@sadece_fatma
|
AYBARS
Kucağımda tıpkı küçük bir çocuk gibi uyuyan Meva'nın üzerindeydi bakışlarım. O kadar güzel gözüküyordu ki sonsuza kadar böyle kalmayı diledim. Yıllardır ona uzaktan bakmak, bir kaç adım uzağımdayken yanına gidememek bir işkence gibiydi. O uykuya daldığından beri bir kez olsun gözümü üzerinden ayırmamıştım. Çok güzeldi.
Güneş kendini belli ederken bu güzel anın bitecek olması içimde bir sıkıntı yaratmıştı. Bu kez olmazdı. Artık buna daha fazla sessiz kalamazdım. Oraya geri dönmesini istemiyordum. Aklımdaki tek şey onu alıp buradan götürmekti. Onu saçma sapan bir amaç için daha fazla tüketmelerine izin veremezdim.
İçimde onlara karşı duyduğum öfke kendini belli ederken kucağımdaki minik bedenin bunca yıl nelere katlandığı birer birer zihnime düştü. Beni sarsan asıl şey ise yanımdayken gülümseme eksik olmayan o güzel yüzündeki donukluğu görmek olmuştu. Yüzünde gördüğüm o donuk ifade geceleri uykumu bölecek kadar beni rahatsız etmişti.
Güneş ışıkları yüzüne düşerken ezberlemek ister gibi yüzünün her bir ayrıntısını zihnime kazıdım. O, yıllar önceki küçük çocuk değildi ve bu her seferinde afallamama sebep oluyordu. Dikkat çekiyordu. Keskin yüz hatları, kusursuz teni, gür kirpikleri ve her baktığımda yutkunmama sebep olan pembe dolgun dudaklarıyla kesinlikle bir çocuktan çok uzaktı. Bir kez daha gözüm dudaklarına kaydığında yutkundum. Bu kesinlikle hiç hesapta yoktu.
Kucağımdaki beden kıbırdandı. Kısık mırıltısını işittiğimde bana daha çok sokuldu. Güneşten rahatsız olmuş olmalı ki yüzünü buruşturarak gözlerini kırpıştırdı. Bu ifadesi çok tatlıydı. Yaptığı her hareketin gözüme bu kadar tatlı ve etkileyici geliyor olması içimden kendime sövmeme sebep oluyordu.
Gözlerini tamamen açtığında önce gözleri yüzümde ardından da içinde bulunduğu durumu hatırlamak istercesine etrafta gezindi. Hipnoz olmuş gibi bakışlarımı üzerinden çekemiyordum. Bedeni üzerimde doğruldu, hemen ardından kucağımdan kalkarak yan tarafıma kurulup yüzünü ovuşturdu.
"Sen uyumadın mı?" Dedi, boğazdan gelen kısık sesiyle. Kucağımdan kalkmasından rahatsız olmuştum. Orda kalabilirdi. Bu kesinlikle hiç sorun değildi. Beni yanlış anlamaması için çatılan kaşlarımı düzelttim.
"Hayır," bunca yıl sonra o yanımdayken yapılacak en son şey uyumaktı. Uyuduğu süre boyunca sadece onu izleyip düşünmüştüm. Ona düşünmemesi gerektiğini söyleyip benim düşüncelere dalmam ise oldukça komik bir durumdu. Sorun değildi, ben onun yerine de düşünürdüm.
Gözleri bir noktaya kitlenip daldığında. Ben bu sessizliğin ardındaki duyguların ne zaman kendini belli edeceğini düşünüyordum. Onu tanıyordum. İçindekileri dökecekti. Bunca yılın zehrini kusacaktı. Yapmalıydı. Bütün bunlar onun iyiliği için bile olsa söyleyeceği her şeyi hakediyordum.
Adar amca beni durdurup ondan uzak durmam gerektiği hakkında benimle konuşmasaydı bunu yapamazdım. Değil yıllar ondan bir adım bile öteye gidemezdim. Pekte gidebilmiş sayılmazdım, bütün uyarılara rağmen her fırsatta soluğu yanında alıyordum.
Gözlerini gözlerime çevirdiğinde iç çektim. Onu gerçekten de çok özlemiştim. Bu bambaşka bir duyguydu. "Gitmeliyim." Dediğinde, duymayı beklediğim fakat duymak istemeyeceğim o kelimeyi söyledi.
Daha fazla dikkat çekmeden gitmeliydi. Rahatsızca olduğum yerden kalktım. Bunu istemiyordum. Onu alıp buradan götürme duygusunu içimde bir kez daha bastırdım. "Gitmelisin," dedi dilim kalbime zıt bir şekilde. Hala olduğu yerde bana kafasını kaldırmış bir şekilde bakarken bunu söylemek daha da zordu.
Bu onun iyiliği içindi bu, daha sonrasında onu rahat bir şekilde oradan kurtarabilmek içindi. Evet daha sakin olmalıydım. Kendimi rahatlatmaya çalışarak elimi ona doğru uzattım. Kısa bir süre elime bakıp ardından elimi tutmayarak kendi kalktı. Bu beni gülümsetirken o doğrulup üstünü düzeltti. Öfkesi yavaş yavaş ortaya çıkıyordu ve bu sessizliğinden çok daha iyiydi. Bana öfkeli olduğunu biliyordum. Gerçek hayata dönmüştük. İkimizde bir rüyadan uyanmış gibi kendimize geldik.
İkimizde toparlandığımızda ne diyeceğini bilemiyor gibi bir süre etrafta dolandı bakışları. Buna bir son vererek onu tutup kendime çektim. Kolum ince belini sardığında elleri omuzlarıma tutundu. Şaşkın ifadesi hoşuma giderken gözlerini kırpıştırıp yüzüme baktı. Kafamı eğip boynuna sokuldum. Kokusunu soluduğumda dudaklarımı boynuna bastırdım.
"Özür dilerim."
⛓️⛓️⛓️ MEVA
"Bütün bu olanlara inanamıyorum."
Odamda uzanırken bir yandan da Slovi'nin şaşkın yüz ifadesiyle bakışıyordum. Yaklaşık bir saat önce beni darlaması üzerine ona bütün olan biteni anlatmıştım. Saklayacak bir şeyim yoktu.
"Tıpkı bir masal gibi Meva." Kabaca göz devirdim, rüya aleminden acilen çıkmalıydı.
"Sana bunu düşündüren nedir Slovi?" Kendi kafasında kurduğu senaryolardan bir tanesini daha anlatmaya başlayınca derin bir nefes verip onu dinlemeye çalıştım. Zira kafamı kurcalayan biri vardı.
Tavırları, konuşması, hareketleri aklımı fazla kurcalıyordu. Daha fazla düşünmemek için ayaklandım. "Hadi gidelim, hem oturup düzgünce bir plan yapmamız gerekiyor."
"Sen beni dinlemiyor musun, yoksa aklın başka birinde mi?" Hemen dibimde duran yastığı tutup ona fırlattım. Yaptığı imalara son vermesi gerekiyordu. O yastıktan kaçarken bir yandan da gülüyordu.
"Hadi ama Meva sen bu adamı birazcık seviyor olabilir misin? Seni ilk defa böyle görüyorum. Planlar yapıyorsun, sırf ona zarar vermemek için. Yıllardır kendini adadığın bu topraklara karşı çıkmayı düşünüyorsun. Hayatında ilk defa her şeyi, herkesi sorguluyorsun. Bunda onun da etkisi olabilir mi?"
Kaşlarımı çattım, olabilir miydi? Ondan çok kendime bir sebep sunuyormuşçasına konuştum. "Onu seviyorum çünkü o benim çocukluk arkadaşım, benim için özel biri. Yaptığım planlara gelecek olursak bu hiçkimseye zarar gelmemesi için. Ayrıca ben onlara hep karşıydım. Hiçbir zaman onaylamadım, evet ne derlerse yaptım ama fazla ileri gitmeye başladılar ve bu kadar uzun boylu değil. Her şeyin bir zamanı vardı Slovi, bizimde bu görünmez esaretten kurtulma zamanımız geldi."
"Biz arkadaşlarımızla beraber uyumuyoruz tatlım." Dedi, bütün söylediklerimden sadece onu duymuş gibi. Kesinlikle ona her şeyi anlatmamalıydım.
"Slovi!"
"Ne, yalan mı? Ben arkadaşlarımla uyumuyorum." Kafamı bıkkınlıkla iki yana salladım. Kesinlikle durmayacaktı.
"Yakışıklı mı?" Ah, ne anlatıyordum ben.
"Slovi!"
"Hadi ama sadece bir soru cevabı bu kadar zor olmamalı." Oldukça eğlenen tavrı beni daha da sinir ederken, sinirli tavrımdan oldukça keyif alıyor gibiydi.
"Bilmiyorum."
Sırıttı. "Oysa beraber uyudunuz yani bilmen gerekirdi. Yakındınız da yani, beraber uyudunuz ya hani ondan diyorum. Garip yani bilmemen. Beraber uyudunuz çünkü. Böyle yüz yüze, kim bilir belki dudak dudağa..."
"Slovi!"
"Ah, gerçi o uyumamıştı dimi. Oldukça romantik. Tam bir beyefendi gibi geliyor kulağa hım, ne dersin?" Kesinlikle şuan oldukça eğleniyordu.
"Saçmalıyorsun, yalnızca bir kaç saat uyudum, fazlası değil." İkna olmasını umdum. Unutulması gerekiyordu, unutmam gerekiyordu. Olmuştu ve bitmişti. Hem bir şey olmamıştı ki sadece biraz dinlenmiştim o kadar. Kendi kendimi ikna etmeye çalışırken elim boynuma gitti ve boynuma değen dudaklarını anımsadım. Kahretsin, bunu neden yapmıştı ki?
"Tamam tamam kızma, hadi gidelim." Silkelenip kendime geldim.
"Gidelim"
"Elini masaya vuracak mısın?"
"Gidelim Slovi!"
⛓️⛓️⛓️
Slovi'yle beraber Rika'nın yanına gidiyorduk. Ne kadar çabuk konuşursam o kadar hızlı kurtulacağımı hissediyordum.
"Korku hissediyor musun Meva?" Yanımda benimle beraber yürüyen Slovi'ye çevirdim bakışlarımı.
"Hayır, açıkçası bir şey hissetmiyorum." Dedim, bütün dürüstlüğümle. Neler olabileceğini az çok tahmin edebiliyordum." Ya sen?"
"Senin için endişeleniyorum." Tedirginliğini anlayabiliyordum. Bana bir şey olmasından korkuyordu. Beni ablası gibi gördüğünü biliyordum. Eğer öyle olmasaydı ne o yanımda bu kadar rahat olabilirdi ne de ben.
"Endişelenmene gerek yok Slovi, her şey planladığımız gibi hem Adar amcayla da olabilecek bütün ihtimalleri konuştuk. Başka çaremiz yok. Hem, söylesene daha ne kadar masum insanları öldüreceğiz, bu intikam oyunu daha ne kadar sürecek? Birinin buna bi dur demesi gerekiyor artık." Benden istenileni yapmayacaktım. Yapamazdım.
"Doğru, fakat yine de endişeleniyorum. Açıkçası hep elini masaya vurman gerektiğini söyledim ama bir gün bunun gerçekten olabileceğini düşünmemiştim." Sonlara doğru alaylı bir şekilde konuşmuştu. Gülümsedim. İşte bu çok doğruydu, bunun olabileceğine bende ihtimal vermiyordum.
"Belki gerçekten de seçilmiş kişi benimdir, hı ne dersin?" Bana katılarak o da güldü. Sanırım bütün bu karanlığın içinde onunla gülebilmek hayatımın en güzel anlarıydı. O benim kardeşim gibiydi.
Çekingen bir ifadeyle yüzüme baktı. Muhtemelen bir şey sormak istiyor ama sormaktan çekiniyordu. "Sor hadi sor," dedim, ona takılarak.
Neredeyse bütün dişlerini göstererek sırıttı.
"Bunu sormam ne kadar doğru bilmiyorum ama, hiç kırgın değil misin Meva?" Duraksadı. "Bir şeyler hissettiğini gözlerinden görebiliyorum, ama ne olduğunu çözemiyorum. Kırgın ya da kızgın olabilirsin bu çok doğal ama sende başka bir şey var gibi."
Bir kaç saniye gözlerimi yumdum, nasıl tarif edilirdi ki? "Kırgın ya da kızgın olamayacak kadar zorunluluklarımız var Slovi. Hem anlayabiliyorum onu, hem de anlamama rağmen hala bu duyguları hissedebiliyorum. Bir yanım kabul edebiliyorken bir yanım ise kabul etmiyor. İnan bana eğer bir kaç saatliğine bir şeyleri unutmasaydık ki buna ikimizin de ihtiyacı vardı muhtemelen onunla konuşamazdım bile. Onu yeniden görmek çok garip bir hissiyattı. Bir tarafım koşup ona sarılmak istiyorken bir tarafım arkasını dönüp gitmek istiyordu. Dün gece ise ikisini de yapamayacak kadar yorgundum. En acısı da o sadece bana bakarak bütün bunları anladı."
"Peki bu sessizlik ne kadar sürecek?"
"Bilmiyorum, çok sürmeyeceğinin bende farkındayım illa bir yerde patlak verecek. Ama onu bir daha nerde göreceğim ki? O yüzden boşver düşünmeye gerek yok." Kafasını sallayarak beni onayladı. Onu bir daha göreceğimi düşünmüyordum. Düşünüp ilgilenmem gereken daha önemli şeyler vardı ve odağım o olmamalıydı.
Nöbetçiler geçmemiz için geri çekildiğinde Rika'nın bulunduğu yerin kapısına doğru adımladık. Biliyordum ki bu kapıdan girdikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Buna bende dahildim.
"Hazır mısın Slovi?"
"Hiç bu kadar hazır olmamıştım."
İkimiz de biliyorduk ki bizim için yeni bir dönem başlıyordu.
Ya yanacaktık ya da yakılacak.
Ya sonunda ölecektik ya da öldürülecek.
Ya zaferle çıkacaktık bu savaştan ya da yenilgiyle.
Ama her ne olursa olsun biz olacaktık. Bizim imzamız atılacaktı her başlangıca.
Biz başlatacaktık bu ateşi bir daha sonu gelmeyeceğini bilerek.
Kapıyı çalmamla beraber gelebilirsiniz komutunu aldığımda içeriye doğru bir adım attım. Bunun aynı zamanda yeni bir başlangıca adım olacağının inancıyla.
|
0% |