Yeni Üyelik
8.
Bölüm

B7. Ölü ya da Diri

@s_ozturk37

Yiğithan konaklamış olduğu otel odasında görüşmelerini gerçekleştirerek yeni hain planlarını bir bir devreye sokmaya başlamıştı bile. Otel odasında beraber fincan çaylarını yudumlarken bir yandan konuşuyorlardı. Yiğithan'nın yanında oturan orta yaşlı adam kaçırdığı çocuklar hakkında bilgi verdiği esnada Yiğithan lafına müdahale eder. '' Lina'yı serbest bırakacaksınız.'' Yiğithan'ın sesinde ciddi bir tavır vardır. Orta yaşlı adam düşünüyormuş gibi tavırlara bürününce Yiğithan, Lİna'nın fiziksel özelliklerinden bahsedince kimden bahsettiğini anlar. '' O kızı her şeyi gördü. Bu mümkün değil. Kız ölmeli aksi takdirde her şeyi öter ve hepimiz ifşa oluruz.'' Yiğithan iyice gerilmiştir. '' O kimin kızı siz biliyor musunuz? O kızın kılına zarar gelirse Necdet Karadağ hepimizi mahfeder.'' diye hiddetlenir bir anda. '' O kız ölmeli. Necdet Karadağ'a bunu söylemeyiz.'' Konu iyice çıkmaza girmeye başlamıştır artık. '' Necdet Karadağ İstanbul'a gelir gelmez soracağı ilk kişi kızı olacaktır. Bunu öğrendiğinde hiç birimizi sağ koymaz.'' Yiğithan'ın gergin ve sinirli tavırları daha da sertleşmiştir. Adam bu tavrından vaz geçmez ve bulunduğu odadan öylece uzaklaşır. Otelin penceresinden sinirli bir halde giden adamı izler. Hemen telefonuna sarılır. Bir araba gerçekleştirir. '' Bir sıkıntımız var Necdet Bey. Bunu kesinlikle bilmeniz gerekiyor. Detayları şimdi size mesajla bildiriyorum. Bu konuda acil bir aksiyon almamız lazım yoksa çok geç olabilir.'' Yiğithan telefonundan bir takım mesajlar yazar. Artık yeni plan bellidir.

. . . .

 

Minik prensesim kim bilir şuan ne haldedir. Nasıldır, ne kadar korkuyordur. Tahmin edebiliyorum. Onun yanında olmayı ona sarılmayı o kadar çok istiyorum ki. O benim hayatımın her şeyi olmuş. Onsuz bir an bile düşünemezken şimdi araya mesafe girdi. Hiç bu kadar uzun süre ayrı kalmamıştık. Karanlıktan korkar o. Minicik bedeni üşür. Hassas bir bünyesi de vardır zaten hasta olmaya çok meyilli. Yanında olup korkusunu yenmeyi, ona sarılıp küçük bedenini ısıtmayı çok istiyorum. Ama yok işte. Minik prensesim yok.

Kapının çalmasıyla bir anda derin düşüncelerden sıyrılıp kapıdan içeriye giren Osman’a doğru bakışlarımı yönelttim. ‘’ Dna sonuçları çıktı mı?’’ Osman elinde bir evrakla beraber yanıma doğru geldi. ‘’ Lina’nın çantasında kan izi var.’’ Elindeki belgeyi bana doğru uzattı. Belgeyi aldığım gibi Selim müdürün masasına doğru gittim. Kamera kaydını bir daha açmasını istedim. Okulun kamera kaydında daha önce dikkat etmediğim bir detay dikkatimi çekmişti. Lina’nın yanına bir araç yanaşıyor. İki adam arkasını önünü sarıyor. Lina’nın arkasındaki adam kaçırmaya yeltendiği esnada Lina adamın burnuna doğru dirsek atıyor. O esnada adamın burnu kanayınca bir damlası Lina’nın çantasına düşüyor. Lina kaçmaya yeltendiği esnada öteki adam Lina’yı kavradığı gibi araca bindiriyor. Selim müdürden, Lina’nın dirsek attığı anı daha yavaş oynatmasını istedim. Lina’yı izlerken gurur dolu bir gülümseme geldi yüzüme. ‘’ Aslan kızım be. Kimin kızı.’’ Sözünü öyle yüksek söylemişim ki Selim müdür ve Osman bir an bana baktılar. Lina’nın dirsek attığı adam bir anda yönelim yüzüne tokat vurduğu esnada o an gözlerimi sımsıkı yumdum. İliklerime kadar hissetmiştim o anı. ‘’ Seni bir bulayım. O attığın tokadın hesabını misliyle soracağım sana. O kolunu gövdenden ayırıp mabadına yerleştirmezsem benim de adım…’’ Selim müdür lafımı kesti bir anda. ‘’ Tamam Mümtaz. Biraz sakin bulalım kızı o işi bizzat kendim yapacağım.’’ Yeniden işleirmizin başına yönelmiştik.

Mümtaz Bey, en yakın arkadaşı Osman ile beraber Lina’yı kurtarma planları yaparken Ferit ve Narin bir plan yaparak Lina’ya dair biz iz aramaya başlarlar. Bir iz bulabilmek adına Ferit, Narin ile bir araya gelir. Ferit okula vardığında Narin çoktan gelmiştir bile. Narin’in saçları toplanmış ve arkadan bir tokayla tutturulmuştu. Ama ön kısmındaki saçlar gözünün önünden elmacık kemiğine kadar iniyordu. Üzerinde mavi renkte gömleği andıran crop bir kıyafet vardı. Sol göğüs kısmında ufak düğmeli bir cebi vardı. Altında ise kahverengi bir kıyafet vardı. Sağ bileğinde ise beyaz renkte ter bilekliği vardı. Ferit’i görünce sevimli tavırlarıyla el sallayarak yanına doğru gitti. Beraber sokaklarda dolaşarak kamera olan dükkanlara bakarak Lina’yı kaçıran aracın hangi yöne doğru gittiğini tespit etmeye çalıştılar. Ferit ve Narin koşarak karakol binasına doğru giderler.

Mümtaz ve Osman ekipler eşliğinde karakoldan çıktıkları esnada Ferit ve Narin yanlarına gelir. İkisi de nefes nefese kalmıştır. Seri bir şekilde nefes alarak Lina’ya dair bir iz bulduklarını anlatmaya çalışırlar fakat cümleleri sürekli nefes alma ihtiyacı nedeniyle sürekli kesilir. Osman çocuklara doğru yanaşır. ‘’ Şimdi biraz sakin olun ve biriniz teker teker anlatsın.’’ Biraz soluklandıktan sonra Narin anlatmaya başlar. ‘’ Lina’ya dair bir kamera kaydı bulduk Osman amca. Mahalledeki dükkanları gezdik. Konuyu anlattık sağ olsunlar yardımcı oldular. Avm’den garaj yoluna doğru gidiyor.’’ Mümtaz, Narin’in yanına doğru yanaştıktan sonra dizlerinin üstüne çömelir. ‘’ Narinim.’’ Mümtaz elinin Narinin yanağına doğru götürüp okşadı. ‘’ Bu bizim için kıymetli bir bilgi. Ama lütfen… Rica ediyorum bu konunun peşine düşmeyin.’’ Mümtaz bir eliyle karakolda çalışan insanları işaret eder. ‘’ Lina’yı arayan koskocaman bir ekip var. Siz böyle yaparak kendinizi atıyorsunuz. Ne olur bak. Yalvarıyorum. Eğer sana da…’’ sözler kalbine bir mızrak gibi saplandı Mümtazın. ‘’ Kalbim kaldırmaz Narinim.’’ Mümtaz, Narinin ellerini tutar öper durur kınalı parmaklarını. Narin ağlamaklı olur. Mümtaz gözünden süzülen yaşları siler. ‘’ Lina’ya dair bir şey var mı Mümtaz amca? Ne olur bir şey biliyorsan söyle.’’ Mümtaz konuşurken Narinin ellerini tutmaya devam etmektedir. ‘’ Bir yer tespit ettik. Hatta şimdi oraya bakmaya gidiyorduk. Ama asılsız olma ihtimali de var.’’ Ferit, Mümtaz’a doğru döner. ‘’ Bende geleyim mi Mümtaz Amca?’’ Mümtaz bir anda bakışlarını Ferit’e doğru çevirir. ‘’ Bu bilgisayarda Cs Go oynamaya benzemez haberin olsun. Öldüğün zaman geri dönüşün yok.’’ Narin gülmeye başlar ama bu yarı ağlamaklı bir gülmekti.Mümtaz ve Narin’in konuşmasını Selim böler. ‘’ Muhabbetinizi yağla balla bölüyorum ama artık gidebilir miyiz? ‘’ Mümtaz bakışlarını önce Selim’e çevirip ardından Narine döndü. ‘’ Hadi güzel kızım şimdi siz eve doğru geçin. Bir haber alırsam haber ederim size.’’ Narin, Mümtaza sarılır sonra Ferit ile beraber bulundukları yerden uzaklaşırlar. Mümtaz, Selim ve Osman’da, Lina’yı bulmak üzere yola koyulurlar.

Mümtaz, Osman ve Selim, Lina'yı bulmak üzere yola çıkmışlardır. Ferit ve Narin ise evin yolunu tutmuşlardır. Eve vardıklarında kapıyı Ferif'in annesi açar. Sevim içeriden hafif bağırma tonuyla kimin geldiğini sorar. Narin salona girerken ''Biz geldik Sevim teyze.'' Sevim karşısında Narin'i görünce bir nebze mutlu olur. '' Hoş geldiniz çocuklarım. Karnınız aç mı?'' diye sorar Sevim. Narin aç olmadığını söyler ve Ferit'e ''gidelim'' dercesine kaş göz işareti yapar. Lina'nın odasına geçerler. Lina'nın odasına girdiği esnada Narinin ağzı açık kalır. '' Burası Lina'nın odası mı? Ne kadar da güzelmiş.'' Ferit her şeyi anlatmaya başlar. '' Yeni yapıldı. Geçtiğimiz günlerde ev yandı ve tamamıyla kullanılmaz haldeydi. Ev yapılana kadar Mümtaz amcalar bizde kaldı.'' Narinin şaşkınlığı daha da artmıştı. '' Ev neden yandı ki.'' diye sordu Narin. Ferit konuşmaya devam etti. '' Kundakladılar. Kim, neden yaptı bilmiyoruz. Mümtaz amcalar bu olayı aydınlatmaya çalıştıkları esnada Lina kaçırıldı.'' Narin yüzündeki şaşkınlık ifadesi gitmiş yerini derin düşüncelere bırakmıştı.'' Sanki olayların birbiriyle bağlantısı var gibi.'' Narinin bu dediklerine Ferit bir anlam verememişti. Narin ve Ferit bilgisayara geçerler. Narin internette bir şeyler arandıktan sonra Ferit'e bir haber gösterir ve sesli okumasını ister.

''KARADAĞ DAVASINDA KARAR ÇIKTI.

Tüm Türkiye'nin sonucunu merakla beklediği davada karar çıktı. Ünlü iş adamı Ümit Soykan, delil yetersizliğinden serbest bırakılırken; Necdet Karadağ ve beraberindeki on adamı tutuklanarak ceza evine gönderildi.''

 

Narin ile Ferit göz göze gelir. '' Bu işin kara kutusu Ümit Soykandır.'' diye lafa dalar Narin. Ferit'in kafası biraz karışmış gibidir. '' Ama serbest bırakmışlar. Senin dediğin gibi olsa niye serbest bıraksınlar ki.'' Ferit bir yandan bunu düşünüyordu. '' Serbest bırakılması aklandığı anlamına gelmiyor ama. Bak ne diyor. Delil yetersizliğinden...'' Ferit, Narine hak vermeye başlamış gibi görünüyordu.‘’ Ne dersin okuldan sonra Ümit Soykan’ı bir yoklayalım mı?’’ Narinin bu işin peşine bırakmaya niyeti yok gibiydi. Bu söz karşısında Ferit şaşkın şakın bakar. ‘’ Narin farkında mısın ama biz çocuğuz. Kimse bizi dikkate dahi almaz. Bu konuyu babamlara sorsak daha mantıklı olur. Ayrıca Mümtaz amca oraya gittiğinde canından oluyordu neredeyse.’’ Bu sefer şaşırma sırası Narine gelmişti. Ferit anlatmaya devam eder. ‘’ Sağ omzunu kullanırken zorlanması bundan ötürü. Oraya gittiğinde vuruldu. Mümtaz Amca uyanana kadar Lina başında bekledi. Bir an bile uyumadı. Ağlamaktan gözleri şişti kızın.’’ O an gözünün önünde canlanmış gibi hüzünlendi Narin. ‘’ Ne zaman Mümtaz Amca gözlerini açıp ayaklandı Lina’dan daha mutlusu da yoktu. Onu daha önce o kadar mutlu görmemiştim. Hatta onu hiç mutlu görmemiştim o ana kadar. Hayatına sen girince daha iyi olmaya başladı. Çünkü Lina’nın senden başka kimsesi yok Narin. Onu ondan daha iyi anlayan biri varsa o da sensin. Sen ona çok iyi geliyorsun. ’’ Ferit bir anlık duraksar. Kelimeler boğazına düğümlenir gibi olur. ‘’ Sana bir şey…’’ Ferit çok istemese de o cümleyi kullanır. ‘’ olursa eğer. Lina’yı bir daha toparlayamayız. İşte Lina’yı esas o zaman kaybederiz.’’ Narin ağlamaklı olur ve daha fazla kendini tutamaz. Ferit, Narinin gözünden süzülen yaşlarını parmaklarıyla siler. Birbirlerine sarılırlar hiç bırakmayacak gibi.

Osman ve Mümtaz yorgun argın bir şekilde eve dönerler. Sevim kapıyı açar iyi bir haber ümidiyle. Fakat sonuç yine hüsran. Lina tüm aramalara rağmen bulunamamıştır ve bu durum iyice can sıkıcı bir duruma gelmiştir. Mümtaz’ın geldiğini duyan Ferit ve Narin meraklı bir şekilde salona gelirler. Bir haber olup olmadığını sorarlar. Mümtaz bulunan bir iz üzerine harabe bir eve girdiklerini fakat bir sonuç alamadıklarını söyler. Bir an duraksadıktan sonra orada bulunduklarına dair bulgular saptadıklarını söyler. Neredeyse bütün bölge taranmıştır fakat bir sonuca ulaşılamamıştır. Narin, Ferit ile beraber konuştuklarını Mümtaz’a aktarır. Mümtaz o işlerin bir hayli karışık olduğunu Narine uygun bir üslupla anlatmaya çalışır. Mümtaz, Narinin araştırmacı kimliğinden bir hayli etkilenmiş gibiydi. ‘’ Necdet Karadağ istese de ülkeye giremez. Girdiği an enseleneceğini biliyor çünkü.’’ Mümtaz elinde bir gazete haberiyle beraber gelir ve Narine doğru uzatır. Narin okumaya başlar.

‘’Ünlü iş adamı Necdet Karadağ kırmızı listede

 

Türkiye'nin ünlü iş adamlarından Necdet Karadağ kara para aklama başta olmak üzere beş suçtan aranıyor. Gelen bilgilere göre Karadağ en son Belçika'da görüldü. Ünlü iş adamının Türkiye'ye iadesi hakkında iki ülke arasında diplomasi trafiği hala sürmekte. Bu konuda Belçika hükümeti '' Türkiye ile ilişkilerimizin zarar görmemesi adına arama çalışmalarımızı bir hayli sıklaştırdık. En kısa zamanda yakalayıp Türk yetkililerine teslim edeceğimizi beyan ederim.'' şeklinde açıklamalarda bulundu.’’

Narin ciddi bir ifadeyle Mümtaz’a doğru bakar. ‘’ Tamam anladım. Bu adam geçmişi çok karanlık biri. Ama asıl soru şu. Herkes niye bu adamdan bu kadar korkuyor ve niye bir türlü yakalanamıyor. ‘’ Aynı ciddi ifadeyi Mümtaz’da takınmaya başlar. ‘’ Bu bir süreç. Necdet Karadağ şuan ki konumuna bir anda kavuşmadı. Geniş bir zaman yelpazesi var. Özellikle son beş yılı inanılmaz derece güçlü.’’ Narin, Mümtaz’ın bu anlattıklarından daha fazlasını bildiğini düşünür. Bu konuda çokta haksız sayılmaz. Ama her şeyin bir vakti vardı.

. . . .

Artık beklenen an gelmişti. Uzun bir süredir ortalardan kaybolan, adeta sırra kadem basan Necdet Karadağ gerçekleştirdiği eylemlerle çok yakınlarda olduğunu hissettiriyordu adeta. Evrendeki kaos havası tam olarak buna işaretti ve Ümit Soykan’da bu rüzgarı ağır bir şekilde hissetmeye başlamıştı. Sadece zamanını bekliyordu ve ilk irtibat kuruldu. Ümit Soykan ofisindeki odasında işlerini gördüğü bir sırada bir anda arbede çıkar. Kapının öteki tarafındaki asistanının bağırışlarını işittiğinde adeta soğuk terler boşaldı Ümit Soykan’dan. İki tane tekinsiz adam Ümit Soykan’ın odasına zorla girerler. Asistanı bir hayli korkmuş gibiydi. Müdahale etmeye çalıştığını ama dinlemediklerini söyleyince asistanına ‘’çıkabilirsin.’’ Dercesine bir el hareketi yapar. ‘’ Necdet Karadağ’ın sana bir emri var.’’ diye lafa girer adamlardan biri. ‘’ Ben artık işlerinizle ilgilenmiyorum.’’ Ümit Soykan bir hayli tedirgin ve gergindir. Adam cebinden bir zarf çıkartır. ‘’ Bunu Mümtaz’a vereceksin.’’ Ümit Soykan’ın tavrı bir anda yumuşamış gibidir. Ümit Soykan ‘’Mümtaz Genç’’ yazılı zarfı alır. ‘’ Sadece bu kadar mı?’’ diye tereddütlü bir şekilde sorar. Olumlu cevap alınca işi kabul eder.. Daha doğrusu kabul etmekten başka çaresi de yoktu. Çünkü Necdet Karadağ belki de bu evrenin tanımış olduğu en tehlikeli varlığıydı. Kendisine hizmet eden kişilerin her türlü kirli işlerini bilirdi. İhaneti sezdiği zaman mı? Asla acıması yoktu. Ya onları zaaflarından vurur ya da infaz emrini verirdi. Onunla irtibatı bulunan her aile istese de bu cendereden kurtulamazdı. Ümit Soykan’da bunlardan bir tanesiydi.

. . . .

 

Selim müdürün odasında Lina'yı nasıl kurtarabileceğimize yönelik konuştuğumuz bir esnada kapı çaldı. Kapının ardından Betül belirdi. Betül esmer tenli, renkli gözlü bir o kadar da sevecen, genç bir kızdı. Bu sefer elinde bir mektupla yanımıza doğru geldi. Mektubun bana gelmiş olduğunu söyledikten sonra bana yönelttiği esnada bakışlarım bu genç hanımefendiye yöneldi. Şaşkın bir ifadeyle bir Betüle bir de Selim müdüre bakıyordum. Betülün elindeki mektubu alıp zarfı açtığım esnada Selim müdür ve Osman bana pür dikkat kesilmişlerdi. Zarfı açtığımda adeta büyük bir şokla karşılaşmıştım. Bakışlarımı Betüle doğru yönlendirdim. '' Betül bu zarfı sana kim verdi?'' Ses tonumdan Betülün gülümseyen tavırları bir anda korkuya dönüşmüştü. '' Posta kutusundaydı oradan getirdim.'' Selim müdür ne mektubu olduğunu sordu. '' Posta kutusundan.'' İnanmamış bir ses tonuyla söylemiştim bu kelimeleri. Zarfı Selim müdüre doğru uzatırken: '' Aşk mektubu olavak hali yok heralde.'' diye söylendim. O da mektubu alıp okumaya başladı. '' Lina'yı kurtarmak istiyorsan vakit kaybetmeden aşağıdaki adrese gel. Aksi takdirde herşey için geç olabilir.'' Selim müdür olay yerine intikat etmeden evvel bir ekip yollayıp bilgileri teyit ettirdiğikten sonra harekete geçmeyi tavsiye eder. Mümtaz kafasını onaylarcasına salladı ve gözler ekiplerden gelecek olan habere çevrildi.
Mümtaz odanın içerisinde içerisinde dolaşırken bir anda sağ elinin avuç içiyle alnına doğru hafiften vurur. '' Hay aksi ya. Ben bunu nasıl unuttum.'' Herkesin gözü bir anda Mümtaz'a döner. Osman ne olduğunu sorar. '' Lina'nın öğretmenine sözüm vardı. gidip polislik hakkında bilgi verecektim. Hatta bugün için sözleşmiştik.'' Osmanın kafasında adeta ampül yanmış gibi oldu. Çünkü bunu Osman'da iyi biliyordu fakat unutmuştu. Mümtaz beklenilen haber gelene kadar okula kadar gider. Osman'da gelmek istese de Mümtaz onun burada kalması gerektiğini, bir gelişme olduğunda haberdar etmesini söyler. Mümtaz okulun bahçesinden içeriye doğru girerken bahçede Narine denk gelir. Beklemenin vermiş olduğu bıkkınlık hali Mümtaz'ı görünce gülümsemeye dönüştü minik Narinde. Narin, Lina'dan bir haber olup olmadığını sorar tedirgin bir tavırla. Mümtaz ise karakoldakilerin bulunan deliller üstüne çalıştığını, en kısa zamanda bir sonuç alacaklarını söyler ve elini Narinin omzuna atarak bir yandan sınıfa doğru giderler. Mümtaz sınıfa girdiğinde tüm öğrenciler pür dikkat kesildi. Polisliğe dair bilgiler aktardı. Belinde takılı olduğu silahtan, kelepçelere kadar hepsini gösterdi ve öğrencilerin sorularını büyük bir titizlikle cevapladı. Hatta Mümtaz kelepçe görmek isteyen bir öğrenciyi tahtaya kaldırıp uygulamalı şekilde suçluların nasıl kelepçelendiğini gösterdi. Her şey çok güzel gidiyordu ki öğrencilerden birinin Lina'yı sorması üzerine sınıf biraz gerildi. Bu soruyu duyan Narin bir anda lafa atladı. '' Sanane! Lina'yı umursuyormuş gibi yapmayı kes. Çok yapmacık oluyor.'' Mümtaz kendini gülmekten alıkoyamadı. Mümtaz bu sözü en son Ümit Soykan'a kullanmıştı. Zihninde bir anda '' Beni önemsiyormuş gibi yapmayı kes Ümit. Çok yapmacık oluyor.'' sözü aklının içinde yankılandı bir anda. O esnada bir geçmişe gitti. Geldi...'' O benim sözümdü ama...'' diyerek lafa atlasa da cümlenin devamını getiremedi çünkü Narin kesmişti sözünü. '' Lina ilk geldiği günden bu yana o kızı kimse anlamadı. Hiç biriniz Lina için uğraşmadınız. Sorunlu... Çekingen... Neler dediniz kızın hakkında. Ama o kızın tek istediği şey sevgiydi. Gerçek sevgi... Ben o samimiyeti onda buldum. O da bende... İşte biz bu yüzden iyi arkadaş olduk.'' Narinin gözleri dolu dolu oldu. '' Ve şimdi onu gerçekten çok özlüyorum.'' o esnada öyle bir duygu patlaması yaşadı ki Narin, cümleyi çok zor bağladı ve bulunduğu sıradan koşarak Mümtaz'a kucak dolusu sarıldı. Mümtaz omzunda ıslaklık hissetmişti ve buna Narinin hıçkırıkları eşlik ediyordu. Mümtaz Narini kucağına alarak sağlık odasına götürdü. Tansiyonu bayağı düşüktü. Bir ambülans ile hızlı bir şekilde en yakın hastaneye sevki gerçekleştirildi. Herkes Lina'yı merak ederken şimdi de bu kervana Narin'de katılmıştı.
Mümtazın, hocayla beraber hastaneye geçmek üzere okulun bahçesinden çıktığı esnada telefonu çalar. Telefonunu çıkardığında kalbini titreten yazıyı gördü. '' Osman Alptekin arıyor.'' Hocanın bakışları telefon ekranı ile Mümtaz arasında gitti geldi.Telefonu açmaya parmağı gitmese de açmak zorundaydı. '' Dinliyorum.'' Mümtaz telefonda söylenenlere pür dikkat kesildi. Gözleri dolu dolu oldu. Cevabını duymaktan korktuğu soruyu sorarken dili dönmedi adeta. '' Yaşıyor mu?'' Hoca bir anda gözlerini pörtleterek Mümtaz'a baktı. Lina'dan bahsedildiğini anlamış gibiydi. '' Peki! Bizim evin ordaki hastaneye geçiyorum. Oradan alırsın beni. Mümtaz bir an duraksadıktan sonra konuşmaya devam eder. '' Ciddi bir durum yok. Narin fenalaştı biraz. Onu götürüyoruz.'' Mümtaz telefonu kapattıktan sonra hoca meraklı bir şekilde sorar. '' Ne oldu Lina'ya.'' Hoca, Mümtaz'dan gelecek cevaba odaklandı. '' Lina'yı bulduk.'' Mümtaz'ın içi her ne kadar rahatlamış olsa da içini kemiren bir durum vardı. Aklında ise tek bir düşünce vardı. İnşallah sağdır...
Mümtaz hastanenin önünde oyalanırken süratli bir şekilde Osman yanına gelir. Osman'ın telaşlı bir hali olduğu yüzünün her halinden okunuyordu. Narinin nasıl olduğunu sordu. Mümtaz takatsiz bir şekilde içeriyi işaret eder. İçeriye giren Osman içerde Ferit ile denk gelir. Önce oğluna sonra da gördüğü bir hemşireye durumu sorar. Hemşire cidd ibir durumunun olmadığını gün içinde taburcu edileceğini söyler. Osman kapıdan çıktığı esnada Mümtaz, Osman'ı çevirir. '' Osman telsizden anons çekte bir ambülans hazır bulunsun. Ne olur ne olmaz.'' Osman belindeki telsize doğrulduğu esnada müdahale eder. '' Bunu söylemek dilime varmıyor ama...'' Mümtaz'ın konuşurken sesi titrer, göğsü daralır gibi olur. Bulunduğu ortama sığmıyor gibidir. '' Adli Tıpta bir cenaze nakil aracı da...'' Bu esnada Ferit'te bu konuşmayı dinliyordu. Bir anda uzaklara daldı gitti. Bu ihtimali düşünmek dahi istemiyordu. Sadece Ferit değil hiç kimse. Mümtaz cümleyi tamamlayamasa da Osman ne demek istediğini anlamışçasına başını salladı ve belinden çıkardığı telsizle Mümtaz'ın dediklerini bir bir yaptı. O esnada Mümtaz ise Narinin yanına girer. Narin sedyede hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Uyanıktı ama yüzü kireç gibiydi. Mümtaz, Narinin saçlarını okşar. Sakinleştirici verildiği için herhangi bir duygu tepkimesi veremiyordu. Antidepresan etkisi... Narin korunmaya muhtaç bir yavru kedi gibi Mümtaz'ın koluna doğru başını yasladı. '' Nasıl oldun Narinim.'' Mümtaz bu soruyu sorarken alacağı cevabı tahmin edebiliyordu aslında. Ağzında sadece tek bir cümle vardı Narinin.
'' Ve şimdi onu daha çok özlüyorum.''
'' Ve şimdi onu daha çok özlüyorum.''
'' Ve şimdi onu daha çok özlüyorum.'' Bir kaç sefer tekrar edip durdu. Mümtaz, Narini elinden tutar ve onun minicik ellerini öper ve bileklerini ovar. '' Sana Lina'yı getireceğim Narinim. Eski günlerdeki gibi.'' Mümtaz, Ferit'e doğru seslenir. '' Sana da kız emanet etmeye korkuyorum ama...'' Narin hafiften gülümser ama fazla uzun sürmez. '' Feriiit! Narin sana emanet. Biz çıkıyoruz.'' Ferit hiç birşey demeden başını onaylarcasına sallar. Mümtaz kapıdan çıkarken adeta vahşi bir hayvan gibidir. Karşısına kim çıkarsa çıksın yıkıp geçecek gibibir. Öfke dolu... Sinir dolu... Kin dolu...
Belki de son baskındı. Lina'yı kurtarabilmek için son bir baskın. Peki sonrasında ne olacaktı. Kader ağlarını ne şekilde örecekti. Kader, nasıl bir son hazırlıyordu Lina için, Mümtaz için, Narin için... İyi mi yoksa kötü mü. Bu son düello sevinç mi yoksa ömür boyu geçmeyecek olan acılar deryası mı getirecekti. Son düello fırtına ardından doğan güneş misali hayata umutla baktıracaktı ya da büyük bir girdap etkisi yapacaktı. Kısacası ya batacaktı ya da çıkacaktı. Bu hislerle Beykoz'daki çatışmaya katıldı Mümtaz. Daha önce baskın verdikleri malikane gibi yıkık dökük bir yerdi. Ama bu sefer içi kale gibi korunuyordu. Yoğun bir ekip desteği sağlandı. Mümtaz bir kolu sakat olmasına rağmen hala silahı iyi kullanıyordu. Uzun süren çatışma ardından mahzen gibi bir yer bulundu. Mümtaz'ın şansı yaver gitmişti. Çünkü mahzene girdiğinde Lina bir masa üstünde ağzında bir maske hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Salaklar... Ameliyat malzemelerini almayı unutmuşlar. İki saniye daha geç kalınsa belki de Lina için her şeyin sonu demekti.
Mümtaz, Lina'nın yattığı masaya doğru geldi. Ama ne zorluklarla... Mümtaz her an baygınlık geçirecek gibidir. '' Minik prensesim... Ben geldim. Seni kurtarmaya geldim. Hadi ne olur! Bana bunu yapma.'' Bir an derin bir sessizlik oldu. Mümtaz, Lina'nın elini tuttu. Lina sarıldı. Sarıldı... Sarıldı... Bütün bina ve hatta sokak o acı feryatla inledi. Mümtaz'ın '' Lina'' diye attığı o içten çığlık, o esnada dışarıda bulunan Selim müdür ve diğer ekiplerinin gözlerinin dolmasına sebep oldu. O feryat kalplere bir ok gibi saplandı adeta.

Loading...
0%