Yeni Üyelik
33.
Bölüm

Aile Saadeti

@sadecebiryazar

"Mirza'm." Dedim, hâlâ banyodaydık.


"Efendim cânfezâm?"


"Gidelim artık, ayıp oluyor." Dedim ama o şımarıkça sırnaştı bana.


"Hasretimi gideremedim." Dedi huysuzca.


"Mirza, daha iki günümüz var." Dedim kendimden uzaklaştırmaya çalışırken ama o uzaklaşmıyordu.


"Olsun ben her saniyemizi yan yana geçirelim istiyorum." Dedi kedi gibi boynuma sokuluyordu.


"Geçiririz ama şimdi burdan çıkmamız gerekiyor." Dedim kendimden uzaklaştırıp. Ben uzaklaştırdım ama o burunlarımızı birbirine değdiriyordu.


"Bir kere öpersen, çıkarız." Dedi sırıtarak.


"Bir daha öp, bir daha sevdiğini söyle." Dedi ihtiyaçla.


"Seni." Dedim dudağına öpücük kondurup.


"Her." Bir öpücük.


"Saniye." Bir öpücük daha.


"Öperim de, severim de." Dedim ve onun sarhoş halinden yararlanıp iki adım geri çekildim. Kendine gelince beni ensemden tutup hızla çevirip duşakabine yasladı. Kalbim daha da hızlanırken, nefesimi verememiştim.


"Severim de dedin öpmedin, hatrı kalır." Dedi dudaklarım arzuyla bakıp. Tam öpecekken kapının açılmaya çalışılmasıyla hafif bir çığlık atıp, Mirza'yı ittim. O da afallayınca, itmem kolay olmuştu.


Karşı taraftaki kişi, kapı açılmayınca tıklattı.


"Dolu." Dedim iliklerime kadar rezilliğimi hissederek. Mirza da bu halime gülecekken, elimle ağzını kapattım. Biz sessiz kalırken, birkaç saniye sonra ayak sesleri geldi ve giderek uzaklaştı. Mirza, dudaklarının üzerinde ki elimi öpünce geri çektim.


"Öpme elimi." Dedim sinirle. Ben yakalanacağız diye korkarken, o bana gülüyordu. Hızla ellerimi ve yüzümü yıkadım serinlik olsun diye. Mirza da havluyu verip, konuştu.


"Gülüm, neye kızdın?" Dedi ama ben bir şey demeyip yüzümü kuruttuktan sonra kapıyı açıp çıktım.


"Gülüm, gülmeme kızdıysan valla tatlılığına güldüm, dalga geçme amaçlı değildi." Dedi arkamdan gelirken.


"Beni ilgilendirmiyor Mirza, istediğin şeye gülebilirsin." Dediğimde arkamdan geldi.


"Benim canım, Allah için dur." Dedi sesinde keyifli bir tonda vardı. Ben durmayınca arkamdan sarılıp, durdurdu beni.


"Gülüm." Dedi sırnaşarak.


"Ne var?" Dedim omzumla göğsüne vurarak.


"Sen bana trip mi atıyorsun, güzel sevgilim?" Dedi hülyalı sesiyle. Sevgilim deyişine erişmiştim, ki ilk defa söylüyordu ama ağzına öyle yakışmıştı ki. Yellkenleri de çoktan suya indirip, sırtımı göğsüne yaslamıştım.


"Canım sevgilim, güzel sevgilim." Dedi boynuma öpücükler kondururken.


"Mirza, dışarda dur bari. Birden birisi gelirse bir daha yanıma bir metreden fazla yaklaşamazsın."


"Güzelim benim, yavrum, bebeğim. Lütfen beni kendinle tehdit etmeyi bırak."


"Ben tehdit etmiyorum, seçim sunuyorum."


"Oy gülüm oy." Dedi son kez boynuma kokulu bir öpücük bırakıp, sardığı kollarını çekti ve elini sadece belime doladı.


"Mirza!" Dedim uyarır bir tonda.


"Gülüm!" Dedi o da benim gibi.


"Sen bana mı kızıyorsun?" Dedim sahte sinirimle.


"Ne münasebet?" Dedi dudaklarında ki gülümsemeyle.


"Ne münasebet olduğunu senin bilmen lazım."


"Ben bilmem, Feza'm bilir." Dedi gülerek. Bu sırada terasa girmiştik, abimi görünce Mirza'nın belimde ki elini çekmeye çalıştım ama beni daha çok kendine çekti.


"Öperken utanmıyordun, şimdi mi utanıyorsun?" Dedi sırıtarak, beni daha çok utandırırken.


"Mirza!" Dedim sinirle.


"Söyle Mirza'nın canı, cananı." Dedi benim aklımı karıştırmaya çalışıyordu ve başarıyordu da.


"Benim kafamı karıştırıyorsun, hile yapıyorsun."


"Hile yapmıyorum."


"Hayır gülüm, hile yaptığım yok. Sadece birkaç sevgi sözcüğü." Dedi gülerek, yavaş yavaş geldiğimiz için oturacağımız yere anca gelmiştik.


"Hile yapmıyorsun yani?"


"Hiç yapacağım bir şey değil." Dedi bilmişlikle.


"Peki." Dedim, eğer o sevgi sözcüğü kullanıyorsa bende bundan sonra kullanacağım.


"Ne peki?"


"Hiç." Dedim gülerek. Yerimize oturduğumuzda bakışlarımız abimlere döndüğünde, zaten onlarda bize bakıyordu.


"Hayırdır?" Dedi ciddiyetle.


"Mirza, sen istersen bir lavaboya git." Dedi Rojhat abi.


"Niye?" Dedi Mirza anlamayarak. Rojhat abi eliyle dudağının yanını işaret edince Mirza da eliyle kendi yanağını yokladı. Eli durakladığında bende baktım. Bakmaz olaydım. Mirza'nın yanağı hatta öptüğüm çoğu yer, parlıyordu. Gloss yüzünden.


"Mirza, git." Dedim sessizce. Bakışlarım yerdeyken Mirza yanımdan kalkıp, gitti. O gidince bende utançtan yerdeki mermer desenlerini ezberlemek için çabalıyordum.


"Yengemmm." Dedi Dicle keyifle yanıma gelirken.


"Nasılsın yenge?" Dedi yanıma oturup.


"İyiyim, sen nasılsın?" Dedim onun neşesine karşı benim utandığım için kısık çıkan sesim, birbirine tamamen zıttı.


"İyiyim, hayat nasıl gidiyor, neler yapıyorsun?"


"İyi gidiyor, okuyorum biliyorsundur. Sen neler yapıyorsun?"


"Ben evdeyim, okulumu bitirdim ama çalışmadım."


"Ne okudun?"


"Türk Dili Ve Edebiyatı öğretmenliği." Dedi


"Benimde ilgim vardı ama şimdi vazgeçtim." Dedim, Mirza'yı tanımadan önce Edebiyat öğretmeni olmayı çok istiyordum. Sonrasında Mirza'nın yemeklerimi sevmesi ve benim yemek yaparken mutlu olmam fikrimi değiştirmişti.


"Neden vazgeçtin?" Dedi abim.


"Aklımda aşçılık var." Dedim utana sıkıla.


"Neden?" Dedi Mirza da gelmişti. En büyük nedenim oydu, yemek yemekten rahatsız olan birisi bile yemeğimi beğenmiyorsa neden yapmayayım?


"Yemek yapmayı sevdiğim için." Dedim


"Edebiyat öğretmenliğini istiyorum dediğinde baya kararlıydın gülüm." Dedi neden fikrimin değiştiğini düşünüyordu.


"Sende o zaman benim matematik öğretmenimdin, şimdi ise bir ağasın Mirza. Fikirlerin değişebildiğini buradan da anlayabiliyoruz." Dedim gözlerinin içine bakarak.


"İstediğin şekilde fikirlerini değiştirebilirsin, ben her daim desteklerim seni." Dedi inci gibi dişlerini göstererek.


"Mirza'm, oğlum biraz aşağı gel de yüzünü göreyim." Dedi, bir kadın. Sesi vardı ama kendisi yoktu. Birkaç saniye sonra merdivenlerin orda bir kadın belirdi. Mirza'nın yanında görmüştüm, annesiydi galiba, oğlum dediğine de göre.


"Misafirlerimiz vardı, o yüzden inemedik." Dedi annesine. Bizde ayağa kalkmıştık


"Misafir diye Rojhat'a demiyorsun değil?" Dedi annesi şakayla. Mirza'nın espiri yeteneğini kimden aldığı belli oluyordu. Gözleri oğlundan nihayet bize döndüğünde annesiyle göz göze geldik.


"Hoşgeldin güzel kızım." Dedi annesi. Bende saygıdan dolayı yanına gidip elini öptüm.


"Hoşbuldum." Dedim, samimiyetle beni kendisine çekip sarıldı. Beni tanıdığı için mi bu kadar samimi davranıyordu? Ben geri çekilince alışkanlıkla Mirza'nın yanına geçtim.


"Hoşgeldin oğlum." Dedi abime de, abimde benim gibi eğilip elini öpmüştü.


"Hoşbulduk Zehra teyze." Dedi abim böylelikle Mirza'nın annesinin adını da öğrenmiş oldum.


"Bu hanım kızımız kim?" Dedi Zehra teyze.


"Ömrüm." Dedi Mirza kısık bir sesle. Bakışlarım ona dönerken o annesine bakıp bıyık altından sırıtıyordu.


"Kardeşim Zehra teyze, Eslem Feza." Dedi abim beni tanıtarak ama ben iptal olmuş bir şekilde Mirza'ya odaklanmıştım. Abim boğazını temizlediğinde hızla bakışlarımı çektim.


"İlk defa görüyorum kızım seni, maşaAllah ne kadar güzelsin." Dediğinde müstakbel kayınvalidemden ilk iltifatımı almıştım.


"Teşekkür ederim, o sizin güzel yansımanız." Dedim utanarak. Elimi ayağımı nereye koyacağımı şaşırmıştım.


"Oyy ne kadar tatlısın sen güzel kızım." Dedi, asıl kendisi neden bu kadar tatlı?


"Birde bana sor anne, birde bana." Dedi Mirza bu sefer sessiz söylememişti. Sesi hepimize ulaştığında, bir sessizlik oluştu.


"Ayy yoksa siz birbirinize sevdalı mısınız?" Dedi Zehra teyze. Abim, derin bir nefes çekti. Mirza ise bana bakıyordu bir şey diyebilmek için, gözlerimi hafif kırptığımda onayı almıştı.


"Öyleyiz." Dedi Mirza, abim burda olduğu için pek bir şey diyememişti. Gerçi dememiş hali buydu ya.


"Ayy bu güzel kız, benim gelinim mi?" Dediğinde abim gıcık tutmuş gibi öksürmeye başladı. Zehra teyze ve biz abim burda değilmiş gibi davranıyorduk resmen.


"Abi iyi misin?" Dedim sehpanın üzerinde ki suyu alıp abime uzattım. Abim suyu içerken öksürüğü de durdu.


"İyiyim, iyiyim." Dedi, onun üstüne Zehra teyze bir şey demedi ama bana bakarak gülümsemekten çekinmiyordu.


"Ee hadi aşağı gelin, orda oturalım." Dedi Zehra teyze.


"Olur Zehra teyze." Dedi hemen abim.


"Ee hadi, siz aşağı inin bizde kızlarla burayı toplayıp gelelim." Dedi Zehra teyze.


"Bizde yardım edelim." Dedi abim.


"Yok oğlum, siz inin zaten pek bir şey yok." Dedi Zehra teyze.


"Tamam o zaman inelim." Dedi Serhat abim. Onlar inerken Mirza yerinden kıpırdamamıştı.


"Mirza, insene oğlum aşağı." Dedi Zehra teyze ama Mirza tam tersini yapıp bize doğru geldi.


"Yok ben size yardım edeceğim." Dedi ve sehpanın üzerinden çaydanlığı aldı ve boş olan eliyle de benim elimi tutup yürümeye başladı. O yürüyünce mecburen bende yürümüştüm.


"Mirza ne yapıyorsun ya, ayıp oluyor annenle kardeşine." Dedim sitemle.


"Bir bak bakalım arkana, ayıp mı oluyor?" Dedi sırıtarak. Başımı çevirip arkama baktığımda ikisininde gülerek bizi izlediğini gördüm.


"Olmuyormuş değil mi?" Dedi merdivenden inerken.


"Galiba." Dedim, gayet mutlu görünüyorlardı.


"Kesin bilgi gülüm, galibası yok." Dedi keyifli sesiyle. Mutfağın içine girip çaydanlığı bıraktı, mutfağın kapısını kapatacakken elinden tuttum.


"Mirza, saçmalama annen gelecek, yanlış anlayacaklar." Dedim bu durumdan rahatsızlık duyduğumu anlamıştı.


"Tamam." Dedi ve bizi mutfaktan çıkarttı. Geldiğimiz yolu geri döndüğümüzde bir odaya girdik. Kapıyı kapatıp beni belimden tutup kapıya yasladı.


"Kudurdun mu?" Dedim nefes nefese. Birden çekmesiyle panik olmuştum.


"Kudurdum say."


"Neden buradayız kuduruk beyefendi?"


"Sevgilimi özledim." Dedi, sevgilim deyişi içimi eritiyordu.


"Nerden sevgilin oluyorum?" Dedim düşüncelerime zıt bir şekilde.


"Burdan." Dedi elimi kalbinin üzerine götürerek.


"Şimdi mi sevgilin oldum?"


"Önceden sevdiğimdin, şimdi sevgilimsin." Dedi elimin altında ki kalbi hızla atıyordu. Benimki de öyleydi, o hissetmiyordu. Hissetsin diye elini tutup kalbimin üzerine koydum.


"Sevgilim." Dedim fısıldayarak.


"Sevgilin sana ölsün." Dedi yemin eder gibi ama bundan hoşlanmıyorum.


"Bırak ya gideceğim." Dedim elinin altındaki elimi çekmeye çalıştım.


"Şaka yaptım gülüm, şaka." Dediğinde durdum ama yüzümü astım.


"Yavrum şaka." Dedi yüzümü avuçları arasına alıp yanağıma uzun bir öpücük bıraktı.


"Gül yoksa yerim seni bak." Diyerek tehdit etti ama gülümsemedim.


"Gülümseyene kadar öperim." Dediğinde gülümsememek için zor durdum.


"Öpmem için mi gülmüyorsun?"


"Öpmek istesem kendim öperdim. Neden böyle bir şey yapayım?" Dedim bütün cesaretimle.


"Öyle mi?" Dedi gözlerinde arzu vardı.


"Öyle." Dedim dudaklarımız birbirine değiyordu. O bir şey yapmayınca ben yüzüne öpücükler bıırakmaya başladım. Dudaklarına, yanaklarına, çenesine, boynuna, şakağına.


"Yakıyorsun beni." Dedi boğuk sesiyle.


"Yan." Dedim dudağına son bir öpücük bırakıp geri çekildim ve başımı yan çevirdim.


"Yanıyorum, yıllardır yakıyorsun beni." Dedi başını yanağıma yaslarken. Orada biraz soluklandıktan sonra başını yanağımdan çektim. Aramızda mesafe olacak şekilde kendimden uzaklaştırdım onu.


"Mirza "


"Efendim gülüm?"


"Annenin yanından alıp, beni bu odaya getirmen ne kadar yanlış anlaşılacak biliyor musun?"


"Yanlış bir şey yapmakdık ki." Dedi masumca.


"Mirza her ne kadar sen öyle söylesen de ayıp, ne düşüncekler bilemeyiz. İlk günden annenin benim hakkımda kötü bir şey düşünmesini istemiyorum."


"Tamam cânfezâm, bir daha sen istemedikçe böyle bir durum olmayacak." Dedi kararlıkla.


"Kendim için demiyorum Mirza, sadece ayıp oluyor ve biraz önce öpüştüğümüzü herkes öğrendi. Yüzünün çoğu yeri parlıyordu."


"Sen nasıl farketmedin?"


"Bilmiyorum, dikkat etmedim." Dedim gerçekten de farketmemiştim. Aklım başımdan gitmişti.


"Gözlerimden başka yere bakmadığın içindir." Dedi gözlerime derince bakarak.


"Öyledir." Dedim bende gözlerinin katlarını arşınlayarak.


"Sen çok tehlikeli olduğunu biliyorsun değil mi?"


"Tehlikeli miyim?" Dedim şirince.


"Fazlasıyla." Dedi konumuzu saptırmıştık.


"Odadan çıkmamız gerek."


"Tamam çıkalım." Dedi önümden çekilip kapıyı açacakken elini tuttum.


"Mirza'm."


"Söyle Mirza'nın ömrü."


"Beni yanlış anlamanı istemiyorum."


"Seni neden yanlış anlayayım gülüm?"


"Sana sürekli yanlış anlaşılacağımızı söylüyorum çünkü bunu istemiyorum. Senin dokunuşları dan rahatsız değilim." Dedim. O bana karşı düşünceli davranırken bende böyle davranmak istiyordum.


"Biliyorum gülüm." Dedi ve yüzümü avuçlarının arasına alıp saçlarımın arasına öpücük bıraktı.


"Hadi gidelim." Dedi elimi tutup kapıyı açtı ve odadan çıktık.


"Aşağıda kim var?"


"Tanımadığın babam, erkek kardeşim ve kız kardeşim."


"Dört kardeş misiniz?" Dediğimde başını salladı.


"En büyükleri sen misin?"


"Yani Dicle'den birkaç saniye büyüğüm." Dedi gülerek.


"Çiçek kaç yaşında?"


"17"


"Erkek kardeşin?"


"O da 17."


"İkizler mi?"


"Evet annem çift çift doğurmuş bizi." Dedi umarım babasından bu genini almamıştır.


"MaşaAllah."


"Peki babanla ilişkin nasıl?"


"Evden kaçmış bir babayla oğulun arası ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi."


"Kötü mü yani?"


"Kötü değilde limoni diyelim."


"Düzelir ya, hem senin gibi biriyle kimin arası kötü olabilir?"


"Ben nasıl biriyim?" Dedi sırıtarak.


"İyi birisi."


"Başka?"


"Başka ne olsun istiyorsun?"


"Bilmem senin gözünde nasıl olduğumu merak ediyorum." Dedi ve bir kapının önünde durduk. Muhtemelen salon burasıydı içerden konuşma sesleri geliyordu.


"Mirza'm benim gözümde ki seni anlatmaya, en güzel kelimelerimde cümlelerimde yetmez." Dedim tepki vermeyip öylece kalınca bende bir şey demedim. Onu orda bırakıp içeriye girdim.


Tanıdık simalar harici, Zehra teyzenin yanında bir adam -Mirza'nın babası-, bir oğlan ve ona aşırı benzeyen bir kız -Mirza'nın ikiz kardeşleri- vardı.


"Gel güzel kızım." Dedi abim. Yanına gittiğimde Mirza'nın babasını gösterdi.


"Kardeşim Eslem Feza, Azad amca." Dedi


"Hoşgeldin kızım." Dedi Azad amca.


"Hoşbuldum." Dedim elini öpüp. Bu alışkanlık annemin beynime kazıdığı bir şeydi. Tanımadığım birisine temas etmekten hoşlanmasam bile saygıdan ötürü elini öpüyordum.


"Nerdeydin?" Dedi abim yanına oturduğumda.


"Tuvalet." Dedim geçiştirmeye çalışarak.


"Tamam." Dedi abim. Mirza geldi mi diye kapıya baktım ama kimse yoktu. Dicle kapıya baktığımı görünce bana doğru yaklaştı.


"Yenge, abim nerde?"


"Abin en son kapıdaydı." Dedim, bu sırada Mirza kapıdan içeri girdi. Üzerinde ki gömleği çıkartıp, bisiklet yaka siyah tişört giymişti.


"Oğlum soğuk değil mi, hasta olacaksın." Dedi Zehra teyze. Ayağa kalktığında Azad amcanın da kolu onunla birlikte kalkmıştı. Yan yana otururken bile el eleydiler. Annemle babamda görmediğim için tuhaf gelmişti.


"Yok anne, hasta olmam. Sıcak." Dedi sonda bana bakarak. Kasım ayında adamın ateşini çıkartmıştım galiba.


"Nasıl sıcak oğlum, hava esiyor." Dedi endişeyle.


"Boşver anne, otur bak babanın eli havada kaldı." Dedi ellerini göstererek.


"Kalsın elim havada, sonuçta boş değil." Dedi babası Mirza'yı iğneleyerek.


"Allah ellerinizi ayırmasın, ki elhamdülillah benimki de boş değil." Dedi Mirza bana bakarak. Babasıyla alaylı bir şekilde birbirlerine laf atıyorlardı.


"Allah Allah hangi aklı havada sana katlanıyor?" Dediğinde herkes sus pus olurken Mirza'nın ikiz kardeşleri güldü. Onların benden haberi yoktu gerçi.


"Allah'a şükür aklım havada değil." Dedim ama sessizlikten dolayı herkes duymuş ve bakışları bana dönmüştü.


ŞU AN YER YARILSIN VE BENİ İÇİNE ALSIN!


LÜTFEN!


"Aklın havada da olsa severdim ben seni gülüm." Dedi Mirza, utanmamı her seferinde iki katına çıkartan sevgilim, düşmanım mısın acaba?


"Bir dakika bir dakika şimdi siz sevgili misiniz?" Dedi Çiçek.


"Evet." Dedi Mirza. Bende halıların desenini inceliyordum.


"Halının desenleri güzel mi yenge?" Dedi Dicle sessizce.


"Hı güzelmiş." Dedim boşluğuma gelince.


"Ben seçtim." Dedi gülerek. Ben pek gülememiştim ama.


"Kaldır başını ya, baksana abime hiç utanıyor mu?" Dedi başımı hafif kaldırıp Mirza'ya baktığımda gülümseyerek bana bakıyordu.


"Utanmıyor."


"Evet, bence bu utanmaz halinden korkmalısın."


"Korkuyorum zaten." Dedim, Mirza ailesine bile bu kadar açık konuşabiliyorsa ohoo. Mirza'ya onaylamaz bir şekilde kaşlarımı yukarı kaldırdım. Beni utandırmayı sevdiğini yeni öğrenmiştim.


"Sen kaldır bakayım başını kızım. Sen niye utanıyordum, bu utansın." Dedi Azad amca, Mirza'ya iğrenir gibi bakarak.


"Ben, şey." Diyerek ağzımda sözü geveleyince imdadıma Zehra teyze yetişti.


"Tamam, utandırmayın benim kızımı. Siz kendi aranızda laf dalaşına gireceksiniz diye de ortamı germeyin." Dedi uyarır tonda. Beni tanıyalı kaç dakika olmuştu bilmiyorum ama çok içten kızım diyordu. Bir anda rastgele bir noktaya dalmamla annemin bana kızım deyişi geldi. Kızım diyordu ama sanki hiç istemiyordu olmamı. Benim şahsıma olmadığını biliyorum, annem kız çocuğu olsun istememişti.


Düşüncelerim üst üste gelirken reglin verdiği duygu değişimimle utanmayı bırakmıştım, şimdi gözlerim dolmuştu.


"Güzel kızım." Dedi abim elini sırtıma atarak. Hafif beni kendine çektiğinde gözyaşım pıt diye düşmüştü mavi gömleğine.


"Bir şey mi oldu?" Dedi sessizce.


"Hayır, bir şey olmadı."


"Emin misin?" Dedi abim.


"Feza'yım." Dedim duygularımı toparlamak için şakayla. O ise gözlerini devirdi.


"Gözlerini bir daha devirirsen."


"Eee?" Dedi tehditkâr bir tonda.


"Öperim canım abim." Dedim güzel bir R yaparak.


"Bence de öyle yapmalısın." Dedi başını sallayarak.


"Hı hı." Dedim ve konuşulan konuya odaklandım. Gerçi bakışlarım ilk Mirza'ya değmişti ama. Bana 'Ne oldu?' dedi beden dili ve mimikleriyle. Bende omuzlarımı 'Bir şey yok.' dercesine kaldırıp indirdim. Bu sefer gerçekten konuya dahil olduğumda Azad amca bir anısını anlatıyordu.


"Tabi biz annenizle öyle kolay evlenmedik. Gerçi annenizi kaçırdım ama nikah kıyamadık."


"Niye nikah kıyamadınız?" Dedim anlamayarak.


"Zehra, Şafiî olduğu için babasının rızası olması gerekiyordu yoksa nikah kıyamıyorduk." Dedi Azad amca. Bende şafiydim ve bu bilgiyi yeni öğrenmiştim.


"Amelde mezhebin ne?" Dedi Mirza aniden. Aklıma gelen kitap repliği ile ortama büyük bir kahkaha bırakmamak için zor durdum.


"Şafiî." Dedim gülmemek için zor dururken.


"Ben babanı razı ederim." Dedi kendinden emin bir şekilde.


"Sen biraz daha zorlarsan, ben seni razı edeceğim ama neyse." Dedi abim tahditkâr sesiyle, bu sefer baya ciddiydi.


"Eyvallah." Dedi Mirza. Abimin kıskandığını hareketlerinden anlamıştım ama şimdi de sözleriyle belli etmişti.


"Germeseniz mi ortamı?" Dedi Dicle sakince. Gerçekten de abim gerilmişti, Mirza da buna sebep olduğu için gerilmişti.


"Yok germiyoruz." Dedi abim.


"Gerilmediyseniz ben anlatmaya devam ediyorum." Dedi ortamı yumuşatmak için. Çok sakin ve anlayışlı birine benziyordu. Sevmiştim Azad amcayı.


"Dinliyoruz bilmem kaçıncı kez anlattığın anını babacım." Dedi Dicle.


"Sus kız istediği kadar anlatır benim kocam. Anlat kocam, ben dinliyorum." Dedi Zehra teyze. Dedikleri şaşırmama sebep olmuştu. Hele ki Zehra teyzenin dediklerinden sonra Azad amcanın yüzünde olan gururlu gülümseme. Karısının saçlarına öpücük kondurdu.


"Dinlemek istemeyen çıkabilir, biz karımla anılarımızı yeniliyoruz." Dedi Azad amca. Karısının sırtını, kendi göğsüne yaslarken.


"Hâşâ dinlememek ne demek? Anlat babacım dinliyoruz." Dedi Çiçek.


"Biz kaçınca tabi Zehra'mın babası ortalığı ateşe verdi. Beni bulursa ibreti alem için leşimi Diyarbakır'ın her sokağında gezdirecekmiş." Dedi bu dediklerine daha çok şaşırırken Zehra teyze yüzünü buruşturuyordu.


"Sen ne yaptın?" Dedi Mirza.


"Ne yapacağım gittim karşısına geçtim, 'Leşimi Diyarbakır sokaklarında gezdirecekmişsin, buyur sık gezdir' dedim silahı eline verdim. İkimizden başka kimse yoktu, silahı eline bile almadı. 'Kızım nerde?' dedi bende söylemeyince bir tokat attı. Ben yere düşünce 'Niye gelip adam gibi istemiyorsun it?' dedi. 'Gelsem verecek miydin?' dedim 'Vereceğim.' dedi ama tam üç kere gittim, vermedi."


"Tekrar mı kaçırdınız?" Dedim merak etmiştim. Dediğime gür bir kahkaha attı.

"Yok, kaçıramadım. Kaçıracağımı anlayınca Zehra'mı verdi. Üç kere tuzlu kahve içirdi bana, dördüncüyü içmezsen vermem demişti birde."


"İçtiniz mi?" Dedim yine merakla.


"Keyifle içtim." Dedi karısını çok sevdiği belliydi. Bakışlarım Mirza'ya döndüğünde o da gülümseyerek bana bakıyordu. Dudaklarını oynatarak bana bir şey söyledi.


"Bende keyifle içerim." Dedi ses yoktu, dudağını okumuştum. Aynı şekilde bende konuştum.


"Ben sana kıyamam." Dedim dudağımı okuyunca gülümsemesi genişledi. Bakışlarımı geri babasına çevirdiğimde onun bakışları ikizimizin arasında gidip geliyordu. Bize bir şey demedi ama Zehra teyzeye bir şeyler söyledi. Zehra teyze ile aralarında konuşurken dudaklarını okumaya çalıştım.


'İnşaAllah hep böyle olurlar.' Dediğini anlamıştım. Bana da 'Amin' demek düşüyordu.


---


~~~


Cânfezâm: Şimdi sana sorular soracağım sende cevapla tamam mı?


Çipem: Sor gülüm


Cânfezâm: Bende sevdiğin 5 şey?


Çipem:

Beni sevmen

Gözlerin

Gamzen

Kalbin

Dudakların


Cânfezâm: Benim sevdiğim 4 şey?


Çipem:

Ben 

Galatasaray

Motor

Kitaplar


Cânfezâm: Sevmediğim 3 şey?


Çipem:

Sana yapılan bir iyiliğin karşılığını verememek

Maç izlemeni engelleyecek şeyler

Yemek yiyememek


Cânfezâm: Benim en çok kullandığım 2 kelime?


Çipem:

Mirza'm (Çok şükür ki artık öyle)

Fezayım (emin misin dediğimde)


Cânfezâm: Bende değiştirmek istediğin 1 şey?


Çipem: SOYADIN


Cânfezâm: Ya aşık mısın sennnnnn???


Çipem: Fazlasıyla aşığımmmmmmm


Cânfezâm: Isırırım seni bu kadar tatlı olma


Çipem: Dediğinde kararlıysan odana gelmem iki saniyemi almaz


Cânfezâm: Saçmalama Mirzaa


Çipem: Hiçte bile saçmalamıyorum


Cânfezâm: Kesinlikleee


Cânfezâm: Bir fotoğraf gönderdiniz. (Bugatti chiron bordo)


Cânfezâm: Bunun gizelliği şaka mııııııı???


Çipem: Harbiden güzelmiş


Cânfezâm: Aşık oldum galiba


Çipem: Çok beğendiysen alabilirim sana??


Cânfezâm: Arkadaşlar biz öyle zengin kimseler değiliz (sticer)


Çipem: İnan hiç farketmez (sticer)


Cânfezâm: Nası ya? (Sticer)


Çipem: Alayım mı????


Cânfezâm: Sen ciddili mi konuşuyorsun??


Çipem: Aynen gülüm ciddili konuşuyorum


Cânfezâm: Saçmalama Mirza sakın


Çipem: Neden??


Cânfezâm: Çünkü bu çok pahalı ve senin paranı böyle bir şey için harcıyamayız hem sadece bu da değil neden sevgilim bana araba alsın hemde milyon dolarlık araba???


Çipem: Şimdi almayalım o zaman evlenince hediye olarak veririm ben sana???


Cânfezâm: Saçmalama böyle bir arabayı kullanmam bu arada boşuna almış olursun


Çipem: Ne demek kullanmam??


Cânfezâm: Dubai'de değiliz Mirza Diyarbakır'dayız kendine gel


Çipem: Diyarbakır'a daha güzeli yakışır değil mi doğru söylüyorsun


Cânfezâm: Öyle ama ben istemiyorum okeyyyy


Çimen: Niye ya ben müstakbel karıma bir araba alamayacak mıyım??


Cânfezâm: Bir tane çarpıcam yarısı boşa gidecek (sticer)


Çipem: PDNDPSMSŞSMSPDJPSKS


Çipem: Tamam tamam ben zaten motor alacağım sana biz ikimiz motorla Diyarbakır'ın altını üstüne getireceğiz


Cânfezâm: Motor düşündürmedi değil ama olmaz


Çipem: Gülüm


Cânfezâm: Buyur Mirza'm


Çipem: Gel kaçalım motora binelim


Cânfezâm: Şimdi mi?


Çipem: Evet gezelim biraz hem motoru özlemedin mi?


Cânfezâm: 5 dakikaya dışarda buluşalım


Çipem: Bekliyorum


~~~


Bir adet Mirza rica ediyorummmmm


Loading...
0%