden bire bağırirsen delimisen!".

 

"Deliyem ana sana beni günlerce dağda habersiz bırakan sana!".

 

diyip tekrar abandı o nar çiçeği bal damlayan dudaklara. Sabrı bu kadardı. .

 

Çekildi birden Maraz Ali. Şebnemse hala dudaklarındaki baskıyı hissediyorum sızlamasına şaşırıp kalıyordu.

 

Böyle bir karşılaşma beklememişti sadece sarılırlar yada alnından öper diye bekliyordu.

 

"İmam nikahını kıyalım biran önce ".

 

dedi Maraz Ali .

 

"Pestilim çıhti azcık çekil ezildim resmen !'

 

Kaşlarını çattı Maraz Ali.

 

"Ben imam nikahı diyorum sen pestilim çıktı diyorsun ".

 

dedi hala dudakları o şişmiş dudaklara değerken.

 

Aklı başındamıydı Allah aşkına yaklaştıkça tadını alıp o kokuya bulandıkça aklı diyar diyar geziyor onu terk ediyordu.

 

"Ne imam nikahi Maraz Ali bey sen önce bene hesap ver!".

 

"Yavrum ben babama bile hesap vermedim bir lokma sana hesap mı verecem ".

 

"Vermeyecek misen?".

 

"Canımı iste onu bile veririm".

 

Şebnem 'in kafasına yeni jeton düşmüş gibi

 

"Yavrum mu ?".

 

dedi naif bir sesle omuzlarını hafif hafif oynatarak. Şuan cilve yaptığının farkında bile değildi. İçinden nasıl gelirse öyle davranıyordu Maraz Alisinin yanında.

 

"Yavrum ya benim yavrum sadece benim. ".

 

diyip bir kez daha buluştu dudakları . Şebnem 'in başkasının olma fikri onu deli etti . Vücudu titredi kolları arasında ki kadına daha da sıkı sarıldı. Şebnem bu durumdan hiç rahatsız değildi . Aksine böyle içine sokulmak ister gibi kol kanat gerilmesi ,öpmeye doyulunmaması kadınlık gururunu içindeki o küçük kızı oldukça mutlu ediyordu.

 

Maraz Ali hırsla bir anda Şebnemi kucağına aldı. Şebnem o anki adrenalinle bacaklarını beline doladı Maraz Ali'nin. Maraz Ali bu kez Şebnem 'in sırtını duvara yaslayacakken Şebnem Maraz Ali 'yi duvara yasladı. Bacaklarının beline dolanmış olması engel değildi buna.

 

Artık dudaklarına kan toplanmıştı öpüşmekten. Nefesleri yetmeyince geri çektiler kendilerini.

 

"Aç kurt gibi yedin beni resmen. ".

 

dedi Şebnem nefes nefese.

 

Maraz Ali hala doymamış gibiydi o dudaklarda ki tada nasıl doyabilirdi ki

 

Dudaklarını diliyle yaradı Maraz Ali can acıtan iştah kabartan bir yavaşlık la.

Şebnem kendinden hiç beklemediği bir şey yapıp kendini bastırdı altındaki sertliğe. Kucağına çıktığından beri kasıklarına daha fazla baskı yapıyor canını yakıyordu. Hiç bilmediği bir acıydı bu.

 

"Rahat dur dilberim ,bal dudaklım irademin son demlerindeyim".

 

"İçimde bir şeyler oluyor hep böylemi oluyor ".

 

Dedi gözlerini kaçırarak .

 

"Daha fazlası olacak emin ol buna o yüzden bizim derhal imam nikahı kıymamız lazım".

 

" Yaa ".

 

dedi cilveli cilveli.

 

Şebnem 'in her iki omzuna birer öpücük bıraktı Maraz Ali kokulu kokulu.

 

"Böyle yapmaya devam edersen ben o son damla irademe hakim olamayıp seni şu masaya yatırıcam ".

 

"Yuh !".

 

"Ne yuhu dilberim kendini bastırıp durduğun şey bütün kanımı aklımı oraya topladı. 28 yıllık bir açlık var bu adamın vücudunda".

 

"O yüzden mi o kadar abandın üstüme ".

 

dedi sert bir sesle Şebnem.

 

Üzülmüştü bu duruma ne yani sadece 28 yıllık bir açlıkmıydı ona bu şekilde yaklaşması. Oysa o ona karşı hissettiği duygular sanmıştı. Emindi de aslında duygulardan dı ama yinede üzüldü duyduğu sözlere.

 

"Soldurma hemen gül goncalarını seni görmeden, kokuna bulunmadan ,tadını almadan önce yoktu bende böyle bi açlık. Ne zaman sen çıktın karşıma ben içimdeki bu adamı hiç tanıyamıyorum" .

 

dedi Maraz Ali kucağındaki Şebnem 'i masanın üzerine bırakarak.

 

Eliyle Şebnem 'in iki bacağını aralayıp kendine yer açtı. Bacak arasına girdiğinde yakın temas eder etmez ikiside aynı anda boğukça inledi.

 

"Immhh "

Şebnem 'in ne kadar naif ve inceyse

 

"Ahhmm !".

Maraz Ali'nin ki bir o kadar kalın ve vahşiceydi.

 

Bütün erkekler mi böyleydi bilmiyordu Şebnem ama, Maraz Ali'nin ki kesinlikle farklıydı buna adı kadar emindi.

 

"Biliyormusun ".

 

dedi Şebnem Maraz Ali'nin içini gıdıklayan yanaklarında ellerini gezdirirken.

 

Ses etmedi Maraz Ali sanki sesini çıkarsa bir tepki verse bu an bozulacak ve o karanlık dağ başında tek başına olduğunu ana gidecekti.

 

Öylece gözlerini sabitledi Şebnem' in gözlerine. Öyle bi bakıyordu ki Şebnem ne söyleyeceğini unutuyordu. Maraz Ali Şebnem 'in ruhunu okşuyor gibiydi gözlerindeki parıltıyla.

 

"Biliyormusun bana dokunmasına izin verdiğim tek adamsın.

 

dedi Maraz Ali'nin yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Ortaya çıkan kocaman gamzeleri seyirlik oldu adeta.

 

"Buna nasıl izin verirem bilmirem ama bedenim ezelden beri seni tanıyor ,ruhun ruhumla aşinayla dans ediyor gibi. Tuhaf ama çok güzel bir his sadece senin bana hissettirebildiğin bir his. ".

 

Bembeyaz dişlerini sergiledi Maraz Ali. Dahada büyüyen gamzelerine bakıp iç çekmekle yetinmedi Şebnem

 

Yavaşça yaklaştı zaten pek bir mesafe yoktu aralarında. Birbirlerinin yüzünü yalıyordu nefesleri.

 

Gözünün önüne yayılan gamzelere kokulu bir öpücük bıraktı.

 

Önce sol tarafa derin kokulu bir öpücük bıraktı. Yüzünü yavaşça çevirdi. Yanakları ikisininde aynı anda alev almış gibiydi. Sağ yanağına yavaşça geçti. Aynı gamzenin üzerine bir öpücük daha kondurdu. Bu adamın her şeyi onu bu kadar etkilemek zorundamıydı.

 

İçinden çıkan kadına engel olamıyor kendini tanıyamıyordu.

 

Şebnem kendini geri çekmeden Maraz Ali konuştu.

 

"Benim İçinde aynı şeyler geçerli bu mesafeye bu kadar yakınıma gelmeyi başaran ilk ve tek kadınsın. Ruhumu okşayan bedenimde hüküm süren kalbimi at koşturan tek varlıksın.

Sana dokunmak kalbinde yer edilebilmek hayatımın en doğru kararı. ".

 

"Niye o zaman bir kere bile aramadın beni niye bir haber göndermedin !".

 

dedi Şebnem işte yine siniri geri gelmişti.

 

Kollarıyla daha sıkı sardı Şebnem'i Maraz Ali.

 

"Defalarca haber gönderdim . Ne telefonu açtın nede Mustafa 'nın gönderdiği kıza cevap verdin. ".

 

Artık emindi Maraz Ali bu işte bir şey vardı. Şebnem mutlaka gelirdi biliyordu. Sadece emin olmak onun ağzından duymak istedi. Ne kadar bu kadına dayanamıyor olsada onu istemeyip gelmemiş olsa bu kadar yakın samimi olamazlardı.

 

"Ne ! ".

 

dedi sesinde ki şaşkınlıkla ,Maraz Ali ona haber mi göndermişti üstelik telefonla aramışmıydı. İyide evdeki telefonları bozulmuştu durduk yere.

 

"Bene hiç kimse haber göndermedi .Evdeki telefon da bozuldi birden bire . Sen bene haber göndersen ben sana çıkan yollara iki elim ganda olsa yine gelirem . O yol sana çıkacaksa ben uğruna ölmeye bile razıyamm..".

 

dedi Şebnem sonlara doğru daha da cümlelerini bastırarak .

 

"Gelirmiydin senin için bu kadar mı önemliyim ?".

 

dedi Maraz Ali. Gözlerinde ki ışıltılar daha da ışıldarken .

Şuan Şebnem 'in gözünde küçük bir çocuk gibiydi.

 

Yanaklarını sıkı sıkı sıkmak koklaya koklaya öpmek istemesi suçmu.

Asla değil.

 

"Tabi ki gelirdim yeterki sen bana gelmek iste. O yolun sonunda beni bekleyen sen ol. ".

 

"Kurban olsun bu adam sana. Her bir zerrene ,aklımı başımdan alan seni sen yapan her şeye. Benim yollarım hep sana çıkar ben o yolda hep seni beklerim.

 

Ben sana yolda olurum evde, yuvada.

Ben senin her şeyin olurum sen yeterki beni işte. Bana gel beni böyle sev öp kokla. Öleceğimi bilsem benden tek bir parça bile kalmayacağını bilsem ben yine sana gelirim .

 

Diyip derince bir iç çekti Maraz Ali ardından devam etti fısıldar bir şekilde.

 

Seni seviyorum yeşillerin en güzel tonu. Seni seviyorum kokuların ahengi kadın. Seni seviyorum ruhumu yeniden var eden kadın. Seni seviyorum nefesim ".

 

Diyip sert bir öpücük bıraktı Şebnem in dudaklarına. Ardından alnından öptü.

 

"Helalim ol biran önce ayrı kalmayalım artık. Hep kollarımda hep kollarında olayım ".

 

diyip Şebnem 'in yaş akan gözleriden öptü.

 

"Beni cimdik bi tene".

 

dedi Şebnem . Bu yaşadıkları resmen rüya gibiydi. Gerçek olamayacak kadar güzel. Gerçek olamayacak kadar mucizeydi. Oda bu kadar güzel ve derin sevilebilirmiydi.

 

Maraz Ali karşısında şok geçirmiş gibi duran kadının alt dudağını ısırdı.

Cimdiklemekten daha etkili daha zevkli bir şeydi.

 

"Ahh !

 

Cimdikle dedim yaa!".

 

dedi hiçte sinirlenmiş bir hali yokken..

 

"Bence bu daha iyi oldu daha çabuk ayıldın. İstersen bir kere daha ısırayım ne dersin ".

 

Omzunu silkti Şebnem küçük bir kız çocuğu gibi.

 

"Bak yapma şöyle şeyler ısırırım ".

 

"Yaa ".

 

"Yerim seni gel buraya. ".

 

Diyip sarıldı Maraz Ali'yle Şebnem sıkı sıkı.

 

Hala sarılmaya devam ederken Şebnem.

 

"O zaman bana neden hiç haber gelmedi kim engel oldu buna. ".

 

Geri çekti Maraz Ali kendini hiç istemesede.

 

"Bu işte bi bokluk var biliyordum işte ben duygularımdan, duygularından emindim . Ama bunu yapmaya kim cesaret etti bundan emin değilim.. .

Eve gidince halledeceğim sen sıkma canını. ".

 

"Eğer o kimse onu birlikte dövah tamam mi. Tek başına dövme sakın ".

 

"Kıyamam ben senin bu pamuk ellerine. Sen sadece kendine iyi bak ve beni hep çok sev.".

 

Ellerinde tuttuğu pamuk kadar yumuşak ellere birer öpücük kondurdu.

 

"Seviyorsun dimi sende beni . Seviyormusun ".

 

Adeta sevmesi için yalvaracak gibiydi karşısında ki bu küçük kadına.

Hayatında hiç yalvarmamıştı gördüğü o kadar işkenceye ölümden döndüğü anlarda. Sevdiklerini kaybederken bile yalvarmamıştı.

 

Ama ona yaşadığını hissettiren onunda çıkarsız sebepsiz sevilebilecegini gösteren bu kadın onu sevsin diye yalvara bilirdi.

 

"Ben seni sevmeyi birini sevmeyi seni görünce öğrendim. Sende ki sevgi içimdeki büyüyen şey bambaşka. Anneme babama duyduğum bir sevgi gibi değil bambaşka. Neden sevirsen diye sorsan sebebini bilmem. Sebepsizce sevirem seni.

 

Seni seviyorum Maraz Alim ".

 

dedi Şebnem. İki birbirlerine aşina ruh. Dudaklarınında hayat buldu bir kez daha.

 

Bir kaç dakika sonra nefes nefese geri ayrıldılar.

 

"Artık eve getmem lazım. Lütfü emim gene tersinden gahmış. Gudurmuş gene terör estirir".

 

"O Lütfüyü öldürecem bir gün ama ne zaman şerefsiz it. Sesini bile yükseltirse sana hemen bana gel. Soluğunu keserim ben o itin ".

 

"Nedense bana pek bulaşmıyor eskisi gibi. ".

 

'Demekki yaptığım uyarılar işe yaramış'

 

diye geçirdi içinden Maraz Ali.

 

Kapı çaldı o anda.

 

"Beyim attık getmemiz gerek ".

 

diyen Mustafa'nin sesi duyuldu.

 

Ne ara gelmişti bu herif buraya.

 

"Bu da kokumu mu alıyor ne ".

 

Güldüler birlikte.

 

İşte o an Şebnem 'in aklına o anlar geldi.

 

"O gün ben şarkı söylerken bizim camın önünden geçen sendin dimi. Çünkü o koku çok başkaydı daha önce hiç solumadığım bir kokuydu. Ve ".

 

diyip duraksadı .

 

"Ve ".

 

dedi Maraz Ali.

 

"Ben o gün dedim ki benim kocam olsa böyle bir parfüm sıhmasına asla izin vermezdim . Yani Mustafa'nın senin kokunu alması çok normal. Sen gelmeden kokun geliyor çünkü. ".

 

"Demek sen o gün benim kokumu beğendin. Ya o koku benim olmasaydı. ".

Kaşlarını çattı Maraz Ali içine öfke doldu bir anda .Başka bir adamın kokusu beğenmesini asla istemezdi. Bir koku beğenecekse kendi kokusunu beğensindi. Zaten de beğeniyordu.

 

"Sonuçta zaten senin kokun çatma gaşların hemen ".

 

dedi Şebnem elleriyle Maraz Ali'nin kaşlarını düzeltirken.

 

"Gidah artıh hiç gitmek istemesemde gitmek zorundayam".

 

"Gidelim tamam ama yine gelirim ".

 

"Gel beklerim ".

 

dedi Şebnem masadan Maraz Ali'nin yardımıyla inerken.

 

Maraz Ali'nin dağılmış saçlarına yakası açılmış üniformasına baktı.

 

"Savaştan çıhmış gibisen".

 

"Ama sen cenneten düşmüş gibisin ".

 

diyip derince iç çekti Maraz Ali.

 

Ellerini Şebnem'in dağılmış saçlarına atıp güzelce düzeltti. Yere düşen yazmayı alıp silkeledi. Burnuna dayayıp kokladı elinde ki yazmayı.

 

"Başka yazma var mı burda bu bende kalsın ".

 

"Başka yoh ki ".

 

dedi Şebnem yüzündeki tebessümle.

 

"O zaman bana senden bir parça ver".

 

"Kalbimi verdim ya".

 

dedi Şebnem kıkırdayarak.

 

"O hep benim zaten onu hep solumda taşıycam . Sağımda taşımak kokunu her özlediğimde koklamak için sağımda olmalı senden bir parça ".

 

"Kokumu özleyince bana gel o zaman ".

 

"Ben sana hep gelirim sen bana verecek bir şey bul ".

 

"Ne verim yaw ben sene bir şey yoh ki ".

"Ne kızıyorsun ".

 

"Kızdırma o zaman Maraz Ali !. neydim ne verim ahan ".

 

"Bundan sonra pencereni hep açık tut. ".

 

"O niyeymiş ".

 

"Kokuna bulanmadan uyuyamamda ondan. ".

 

"Ananı gönderir istetirsen beni o zaman hep kokuma bulanırsan rahat rahat. Cam felan açamam ben benlik bir durum değil . ".

 

"Sana kurban olurum ben . Şu sert hallerin yok mu hiç olmayacak şeyleri yapmak istiyorum sana. ".

 

diyip yutkundu Maraz Ali. Aklından geçen şeyler hiçte hayre alamet değildi.

 

"Dikkatli git ben zaten bir bakışlık mesafede arkanda olacağım ".

 

dedi Maraz Ali.

 

"Tamam ".

 

dedi Şebnem.

 

Önce Maraz Ali ayrıldı dükkandan ardından Şebnem.. Şebnem eve girene kadar Maraz Ali ardından geldi. Tabi Maraz Ali'ye eşlik eden Mustafa da.

 

Şebnem 'in kapıyı kapatınca Maraz Ali Mustafa 'ya döndü.

 

"Araştırdın mi neden Arzu yalan söylemiş. ".

 

Dedi sert ve tok sesiyle.

 

"Beyim Arzu'yu o günden sonra bir türlü bulamadık. Resmen sırra kadem basmış durumda. Hiç bir yerde yok.

 

"Ne demek yok lan !kim ne yapsın Arzu 'ya . Eti ne budu ne o kızın. ".

 

"Bilmirem beyim nenesi bile yoh her yeri aradıh. Kim yardım etmişse ona her şeyi en ince ayrıntısına gadar dikkat etmiş. ".

 

"Siktirme bana şimdi dikkat etmesini. Siz ne bok yiyirdiz. Aramayı bırakın ben halledeceğim. ".

 

dedi Maraz Ali sert adımlarını daha da sert atarken.

 

Yarım saat içinde evinin önüne geldi Maraz Ali.

 

'İnşallah tahmin ettiğim kişi değildir . İnşallah sen çıkmazsın '.

 

diyip evin kapısına yöneldi.

 

Dışarda ve içerde olan korumaların selamını alıp kapıyı tıklattı.

 

Karşısında daha önce görmediği bir yüz gördü.

 

Bakışlarını karşıya dikti . Gözlerini Şebnem de başka gözlere değdirmek istemiyordu.

 

"Çekilir misin ".

 

dedi tok sesle.

 

Karşısındaki dağ gibi duran adamı yutkunarak süzdü Yeşim. Bu nasıl bir adamdı böyle. Günlerce koynundan çıkmaz istemezdi.

 

Ayaklarını hiç çekmek istemesede yavaşça çekişli kapının önünden.

 

Maraz Ali kadının ona olan bakışlarını fark etmişti. İlk defa bir kadın ona böyle bakıyor değildi. İçeriye doğru attığı sert adımlardan sonra olduğu yerde durdu.

 

O sırada Yeşim zaten onu süzüyordu arsızca.

 

"O gözlerini indir bir dahada ben varken kafanı yerden kaldırma. Kadın olduğun umrumda olmaz. !".

 

dedi Maraz Ali sert sesiyle.

 

Bu durumun normalde Yeşim 'i korkutması lazımdı ama aksine onu daha da hırslandırdı bu adama kesinlikle yaklaşmalıydı yaklaşmakta kalmamalıydı.

 

Maraz Ali arkasında bıraktığı kadının cevabını beklemeden salona doğru yol aldı. Bugün geleceğini Mustafa dan başka kimse bilmiyordu. Kimseye bir şey dememesi de tembihlemişti Mustafa 'yı.

 

Salonda oturan babaannesi çarptı gözüne.

 

"Marazım nenesi gurban hoş geldin oğul".

 

dedi Sultan hanım sesine yansıttığı sevinçle.

 

Maraz Ali yaşlı kadına yaklaşarak elini öptü ardından sarıldı. Ama eskisi gibi değildi yaşlı kadına.

 

"Ne oldi niye bele soğuhsan Marazım".

 

dedi yaşlı kadın sesinde bu defa hüzün vardı.

 

Maraz Ali hiç lafını dolandırmadı dolandırmazdıda zaten.

 

"Sen mi yaptın ".

 

dedi. Sesindeki hafif sertlikle.

 

"Neyi ".

 

dedi yaşlı kadın dümdüz bir sesle . Maraz Ali eğer babaannesi tanımıyor olsa, bu dümdüz ses tonuna ifadesiz yüz hatlarına inanıp kadının hiç bir şey den haberi olmadığını sanardı.

 

Ama bu kadının elinde büyümüştü. Tanıyordu bu kadını neler yapabileceğini biliyordu. Tabi aldığı eğitimler sayesinde de okuyordu insanların yüz ifadesini.

 

"Bilmiyormuş gibi yapma Arzu 'yu neden gönderdin mesela. Nerede Arzu. ".

 

Köşeye sıkışmıştı Sultan hanım . Bu kadar çabuk öğrenmesini hatta dönmesini bile beklemiyordu Maraz Ali'nin.

 

"Ben gönderdim Arzu'yu korunaklı bir yere düşmanları vardı bilirsen burada daha fazla duramazdı".

 

Maraz Ali sinirlendi babaannesi kalıp uydurdukça uyduruyordu .

 

"Yalan söyleme babanne Arzu en çok bu evde güvendeydi. Bunu sen de ben de çok iyi biliyoruz !".

 

Dedi Maraz Ali yükselttiği sesiyle.

 

"Haddini bil Maraz Ali ben senin nenenem sesini kıs".

 

"O küçük Maraz Ali yok karşında bana öyle bakma babanne. Ya şimdi gerçekleri söylersin yada ben öğrendiğimde her şey bambaşka olur! ".

 

İçi ürperdi yaşlı kadının karşısında ki torununu tanıyamıyordu. Ama bildiği bir şey vardı ki ağzından çıkan her şeyi yapardı Maraz Ali.

 

"Ben yaptım her şeyi ben seni uzah tuttuhca sen her defasında soluğu o gızın yanında aldın. Emin Fatih 'in sonu oldu o aile!. "

 

diye bağırdı Sultan hanım sesi titriyor nefesi yetmiyordu. Kalktığı koltuğa geri oturdu.

 

"Sen de mi mahvolmak istirsen sen de mi genç yaşta göç bu dünyadan . Uzah dur onlardan. Suç benim aslında o gızla ilk garşılaştığın gün o gız buralardan getmeliydi.".

 

dedi ağlamaklı sesiyle kaldıramıyordu artık yaşadıklarını. Aynı şeyleri tekrar yaşamak istemiyordu.

 

"Sen ! sen hep bizi mi izledin .".

 

dedi Maraz Ali sesini alçaltarak .

 

"Ben sizi izlemedim. O gün meydanda gördüm sizi. O gızi nasıl goruduğun ona nasıl bahtığına şahit oldum. Sağlık ocağından gelirdim. ".

 

dedi Sultan hanım. Maraz Ali'ye ne kadar masum bir şekilde anlatıyor olsada aslında hiçte masum değildi bakışları . Bir çift kem gözler ona aitti zira.

 

"Uzah dur o gızdan senide toprak alsın istemirem oğlum ".

diyip hıçkıra hıçkıra ağladı Sultan hanım.

 

Maraz Ali dayanamadı yaşlı kadının ağlamasına. Yanına gelip oturdu dizinin dibine.

 

"Ona tek bir kötü laf etme. Amcamın yaşadıkları olanlar onun suçu değildi. ".

 

dedi sakın sesiyle.

 

Yaşlı kadın sinirlendi

 

"Ben sene uzah dur diyirem sen bene bunları diyirsen cevabın bumi . ".

 

"Bu ! sakın ona elini süreyim deme babanne yoksa hiç bilmediğin yüzümle tanışırsın. ".

 

dedi. 

 

O sırada aşağıdan gelen seslere indi Nurten hanım . Yine baş ağrısı tutmuştu. İçindeki dinmeyen acısı genç kadını günden güne eritmiş bitmeyen hastalıklara gebe kalmıştı.

 

"Oğlum! Oy anasi gurban ".

 

dedi Nurten hanım basamakları hızla inerken.

 

"Yavaş ol anam " .

 

dedi Maraz Ali annesini son iki basamak kala kollarıyla sararken.

 

Bu evde özlediği burnunda tüten iki kadından biriydi. Diğerlerini pek özlediğini söyleyemezdi.

 

"Ne zaman geldin kokuna gurban . Açmısan hemen hazırlıyim bir şeyler.

 

"Yok anam aç değilim bir duş alıp uyuycam".

 

Uykusuzdu saatlerdir gözüne uyku girermiydi bilmiyordu ama yinede bir uykuya ihtiyacı vardı.

 

"Tamam ana gurban odanda ki hamama gir gazani yakmıştı kızlar hazırdır orasi. ".

 

"Tamam anam ".

 

diyip başının üzerinden öptü annesini.

Ardından kendi odasına doğru yol aldı.

 

Nurten hanım sessizce iki büklüm oturmuş kaynanasına döndü.

 

"Eymisen ana neyin var tansiyonun mi çıhti".

 

dedi telaşlı sesiyle.

 

"Eyem gelin yoh bir şey Yeşim 'e dede bi ayran çalsın bene ".

 

"Tamam ana hemen diyim ".

 

Sultan hanım önüne konan ayranı içerken Yeşim hamam çıkmak üzere olan Maraz Ali 'yi bekliyordu. Maraz Ali'nin odasının kapısi aralık kalmıştı fırsat bu fırsattı onun için. Bütün odaların kime ait olduğunu bu üç gün içinde öğrenmişti zaten. Tek yapması gereken yakalanmamak.

 

Bir bahaneyle çıkmıştı yukarıya bir an önce geri dönmeliydi.

 

'Çıksana artık be sanki ne yapirsen orda. '. .

 

diye söylendi kendi kendine.

 

Sanki Yeşim 'in serzenişini duymuş gibi hamamdan sadece belindeki havluyla çıkan Maraz Ali ,Yeşim için görsel bir şölen sunmuştu. Öyleki Yeşim 'in ağzının suyu akıyordu yerdeki cilalanmış tahtalara.

 

Kapının açık olduğunu tenine dokunan hafif yelden hisseden Maraz Ali kapıya doğru yaklaşmaya başladı.

 

O sırada Yeşim gözünün önündeki sıra sıra olan baklavalardan ,geniş omuzlarla süslenmiş göğüs kaslarınından bakışlarını alamıyordu. Çünkü önündeki manzara dudaklarını ateşe çevirmişti .

 

Dudaklarını yalayarak geçirmek istedi yangını ama o sırada ona doğru gelen sert adımları duymasıyla, kendini hemen yan duvarın arkasına sakladı.

 

Maraz Ali açık olan kapıyı kapattı. Pencereler kapalıydı çünkü. Geriye tek kapı kalıyordu.

 

Üzerine sadece bir eşofman altı giyip yatağına uzandı. Elinde yine dilberinin yazması vardı. Koklaya koklaya uykuya daldı. Sanki Şebnem'in kolları arasında idi.

 

Aradan ne kadar zaman geçti bilinmez odasının kapısı alacaklı gibi çalındı.

 

"Kah lan artık gız istemeye gideceyih sen hele yatirsan".

 

dedi Ahmet hala Mesut olacak herif onu hatırlamamıştı. Yetmiyor gibi bir türlü gece gözlü sevdiğini göremiyordu.

 

"Gış uykusuna mi yattın Maraz Ali ".

 

dedi Ahmet bu defa kapıyı kırarak.

 

Maraz Ali fısıltıyla gelen seslerle uyanmıştı ama . Yinede kalkmak istemedi. Biraz daha çalsınlar uğraşsınlar istedi. Artık bedeni her şeye o kadar hassastı ki yıllarca teröristlerle mücadele etmek onu baştan yaratmış.

 

Dikkatli , daha sert çıt bile çıksa duyacak kadar hassas bir adam olmuştu.

 

Yerinden yavaş yavaş kalkıp kapıyı açti.

Sanki yeni uyanmış gibiydi hali.

 

"Ne bağırıyorsunuz oğlum derdiz ne".

 

"Lan saat oldu altı buçuk gız isteyeceyıh sen hele uyirsen!".

 

"Ne kızı lan ne diyorsun ".

 

dedi Maraz Ali kaşlarına düşen saçlarını düzeltirken.

 

"Mehmet 'e Esma'yı isteyeceğiz ".

 

"Ee banane gidin isteyin".

 

Aslında oda deli gibi katılmak hem Şebnem 'i görmek hem de bu mutlu anda çocukluk arkadaşının yanında olmak istiyordu. Ama biraz eğlenmekten zarar gelmezdi.

 

"Sende gel abi ya sen isteyince verir o Lüftü. Hem şu kıl kuyruk Mesut artık karışmaz belki. ".

 

"Mesut

düşünür gibi yaptı Maraz Ali

 

hangi Mesut ".

 

dedi ardından.

 

"Yav şu derede boğulurken kurtardığın Mehmet'in sürekli doktorluk oynamak istediği çocuk ".

 

"Hmm hatırladım şimdi. İyi bakalım bekleyin üzerimi giyip geleyim. .".

 

Maraz Ali hızlıca keten gri bir pantolon üzerine kumaş siyah tam kalıp bir gömlek giydi. İlk üç düğmesini kapatmayıp künyesini görünür hale getirdi.

 

Onlar yola çıkarken Yeşim en ince ayrıntısına kadar süzdü Maraz Ali 'yi. Maraz Ali'nin yanında ki adamlarda iyiydi. Ama Maraz Ali kadar heybetli değildi.

 

Onlar yol almışken Esma mi ne yapıyordu. Abisine sorun çıkarmaması için dil döküyordu.

 

Zaten babası Lütfü 'nün cinleri yine gelmişti birde abisi sorun çıkarsın istemiyordu.

 

Üzerine giydiği siyah belden oturan kalem elbiseyle adeta göz kamaştırıyordu. Gülce o kadar yanaklarını sıkmıştı ki kızarsın diye hala sızlıyordu. Allah'tan Şebnem gelmiş;

 

"Gız durun allık geldi bugün şehirden onu sürelim. Ne yapmışsın Gülce ya gıza ".

 

"Ne olmuş annem hep bele yaparmış bende yapım dedim".

 

"Ey halt yedin bacım ".

 

Omuz silken Gülce ye güldü İki kız. Tabi Gülce geri kalırmı sanki ona gülmüyormuşlar gibi katıla katıla güldü.

 

Esma son kez abisine kedi yavrusu gibi bakıp ;

 

"Ağbi nolur bak bu defada başına çay dökme Mehmet 'in -"

 

"Oda camın dibinde olmasaydı ben mi dedim orda ol. ".

 

dedi Mesut omuz silkerek.

 

"Ya ayakkabılarını alıp köpekleri saldın üstüne yaa"

 

dedi Esma üzgün çıkan sesiyle.

 

"Yetmedi yardım için motoru getirince içtiği bir yudum suya misil attın. Üç gün boyunca adım bile atamadı buralara. ".

 

"Az attım ben onun bünyesi zayıfsa benim suçum mu ?".

 

"Ne azı ağbi ya resmen şişeyi boşaltmıştın".

 

dedi Şebnem söze girerek.

 

Mesut tam cevap verecekken kapı çaldı.

 

"Kapıyı aç hadi bu defada kök salmasın kapıda ".

 

Esma Şebnem Gülce aşağıya inmeye giderken Lütfü 'nün ;.

 

"Ne behlirsiz gız muhtarın garisi mi gelip açacah gapiyi gelip açsaza".

 

dedi her zamanki hoşnutsuz sesiyle .

 

"Gızlar size bir şey diyecam ".

 

dedi Gülce ciddi bir ses tonu ve ona eşlik eden yüz ifadesiyle.

 

"Acaba bu Lütfi amca it kafası felan mi yedi ufakken . ".

 

"Niye gız ".

 

dedi Esma.

 

"İt gibi havlir durirda ondan".

 

dedi Gülce.

 

Hep birlikte güldüler basamakları inerken.

 

"Gız Allah belan vermiye Gülce abla ".

 

dedi Esma gülerek. Gerçekten babasının bir kere bile düzgün, sakin konuştuğunu duymamıştı.

 

Kapıya gelen Esma yavaşça kapıyı açtı.

 

Normalde erkekler açardı kadınlar değil ama bu defa işler farklıydı.

 

İçeriye önce Mecit hocayla Hatun hanım girdi. Ardından Dilara ve Amcası Faruk. Amcası Faruk'un eşi Kezban ve onun ardında Ahmet.

 

En sona iki kişi kalmıştı. Şebnem 'in bir türlü gözlerini alamadığı o kişi.

 

Tüm heybetiyle gülen gözleri buram buram gelen kokusuyla Maraz Ali .

Ardından yüzünden silinmeyen tebessümle içeriye simsiyah takımla giren Mehmet.

 

Siyah takımlarla jilet gibi olmuştu Mehmet. Esmay'la anlaşmış gibi uyum içindeydiler.

 

Hep beraber yukarıya çıkmış erkekler misafir odasına kadınlar oturma odasına geçmişti.

 

Hoşgeldin nasılsın daha daha nasılsın faslından sonra söze girdi tekrar Mecit hoca.

 

"Sebebi ziyaretimiz belli Lütfü Allah'ın emri peygamberin kavliyle, gızın Esma'yi oğlum Mehmet 'e eş olsun yoldaş olsun, cennetlerini tamamlasınlar diye isterim. ".

 

"Bilirsin Mecit hoca tek gızim var benim. Her şeyi ey olsun isterem. Buna gücün varmıdır".

 

Mecit hoca cevap veremeden Mehmet atıldı söze

 

"Gözünün değdiği her şeyi alamam belki ama gözünde de koymam. Varımı yoğumu önüne sererim. Canımı istese veririm. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmam demem ama ele güne ana babasına muhtaç eylemem . İşimin kazancı bol rızkı bereketli ".

 

dedi Mehmet. Ne de güzel konuşmuştu öyle. Esma 'nın gözünden yaşlar aktı.

Bu kadar güzel sevilmek anca bu adama yakışırdı zaten. Hayatının en doğru kararıydı ona gönül vermek.

 

Maraz Ali oturduğu yerde daha da diklendi.

 

"Mehmet 'i hepimiz tanır biliriz. Taşı sıksa suyunu çıkartır evel Allah.

Bende her zaman arkasında olurum maddi manevi. ".

 

Mesut girdi söze Mehmet'in dedikleri ondan büyük bir onay almasına sebep olmuştu. Bacısını emanet edeceği tek adamdı .

 

"Bacımın gözünden akan tek bir yaşı senden bilirim. Oldu da ah dedi bilki birdaha bırak yüzünü görmeyi nefesini bile hissettirmem sana ".

 

dedi Mesut.

 

"Onun gözünden düşecek her yaş edeceği ah benim öldüğüm gündür ".

 

dedi Mehmet.

 

"Ee Lütfü ne diyorsun ".

 

dedi Maraz Ali.

 

"Verdim gitti ".

 

dedi Lütfü bir anda.

 

Mehmet 'in yüzündeki tebessüm kocaman bir gülümsemeye döndü.

 

"Allah ! verdi oğlum verdi gözümün çiçeğini verdi. ".

 

diyip herkese teker teker sarıldı Mehmet . Öyleki Lütfü 'ye bile sarılmıştı.

 

Kadınlarda teker teker birbirlerine sarılmış bu güzel haberi sevinçle taçlandırıyorlardı .

 

"Hele getirin şerbetleri".

 

dedi Lütfü.

 

Onların adette kız verince araları tatlı olsun huzursuzluk olmasın diye şerbet içilirdi. Ağız tatlılığı derlerdi bu adete.

 

Esma kalbi ellerinde titreyen ayaklarıyla adım attı misafir odasına.

 

Teker teker herkese şerbet dağıtıp son kez Mehmet 'e bakıp kadınların yanına geldi.

 

Şerbetini içen Mecit hoca lafa girdi;

 

"O zaman sizin içinde uygunsa bu pazar söz keselim Lütfü. ".

 

"Bu kadar erken mi ".

 

dedi Mesut.

 

"Hayırlı işi geçe kalmaz genç ".

 

dedi Mecit hoca.

 

"Öyle olsun kadınlar aralarında halleder her şeyi Mecit hoca ".

 

dedi Lütfü.

 

Şerbetler içilmiş doya doya sohbet edilmiş. Ne gerekliyse her şey en ince ayrıntısına kadar incelenmişti.

 

"Eh artık bize müsaade ".

 

dedi Mecit hoca.

 

"Müsaade sizin Mecit hoca ".

 

dedi Lütfü.

 

"Valla baban okudi üfledi mi ne yetti Mecit hoca bir gaç saatliğine insan mı oldi ne ".

 

dedi Gülce.

 

"Sus bir Gülce yaa güldürme ".

 

dedi Şebnem.

 

"Asıl sen ağzın kapat yedin bitirdin oğlani".

 

"Ne oğlani be!".

 

dedi Şebnem hala gözleri tam karşısında oturan sevdiğinden almazken.

 

"Ne oğlani olacak Maraz Ali eniştemden bahsedirem.".

 

dedi Gülce.

 

"En azından ben göz kırpıp omuz sallamirem senin gibi ".

 

dedi Şebnem Esma'ya doğru.

 

"Kim ben mi ".

 

dedi Gülce.

 

"Yoh nene.".

 

dedi Şebnem.

 

O sırada erkekler ayaklanmış kadınlarda çıkmak için kalkmıştı. Herkes teker teker çıkarken ,en sona yine Mehmet ve Maraz Ali kalmıştı.

 

Şebnem sadece Maraz Ali'nin duyacağı bir sesle ;.

 

"Kapat şu göğsünü bağrını Maraz Ali.

Ne açmış dolanirsen !".

 

dedi sesindeki sinirle.

 

Maraz Ali 'nin kaşları havalandı. Dilberi kıskanmışmıydı onu.

 

"Kıskandın mı ben sadece sen gör istedim ".

 

dedi. İç çekti Şebnem görmüştü görmesinede daha bugün sabahında yaşadıkları yetmezmiş gibi birde öyle görmek hiç yaramamıştı ona.

 

"Ne kıskanacam üşüme diye dedim".

 

"Bu sıcakta mi?"

 

"Hee ne olmuş Alla Alla ".

 

"Senin o dillerini yerim ".

 

dedi Maraz Ali bir adım daha atmam isterken .

 

"Hadi birader gidin artık ".

 

Dedi Mesut. Ne konuştuklarını duymamışti ama bu iki adamda bir an önce gitmelilerdi artık evinden .

 

"Sağol be doktor güzel kovdun .Ama bir şeyi unutma ben bu evde hep kalıcıyım, ve bu evde alacağım bir emanetim var. ".

 

dedi tok ve sert sesiyle.

 

Mesut hiç istifini bozmadı ama Mehmet'ten daha dişli bir adam olduğunu her halinden belli eden adama uzun uzun baktı.

 

"Emaneti olan biziz kolay kolay alamazsın şimdi yolu biliyorsunuz ".

 

dedi Mesut hem Şebnem 'i hem Esma'yı kolunun altına alırken.

 

Dışarıya çıkan Mehmet ve Maraz Ali kapının kapıyla iç çekti.

 

"Oğlum iki dakika konuşamadım lan bi izin vermedi hayvan herif ".

 

dedi Mehmet.

 

"Adam harbi kıl oğlum çekilmez bu . Çabuk dalarım ben buna".

 

dedi Maraz Ali.

 

"Dayanmamız lazım oğlum en azından sevdiklerimizi alana kadar. ".

 

dedi Mehmet içli içli .

 

"Desene köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceğiz ".

 

"Öyle gardaşım öyle ".

 

dedi Mehmet.

 

"Valla bene hava hoş benim ele bi sorunum yoh .".

 

dedi Ahmet.

 

"Her zaman iki ayak üzerine düşürsen oğlum kurt şeyi mi var sende ne".

 

"Niye tamamlamadin la cümleyi. Nenem de hep derdi sende kurt amcıği var diye. ".

 

dedi Ahmet

 

"Abdesliyem oğlum abdestim bozulmasın diye. Hem günaha girmiyim da ".

 

"La bi get sanki heç küfür etmir".

 

"Senin gibi küfürbaz haydo değilem olum ben ".

 

dedi Mehmet.

 

Üç arkadaş sohbet ede ede hep geldikleri kahveye geldiler.

 

O sırada oğlunu arayan Adem bey aldığı haberle güzel bitmeye niyetlenen geceyi kana bulamak için hazırlık yapıyordu.

 

 

 

 

 

 

 

Evetttt bölüm sonu. Bölüm çok uzun olacağı için part 2 yapacağı. 4763 kelime Oldu bu bölüm. Beklediğinize değdi bence.. inşallah sizde oy ve yorum yaparak benixe mutlu edersiniz.

 

100 yorum istiyorum arkadaşlar.

 

Bu arada kem göz kimmiş öğrendik babaannesiymiş.

 

Lütfü sonunda verdi Esma yı .

 

Peki Mehmet'in konuşması ah bittim

 

Maraz Ali ve Şebnem in öpüşme sahneleri anam bir türlü ayıramadım kiz . Resmen kendileri yazdı Haa.

 

Uzun zamandır onlari pek okuyamadık. Bu bölüm onlara doyduk gibi.

 

Peki ya Yeşim o nasıl sizce.

 

Başımıza bela olur mu ?

 

İyi okumalar güzel oy ve yorumlar

 

Seviyorum sizi .

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%