@sadecesu4
|
Yepyeni bir kurguyla karşınızdayımm. Düşüncelerinizi ve fikirlerinizi mutlaka yorumlarda bekliyorum🥰 Oylamayı unutmayın lütfen😊 Keyifli okumlarr❤
🌬
1 Seçilmiş kişiler...
Yelkovan bir kere daha akrebe yetiştiştiğinde dünya bir saati daha geride bırakıp yeni bir saate başlar. Bazıları için de yelkovan bir türlü akrebe yetişemez yerinde sayar. Onlar için artık bir gelecek ya da yeni bir saat yoktur.
ONLAR SEÇİLMİŞ KİŞİLERDİR.
O seçilmiş kişilere ise sadece boyun eğmek ve kaderine razı gelmek kalır.
Peki seçimi yapana ne demeli?
Seçim kimisi için ödül, kimisi için caza, ama seçimi yapan kişi için ölümdür.
Tanrının insana tanıdığın o cesaret hiç bir kulunun bünyesinde yoktu şu an. Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Hiç birinin ağzını açmaya cesareti yoktu. Görülmeyip duyulmayanların ama varlığı tanrı tarafından bilinenlerin bile, onlar bile sinelerine çekilmiş şekilde merakla bekliyorudu ne olacağını.
Kral tekrardan hiddetle bağırdı. "Samet! Son kez soruyorum, karını mı seçiyorsun yoksa kızını mı?"
Samet önce kafeslendiği ışınların içerisinde feryat figan ağlayan karısına baktı. Sonra da aynı ışınların içinde baygın bi şekilde yatan kızına baktı.
ikisindende vaz geçemezdi.
Ne yasak olmasına rağmen deliler gibi âşık olduğu karısından, ne de canından çok sevdiği kızından vazgeçemezdi.
Onların çiğnedikleri yasağın cezasını kızı çekemezdi.
Kral Senem'e döndü."Bir adem oğluna aşık olup onunla gitmenin cezasını ödeyeceksin, Senem."
Göz yaşları içinde ki Senem."Ben sadece sevdim, yıllar sonra neden hâlâ peşimizdesiniz. Bırakın artık yakamızı!" dedi ağlamaktan kısılan sesi ile. Kendisi için korkmuyordu, sevdiği adama ve kızına zarar gelicek korkusu ile çırpınıyordu içerideki kalbi.
"Yasak olduğunu bildiğin halde bu ülkeden olmayan biriyle gittin sen. Hâlâ karşımda böyle konuşabiliyorsun, nerden geliyor bu cesaret?"
"Bana ne yapacaksanız yapın efendim ama kızıma zarar vermeyin." Dedi Senem yalvararak. Öyle çok titriyordu ki göz pınarlarından bir bir süzülen ıslaklığın kor gibi yanan yüreğine dokunduğunu zar zor hissediyordu.
Tüm göz yaşları ve yakarışların can bulduğu kalabalığın arasında baygın bir şekilde yatan Eva gözlerini yavaşca araladı, bulanık olan görüş açısı hafif hafif netleşirken yavaşca yerinden doğruldu. Bütün gözler onun üzerindeydi. O ise bütün sakinliğiyle etrafta gezdirdi kan kırmızısı irislerini. Kocaman sarayın içinde ki kalabalığa, başında garip bir şey ile biraz yüksekte oturan adama, dört tarafı ışınlarla kaplanıp dizinin üzerine çöktürülmüş babasına ve en sonunda hıçkırıklarla ağlayan annesinde.
Bakışları ifadesiz, kan kırmızısı gözlerinde tek bir duygu barındırmıyordu.
Yavaşça ayağa kalkıp etrafında çevrili olan ışınların içinden yürüyerek çıkıp, sakince annesinin yanına adımladı. Herkesin gözü dehşetle açılmıştı, nasıl olur da büyü bu kıza işlemezdi? Herkes şaşkın bi şekilde hiçbir şey olmamış gibi annesine ilerleyen Evaya baktı.
Muhafızın biri önünü kesmek için ona doğru hareketlenmişti ki, Eva onun yüzüne bile bakmadan elini kaldırıp dur işareti yaptı.
"Bir adım daha atarsan seni oranın dibine gömerim." Dedi ölümcül bir sakinlikle. Muhafızın adımı bıçak gibi kesildi şaşkınlık içerisinde
Adımları annesinin yanında son bulduğunda "Anne, iyi misin?" dedi sakin çıkan sesiyle. Senem göz yaşları içinde kızına sarıldı. O da şaşkındı, kızına neden büyü işlemediğini bilmiyordu.
Kralın yardımcısı hayretler içerisinde "Nasıl olur..." Diyebildi sadece.
Bu duruma daha da sinirlenen kral, "Samet son kez soruyorum, ya seçimini yaparsın yada ikisinide kaybedersin!" Diye kükredi "Karın mı kızın mı?"
Samet dizlerinin üzerinde karısı ve kızına döndü. Seneme baktı. Onun ne istediği belliydi. Kızlarını kurtarması için yalvararak bakıyordu gözleri gözlerine. Sonra Evaya baktı. Kızıl gözlerinde zerre kadar korku ya da endişe yoktu. Olmazdı da zaten, bu kızının hastalığıydı hiçbir şekilde korku hissetmiyordu (URBACH-WIETHE SENDROMU) Boş gözlerle baktı babasının gözüne Eva.
Düşündü samet ama düşünecek zamanı yoktu, ikisinide kaybedebilirdi nasıl yapacaktı bu seçimi nasıl vaz geçebilirdi iki canından da?
Aklına gelen fikir ile acı içinde baktı kızının gözlerine. Hiçbir şeyden korkmayan kızına güveniyordu... Mecburdu, karısını buraya bırakırsa onu geri alamazdı ama kızını bırakırsa ikisi birlikte onu kurtarabilirlerdi.
Karısına üzgünüm der gibi baktı, senem ne diyeceğini anlamış gibi "Hayır! Hayır! Hayır Samet hayır!" Diye haykırdı fakat Sametin başka çaresi yoktu.
"Karımı seçiyorum" dedi sesine yansıyan çaresizliğin gölgesiyle.
Senem kafasını iki yana sallayarak "Hayır olmaz olmaz vermem kızımı vermem! Hayır Samet!" Dedi feryat figan ağlayarak.
Kral memnun olmuş bir şekilde dudakları yurı kıvrıldı, eli ile muhafızların birine işaret yaparken konuştu.
"Kızı ATEŞ ÜLKESİNE sürgün edin ve KARAHANIN vicdanına teslim edin!"
Herkesin gözü Evaya çevrildi. Onun kızıl hareleri ise babasındaydı. Bir süre gözlerini ona kilitledikten sonra bakışlarını annesine çevirdi. Ve dudaklarından dökülen sadece şu üç kelime olmuştu.
"Babamı affet anne."
...
Ve o büyük seçim gerçekleşti
Adam karısını kurtardı kızından geçti kral ise hükmünü verdi.
İşte ŞEYTANIN KIZI VE KRALIN OĞLU'NUN hikayesi tam bu noktada başladı.
...
Seçimin kimisine ödülken kimisine ceza derler o halde neden bana sürgün. 🤍Bölüm sonu🤍
Oy vermeyi unutmayın canlar❤ Fikirlerinizi ve düşüncelerinizi mutlaka yorumlarda bekliyorum. Düşüncelerinizi benim için çook değerlii🤍 🦋Çok çok seviliyorsunuz🦋 Bissürü kalpp💙❤
|
0% |