Yeni Üyelik
32.
Bölüm

Meftun~Dildâr

@sadecebiryazar


~~~ 


Meftun: Ben başkalarının düğününe gitmekten çok yoruldum


Dildâr: Ne yapabilirim bu konuda?


Meftun: Bizim düğünümüzü yapıp ortalıktan çekilebiliriz


Dildâr: Hayal aleminden çıksan mı?


Meftun: Çıkamam hem Allah nasip etmeyeceği şeyi hayal ettirmezmiş


Dildâr: Nasip olmazsa üzülürsün


Meftun: Üzülmek?


Meftun: Nasip olmalı


Dildâr: Nasipte yoksa zorlarız diyorsun yani?


Meftun: Zorlarım


Dildâr: Zorla bakalım


Meftun: Zorlarsam beni sevecek misin?


Dildâr: Hayır


Görüldü (19:05)


Dildâr; Niye görüldü attın şimdi?


Dildâr: Soru sordun cevabını verdim ve şimdi de kırılıyor musun?


Görüldü


~~~ 


Üç gün sonra


~~~


Dildâr: Bundan sonra yazmayacaksın herhalde


Dildâr: Engelledin mi beni?


Dildâr: Hani çok seviyordun vaz mı geçtin?


Dildâr: Bakalım engelledin mi yoksa internetin mi kapalı?


~~~


~~~


(SMS)


Dildâr: .


Gönderildi


Meftun: ?


Dildâr: Bir şey yok


Meftun: Niye yazdın?


Dildâr: Öylesine


Meftun: Öylesine yazacak kadar samimi miydik?


Dildâr: Ben değildim ama sen öyle gibiydin


Meftun: Değilim


Dildâr: Vaz mı geçtin?


Meftun: Öyle bir şey demedim


Dildâr: Ee o zaman?


Meftun: Ne istiyorsun Demirkan?


Dildâr: Ben bir şey istemiyorum


Meftun: Ee o zaman?


Dildâr: Eesi yok


Meftun: Tamam


Dildâr: Tamam


Görüldü


~~~


5 gün sonra


~~~


Meftun: Hâlâ çok seviyorum ama kırdın beni


Bu mesajı sildiniz.


Meftun: Vazgeçmeyeceğim ama hiç sevmeyeceğini düşünmek?


Bu mesajı sildiniz.


Dildâr: Neden yazıp yazıp siliyorsun?


Dildâr: Gördüm bu arada


Meftun: Görmeni istemeseydim hiç yazmazdım


Dildâr: Görmemi istiyorsun yani?


Meftun: Öyle bir şey de söylemedim biliyor musun?


Dildâr: Bilmiyorum


Meftun: Neyse Demirkan sonra konuşuruz


Dildâr: İşin mi var?


Meftun: Hayır


Dildâr: Anladım


Görüldü


~~~


Demirkan'ın Diyarbakır'a geldiği akşam


~~~


Meftun: Özledim


Meftun: Gurursuz muyum bilmiyorum ama aşık olduğum kesin


Meftun: VE VE VE


Meftun: MAVİ SANA ÇOK YAKIŞIYOR


Meftun: ÇOK YAKIŞIYOR


Dildâr: Mavi bana çok mu yakışıyor?


Dildâr: Nerde gördün mavi giydiğimi?


Meftun: Görmedim nerden görebilirim sadece mavi sana yakışıyor bunu söylemek istedim


Dildâr: Potu kırdın madem söyle bakalım düşündüğüm kişi misin?


Görüldü


~~~ 


___ 


Gül bahçem: Abi acil odama gel çok önemli


Görüldü

____


Demirkan'la Eslem Feza'nın gelmesi, Demirkan'ı görmem, bütün yelkenlerimi indirmemi sağlamıştı. Zekamı da yerle bir etmişti. Kendi kendimi ele vermiştim.


Abimgile çay verip odama çıkmıştım ve Demirkan'a yazmıştım ama keşke yazmasaydım. Demirkan anlamıştı, bende salağa yatmayacaktım. Önce abime söyleyeceğim, sonra da müsait bir zamanda Demirkan'ın karşısına çıkıp konuşacağım.


Abim kapıyı tıklattığında hemen "Gel." dedim.


"Ne oldu Dicle, bir şey mi oldu?" Dedi hemen odaya girerken.


"Abi, seninle konuşmam gereken bir şey var." Dedim ciddiyetle.


"Söyle Dicle, ne oluyor?" Dedi anlamaya çalışarak.


"Abi, şimdi şöyle ki." Dedim ağzımda geveleyerek. Bu zamana kadar sevdiğim tek kişi Demirkan olmamıştı ama abime söylememiştim. Şimdi de nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.


"Geveleme Dicle, ne oldu?" Dedi iki saniyede çocuğu sevgilisinin yanından alıp, germiştim.


"Ben birini seviyorum." Dedim hızla.


"Ne, kim, kimi? Ne alaka kızım şu an?"" Dedi üst üste sorularını dizerek.


"Çünkü bir şey yaptım ve senin haberin olsun istiyorum."


"Dicle!"


"Abi, ben De-" Tam Demirkan'ı sevdiğimi söyleyecekken susturdu beni.


"Kimi sevdiğini biliyorum." Dedi orayı geçmemi isteyerek.


"Ne, nerden biliyorsun?" Dedim, bildiğini düşünmemiştim.


"Salak mıyım ben kızım? Telefonla konuşurken sürekli Demirkan'ı sormalar, görüntülü konuşurken bana değilde sağıma soluma bakmalar." Dedi canı sıkkın bir şekilde. Bende bu zamana kadar zeki olduğumu düşünüyordum, tam bir salakmışım.


"Konuş Dicle, konuş. Utanma şimdi." Dedi abim, benim utanan halime.


"Abi, ben şimdi madem uzaktayız, ben burdan bir şey yapamıyorum. Abime verdiğim aklı kendim de kullanayım dedim."


"Demirkan'a yazdın?" Dedi şokla.


"Evet. Tabi bunu yaparken senin kadar akıllı olmadığım için daha iki hafta olmadan kim olduğumu açık ettim."


"Estağfurullah, benim kardeşim. Akıllısın akıllısın. Peki benim ne yapmamı istiyorsun, bu kadar şey yaptıktan sonra haber veriyorsun?"


"Bir şey yapmanı istemiyorum, sadece haberin olsun istedim."


"Ya keşke sevgili olduktan sonra falan söyleseydin?"


"Abi, ben zaten senin başında dert var diye söylemek istemedim. Lütfen, alınma."


"Alınmıyorum, ne alınacağım. Kendi kararın. Peki sen, şimdi ne yapacaksın? Demirkan'ın bir ilişki istemediğini gayet iyi biliyorum, sana da bu iki haftada bastıra bastıra söylediğine de eminim." Dedi fazlasıyla haklı konuşarak.


"Öyle, ama Feza'nın da böyle bir isteği yoktu. Az önce ki hallerinizden dolayı, benimde umudum var ve de vazgeçmeyeceğim." Dedim yeterince açık olmuştu ve o da vazgeçmeyeceğimi anlamıştı.


"Ben sana vazgeç demiyorum kardeşim, seviyorsan vazgeçme. Bak bana gayet mutluyum." Dedi yüzünde saf bir gülümseme olmuştu. Aşık halleri çok güzeldi bu çocuğun ya.


"İyi ki mutlusun canım abim." Dedim bir adım atıp ona sarıldım.


"Sende mutlu ol güzelim, sende." Dedi o da bana sarılıp. Geri çekildiğimizde tekrar konuştu.


"Dikkatli ol, birilerine yakalanırsanız, ikinizinde başını yakarsın." Dedi biraz alaylı çokça ciddi.


"Allah korusun abi."


"Allah korur abisinin gülü ama sen yinede dikkat et. Bunlar daha beni hazmedememişken, böyle bir şey olursa seni yakmaya çalışırlar. Ha ben buradayken başaramazlar ya, orası ayrı." Dedi kararlıkla.


"İyi ki varsın, iyi ki geri geldin abi."


"Sende iyi ki varsın güzel kardeşim." Dedi


"Şimdi izninle sevdiceğimin yanına gideceğim."


"Git git, zaten lavaboya gidip geldikten sonra bir haller oldu sizde ama neyse." Dedim dalga geçerek.


"Dicle!" Dedi bu konuyu açmamı istemiyordu.


"Demedim bir şey." Dedim elimle dudaklarıma gizli bir fermuar çekerek.


"İyi, başkalarının yanında da bir şey demezsen iyi." Dedi uyarı niteliğinde.


"Demem demem." Dediğime başını sallayıp odadan çıktı.


____


Sonunda herkes odalarına çekilmişti, Demirkan hariç. O terasta değil, damdaydı şimdi. En son salonda otururken, herkes kalktıktan sonra o da sigara içme bahanesiyle dama çıkmıştı. Bir daha da aşağı inmemişti. Dam hiçbir odayı görmüyordu. Orada konuşmamızın güvenli olduğunu biliyordu.


Şu an mutfaktaydım. Herkes odasındaydı, bu saatten sonra odalardan kimse çıkmazdı. Cezvdede pişen kahveleri fincanlara döküp, tepsiye koyup yanına da çikolata koydum. Tepsiyi alıp yukarıya dama çıktım. Damda birkaç adımımı attıktan sonra sesini duydum.


"Sen misin?" Dedi, kim olduğumu değilde, ona yazanın ben olduğumu sorar gibiydi.


"Benim." Dedim damın arka kısmında durmuş, Diyarbakır manzarasına bakıyordu. Önünde durduğu korkuluğa tepsiyi koydum. Ben ona dönük duruyordum, o ise başını bana çevirmişti.


Tabaktan bir çikolata alıp ağzıma attım, ardından da kahve fincanımı aldım.


"İçsene." Dedim gözlerimle kahvesini işaret ederek.


"İçelim bakalım." Dedi ve fincanı alıp, bir yudum içti.


"Mavi hâlâ yakışıyor mu bana?" Dedi karşıya bakarak.


"Hemde çok yakışıyor." Dedim iç geçirerek.


"Abin kadar becerikli değil misin, yoksa kardeşim mi hemen abine kandı?" Dedi sırıtarak.


"Abim kadar becerikli değilim diyelim." Dediğimde sırıtışı büyüdü.


"Çünkü ben yapacaklarımı açıktan yapmayı daha çok severim Demirkan. Seni sevdiğimi açık açık söyleyebildiğim gibi." Dediğimde sırıtışı yüzünde dondu ve bana doğru döndü.


"Anlıyorum, peki aramızda ki yaş farkı, hiç gözünün önüne gelmiyor mu?" Dedi ciddileşerek.


"Gelmiyor."


"Gelmeli!" Dedi aniden çıkışarak.


"Sesine dikkat et Demirkan, seni seviyorum diye bu benim üzerimde üstünlük kurabileceğin anlamına gelmiyor." Dedim kesin bir dille. Bu dediklerim önce şaşırmasına sonra da sırıtmasına sebep oldu.


"Böyle bir derdim yok ve bunu yapacak bir karaktere de sahip değilim."


"Biliyorum, bu yüzden seviyorum. Demirkan, ilişki istemediğini anladım ama beni hayatından itmeni istemiyorum." Dedim hayatında yer edinmeye kararlıydım.


"Ben seni hayatımdan itmiyorum ki, sen zaten benim arkadaşımın kardeşi olarak benim hayatımdasın. İlerisini istiyorsun, buna ev sahipliği yapabileceğimi sanmıyorum." Dedi o da kararlılıkla.


"Bende sana diyorum ki, bırak bunu zamanla görelim. Beni hayatında istemezsen zorlayacak değilim. Senden sadece şans istiyorum." Dedim


"Ben sana başından beri söylüyorum Dicle. Bir ilişki istemiyorum."


"İtmiyorum diyorsun ama baştan kestirip atıyorsun, Demirkan." Dedim bastıra bastıra, beni anlaması için.


"Üstünlük kurmaya çalışma, lütfen." Dedi az önce ki konuşmama karşı.


"Demirkan, şans istiyorum. Verecek misin?"


"Vermeyeceğim." Dedi ciddi bir şekilde.


"Dersem ne yapacaksın?" Dedi beni sinir ederek.


"Ne yapmamı istersin?" Dedim bir adım yaklaşırken.


"Mesafeni koru, Dicle. Ailene basılıp, ölmek değil amacım." Dedi sakince. Bu dediğine kahkaha attım.


"Aslında aileme basılıp, seni nikahıma almalarını sağlasam nasıl olur?"


"Elinde ki şansı kaçırmış olursun." Dedi benim gibi alayla.


"Elimde olan şans derken?" Dedim şaşkınlıkla.


"Elinde olan mı dedim?"


"Tam olarak öyle dedin." Dedim


"Öyle dediysem, öyledir."


"Dalga mu geçiyorsun, ciddi misin?"


"Ciddiyim." Dediğinde heyecanla elimde ki kahveyi tepsiye koyup, ona sarıldım. Sarılmamı beklemediği için bedeni katılmıştı. Hemen geri çekildim, belki bundan rahatsız olabilirdi.


"Kusura bakma, bir anda heyecanla oldu." Dedim mahçupça. Her ne kadar bir anlık olsa da özel alanına girmiştim, o istemeden.


"Tamam, sorun değil." Dedi ama yüz ifadesi bir tuhaftı.


"Tamam." Dediğimde o yine manzaraya dönmüştü. Bende kahvemin son yudumunu içtim.


"Sence kahveyi acı yapıp yanına neden tatlı koyuyorlar?" Dedim onun için alakasız bir soruydu ama benim cevabım alakalıydı.


"Keyif."


"Bence kahve acı bir şey, yani özelliği bu. Ama acı acı içilmiyor değil mi?"


"Evet Dicle."


"Kahve bile acılığı kabullenmeyip yanına çikolatayı alıyor, peki sen neden beni almıyorsun?" Dedim sırıtarak.


"Niye sen çikolata, bende kahve miyim?" Dedi gülerek. Yani madem böyle güleceksin, ne diye naz yapıyorsun?


"İstersen olurum." Dedim cilveli olduğumu düşündüğüm bir şekilde.


"Şu an değil."


"İlerde olurum yani?"


"Bilmiyorum Dicle." Dedi benim aksine ciddiyetle.


"Peki, bilmiyorsan ilerde öğrenirsin." Dedim kendimden emin bir şekilde.


"Fazla iddialısın biliyorsun değil mi?"


"İddialı değilim, sadece sana kendimi sevdireceğime eminim." Dedim


"Dicle, senin kendini bana sevdirmeye çalışman iyi bir sonuç çıkarmaz, bırak da ben eğer seveceksem kendim seveyim." Dedi gözlerimin içine bakarken.


"O zaman sevecek misin?"


"Kader gösterecek."


"Kader, peki kadere bırakalım." Dedim bende.


Sessiz kaldığımızda kahvelerimizde bitmişti. Çikolata tabağını elime alıp uzattım.


"Çi


kolata?" Dediğimde imâma karşı güldü ve bir tane çikolatayı tabaktan alıp, ağzına attı.


"Mirza'nın haberi var mı?" Dedi karşıya bakarken.


"Var."


"İyi."


"İyii." Dedim ve sessiz kaldık. O Diyarbakır'ın manzarasını izlemeye devam etti, bende kendi manzaramı izlemeye.


Bölüm sonu.


Loading...
0%