Yeni Üyelik
38.
Bölüm

Film Gecesi

@sadecebiryazar

"Abi anahtar kullanmak adetin değil galiba." Dedim kapıya giderken. Kapıyı açtığımda karşımda gördüğümle şok olmuştum.

 

"Abilik evresini geride bırakıp, sevgili evresine geçmiştik diye hatırlıyorum. Yanlış mıyım?" Dedi gülerek.

 

"Sevgilim!" Dedim hızla boynuna sarılarak.

 

"Sevgilim." Dedi o da en içten şekilde.

 

"Hoş geldin." Dedim sarılmayı kesip, elini tuttum ve onu içeriye aldım.

 

"Hoş buldum gülüm, hoş buldum." Dedi keyifle peşimden gelirken.

 

"Neden bana haber vermiyorsun, hazırlık yapardım." Dedim tatlı bir sitemle.

 

"Ders çalışıyorsun gülüm, hem sürpriz olsun istedim." Dedi, oturma odasına girdiğimizde koltuğa oturduk. Oturduğumuz yerde aramızda milimlik yer bırakmamıştım.

 

"İyi ki geldin." Dedim sarılıp başımı göğsüne yasladım.

 

"İyi ki." Dedi Mirza ama dediğinden bir kaç saniye sonra kapı çalmıştı. Abim ne kadar çabuk geldin, canım abim.

 

"Abim geldi galiba." Dedim kollarından zorla ayrılıp kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda düşündüğüm gibi Demirkan abim gelmişti.

 

"Hoş geldin abi."

 

"Hoş buldum da bu ayakkabılar ne?" Dedi kapının önündeki Mirza'nın ayakkabılarını göstererek.

 

"Mirza."

 

"Geldi mi?" Dedi zaten bekliyormuş gibi.

 

"Geldim geldim." Dedi Mirza arkadan gelip.

 

"Hoş geldin." Dedi abim bu sırada da evin içerisine girmişti.

 

"Hoş buldum kardeşim." Dedi Mirza ve kısa bir sarıldılar.

 

"Aç mısınız, size bir şeyler hazırlayayım." Dedim oturma odasına geçerken.

 

"Ben aç değilim, siz odaya geçin üstümü değiştirip geliyorum." Dedi abim bizden ayrılıp odasına doğru gitti.

 

"Sen aç mısın?"

 

"Sana mı? Fazlasıyla açım." Dedi saçlarıma öpücükler bırakarak.

 

"Ya Mirza, yemek yiyecek misin?"

 

"Hayır gülüm yemeyeceğim." Dedi ikimizi de koltuğa oturturken.

 

"Ne yaptın ben yokken?" Dedi Mirza.

 

"Bol bol ders çalıştım, ki yapacak başka bir şeyim de yoktu."

 

"İki gün gezer miyiz yoksa sen ders çalışmaya devam edecek misin?"

 

"Gezebiliriz biraz."

 

"O zaman iki gün sonra Taksim'deyiz." Dedi Mirza. Taksim? İki gün sonra?

 

"Sebep?"

 

"Sebep maç. İlk maçımıza gitmeyelim mi?" Dedi gülerek.

 

"Şaka yapıyorsun!"

 

"Fazlasıyla ciddiyim."

 

"Yaa Mirza. Çok teşekkür ederim." Dedim ona sarılıp.

 

"Ne için teşekkür ediyorsun?"

 

"Sana değil." Dedim ben en çok Allah'a teşekkür ediyordum, Mirza'yı benim kaderime yazdığı için.

 

"Kime?"

 

"Allah'a. Seni, bana nasip ettiği için."

 

"Şükürler olsun, bizi birbirimize nasip ettiği için." Dedi Mirza, saçıma öpücük kondurup.

 

"Öhöm öhöm." Geldiğini önceden belirten abimin öksürüğü duyunca birbirimizden uzaklaştık. Sadece koltuğun üzerinde ki elini tutuyordum.

 

"Ee gençler ne yapıyoruz?" Dedi abim içeriye girip.

 

"Ne yapalım istersin canım abim?" Dedim neşeyle. Abim bu tavrıma tuhafça baktı.

 

"Hayırdır güzel kızım?"

 

"Maça gideceğiz, ona bu kadar seviniyor." Dedi Mirza bu halime gülerek.

 

"Ne maçı?"

 

"İki gün sonra ki maç."

 

"Sadece maça gideceğim için değil, seninle gideceğim içinde seviniyorum." Dedim sessizce Mirza'ya. O bu söylediğime karşı bana dönüp tam konuşacaktı ki kapı çaldı.

 

"Kim ki?" Dedim abime bakıp. Çünkü burada pek tanıdığımız yoktu.

 

"Ben bakarım." Deyip yerinden kalktı ve kapıyı açmaya gitti abim.

 

"Demek maça gideceğin için değilde, benimle gideceğin için mutlusun." Dedi Mirza az önceki sözlerime karşı.

 

"Senin olduğun her yerde mutlu olduğum içindir o." Dedim gülerek.

 

"Evlenirsek her an mutlu olabiliriz." Dedi sırıtarak. Bazen ciddi mi yoksa şakasına mı söylüyor diye tereddüt ediyordum.

 

"Bakarız." Dedim bende sırıtarak.

 

"Hoş geldin ailemizin reisi." Dedi bozulmuş suratıyla bana bakarak.

 

"Hoş buldum canım, hoş buldum." Gülerek söylediklerime tam cevap verecekken içeri girenlerle ikimizinde eğlenen hali son buldu.

 

"Feza, doğru görüyorum değil mi?" Dedi karşımızda duran Alp kişisi için.

 

"Görmeyi istemezdim." Dedim bende.

 

"Arkadaşım Hakan ve kardeşi Alp." Dedi abim. Abimin arkadaşı ve onun kardeşi.

 

"Sebebi ziyaretleri nedir?" Dedi Mirza, Alp'ten bakışlarını ayırmayarak.

 

"Ziyaret." Dedi Hakan kişisi.

 

"Mirza'm sakin." Dedim onun duyabileceği şekilde. Mirza bir anda elimden tutup kalktı.

 

"Sen misafirlerinle otur, biz dışarı çıkıyoruz." Dedi ve abimin cevabını dinlemeden odadan çıktık. Hiç durmadan bizi dış kapıya doğru götürüyordu.

 

"Mirza, dur üstümü değiştireyim. Pijamalarımla mı gideceğiz?" Dedim durmasını sağlarken. Baştan aşağı süzdü beni.

 

"Böyle de güzelsin ama hadi hızlıca değiştir gel." Dedi elimi bırakıp. İltifatına karşı yanağına öpücük kondurup odama koştum.

 

Hızlıca üzerime bir pantolon, badi ve ceket giyip çıktım odamdan. Mirza'nın yanına geldiğimde abimde yanındaydı.

 

"Nereye gideceksiniz?" Dedi abim Mirza'ya karşı.

 

"Bilmiyorum çıkacağız işte." Dedi Mirza, sakinleşmiş gibi duruyordu.

 

"Tamamdır." Dedi Mirza'nın omzuna dostça iki kere vurup içeriye doğru geçti.

 

"Ne dedi abim?" Dedim Mirza'nın yanına geldiğimde.

 

"Ne diyebilir gülüm? Haberim yoktu diyor, sizin alt katı tutmak için bakmaya gelmişler, Hakan efendi de arkadaşına uğramak istemiş. Ben o alt katı size yedirmez miyim ulan!" Dedi sonlara doğru sinirlenerek.

 

"Tamam tamam sakin. Hadi çıkalım." Dedim koluna girip kapıya doğru çevirdim onu.

 

"Nereye gideceğiz?"

 

"Nereye gidelim istersin?" Dedi. Bu sırada da ayakkabılarınızı giyip evden çıktık.

 

"Çay bahçesine gitmeyelim de nereye gidersek gidelim." Dedim gülerek.

 

"Gülüm." Dedi mahcubiyetle.

 

"Mirza'm." Dedim bende cilveyle.

 

"Of gülüm of." Dedi. İkimizde bu halimize güldük.

 

"Nereye gidiyoruz?" Dedi Mirza, binadan çıkmıştık. Motorunun yanına gidip kasklarımızı taktık.

 

"Parka gidelim ama öncesinde biraz abur cubur alabiliriz." Dedim şirinlikle.

 

"Olur gülüm, markete gidelim önce." Dedi motora binip markete doğru sürdü.

 

"Film gecesi yapalım mı?"

 

"Olur gülüm."

 

"Keşke battaniye alsaydık evden, aynı battaniyenin altında izlerdik." Dedim, canım şu an aşırı derecede Mirza'yla aynı battaniyenin altında film izlemek çekiyordu.

 

"Battaniye mi, markette var mıdır ki?" Dedi düşünceli bir şekilde.

 

"Var mıdır?" Dedim merakla.

 

"Bakarız." Dedi merakıma gülerek. Bir süpermarket gördüğümüzde durdu. İkimizde motordan inip oraya girdik.

 

"Evet biraz abur cubur." Dedim markette gözümü gezdirip.

 

"O zaman istikamet atıştırmalık reyonu." Dedi ve elimden tutup bizi o reyona doğru götürdü.

 

"Ne alacağız?"

 

"Cips, çikolata falan." Dedim reyonlardan bir şeyler seçip Mirza'nın tuttuğu sepete attım.

 

"İçecek alacak mıyız?" Dedi Mirza.

 

"Su alalım ama sen istersen içecek de alabiliriz."

 

"Su yeterli." Dedi

 

"Hadi gidelim." Dedim seçtiklerim yeterliydi.

 

"Hadi bakalım, battaniye gibi bir şey var mı?" Dedi ilerlediğimizde bir çalışanı gördük.

 

"Bakar mısınız?" Dedim görevli kıza.

 

"Buyrun?"

 

"Battaniye, örtü gibi bir şey var mı acaba?" Dedim görevli kıza.

 

"Evet üst katta ev eşyası bölümümüzde mevcuttur."

 

"Teşekkürler." Dedim ve üst kata çıktık.

 

"Bütün şansımı burda kullanarak bir senelik şans stoğumuzu bitirdik." Dedim gülerek.

 

"Ben stoğumdan sana veririm gülüm." Dedi gülerek.

 

"Hadi hadi stoklar tükenmeden alalım şu battaniyeyi." Dedim elinden çekip hızlı olmasını sağladım.

 

"Battaniye aşermen normal mi yoksa ambulans çağırayım mı?" Dedi sırıtarak.

 

"Mirza ya! Benim canım, yakışıklı sevgilimle battaniyenin altında film izlemek isteyemez mi?" Dedim ona kur yapıp yaklaşarak.

 

"Çeker gülüm, çeker. Benimde canım bir şeyler çekiyor ama." Dedi bana yaklaşarak. Kendimi yavaşça geri çektim.

 

"Hafif! Hafif terbiyesizsin." Dedim elimle küçük işareti yaparak. (🤏🏻)

 

"Tabi tabi sen her şeyi yap işin sonunda yine ben terbiyesiz oluyorum." Dedi yalancı bir isyanla.

 

"Hiç de bile. Ben terbiyesiz şeyler yaptım mı hiç?"

 

"Beni banyoya atmadın mı?" Dedi sessizce.

 

"Öyle mi Mirza? Bir daha atmam." Dedim triple. Arkamı dönüp battaniye olan kısma doğru yürüdüm.

 

"Cânfezâm, ben öyle bir şey mi söyledim?" Dedi Mirza, peşimden gelip.

 

"Sizin ne dediğinizle ilgilenmiyorum Mirza bey." Dedim triple omzunu silkerek.

 

"Ne demek ilgilenmiyorum gülüm?" Dedi kaşlarını çatıp.

 

"İlgilenmiyorum işte." Dedim gülmemek için yüzümü başka tarafa çevirmiştim

 

"Bebeğim." Dedi dönmem için çenemden tutarak ama bütün gücümü kullanarak dönmedim.

 

"Yavrum." Yine dönmedim ama içimde gidiyordu.

 

"Cânfezâm." Dediğinde yüzümü çevirmesine izin vermiştim.

 

"Battaniye seçeceğim." Dedim gözlerine bakıp. Çenemde ki parmaklarını biraz daha yukarı çıkarınca dudaklarımı büzüştürmüştü.

 

"Öp bakayım." Dedi başını yana çevirerek.

 

"Öpmeyeceğim." Dedim omuzlarımı silkip.

 

"Öpmeyeceksin öyle mi? Ben öpeyim ister misin?" Dedi gözleriyle dudağımı işaret edip. Etrafa baktığımda insanlar vardı, normal olarak.

 

"Çevir başını, çevir. Pis zorba." Dedim yanağına öpücük kondurup.

 

"Feza! Biraz daha zorlarsan zorba kimmiş gösteririm sana canım sevgilim." Dedi yüzünü bana yaklaştırıp.

 

"A a!" Elimi hemen bir tane battaniyeye attım.

 

"Bak bu nasıl benim canım hoş görülü sevgilim?" Dedim dikkatle battaniyeye bakarak.

 

"Bebek battaniyesi mi Feza? Ha dersen ki biz bunu alalım çocuğumuz olduğunda üstünü örteriz, bu teklife çok açığım." Dedi Mirza. O öyle söyleyince bir an gözümün önüne geldi.

 

•••

 

"Pşş pşş pşş." Diyordum bebeğimiz bir türlü benden ayrılamamıştı. Mirza aşağı inip bizim için bir şeyler hazırlarken bebeğimizin uyuduğu vakitte birbirimize vakit ayıracaktık. Tabi küçük beyimiz izin verirse.

 

Yavaşça kapının açılmasıyla Mirza'nın başını gördüm. Gözlerini odada gezdirdiğinde koltukta beni ve emzirdiğim oğlumuzu gördü.

 

"Cânfezâm, ben sana ne diyorum, sen ne yapıyorsun? Oğlumuz süt içecek diye benim karım neden üşüyor?" Dedi yanıma gelerek.

 

"Üşümüyorum Mirza ya, Pars çok sıcak terletiyor beni."

 

"Sonra kalkıp öylece geliyorsun, üşüyorsun Feza'm. Ben, sen hasta olma diye söylüyorum." Dedi elinde ki bebek battaniyesini üzerimize örterek yatağa oturdu.

 

"Feza'm, Miran Pars sana benzesin istiyordum." Dedi masumca bebeğimize bakarken.

 

"Ama o doğru seçimi yapıp yakışıklı babasına benzedi." Dedim gülerek.

 

"Bir kızımız olursa sana benzesin. Böyle güzel bir genin çoğalması lazım." Dedi yüzümün her ayrıntısına ayrı ayrı bakarak.

 

"Oğlumuz bunu fazlasıyla üstlenmiş gibi duruyor." Dedim bir oğlumuza birde Mirza'ya bakıyordum. Yani bizi tanımayan birisi Mirza ve Miran Pars'ı yan yana görseydi bir saniyesini bile almazdı baba-oğul olduklarını anlaması.

 

"Yakışıklı oğlum benim." Dedi ayağı kalkıp Miran Pars'ın saçlarına kokulu bir öpücük bıraktı. Sonrasında da benim saçlarıma daha baskın bir öpücük kondurdu.

 

"Mirza uykuya daldı, beşiğine koyalım." Dedim beni destekleyip koltuktan kalkmamı sağladı. Bebeğimizi beşiğine koyup üstüne battaniyesini örttük. Bebek telsizini kontrol edip, sessizce odadan çıktık.

 

"Mirza'm iyi ki varsın." Dedim Mirza'nın beni bebeğimizin doğumundan beri çocuğuyla ilgilenmesi, ona çok iyi bir baba olması. O çok iyi bir babaydı.

 

"Sende iyi ki varsın cânfezâm." Dedi beni kendine çekip sarıldı ve saçlarımı öpüp okşadı. Şefkatle, ben her zaman senin yanındayım dercesine. Ruhumu besledi.

 

•••

 

"Alalım, çocuğumuz olduğunda üstünü örteriz." Dedim Mirza'nın gözlerine bakarak. Bir an gözümün önüne gelen hayal çok değişik ve güzel hissettirmişti. Miran Pars... Sanki gerçekten kucağıma almıştım. Bir kaç saniyeydi belki de bu hayalim ama bir ömür yaşayayım istemiştim.

 

"Ne dedin gülüm?" Dedi şaşkınlıkla Mirza.

 

"Almayacak mısın?" Dedim gülerek.

 

"Almayan öl-" Lafını bitirmesine izin vermeden avucumla ağzını kapattım.

 

"Şu kelimeyi bir daha kullanırsan!" Dedim sinirle.

 

"Sakin gülüm, tamam kullanmayacağım." Dedi ve elimde ki bebek battaniyesini aldı.

 

"Düzgünce bir battaniye alıp çıkalım." Dedim. Battaniyelere göz gezdirdiğimde kırmızı küçük beyaz kalpleri olan bir battaniye gördüm. Çok hoş duruyordu.

 

"Bunu alalım mı?" Dedim battaniyeyi gösterip.

 

"Olur gülüm." Dedi Mirza. Battaniye çift kişilikti rahat rahat sığardık. Battaniyeyi alıp aşağı indik. Sürekli gözümün önüne hayalim geliyordu.

 

"Miran Pars." Dedim sessizce.

 

"Ne dedin gülüm, anlamadım." Dedi Mirza.

 

"Bir şey demedim." Dedim ona dönüp.

 

"Peki, battaniyeyi ver de parasını ödeyelim." Dedi gülerek. Battaniyeye yapıştığım için gülüyordu muhtemelen.

 

"Ben ödeyeceğim bunu." Dedim inadına.

 

"Ne demek ben ödeyeceğim?" Dedi sanki ona küfretmişim gibi bakarak.

 

"Ben ödeyeceğim işte." Dedim hemen kasaya verdim. Kadın fiyatını söyleyip cihaza aktardı, tam kartımı okutacakken, araya başka bir kart girdi. Şok içerisinde Mirza'ya baktım. Nasıl bu kadar hızlı hareket edip ödemişti?

 

"Mirza!"

 

"Hızlı olan kazanır gülüm." Dedi sırıtarak. E ama seni döverim ben, sırıttığın ağzına şepeleği yerleştiririm.

 

"Abla şunları da geç, kartla ödeyeceğim." Dedi kadın her şeyi geçtikten sonra toplam parasını söyleyip cihaza aktardığında hızla kartımı üstüne koydum. Kartın okuduğuna dair fiş çıkınca Mirza şokla bana baktı.

 

"Hızlı olan kazanır gülüm." Dedim bende sırıtarak. Kadın bu halimize güldü. Fişi kadın uzattığında hemen almaya çalışmıştım ama Mirza benden hızlı davranmıştı.

 

"Bu fiş bende kalıyor Feza hanım. Bunun üç katını sana ulaştırırım ben."

 

"Hele bir öyle bir şey yap." Dedim poşete aldıklarımızı doldururken.

 

"Görüşeceğiz." Dedi ve elimdeki poşeti aldı. Bende bebek battaniyesini aldım ve marketten çıktık.

 

"Eve gidip bir tane battaniye almak yerine nur topu gibi iki tane battaniye sahibi olduk." Dedim saçmalığımıza gülerek.

 

"Ne güzel oldu işte, evimizin ilk eşyalarını aldık." Dedi yüzünde ki saf gülümsemesiyle.

 

"Evimiz..." Dedim duraksayarak.

 

"Evimiz." Dedi Mirza da fazlasıyla inanarak.

 

"O zaman bana da bunları saklamak düşer." Dedim sevinçle. Mirza bana bakarken onu orada bırakıp, motorun yanına geçtim. Mirza'nın kaskını aldım elime.

 

"Çok yavaşsınız beyefendiciğim." Dedim Mirza'ya.

 

"Ya da yaşlı mı demeliyim?" Dediğimde adımlarını hızlandırıp yanıma geldi.

 

"Öyle diyemeyiz hanımefendiciğim." Dedi ve biraz eğildi. Kaskını takarken tekrar konuştum. O da elinde ki eşyaları motorun üzerine bırakıp, benim kaskımı aldı.

 

"Ben demiyorum zaten, TC kuralları söylüyor." Dedim alayla.

 

"Allah Allah, benim bundan neden haberim yok?" Dedi sahte bir sitemle.

 

"Yaşlısın ya sana haberler geç geliyor." Dedim gülerek.

 

"Kaskım olmasaydı sana kim yavaş, kim yaşlı gösterirdim de neyse hanımefendiciğim, neyse." Dedi tehlikeli bakışlarıyla, kaskımı takarken.

 

"Başka sefere artık bebeğim." Dedim gülerek.

 

"Başka sefere kaçırmam." Dedi ve göz kırptı. Ben göz kırpışına erirken, o dönmüş poşetleri ayarlamaya çalışıyordu.

 

"Şimdi Şu poşeti şöyle seleye koyayım." Dedi aldığımız abur cuburları seleye koydu.

 

"Gülüm ben bir bineyim motora, sende bim ayarlayacağım ben." Dedi ve motora bindik. Şeffaf kılıfların içerisinde olan battaniyeleri koltuğunun altına yerleştirdi.

 

"Şimdi gülüm, sende bunların üstünden bana sarıl." Dedi. Battaniyeler kollarımla tutacak şekilde sarıldım Mirza'ya.

 

"Az bir yolumuz var zaten gülüm."

 

"Tamam tamam, hadi sür." Dedim, dışarıdan nasıl göründüğümüzü bilmiyordum ama şu an biz mutluyduk. Önemli olan da bu değil miydi?

 

Kısa sürede varmıştık parka. Bu parkı mesken edinmiştik resmen, sürekli buraya geliyorduk. Motordan ilk ben inip, Mirza'nın elindekilerini aldım ve bankın üstüne koydum. O da motordan inip, seleye koyduğumuz poşeti çıkardı. Çardağın içerisine girdik, burası biraz kör nokta gibiydi, kimse olmadıkça.

 

"Evet park usulü film gecesine hoş geldiniz Mirza bey." Dedim kollarımı kaldırıp etrafı göstererek.

 

"En sevdiğim." Dedi keyifle.

 

"Pardon?!" Dedim kaşlarımı çatarak. Yanıma gelip, ellerini saçlarımın arasına geçirdi.

 

"Güzel sevgilim, hani seninle yapacağız ya. O yüzden en sevdiğim oldu." Dedi saçlarımı okşarken. Bende ellerimi onun saçlarına çıkardım.

 

"Mirza'm, iyi ki. Sen bana her şeyinle iyi ki oldun." Dedim, anlımı anlına yaslayarak.

 

"Cânfezâm." Dedi içi gide gide. Tek kelime, tek kelime her şeyi açıklamıştı.

 

"Cânfezânın canı sensin. Canım sensin Mirza." Dediğimde dudağımı üzerine parmağını koydu.

 

"Gülüm."

 

"Gülünün canı."

 

"O nefesin, biraz daha benim dudaklarımı kurutursa." Dedi dudaklarıma bakarak.

 

"Ee ne yaparsın?"

 

"Seni nefessiz bırakırım." Dedi öyle bir istekle bakıyordu ki, karşı koymak benim için dünyanın en zor şeyiydi. Dudaklarına doğru nefesimi verdim.

 

"Öyle mi?" Dedim gözlerine bakarak. Mirza bir şey demeden dudaklarıma yapıştı. İlk başta yumuşak öpüyordu ama sonrasında dudağımı parçalamak ister gibi öptü ve bunu başardı.

 

"Ah!" Dedim, geri çekilirken. Dudağımı ısırmıştı. Elim dudağıma giderken o ne olduğunu anlayamamıştı.

 

"Delirdin mi yoksa kudurdun mu?" Dedim, dilime kan tadının gelmesiyle de kanadığını anlamıştım.

 

"Ne, ne oldu?" Dedi şaşkın bakışlarıyla.

 

"Dudağımı ısırdın Mirza ve farkında değilsin." Dedim ne tepki vereceğimi şaşırmıştım. Şaşkın suratına mı güleyim, yoksa kanayan dudağıma mı, anlayamamıştım.

 

"Acıyor mu gülüm, elini çek bir bakayım." Dedi elimi yavaşça çekerek.

 

"Acımıyor, bir anlık acıdı zaten." Dedim. Dudağımı tutup hafifçe çekti. Isırdığı yeri görünce yüzünü buruşturdu.

 

"Özür dilerim gülüm, bir an kendimi kaybettim."

 

"Sen önceden böyle değildin, seni öptükten sonra bir değiştin." Dedim konuyu dağıtmak için, yoksa bunun vicdan azabını çekecekti.

 

"Gülüm, bilerek olmadı. Bir an kaybettim kendimi."

 

"Anlıyorum anlıyorum. Önceden hiç böyle değildin, yumuşacık öpüyordun beni." Dedim gülerek. O ise gülmüyordu. Bu taktik işlememişti.

 

"Mirza'm." Dedim dudağına öpücük kondurdum.

 

"Acımıyor." Bir öpücük daha.

 

"Hatta zevkliydi." Dedim son bir öpücük bırakıp, yanından çekildim. Hemen masanın üzerine poşetteki şeyleri çıkarttım.

 

"Sence hangi filmi izleyelim?" Dedim Mirza'ya konu dağılsın diye.

 

"Bilmem ki gülüm." Dedi yanıma geldi o da.

 

"Hiç merak ettiğin bir film yok mu?"

 

"Yani şu anlık yok."

 

"Tamam o zaman, ben filmi açayım sende bunları hallet." Dedim telefonumu çıkartıp, film bakmaya başladım.

 

Bir sürü film vardı ama seçemiyordum.

 

"Ya Mirza, bir sürü film var. Hangisini seçeceğim ya?"

 

"Kapat gözlerini." Dedi, gözlerimi kapattığımda elimi tutup ekranın üzerinde gezdirdi ve bastı. Bende gözlerimi açtım bu sırada.

 

"Ne çıktı?" Dedi kendisi de görmüyordu, telefon ona dönük olmadığı için.

 

"Sevimli Tehlikeli." Dedim, önceden izlememiştim de.

 

"İzlenir mi?" Dedi açtığı şeyleri aldığımız kağıt tabaklara koymaya başladı.

 

"İzlenir." Dedim ve filmi açıp hazır bir şekilde beklettim. Aldığımız battaniyeyi kılıfından çıkartıp yere değdirmeden açtım.

 

"Bence onu bana ver." Dedi Mirza.

 

"Niye?"

 

"Seni kaslı kollarımın altına alayım diye." Dedi sırıtarak kollarını gösterip.

 

"Al bakalım." Dedim bu haline gülerek. Battaniyeyi ona verdim. Battaniyeyi üstüne örtüp, banka oturdu. Bende cips ve çekirdek koyduğu tabakları alıp yanına oturdum. Hemen battaniyeyi üstüme örtüp, beni kendine doğru çekti. Sırtım ona yaslı bir şekilde oturuyordum.

 

"Evet başlatıyorum." Dedim ve telefondan başlattım diziyi.

 

Film biraz ilerleyip, doğacak çocuğun babasının şarkı söyleyişine güldüm ve Mirza'ya döndüm.

 

"Senin gelecekteki haller." Dedim gülerek. Bana bakıp güldü.

 

"Babasının tontinisi vay vay." Dedi adamın söylediği gibi.

 

"Aynısı." Dedim gülerek.

 

"İyi bari idman olsun." Dedi o da gülerek sonrasında filme döndük.

 

"Ayy yazık kadına!" Dedim başka bir kadının haline üzülerek.

 

"Şerefsiz!" Dedi adam için Mirza. Film devam ederken tepkilerimizi sakınmıyorduk. Biraz geçtikten sonra bebeğin kaçırılma sahnesi gelmişti.

 

"Ayy küçücük bebeği kaçırdılar." Dedim bir anda gözümün önüne Miran Pars gelmişti.

 

"Mirza küçücük bebek." Dedim gözlerim dolu dolu Mirza'ya dönüp.

 

"Gülüm, film o niye ağlıyorsun?"

 

"Ya Mirza, bu film ama gerçek olanlarda var."

 

"Gülüm." Dedi onunda diyecek bir şeyi yoktu. Bir şey demeden saçımdan öptü. Bende geri filme döndüm.

 

"Kızın doğum lekesinde zç yazıyor."

 

"Orası nasıl olmuş hâlâ çözmüş değilim." Dedi Mirza.

 

~

 

"Kızı istemediği biriyle nişanlandırıyorlar."

 

"Haysiyetsizler." Dedi en içten şekilde.

 

~

 

"Kızın sakarlığı şaka mı?"

 

"Değil gibi." Dedi her söylediğime bir cevap veriyordu.

 

"Peki sen şaka mısın?"

 

"Bak bakalım şaka mıyım?" Dediğinde ona döndüm. Yanağına sulu bir öpücük bıraktım.

"Gerçekmişsin." Dedim gülerek. O da aynı şekilde yanağıma öpücük kondurup, gülerek göz kırptı. Erimişim...

 

"Hadi hadi filme bak." Dediğinde önüme döndüm.

~

 

"Düşünüyorum da sen hırsız olsaydın bizim evimize girseydin, senin peşinden gelir miydim?"

 

"Gelmezdin." Dedi Mirza emin bir şekilde.

 

"Belki gelirdim."

 

"Gelmezdin."

 

"Doğru gelmezdim." Dedim hak verip.

 

~~~

 

Filmin sonlarına doğru gelmiştik.

 

"Mirza."

 

"Efendim gülüm?"

 

"Böyle bir şey olsaydı."

 

"Nasıl bir şey?"

 

"Yani beni evlendirselerdi ne yapardın?"

 

"Gülüm, yine mükemmel sorular soruyorsun."

 

"Sorularımı mı beğenmiyorsun?"

 

"Yani biraz." Dediğinde ona döndüm.

 

"Gülüm, eğer böyle bir şey olsaydı, o kişiler yaşıyor olmazdı." Dedi gözlerime bakarak.

 

"Şakacı." Dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.

 

"Öyleyimdir." Dedi ama hiç inandırıcı değildi.

 

"Hadi hadi izle." Dedi telefona bakarak. Bende filme döndüm.

 

~~~

 

Film bitmişti. Biz de hiçbir şey yapmadan duruyorduk. Mirza benim saçlarımı okşuyordu.

 

"Mirza."

 

"Gülüm."

 

"Senin ailenden herkes ilişkimizi biliyor ama benim ailem." Dedim,merak ediyordum öğrenselerdi ne olurdu?

 

"Bilsinler istiyor musun?"

 

"Bilmiyorum."

 

"Gülüm, sen istediğin an söyleriz." Dedi ama ben buna cesaret edebilir miydim, bilmiyorum.

 

"Mirza, şu an değil. Yani şu okul bir bitsin sınava gireyim sonrasında konuşalım."

 

"Olur gülüm. Sen bunu dert etme derslerine çalış yeter benim için." Dedi düşünceli bir şekilde.

 

"Düşünceli sevgilim benim." Dedim ona dönüp boynuna sarıldım.

 

"Canımın içi, sen iyi ol, gerisi önemli değil." Dedi o da belimi sarıp.

 

"Sende hep iyi ol bebeğim." Dedim gülerek.

 

"Bebeğim diyorsun." Dedi sırıtarak.

 

"Demeyeyim mi?" Dedim cilveyle. Eliyle yüzüne düşen saçları çekti.

 

"De, hep de." Dedi ve yanağımdan öptü.

 

"Gülüm."

 

"Mirza'm."

 

"İleride ilişkimizi nasıl görüyorsun?" Dedi büyük bir merakla.

 

"Ne kadar ileride?" Dedim, aslında sormak istediğini anlamıştım.

 

"Diyelim ki okulunu bitirdikten sonra." Dedi .

 

"Bu gün o battaniyeyi gördüğümde ne oldu biliyor musun?"

 

"Ne oldu?" Dedi ilgiyle.

 

"Hayal ettim."

 

"Neyi?"

 

"Çocuğumuzun olduğunu ve bu battaniyeyle onun üzerini örttüğümüzü." Dedim battaniyeyi göstererek.

 

"Çocuğumuzun." Dedi hafif bir şaşkınlıkla

 

"Oğlumuz." Dedim

 

"Oğlumuz." Diye tekrar etti beni.

 

"Adı bile vardı." Dedim, hafif duygulanmıştık.

 

"Neydi adı?"

 

"Miran Pars."

 

"Miran Pars Soykan." Dedi, galiba ismini sevmişti.

 

"Güzel mi?" Dedim beklentiyle.

 

"Çok, ben bu kadar güzel bir isim duymamıştım." Dedi, nedense çok mutlu olmuştum.

 

"Yaa benimde çok hoşuma gitti." Dedim saf bir şekilde gülerek.

 

"Peki ya Miran Pars'ımızı doğurmak için benimle evlenir misin?" Dediğinde şok içinde ona baktım. Elimi tutup, önceden onun aldığı yüzüğü çıkartıp bana doğru tuttu.

 

"Sonrasında daha iyisini alacağıma şüphen olmasın." Dedi

 

"Mirza." Dedim şaşkınlıkla.

 

"Sadece kalbinden geçeni söyle bana." Dedi, içimden geçen tabiki kabul etmekti.

 

"Evet ama-" Tam devam ettirecektim ki dudağıma küçük bir öpücük bıraktı.

 

"Cânfezâm, sana yarın evlenelim demiyorum. Sadece şu an bunu yapmak istedim."

 

"Anladım." Dedim, eline baktığımda yüzük hâlâ ondaydı.

 

"Ee takmayacak mısın yüzüğünü, evlilik teklifinden sonra sende mi kalacak?" Dedim gülerek.

 

"Güzelliğine kapılınca unuttum tabi." Dedi beni iltifatlarıyla mestederken. Yüzüğümü t

akıp elime öpücük kondurdu. Bende yanağına sıkı bir öpücük bıraktım.

 

"Seni çok seviyorum."

 

"Bende seni çok seviyorum gülüm."

 

Birazcık geç geldi bölüm, kusura bakmayın, lütfen.

Loading...
0%