@sadecebiryazar
|
Kalp, insanın dizginleyebileceği bir şey değildi ve bunu en iyi Mirza Alparslan bilir. İki yıldır kalbinin dizginlerini, Eslem Feza bilmesede onun ellerine vermişti. Bundan asla pişman değildi aksine fazlasıyla hoşnuttu. Düğün günü bile Eslem Feza'nın mesajları görmesi onu sevindirmişti ama bunun yanında korkmuştu da. Sevinci artık gizlisi saklısı kalmamasınaydı, korkusu ise Eslem Feza'nın onu istememesineydi. Gerçi yine çabalardı, Feza'nın sevgisini hissetmek için her şeye razıydı. Feza'nın öğrendiği zaman ona olan bakışları umut topraklarını susuz bıraksa da, gün içerisinde göz göze gelişleri umut topraklarını yeşertmişti. Mirza Alparslan, Eslem Feza'yı konuşmak için çağırdığında geleceğini ummuyordu ama Eslem Feza gelerek onun umutlarını çoğalmıştı. Feza'ya sevdiğini söyleyecekken gitmesine kırılmıştı ama bunun daha çok olacağını bildiği için kendine telkinler veriyordu. Öylece orda kalmış ne Eslem Feza'nın peşinden gidebiliyordu, ne de başka bir şey yapabiliyordu. Bu olayların yanı sıra düğüne gelen bir aile vardı. Mirza Alparslan'ın ailesi; annesi, babası ve ikizi olan Dicle. Dicle salonun içerisinde abisine bakınırken hızla içeriye giren tanıdık sima dikkatini çekmişti, bu abisinin -aslında ikizinin- ona her zaman bahsettiği kızdı. Neden böyle telaşlı olduğunu anlamıştı. Etrafına biraz daha bakınıp abisini göremeyince dışarıya çıktı, onu burada da görememişti ama Demirkan'ı, erkeklerin arasında görmüştü. "Demirkan abi." Dedi kendisi hem göstermek hemde duyurmak için. Demirkan onu görünce yanına gitti. "Efendim Dicle?" Dedi önceden doğru düzgün görmemişti onu, sadece Mirza Alparslan'la konuşurken görmüştü ama tanıyordu. "Abimi gördün mü?" Dediğinde Demirkan baş işaretiyle arkasını gösterdi. "O tarafa gitmişti, daha gelmedi." Dedi Demirkan "Tamam, teşekkür ederim." Deyip arkasını döndü ve abisinin olduğu yere doğru yürümeye başladı ama aklı arkasındaki adamda kalmıştı. Demirkan'ı abisiyle konuşurken arada görüyordu ama küçüklükten beri tanıyordu. O zamanlar bir hayranlığı vardı, uzun zamandan beri görmemesine rağmen o hayranlık yerli yerinde duruyordu. Abisini duvarın dibinde görünce adımlarını hızlandırdı, dalmış bir köşeye bakıyordu. Abisi ile yıllar sonra karşı karşıya geliyordu. Tamı tamına yedi yıl olmuştu, Mirza Alparslan'ın Diyarbakır'dan çıkışı. "Abi." Dedi Mirza Alparslan'a kendini farkettirmek için. "Dicle'm geldiniz mi?" Dedi kendine gelince. "Geldik abi." Dedi abisine ilerleyip hemen kollarının altına girdi. Gözleri dolmuştu bile ama ağlamak istemiyordu. Abisinin kokusu eskisi gibi değildi, eski ferah kokusunun yerini sigara kokusu almıştı. Önceden sarıldığı ince beli şimdi kaslarla daha kalınlaşmıştı. Vücudunu baya geliştirmişti. Aska eski hali gibi değildi. "Ağlama sakın Dicle, makyajın akar çirkin olursun." Dedi ama kendisi de öyle özlemiştiki kardeşini, saçlarına öpücük konduruyor, kokusunu içine çekiyordu. "Abi, seni çok özledim." Dedi ağlamaklı sesle. "Bende güzel kardeşim, bende." Dedi özlem yüklü sesiyle. "Nasılsın abi, iyi misin?" "İyiyim merak etme beni. Sen nasılsın?" "İyiyim abi." Dedi şu an dünyada ondan mutlusu var mıydı? "Anne ile baba içerde mi?" Dedi onların gelmesi Mirza Alparslan için pek bir şey ifade etmiyordu. Zaten babasının ondan yıllardır haberdar olduğunu gayet iyi biliyordu. "İçerde." "Hadi gidelim o zaman." Dedi ve ikizini belinden hafif destekleyerek. Düğün salonuna girdiğinde gözlerini etraflıca gezdirdi. Tabiki gözlerinin ilk takılı kaldığı kişi cânfezâsı oldu, gözleri yine birleşmişti. Eslem Feza'nın bakışları öyle güçlüce bağlanmıştı ki yanında ki Dicle'nin varlığını sorgulamıyordu, yine de ilk bakışlarını çeken Eslem Feza olmuştu. "Abi, Eslem dediğin kadar güzelmiş." Diyen kardeşini duyunca bakımlarını zorda olsa ondan çekti. "Güzeldir." Dedi başka bir şey demeden yüzünde hafif bir sırıtış olmuştu. Bu sefer gözlerini diğer masalarda gezdirdiğinde anne ve babasını gördü. Omuzlarını dikleştirip, yavaşça oraya doğru ilerlemeye başladı. Annesi onu gördüğünde hemen ayağa kalktı. Oğluna baktığında onda olan değişim fazlasıyla belliydi. Diyarbakır'dan gitmeden önce olan çelimsiz halinden eser yoktu. Şimdi geniş omuzları büyük cüssesi ile tam bir delikanlı olmuştu. Mirza Alparslan annesinin önüne gelince eline eğilip öptü ve alnına koydu. Annesi hemen hasretini çektiği oğluna sarıldı, Mirza Alparslan da kollarını annesine sardı. "Oğlum, canevim seni çok özledim." Dedi oğlunun kokusunu içine doya doya çekerken. Annesinden ayrılıp babasının önüne doğru gitti bu sefer onunda elini öpüp alnına koydu. "Buraya da gelmezsin sanmıştım." Dedi babası, oğlunun evden gidişine her ne kadar kızgın olsa da özlemişti. "Bu sefer yanılmışsın." Dedi ve Dicle'nin yanına geçti. İkizini kolunun altına alırken saçına bir öpücük bıraktı. Bu yaptıkları Dicle için öyle güzeldi ki, ikizine olan sevgisi onun için her şeyden önce geliyordu. "Nasılsın oğlum?" Dedi annesi, oğluna hasretle bakıyordu. Dile kolay yedi yıl geçmişti aradan, yedi yıldır oğlunu görmüyordu. "İyiyim." Dedi kısa keserek. "Abi halay çekelim mi?" Dedi Dicle heyecanla. "Olur, hadi gidelim." Dedi ve halaya doğru gittiler. O gecenin, Mirza Alparslan için hem iyi hemde kötü yanları vardı. -- Mirza Alparslan'ın gözünün önünden geçen hafta, geçerken gözleri Eslem Feza'nın üzerindeydi. Konuşmaya başlaması gerekiyordu ama nasıl? "Konuşacak mısın?" Dedi Eslem Feza, Mirza Alparslan'ın aksine sabırsızca. "Konuşacağım tabii." Dedi Mirza Alparslan ama karşısında ki kız sayesinde söyleyeceği şeyler birbirine dolanıyor, ne diyeceğini bilemiyordu. Eslem Feza ise stressle ayağını sallayıp, gözlerini Mirza Alparslan'dan ayırmıyordu. "Öncelikle benden kaçmanı sağlayan şeyi söyleyeceğim." Mirza Alparslan'ın dediğiyle, Eslem Feza yerinde dikleşti ve içini bir heyecan kapladı. Hiç böyle duygular tatmamıştı ama bir haftadır oluşmuştu bu hisler. "Ben seni çok seviyorum Feza. Her şeyini seviyorum. Ben seni ilk gördüğüm zamanlarda, gülümsüyordum, sonrasında aklıma geldin sık sık ve ben en sonunda boş duvara bile gülümsemeye başladığımda inkar edemedim sana aşık olduğumu. Belki de diyorsun ki 'Beni kardeşin gibi görmüyor muydun?', ben seni hiçbir zaman kardeşim gibi görmedim cânfezâm. Bu kalbim senin için hep aşkla attı ve bir tek sana böyle attı." Dedi bir çırpıda. Eslem Feza, bu sözlerin ağırlığıyla Mirza Alparslan'a bakıyordu. Eslem Feza'nın hisleri daha yeniydi, belki de hiç yoktu bu olanlar ona beyninin bir yanıltısıydı. Her ne kadar tepki vermiyor gibi gözüksede titreyen elleri ve hızla inip kalkan göğsü konuşmasa da yeterli tepkiyi veriyordu. "Feza ben seni asla bir şeylere zorlamam, bak ben senin konuşmaya alıştığın Çipe'yim. Bak burdayım, seni seviyorum, sen benim cânfezâmsın, dalından koparmaya korktuğum gülümsün. Belki de hiç ummadığın birisiyim ama hala o Çipe'yim. Maça gitmek istediğin, atkı öreceğin, yemek yiyemiyorum diye yemek yapmak istediğin." Mirza Alparslan'ın dedikleriyle ikisininde gözlerinin önünden geçiyordu, konuşmaları. Eslem Feza, yeminli gibi susarken, Mirza Alparslan bunu bir izin olarak düşünmek istiyordu. "Ben, senden bir şans istiyorum cânfezâm. Sana olan hasretimi bitir istiyorum." Dedi Mirza Alparslan ama Eslem Feza ona bakmakla yetiniyordu çünkü diyecek bir şeyi yoktu. Bir yanı normal karşılıyordu bunu ama diğer yanı ise kabul edemiyordu, daha bir hafta önce 'abi' diyordu Mirza Alparslan'a. Aklı ve mantığı kabul etmiyordu. "Cânfezâm, her şey senin istediğin gibi olsun. Ben razıyım, ben seninle her şeye razıyım. İstersen yine telefondan konuşuruz, yüzyüze gelmeyiz." Dedi onun her dediği Eslem Feza'nın beyninde asılı kalıyordu sanki. Mirza Alparslan'ın, Eslem Feza'dan hiçbir tepki alamamak onu giderek umutsuzluğa sürülüyordu. "Senin için hiçbir şey ifade etmiyor muyum, feza?" Dedi bu söylediğine bile cevap alamayınca omuzları çöktü. Bir şey demeden Feza'yı izlemeye başladı, Eslem Feza'nın bakışları, Mirza Alparslan'ın üzerindeydi ama ona bakmıyordu sanki. Eslem Feza düşüncelerini bir toparlayabilse konuşacaktı, Mirza Alparslan'a cevap verecekti ama düşüncelerinin ucu ucuna değmiyordu. "Feza ne yapacağız böyle?" Dedi Mirza Alparslan son bir çare ararcasına, yerinden kalkıp Eslem Feza'nın önüne gelip diz çöktü. Eslem Feza'nın yanlız kalması gerekti, düşünmesi gerekti. "Feza kendine gel, konuş hadi, bir şey söyle." Dedi ve onu hafif sarstı, Mirza Alparslan çünkü bu hali onu korkutmaya başlamıştı. Eslem Feza kendine geldiğinde hızla ayağa kalktı. "Ben, ben ne yapacağımı bilmiyorum." Dedi birden yüksek sesle. "Sen tek değilsin feza, biz, biziz. Biz ne yapacağız, cânfezâm?" Dedi ihtiyaçla. "Bilmiyorum, düşünmek istiyorum. Bana, bana izin vermelisin." Dedi yine sesini yükselterek. "Sakin ol, sana sarılmama izin verir misin cânfezâm?" Dediğinde Eslem Feza ona şok olmuş bir şekilde baktı. Mirza Alparslan ona doğru bir adım atınca geri çekildi. "Hayır, istemiyorum. Ben sadece yanlız kalmak istiyorum." "Yanlız kalmak istiyorsun, anladım." Dedi adımları geri geri giderken. "Ben seni bekleyeceğim, senin sevgini kazanmak için her şeyi yapacağım cânfezâm." Dedi ve arkasını dönüp, odadan çıktı ve kapıya doğru ilerledi. Eslem Feza olduğu yerden ayrılıp peşinden gitti, Mirza Alparslan'ın, kendisinin, 'onu reddettiğini düşüneceğini' düşünmüştü. "Mirza!" Dedi onu durdurmak için. İlk defa bu ismiyle seslenmişti. Alparslan dediğinde hep yanında abi kelimesi de oluyordu. İlk defa ismiyle seslenmişti. Mirza Alparslan'ın kapıyı açtığı eli kapı kolunda kaldı. "Senin dediğin gibi olsun." Dedi bir anda, az önce ondan düşünmek için süre istemişti ama şimdi başını sonunu düşünmeden bunu söylemişti. "Ne? Ne benim dediğim gibi olsun?" Dedi şaşkınlıkla, anlayamamıştı. "Telefondan konuşmamız." Dedi utanarak. "Ne?! Kabul ettin mi yani?" Dedi heyecanla. "Hı hı." Dedi sessizce başını sallayarak. "ALLAAHH!" Diye bağırdı Mirza Alparslan. Bu sırada asansörden inen Demirkan bir şey olduğunu düşünüp açık olan kapıdan hızla girince açılan kapı Mirza Alparslan'a çarptı ve onu savurdu. "AHH! Lan n'oluyor?" Mirza Alparslan sırtının ağrısıyla bağırdığında Demirkan eve girdi bir ona birde şok olmuş şekilde duran kız kardeşine baktı. "Asıl sana n'oluyor, ne diye bağırıyorsun?!" Diye çıkıştı Demirkan. "Mirza! İyi misin?" Eslem Feza, Mirza Alparslan'ın yanına eğilip dikleşmesinde yardımcı oldu. "Mirza mı? Ne oluyor burda biri bana anlatsın?" Dedi Demirkan şok içerisinde. Kardeşinin ikna olmasına şaşırmıştı, öylesine katı bir şekilde reddetmişti ki bir haftadır. Ne oldu da bu hale geldi, merak ediyordu. "Abi önce bir yardım etsende kaldırsak mı? Öldürdün adamı." Dedi abisine doğru. "Bunlar beni öldürmez, gülüm. Korkma sen, ölümüm anca senin yolunda olur." Dedi Mirza Alparslan yanında ki Eslem Feza'ya. "Abi kaldırsana hadi." Dedi Eslem Feza hemen kenara kaçıp Mirza Alparslan'ın söyledikleri onu utandırmıştı. Demirkan, Mirza Alparslan'a yardım ederek onu kaldırıp salona götürdü, bu sırada Eslem Feza da su getirmeue mutfağa gitti. "İyi misin lan, acıyor mu bir yerin?" Dedi Demirkan, Mirza Alparslan'a. "Sırtım çok acıyor lan, nasıl açtıysan kapıyı!" Dedi canı acıyordu gerçektende. Kapının sert açılması ve çarpıp yere düşmesi canını acıtmıştı. "Niye kapının arkasında duruyorsun sende?!" Diye kızdı Demirkan. Arkadaşının canını baya acımıştı. "Abi, su getirdim." Dedi Eslem Feza elindeki suyu abisine uzattı. Demirkan, Mirza Alparslan'ı uzattığı yerden kaldırıp suyu içirdi. "İyi misin, canın acıyor mu?" Dedi Eslem Feza, Mirza Alparslan'a. "İyiyim, çok iyiyim." Dedi Mirza Alparslan. "Emin misin, hastaneye gidelim mi?" Dedi çünkü Mirza Alparslan'ın yüzünden bile belli oluyordu, canının acıdığı. "İyiyim, hastaneye gerek yok." Dedi yerinde dikleşerek. "Alparslan, emin misin, bak gidelim istersen kardeşim." Dedi Demirkan. "Gerek yok. Sakin olun sadece kapı çarptı." Dedi dalgaya alarak. "Tamam, o zaman bu gece burda kal, ağrın olursa hastaneye gideriz." Dedi Demirkan. Mirza Alparslan, Eslem Feza'ya baktı ve o başını sallayınca kendisi de kabul etti. "Tamam kalırım." Dedi. "Tamam o zaman. Güzel kızım, sen odana geç, ben halledeceğim." Dedi Demirkan, Eslem Feza'ya. "Tamam abi." Dedi ve son kez Mirza Alparslan'a bakıp odadan çıktı ve kendi odasına girdi. Bedenini kapıya yasladığında derin bir nefes bıraktı. Ne yapmıştı öyle, kabul etmişti. Hiç düşünmeden hemde. "Umarım pişman olmam." Dedi kendi kendine. Bunları düşünmek istemiyordu, uyumak istiyordu ama Mirza Alparslan'ın canının acısı gözünün önüne geldi. Telefonunu eline alıp onunla olan sohbetine girdi. ~~~ Cânfezâm: Canın hâlâ acıyor mu? Çipe: Acımıyor gülüm takma sen Cânfezâm: Nasıl takmayayım düşüşünü gözlerimle gördüm Çipe: Acımıyor korkma Cânfezâm: Acırsa söyle ama Çipe: Söylerim Cânfezâm: Peki Çipe: Cânfezâm Cânfezâm: Efendim Çipe: Sen dedin ya hani istediğin gibi olsun diye pişman değilsin değil mi? Cânfezâm: Değilim Cânfezâm: Olmamı sağlamazsın değil mi? Çipe: Asla sağlamam Cânfezâm: Peki iyi geceler Çipe: İyi geceler gül güzelim ~~~ Eslem Feza telefonu kapatıp kendisini uykuya verirken, Mirza Alparslan sevinçten uyuyamıyordu. "Kabul etti mi?" Dedi Demirkan, Mirza Alparslan'a "Etti." Dedi Mirza Alparslan yüzünde tebessümüyle. "Şimdi benim küçük kardeşimin sevgilisi mi var?" Dedi Demirkan. Bir abi olarak tabiki kıskanıyordu kardeşini ama yapacak bir şeyi yoktu. Belki ikisi konuşmadan önce haberi olsaydı engellerdi ama kardeşi araya girdikten sonra kendisinde pek bir söz görmedi. "Yok." Dedi Demirkan'ı şaşırtarak. "Ee kabul etmedi mi?" Dedi demirkan "Etti ama sevgili değiliz, zamanla olacak." "Tamam lan, ne detaya giriyorsun?!" Dedi Demirkan bir anda abilik damarı baskınlaşmış bir şekilde. "Tamam, girmiyorum detaya." Dedi sakince Mirza Alparslan. "Yat zıbar hadi." Dedi arkasını dönerek. İkiside salonda yatıyordu, Demirkan'ın içi rahat etmemişti, yatağına gitmeye. Aslında Mirza Alparslan'a, yatağında yatması için ikna etmeye çalışmıştı ama o istemeyince Demirkan salondaki diğer koltukta uyudu. O uyudu uyumasına da, Mirza Alparslan uyuyamadı. Gece ağrısından hiçbir şekilde uyku uyuyamıyordu ama Demirkan'ı da uyandırmak istemiyordu. Zar zor uykuya daldığında, inleme seslerine Demirkan uyandı. Mirza Alparslan uyuyordu ama ağrısından iniltiler çıkarıyordu. "Ulan hastaneye gidelim dedim di mi sana?!" Dedi sitemle. "Alparslan kalk, uyan." Deyip dürttü. Mirza Alparslan hafif olan uykusundan uyandı. "Ne oldu, ahh." Konuşacakken birden hareket ettiği için canını acıttı. "Kalk, seni hastaneye götürelim hadi." Dedi Demirkan. Arkadaşını destekleyerek kaldırdı. Mirza Alparslan, fazlasıyla ağrısı olduğu için bir şey demeden kalktı. "Kapıya git yavaşça ben Feza'yı uyandırıp geliyorum." Dedi "Uyandırma, telaş eder o." Dedi hemen Mirza Alparslan. "Kız evde tek mi kalacak gerizekalı?!" Dedi Demirkan. Hemen Eslem Feza'nın odasına girip yavaşça uyandırdı onu. "Abi bir şey mi oldu, Mirza iyi mi?" Dedi kendine gelince. "İyi de ağrıları arttı biraz, hastaneye gideceğiz. Hazırlan gel, ben aşağı indiriyorum onu." "Tamam abi, hemen hazırlanıyorum." Dedi, kalkıp hazılandığında onlarda aşağı inmişti. Hemen Eslem Feza da indi. Dikkatlice arabaya bindirdiler, Mirza Alparslan'ı. Acile geldiklerinde, olayı anlattılar doktorun tuhaf bakışları altında. "Bir röntgen çekelim, kırık var mı diye bakalım." Dedi doktor. Röntgen çektiklerinde sırtındaki kemiğin incindiğini söylemişlerdi. İlaç ve kremler vermişlerdi bunun için. Eve geldiklerinde güneş doğmuştu. "Belki ilk vurduğunda gitseydik, bu kadar ağrın olmazdı." Dedi Eslem Feza. "Kusura bakmayın, sizi de yordum. " Dedi Mirza Alparslan. "Saçmalama lan, ne kusuru?!" Dedi Demirkan. "Bir şeyin yok ya, gerisi önemli değil." Dedi Eslem Feza, Mirza hayranlıkla ona bakmaya başlamıştı. "Güzel kızım, ben ekmek almaya gidiyorum, sende kahvaltılık bir şeyler hazırlar mısın?" "Tamam abi, hazırlarım ben." Dedi Eslem Feza. Demirkan evden çıkınca derin bir nefes aldı ikiside çünkü Demirkan'dan utanıyorlardı. "Senide uykudan ettim gülüm." "Bir şey olmaz, hadi ben kahvaltıyı hazırlayayım sende dinlen biraz." Dedi Eslem Feza. "Bende geleyim yanına." "İğne sana iyi geldi sanırım, ağrın kalmadı." "Şu anlık yok o yüzden seninle gelebilirim." Dedi Mirza Alparslan. "Tamam, gel hadi." Dedi Eslem Feza, Mirza Alparslan'ı kolundan destekleyip kalkmasını sağladı. Mutfağa girdiklerinde Eslem Feza, Mirza Alparslan'ın bir şey yapmasına izin vermeyip oturttu onu. "Sen sadece oturacaksın, ben bir şeyler hazırlayacağım." Dediğinde Mirza Alparslan itiraz edemedi. Eslem Feza, bir şeyler hazırlarken Mirza Alparslan yerinden kalktı. "Cânfezâm." "Efendi-" Eslem Feza, arkasını döndüğünde Mirza Alparslan'ı arkasında görmesiyle lafını bitiremedi. "Neden kalktın, otursana." "Bir kere sarılabilir miyim, lütfen?" Dedi Mirza Alparslan, bunu öyle içten istiyordu ki. "Canın acır." "Acımaz, senden gelen şey bana acı vermez." "Peki." Dedi Mirza Alparslan'ın söylediğine utanırken. "Sarılabilir miyim?" Dediğinde Eslem Feza başını onaylar bir şekilde salladı. Mirza Alparslan, titreyen elleri daha doğrusu vücudu ile sevdasını sarmaladı. İlk defa sarıldı ona. İlk defa saçını öptü. İlk defa kokusu ile ciğerlerini şenlendirdi. Bölüm sonu... Şu an hüzünlü bir anneyim... Mirza'm Alparslan'ım Soykan'ım sen bir markasın bebeğim. |
0% |