Yeni Üyelik
21.
Bölüm

20. Bölüm - Arkadaş

@sadecelerden_s

Yemeklerimizi yedikten sonra Güneş direkt kurabiye yemeye başlamıştı. Ben de Güneşin de izleyebileceği bir animasyon filmi açmıştım. Çınar'ın kaç gündür tutturduğu cipsi de bir kaba koyduktan sonra hepimiz koltuklara oturduk ve beraber filmi izlemeye başladık.

 

Güneş kafasını Çınar'ın dizlerini koyup koltukta uzanmıştı. Ben de yanda ki tekli koltukta tek başımaydım.

 

Filmin yarısına geldiğimizde kafamı kaldırıp Güneş ve Çınar'a baktım. Çınar uyuyakalmıştı. Güneş ise büyük bir merakla filmi izlemeye devam ediyordu.

 

"Güneş." dedim sessiz bir şekilde. Kafasını televizyondan çekip bana baktı. İşaret parmağımı dudağıma yasladım sessiz ol dercesine. Sonra da dizlerine uzanmış olduğu abisini gösterdim.

 

Kafasını kaldırıp tersten baktı abisine. Uyuduğunu gördüğünde de elini ağzına kapatıp sessizce kıkırdadı.

 

Elime kumandayı alıp televizyonun sesini kıstım ve yavaşça ayağa kalktım. Güneşte benimle beraber ayaklandı.

 

Aklıma gelen komik fikirle Güneşe yaklaştım. Saçının bir tutamını elime aldım. Güneşte ne yapacağımı anlamış olacak ki biraz daha yaklaştı abisine.

 

Elimde tuttuğum saçını Çınar'ın yüzünde gezdirdim. İlk başta tepki vermedi fakat bir süre sonra gıdıklandığı için eliyle saçı ittirdi.

 

Güneş kıkırdarken ben aynı şeyi yapmaya devam ettim. En sonunda hızla gözlerini açıp Çınar'ın uyanmasıyla Güneşin kahkaha patlatması bir oldu.

 

"Lan noluyo..." diye söylenen Çınar, başında durmuş ona bakarak güldüğümüzü görünce ne yaptığımızı anladı.

 

"Siz varya siz..." dedi

 

"Ama çok komiktin abiii." diyerek gülmeye devam eden Güneş'e döndü.

 

"Komikti demek ha? Gel buraya bücür seni." dedi ve Güneş'i karnından gıdıklamaya başladı. Güneş'in kahkahaları evi doldururken ben de neşeyle onları izliyordum.

 

Abi kardeş, bir araya gelince çok tatlı oluyorlardı.

 

Sonra Çınar'ın Güneş i serbest bırakıp bana doğru yaklaşması ile ellerimi önüme siper ettim. "Çınar hayır!" dedim.

 

Fakat dinlemedi ve yanıma gelip beni de karnımdan gıdıklamaya başladı. Tikim vardı ve bunu biliyordu.

 

Bu sefer Güneş araya girdi ve o da beni gıdıklamaya başladı.

 

Sesimiz evin içinde yankılanırken en sonunda oturduk ve soluklandık.

 

"Bana bulaştığınız için oldu bunların hepsi." dedi Çınar.

 

"Sen de uyuyakalmışsın ama abi. Ne güzel film izliyorduk." dedi Güneş.

 

"Abicim ben çok yoruldum ama bugün. O Ozan abin varya beni çok çalıştırdı bugün." dedi.

 

"Sen de onu çalıştır o zaman." dedi omuz silkerek.

 

Bu dediğine Çınar la beraber güldükten sonra Güneşte bizimle beraber güldü.

 

"Sen hiç merak etme abicim. Ben çalıştıracağım onu." dedi Çınar.

 

Sonrasında ise filme kaldığı yerden devam ettik fakat yarım saat kadar sonra Güneş'in uyuyakaldığını görmemle filmi direkt kapattım.

 

"Ne oldu, niye kapattın?" diye sordu Çınar. Kaşlarımla Güneş'i gösterdiğimde o da uyuyakaldığının farkına vardı. Yavaşça kalktı ve bana döndü. "Ben götüreyim eve geç oldu zaten saat." dedi. "Tamam. Al kucağına ben montunu getireyim." dedim. O da başıyla onayladıktan sonra Güneş'i yavaşça kucağına aldı ve kapıya yöneldi.

 

Ayakkabılarını ayağına geçirdikten sonra ben de montunu Güneş'in üstüne örttüm.

 

"Hadi iyi geceler." dedi Çınar ve yavaşça merdivenleri inmeye başladı.

 

"İyi geceler." dedim ve kapıyı kapatıp içeri girdim.

 

~•°•°•°~

Çınar...

 

"Hadi iyi geceler." dedim Başak'a bakarak. Ben merdivenlerden inerken o da arkamdan iyi geceler dedi. Güneş'e baktığımda mışıl mışıl uyuduğunu farkettim. Çok tatlıydı. Ve ben bu kadar tatlı bir kardeşe sahip olduğum için çok şanslıydım.

 

Bu hayatta bir Allah'tan korkardım.

Bir de Güneş'imi kaybetmekten... Gün ışığımın sönmesinden.

 

Apartmandan çıkıp arabama yöneldim. Kaldırımda gördüğüm siluetle beraber adımlarım da durdu.

 

Bu Müge denen kızdı. Aras'ın arkadaşı.

 

Üstünde ki ceketine sıkı sıkıya sarılmış yola bakıyordu. Sanırım taksi bekliyordu.

 

Başak'ın evine gelmişti bu akşam. Ve ne yalan söyleyeyim. Dikkatimi çekmişti.

 

Ama üstünde durmamıştım. Çünkü ben her kıza bakan ve onlara karşı ilgi duyan bir kişiliktim. Evet bunu itiraz etmeyeceğim. Çünkü bu doğruydu.

 

Yine de yanına gittim ve içimden geleni yaptım.

 

"Merhaba." dedim arkasındayken. Hızla arkasına döndü. Beni görünce ilk başta kaşlarını çattı fakat sonrasında kim olduğumun farkına varmış gibi gülümsedi.

 

"Çınardı değil mi?" dedi işaret parmağıyla beni göstererek. "Evet evet. Sen de Müge'ydin değil mi?" dedim.

 

Başıyla onayladı ve bakışları hemen kucağımda uyuyan Güneş'i buldu.

 

Ah... Güneş'i unutmuştum kızı görünce. Hava çok soğuktu. Salak Çınar.

 

"Bu şekerpare kim peki?" dedi ve biraz yakınıma gelip Güneş'e baktı.

 

Eliyle yavaşça saçlarını okşadı.

 

"Kardeşim." dedim. Şaşkınlıkla bana baktı ve "Gerçekten mi?" dedi. "Evet, niye şaşırdın ki?" diye sordum.

 

"Ha yok yanlış anlama. Bir an kardeşim deyince şaşırdım sadece." dedi.

 

Siyah saçları vardı. Koyu kahve gözleri. Boyu ise omzuma bile gelmiyordu. Ama çok kendinden emin ve kafa dengi birisi gibi duruyordu.

 

Hadi ama Çınar... Bir kızla flört etmek yerine gerçekten onunla arkadaş olabilirsin değil mi? Bence yaparsın bunu.

 

Olabilirdi. Farklı bir şeyler seziyordum onda.

 

"Sen birini mi bekliyordun?" diye sordum. "Taksi var mı diye bakınıyordum da..." dedi.

 

"Burdan taksi geçmez boşuna bekleme. İstersen ben bırakabilirim seni. Bu soğukta boşuna bekleme." dedim.

 

"Hiç gerek yok aslında ben bir taksi çağırtırdım buraya." dedi.

 

"Taksiyi arayacaksın da o gelecekte edecekte... Uzun sürer soğuktan donarsın burda. Gel işte benim arabamla ben bırakayım seni." dedim ısrar ederek.

 

En sonunda pes etti ve "Peki o zaman. Teşekkür ederim." dedi.

 

"Rica ederim. Hadi gel." dedim ve arabaya doğru ilerledim. O da arkamdan geliyordu.

 

Önce arka koltuğa Güneş'i yatırıp üstüne de montunu örttüm. Sonra da Mügeyle beraber öne bindik.

 

Arabayı çalıştırırken "Başak ile nerden tanışıyordunuz?" diye sordu Müge. "Ben de komiserim. Aynı yerde çalışıyoruz." dedim.

 

"Öyle mi? Ne güzel." dedi gülümseyerek.

 

"Evinin konumunu açar mısın?" dedim ve navigasyonu gösterdim.

 

O da dediğimi yaptı ve konumu ayarladı. Gideceğimiz yer yakındı.

 

"Siz Aras ile nerden tanışıyorsunuz?" diye sordum.

 

"Aras motorcu. Bir dernek var oraya üye biliyorsundur diye düşünüyorum. Ben de motorcuyum. Oraya üyeyim aynı zaman da fakat Aras gibi yarışlara katılmam." dedi.

 

Dedikleri beni şaşırtmıştı. Belki de daha önce ilk defa motorcu bir kızla karşılaştığım içindi bu şaşkınlığım.

 

"Korkmuyor musun hiç motordan?" diye sordum merakıma yenik düşerek.

 

"Ben mi?" dedi ve güldü. "Ben adrenalin severim, hız severim. Öyle pek senin tanıdığın kızlara benzemem." deyince duraksadım.

 

"Benim tanıdığım kızlar derken?" diye sordum.

 

"Yani dürüst olmam gerekirse, sen kız tavlayan erkek tiplerindensin gibime geliyor." dedi.

 

Bu kadar açık sözlü olması ilgimi çekmişti.

 

"Madem öyleyim seni de tavlamayacağımı sana düşündüren ne?" diye sordum gülerek.

 

"Her şeyden önce buna ben izin vermem. Artı olarak, isteseydin şu an çoktan yapmıştın o dediğini." dedi.

 

Etkileyici.

 

"Öyle olsun bakalım." dedim gülerek.

 

"Öyle misin peki?" diye sordu.

 

"Nasıl?"

 

"Yani gerçekten dediğim gibi çapkın biri misin?"

 

"Yani..."

 

"Anladım anladım öylesin." dedi gülerek.

 

"Ama sana karşı yanlış bir hareketim olmaz. Hatta istersen seninle arkadaş olmak çok isterim." Yavaş be oğlum. Bu ne hız?

 

"Benimle mi?" diye sordu.

 

"Evet."

 

"Bilmem, olabilir." dedi. Tamam dedi.

 

"Güzel." diye mırıldandım. Sonrası ise sessizlik. 10 dakika kadar sonra zaten evine gelmiştik. Bir apartman dairesiydi.

 

"Burda inebilirim." Dedi. Arabayı durdurdum ve onunla beraber ben de indim.

 

"Teşekkür ederim bıraktığın için sana da zahmet oldu." dedi gülümseyerek.

 

"Yok ya ne zahmeti. Sorun değil. " dedim.

 

"İyi geceler o zaman." dedi.

 

"Numaranı verir misin bana?" diye sordum.

 

İlk başta anlamadım dercesine kaşlarını çattı. Sonrasında demek istediğimi anlamış gibi cevapladı.

 

"Telefonumun şarjı bitmişti. Başak'tan alabilirsin onda var numaram." dedi.

 

"Numaranı ezbere bilmiyor musun?" diye sordum.

 

"Ezber yapmayı sevmem. Dolayısıyla hayır bilmiyorum." dedi.

 

"Tamam o zaman. İyi geceler." dedim.

 

Gülümsedi ve ceketine sarılarak apartmana girdi.

 

Garip kızdı. Ama sorun değildi. İyi anlaşacağımızı umuyordum.

 

~•°•°•°~

Başak...

 

Sabahın erken saatinde zorlukla gözlerimi araladığımda yatağımdan kalktım. Ev nedense soğuk gibi geliyordu veya ben sıcacık yorganımın altından çıktığım için öyle hissediyordum.

 

Perdeyi aralayıp dışarıya baktığımda gördüğüm manzarayla gülümsedim. Kar yağmıştı ve her yer bembeyazdı. Hatta hâlâ tek tük yağmaya devam ediyordu.

 

Keşke bugün izin günüm olsaydı diye düşünürken çalan telefonum girdi araya. Aras arıyordu.

 

Hemen açtım ve konuştum. "Günaydın sevgilim." dedim.

 

"Günaydın. Hemen hazırlanıyorsun ve seni bugün ben bırakıyorum. Fakat senin arabanla gidelim çünkü benim motor kayabilir yolda." Hızlı bir şekilde direkt konuya girdiği için ilkte şaşırsam da kulağa çok hoş geliyordu.

 

"Olur gideriz de sen bu saatte uyanmazdın hayırdır?" diye sordum merakımdan.

 

"Karı görür görmez kalktım. Küçükken de çok severdim. Babamla da hep oynardık..." derken sonlara doğru sesi ister istemez kısıldı.

 

"Ya ben belki sevgilimle çocuk gibi kar topu oynamak istiyorum ne var bunda?" dedi alaylı bir şekilde.

 

Verdiği bu tepkiye güldükten sonra üzerimi değiştireceğimi söyleyip telefonu kapattım.

 

Bir 20 dakika kadar sonra aşağıya indiğimde Aras'ı yere çömelmiş parmağıyla karın üzerine bir şeyler çizerken buldum.

 

Ben de onun gibi çömelip ne yaptığına baktım.

 

Kocaman bir kalp. İçinde de B yazıyor.

 

"Kimmiş acaba bu B?" diye sordum.

 

"Çok harika bir insan." dedi. "Sadece harika mı?" diye sordum.

 

"Daha fazlası. Kelimeler yetmez." dedi gözlerimin içine bakarak.

 

Ben gözlerine bakmayı sürdürürken bir anda ayaklandı ve karşımda dikildi.

 

"Bugün kendinizi fazla yormayın komiser hanım çünkü akşam sizi biraz yoracağım."

 

"Nasıl yani?" dedim gülerek.

 

"Orası da ben de kalsın değil mi?" dedi. "Tamam o zaman. Hadi gidelim." dedim ben de söylemeyeceğini kabullenerek.

 

"Şoför koltuğu benim." dedi ve benden önce gidip bindi oraya. Ben de yanında ki koltuğa bindim. Ve yola çıktık.

 

Karakola vardığımızda Arasta benimle beraber indi arabadan. Elimden tuttu ve beraber karakolun girişine doğru yürümeye başladık.

 

Girişin orda ki banklar da Ozan ve Çınar hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Bu soğukta niye dışarda konuşuyorlarsa...

 

"Başak!" diye bana bağıran Ozan'ın sesini duyana kadar her şey yolundaydı.

 

Yine niye bağırıyor bu?

 

"O kim?" diye sordu Aras bana bakarak. "Ozan." dedim. "Gel gidince görürsün. Hem tanışırsınız."

 

Sonra beraber onların yanına gittik.

 

Yanlarına geldiğimizde Ozan hızla bana döndü ve "Başak, bu Çınar dün gece ne yapmış bil-" derken Çınar hızla Ozan'ın ağzını kapattı

 

"Oğlum bir sus! Bir sus!" dedi. Sonra kulağına bir şeyler fısıldadı. Artık her ne dediyse bir anda bakışları yanımda duran Aras'a kaydı, Ozan'ın.

 

Sonra tekrar Çınar 'a baktı. Biz ne olduğunu çözmeye çalışırken Ozan konuştu.

 

"Diyorsun." dedi Çınar'a bakarak. Çınar da başıyla onayladı.

 

"Hayırdır ne oluyor burda?" diye sordum en sonunda.

 

Ozan beni es geçerek Aras'a elini uzattı. "Sen şu meşhur Aras'sın herhalde. Memnun oldum Ozan ben de sevgilinin arkadaşıyım." dedi değişik bir sırıtışla.

 

Aras'ın da komiğine gitmiş olacak ki hafif gülerek "Ben de memnun oldum." dedi.

 

"Sen de motorcuydun değil mi?" diye sordu.

 

"Sen de derken? Başka kim motorcu?" diye sordu Aras.

 

Ozan bakakaldı öylece ve sustu. Çınara baktığımda ise kaşları çatık bir şekilde Ozan'a bakıyordu.

 

Sonra bir anda beni gösterdi ve "Başak!" dedi. Gülerek devam etti. "Başakta motorlara ilgi duyuyor ya hani, o yüzden öyle dedim ben." dedi.

 

Bir şeyler dönüyordu ama hadi hayırlısı.

 

"Neyse o zaman biz içeriye geçelim." dedim Aras'a dönerek.

 

"Akşam burda beni bekle." dedi gülümseyerek. "Heyecanla bekliyorum." dedim.

 

Vedalaştıktan sonra da gitti. O gidince direkt Çınar ve Ozan'a döndüm.

 

"Siz ne işler çeviriyorsunuz?" diye sordum.

 

"Başak! Bu Çınar varya dün bir kızı evine-"

 

"Lan yeter oğlum anlatacağım ben. Yeter ki sen anlatma." dedi.

 

"Anlat o zaman." dedim.

 

Derin bir nefes verdi dışarıya ve konuştu. "Müge varya, dün taksi bekliyordu. Ben de soğukta boşuna beklemesin diye ben bıraktım evine." dedi.

 

Müge ve Çınar?

 

"Sen? Mügeyi evine mi bıraktın?" diye sordum.

 

"Yahu niye hep aynı şeyi soruyorsunuz. Evet evine bıraktım konuştuk yolda biraz." dedi.

 

"Ne konuştunuz?" diye sordu Ozan.

 

"Sanane lan it." dedi.

 

"İyi anlaşabildiniz mi bari?" diye sordum.

 

"Yani bence evet. İyi biri. Garipte biraz. Ama iyi anlaşacağımı düşünüyorum. Ha bir de bana onun numarasını versene." dedi. Son cümleyi duyunca bir an duraksadım.

 

Sonra Ozan gelip kolunu Çınar'ın omzuna koydu ve "Numara isteyecek kadar ne konuşmuş olabilirsiniz acaba?" diye sordu.

 

"Lan sandığınız gibi bir şey yok delirtmeyin beni. Kızla öyle konuştuk ettik sonra işte istersen arkadaş olarak konuşabiliriz falan dedim o da kabul etti. Numarasını ezbere bilmiyormuş, Başak'tan alırsın dedi."

 

"Sen ve bir kızla arkadaş olmak?" diye sordu Ozan.

 

"Ben senin kadar çapkın değilim en azından Ozancım." dedi son kelimeyi bastırarak.

 

"Ay tamam susun. Ben numarasını atarım sana ama karşılığında ne konuştuğunuzu anlatacaksın." dedim.

 

"İyi hadi tamam. Geçelim artık içeri."

 

Nihayet içeri girerken bir yandan da Ozan hâlâ Çınar'a bir şeyler soruyordu. Fakat şu an aklımda Aras'ın akşam ki sürprizi vardı.

 

~•°•°•°~

 

Abi şüphesiz yani kısa ve net kitabımda ki favori karakterim Ozan ya çok seviyorum HDHDHDHDHDHHDHHD

 

Bölüm şarkısı; No.1 - Dalgalar

 

YouTube hesabım; @sadecesudeew

Loading...
0%