Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Sarıma Kırmızı Olacaksın

@sadecebiryazar

Dersim bitince hızlıca okuldan çıkmış, abim beni görmeden, otobüse binmeyip yürüyerek mahalleye gelmiştim.


Bakışlarım her zaman ki gibi yerdeyken yürüyordum, bir anda sırtıma bir şeyin gelmesiyle durdum. Arkamı döndüğümde yerde buruşturulup top şeklini almış kağıdı gördüm. Eğilip yerden aldığımda buruşturulmuş bir kağıttan daha ağır olduğu anlaşılıyordu.


İçini açtığımda pamukların ortasında küçük bir hediye paketi gördüm. Bunu atanın kim olduğunu anlamak zolmuyordu. Hediye paketini açmadan telefonumu elime alıp Çipe ile olan sohbetimize girdim.


~~~


Cânfezâm: Erken doğum günü hediyesi mi yoksa??


Çipe: Hayır gülüm


Cânfezâm: E o zaman neden aldın??


Çipe: Görünce aklıma sen geldin gülüm gerçi aklımdan çıktığın yok ya


Çipe: Aç bak hadi


~~~


Telefonumu cebime atıp hediye paketini açtım ve içinden bir kolye çıktı.


Kolyeyi avucuma alırken ucu dikkatimi çekmişti.


Kalp şeklinde taş ve içindeki birbirine karışmış sarı-kırmızı renkler..


Renkleri beni yine ve yine büyülemişti. Hemen boynuma takmıştım. Hediye paketinde bir şey daha vardı, onu da çıkardığımda aynı renklerde bir bileklik olduğunu gördüm.


Hızla onu da bileğime takıp bileğimi boynuma doğru götürdüm, telefonumu da çıkartıp kolye ve bileklik görünecek şekilde fotoğraf çektim.


Çipe ile olan sohbetimize tekrar girdiğimde fotoğrafı ona attım.


~~~


Cânfezâm: Bir fotoğraf gönderdiniz.


Çipe: Çok yakışmış gülüm gerçi güzele ne yakışmaz


Cânfezâm: Çok güzel bunlar teşekkür ederim


Çipe: Güzel olması renginden sebep gülüm


Cânfezâm: Tabiki de öyle


Çipe: İleri de sende benim sarıma kırmızı olacaksın cânfezâm


Cânfezâm: Nasip 


Çipe: Olacaksın olacaksın


Cânfezâm: Kısmet 


Çipe: Not kağıdına baktın mı???


Cânfezâm: Hayırr bakayım hemen


~~~


İçindeki her şeyi çıkartmama rağmen hala dik duran hediye paketinin içindeki not kağıdığını çıkardım.


'Bu birbirine karışmış renkler gibi bizimde kalplerimizin birbirine karışacağı günlere


Seni seviyorum cânfezâm'


Kendimi zaten sorguluyordum ama onun bu hareketleri beni daha da zorluyordu.


Seviyor beni ama ben? 


Ben onu seviyor muyum?


Alıştım ama seviyorum denemez.


Güveniyorum, korkmuyorum ondan ama karşıma çıktığında olacağı kişiden korkuyorum.


Telefonum üst üste titrediğinde, açtım.


Ondan mesajlar vardı.


~~~


Çipe: Seni böyle düşündürsün diye yapmadım bunu cânfezâm


Çipe: Olacaksa zaten zamanla olacaktır


Çipe: Olmayacaksa da öyle işte


Çipe: Sen bunları dert etme


Cânfezâm: Nasıl etmeyeyim?


Cânfezâm: Seni bir o kadar merak ediyorum ama bir o kadarda karşıma çıkmanı istemiyorum


Cânfezâm: Olabileceğin kişileri düşününce bu hiç iyi olmuyor


Çipe: Bu yüzden düşünme gülüm çünkü daha hazır değilsin beni kabul etmiş değilsin


Cânfezâm: Alıştım sana


Cânfezâm: Güveniyorum


Çipe: Güveniyor musun gerçekten?


Cânfezâm: Güveniyorum


Çipe: Bayılacağım şimdi bak


Cânfezâm: Sakın bayılma yanında kimse yoktur şimdi senin


Çipe: Ölürüm kızım sana


Çipe: Endişelenirmiş birde benim için


Cânfezâm: Endişelenmiyeyim mi??


Çipe: Çok güzel HİSSETTİRİYOR


Cânfezâm: Öyledir


Çipe: Hem bana alışmış hem güveniyor hem endişeleniyor ALLAHIM BU BİR LÜTUF SANA ŞÜKÜRLER OLSUN


Cânfezâm: LXJXŞDKPKDĞDKS salak çocuk


Çipe: Aşk mısın be sen??


Çipe: Çok güzelsinnn


Cânfezâm: Öyleyimdir💅💅


Çipe: ŞXKSĞDKDŞDLDĞDL


Cânfezâm: LDLDĞDKDİDJĞFKFŞ


Çipe: Durma orda git evine hadi


Cânfezâm: Tamam görüşürüz


Çipe: Görüşelim gülüm görüşelim:))


~~~


Kağıtları özenle çantama koyduğumda gözüm çokça bilekliğime takılıyordu. Tekrar eve doğru yürümeye başladığımda karşı binamızdan çıkan Demirkan Abimi gördüm. Hemen içimdeki sevinçle ona doğru koştum.


"Abiii." Dediğimde bakışları bana döndü. Hemen yanına varıp bilekliği ve elimle tuttuğum kolyemi gösterdim.


"Nasıl?" İlgiyle konuşmama karşı ufak bir tebessüm etti.


"Güzelmiş." Dediğinde hafifçe heyecanım durulmuştu.


"Sence kim aldı?" 


"Çipe." Dedi. Bu şekilde konuşması normal değildi.


"Neyin var senin, niye durgunsun?" Dediğimde başını onaylamaz bir şekilde salladı.


"Bir şeyim yok." 


"Ne demek bir şeyim yok? Güzel kızım demiyorsun, tek kelimelik cevaplar veriyorsun ama bir şeyin yok ve benden buna inanmak istiyorsun." Bıkkınca derin bir nefes verdi.


"Baba çağırdı."


"E ne var bunda?" 


"Ben bu eve girmek istemiyorum ama ayağıma da çağıramadım haliyle." Dediğinde başımı salladım.


"Abi, o evde bizim hakkımız olduğu kadar seninde hakkın var. Yani gelmen kötü bir şey değil."


"O evde benimde hakkım olması, istediğim anlamına gelmiyor güzel kızım." Elini saçıma attığında şu durumda bile bana şefkat göstermesi onun fazlasıyla merhametli olduğunu gösteriyordu.


Eline elimi attıktan sonra saçımdan çekip avucunu öptüm ve sarıldım. Ona kendisini iyi hissettirmeye çalışıyordum kendimce.


"Abi, annemi takma kafana. Onun tek derdi babamdan ilgi görmemesi bu yüzden etrafına sıçrıyor. Sana özel değil yani."


"Onun sözlerine kırılmayacak kadar büyüdüğümü düşünüyorum ve canımı sıkan şey bu değil. Sadece onu rahatsız etmek istemiyorum."


"Kendisi demedi mi ' Babası gelince o da gelir'? Baba geldiğine göre gelmen onu rahatsız etmeyecektir."


"Umarım." Abimin konuşmasının hemen ardından arkamızda Alparslan abinin sesini duyduk.


"Ne yapıyorsunuz burada?"


"Sence kardeşim?" Dedi abim


"Ben onu mu soruyorum niye yolda konuşuyorsunuz, seni baban çağırmadı mı?"


"Çağırdı."


"Ee, daha niye gitmedin?"


"Gidicektim, Feza ile karşılaştım." Dediğinde Alparslan abinin bakışları bana döndü, gözleri boynuma takıldığında bende oraya baktım. Kolyemi gördüğümde gülümsedim.


"Kolye güzelmiş hele ki renkleri." Dedi Alparslan abi. Renkleri hoşuna gitmiş olmalı ki dudağının kenarı kıvrıldı.


"Sağ ol Alparslan abi."


"Güzel kızım, sen neden beni beklemedin. Gelmeyeceğini bilseydim bu iti beklemezdim." Abimin dediğine gülerken Alparslan abi homurdanıyordu.


'itmiş, it ba-" Alparslan abi sözünü tamamlayamadan sustuğunda abim sırıtıyordu.


"Ne oldu bi' sustun?" Abim söylediğiyle Alparslan abinin ters bakışlarına maruz kaldı.


"Neyse biz gidelim." Dedim abime doğru.


"Görüşürüz kardeşim."


"Görüşürüz." Alparslan abi kendi evine doğru giderken bizde binaya girdik.


"Güzel kızım."


"Efendim abi?" 


"Kolye ile bilekliğin güzelmiş." İçtenlikle konuşmasına gülümsedim.


"Sağ ol canım abim." Dedim sonlarda şımarık bir şekilde harfleri uzattım.


Asansör geldiğinde binip eve çıktık, anahtarıyla kapıyı açıp içeri girdiğimizde abim salona bende odama gitmiştim. Hızlıca üstümü değiştirip elimi yıkayıp salona girdim. Babam beni farkedip kolunu kaldırdığında hemen kolunun altına girdim.


"Sen niye bana haber vermeden gidiyorsun?" Babamın dediğine karşı abim derin bir nefes çekti.


"Baba, otuz üç yaşındayım ben farkındaysan izin mi alsaydım?"


"İzin mi al dedim, haber ver dedim."


"Veremedim baba, sabaha karşı yola çıktım o yüzden veremedim."


"Sebep?" 


"Darlandım ve çıktım."


"Her darlandığında şehir değiştireceksen, ohoo." Babam elini havada sallayıp konuştuğunda abim sırıttı.


"Hadi ben darlandım da geldim sen niye geldin?" Dediğiyle babam, abimin başına tokat attı.


"Evime gelirken sana sormadığım için özür dilerim Demirkan bey. Niye gelmişimmiş sanane lan." Dediğine ikimizde gülmüştük.


"Sen niye gülüyorsun kızım, bunu hep sen şımartıyorsun." Dedi babam


"Bir tane Demirkan abim var, şımartmayayım mı baba?" Dediğimde güldü.


"Diğerlerini şımartma bari." Dedi


'Sanki şımartabilecek bir kardeşliğimiz var da' demek istesem de demedim.


"Şımartmam merak etme." Dedim


"İyi bari, birde onlarla uğraşamazdım."


"Ben hepsine bedelim sen merak etme baba." Abimin araya girmesiyle sırıttım.


"Eslem kalk anneye yardım et kadın tek başına yemek yapıyor." Tuğrul abim içeriye girmesiyle emir vermeye başlamıştı.


"Tamam." Yerimden kalkıp mutfağa geçtiğinde annem yemek yapıyordu.


"Anne ne yemek yapıyorsun?"


"Keledoş yapacağım, baban sever." Dediğinde hafifçe tebessüm ettim.


"Sen içeri geç ben yaparım anne."


"Sen başka bir şey yap, bunu ben yapacağım." Dedi annem. Babam her ne kadar onun istediği kadar sevgi vermese de annem ne kadar kızarsa kızsın, babamı gördüğünde bütün siniri geçiyordu. Bu sevgi miydi? Bunu bilmiyorum.


"Tavuklu pilav yapayım, bizimkiler sever." Dedim


"Demirkan sever, Oğuz ve Tuğrul çok sevmiyor." Dedi imalı bir sesle


"Ama yiyorlar?" Dedim bende


"Yemek ayırt etmedikleri için." Dedi.


Annem sakindi, babam geldiği için ayriyeten bir sakinliği vardı ama bizim konuşmalarımız bir yerden sonra kavgaya dönüyordu.


"Anne ben saçlarımı toplayıp, geliyorum." Dediğimde başını salladı.


Mutfaktan çıkıp hemen odama girdiğimde telefonumu çıkarttım ve Çipe ile olan sohbetimize girdim.


~~~ 


Cânfezâm: Umarım tavuklu pilav seviyorsundur


Çipe: Sen yapacaksan zehir bile güzel olur cânfezâm


Cânfezâm: Allah korusun


Çipe: Amin gülüm amin


Çipe: Ee bugün ki menümüzde tavuklu pilav mı var?


Cânfezâm: Evet abime vereceğim sana getirmesi için


Çipe: Sen getirsen ne güzel olurdu


Cânfezâm: Yedirmemi de ister misin?


Çipe: Fena olmazdı


Cânfezâm: Oldu paşam


Çipe: Neyse şimdilik Demirkan ile idare edeceğiz


Cânfezâm: Etmen lazım


Cânfezâm: Sana gönderdiğim bütün yemek bitecek tamam mı?


Çipe: Tamam gülüm bitirmeye çalışırım


Cânfezâm: Bitirirsin ben sana inanıyorum


Cânfezâm: Neyse şimdi gitmem lazım sonra görüşürüz


Çipe: Görüşelim gülüm görüşelim:)


~~~


Hemen telefonu cebime atıp saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Banyoya gidip elimi yıkayıp geri mutfağa döndüm.


Tavuğu çıkartıp pilavı yapmaya koyuldum. Annemde bu sırada yemeğin altını açıp salona gitmişti.


Ben yemeği yapmaya koyulmuşken Demirkan abim mutfağa gelip sigara içmeye başlamıştı.


"Abi." Dedim kapıya bakarak


"Efendim, güzel kızım?" Dedi. Ona yemek işini söylemek istiyordum ama biri duyar diye korkuyordum.


Yanına yaklaşıp kulağına eğildim.


"Abi, şimdi bu yemeklerden tabağa katarsam, sen Çipe'ye götürebilir misin?"


"Niye götürüyormuşum?" Dedi o da benim gibi sessizce


"Abi, lütfen. Yemek yemiyor, ben dolma götürünce yemişti. Sen götürsen o da yese olmaz mı?" Dedim


"Tamam, götürürüm." Dedi


"Sağ ol abim." Son harfleri yine uzatarak söylemiştim, hemen yanağına sulu bir öpücük bıraktım.


"Bir şey derdim de neyse." Dediğinde sevincime sinir olduğu her halinden anlaşılıyordu.


"Ya abi." Dedim utanarak. Dikkat etmeye çalışsamda arada hareketlerimi tutamıyordum.


"Hadi hadi pilavı yakacaksın." Dediğinde yemek yapmaya geri döndüm.


•••


Yemekler hazır olunca sofraya oturmuştuk. Babamın konuşmasıyla Demirkan abim hariç hepimizin bakışları ona dönmüştü.


"Mardin'e gideceğiz."


"Niye baba?" Dedi Tuğrul abim


"Serhat evleniyor." Dediğinde şok olmuştum.


"Serhat abi mi evleniyor?" Dedim şaşkınlıkla


"Evet." Dedi Demirkan abim


"Sen biliyordun ve bunu bana söylemedin mi?"


"Söyliyecektim de baba hızlı davrandı, güzel kızım." Dediğinde şokla ona baktım.


"Ne zamandan beri haberin var?" Abime sorduğum soruyla cevap verecekken babam önce davrandı.


"Bir aydır haberi var."


"Ne? Senin bir aydır haberin var ama bana söylemedin mi? Vay be böyle de olduk demek ki." Dedim başımı başka yöne çevirdim.


"Güzel kızı- ahh" Konuşurken birden inlemesiyle ona döndüm. Elini başına koymuş ovalıyordu.


"Baba Allah aşkına çocuk muyuz, ne yapıyorsun?" Babama doğru dönüp konuşmasıyla gülmemi bastırmaya çalıştım.


"Sen benim kızıma, 'kızım' demeyi ne zaman bırakacaksın?"


"Bence de bırakmalı." Dedim babama destek çıkarak, abimin gözlerini sonuna kadar açıp bana baktığında başka tarafa baktım.


"Ne zaman gideceğiz baba?" Tuğrul abinin bize karşı ifadesiz sesi şaşırtmıyordu.


"En geç gece çıkmamız lazım."


"Bu kadar erken haber vermeseydin keşke baba." Dedim ima dolu sesimle


"Geç haber vermedim. Annenizin haberi vardı." Dediğinde bu sefer anneme döndüm.


"Nasıl hazırlanacağım anne ben neden söylemedin?" Dedim sitemle


"Yüzünü gördüğüm mü var?" Dedi burun kıvırarak


"Benim kıyafetim yok, düğünde ne giyeceğim?" Dediğime karşı Demirkan abim hemen konuştu.


"Şimdi çarşıya çıkarız, yemeğini ye sen."


"Peki." Her ne kadar trip atmam gerekse de şu an kıyafet daha önemliydi.


"Oğuz sende hızlı ye." Dedi ve sonra ekledi "Tuğrul sende." Diye


Hızlı hızlı yemeklerin yenmesiyle abimi mutfağa çağırdım. Hemen üçlü sefer tasına yemek doldurup onu gönderdiğimde hemen hazırlandım. Telefonumu çıkartıp Çipe'ye de yazdım.


~~~


Cânfezâm: Abilerimle dışarı çıkacağım ulaşamazsın bir kaç saat endişelenme diye haber vereyim dedim


Çipe: Tamam gülüm iyi gezmeler


Cânfezâm: Sağ oll:)


Çipe: :)


~~~


Odamdan çıktığımda abilerimde hazırdı, hızlıca evden çıktığımızda Demirkan abim arabaya binmiş bizi bekliyordu.


Hemen arka koltuğa geçtiğimde Tuğrul abim öne Oğuz abimde yanıma oturmuştu.


•••• 


Abiye mağazasına girdiğimizde Oğuz ve Tuğrul abim şimdiden sıkılmıştı ama seslerini etmiyorlardı.


"Güzel kızım, sen sadece kına için elbise bak. Düğün için olan elbiseni orda alacağız." Dedi Demirkan abim


"Neden abi?" 


"Serhat sana özel elbise yaptırdı." Dediğinde her zaman yaptığımız konuşmalar kulağımı çınlatmıştı.


"Ciddi misin?" Dedim


"Evet, gümüş kemerin bile hazır."


"Almadı di mi onu, şaka yapıyorum de." Dedim. Yıllarca bu kemerin dalgasını geçmiştik. Güya ben Serhat abimin düğününde gümüş, Demirkan abimin düğününde altın kemer takacaktım. Ve bunun biri gerçekleşiyordu galiba.


"Hayır güzel kızım yapmıyorum, aldı." Dedi


"Dur bunları sonra konuşacağız önce kısa vaktimi harcamıyarak elbise almak istiyorum." Dedim ve elbiselerin arasına karıştım.


••••


"Abi bak bu takım çok güzel." Dedim gri takımı göstererek maksadım onu da gri giydirip kombin yapmaktı.


"Bu sefer seninle abi-kardeş kombini yapmayacağım. Kısmetimi kapatıyorsun kızım sen benim." Dedi


"Ne demek kısmetini kapatıyorum. Bir kere ben kapatmıyorum onun kapaması var." Dedim ama almayacağını belli eden bir şekilde gidip siyah bir takım aldı ve kabine girdi. Bu sefer yönümü Oğuz abime döndürdüm.


"Oğuz abi." Dedim şirinlikle


"Efendim kardeşim?" Dedi sırıtarak


"Bu gri takım ne güzel değil mi?" Dedim


"Güzelmiş Allah sahibine bağışlasın." O da eline aldığı lacivert takımla kabine girdiğinde öylece ortada kaldım. Tuğrul abim hiç istemez diye düşünürken sesini duydum.


"Benim kapanacak bir kısmetim yok." Dedi


"Harbi mi?" Dedim heyecanla


"Harbi." Dedi sırıtarak, sürekli abilerime gösterdiğim takımı alıp kabine girdiğinde mutluydum.


"Bana da bir takım seçebilir misin Feza?" Arkamda Alparslan abinin sesini duyduğumda şaşırdım.


"Alparslan abi?" Dedim arkamı dönerek


"Efendim?" 


"Sen burda mıydın?"


"Yeni geldim. Malûm düğün var, takım elbise olmadan olmaz. Yardımcı olur musun bana?" Dediğinde başımı salladım.


"Olur." 


"Sağdıca yakışır bir takım olsun lütfen." Dediğinde şaşırdım.


"Sağdıç mı? Sen Serhat abi ile o kadar yakın mısın?"


"Ben, Demirkan ve Serhat iyi üçlüydük ki hâlâ öyleyiz."


"Siz üçünüz çocukluk arkadaşı mısınız?"


"Evet." Dediğine şaşırdım abim ve Serhat abi hiç bahsetmemişti. Hep bir Mirza ismi vardı Serhat abinin ağzında ama o Mirza'nın Alparslan abi olduğunu bilmiyordum.


"E ama abimde sağdıç olacak."


"Evet." 


"O zaman sizi aynı giydirelim." Dediğimde başını salladı.


"Olur." Dedi 


Bütünüyle siyah olan takımı elime aldığımda ona gösterdim.


"Nasıl?" Dedim


"Güzelmiş, olur bu." Deyip elimden aldığı gibi kabine girdi.


Bu sırada sırasıyla Demirkan, Oğuz ve Tuğrul abim kabinden çıktı.


"Vay be analar neler doğuruyor." Dedim Tuğrul abime doğru giderken sırf onlara gıcıklık olsun diye yapmıştım bunu.


"Çok yakışmış."


"Sağ ol." Dedi Tuğrul abim


"Bize yakışmamış mı?" Dedi Oğuz abim. İkisini şöyle bir süzdüğümde burun kıvırdım.


"Eh işte." Dedim, bu sırada Alparslan abi de kabinden çıkı

p geldiğinde abilerim -Demirkan abim hariç- şaşırmışlardı.


"Alparslan sen ne zaman geldin?" Dedi Tuğrul abim


"Yeni geldim." Dedi Alparslan abi


"Ee nasıl olmuşum?" Dedi Alparslan abi


"Baya karizma olmuşsun." Dedi Oğuz abim


"Eyvallah ciğerim." Dedi Alparslan abi, elini göğsüne koyarak.


"Ee o zaman hepiniz hemfikirseniz bunları alıp, çıkalım." Dedim


"Çıkalım." Dedi Alparslan abi, diğerleri de onu onayladığında takımların parasını ödeyip çıktık.


Yorum ve beğeni vermeyi unutmayın lütfen


Loading...
0%