Yeni Üyelik
26.
Bölüm

25. Bölüm - Cesaretlik

@sadecelerden_s

Saat tam 12'ydi. Nöbetten eve gelir gelmez kendimi yatağa attığım gibi uyumuştum ve henüz yeni uyanmıştım. Genelde nöbet gecesinden sonra ki gün çalışmazdım ve bugün de, o çalışmadığım günlere dahildi.

 

Uykumu almış bir şekilde kalktım ve yüzümü yıkadıktan sonra telefonumu alıp mutfağa geçtim. İlk iş olarak Aras'ı aradım ve biraz konuştuk. Hâlâ Musa abinin yanında olduğunu söyledi ve gün içerisinde müsait olamayacağını belirttikten sonra akşam görüşürüz dedikten sonra kapatmıştı.

 

Bu kadar önemli ne işleri vardı merak ediyordum doğrusu.

 

Bu akşam Müge'nin evinde toplanacaktık. Müge, Çınar, ben ve Aras olacaktık ama Ozan da çok ısrar edince onunla beraber gitmeye karar vermiştik. Böylece Aras ve Müge'yle daha düzgün tanışmış olurlardı.

 

Umarım başımıza bela olmazdı. Çünkü bu Ozan'dı ve sağı solu belli olmazdı.

 

Kahvaltı yaptıktan sonra alışveriş merkezine gitmeye karar verdim. Ve Müge'yi de çağırdım. Saat öğlen iki buçuk gibi şehrin büyük AVM'sinde buluştuk.

 

Beraber dolaşırken bir yandan da benden akşam ne yemek yapabileceği hakkında bilgi almaya çalışıyordu. Ben kendimce fazla bir şey yapmana gerek yok desem de o yine de bunun için ısrar ediyordu.

 

"Ya tatlı olarak ne yapacağım asıl? Benim için önemli olan şey tatlı çünkü ben tam bir tatlı insanıyım."

 

"Hazır bir şeyler al. O kadar şeyi yetiştiremezsin." desem de boşaydı.

 

"Yemek yapmayı seviyorum. Sanırım influncer olmak yerine gidip gastronomi okumalıydım." dedi gülerek.

 

Müge bana üniversite okumadığından bahsetmişti. Sebebini sorduğumda ise geçiştirmişti. Ben de üstüne gitmemiştim.

 

Gerçek anlamda bir influncer olmasa da Instagram'da sevilen bir kişilikti ve çokça takipçisi vardı.

 

"Bak ne diyeceğim. Bence sen direkt gel bize. Beraber hazırlayalım yemekleri. Hem çok çeşit olur hem de kısa sürede halletmiş oluruz." dedi.

 

Aslında güzel fikirdi. Özellikle son zamanlarda böyle aktiviteler yaparak kafa dağıtmaya çokça ihtiyacım vardı.

 

"Olur. Buradan direkt sana geçelim." dedim gülümseyerek.

 

"Tamam." dedi gülümseyerek.

 

Bir iki saat daha dolaştıktan sonra Müge'nin evine gittik. Marketten biraz alışveriş yapmıştık. Mutfak tezgahına tek tek kullanacağımız malzemeleri hazırlarken bir yandan da Çınar'ı aramıştım.

 

"Öyle işte geldik, yemek falan hazırlayacağız şimdi. Ozan da mı izinli bugün?"

 

"Aynen. Tek kaldım burada. Allah'tan öğlende geldim de o saate kadar uyuyabildim. Ama hiç vaka falan da yok sıkılıyorum. Ozan olsa bana bulaşırdı, gülerdik ederdik. Bazen yokluğunu aratıyor artist." deyince güldüm. Ozan her ne kadar bazen bizimle uğraşsa da aslında bizim neşe kaynağımızdı.

 

"O da çok özlemiştir seni."

 

"Aynen baya özlemiş. Öğlen onu aradım açmadı, sonra iki üç kere daha aradım. En sonunda açtı telefonu, açmaz olaydı siktir git Çınar uyuyan insanı ne bok yemeye arıyorsun deyip yüzüme kapattı." deyince kahkaha attım.

 

"Sen de niye inadına arıyorsun ki?"

 

"Gıcıklık yapıyorum fena mı?"

 

Ben konuşurken Müge girdi ve "Başlayalım hadi." dedi fakat telefonla konuştuğumu görünce elini ağzına götürdü ve sessizce pardon dedi.

 

"Yabancı değil, Çınar ile konuşuyorduk." deyince rahatladı.

 

"Kim o?" diye soran Çınar'ı cevapladım bir yandan.

 

"Müge... Yemeğe başlayalım diyordu da."

 

"Ona da söyledim dün ama sana da söyleyeyim. Cipste alın." deyince göz devirdim.

 

"Onu da sen kendin al gelirken bir zahmet."

 

"Ben misafirim bir kere, ben niye alıyor muşum?"

 

"Ona kalırsa ben de misafirim." dedim.

 

"Sanki aya çık dedik ulan alt tarafı iki paket cips alacaksın." deyince konuşmalarımızı az çok anlayan Müge araya girdi.

 

"Tamam tamam. Hadi uzatmayın ben alırım cipsi." deyince güldüm.

 

"Tamam ev sahibi alacakmış hadi rahatla." deyince güldü.

 

"Ev sahibine selamımı ve teşekkürümü iletirsin." dedi.

 

"İletirim. Hadi görüşürüz." dedim ve sonra kapatıp Müge'ye döndüm.

 

"Selam söyledi sana. Bir de teşekkür etti... Cips için." dedim sona doğru gülerek.

 

Gülerek karşıladı cümlemi. Sonrasında da yemekleri hazırlamaya başladık.

 

~•°•°•°~

 

"Alo, sevgilim nerdesin?"

 

Saat akşam yedi buçuğa geliyordu. Aras ise yarım saat kadar önce geliyorum temalı bir mesaj atmıştı.

 

Ve hâlâ gelmemişti. Ben de onu aramıştım.

 

"Aşağıdayım sevgilim. Geliyorum." deyince kapattık ve ben de gidip kapıyı açmaya gittim.

 

Arkamdan Müge de gelmişti. Çınar ve Ozan da beraber geleceklerdi. Büyük ihtimalle birazdan burada olurlardı.

 

Merdivenlerden yukarıya doğru çıkan Aras'ı gördüğümde gülümsedim. Elinde ki bir buket çiçeği gördüğümde meraklandım.

 

"Hoşgeldinnn." diyerek sarıldım. Sol elinde çiçek buketini tutarken diğer koluyla sarıldı bana. Saçımın üstünü öptü ve yüzüme baktı.

 

"Hoşgeldim." dedi ve elinde ki buketi bana uzattı.

 

"Senin kadar güzel olmasalarda..." dedi.

 

Mutluluktan gülümsemem kat ve kat artarken, arkadan bizi izleyen Müge'nin varlığını bile unutmuştum.

 

"Hoşgeldin kaptan." dedi ve Aras'ın omzuna attı kolunu.

 

"Eyvallah kaptan." diyerek cevapladı Aras. Sonra da içeriye girdik. Biz Müge ile sofrayı kurarken Aras ise bizi izliyordu. Sonrasında tabakları yerleştirme işini ona kitledim fakat hiç ses etmeden ne dediysem yaptı.

 

10 dakika kadar sonra da evin zilinin çalmasıyla kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açar açmaz elinde iki paket çekirdekle duran Ozan'ı görünce gülmeme engel olamadım.

 

"Bu ne Ozan?" diye sordum.

 

" Ne biçim misafir karşılama bu. İnsan bir sarılır hoşgeldin kankam der." dedi ve ayakkabısını çıkartıp direkt içeriye girdi.

 

Sonra da Çınar'a döndüm ve "Cips dedin aldık, iki paket çekirdeği nasıl yiyeceksiniz?" diye yakındım.

 

"Cipsin hepsi benim. Siz kendi açınızdan düşünün." dedi iki elini havaya kaldırarak ve yanağımdan makas alarak o da Ozan'ın peşinden gitti.

 

Salonda geniş bir mutfak masası vardı ve sofrayı oraya kurmuştuk. Herkes oraya geçmişti. Çınar ve Ozan'ın geldiğini gören Müge ve Aras onlarla konuşuyorlardı.

 

Daha doğrusu Müge, Ozan ile tanışıyordu.

 

"Valla dediler biz Aras'ın arkadaşının evine gideceğiz ben de iyi ne güzel gidin gidin dedim sonra dediler ki ee Ozan sen de gel. Ben de kıramadım tabi-" derken Çınar'ın, Ozan'ın koluna vurmasıyla sustu Ozan.

 

Bazen fazla konuşuyordu.

 

"İyi yapmışsın." dedi gülerek Müge. "Memnun oldum tekrardan. E hadi geçelim masaya." deyince beraber masaya oturduk ve yemeklerimizi yedik.

 

Yemekten sonra bulaşıkları Müge'yle beraber makineye dizdik. İşimiz bittikten sonra yaptığımız ıslak keki tabaklara koyduk ve servis ettik. Ayrıyaten Çınar için alınan cipsi de bir kaba koyduk ve götürdük. Çınar keke hiç dokunmadan direkt cipsi yemeye başlayınca gülmeden edemedim.

 

Ozan ve Aras ise kendi aralarında futbol muhabbeti yapıyorlardı.

 

"Bak şuraya yazıyorum. Bu sene o şampiyonluk ge-le-cek." Ozan, koyu Fenerliydi.

 

"Yıllardır alamıyorsunuz o şampiyonluğu şimdi mi alacaksınız?" Aras ise koyu Beşiktaşlı.

 

"Yıllardır alamamamız hiçbir zaman alamayacağımız anlamına gelmiyor. Siz kendi derdinize yanın asıl amına koyayım. Bu sezon hiç iyi değilsiniz." diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı.

 

"En azından sizin gibi korkup sahadan çıkmıyoruz... Ozancım." deyince Ozan bakakaldı.

 

Yakın zamanda Galatasaray ve Fenerbahçe'nin maçı olmuştu ve çoğu kişi bu maç üzerine konuşmuştu çünkü Fenerbahçe sahadan çıkmıştı.

 

Ben takım tutmuyordum yani tarafsızım. O yüzden susmayı tercih ettim.

 

"Gençler boşverin kartalı kanaryayı, aslan varken diğerlerinin ne önemi var?" diyerek ortaya girdi Müge.

 

Anlaşılan Müge de Galatasaraylıydı.

 

Çınar gibi.

 

"Noldu lan? Bir sustun kaldın." diyerek omzunu sıvazladı Çınar, Ozan'ın.

 

"Siz de yani dost musunuz düşman mısınız iki çift laf etmeye geldik şuralara kadar. Ben mi oynadım lan sanki maçta bana ne diye laf afıyorsunuz!? Hayret bir şey." diyerek isyan edince hepimiz güldük.

 

"Bence de kapatın şu maç muhabbetini. Çünkü hiç anlamam." deyince Müge bana döndü.

 

"Sen takım tutmuyorsun herhalde."

 

Ben tam cevap verecekken Ozan araya girdi. "Ekmekspor." diyerek gülmeye başladı ve gülmekten neredeyse kızarmaya başladı.

 

"Off Ozan." diyerek söylenince yanımda oturan Arasta gülmeye başladı.

 

Birkaç dakika sonra havadan sudan normal bir şekilde konuşmaya başladık. Bir süre sonra durduk yere Ozan'ın Müge'ye sorduğu bir soruyla kaşlarımı çattım.

 

"Eee Müge? Senin manitan yok mu?" Çınar Ozan'ın koluna vurup fısıldadı ama yan tarafımda oldukları için duyabildim.

 

"Odun musun lan sen? Öyle sorulur mu kıza?"

 

"Lan sen bir dur! Yoksa eğer kısmetini açacağım senin daha ne istiyorsun?"

 

Sonra Müge'nin konuşmasıyla ikisi de sustu. "Yok, ben tek tabanca takılıyorum." deyince Ozan sırıttı.

 

"Vayy kralsın. Bak biz seninle çok iyi anlaşacağız ben sana diyeyim."

 

Sonra yumruklarını tokuşturdular. Şimdiden aralarında bir samimiyet oluşmuştu.

 

"Sen peki? Senin manitan yok mu?" dedi Ozan'ı taklit ederek.

 

"Var." deyince şaşkınlıkla ona döndüm.

 

"Çınar'ım var benim. Daha n'olsun?" deyince Çınar Ozan'ın koluna vurdu yine.

 

"Yürü git lan. Tapulu malın mıyım ben senin?"

 

"Öyle demedim zaten. Manitamsın dedim."

 

"Benden uzak Allah'a yakın ol." deyince oturduğu yerde daha da dikleşip Çınar'a döndü tamamıyla.

 

"Lan bugün canın sıkıldı diye beni arayan sen değil miydin gerzek?" diyerek kendini savundu Ozan.

 

"Seni aramam, senin 'manitan' olduğum anlamına mı geliyor?"

 

"Evet?"

 

"Hayır?"

 

İkisinin meşhur sohbetini bölen ise Müge'nin gülerek araya girişi oldu.

 

"Alemsiniz ya valla."

 

Birkaç dakika sonra Müge mutfaktan bir gazoz şişesi getirdi ve tam önümüzde ki geniş sehpaya koydu.

 

"Doğruluk-cesaretlik. Hadi kim çeviriyor?"

 

"Bu da nerden çıktı?" diye sordu Aras.

 

"Hep yapmak istemişimdir böyle kalabalık arkadaş ortamında."

 

"Ergen miyiz?" diye sordu Ozan.

 

"Sadece ergenler mi oynayabiliyor bu oyunu?"

 

"Bana uyar." diyerek araya girdi Çınar.

 

"Bana farketmez. Maksat güzel vakit geçirmek olsun."

 

"Sevgilim varsa ben zaten varım." dedi Arasta. Ona bakarak gülümsedim ve beraber masaya doğru hafifçe eğildik.

 

"İlk ben çeviriyorum." dedi Çınar. Ve fazla hızlı olmayacak şekilde döndürdü şişeyi.

 

Şişenin ağız kısmı Aras'a geldi. Çınar, Aras'a soracaktı.

 

"D mi C mi Aras Bey." Dedi Çınar.

 

"D diyelim bakalım." dedi ve Çınar'ın sorusunu bekledi.

 

"Düştün elime kaptan. İki sevgili birbirinizi yiyin biraz... Başak'tan önce sevgilin ya da sevdiğin biri oldu mu?" deyince merakla Aras'a döndüm.

 

Bir insanın ilki olmak güzel bir duyguydu. Acaba benden önce başkası var mıydı?

 

Aras tereddütle bana bakarken kaşlarım çatıldı.

 

Olmuş muydu?

 

"Oldu." deyince bakışmayı kestim. Tuhaf hissetmiştim.

 

Sonra Aras hemen bana döndü ve "Ama öyle ciddi bir ilişki değildi yani sevgili-" derken şaşkınlıkla lafını böldüm.

 

"He ilişki bir de?"

 

Bu dediğiyle daha çok sinirlenirken benim aksime Ozan ve Çınar bize bakarak gülüyorlardı.

 

"Ya kısa sürdü zaten güzelim ben anlatırım sana sonra, burda kavga etmeyelim..."

 

"Yok yok devam edin siz, biz rahatsız olmuyoruz." dedi Ozan. Keyifleri gayet yerindeydi.

 

"Tamam gençler sakin olun oyun alt tarafı. Di mi?" diyerek araya girdi Müge.

 

Harika oyun.

 

Ben arkama yaslanırken Aras yine bana döndü. "Sevgilim trip mi atacaksın cidden?" dedi.

 

"Atmıyorum trip çocuk muyum ben?"

 

Bal gibi de trip atıyorum.

 

Sonra Müge tekrar araya girdi ve "Tamam hadi Aras çevir." dedi.

 

Aras sıkıntıyla nefes vererek şişeyi döndürdü. Ağız kısmı Ozan'a geldiğinde sordu. "D mi C mi?" İyice keyfi kaçmıştı az önce söylediği şeyden dolayı.

 

"D." dedi kısaca.

 

"Oyundan önce sorduğumda üşeniyorum diyip söylemedin. Şu zamana kadar kaç kızla flörtleştin?"

 

Tam da Ozanlık bir soruydu çünkü kendisi fazla çapkın bir insandı ve gördüğü her kızı tavlama derdindeydi.

 

Ozan düşünür gibi yaptı ve ciddi ciddi parmaklarıyla isim saymaya başladı.

 

"Buse, Ceren, Deren Su, Meryemce..."

 

"Meryemce diye kız ismi mi var oğlum?" diye araya girdi Aras.

 

"Flörtleştiğime göre varmış demek ki Arascığım." dedikten sonra saymaya devam etti Ozan.

 

"Hepsini hatırlayacağına emin misin?" diye sordu Çınar.

 

"Oğlum bir sus." dedi ve tekrar saymaya devam etti Ozan.

 

Ciddi ciddi kız ismi sayıyordu.

 

En sonunda saymayı bırakıp bize döndü ve "52." dedi.

 

"Yuh."

 

"Çüş."

 

"Oha yaa."

 

Biz sırayla tepkiler yağdırırken Ozan araya girdi. "Çınar'a sorun aynı soruyu bakalım o ne diyecek?"

 

"Ben ne alaka lan?" dedi Çınar, Ozan'ın ensesine vurarak.

 

"Hadi çeviriyorum." diyerek konuyu değiştirdi Ozan. Dönen şişenin ağzı Müge'ye denk geldi.

 

"Eveeet, düştün elime tek tabanca. D mi C mi?"

 

"D."

 

"Bu ne böyle ya herkes D diyor." diyerek isyan etti Çınar.

 

"Tamam sana gelince sen C dersin işte." dedi Müge.

 

Sonra araya Ozan girdi ve Mügeye sorusunu sordu.

 

"Söylediğin en büyük yalan?"

 

"Daha orijinal bir şey bulamadın mı lan?" dedi Çınar.

 

"O orijinal bir şeyi alır sokarım sana, sen niye araya giriyorsun sürekli."

 

"Ailem hakkında bir yalan söyledim." diyerek onların tartışmasını böldü Müge. Ona baktığımda az önce gülen halinden eser kalmadığını gördüm. Masaya doğru bakıyordu ve dalmış gibi duruyordu.

 

Bizim sustuğumuzu farkedince masaya doğru eğilip şişeyi çevirdi. En nihayetinde ağız kısmı bana geldiğinde soruyu sordu. "D mi C mi?"

 

"C." diyerek şaşırttım onları.

 

"Bunu beklemiyordum. Düşünmem lazım." diyerek söyleyecek bir şey düşünmeye başladı Müge.

 

"Sen düşün ben su içip geliyorum." dedim ve ayaklanıp mutfağa gittim.

 

İçeriden gelen seslere bakılırsa Ozan saçma sapan fikirler ortaya koyuyor ve Müge de saçmalama deyip reddediyordu.

 

Aklım Aras'ın önceden ilişkisi olduğu kıza takılmıştı.

 

Üst dolaptan bir bardak alıp su doldurdum ve içmeye başladım. Tam bardağı tezgahın üstüne bırakırken arkamdan bir çift kolun bana sarılmasıyla duraksadım.

 

"Küs müyüz Komiser Hanım?"

 

Ona döndüm ve yüzüne baktım. Sırtım tezgaha yaslıydı. "Yoo." dedim.

 

"Ama trip atıyorsun." dedi bu sefer de.

 

"Atmıyorum. Niye atacakmışım?"

 

"Şu benim önemsiz ve çoktan bitmiş gitmiş ilişkim için olabilir mesela?" diyerek ağzımı yokladı.

 

"Umrumda değil." diyerek yandan geçip gidecektim ki kolumdan yavaşça tutup geri çekti ve dudaklarıma yapıştı. Fazla durmayıp geri çekildiğin de her zaman yaptığı gibi gözümün önüne doğru gelen perçemimi kulağımın arkasına itti.

 

"2 sene önce. Musa abinin bir arkadaşının kızı, Ecem. Benden hoşlanıyordu. İlk başta arkadaşım olarak görüyordum fakat sonra bir şeyler hissetmeye başladım. Ama... Nasıl desem zıt kutuplardık. Bizden olmazdı. Denemeye kalkıştık. Olmadı, ayrıldık. Buydu yani." diyerek açıkladı kendini.

 

"Zıt kutuplar birbirini çekermiş." diye mırıldandım.

 

"Ya sevgilim yapma şöyle..."

 

"İlk o kızı mı öptün mesela? İlk ona mı sarıldın."

 

"Belki. Ama..." dedi ve daha çok yaklaştı üstüme.

 

"Kimseyi seni öptüğüm kadar tutkuyla öpmedim, kimseye sana sarıldığım kadar içtenlikle sarılmadım. Beni bu hayata bağlayan ve yaşama sebebim olan tek bir kadın oldu. O da sensin..."

 

Ne diyeceğimi bilemezken gözlerinin içine baktım.

 

"Ecem ya da bir başka kız umrumda değil. Benim kalbimde bir tek sen varsın ve hep sen olacaksın."

 

Ben susmaya devam ederken bir soru sordu bana.

 

"D mi C mi Komiser?"

 

Hiç sorgulamadım ve cevap verdim.

 

"Cesaretlik."

 

"Öp beni." dedi fısıldarcasına.

 

Anında dudaklarına yapıştım. Tutkuyla onu öperken kalp atışlarım hızlandı. Ellerimi boynuna çıkardım ve daha da yaklaştım ona.

 

İki ruhtuk ama tek bir bedendik.

 

İçeriden bize seslenen Ozan'ın sesiyle ayrılmak zorunda kaldık.

 

"Lan çifte kumrular! Gelin hadi."

 

"Hâlâ küs müyüz peki?" diye sordu içeriye gitmeden önce.

 

"Küsmemiştim zaten."

 

"Ama tripliydin. Bunu inkâr etme." dedi.

 

"Yani..." dedim ve gülmeme engel olamadım.

 

Gülerek yanağımdan öptü ve elini belime koydu. Beraber içeriye bizimkilerin yanına gittik ve oyuna kaldığı yerden devam ettik.

 

~•°•°•°~

Bu bölümü çok seviyorum yaa

​​​​​​Bundan sonra atacağım bölümde üç tane bölüm olacak 26-27 ve 28 yani birinci kitabın son bölümü.

YouTube hesabım; @sadecesudeew

Loading...
0%