Yeni Üyelik
26.
Bölüm

Küçük Motorcu

@sadecebiryazar

"Feza, uyan hadi." Diyen abimin sesini duydum.


"Feza, kalk hadi yemek hazır." Dediğinde bilincim iyice açıldı.


"Tamam, kalkıyorum." Dedim yatakta gerinirken, abim odamdan çıktı.


En son Mirza bana şarkı söylemiş, sonrasında 'iyi uykular' deyip gitmişti. Bende yatağıma girip uyumuştum.


Yatağımdan kalkıp üstümde ki pijama takımımı çıkartıp eşofman takımı giydim. Evde olduğum için rahat şeyler giyiyordum. Odamdan çıkıp banyoya girdim yüzümü yıkayıp, mutfağa geçtim. İkisi masaya oturmuş beni bekliyorlardı.


"Elinize sağlık." Dedim masaya otururken.


"Bizim mi yoksa senin mi eline sağlık?" Dedi Mirza.


"Sen yapmışsın bunları." Dedi. Yaptıkları yemek benim yapıp buzluğa attığım kütlüklerdi.(İçli köfte)


"Ben yaptım ama sizde pişirmişsiniz." Dedim ona doğru.


"Hepimizin eline sağlık, neyi uzatıyorsunuz?" Dedi abimde.


"Doğru." Dedim bende.


"Doğrudur." Dedi Mirza bana bakarak.


"O zaman yemek yiyin." Dedi abim, bizde bir şey demeden önümüze döndük. Büyük tabağa kattıkları kütlüklerden birkaç tane alıp kendi tabağıma kattım. Mirza da üç tane katmıştı. Yemeğimizi yemeğe başladığımızda Mirza, kendi tabağına kattıklarını yavaş yavaş yemiş ve kenara itmişti tabağını. Tabağına bir tane kütlük koyup ona doğru ittim. Bu yaptığıma gözleri parlarken, bir bana birde tabağına bakıyordu. Gözlerimle tabağı işaret ettim yemesi için. Bıraktığım kütlüğü yediğinde bir tane daha verdim ama bunu yerken zorlanmıştı.


"Zorlanıyorsun yeme istersen." Dedim.


"Zorlanmıyorum." Dedi ve elindeki parçayı ağzına attı.


"Peki." Dedim ama başka bir şey vermedim, zorlandığı aşikardı. Biz yemeğimizi yerken o, beni izliyordu.


"Abi, dondurma almaya gidelim." Dedim abime doğru.


"Alparslan'nın ağrısı geçtiyse dışarı çıkalım, dışarda yeriz." Dedi abim. Mirza'ya baktım bende.


"Olur çıkarız." Dedi itiraz etmeden.


"Tamam o zaman, mutfağı toplayalım çıkarız."


"Tamam." Dedi ikiside. Yemeğimizi bitirip mutfağı topladık. Odama geçip üzerimi değiştirdim. Üstüme siyah badi altıma da siyah kot pantolon giydim. Odamdan çıkıp kapıya geldiğimde abimle Mirza da burdaydı.


"Hadi gidelim." Dedim. Evden çıkıp asansöre bindiğimizde abim önde Mirza ve ben arkasındaydık. Mirza kulağıma eğildi.


"Çok güzel olmuşsun gülüm." Dedi


"Teşekkür ederim, sende çok iyi olmuşsun." Dedim biraz saçmalayarak.


"İyi olmuşum değil mi?" Dedi alayla. Öyle deyince ondan biraz uzaklaştım ama yüzümü yaklaştırdım.


"Değil." Dedim tavırlı bir şekilde. Bu dediğim sırıtmasına sebep olmuştu. Ben kendimi geri çektiğimde asansörün kapıları da açılmıştı. Binadan çıktığımızda abim bir tarafa dönmüşken Mirza başka bir tarafa döndü.


"Nereye?" Dedim ikisinede.


"Arabaya." Dedi abim.


"Motora." Dedi Mirza.


"Motor mu?" Dedim Mirza'ya dönerek.


"Evet." Dedi başıyla arkasını işaret ederek.


"Geliyor musun güzel kızım?" Dedi abim.


"Abi, motorla gitsem?" Dedim ona dönüp, bir şey demeden arkasını döndü.


"Alparslan, bagajı açıyorum." Dedi ve Mirza da hemen bagaja doğru gitti. Bagajdan, iki tane kaskla döndü.


"Bunların orda ne işi var?" Dedim


"Dün senin yanına geldiğimde motola gelmiştim, kaskları da abinin arabasına koydum.


"Anladım." Dedim o kaskı bana doğru uzattı.


"Sen takabilir misin?" Dediğimde hızla başını salladı.


"Tabiki." Dedi bir adım yaklaşıp önce saçlarımı geriye doğru taradı elleriyle, sonrasında kaskı dikkatlice taktı.


"Evet." Dedi uzatarak biraz geri çekildiğinde gözlerimiz buluştu.


"Gözlerin... Bana böyle bakarsan ölürüm. Ölürüm cânfezâm." Dedi, nasıl baktığım hakkında bir fikrim yok.


"Nasıl bakıyorum?" Dedim


"Seviyormuş gibi, sanki benimle bir ömrü geçirirmişsin gibi." Dedi benim ona bakışımdan bunları çıkarıyorsa, ben onun bakışlarından ne çıkartacaktım?


"Peki ya, Senin bakışlarına ne demeli?" Dedim niye utandığım halde kaçmıyordum ondan, onunla daha çok konuşmak istiyorum, bilmiyorum.


"Benim bakışlarım senin gözlerinde can buluyor, unutma sen benim cânfezâmsın. Bende ki her şey sende güzelleşiyor, sende can buluyor gönlümün güzeli." Dedi tarif edemeyeceğim kadar güzel sesi ve bakışları eşliğinde.


Ben tam konuşacaktım ki arkadan korna sesinin gelmesiyle irkildim.


"Galiba motora binmemiz gerekiyor." Dedi Mirza


"Sende kaskını tak, binelim." Dedim bende motora doğru giderken. Kaskını takıp yanıma geldiğinde ilk o motora bindi, sonrasında da ben.


"İlk defa biniyorsan, tutun bana gülüm." Dedi Mirza ama bu ilk binişim değildi. Kollarımı beline doladım.


"İlk binişim değil." Dedim kulağına doğru sesli bir şekilde.


"Benimle ilk binişin gülüm." Dedi Mirza gülen sesiyle. Abimin arabayı çalıştırıp yola çıkmasıyla bizde peşinden gidiyorduk ama Mirza motoru olabildiğince yavaş kullanıyordu.


"Niye bu kadar yavaş kullanıyorsun?" Dedim ona.


"Sen varsın diye gülüm." Dedi.


"Fazla mı heyecanlısın yoksa bana mı öyle geliyor?" Dedim


"Sen görmüyorsun ama varlığın bedenimi titretiyor. Senin bir zamanlar ben yanındayken olan titreyişlerin artık yok diye benim bedenim titriyor cânfezâm." Dedi. Bunu demesini olduğum anı sorgulamama sebep oldu. Bir ona birde ona sarılı olan kollarıma baktım. Ve bundan rahatsızlık duymadım, ne ara bu kadar güvenir olmuştum ona, anlayamıyordum. Ona karşı hislerim yok diyemem ama onun hisleri kadar kuvvetli miydi? Bunu bilmiyorum.


Ona bir cevap vermedim sadece başımı sırtına yaslayıp sarılmamı sıklaştırdım. Bu da çok uzun sürmedi -ya da bana öyle geldi- ve bir park gibi bir yere geldik. Bisiklet yolu olan büyük bir yerdi. Abim durup arabayı park edince Mirza da yanına motoru park etti. Motordan indiğimizde Mirza kaskımı çıkarttı, kendi kaskını da çıkartıp arabanın bagajına koydu. Abimde arabadan inip yanımıza geldiğinde beni yanına çekti.


"Gel bakayım şöyle yamacına." Dedi beni sararken. Bir anda sevgi kucaklaşması yaşadık.


"Ne oldu birden, beni mi özledin?" Dedim gülerek


"Özleyemez miyim?" Dedi abim.


"Özlersin, özlersin." Dedim başımı göğsüne yaslarken.


"Hadi dondurma yemeye gidelim." Dedim abimden ayrılıp.


"Hadi." Dedi abimde. Sol yanımda Mirza, sağ yanımda ise abim vardı. Eğer Demirkan abim, anlayışlı birisi olmasaydı ne yapardım, hiç bilmiyorum. Şimdi onun yerinde Tuğrul abim ya da Oğuz abim olsaydı, Mirza yanımda olur muydu? Ben böyle olur muydum? Herhalde Tuğrul abim olsaydı, biz Mirza ile hiçbir zaman böyle olmayabilirdik. Sarılı vaziyette yürüdüğüm abime kollarımı iyice sardım.


"İyi ki varsın abi." Dedim o beni her zaman anlardı, şu anda anladığını düşünüyorum.


"Sende güzel kızım, sende iyi ki varsın." Dedi ve saçımdan öptü. Ortam duygusallaşmadan hemen konuyu değiştirdi.


"Neyli dondurma istiyorsun?" Dedi.


"Üç top limon, çilek, kakao." Dedim.


"Yani her zamankinden."


"Evet." Dedim. Mirza da bir şey demeden bizi dinliyordu.


"Mirza neyli seviyor biliyor musun?" Dedi abim sessizce.


"Hayır." Dedim bende onun gibi.


"Kavunlu." Dedi abim.


"Kavunlu, tamam." Dedim


"O zaman bana çilek, kakao, limon, sana kakao, sütlü ve Mirza'ya da kavunlu dondurma alacağız." Dedim Mirza'ya bakarak, tepkisini merak ediyordum.


"Bana mı?" Dedi gözleri hem şaşkınlık hemde heyecanla bana baktı.


"Evet sana, kavunlu dondurmayı sevmiyor musun, ben mi yanlış biliyorum?" Dedim masumca.


"Doğru, doğru biliyorsun." Dedi mutlulukla. Onu mutlu etmek bu kadar kolay mıydı?


"Tamam o zaman, alalım." Dedim. Dondurmacının önüne gelmiştik. Hepimiz istediğimizi söyledik, Mirza cebinden cüzdanını çıkardığında abim onu durdurdu.


"Dur lan, sen daha yeni istifa ettin lazım olur." Dedi gülerek.


"İstifa mı ettin?" Dedim ona dönerek. Tayin istediğini söylemişti bana.


"Bir nevi öyle oldu."


"Sen, bana tayin istedim demiştin."


"Gülüm." Dediğinde abimin boğazını temizleme sesi yine aramıza girdi.


"Feza, şimdi ben tayin istedim ama izin de aldım. Zaten kabul etmeyecekler bende istifa edeceğim."


"Benim yüzümden."


"Senin yüzünden değil, senin için bunlar aynı şeyler değil." Dedi Mirza.


"Anladım." Dedim çünkü bazı sözlerine karşı söyleyecek bir şey bulamıyordum. Abimde dondurmalarımızı getirdiğinde konu kapanmıştı.


"Mirza'nın motoruna da bindiğine göre artık araba mı yoksa motor mu sorusuna cevap verebilirsin güzel kızım." Dedi abim.


"İkisini de seviyorum."


"Bir tanesini seçecek olsan, hangisini seçersin?" Dedi, abimin arabalara büyük bir sevgisi var.


"Motor." Dedim ona inat olsun diye.


"Ne demek motor, neden motor?"


"Yani ulaşım kolaylığı diyelim."


"Güzel kızım, arabayla nereye ulaşamadın da şimdi böyle diyorsun?" Dedi hayretle.


"Motor daha çok hoşuma gitti."


"Güzel kızım, o iki tekerlekli şeyin neyi hoşuna gitti?" Dedi tuhaf bakışları eşliğinde.


"Hoşumun kahyası mısınız bey abi?" Dedim dalga geçerek, Mirza da atışmamıza gülüyordu.


"Hoşuna söyle doğru düzgün şeyleri beğensin."


"Hoşuma söyledim, motor gayet doğru düzgün dedi." Dediğime Mirza kahkaha atınca bakışlarım ona döndü. İnci dişlerini göstere göstere kahkaha atıyordu. Kahkahası durulurken bakışlarımız birleşti.


"Bende kal güzel kızım." Dedi abim, bakışlarımı Mirza'dan kopartıp abime döndüm.


"Ne?"


"Araba daha iyi değil mi?" Dedi boşluğumdan yararlanmaya çalışıyordu.


"Değil." Dedim ve adımlarımı hızlandırdım.


"Ee şimdi ne yapıyoruz?" Dedim çünkü elimizde ki dondurmalar bitmişti.


"Ne yapmak istersiniz hanımefendi?" Dedi Mirza, abim bize biraz sırtını dönmüştü, onu kızdırdığım için.


"Bence sen bana motor sürmeyi öğretebilirsin." Dedim Mirza'ya.


"Ne demek motor sürmeyi öğrenmek, hemde bundan." Dedi abim Mirza'yı işaret ederek.


"Önce araba." Dedi tekrar konuşarak.


"Yok, ben motor istiyorum." Dedim Mirza'ya dönüp.


"Olur." Dedi Mirza. Zaten yanına geldiğimiz arabaya döndü.


"Bagajı açsana, Demirkan." Dediğinde abim yüzünü buruşturdu ama bağajın kapısını da açtı. Mirza kaskları aldı, aynı şekilde bana taktı, sonra kendiside taktı.


"Hazır mısın küçük motorcu?" Dedi Mirza.


"Küçük mü? 1.70 boyum var ne küçüğü?"


"Benimde 1.90 boyum var gülüm?" Dedi sırıtarak. Taktığı kaskının vizörüne vurup kapattım ama o benimkini yavaşça kapattı.


"Önce sana neyi nasıl kullanıldığını göstereyim, sonra sürmene yardımcı olayım." Dedi Mirza.


"Bin bakalım motora." Dedi, ben motora bindim ama yanımda kaldı ve motoru nasıl kullanacağımı anlatmaya başladı.


Anlattığı şeyleri bitirdiğinde bana baktı.


"Anladın mı?"


"Anladım." Dediğimde arkama oturdu.


"O zaman sürüş vakti."


"Ama bana yardım et, ne yapacağımı söyle."


"Tamam gülüm söyleyeceğim." Dedi arkamdayken.


"Tamam." Dedim ve "Bismillah." deyip motoru çalıştırdım.


"Debriyaj ve sonrasında hafif gaz, tamam mı gülüm." Dediğine başımı salladım.


"Abi kenara çekilsene, bir şey falan olur." Dediğimde abim iki adım geriledi.


"Hadi korkma, senin yapamayacağın bir şey değil." Dedi Mirza.


"Tamam." Dedim ve dediklerini tek tek yaptığımda motor hareket etti. Yavaşça gaz verdiğimde motor gitmeye başladı.


"Yaptım Mirza, gidiyoruz." Dedim heyecanla.


"Sakin ol, evet yaptın yapabileceğini biliyordum." Dediğinde heyecanım dinmemiş daha da yükselmişti.


"Ara gaz ver bakayım." Dedi


"Nasıl vereceğim?" Dediğimde elini elimin üstüne koyup ara gaz verdi.


"Böyle, böyle vereceksin." Dedi bir anda yaptığıyla o da afallamıştı. Dikkatimi dağılmasıyla motorunda hakimiyeti gitmiş, dengemiz bozulmuştu.


"AAAA!" Çığlık attığımda Mirza hemen diğer elini de elimin üstüne koydu ve motoru kendi hakimiyeti altına aldı.


"Sakin, bir şey yok. Sakinleş, bırakacağım ben."


"Dur dur bırakma." Dediğimde derin bir nefes verdi, fazla olan yakınlığımızdan dolayı, kaskta olsa hissediyordum.


"Tamam, sen sakinleşene kadar ben süreceğim." Dedi, o motoru sürerken bende kendimi sakinleştirmek için serbest bırakmıştım.


"İlk defa sürmene rağmen çok güzel sürdün, biliyor musun?" Dedi Mirza.


"Öyle mi?"


"Öyle gül güzelim."


"Ama dengemi hemen kaybettim."


"İlk defa sürüyorsun gülüm, normal değil mi?" Dedi


"Normal mi?"


"Normak gülüm, normal." Dedi ve yavaşça ellerini benim ellerimin üzerinden çekti. O ellerini çekince sıkıca tuttum motoru. Parktan çoktan çıkmıştık, boş yolda biz giderken birden hızla yanımızdan bir araba geçti.


"Demirkan, kıskanıyor seni." Dedi Mirza.


"Abim miyidi o?"


"Evet, seni kıskanıyor ve hiçbir şey yapamıyor. Her ne kadar anlayışlı bir abi olduğunu bilsemde dayanamadığını da biliyorum, bu yüzden onun yanındayken kendime sınır koymaya çalışıyorum. Onu anlıyor olmam da cabası çünkü Dicle ve Çiçek'in yanında birisini görsem nasıl davranacağımı bilemem." Dedi Mirza gerçekten çok ince düşünüyordu.


"Kıskandığının bende farkındayım ve onun sınırlarını zorlamak istemiyorum." Dedim bunu o da istemiyordu.


"O zaman yapabileceğimiz şey hareketlerimize sınır getirmek." Dedi ve tekrar konuştu.


"Nasıl olacak onu da bilmiyorum ya." Dedi derin bir nefesle.


"Bu zamana kadar nasıl durduysan öyle durursun."


"Sen bilirken ve bana böyle güzel bakarken mi? Sanmıyorum cânfezâm." Dediğinde derin bir nefes veren taraf ben oldum.


"Ama öyle olmalı."


"Evet, abinin yanında öyle olmalı."


"Ya sen iki yıl hiç kimseye farkettirmemiş bir kişisin şimdi mi yapamayacaksın?" Dedim biraz tavırla, neden bunu yaptığım ile alakalı hiçbir fikrim yok.


"Söyleseydim ne yapacaktın, sevecek miydin beni?"


"Bilemem."


"Ne demek bilemem, sever miydin?"


"Muhtemelen sevmezdim."


"Bunu bildiğim için gelemedim. Senin birden içine kapanışında korkuttu beni."


"Mirza?"


"Efendim gülüm?"


"Dursak mı?"


"Olur gülüm." Dediğinde başta bana anlattığı gibi durdum. Motorun ayaklığını açtığında bizde motordan indik.


"Çok güzel sürdün gülüm."


"Yaparım öyle şeyler." Dedim egoyla. Bir adım yaklaştı bana.


"Yaparsın tabi gülüm, senin yapamayacağın hiçbir şey yok."


"Tabi tabi. E abim eve mi gitti şimdi?"


"Soralım." Dedi ve telefonunu çıkartıp abimi aradı.


"Nerdesin Demirkan?"


"Eve gidiyorum, sizde gelin hadi."


"Tamam geliyoruz." Dedi ve kapattı.


"Hadi gidelim." Dedi Mirza motora binip, bende arkasına bindim ve motoru çalıştırdı. Yine motoru yavaş sürüyordu, biz evin önüne geldiğimizde abimde buradaydı. Motordan inip kasklarımızı çıkarttık. Başıyla abime işaret verdi. Abimde arabadan inince yukarıya çıktık. Dışarıda baya vakit geçirmiştik, bu yüzden eve gelince uyumak için odalarımıza geçtik.


Pjama takımımı giyip yatağıma girdiğimde, Mirza'dan mesaj geldi.


~~~


Çipe: Şarkı söylemeye geleyim mi?


Cânfezâm: Abim topuğuna sıkar bu sefer


Çipe: Sıkadabilir de sıkmayadabilir de


Cânfezâm: Riske atmaya gerek var mı?


Çipe: Neyse şimdi riske atmayalım evlendiğimizde hep söylerim


Cânfezâm: Konuyu evlenmeye getirme hızın her şeyden hızlı


Çipe: Hızlıyımdır


Cânfezâm: Biliyorum


Çipe: Şöyle konuşuyorsun ya sana öyle bir sarılasım geliyor ki


Çipe: Hatta gel sarılayım


Cânfezâm: Nereye geleyim??


Çipe: Mutfağa gel bir sarılayım


Cânfezâm: İyi alıştın ha


Çipe: Lütfen gülüm gelse sarılayım


Cânfezâm: Bekle


~~~


Telefonu kapatıp odadan çıktım ama abimi görmeyi beklemiyordum.


"Nereye abi?"


"Mutfağa." Dedi, mutfakta Mirza vardı. Biz abimin gözüne batmayalım derken daha çok batıcaktık galiba.


"He tamam." Dedim dikkat çekmemek için


"Sen nereye?" Dedi


"Tuvalete." Dediğimde başını salladı ve mutfağa doğru gitti. Telefonumu çıkartıp hemen Mirza'ya yazdım.


~~~


Cânfezâm: Abim mutfağa geliyor


~~~


Mesajı gönderdim ama görmedi. Abim mutfak kapısından girdiği gibi Mirza ona sarıldı...


"Demirkan?"


"Mirza?"


"Ne yapıyorsun kardeşim?"


"Benim sormam gerekmez mi bu soruyu?" Dedi abim


"Kardeşime sarılamaz mıyım lan?" Dedi Mirza, abimden ayrılırken.


"Sarılırsın tabi, eğer amacın bana sarılmaksa?" Dedi omzunun üzerinden bana bakıp.


"Tabiki sana sarılacağım, duvara mı sarılacağım?" Dedi iyice batırarak.


"Kesin öyledir." Dedi mutfağın içerisine girdi ve sonrasında elinde su ile çıktı. Ben geri çekilirken abim odasına gitti. Bende mutfağa girdim. Mutfağa girince Mirza bir adım bana doğru gelip kollarını açtı.


"Yakalandığımıza deysin bari." Dedi gülerek.


"Deysin bakalım." Dedim bende gülerek. İznini alınca gelip sarıldı bana. Bir kez daha böyle bir temasın içerisine girdik ve birbirine yaklaşmış olan kalplerimiz heyecanla attı.


Loading...
0%