@sadecebiryazar
|
~~~ Çipe: Cânfezâm Çipe: N'olursun kendimi anlatmama izin ver Görüldü Çipe: Feza böyle bakıp bakıp çıkma şu sohbetten Allah aşkına Görüldü Çipe: Buradan cevap vermeyeceksin anlaşıldı bu konuyu yüz yüze konuşacağız belki o zaman dinlersin beni Görüldü Çipe: Sana bu kadar yaklaşmışken vazgeçmeyeceğim cânfezâm ~~~ Mesajlarına cevap vermeden sohbetten çıktım. Ona karşı nasıl davranacağımı ve ne yapacağımı bilmiyordum, Çipe'yi gördüğümde tanıdığım birisinin çıkmasına hazırlamıştım kendimi, ama onun çıkmasını beklemiyordum. O hem abimin arkadaşı hemde öğretmenimdi. Kendi mesajımı onun telefonunda gördüğüm andan beri ondan kaçıyordum ama beynimden kaçamıyordum. ===== Koltuklarımızın arasında ki telefona bildirim gelince gözlerim refleksle onu bulmuştu ama keşke bulmasaydı ve kendi attığım mesajı görmeseydim. Şoka girmiş gibi asla bir şey söyleyemiyordum, hissettiğim tek şey ise şaşkınlıktı. "Feza." "Bu, bu kimin telefonu?" Belki de her gün elinde gördüğüm telefon için ilk bu soruyu sormuştum. "Feza, lütfen." Dedi çaresizce. "Kimin telefonu bu Alparslan abi?" Dedim sesimi biraz yükselterek. "Benim." Dedi ama ben inanmak istemiyordum. Bunca zaman konuştuğum kişi abimin en yakın arkadaşı ve öğretmenim olamazdı. "Senin değil, hayır, hayır." "Benim Feza. Benim, bendim o." Dediğinde anlama yetimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Gözüm asla telefondan çekilmiyordu, ne ona bakabiliyordum ne de başka bir yere. "Ben gitmek istiyorum." Dedim şu an hiçbir şey konuşabileceğimi düşünmüyordum. "Feza böyle olmaz, konuşalım." "Ben gitmek istiyorum, abimin yanına götürebilir misin beni?" Dedim hiçbir şey düşünmeden. "Konuşmamız gerek Feza, en azından dinle beni lütfen." Dedi ama şu an ne onunla konuşabilirim ne de anlayabilirdim. Öncelikle bu olayı sindirmem lazımdı. "Ben, ben istemiyorum. Abimin yanına gitmek istiyorum, lütfen." Dedim ona hiç bakmadan. "Peki, peki şu an bu olanlara anlam veremiyorsun ama sonrasında konuşacağız Feza. Konuşmalıyız." Dedi ama ben bir şey demedim, derin bir nefes alıp arabayı çalıştırdı. Hiçbir şey konuşmadan berberin önüne geldik, hemen arabadan inip abime bakındım. Bana doğru geldiğini görünce hemen ona doğru adımlayıp beline kollarımı sardım. "Ne oldu güzel kızım, neyin var?" Dedi kollarını bana sarıp. "Öğrendim." "Neyi öğrendin?" Dedi tereddütle "Onu." " Nasıl, ne oldu?" Dedi geri çekilip yüzüme baktı. "Hiçbir şey olmadı." "Konuştunuz mu?" "Hayır ama şimdi konuşmak istemiyorum. Sen onunla karşı karşıya gelmememi sağlayabilir misin?" "Olur hallederim." Dedi. "Tamam, sağ ol abi." Dedim iki adım gerileyerek. "Arabaya bineceğim ben." Dedim abim arkamda olan ona başıyla işaret verdiğinde uzaklaşan adım seslerini duydum. Arkamı dönüp etrafıma baktığımda çok kısa bir an göz göze geldik ve ben hemen arabaya bindim. Abim ona doğru gittiğinde benden iyice uzaklaşmaya başladılar, hemen arabadan inip onların peşinden gittim. Ben bir duvarın köşesine sinerken onlar da konuşmaya başladı. "Nasıl öğrendi, ne tepki verdi?" Dedi Demirkan abim. "Benim yüzümden oldu. Telefonumu ortaya koyunca kendisinden gelen mesajı gördü. Görünce ilk benim telefonum olduğuna inanmak istemedi, sonra beni abime götür dedi. Konuşmadı benimle." "Şok olmuş, konuşamazdı. Zaten ama şu an konuşmak istemiyor Alparslan, bu yüzden şimdi değil. Antalya'ya döndüğümüzde konuşursunuz." "Beni istemeyecek, sevmeyecek. O mesajı gördüğünde yüzünde olan ifadeyi gördüm, telefonun benim olma ihtimalini istemeyişi. Demirkan şu an benim onunla konuşuyor olmam lazımdı." "Mirza, kafası karışık ve şaşkın. Şimdi konuşsanda seni dinlemek isteyeceğini sanmıyorum." "Kafa karışıklığını gidermem lazımdı, en azından şimdi benden kaçmazdı, bana öyle bakmazdı." Dedi o, nasıl bakmıştım ki? "Sen sakin ol Mirza. O düşünsün, sindirsin, elbet konuşacaksınız ama şimdi zorlama onu. Hele ki bu düğün karmaşasında." Dedi abim. Şu an bir şey olmasını kesinlikle istemiyordu ama yapacak bir şey yoktu. "Şu düğün bir bitsin, öyle konuşacağım." "Tamam kardeşim, konuşursunuz." "AHH hepsi benim suçum. Ne yapacağım ben Demirkan, daha beni kabul etmemişken öğrenmesi hele birde böyle bir zamanda öğrenmesi hiç iyi olmadı." Önce bağırıp sonrasında çaresizce sakinleşmişti. "Mirza sakin ol kardeşim, konuşursanız halledersiniz ama önce düşünmesi lazım." "Onun düşünmesini beklerim ama sonrasında beni istemezse, o zaman ne yapacağım?" "Bekleyeceksin Mirza yapacak başka bir şey yok." Dedi abim "Tamam, tamam sabırlı olacağım, bekleyeceğim." Dedi o da sayıklar gibi. "Bugün hiçbir şey olmamış gibi davranacaksınız, sonrası da size kalmış." "Tamam." Dedi ve bir süre sessiz kaldılar, sonra adım seslerini duyunca hemen geri çekilip duvarın beni görmeyeceği kısmına geçtim. Onlar gidip gözden kaybolduklarında bende saklandığım yerden çıkıp arabaya bindim. Çok geçmeden abimde gelip arabaya bindi. "Şimdi seni ben götüreceğim ama dönüş yolunda ben götürmeyeceğim." "Kim götürecek?" Dedim "Azad götürecek." Dedi Demirkan abim. Azad, teyzemin büyük oğluydu. "Tamam." "Şimdi sen konuş bakalım, ne yapacaksın?" "Neyi?" "Neyi olabilir, bizi dinleme amacını." "Gördün mü beni?" "Görmedim, geleceğini biliyordum." "Madem biliyordun, niye yordun beni?" "Uzatmasan mı, güzel kızım?" "Ne yapmamı istiyorsun abi? Konuştuğum kişi senin en yakın arkadaşın, benim öğretmenim çıktı." "Söylemememi sen istemiştin, güzel kızım." "Söylememeni istedim ama beni ona yaklaştırmaya çalışacağını düşünmemiştim." "Bunu yapmanın kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum." "Bizim gibi gör dediğin kişi bana aşık olduğunu söylüyor abi." "Bu benimde pek hoşuma gitmiyor." "Abi, Antalya'ya bu gece gidelim." "Konuşmayacak mısın onunla?" "Şimdi değil." "Antalya'da konuşursunuz." "Antalya'da kalacak mıyız?" "Hayır, asla seni orada bırakmayacağım." "O zaman Antalya'da da konuşmayacağız." "Konuşursunuz, ikametgahını alana kadar Antalya'dayız." "Onunla konuşmak istemiyorum abi, nesini anlamıyorsun?" "Tamam güzel kızım, sakin." Dediğinde sessiz kaldım. "Etrafta böyle gezmemelisin güzel kızım." "Yarım saat önce gayet iyiydim." "Dün maç izlediğin millet dedikodu çıkarmış 'erkek fatma' diye, bugünde böyle yüzünü asarsan rahat yüz yıllık dedikodu verirsin." "Anne dün ağızlarının payını verdi, bugünde versin." "İlk onun seni azarlamak isteyeceğini ikimizde biliyoruz." Dedi "Bugün aklımı karıştıran başka bir şey var abi." "Düğün bitene kadar bir şey olmamış gibi davranmalısınız." Dedi "Zorunda mıyız?" "Hayır tabiki ama Serhat abin için bunu yapabileceğini düşünüyorum." Düğün günü bunu öğrenmek en son isteyeceğim şeydi." "Benimde." Dedi hem konvoy için kornaya basıyor hemde benimle konuşuyordu. Tekrar konuşacakken ben ondan önce davrandım. "Abi bu konuyu daha fazla konuşmak istemiyorum." "Tamam abicim tamam." Dedi ve sessiz kaldık. Kuaförün önüne geldiğimizde arabayı durdurdu. Serhat abi, Zilan'ı kuaförden çıkarttı, bir yande halay çekenler, bir yanda da Serhat abi ve Zilan'ın etrafını sarıp şarkıya eşlik edenler vardı. Etrafıma baktığımda bana birkaç adım uzaklıkta olan onu gördüm, bakışlarımı üzerinden çekmek istesemde bakmaya devam ettim. Bakışlarım üzerindeyken hareketlenmesiyle gözlerine çıktı. O beni seviyordu, bunu az önce abimle ne olan konuşmasından dolayı daha iyi anlamıştım. Sevgisine karşılık verebilir miyim, bilmiyorum ama bir şey biliyordum ki olduğu kişi bunu zorlaştıracak. Gözlerine bakıyordum ne ben uzaklaşıyordum ne de o geliyordu. Sanki az önce olan düğün havası yok olmuştu, sadece o ve ben vardık. Sadece onun gözlerini görüyordum, etrafta hiçbir şey yoktu. Neden böyle olmuştu ve neden hiçbir şey yapmıyordum? "Feza hadi." Diyen abimin sesiyle kendime geldim. "Ne, efendim, ne oldu?" Dedim daldığım için saçmalayarak. "Hadi abicim, Azad arabada seni bekliyor." "Tamam." Dedim ve arabaya doğru gidip bindim. Azad abi şarkıyı son ses açmış, camları da sonuna kadar açmıştı, müziğin sesini kısıp başımı arkaya yasladım. "Ne olmuş kız sana?" Dedi Azad abi. "Ne olmuş Azad abi?" "Ne bileyim, hiç mutlu değilsin sanki?" "Karnım ağrıyor abi, o yüzdendir." "Anladım." Dediğinde sessiz kaldım ama o dayanamamış olmalı ki müziğin sesini tekrar açtı. "Kendine gel be neşen yerine gelsin. Düğünümüz mü var cenazemiz mi?" Dedi bağırarak. "Karnım ağrıyor karnım." "Ağrı kesici alayım mı?" "Gerek yok." "O zaman kendine gelmen lazım, yoksa düğünde seni topa tutar fesadiler." "Bir fesadilerden, birde kendine gelin arayanlardan uzak durmam lazım." "Sen uzak dursan bile onlar gelir seni bulur." "Vallahi bulurlar." "Pekte umrumda değiller vallahi." "Belli oluyor." "Oluyordur." Dedim ve gözlerimi kapattım. Daha sonra hiç konuşmadan yolculuğa devam ettik. Zilan'ın baba evine geldiğimizde hepimiz arabalardan inip konağın avlusuna girdik. Solumda birinin varlığını hissettiğimde oraya baktım ve bana bakıp gülümseyen onu gördüm. Bakışlarımı hemen ondan çektiğimde hâlâ bana baktığını hissediyordum. ---- Düğün başlayalı bir saat olmuştu. Bu saate kadar şu anda olduğu gibi bir göz teması içerisindeydik. Bir anda bakışlarını benden çekip telefonunu eline aldı ve bir şeyler yazmaya başladı. Telefonuma bildirim gelince elime aldım ve sohbetimize girdim. ~~~ Çipe: Feza konuşmamız lazım Cânfezâm: İstemiyorum Çipe: Lütfen cânfezâm konuşalım Çipe: Sen istediğin zaman konuşmayı bitiririz Çipe: Salonun arkasına gidiyorum gelirsen bekleyeceğim ~~~ Telefonumu kapatıp ona baktığımda gerçektende gidiyordu. Arkasından öylece çıktığı kapıya bakıyordum, gitmekle gitmemek arasında kalmıştım. En sonunda dayanamayıp kalktım ve düğün salonundan çıktım, etrafında dolaşıp arka kısmına geldiğimde onu duvara yaslanmış sigara içer vaziyette gördüm. Öyle dalmıştı ki beni farketmemişti bile. "Ne konuşacağız?" Dedim beni fark etmesi için. "Feza, geldin mi?" Dedi şaşkınlıkla. "Geldim. Ne konuşacağız?" "Feza, ben belki de yanlış bir şey yaptım, senin karşına çıkmayıp gizlice yazdım ama zerre pişmanlık bile duymuyorum. Ben seninle geçen her saniyem için öyle mutluluklar duydum ki Feza, bu yüzden hiçbir zaman pişman olmayacağım. Sen beni sevmezsin diye çıkamadım karşına, bugün öğrendiğinde olan halini görmekten hep korkmuştum." Dedi ama ben bir şey demedim. "Feza susma, bir şeyler söyle." Dediğinde başımı sağa sola onaylamazca salladım. "Peki, tamam. Ben konuşayım. Feza, tek yanlış yaptığım yer senin okuluna gelip öğretmenin olmam ama onu da halledeceğim. Feza ben yanlışlar yaptım belki ama ben seni se-" bu cümleyi şu an duymak istemediğim için hemen söze atladım. "Benim gitmem lazım." Dedim ve hemen arkamı döndüm. "Feza, dur konuşalım." Dediğinde durmadım. "Cânfezâm n'olur!" Dediğinde duraksadım ama arkamı dönmeden tekrar yürümeye başladım. ----- "Hocam, ben bu soruyu anlayamadım, bakabilir misiniz?" Dedi arkamdaki kız ona doğru. "Tabii " Dedi ve kızın yanına gidip sorusunu çözmesinde yardımcı olduktan sonra bana döndü. "Sen yapabiliyor musun, Feza?" Dedi "Yapabiliyorum hocam." "Tamam, bir sorun olursa söyleyebilirsin." Dediğinde başımı salladım ve o geri masasına gidip oturdu. Antalya'ya geleli dört gün olmuştu ve biz o günden sonra hiç bu konuyu konuşmamıştık. Aslında o konuşmak istemişti ama kendimi hazır hissetmiyordum, bu zamana kadar ne kadar abi gibi yakın görmemişsemde öyle bir vasıf içerisinde gibiydi ve birden onun dilinden beni sevdiğini duyacak olmam, ağır gelmişti galiba. Düğünün olduğu akşamda bu yüzden onu orada bırakıp gitmiştim, ondan sonra da gözlerimizden başka hiçbir şekilde iletişime geçmemiştik. Okulda yanıma konuşmaya gelemiyordu, ve dışarıda da ben izin vermiyordum. "Feza, sorularını çöz." Dediğinde daldığım düşüncelerden sıyrıldım. "Düşünmeyi bırak, önündeki problemleri çöz." Dedi yanımda dikilirken. "Problemlerim çok zor hocam, ne yapabilirim?" Dediğimde ona istemeden fırsat sunmuş oldum ve o da bu fırsatı kaçırmadan hemen yanıma oturdu. "Hangi problem zor, göster birlikte çözelim." Dedi önümüzde açık olan sorulardan bahsetmediğini anlayacak kadar tanımıştım, Çipe'yi. "Problem zor hocam, hatta problemler." Dedim "Tamam sen göster bakalım soruyu, benden yardım alabilirsin bunlar için." Dedi gözlerime bakarak, sanki problem o değilmiş gibi. "Buyrun hocam, bu problem." Dedim gerçektende dersin başından beri çözemediğim soruyu göstererek. "Çok düşünmesen bu problemi çok kolay çözebileceğini biliyorum." Dedi düşünmemi o sağlamıyormuş gibi. "Beni, siz düşündürüyorsunuz hocam. Önümüzdeki sınavlar düşündürüyor." Dedim sessizce ama o bir şey demeden soruyu anlatmaya başladı. "Sadece çarpma işlemini yanlış yaptığıma inanamıyorum." Dedim şaşkınlıkla ama o yine bir tepki vermedi. "Başka sorun var mı?" "Yok hocam." "Tamamdır." Dedi ve kalktı ama kalkarken "Özür dilerim." demesiyle ne yapacağımı şaşırıp arkasından bakakaldım. ----- Antalya'da olan işleri halledip İstanbul'a gelmiştik ve o Antalya'da kalmıştı. Onu en son soru çözdüğümüz derste gördüm eve de gelmemişti, gerçi havalimanına bile gelmedi. Sadece nasıl olduğumu soran mesajlar atıyordu. Elimdeki telefonuma bildirim gelmesiyle irkildim, sessiz odaya yayılan bildirim sesi ona aitti. ~~~ Çipe: Feza konuşmamız lazım Cânfezâm: Nasıl konuşmayı planlıyorsun Antalya'dan İstanbul'a Çipe: Antalya'da değilim Cânfezâm: Ne demek Antalya'da değilim?? Çipe: İstanbul'dayım Cânfezâm: Ne zamandan beri?? Çipe: Perşembe gününden beri Cânfezâm: Sen o yüzden gelmiyordun Çipe: Gelmemi mi isterdin? Cânfezâm: Öyle bir şey söylemek istemediğimi biliyorsun Çipe: Bilmiyorum ve dayanamıyorum Çipe: Oraya geliyorum konuşacağız Cânfezâm: İstemiyorum Çipe: Bunu lütfen geldiğimde konuşalım gülüm ~~~ Hızla oturduğum koltuktan kalkıp abimin odasının önüne geldim ve kapıyı tıklatıp açtım. "Abi geliyor." "Kim geliyor güzel kızım?" Dedi anlamayarak. "Kim gelebilir? Arkadaşın geliyor." Dedim "Alparslan mı geliyor?" Dedi oturduğu yerden kalkarak "Evet!" Dedim ve odasından çıkıp kendi odama gidecektim ki abim kolumu tuttu. "Nereye?" "Odama!" "Güzel kızım böyle yaparak hiçbir yere varamayacaksınız biliyorsun değil mi?" Dedi ılımlı bir sesle "Ne yapmamı istiyorsun abi?" "Ondan kaçmamanı ve yüzleşmeni. Saçma sapan bir döngünün içine girmişsiniz, o sigaraya vurmuş kendini, sen düşün düşün kendini yedin. Konuşun bitsin bu çile." Dedi "Abi ben ilk defa böyle bir şeyle karşı karşıya kaldım ve ne yapacağımı bilmiyorum kafam öyle karışıkki." "Konuşursanız bitecek bu." "İstemiyorum abi!" "Tamam, tamam istemiyorsun." "Gelmesin." "Tamam." Dedi ve odasına geri döndü, giderken telefonundan bir şeylere bastı. "Alo kardeşim." Diyen sesini duyduğumda onları dinlemekten kendimi alamadım. "Şimdi değil Demirkan, oraya geliyorum." Dedi. "Gelme Mirza." "Ne demek gelme Demirkan, ne diyorsun?" "Gelme istemiyor." "Neden istemiyor Demirkan, anlayamıyorum. Dinleyecek kadar bile tahammülü yok mu?" "Öyle değil Mirza, aklı çok karışık seni de üzer bu haliyle." "OFF TAMAM! Tamam, tamam. Gelmeyeceğim bekleyeceğim!" Dedi ama sakin değildi, arkadan bir şeylere vurduğu için ses geliyordu. "Tamam, geleyim mi yanına?" Dedi abim "Yok gelme." "Aşağıda değil misin?" "Evet ama gideceğim." "Eve mi?" "Aynen, sen sıkıntı etme." "Ulan, seni yalnız bırakmakda istemiyorum ama Feza tek kalacak." "Sıkıntı yok kardeşim, kardeşinin yanında kal. O daha önemli." "Öyle şey mi olur lan?! İkinizde önemlisiniz." "Biliyorum ama onun yanında kal." "Tamam." "Allah'a emanet." Dedi o. "Sende, dikkat et kendine." Dedi abim ve kapattılar. Abim odasından çıkmadan hemen odama geçtim, içgüdüsel olarak pencereye ilerledim. Aşağı baktığımda hâlâ oradaydı, arabasından çıkmış benim pencereme bakan banka oturmuştu elindeki sigarayla. Üstündeki sokak lambasından dolayı onu çok net görüyordum, ki o da beni görüyordu. Gözlerimiz yine dudaklarımızın aksine iletişime geçmişti. Onunla konuşmayarak doğru mu yoksa yanlış mı yapıyorum, bilmiyorum. Telefonunu cebinden çıkartıp bir şeyler yazdı ve benim telefonuma da bildirim geldi. ~~~ Çipe: Hep gözlerimiz mi buluşacak? Cânfezâm: Bilmiyorum Çipe: Cânfezâm Cânfezâm: Efendim Çipe: Yapma böyle konuşup anlaşabiliriz Cânfezâm: Şimdi değil Çipe: Şimdi değilse ne zaman? Cânfezâm: Şimdi değil Cânfezâm: Ordan kalk ve evine git Çipe: Gitmeyeceğim ~~~ Aşağıya baktığımda kalkmak için hiçbir şey yapmıyor ve sadece bana bakıyordu. Ben camın önünden çekilip perdeyi kapattım, belki böyle olursa giderdi ama bütün gece orada kaldı. === Elimdeki telefon ile öylece kalmıştım, bütün bir haftayı gözümün önünden geçirmiştim. Öylesine düşüncelere dalmıştım ki onun sesiyle irkilmiştim. "Ben geldim." Dedi karşımdaki koltukta otururken. "Nasıl girdin eve? Abim seni eve almazdı." Dedim ayağa kalktım hemen, o da benim gibi ayağa kalktı. "Abin evde değil Feza." Dedi. Ne ara abim evden çıkmıştı, ne ara o gelmişti? "Konuşabilir miyiz? Lütfen!" Dedi. Sadece yüzüne bakıyordum. "Cânfezâm, lütfen." Dedi buradan da kaçamayacaktım. "Tamam, tamam konuşalım." Dediğimde yüzünde eşsiz bir gülümseme oldu. Bölüm sonu. Bölümle ilgili düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim. |
0% |