Yeni Üyelik
20.
Bölüm

19. Bölüm - Tatlı Savaş

@sadecelerden_s

Sabah olmuştu fakat yatağımdan hiç kalkasım dahi yoktu. Temizlenmesi gereken evim ise bana göz kırpıyordu resmen. Bu yüzden ne kadar isteksiz olsam da bir şekilde kalktım. Perdeyi açıp dışardan, günler sonra şehre ilk kez uğrayan güneş ışınlarının odayı aydınlatmasına izin verdim.

 

Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve havluyla kuruladıktan sonra mutfağa geçtim. Kendime güzel bir kahvaltı hazırladım ve güzelce karnımı doyurdum. Kahvaltı yaparken bir yandan da Aras'a mesaj atmıştım. Fakat attığım mesajlar tek tik olmuştu. Dolayısıyla mesajlarım gitmemişti.

 

Uyuyordur diye düşünerekten aramak istemedim. Ama dün akşam gördüklerimi ona sormak istiyordum. Bu yüzden de biraz sabırsızdım.

 

Kötü düşüncelerin zihnime uğramasına izin vermemeye çalışarak bulaşıkları da hallettim. Sonraya bırakmak istemiyordum.

 

Üstüme daha rahat bir şeyler de giydikten sonra kısaca bir evde göz gezdirdim. Bir süredir sadece süpürmekten ve vilada ile silmekten başka temizliğe dair yaptığım hiçbir iş yoktu. Bu yüzden detaylı bir ev temizliğinde karar kıldım.

 

İlk nerden başlasam diye düşünürken telefonum çaldı. Aras 'ın olduğunu düşünüp hızlıca mutfağa gittim ve masanın üstünde çalmakta olan telefonumu aldım

 

Ama arayan Çınar'dı. Aramayı onaylayıp telefonu kulağıma yasladım ve tekrar içeriye gittim.

 

"Günaydın komiser hanım. Bakıyorum erkencisin? Açmazsın diye düşünüyordum." dedi Çınar.

 

"Yok ya, her zaman ki saatim. Sadece 1 saat fazla uyumuşum." dedim gülerek.

 

"Bunun için üzülmüyorsundur umarım. E tabii sen benim gibi çalışmıyorsun bugün. İstediğin saate kadar yatmakta serbestsin." dedi isyan edercesine.

 

"İzinli olduğum için sinirini benden çıkarma yoksa akşam cipsi unut." dedim. Biraz tehdit gibi oldu ama olur öyle şeyler.

 

"Tehdit diyorsun?" dedi daha çok gülerek.

 

"Yok ya, olacakları söylüyorum sadece." dedim.

 

"Tamam tamam sustum. Ama cips almayı unutursan o tehdit misli misline sana geri döner haberin olsun komiser." dedi.

 

"Ay tamam. Ne cipsmiş. Hadi kapatıyorum yapmam gereken bir sürü iş var." dedim.

 

"Ne işi hayırdır? Sevgilinle mi geziceksin?" diye sordu alaylı bir şekilde.

 

"Çok isterdim biliyor musun? Ama maalesef akşama eve, biri çok tatlı fakat diğeri amma salak olmak üzere iki adet misafirim geleceği için temizlemem gereken 2+1 bi' ev var." dedim tek solukta.

 

"Salak falan ayıp oluyor ama." dedi üzgün ama alaylı bir dille.

 

"Diyorum ki oyalama beni, temizlik diyorum ev diyorum. Hadi kapat sen ne biçim komisersin?" dedim.

 

"Cipsimi al!" dedi ve yüzüme kapattı.

 

Harbi salak.

 

Artık temizliğe başlamam gerekiyordu. İlk önce bütün odaları güzelce elektrikli süpürgeyle süpürdüm. Sonrasında vilada ile güzelce sildim yerleri. Camlar baya tozluydu bu yüzden de camları da silmeye başladım.

 

2 saatin ardından temizliğime ara verdim ve Aras'ı aramaya karar verdim. Bu saatte de uyumazdı herhalde.

 

Son aramalardan ismini bulup çaldırdım. Uzun bir müddet çaldı fakat açmadı. En sonunda kapatıyordum ki nihayet açabildi telefonu.

 

"Efendim?"

 

Sesi hem kısık hem de uykulu geliyordu. Gerçekten uyuyor muydu yoksa?

 

"Aras, nerdesin sen? Uyuyor muydun?" diye sordum. "Hım hım." diye onayladı sadece.

 

"Saat geç oldu kalkmayacak mısın?" diye sordum. Bir süre sessiz kaldı. Sonrasında ise derin bir nefes aldığını duydum. Hışırtı sesi de geliyordu. Sanırım yatakta oturur pozisyon alıyordu.

 

"Saat geç olmuş ya..." dedi en sonunda. "Günaydın." dedim gülerek.

 

"Günaydın günaydın da... Kusura bakma güzelim ben gece pek uyuyamadım. O yüzden bu kadar yatmışım." dedi.

 

Dediği şeyle kaşlarım çatıldı. "Gece neden uyuyamadın? Bir şey olmadı değil mi benim bildiğim?" diye sordum.

 

"Ha, yok. Bilmiyorum uyku tutmadı." dedi.

 

Dün geç saatte nereye gitmişti peki?

 

"Kaçta yattın sen gece?" diye sordum.

 

"Bilmiyorum ki bakmadım hiç saate." dedi. Direkt sorsa mıydım acaba?

 

"Tamam. Ben bugün biraz yoğunum evde işlerim var." dedim. Devamını getircektim ki Aras konuştu. "Tamam ben de gelirim birazdan yardım ederim, tek başına yapma." dedi.

 

"Hayır ya gerek yok." dedim fakat dinlemedi.

 

"İtiraz istemiyorum güzelim. Hadi ben bir şeyler yiyip gelirim. Görüşürüz." dedi. Ben de görüşürüz dedim ve kapattım.

 

Beni bu denli düşünmesi ömre bedeldi.

 

Temizliğe kaldığım yerden devam ettim.

 

15 dakika kadar sonra kapının çalınmasıyla gidip kapıyı açtım. Gelen Aras'tı. Temizlik için gelmişti ama temizliğin bittiğinden haberi dahi yoktu.

 

Kapıyı açar açmaz içeri girdi yanağımdan öpüp hızlı adımlarla salona geçti. Acelesi varmış gibi girdi resmen eve.

 

Ben de peşinden sakin adımlarla girerken bana döndü. "Ee, nereyi temizliyoruz?" diye sordu.

 

"Hiçbir yeri. Ben bitirdim temizliği." dedim ona doğru adımlarken.

 

Tam önünde durduğum da kollarımı boynuna doladım ve ona baktım. "Bu kadar meraklıysan ikinci kez evin üstünden geçebilirsin tabiki. " dedim gülerek. O da ellerini belime koydu ve bana baktı.

 

"İstiyorsan yaparım." dedi. Bu sözleri beni mest ediyordu.

 

Gülümseyerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve daha da yaklaştı bana.

 

Aras'ın varlığı koca bir ömre bedeldi. Onunlayken bütün dertler, sorunlar, sıkıntılar beni terk ediyor ve yerini huzura bırakıyordu.

 

Varlığı yaşama sebebimdi...

 

Nihayet birbirimizden ayrıldığımızda nefes nefeseydik. Soluklarım düzensizdi ama bu sorun değildi. Hatta daha fazlasını isterdim...

 

"Başka işin yok mu gerçekten?" diye sordu. "Bu kadar meraklı mısın ev işi yapmaya?" diye sordum. "Sen varsan her şeyi yaparım." dedi.

 

Biraz düşündüm ve aklıma gelenle bir anda panikledim. "Ayy, benim yemek yapmam gerekiyordu." dedim. Sonra bir anda aklıma gelen şey ile gülümsedim ve Aras'a baktım.

 

"Yemek yapmayı öğrenmek ister misiniz Aras Bey?" diye sordum.

 

Bunu duyar duymaz iki elini de havaya kaldırdı ve itiraz etti. "Yook, beni hiç o işlere bulaştırma mutfağı birbirine katarım." dedi.

 

"Hiç güvenmiyorsun ama kendine sevgilim, olmaz böyle." dedim. Sonra elinden tuttum ve zorla onu mutfağa kadar sürükledim. Kendini geriye çekiyordu fakat ben onu var gücümle mutfağa doğru çekiyordum.

 

En sonunda tezgaha geldik ve önünde durduk. Gelmiştik gelmesine ama ben daha ne yapmak istediğim dahi bilmiyordum. "Ne düşünüyorsun?" diye soran Aras'a döndüm. "Ne yemek yapacağımı." dedim.

 

Eliyle perçemimi her zaman yaptığı gibi kulağımın arkasına sıkıştırdı ve "Bak bi' fikrim var, yapma." dedi.

 

Kaşlarım imayla yukarıya kalkarken "Yemezler." dedim. Sonra çekmeceleri karıştırmaya başladım. Aras ise arkamdan bana bakıyordu.

 

Aklıma gelen ve çekmece de gördüğüm en basit şeyde karar kıldım en sonunda.

 

Mercimek çorbası.

 

Mercimek paketini elime alıp tezgaha bıraktım ve çekmeceyi kapattım. Bu basit olandı. Akşam için daha fazla şey gerekiyordu ama önce çorbayı yapıp onu aradan çıkartmak istiyordum.

 

"Mercimek?" dedi sorarcasına. Kafamı sallayarak onayladım. En sonunda o da birazdan yapacağı işi kabullenerekten kollarını sıvadı ve ellerini birbirine çırptı.

 

"O zaman öğretmesi senden, yapması benden." dedi.

 

Bu haline gülmeden edemedim.

 

 

~•°•°•°~

 

"Unu versene."

 

Baya bir zaman geçmişti. Aras ile beraber çorbayı yapmıştık. Hiçte düşündüğü kadar zor olmadığının farkına da varmıştı.

 

Şimdi ise kurabiye yapıyordum ve Aras'ta yanımda beni izliyordu. Arada istediğim malzemeleri vermesi dışında sadece yaptığım işe bakıyordu.

 

Daha doğrusu bana bakıyordu.

 

Her göz ucuyla bakışımda, onun sadece yüzüme bakmasına rast geliyordum. Hoşuma gidiyordu bu halleri.

 

"Al." Sesini duyunca yüzümü ona döndüm fakat burnuma parmak ucuyla bir şeyi sürmesiyle şoka uğradım.

 

Elimi burnuma sürdüğü şeye dokundurdum ve bunun un olduğunu gördüm.

 

"Yaa Aras!" diye hayıflanırken o ise gülüyordu.

 

"Deme öyle güzelim, bak renk geldi yüzüne." dedi.

 

"Un mu renk kattı bana?" diye sordum.

 

"Evet." derken bile hâlâ gülüyordu.

 

Gözüm tezgahın üstünde duran fazlalık una iliştiğinde, kaş ile göz arasında elimi una kapladım. Una kaplanmış elimi de saçlarına...

 

Bir anda irkilerek iki adım geri gitti Aras. Fakat çok geçti.

 

Yüzümde sinsi bir gülüş ile ona bakarken o ise sen şimdi bittin dercesine bir bakış atıyordu.

 

Elini ağır ağır una götürürken ben de korkuyla geriye adımlıyordum.

 

"Ödeştik ama!" dedim ve iki elimi de öne doğru kaldırarak kendime siper ettim.

 

En sonunda sırtım duvarla buluştuğunda gözlerimi sıkıca kapattım ve olacaklara göz yumarak "Tamam ya, hadi atta bitsin." dedim hafif gülerek.

 

Birkaç saniye hiçbir hareketlilik olmadı. Tam gözlerimi açacakken ise dudaklarımın üstünde hissettiğim o dudaklarla, bundan vazgeçtim.

 

Öpüşüne karşılık verirken hafif unlu ellerimi boynuna doladım.

 

Evim, o'ydu. Motorcu.

 

Ensesi una bulanırken nihayet kendini geri çekti ve yüzüme baktı. Bakışı bile bir başkaydı.

 

Sonra hiç beklemediğim bir anda elinde kalan unu saçıma döktü. Saçıma dökülen un ile ağzımdan küçük bir çığlığın çıkması bir oldu.

 

Sonrası ise...

 

Savaş.

 

 

~•°•°•°~

 

Kapı zilinin çalmasıyla beraber hemen gidip kapıyı açtım. Gelenleri görmem ile büyükçe gülümsedim.

 

"Hoşgeldiniz." dedim coşkulu bir şekilde.

 

Direkt Güneş'in kucağıma atlayıp bana sarılacağını anladığımda dizlerimin üstüne çöktüm ve kollarımı iki yana açtım.

 

"Başak ablaaa!" diyen Güneş'e sarıldım ve güneş sarısı saçlarından kocaman öptüm.

 

"İyi ben gideyim o zaman." diyen Çınar'a baktım ve kalkıp onu kolundan tuttum.

 

"Saçmalama gel buraya." dedim gülerek. Sonra Güneş'e döndüm ve fısıldayarak "Senin bu abin varya, çok alıngan. Her şeye alınıyor böyle." dedim. O da bu dediğime güldü.

 

"Duydum bu arada."

 

Çınar bunu dedikten sonra direkt içeri girdi ve ilk odağı mutfak oldu.

 

En son Aras ile birbirimize un atıp duruyorduk. Böyle böyle yemekleri bitirmiştik. Daha doğrusu bitirmiştim çünkü kendisi sadece çorbada yardımcı olmuştu. Onun dışında bir yerlerime un sürüp durmuştu.

 

Çok eğlenceliydi.

 

Sonra ise duş almak için kendi evine çıktı. Ben de aynı şekilde kısa bir duş aldıktan sonra Çınar ile Güneş'in gelmesini beklemiştim.

 

"Güneş, gel gel. Başak ablan neler yapmış bak." dedi Çınar Güneş'i yanına çağırarak. Güneş te koşarak abisinin yanına gitti ve beraber bütün yemeklere göz gezdirdiler.

 

"Aaa kurabiye..." diyen Güneş'e döndüm. Tam elini uzatıp bir tane alacaktı ki ondan önce davranıp kurabiyelerin olduğu tabağı aldım.

 

"Yalnız Güneş Hanım, önce yemek. Ondan sonra istediğinizi yiyebilirsiniz." dedim.

 

Sonra koşarak bir sandalye çekti ve oturdu. "E hadi o zaman yiyelim çabucak." dedi. Bu haline gülmeden edemedim.

 

Ben tam yemekleri koyarken kapı çaldı. Çınar benden önce davranıp kapıyı açmaya gitti. Ben de bu sırada tabaklara çorbaları koymuştum ve masaya yerleştirmiştim.

 

"Başak bir baksana!" Çınar'ın bana seslenmesiyle beraber son tabağı da masaya koyup kapıya gittim. Müge gelmişti ve Çınarla konuşuyorlardı.

 

"Müge? Hoşgeldin." dedim gülümseyerek. "Hoşbuldum. Ya ben Aras'a gelmiştim de, belki sen de gelirsin diye davet etmek için gelmiştim ama..." dedi ve Çınar'a bir bakış attı. "...misafirin varmış." dedi.

 

"Çınar..." dedim. "Yakın arkadaşım. Çınar bu da Müge. Aras'ın arkadaşı." dedim.

 

Gülümseyerek Müge'ye elini uzattı Çınar. "Memnun oldum." dedi.

 

Müge de uzattığı elini tuttu ve aynı şekilde karşılık verdi.

 

"Aras'ın haberi vardı bu arada Çınar'ın geleceğinden. Senin geleceğinden de benim haberim vardı hatta." dedim Müge ye dönerek.

 

"Aa, öyle mi? Aras bir şey demedi valla." dedi.

 

"Neyse ben daha fazla rahatsızlık vermeyeyim o zaman keyfinize bakın siz. Ben de yukarı kaçar." dedi gülerek.

 

"Yok ne rahatsızlığı. Görüşürüz." dedim. Çınar'ın da gülümseyerek Mügeye son bir bakış attığını gördüm. Sonrasında da kapıyı kapatıp mutfağa geri döndük.

 

Masaya oturmadan önce Çınar'ın kolundan tutup durdurdum. Bana baktı ve noldu dercesine kaş göz yaptı.

 

"Sen niye Mügeye öyle bakıyordun?" diye sordum göz kırparak.

 

"Nasıl yani?" diye sordu.

 

"Hadi hadi yeme beni. Gördüm bakışlarını." dedim. "Ya saçmalama Başak, hadi yemekten sonra cips yiyeceğim ben daha, hemen yiyelim yemeği." dedi ve Güneş'in yanında ki sandalyeyi çekip oturdu.

 

Ben de kendi yerime otururken "Sonra konuşacağız." dedim. Çınar hiç takmadan önünde ki çorbaya kaşığını daldırdı ve yemeye başladı.

 

Güneşte çoktan çorbasını içmeye başlamıştı. "Başak abla çok lezzetli ellerine sağlık." dedi. Gülümsedim ve "Afiyet olsun bıcırığım." dedim. O bunu dediğinde, çorbayı Aras ile beraber yaptığımız aklıma geldi ve kendi kendime güldüm. Sonra ben de çorbamı içmeye başladım.

 

 

~•°•°•°~

 

​​​​​​Yettimm yettiim hdhdhdhdh

 

Son üç bölümü de hemen şimdi atıp bugünü kapatıcam. Yarın da kalan bölümleri atınca birinci kitabın bütün bölümlerini burda yayınlamış olacagim

 

Umarım kitabımı sevmişsinizdir

 

Bu bölümün şarkısı -No.1 Yıldızlar-

 

 

YouTube hesabım; @sadecesudeew

Loading...
0%