@sadecebiryazar
|
~~~ Cânfezâm: Evett dolma hazırrr Çipe: İlk defa elinden yemek yiyeceğim Allah evlenip evimizde birlikte yemek yapmayı nasip etsin Cânfezâm: Bir yemek yaptık hemen evliliğe bağlıyorsun senin bu azmin şaka mııı? Çipe: Azmimin karşılığını alırsam sevinirim Cânfezâm: Ben bu dolmaları nereye bırakayım? Çipe: Senin kitap okuduğun bank vardı ya ordayım kitabı oraya bırakacağım etrafta olacağım Cânfezâm: Tamam ben çıkıyorum yaklaşınca yazarım sana Çipe: Tamam gülüm ~~~ --- Güzel kızım: (Canlı konum) Aşkadamımm: Neden attın bunu? Güzel kızım: Çipenin söylediği bir parka gideceğim haberin olsun diye attım Aşkadamımm: Buna gerek yoktu ama için rahat edecekse tamam Güzel kızım: Ona söyleme olur mu abi? Aşkadamımm: Tamam dikkat et Güzel kızım: Sende --- İçimde tuhaf bir his vardı onunla aynı ortamda bulunacaktık. Her ne kadar görmesemde orda olduğunu biliyordum. Abime konum atmıştım her ne kadar Çipe'ye güvenmek istesem de dünyamız hiçte masum değil bu yüzden tedbiri elden bırakmamak gerekiyordu. Abimin Çipe'ye bu denli güveniyor olması Çipe'nin ona yakın olduğunu düşündürüyordu bana, her ne kadar öğrenmek istemesem de tanımadığım birisiyle konuşmakta ister istemez geriyordu beni. Ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum. Onun şu ana kadar bana karşı yanlış bir sözü olmasa da insanları, kendilerini gösterdikleri kadar biliyoruz. ~~~ Cânfezâm: Geldim Çipe: Tamam gülüm ~~~ Mesajı attıktan sonra derin nefesler alarak parka girdim. Gözümü etrafta gezdirdiğimde bir bankın üzerinde büyük bir paket gördüm. O küçük olan kitap için böyle bir paketleme olmamalıydı. İlerlediğimde paketin üstünde not vardı. 'Beğeneceğini düşünüyorum güzel ve bizli günlerde kullan cânfezâm.' Ben sadece kitabı istemiştim ama o büyük bir şey daha almıştı muhtemelen. Hemen banka oturup hediye paketini açtım içinden ilk küçük şeyleri çıkarttığımda kitap elime geldi. Kitaba sarıldım resmen heyecanlanmıştım. Kitabın içinde posterde vardı, onları kenara bırakıp bu seferde hediye paketinin içindeki büyük hediyeyi çıkardım ama o da hediye paketinin içindeydi ve bu paket GS Store hediye paketiydi. "Şaka mı bu?" Başımı kaldırıp etrafa baktığımda gördüğüm şey sacece parkın içindeki şeylerdi. Paketi açmadan telefonumu alıp Çipe'ye yazdım. ~~~ Cânfezâm: Düşündüğüm şey mi bu? Çipe: Bilmem, ne düşünüyorsun ki? Cânfezâm: Şaka yapıyor olmalısın ~~~ Mesajını beklemeden telefonu kenara bırakıp paketi yırtılmasın diye özenle açtım, içinden çıkardığım Sarı-Kırmızı forma ile gözlerimden kalp çıkıyordu. Sarı ve Kırmızının asaleti beni büyülerken formaya sarıldım. İçim kıpır kıpır olmuştu, telefonumu açıp heyecanla yazmayı es geçip ses kaydı attım. ~~~ Cânfezâm: Ses kaydı. ( Sana inanamıyorum bunu bana mı aldın, çok çok çok mutlu oldum ama bunun bir karşılığı olmalı ve olacak. Teşekkür ederimmmm) Çipe: Karşılığı olarak bir şey isteyebilir miyim? Cânfezâm: İstee Çipe: Öncelikle kendini kesinlikle zorunda hissetme ama üzerindeki tişörtü bana bırakabilir misin? Çipe: Bunu altında badi olduğu için söylüyorum yoksa kessen söylemezdim Cânfezâm: Tişörtümü mü istiyorsun? Çipe: Evet gülüm Cânfezâm: Formanın değerini karşılıyor mu? Çipe: Fazlasıyla Görüldü Çipe: Bırakacak mısın? Çipe: Cidden mi? ~~~ Onun isteğiyle tişörtümü üzerinden çıkardım katlayıp kenara koydum. Formanın etiketini çıkartıp yavaşça giydim hızla ayağa kalkıp üzerimi düzelttim. İçim içime sığmıyordu, yerimde zıplamamak için kendimi sıkıyordum. ~~~ Cânfezâm: Yakıştı mı? Çipe: Çok yakıştı benim güzelime ne yakışmaz Cânfezâm: Çok teşekkür ederim sana bu benim için çok değerli Çipe: Bu kadar mutlu olacaksan hep alırım Cânfezâm: Saçmalama zaten bu bile çok fazla Çipe: Senin verdiğin tişörtün yanında hiçbir şey Cânfezâm: Teşekkürler:) ~~~ Pakete bağtığımda atkı ve şapka da vardı. Mutluluktan ağlayacağım galiba hemen şapkayla atkıyı da taktığımda mutluluğum arşa çıkmıştı. Hediye paketinde son kalan şeyde kitap için olan ayraçtı. Telefonumu tekrar elime alıp şapkam yüzümü kapatacak şekilde fotoğrafımı çekip ona attım. ~~~ Cânfezâm: Bir fotoğraf gönderdiniz. Cânfezâm: Sen görüyorsundur ama atasım geldi. Çipe: Hep at çok at istediğin her zaman at Cânfezâm: 🐎🐝m . ( Atarım) Görüldü Cânfezâm: Atmam görürsün bak Çipe: Tamam tamam şaka yaptım ksjdpdjdpdmdl Cânfezâm: Beni ilgilendirmiyor beyefendi Çipe: Ne demek ilgilendirmiyor valla şaka yaptım Cânfezâm: Tamam inandım Çipe: Güldüğünü görmeme rağmen sana kendimi inandırıyorum. Çok nazlı olacaksın sen ama ben senin nazını bir ömür çekmek istiyorum Cânfezâm: Çekebilecek misin çekmeyecek misin bakacağız Çipe: Senden gelen her şey başımla gözüm üstüne cânfezâm Cânfezâm: Benim gitmem lazım derse geç kalmayın Çipe: Tamam gülüm sen çıkınca ben alırım bıraktıklarını Cânfezâm: Alırsın sen ben gidiyorum görüşürüz Çipe: Görüşelim gülüm:) ~~~ Dolmaların olduğu kabu ve tişörtümü bankın üzerine koyup kalktım. Son kez etrafa göz gezdirdikten sonra parktan uzaklaştım. Üstümdeki forma heyecanımı diri tutuyordu, geldiğim yolu geri dönüp Alparslan abinin evine gelmiştim, kapıyı çaldığımda abim kapıyı açtı. "Bu ne hal güzel kızım, hadi forma ve şapkayı anladım da atkı nedir bu sıcakta?" Eliyle tuhaf bir şeyi tutuyormuş gibi atkıyı tuttu. "Yeniler birde, hayırdır banka mı soydun?" Tekrar ve alayla konuşması gülmemi sağladı, enişten aldı deyip kalbine indirme isteğim arşa çıkarken kendimi frenledim. Bu olay hoşuna gitmiyorfu birde böyle bir şeyi söyleyip onu kışkırtmak istemiyordum. "Çipe aldı." Dedim düşüncelerimin aksine "Nasıl Çipe aldı, sana nasıl verdi?" "Parkta." Duymak istediği şeyi söylemeyin onu kıvrandırıyordum "Nasıl yani onu gördün mü, karşına mı çıktı?" Onu oyuna getirebilirim ama konu yanlış yerlere gider diye yapmadım. "Görüşmedik sadece bankın üzerine koydu bende oradan aldım." Bu sırada salona girmiştik. "Anladım." "Alparslan abi nerede?" "Markete gitmişti, birazdan gelir." Başımı sallayıp koltuğa oturdum. "Ben bunları mutfağa bırakayım." Deyip ayağa kalktığında elini dolmaları almak için uzattı bende bu sırada gözlerimi kısmıl ona bakıyordum. "Hiç güven vermiyorsun biliyorsun değil mi?" Dolmaları mutfağa götürene kadar çerez niyetine yer bitirirdi. "Ayıp ediyorsun biliyorsun değil mi?" "Ayıp etmiyorum, mutfağa gidene kadar çerez niyetine yersin bunları." Bu sefer ben ayağa kalkıp poşeti aldığım gibi mutfağın dolabına koydum. Geri salona döndüğümde abimin yanına gidip onun beline kollarımı sarıp göğsüne başımı yasladım. "Abi bu özel ders işinden emin miyiz?" Dedim sıkıntıyla "Nasıl yani?" "Yani bu derslerin karşılığının bir miktar olması gerekmez miydi, yemekle hallolacak bir şey mi bu?" Aklım bu konuya takılmıştı, yani saatlerini ayıracaktı. "Güzel kızım Alparslan'a istemediği şeyi asla yaptıramazsın demek istiyor ki yapıyor takma kafana." Kafama takmam normal mi yoksa ben mi çok üstüne düşüyorum böyle şeylerin?" "Normal tabiki de bu zamana kadar aldığın şeylerin karşılığı olmuştu ama Alparslan senden bir karşılık istemediği için tuhaf geldi sana." "Yemek karşılıyor mu?" "Alparslan için karşılıyor demek ki güzel kızım." Dediğinde sessiz kaldım. "Güzel kızım ben sana söylemiştim. Ben sana nasıl yaklaşıyorsam Alparslan da öyle yaklaşıyor, sana yardım etmeye çalışıyor." "Bir abi gibi mi?" "Yani.." "Sence ayıp oluyor mudur?" Eskiden olduğum gibi davranmıyorum artık ve bundan dolayı çevremdeki insanlar tarafından kınanıyordum. "Hayır güzel kızım sen insanlara nasıl davranmam gerektiğini biliyorsun ki hayatında insanlara saygı çerçevesi içerisinde istediğin şekilde davranabilirsin. Bu onları ilgilendirmez." Tane tane ve açıklayarak konuşması kendimi çocuk gibi hissetmeme sebep oluyordu. "Ayıp değil yani?" "Değil güzel kızım." "Alparslan abi ile samimi olursam ki olamam ama diyelim ki oldum Tuğrul ve Oğuz abi bunu iyi karşılamayacak hemde hiç." Dediklerimden sonra kısıkça küfür etti. "Bu yüzden mi insanlardan uzak duruyorsun?" Dediğinde sesinden sinirlendiği belli oluyordu. "Hayır." İnanmıyormuşcasına bana bakıyordu. "Yani belki biraz var ama kendimi rahatsız hissettiğim içinde uzak duruyorum." "Neden?" "Bilmiyorum abi öyle elde tutulur bir sebebi yok." Gerçekten de sebebini bilmediğim bir şekilde rahatsızlık duyuyordum. "Sende biliyorsun ki sebepsiz hiçbir şey yoktur güzel kızım." "Bilmiyorum abi kendimi bir şeylerden uzaklaştırmak isterken çok uzaklaştırdım galiba." Dedim sonlara doğru gülerek "Benden uzaklaşmamışsın." Dediklerine karşın ona daha sıkı sarıldım. Böyle söylemesinin sebebi Tuğrul abim ve Oğuz abimden uzaklaşmamdı. "Senden uzaklaşamam ki tek varlığımsın sen benim." "Sende benim tek varlığımsın güzel kızım." Deyip saçlarımı öptü. "Seni çok seviyorum aşkadamımm." Dedim şımararak "Bende seni seviyorum güzel kızım." Saçlarımı okşuyordu ve bu benim hiçbir şeyin gitmediği kadar hoşuma gidiyordu. "Sevginiz de muhabbetinizde bol olsun." Diyerek içeriye Alparslan abi girdi. Abimden ayrılıp oturuşumu düzelttim. "Amin kardeşim amin." "Hani benim dolmalarım?" Dediğinde abim hemen söze atladı. "Yedim." Dedi büyük bir ciddiyetle "Derken?" "Yedim işte." "Ne demek yedim, Feza?" Bana sorarcasına baktığında tam konuşacakken abim susturdu. "Hiç bakma kardeşime, yedim diyorum." "Ne demek yedim, feza izin vermez." Kendinden emin sesiyle abime karşı çıktı. "İzin verdi." "Vermez." Rahatlamış haliyle sırıtması suratındaydı. "Yedim diyorum lan sana yalan borcum mu var?" Abim ne kadar inat ediyor olsada Alparslan abi ona inanmadığı için rahattı. "İnat etme Demirkan yiyemediğini biliyorum." "Ulan kıracağım çeneni ha nerden biliyorsun?" "Feza vermez." "Nerden biliyorsun belki verdi?" "Vermez senin tanıdığın kadar bende tanıyorum onu." Gayet rahat ve kendinden emin konuşuyordu, kendimi tanıtacak çok şey yaptığımı düşünmüyorum. "İyi vermedi zaten mutfağa koydu." "O zaman ben gidip dolmalarımı yiyeyim." Abime nispet yaparcasına konuşup mutfağa doğru gitti. "Niye bana vermedin?" Abimin küskünce konuşmasına karşı şaşkınca konuştum. "Abi nasıl verseydim sen beş dakika da onların yarısını yerdin." "Abine yapma buna yap." "Abi istemedin ki hem biraz abartıyor gibisin." "Abin abartıyor zaten." Bu sırada beni şu durumdan kurtaran Alparslan abinin sesi olmuştu. "Feza bir bakabilir misin, dolmaları bulamadım." "Geliyorum Alparslan abi." "Git tabi." Belerttiğim gözlerimle ona baktım ben değilde o regl olmuştu galiba. "Abi saçmalama." Onu orada bırakıp mutfağa geçtim. "Buz dolabına baktım buralara baktım ama bulamadım." Dedi Alparslan abi "Bulamaman normal çünkü ahşap dolapta." Ahşap dolaptan saklama kabını çıkartıp tezgahın üzerine bıraktım. "Gerçekten de normalmiş." Dedi "Hem sıcaktı hem de abim yemesin diye buraya koydum." Kafasını sallayıp kabın kapağını açıp bir tane kuru dolma yedi. "Eline sağlık çok güzel olmuş." "Afiyet olsun." O dolmadan yerken ben mutfaktan çıkıp salona girdim. Çantamdan kitaplarımı çıkartıp önceden burada olmayan masanın üzerine koydum. "Kızım atkıyla şapkayı çıkartsana." Abimin sesiyle üzerime baktım. Formam çok güzel görünüyordu. "Abi çok güzel değil mi?" Heyecanla konuştuğumda gözlerim formamdan başka bir şeyi görmüyordu. "Bende aldım ama bu kadar heyecanlanmadın." "Abi çok güzel ama ne yapayım." "Güzel tabi sonuçta Galatasaray forması." "Hiç çıkartasım gelmez bunu." "Abartma abartma hadi atkıyla şapkayı çıkart, boynun terlemedi mi onlarla?" "Kıskanıyorsun sanki sende Kerem'in özel formasını alırsan bu mutluluğunun aynısını yaşarım." Atkıyla şapkayı çıkartıp çantama koydum. "Biraz fırsatçı gibisin." "Hiç öyle şeyler yapar mıyım?" "Yaparsın." Sırıtarak söylediklerine bende güldüm "Doğru cevap yaparım." Dedim gülerek. Bu sırada da Alparslan abi içeriye girdi. "Hadi derse yeter bu kadar oyalanmak." "Tamam." Masanın başına geçtiğimizde abimde yerinde uzanmış telefona bakıyordu. "Evet önce yapamadığın soruların varsa sor sonra anlamadığın eski konuları sor sana anlatayım, olur mu?" "Olur hocam." |
0% |