@sabriyildiz
|
Aklımı başıma toplayıp bulduğum notu hemen cebime koydum. Sonra Ayşen Abla’nın dairesinden koridora adım attığımda apartmanın sessizliği ağır bir battaniye gibi üzerime çöktü. Dar ve loş aydınlatmalı koridor, bir anda bir tünel gibi hissettirdi. Gözlerim karşıdaki küçük pencereye takıldı; sokak lambasının ışığı duvardaki çatlakları daha belirgin hale getiriyordu. Derin bir nefes aldım. Kalbim hâlâ deli gibi çarpıyordu. Zihnim, Ayşen Abla’nın odasındaki o manzaraya takılıp kalmıştı. Derken apartmanın giriş kapısının sertçe kapanma sesi duyuldu. Bir an irkildim ve refleks olarak dönüp baktım. Basamaklardan yukarı çıkan ayak seslerini duydum. Gelen kim olabilirdi? Merdivenlerde Emel Abla belirdi. Elinde küçük bir çanta, saçları dağılmış, yüzü yorgun ama ifadesi donuktu. Kulüp çıkışı eve yeni gelmiş olmalıydı. Ama gözleri bana dikildiğinde, o yorgunluğun altında bir tür tedirginlik olduğunu fark ettim. “Kamer?” dedi, kaşlarını hafifçe kaldırarak. “Bu saatte burada ne yapıyorsun? Ne oldu?” Sesinde ne bir suçlama ne de samimiyet vardı. Sadece bir tür ihtiyat. Kendimi toparlamaya çalışarak nefes aldım. Sakin görünmeye çalışsam da boğazım kurumuştu. “Şey…” diye başladım. Ama kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Olanları bir çırpıda anlatmaya çalışsam mı, yoksa polisi beklemem mi gerekiyordu? “Ne olmuş? Kamer, iyi misin?” diye sordu Emel Abla, şimdi daha dikkatli bir ifadeyle bana yaklaşıyordu. Adımları ağır ve temkinliydi. “Bembeyaz olmuş yüzün, ne oldu?” “Emel Abla… Ayşen Abla…” dedim sonunda. Sesim titriyordu. “O… O yerdeydi. Yatak odasında… Kan vardı. Çok fazla kan…” Sözlerim havada asılı kalmış gibiydi. Koridorun sessizliğini tekrar Emel Abla’nın sesi bozdu. “Ne diyorsun Kamer? Ayşen abla mı? Ne olmuş ona?” Bir adım geri çekildim. Gözlerim yere sabitlendi. “Sanırım… Sanırım öldü,” dedim. Sözcüklerin ağırlığı omuzlarımı çökertecek gibiydi. Emel Abla bir anda durdu. Çantasını yere bıraktı. Gözleri büyümüştü ama yüzündeki ifade tamamen kontrol altındaydı. Sessizliğini bir süre korudu. Ardından, daha sakin bir sesle, “Sen mi buldun?” diye sordu. Başımı salladım. “Evet… Kapısı açıktı. Işık yanıyordu. İçeri baktım ve… ve onu yerde buldum. Ama ben hiçbir şey yapmadım! Sadece…” Sözlerim hızla birbirine dolanıyordu. Emel Abla kaşlarını çattı. Gözleriyle yüzümü tarıyordu, her bir mimik hareketimi dikkatle inceliyordu. “Polisi aradın mı?” diye sordu sonunda. Sesinde soğukkanlı bir netlik vardı. “Aradım,” dedim hızlıca. “Geliyorlar. Ama… Ama bir şey daha var.” “Ne var?” dedi Emel Abla, şimdi tamamen ciddileşmiş bir şekilde bana odaklanmıştı. Derin bir nefes alarak konuşmaya devam ettim. “Ayşen Abla’nın telefonuna baktım. En son aradığı kişi… sensin.” Bu sözler odanın tüm havasını değiştirdi. Emel Abla, bir an olduğu yerde kaldı. Gözlerindeki o soğukkanlılık yerini kısa bir şaşkınlığa bıraktı. Ardından derin bir nefes alarak, “Bu ne demek oluyor, Kamer? Beni mi ima ediyorsun?” dedi, sesi hafifçe yükselmişti. “Hayır! Hayır, seni suçlamıyorum,” dedim panikle. “Ama… Ama telefonunda sen vardın. Bunu bilmelisin diye düşündüm. Sadece…” “Sadece ne, Kamer?” diye sözümü kesti. “Bir kadının cesedini buluyorsun, sonra bana bunun hesabını mı soruyorsun? Bir dakika, bunu polise söyledin mi?” “Hayır!” dedim hızla. “Sadece sana söylüyorum.” Emel Abla, gözlerini tekrar üzerime dikti. Derin bir nefes alarak kafasını iki yana salladı. “Sen ne yapıyorsun, Kamer? Bak, bu söylediklerin çok saçma. Eğer birini suçluyorsan, önce kendine bakmalısın. Neden o saatte oradaydın?” Bu soru beni tamamen hazırlıksız yakaladı. O anda onun da benden şüphelendiğini anladım. Bu, tamamen yanlış bir yöne gidiyordu. “Ben… ben sadece gürültü duydum. Kontrol etmek istedim,” dedim, ama sesimdeki panik kelimeleri zayıflatıyordu. Emel Abla derin bir nefes aldı, yere düşen çantasını alıp omzuna attı. “Umarım doğruyu söylüyorsundur, Kamer. Çünkü bu iş büyürse, kimse bir başkasına kolay kolay inanmaz.” Gözlerini üzerimde birkaç saniye daha tutup merdivenlere yöneldi. Ama gitmeden önce bir kez daha dönüp baktı. “Polis gelince ne söyleyeceğini iyi düşün,” dedi. “Çünkü her şey şu anda çok karışık görünüyor.” |
0% |