Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Aşiret Paket

@sadecebiryazar

~~~


Cânfezâm: Bu kız düğüne Mardin'e gidiyorrrrr


Çipe: Kimin düğünü?


Cânfezâm: Süt abimin


Çipe: Süt mü abin???


Cânfezâm: Evett


Çipe: Serhat sonunda evleniyor mu??


Cânfezâm: Onu da mı tanıyorsun sen?


Çipe: Tanıyorum 


Cânfezâm: Tanımadığın yok zaten


Çipe: Yoktur


Cânfezâm: Neyse neyse


Cânfezâm: Kına için çok güzel bir elbise aldımmm


Çipe: Bende görebilirim bence bu elbiseyi


Cânfezâm: Nasıl göreceksin?


Çipe: Mardin'e gelirim


Cânfezâm: Saçmalama belki ben göremem ama başkası görebilir


Çipe: Görsün ne olacak?


Cânfezâm: Abilerim görürse burda ne işin var derlerse??


Çipe: Binden fazla kişi olacak düğünde benim orda oluşumu mu sorgulayacaklar??


Cânfezâm: Yani orası öyle ama görüp de 'sen ne alaka burada' demezler m???


Çipe: Görmezler 


Cânfezâm: Emin misin?


Çipe: Çipe'yim


Cânfezâm: Fazla benimsedin bakıyorum ismini


Çipe: Senden geleni nasıl benimsemem????


Cânfezâm: Bir şey diyemeyeceğim


Çipe: Ben senin kına elbiseni nasıl göreceğim?


Çipe: Düğünde görürüm de kına zor


Cânfezâm: O da senin bileceğin iş


Çipe: Ne demek benim bileceğim iş bilmiyorum ki soruyorum gülüm


Cânfezâm: Ben bilemem


Çipe: Bilirsin bilirsin


Cânfezâm: Bilemem be gidiyorum ben


Çipe: Git bakalım 


~~~


"Abiii." Dedim arabada başımı öne doğru çıkartarak


"Efendim güzel kızım?"


"Benim elbisem hangi renk?"


"Ne bileyim ben ara Serhat'a sor." Dedi


"Ne demek ne bileyim? Sen nasıl abisin?" Dedim alayla


"Böyle bir abiyim işine gelirse." Dediğinde kendimi geri yerime attığımda telefonumu elime aldım. Rehbere girip 'Aşiretpaket' kişisine tıkladım ve hoperlöre aldım. Çok geçmeden açınca ben bir şey demedim. Her zaman 'Serhataşkımmm' diye bağırarak açardım telefonu ama bu sefer trip attığımı anlasın diye bunu yapmadım.


"Feza?" Dedi garip bir sesle.


"Efendim?" Dedim sanki o aramış gibi.


"Nasılsın?" Dedi hâlâ garip bir ses tonuyla konuşuyordu.


"Yoldayım." 


"Buraya mı geliyorsunuz?" Dedi


"Evet ama neden geliyoruz önemli olan bu değil mi?" Dedim imalı bir sesle


"Öyle mi?" Dedi, benim tavrımı yoklamak için.


"Ben bilmiyorum öyledir herhalde." Yaptığım imayı anladığını adım gibi biliyorum.


"Sana söyleyecektim ama kendim bile kabullenememişken kimseye söyleyemedim." Dediklerine karşı kaşlarımı çattım.


"O ne demek?" Dedim


"Öylesine, geldiğinde anlatırım."


"Şimdi anlatsana, yolum uzun vaktim bol. Tabi senin değilse sonra konuşuruz."


"Yok delalamın bugünlerim öyle boş ki. Sen damat olacaksın deyip şirkete bile girdirmediler." Dedi sıkıntıyla


"Ee birden nereden çıktı bu evlilik işi?" Dedim


"Yıllardan beri bir husumet vardı ya Adar'larla, işte onun çözümü bu evlilik."


"Nasıl yani sen istemiyor musun bu evliliği? Zorla mı evlendiriyorlar seni?" Dedim, bunun gerçek oluşu sorgulanmlalıydı şu an.


"İstiyorum." Dediğinde şaşırdım.


"Tanımadığın biriyle evleneceksin ve bu evliliği istiyorsun, neden?"


"İstiyorum çünkü böyle olması gerek." Dediğinde sanki bir şeylerden rahatsız olmuştu. Çok geçmeden tekrar konuştu.


"Bu konuyu geldiğinde sana daha detaylı anlatırım delalamın." Dedi


"Olur, şimdilik trip atmayacağım sana."


"Yaa o kadar iyisin ki." Cıvıkça konuştuğunda göz devirdim.


"Koskoca Şahran'ların ağasının girdiği hallere bakar mısın, aşiret görse bu hallerini gör bak bir daha senin sözünü dinliyorlar mı?"


"Bacımla konuşmama da karışmasınlar bir zahmet." Dedi sıkıntıyla ben konuşacakken Demirkan abim önden konuşmamıza dahil oldu.


"Süt bacın, ki o bile meçhul ya." Dedi Demirkan abim. İkisi süt kardeşlerdi.


"Olsun yine de bacım, seni ilgilendirmez." Dedi Serhat abim


"Ne demek ilgilendirmez onun öz abisi benim." Dedi Demirkan abim, bu sırada yanımda oturan Oğuz abime baktım. O benim en yakın abimdi şu an, gen olarak.


"Asıl ikinizde susmalısınız ona en yakın olan benim." Dedi


"Öylemiymiş, ben neden bilmiyordum bunu?" İmayla dediklerine Oğuz abim anlamaz bakışlar atıyordu.


"Hani annemizle babamız bir ya, abi." Dedi abimin yaptığı imayı anlamayarak ya da anlamak istemeyerek.


"Görünüşün öyle değilde ondan söylemiştim." Dedi açıklayarak.


Gözüm Oğuz abimle benim aramda ki tek kişilik yere kaydı. Demirkan abim olsaydı o boşluk ortada değil de ikimizden birinin sağında veya solunda olurdu.


"Ne zaman yola çıktınız, delala keça mın?" Dedi Serhat abim, sesinden bile sırıttığı belli oluyordu.


"Lan gebertirim seni ha." Abimin arkasını dönüp bağırmasıyla Serhat abimde, bende güldüm.


"Bak biz aşiretiz, biz adamı-"


"Aşiretinide, seni de gebertirim Serhat."


"Gel gebert belki bende kurtulurum." Dedi gülerek


"Konuyu saptırtıyorsun it. Benim güzel kızıma, güzel kızım demeyeceksiniz." Dedi Demirkan abim


"Güzele, güzel demesi yanlış mı?" Dedi yine ve yine varlığını konuşarak belli eden Alparslan abi ama dediğiyle bu sefer ortamda büyük bir sessizlik olmuştu. Ona dönen bakışlarla yerinde rahatsızca kıpırdandı.


"Niye sustunuz Feza'nın güzel olmadığını mı düşünüyorsunuz?" Dedi Alparslan abi


"Kardeşimizin güzel olduğunu biliyoruz tabi, değil mi Demirkan?" Serhat abinin sesi ortamda pek bir etki etmemişti.


"Tamam belki kardeşiniz için bunu söylemeliydim ama kötü bir amaçla söylemedim. Hem Allah'ın yarattığı çirkin bir şey var mı?" Dedi Alparslan abi


Yani birden böyle söylemesi ve abilerimin yanında söylemesi iyi olmamıştı. Başkası söylese belki çok rahatsız olabilirdim ama Alparslan abi, yani o kadar rahatsız eden bir insan değildi. Bilmiyorum, iyi olmamıştı.


"Yoktur." Dedi Demirkan abim kısık bir sesle, sonrasında önüne döndü.


"Abi, gelince görüşürüz." Dedim Serhat abime


"Tamam delalamın." Dedi ve konuşmayı kapattım.


"Şurada ki benzinliğe gidip bir şeyler alalım." Dedi Demirkan abim


"Tamamdır." Alparslan abi onu onaylayıp benzinliğe girdi.


"Abi, bende geleyim mi?" Dedim çekinerek


"Gel güzel kızım." Dedi


Arabadan inip hemen abimin koluna girdim.


"Ne alacaksın marketten?" Dedi abim


"Tabiki de karpuzlu sakız." Dediğimde sırıttı.


"Yanında yok mu?" 


"Var." 


"Ee o zaman neden alıyorsun?"


"Ya biterse?" Dedim 


"Senin karpuzlu sakızın bitecek?"


"İşimizi sağlama alalım, gülüm." Dediğimde birden duraksadım. Normalde gülüm diye kimseye hitap etmezdim ama Çipe sağ olsun alışmışım.


"Al hadi al." Markete girdiğimizde direkt kasanın orada ki sakızlardan beş tane aldım.


"Az değil mi o?" Dedi abim imayla


"Bence de az." Diyerek beş tane daha aldığımda benden uzaklaştı.


"Bu kadar sakızı bir arada görmek istemiyorum." Dedi gülerek


"Görme, ben görsem yeter." Dedim inatla


"Hadi, bir şeyler daha alalım da çıkalım." Dedi diğer reyonlara doğru giderken.


Marketten bir şeyler alıp çıktığımızda bu sefer şöför koltuğuna abim geçmiş yan koltuğuna da Alparslan abi geçmişti.


"Evet şöför Demirkan Araz ve muavin Mirza Alparslan Soykan." Dedi Oğuz abim sonrasında bir şeye takılmış gibi Alparslan abiye seslendi.


"Mirza Alparslan abi?" Dedi iki ismini kullanarak


"Ulan ne kadar uzun oldu bu böyle, abi harbi ismin niye bu kadar uzun?"


"Annem Alparslan istemiş, babamda Mirza. İkisinin ortak seçimi olmuş."


"Kardeşlerinin ismi nasıl?" Dedi Oğuz abim


"Adar, Yusuf, Dicle ve Çiçek."


"Abi galiba sen ilk çocuksun diye çok heves etmişler." Dedi gülerek


"Olabilir." 


"Bu doğduğunda babası deve kesmiş." Dedi Demirkan abim


"Ne?" Dedim şaşkınlıkla


"Hemde 10 tane." Dedi abartılı bir sesle


"Şaka yapıyorsun?" 


"Yok, valla babam her zaman anlatıyor."


"Niye anlatıyor, sen doğduğunda baban iki tane inek kesip dağıtmamıştı?" Dedi Alparslan abi Demirkan abime


"Ne?" 


"Ne?" Bu sefer Oğuz abimde benim gibi şaşırmıştı.


"Ne olmuş babanın en sevdiği çocuğu bensem?" Dedi Demirkan abim alayla


Ben bu sırada hemen telefonumu çıkartıp babamı aradım.


"Ne oldu kızım?" 


"Baba, sen abi doğunca iki tane inek mi kestin?" Dedim kıskançlık ve şaşkınlıkla


"Evet, kestim." 


"Niye biz neciyiz burda baba?" Dedi Tuğrul abim arkadan


"Oğuz ve Tuğrul doğduğunda da birer tane kestim."


"Peki ben, benim için kesmedin mi?" Dedim heyecanla


"Baban sen doğduğunda 5 tane inek kesti." Dedi annem


"Oha." 


"Mala mına şevuti." Dedi Oğuz abim yakınırcasına


"Yani burdan anlamalıyız ki en sevdiğin çocuğun benim."


"En sevdiğim kızım sensin."


"Baba ya, başka kızın mı var sanki?" Dedim dudağımı büzerek


"Belki var, nereden biliyorsun?" Dedi alayla


"Murat." Arkadan annemin kızan sesini duyduğumda güldüm.


"Hadi baba, sana kolay gelsin." Deyip kapattım telefonu.


"Kızım, sen varya fenasın, fena." Dedi Demirkan abim


"Öyleyimdir." Dediğimde yanımda ki Oğuz abimin nefes seslerinin düzene girmesiyle uyuduğunu anladım. Hemen telefonumu çıkartıp Çipe ile olan sohbetimize girdim ve Oğuz abim karşıma gelecek şekilde yönümü çevirdim.


~~~


Cânfezâm: Bir elbise almışım olayyyyyyyy


Çipe: Görmeden inanmam


Cânfezâm: Şimdi bende fotoğrafı yok ki


Çipe: Giydiğinde fotoğrafını atarsın gülüm


Çipe: Tabi istersen 


Cânfezâm: Bakarız


Çipe: Nasıl bir şey aldın?


Cânfezâm: Yeşil saten ince askısı olan bir elbise


Çipe: Dekoltesi var mı?


Cânfezâm: Biraz var ama kınada giyeceğim için sorun olmayacak


Çipe: Nasıl olmayacak???


Cânfezâm: Kına kadınlar arası öyle olmasa Demirkan abim bana asla o kıyafeti giydirmezdi kıskançlıktan


Çipe: Merak ettim elbiseyi


Cânfezâm: Bekle aldığım yerin sitesine bakayım belki vardır


Çipe: Bekliyorum gülüm (00.24)


Cânfezâm: Bir fotoğraf gönderdiniz. (Koyu yeşil, askılı, uzun elbise) (00:26)


Cânfezâm: Bu 

Görüldü


Cânfezâm: Kötü mü?


Çipe: Bunu mu giyeceksin??


Cânfezâm: Evet beğenmedin mi?


Çipe: Beğendim ama benim kesinlikle oraya gelmem lazım yoksa burada deliririm


Cânfezâm: Neden deliresin ki?


Çipe: Sen bu elbisenin içinde güzelliğine güzellik katarsın gülüm ve bu güzelliğini başkalarının görecek olması beni delirtir


Cânfezâm: Kadınlardan mı kıskanıyorsun beni?


Çipe: Seni senin etrafında ki herkesten kıskanıyorum cânfezâm


Cânfezâm: İyi bir şey mi şimdi bu?


Çipe: Kötü bir şey mi?


Cânfezâm: Bilmiyorum


Çipe: Bunu da zamanla öğreniriz


Cânfezâm: Nasipp


Çipe: Aynen öyle gülüm


Cânfezâm: Elbiseyi gördüğüne göre giydiğimde atmama gerek kalmadı


Çipe: Ne elbisesi ben elbise falan görmedim


Cânfezâm: Ne demek görmedim


Çipe: Görmedim 


Cânfezâm: KSJDPDMDPSHSLDN


Çipe: Elbiseyi görmediğini göre giydiğinde fotoğrafını atarsın


Cânfezâm: Bakarız


Çipe: Sen düğüne gitmeyi seviyorsun hatta hunharca halay çekiyorsun ama sonradan baya pişman oluyorsun


Cânfezâm: Doğru 


Çipe: İnsanlar senin yanlışlarını görmeden önce kendi yanlışlarını görselerdi onlar senin hayatında ki iyi insanlar olurdu


Çipe: Ama öyle değil sende bunu bildiğin için onlardan uzaklaşıyorsun cânfezâm


Cânfezâm: Bu da doğru


Çipe: O zaman uzaklaştığın insanların ne düşündüğünü önemseme biliyorum fazlasıyla zor bu durum


Çipe: Ama sen bu düşüncelerinin üstesinden gelebilecek birisisin cânfezâm


Cânfezâm: Gerçekten böyle mi düşünüyorsun yoksa ben kötü hissetmeyim diye mi yapıyorsun bunu?


Çipe: Hayır tabiki de gülüm benim sana söylediklerim her zaman en içten duyduğum şeylerdir bundan şüphe etme


Cânfezâm: Teşekkürler


Çipe: Teşekkür etme gülüm bunları boşver


Çipe: Eminim ki Demirkan bir şarkı açmayı aklına getirmemiştir sen bir şarkı aç ve düğüne gittiğiniz belli olsun gülüm


Cânfezâm: Olmaz Alparslan abi burada belki rahatsız olur


Çipe: Damarlarında akan Kürt kanı varken halay müziğinden rahatsız olacağını düşünmüyorum gülüm


Çipe: Sen bana güven ve bir şarkı aç


Çipe: Kendini sıkma ve rahat ol


Çipe: Kısacası kendin ol


Cânfezâm: Açacağım galiba


Çipe: Aç gülüm aç


Cânfezâm: Bekle şarkıyı açıp yazıcam sana


Çipe: Bekliyorum gülüm

~~~


Çipe'nin söylediklerine uymak istiyordum ama cesaret edemiyordum. Telefonu kucağıma koyup abime seslenmek için cesaretimi toplamaya çalışıyordum.


Konuşmak için yelteniyorken Alparslan abi ile aynadan göz göze geldik.


"Bir şey mi oldu Feza?" Dedi


"Şey diyecektim arabanın Bluetooth'u var mı?" Diyerek saçmaladım. Son model bir araba da Bluetooth olmaması saçmalık olurdu herhalde.


"Var." 


"Telefonumu bağlayabilir miyim?"


"Tabi, ben burayı açayım sende kendi telefonunu aç." Dedi ve arabanın Bluetooth'unu açtı.


"Tamam." Telefonu açtığımda 'Cân' diye bir aygıt görünüyordu.


"Cân fezâ." Alparslan abinin dediğiyle bakışlarım hızla onun gözlerini buldu. Göz göze geldiğimizde tekrar konuştu.


"Anlamadım?" Dedim 


"Arabanın Bluetooth ismi Cân Fezâ." Dediğinde başımı salladım. Bir an onun dediğini yanlış anlamıştım.


"Tamam. Bağlanıyorum, onayla." Dediğimde onay vermişti.


"Bakalım Feza'nın listesinde neler var." Dedi Demirkan abim, gerçi bunu biliyordu.


"Evet, düğüne gittiğimiz anlaşılsın değil mi?" Dedim sırıtarak


"Anlaşılsın, anlaşılsın." Dedi abim ve tekrar konuştu.


"Oğuz uyuyor mu?" Dediğinde onaylar mırıltılar çıkardım.


"O zaman, en baslı şarkını aç." Dediğinde ona kötü kötü baktım. Tabiki de bunu yapmayacaktım.


"Açmıyor musun?" Dediğinde başımı onaylamaz bir şekilde salladım.


"Bir susar mısın acaba? Şarkı seçiyorum." Dediğimde elini ağzına kilit çeker gibi çekti.


Keça kurdan şarkısını görünce hemen açtım. Benim şarkıyı açmamla abimin sesi sona vermesi ve Oğuz abimin uykudan sıçraması birkaç saniye içerisinde gerçekleşmişti.


"Noluyor lan?!" Dedi uykusundan sıçrayan Oğuz abim


"Lan mı?" Dedi Demirkan abim


"Lan mı, ne lanı?" Dedi Oğuz abim sanki kendisi söylememişcesine.


"La havle." Dedi Demirkan abimde ona karşı.


Bu sırada şarkının melodi kısmı bitmiş sözleri gelmeye başlamıştı. Baktığımda abimle Alparslan abi şarkıya eşlik etmeye başlamıştı bile. Abim hem söyleniyor hemde şarkı söylüyordu.


'Haye haye em keçikê kurdan in

Şêrîn em şengîn em hêviya merdan in

Haye haye em keçikê kurdan in

Şêrîn em şengîn em hêviya merdan in


"Helal size Kürt kızları." Dedim gülerek ikisi de dikiz aynasından bana bakınca şirin olduğunu düşündüğüm şekilde güldüm.


"Sen söyle seni duyalım keça kurdan." Dediler ikisi de aynı anda.


"Yok almayayım ben sağ olun." Dedim kendimi iyice cama doğru yaslayıp onların bakış açısından çıkardım.


Oğuz abimde uyandığı için telefonumu alıp Çipe'ye de yazamıyordum. Kendimi böyle bir tehlikeye atamazdım, hâlâ uykuluydu uyurdu birazdan.


Ve çok geçmeden beklediğim şey olmuştu. Oğuz abim tekrar uykuya dalmıştı ve bende anında telefonumu elime almıştım.


~~~


Cânfezâm: Şarkıyı açmayı becerdim ama onlara laf attım ve şu an utançtan köşeme sindim


Çipe: Ne dedin de utandın?


Cânfezâm: Şimdi ben keça kurdan şarkısını açtım bunlarda söylediler


Cânfezâm: Bende dedim ki -helal size Kürt kızları- anlık boşluğuma gelip söyledim yoksa söylemezdim


Çipe: Utanma diyemem çünkü senin için öyle bir şeymiş


Çipe: Ama köşene sinmene de razı gelemiyorum


Cânfezâm: Yapacak bir şey yok


Çipe: Var ama buradan yapamıyorum maalesef


Cânfezâm: :)


Çipe: Gülüşüne ölürüm


Cânfezâm: Başladın yine ölmeye


Çipe: Ölmeyeyim mi??


Cânfezâm: Neden ölesin?


Çipe: Ölürsem ne yaparsın?


Cânfezâm: Karşıma çıkmadan öldüğün için kızarım


Çipe: Çok istiyorsun karşına çıkmamı?


Cânfezâm: Yoo ben öyle bir şey söylemedim


Çipe: Söyledin 


Cânfezâm:

Yoo


Çipe: Söyledin sen bilmiyorsun


Cânfezâm: Yapma evladım yapma cocuğum (sticer)


Çipe: Ben mi??? Üstüme iyilik sağlık (sticer)


Cânfezâm: Buğra'nın içinde biriken öfke açığa çıkıyor (sticer)


Çipe: Ben kabul etmiyorum (sticer)


Cânfezâm: Git kendini dövdürmeden (sticer)


Çipe: Gitmiyem 


Cânfezâm: Ben giderim


Çipe: Gitmezsin gülüm


Cânfezâm: Emin misin?


Çipe: Çipe'yim

Görüldü


Çipe: Bu şakayı sen yaparken bir şey olmuyor ben yaptığımda neden görüldü yiyorum


Cânfezâm: Ben keyfim ve kahyası öyle istiyor


Çipe: Öyle mi hanımefendi


Cânfezâm: Öyle


Cânfezâm: Neyse muhabbetine doyum olmuyor ama çocuklar için uyku vakti


Çipe: Bebeğim iyi uykular


Cânfezâm: Sanadaaa

~~~


Loading...
0%