Yeni Üyelik
1.
Bölüm

UNUTULAN YOL

@sadeceyimki

İnsanların ne dediğini siktir et. Sen ne istiyorsan onu yap.

 

Bölüm şarkısı. Göksel& Uzaktan

 

                                       🍃

 

Zihnim bir hiçten ibaretti. Boştu. İçinde hapsolup kalmıştım. Karanlık bir kuyu gibiydi sonsuz bir boşluk.

Bana vâd edilen bir boşluk belki de hiçlik. Annesinin rahminden düşen yeni doğan bir bebektim sanki. Yeni bir dünya yeni bir evren tamamen bilinmezlik.

Omuzlarıma değen düz siyah saçlarım beni huylandırdı. Zor uzmışlardı.

Benim için her şey zordu zaten. Nefes almak, vermek belki de yaşamıma devam etmek. Diyordum ya zihnim karanlıkta kalmış bir kuyuydu.

 

Titreyen ellerimi siyah kumaş pantolonuma sürttüm. Yolda kalmıştım. Ya da unuttulmuştum . Hep ben unutacak değildim ya. Onlar da beni unutabilirlerdi

Omzumdan sarkan kumaş çantamın içi resim defteri ve kurşun kalemlerle doluydu. Ve bir de çizim örnekleri için bir iPad.

 

Şu sıralar zihnim bana Küçük oyunlar oynuyordu. Rüyalarım da sürekli bir çift göz görüyordum. Gece karası diyebileceğim bir renk. Bana öyle bir nefret ile bakıyordu ki nefesim kesiliyordu. O gözlere yabancı değil gibiydim. Sanki tanıdığım biri gibi..

 

Bilemiyordum belki de sadece kafamdan bir şeyler uyduruyordum. Üstümde ki trençkot un cebinden telefonumu çıkarak kaldırıma doğru yürüdüm. Araçlar beni öldüresiye korkutuyordu. Şu iki yıl içinde çok sık kriz geçirmiştim.

 

Geçirdiğim kazadan sonra kalan psikolojik bir rahatsızlık mış. Doktorum öyle demişti.

Koyu kahverengiye boyadığım uzun tırnakarıımla telefonu sıkarak abimin numarası tuşladım.

Son bir ayda krizleri son derece azalmıştı. İyi bir gelişmeydi.

Telefonum; Çaldı.. Çaldı.. Çaldı..

 

Ama açılmadı. Operatörün sinir bozucu sesi gerilmeme sebep oldu. Babamı ya da annemi aramak istemiyordum.

Benimle o kadar çok ilgileniyorlardı ki..

Bir haftalığına çıktıkları tatili boğazlarına dizmek de istemiyorum. Biliyordum ararsam gelirlerdi sorgulamaz ya da üşenmezlerdi.

 

Bunun yaşanmasını istemiyorum. Haftanın üç günü geldiğim bu resim kursu konusunda ısrarcı olan kişiler abilerimdi.

 

Evden çıkmak istemeyen bir yapım vardı. Yani eskiden nasıl biriydim bilmiyorum ama kesinlikle şu iki yılda ev kuşu olmuştum. Zaten hastaneye gidip gelmek bile benim için oldukça yorucuydu.

 

Çabuk sıkılıyor ve bunalıyordum. Eski Alaca'nın okuduğu bütün kitapları baştan sona okumaya karar vermiştim. Oldukça çoktu hatta o kadar çoktu ki yatak odamdaki duvarların dolaplarla kaplı olması yetmezmiş gibi kapı dibinde açılmamış bir sürü kargo paketi duruyordu.

Eski ben delirmiş olmalıydı.

 

Ben Alaca İz Soylu.

 

Soylu ailesinin tek kızı.

Ailenin tek kızı olmam normaldi belki ama soylu soy ismine sahip tek kişi de bendim.

Demir abim den yanıt alamayacağımı fark ettiğimde Toprak abimi çaldırdım bu kez. Kaldırımdan kendimi geriye doğru ilerlettim açmasını bekliyordum. Tam ümidimi kesmiştim ki abimin sert soluklu sesi kulaklarıma doldu.

 

"Alaca ne oldu bebeğim?"

 

"Aslında seni rahatsız etmek istemedim ama Demir abim telefonunu açmayınca aramak durumunda kaldım."

Sesimi sakın tutmaya çalışsam da kullarlarıma dolan korna sesleri ve trafik bedenime korku sinyallerini yolluyordu.

 

"O ne demek ? Beni de arayabilirsin. Her zaman açarım ben. Hâla mı çekiniyorsun be kızım."

 

"Yanlış anlıyorsun. Abi.. sadece çok fazla meşgulsün bu aralar ben de yük olmak istemiyorum."

 

"Sen hiç bir şekilde yük değilsin abin ne güne var? Ara , sor aklıma gelebilecek her şeyi iste. Sadece sen iste. Ayrıca hiç bir işim senden önemli değil. Önceliğim sensin"

 

Kısa bir an sessizlik yaşandı. Gerçekten abimmiş gibi hissetmemi sağlıyordu. Biyolojik olarak kanıtlanmış bir durum olsa da benim için hisseetklerim önemliydi.

"Anlıyor musun beni. Bebeğim?"

 

"Sanırım bir tek seni anlıyorum" sesim oldukça kısık ve yumuşak çıkmıştı.

 

Kalbimi hızlandıran tek erkek.

 

"Şimdi neden beni aradığını, Demir itinin ilk seçenek olupta benim ikinci seçenek olduğumu görmezden geliyor ve ne olduğunu soruyorum."

 

"Aslında Demir abim beni kurs çıkışı alacaktı. Yeni açılan bir mekanına götürmek istediğini söylemişti. Evde tek kalmak istemiyorum ama o da açmıyor." Sertçe çalan bir korna ağzımdan küçük bir nida çıkmasına neden oldu.

 

"Ne mekanı? O itin kopuğun olduğu mekanına seni mi götürecek bir de."

 

"Abi sinirini biraz sonraya saklar mısın? Arabalara iç içe bir yerdeyim ve yine aynı şey olacak diye gerilmem yetmezmiş gibi sen de geriyorsun "

 

"Sen abi diyince gitti benim sinir. Korkma bir sokak ötendeyim . Abin hep yanında"

Abin hep yanında. Abin hep yanında..

Zihnimde yankı bulan cümle karanlık kuyuma indi. Boşluğa çarptı. Yankılandı yok oldu.

 

Ben hep yanındayım İz. Bütün yollarım sana. Bir tek sana.

 

Yine aynı his. Boğazımı ateşe vermiş gibi hissetmeme neden olan o ses. Vücudum titrerken beni transtan çıkaran abimin Mercedes'ini görmemdi.

 

"Bir sorun yok değil mi?"

 

"Hayır iyiyim" Tekrarladığım tek yalan.

 

"Yanına yaklaşacağım korkma"

 

"Sen varsın korkmam" Hayır sil. Sen herşeyden korkarsın.

 

"İşte buyrun. Toprak beyler hizmetinize ve emirlerinize daima ve mutlaka hazır."

 

Dudaklarım kıvrılırken kaldırım kenarıda durmuş Araca ilerleyip bindim. Bu sırada telefonumu da cebime attım.

Park yasak olan bir yerde duruyorduk. Yine de sadece bakışlarını dikkatle yüzümdeydi.

 

"Kemerleri takıyoruz. Soyllu hanım"

 

Araca biner binmez yaptığım ilk yareket buydu aslında ama abilerim bu konu hakkında oldukça ciddiydiler.

 

Genelde hep cidd olan adamlar benim yanımda başka biri gibiydiler. Kahverengi gözlerini benim mavilerime çevirmiş sakin bir ses tonuyla konuşuyordu.

 

İlk önce koluma astığım resim çantamı arka koltuğa dikkatlice koydum. Ardından kemeri taktım. Toprak abim ise beni izlemiş ardından arabayı çalıştırıp tekrar hareket ettirmişti.

 

Uzun süre sonra insanların içine karışacaktım. Aslında sadece nasıl hissetireceğini merak ediyor ve heycanlanıyordum.

 

"Gidiyoruz değil mi?" Sesim benden bağımsız heyecanlı çıkmıştı.

 

 

Gür kaşlarını kaldırarak tepki verdi. Sert çehresi ve hafif

yanık teni göze çarpıyordu. Kirli sakallı bir adamdı. Sakal sevmezdim ama abilerime yakışıyordu.

 

"Gidiyoruz gitmesine ama içmek yok biliyorsun bu konuda ciddiyim"

 

"Evet. Evet. Sen ne içersen ondan içeceğim"

Tatlı tatlı gülümseyerek yüzüne baktım.

 

"Hiç bakma öyle Baba Vurala minik prensesinin ne içtiğini açıklayamayız paralar bizi."

 

"Ben de istiyorum ama"

 

"Nereden geliyor kızım sana böyle istekler. Hayır evden çıktığın da yok amına koyayım."

 

"Oldukça zararsız bir şey istedim her genç kadının yaptığı şeylerden "

 

"Alaca-"

 

"İstemiyorum bir şey " sesim oldukça düzdü. Trip değildi tabiki de. Sadece istemiştim.

 

"Sadece bir kadeh daha fazlası yok. Duydun mu beni? Seni kısıtlamak değil niyetim içmen gereken ilaçlar var abim. Tamam mı?"

 

"Hı-hım" mırıltım kulaklarına giderken direksiyonu sertçe çevirdi.

 

"İki dakika üzmeden dur amına koyayım. Üzme lan! Hı-hım dedirtirdin kendine. İçsin ne olacak sen varsın işte. Aklını sikeceğim Toprak" kendi kendine konuşuyordu ne dediği ise pek anlaşılır değildi.

 

Klimayı arabaya ben binmeden önce açtığı belliydi.

Soğuğa karşı direncim yoktu. Bünyem zayıftı.

 

Kazadan sonra bedenimin çoğu yerinde silik de olsa ince çizgi gibi izler kalmıştı.

 

İz.

 

Lanet olası ismim. Sevmezdim ve asla da kullanmalarına izin vermezdim.

 

İz demek. Hatıra demek ben de ise koca bir boşluk demek.

 

 

"Daldın yine. Alaca?" Daldığım o karanlık düşünceerden sıyrılmamı sağlayan abimin sesi odu.

 

"Bana mı kırıldın sen"

 

"Hayır sadece dalmışım." Kafamı iki yana sallayarak cevapladım onu.

 

"Bu sıralar çok arttı bu olay. Doktoruna danışalım."araç yavaşca sarsılarak mekanın olduğu yere girdi. Kocaman 'SOYLU BAR' yazan harferle kaplı binanın önünde durdu abim.

İçerisinin sıcak olduğunu düşündüğüm için üzerimde ki trençkotu çıkarıp saçlarımı düzelltim. Kemeri de çıkarırken abimin bakışları sertleşmiş bir şekilde önde ki araçlara kitlenmişti.

 

"Sikerler bunun burda ne işi var"

Ne dediğini anlamak için ben de oraya baktım ancak dümdüz arabaydı işte. Plakasındaki harfler ilgi çekici dursa da'S.B.V' arabanın phorrse olması dışında bir olay yoktu.

 

"Alaca inme bekle abicim" Torpido gözünden çıkardığı telefonla parmaklarını hızlıca hareket ettirdi. Göz ucuyla beni kontrol ettikten sonra kısık bir küfür savurdu.

 

Çalan telefonu ile hızlıca yanıtladı.

"Bu ne demek Demir! Adam senin mekanına kadar geliyor ama senin o sikik beynin bana haber vermeyi akıl etmiyor öyle mi?"

 

"Toplayın orayı. Yalnız değilim Alaca yanımda. Ne yaparsan yap uzaklaştır O nu. Hepinize ayrı ayrı ilgileneceğim ben. Bekle tek bir hata. Bak tek bir hata başa dönmemize sebep olur o zaman ne beni ne de O nu durdurursun" hiç bir şekilde bağırmadan ama oldukça sinirli konuşan abimin sesini duymakta ben bile zorlanmıştım.

 

"Abi bir sorun mu var?" Oturduğum yerden doğrulup kafamı ona doğru çevirmiştim.

 

"Hayır. Gel hadi" gergin sesi beni de gersede herhangi bir şey anlamamıştım.

 

Anahtarı bu tarafa doğru koşan genç valeye doğru adeta fırlattı. Girişe doğru bedenimi yönlendirirken abim beni yumuşakca kolları arasına alıp sarmaladı.

 

"Bu üzerinde ki seni soğuktan nasıl koruyacak. Bayan Soylu.?" Üzerimde omuzları düşük, uzun kollu, beli ise hafif açıkta bırakan krem rengi bir kazak vardı. Vücudumda ki İz'lerin izin verdiği ölçüde giyiniyorum.

 

"Sen varsın ya abi"

 

"Böyle konuşmaya devam edersen seni kaçırmak zorunda kalacağım" kapının önünde ki iki koca badigarda kafasıyla Selam verdi.

 

İçeriye doğrudan girdiğimizde ağzım şaşkınlıkla aralandı. Çok büyüktü. Baya büyüktü.

 

"Kızım sanki ilk defa görüyorsun. Kendine ge-"

Sözlerini bıçak gibi kesen benim buz gibi bakışlarım oldu. Hatırlamıyorum. Evet onların suçu değil ama hatırlamıyordum işte.

 

"Demir abim nerede?"kollarından yavaşca ayrıldım.

 

"Yukarıdaki locadalar onlar." Kafamı salladım. Adımlarımız insan dolu koridorda ne kadar hızlı olabilirse o kadar hızlıydı. Elini belime atınca beni yönlendirmesine izin verdim.

 

Bir asansöre bindik etrafta ki çoğu renk koyu tondaydı fakat güzledi. Asansörün Demir kapıları iki yana kayarken ben sadece ayağımı titretip duruyordum.

Çok kişi olmasa da biraz doluydu. Köşede bir yerde durup abimden tarafa yaslandım. Kollar her daim beni sarmalardı.

 

İki kat kadar çıktık ardın dan locaların olduğu koridorda durduk. Adımlarım abimi takip etse de bir anda durdum. Bunu fark eden abim ise sorgularcasına yüzüme bakıyordu.

 

"Lavaboya gitmem gerekiyor"

 

"Tamam ben de geleyim"

 

"Beraber mi gireceğiz " kısa bir an duraksama yaşadı.

 

"Evet" sinirlerimi bozduğu için güldüm.

 

"Kadınlar tuvaletinde bir erkeğin girmesini hoş karşılanacağını düşünmüyorum." Gözlerimi devirirken o da konuştu.

 

"Devirme o maviş gözlerini. Şaşı kalacaksın bu gidişle. Kapının önünde durururm ben." Bu kadar sıkı denetimde gibi davranmasıyla tip tip yüzüne baktım.

 

"Bunu istemiyorum ben. Lavaboya tek başıma gitmek istiyorum. Sen git işte geleceğim."

 

"Başına bir şey gelir olmaz"

 

"Biraz daha ısrarcı olursan artık sana abi demeyeceğim." Ona dünyanın en kötü küfürünü etmişim gibi baktı.

 

"Ne demek abi demeyeceğim. Tek abin benim senin kendine gel. Git tamam. Beş dakika içinde locada olacaksın. Yoksa orada olacağımı bil"

 

"Bu arada tek abim sen değilsin. Demir abi-"

 

"Tamam sus ve git" koca bedenini döndürüp V.I.P 1 Yazan bir odaya doğru yürüdü. Kısıkca gülsem de hemen asansörün karşısında ki lavaboya doğru ilerleyip, içeri girdim.

 

Aslında sadece ellerimde ve avuç içlerimde ki kurşun lekelerini yıkamak istediğim için girmiştim. Kurs temposu o kadar ağırdı ki dalgınlıktan fark etmemiştim.

 

İçeride sadece iki kadın vardı. Biri aynaya karşı eğilmiş koyu kırmızı olduğunu düşündüğüm bir ruju dudaklarına yayıyordu. Diğeri ise kendini duvara yaslamış onu izliyordu.

Göz ucuyla bana baksada odağı sarışın kadındaydı

Yavaş adımlarla elimi yıkamak için ilerleyip duvara asılı olan sabunluktan bir kaç damla avcuma damlattım. Gözlerim elimde olsa da kulaklarım onların konuşmalarındaydı.

 

Ruju süren kadın konuşuyordu." İki yıl koca iki yıl sonunda yeniden döndü. O adamı o kadar çok istiyorum ki.. Bu gece kesinlikle benim olmalı." Şimdi de rimeli uzun kirpiklerine sürüyordu.

 

Duvara yaslı olan kahverengi saçlara sahip mini elbiseli kadın konuştu. "Şerefsizin göz ucuyla dahi sana bakacağını sanmıyorum. Biliyorsun olayı."

 

"Şu kızdan mı bahsediyorsun? Siktir etsene umrumda değil." Sertçe konuşmuştu.

 

"Üzülmeni istemiyorum Seren. O adama bulaşma. Gözü kimseyi görmüyor. Canını yakar."

 

"Senelerdir peşindeyim bir kez dahi bakmadı. Bu benim kabul edebileceğim bir şey değil. İstiyorum"Bakkaldan şeker istermiş gibi konuşması ile şaşırsamda ellerimi ovalamaya devam ettim.

Galiba bir kitabın içine düşmüştüm. Yan karakter olarak.

 

"Salakça konuşmayı kes yine rezil edeceksin kendini de, beni de. Sakın diyorum bak sakın "Bu sözleri sertçe fısıldayarak söylemişti.

 

"Duygusal bir şey olsun istemiyorum ki, sadece bir gece geçirmek istiyorum. O geceyi asa unutamamasını sağlayacağım."

 

"Ya kızım gerçekten malsın. Adam yıllardır tek bir kadın da takılı kalmış. Geçenlerde kalbinin üstüne O kadının gözlerini dövme yaptırdığı dolanıyordu. Bakar mı sanıyorsun sen sana?" cümleleri sert ve acımasızdı.

 

"Ne diyorsun sen Alev? Varlığını asla görmediğimiz ama sürekli adı geçen bir kadını mı ciddiye alıp vazgeçeceğim. Hem ne oluyor sana? Zavallı kalbin yine mi imkansız birine vurgun yedi."

 

Adının alev olduğunu öğrendiğim kadın küçük bir kahkaha attı. Sinirden atılmış bir şey gibiydi. "Git ve kendini siktir O adama. Tabi sikkeceği sen mi yoksa narin duyguların mı olur bilemem"

 

Yanaklarıma kan oturduğunu hissediyordum. Konuşmaları gittikçe ağırlaşıyor gibiydi. Kağıt havluyu hızla çekip avuçlarıma sürttüm.

 

"Zavallı aptal bir aşık varsa o da sensin. " Onlara bakmadan resmen kaçtım lavobodan.

 

Abimin girdiği V.I.P odasına hızlıca girdim. Bu katta da korumalar vardı. İçeriye girmemle bağırışlar kulağıma doldu.

 

"Nasıl gelir lan ! Senin mekanına elini kolunu sallayarak nasıl gelir? Bir de almış yanına o iti. Hele ki bir O onu görsün. Tek bir olay daha yaşasın. İşte o zaman seni nasıl gebertiyorum gör. "Bunu diyen Toprak abimdi.

 

"Ben bilmiyor muyum lan kaldıramayacağını ? Ne diyeceğim. Bir, iki yıl daha git gel mi diyeceğim. Onun da hakkı var lan bu kadarına. O eski Boz değil. Görmüyor musun sen adamı? Nasıl bir nefretin içinde olduğunu? İki yıldır yoktu ama ortalığın anasını sikmiş. Biz ne bok yaptık lan." Boğazı yırtılırcasına bağırmıştı Demir abim. Çok çabuk sinirlenen bir yapısı vardı.

 

Şu an ne dönüyordu bilmiyordum ama hiç iyiye gitmediği belliydi. Beni gören Simay oldu. Bakışları hızlıca abime dönüp onları uyardı.

 

"Alaca burada Demir. Geri çekil sen de "diyerek Toprak abimi göğsünden ittirdi. Abilerimin ikiside hızlıca bana dönerken direkt geri çekildiler.

 

Lavaboda ki ve burada ki karmaşalar şaşırmama neden oluyordu. "Yanlış bir zamanda mı gelmek istedim ben buraya?"

 

Demir abim kollarını açarak beni yanına çağırdı.

"Hayatımızın tek doğrusu sensin kızım. Gel buraya"

 

Toprak abim ise Simayı dibine çekip deri koltuğa oturmuştu. Sinirli olduğu buradan belliydi lakin Demir abimin kızaran yüzü ve alnındaki belirgin damarları sinirini daha çok belli ediyordu.

 

İçeride ağır bir atmosfer vardı. Doğu ve Vedat' da buradaydı. İkisine kısaca bir bakış atsamda Demir abinimin kollarında yer buldum. Yanında oturmuş kafamı omzuna yaslanmıştım.

 

Toprak abime ise bir nevi sırtımı çevirmiştim. Bu aralar ilgisini farklı bir kadındaydı.

 

"Bana niye sırtını çeviriyorsun kızım sen? Seni unutan o ama götünü çevirdiğin ben." Yeniden yükselen sesiyle omuz silktim.

 

"Karışma lan benim bebeğime. Sen kimsin de sana gelsin."

Bebeğim dediği kişi 21 yaşında bir kadındı. Yine de halimden memnunum.

 

"Ne demek lan sen kimsin? Abisiyim cacık! Alacam bir kere de bakayım abi diye. Hadi canımın içi. Bir tek sen abimsin de." Yanında oturan Simaydan yüksek sesli bir kahkaha geldi.

 

Demir abi beni daha çok kendine çekip ters ters baktı ona.

Pazıları şişmiş kafamı eziyordu. Ellerimle kollarını sıksamda daha da çok sıktı.

 

"Hele şu hallerine bak. Adamlar bebeğim diye kocaman kızı seviyorlar. Toprak, abicim kız yirmi bir yaşında. kendinize gelin. Yoldan geçen herkesi sikecek gibi bakıp burada kıza kedi kesiliyorsunuz" Doğu dan yükseldi ses.

Bu sefer konuşmaya dahil olan Simay'dı. "Alacanın bundan rahatsızlık duyduğunu sanmıyorum. Ne güzel seviliyor işte. Laf sokma oradan." Simay her zaman Doğuyu terslerdi. Laf sokamazsa içinde kalıyormuş öyle demişti.

 

"Kuzen diye yanımıza aldık ağzımıza sıçmadığı kaldı bu manyağın."

 

"Sensin be manyak. Ruh hastası"

 

"Götüne yemek istemiyorsan kurşun düzgün konuş it"

 

Dakikaardır hiç konuşmayan Vedat ise sıkılmış gibi soluklandı."Eğlenmek için gelmiş İz. Salın lan kızı artık."

Vücuduma dolan sinir ile gözlerimi sertçe kapattım. Yine aynı şeyi yapıyordu. Ne onu , ne de bitmek bilmeyen ilgisini istiyordum.

Abim gerildiğimi anladığında kollarını gevşetti. Bedenimi sertçe karşı koltukta oturan adama çevirdim.

 

"Adım Alaca. Her defasında uyarmama neden oluyorsun. İstemiyorum bu şekilde seslenmeni. Yapma." Hoşuma gitmiyordu bu şekilde hitap edilmek.

 

"Bir anda çıktı pardon" o da gerilmiş gibiydi. Gözlerimin içine bakarak konuşuyordu. Bakışlarını umursamadan konuştum.

 

"Gerçekten sürekli uyarıyorum seni Vedat. İz değil Alaca. Sadece Alaca."

 

"Sadece sana O bu şekilde seslendirdi değil mi?"fısıldayarak konuşsa da duymuştum.

 

"Neyin iması bu? Ne demek istiyorsun."Kaşlarımı çatarak ona baktım.

Yeni fark ettiğim şey parmakları arasında tuttuğu viski bardağıydı. Sertçe sıkıp siyah parlak masanın üzerine bıraktı.

 

"Zaman değişti.Belli ki karakterler de değişti ama hâla aynı noktadayım. Sen hâla aynı sensin"

 

Toprak abim onu sertçe kolundan itekledi. "Seni de imalarını da sikerim çocuk. Ne bok yemeye çalıştığının farkındayım. Kalk sıktı bu hallerin. Defol."

 

İtilmesine rağmen sadece gözlerime kitlenmiş gibi bana bakıyordu. "Belki de gerçekten zamanı gelmiştir "Ne dediğini anlamadım. O da zaten pimi çekilmiş bomba gibiydi. Sert adımlarla odadan çıkıp gitmişti.

 

"Ne oluyor buna ?" Soruyu Doğuya sormuştum. O ise kafasını koltuğun başlığına yaslayıp camdan olan duvara baktı. Çılgınca dans eden insanlarla doluydu aşağısı.

 

"Siktir etsene onu. İlk içtiğinde deliler gibi sarhoş olmuştun. Gözlerim yok, göremiyorum diye ağlayıp duruyordun. Kimseyi dinlemiyorsun tabii. Ağzımıza sıçtın sonra zor sakinleştirdik seni." Anlattığı şeyler bana bir kaç şey anımsatır gibi olsa da kafamı buna yormak istemedim.

 

Simay abimin kucağına çıkacak kadar yakında da olsa heyecanlı bir şekilde kristal bir bardak seçip yarısına kadar doldurdu.

 

"Ayy hemen iç. Gülmek istiyorum."uzun kıvırcık saçlarını geriye doğru savurdu. Üzerinde ki sade siyah elbisesi ona çok yakışmıştı. Güzeldi. Saçları her zaman dikkatimi çekiyordu. Hem gür bir saça sahipti hem de tatlı bir yüze.

Dudağının üstünde minik bir ben vardı. Küçük düz bir burnu. Şiş elmacık kemikleri ve sevimli yüz hatları.

 

Bana uzattığı bardağı alacakken Toprak abim havaya kaldırdı ve baktı.

"Bu ne kızım doldurmuşsun ağzına kadar. Viski bir de. Şarap falan mı içsen? Yada içmesen?"

 

Gülerek elinden kaptım bardağı."Hayır bunu içeceğim. Uzak dur ben ve abimden."Demir abim gövde gösterisi yapar gibi beni kendine tekrar çekip saçımın üstüne çenesini yasladı.

 

"Beni tehdit ediyor gidip o piçe abim diyor. Sahiplik eki takıyor. Simay." Beni Simaya şikâyet etmesi Hepimizi güldürdü.

 

Amacı buydu. Benim gülmem.

 

"Abiliğin bu kadar tatlıyken Baba olunca nasıl olursun sen?"

İnce kollarını onun boynuna sarıp yüz yüze gelmelerini sağlamıştı. Abim körkütük aşık gibi bakıyordu. Simay huzurla.

 

"Eğer çocuk sendense manyak olurum ben." Artık resmen iç içeydiler. Bu halleri beni utandırdı.

 

Gülümsememin yerini sıcak bir tebessüm aldı. Bakışlarımı onlardan çekip cama çevirdim. Demir abim sakince saçlarımla oynuyordu. "Yudum yudum iç. Sakın kafana dikme."

 

"Okuduğum kitaplarda sinirle kafaya dikiyorlar ben de deneyeceğim." Bilerek böyle diyordum.

 

"Şansını zorlanmadan duramayan bir

kardeşim var. Ayrıca onlar nasıl kitaplar? Bilgi dolu olması gerekiyor." Kitaplarda bilgiye dair çok az şeyde olsa sustum. Sonuçta gözlerindeki imajı bozmaya gerek yoktu.

"Şaka yaptım"

"Komikti. Bir daha olmasın."saçımı bırakıp kulağımın arkasındaki o ize dokundu.

Omuzlarım gerilsede tepkimi korudum.
"Komik olan şeylerin tekrarı olur." Viskiyi yavaşca içmeye başlamıştım.

"Tekrarlayan kişi sensen dinleriz. Dinleriz de sanki seni susuz bırakmışız gibi içme şunu."

"Ya abi git ya"dokunuşunda kurtulmak için yaptığım bir şeydi bu. O da anladı zaten.

"Tamam tamam gel, demedim bir şey"

"Sen suscan, konuşmican düşen Demir eksikliğim"Doğu'nun abime sulanması alıştığımız bir durum du.

"Başladı yine" Abimin homurdanması ile bardakdaki bütün sıvıyı boğazıma gönderdim.

Masanın üzerinde ki ona ait bardağı yavaşca kendi bardağımla değiştirdim. Odaklandığı kişi Doğuydu. Toprak abimin ise Simay.

Küçük yudumlar alarak ,boğazımı yakan tattan kurtulmayı denedim. Verdiği can yakıcı his hoşuma gittmişti.

Sonra mekanda ki şarkı değişti. Doğu aşağıdaki eğlenceye indi. Abim Simayı da alıp kalktı. Yarım saate gelirmiş. Gelmedi.

Demir abim locanın bir köşesinde durup hararetli bir şekilde konuşuyordu. Ben ise saymadığım bilmem kaçıncı bardaktaydım.

Gözlerimi kocaman açıp kapadım. Tamı tamına dört kez ama her şey bulanıktı.

Galiba kör olmuştum. Gözlerim hızla dolarken ne yapacağımı şaşırmıştım. Dudaklarım aralandı. Ellerim de yoktu. Kafamı eğdim bacaklarım bile yoktu.

Beyaz tenimin daha da beyazladığını hissediyordum. Ama gözlerimi hissetmiyordum.

Göz kapaklarımı hızlıca örterken içimden üçe kadar saydım.
Bir. lütfen geri gel
İki. Kör olmak istemiyorum.
Üç. Açıyorum.

Kendi kendime konuşurken kendiliğinden açılan gözlerim şimdi hiç bir şeyi görmüyordu. Bulanık değil karanlıkta kalmıştım.

"Göremiyorum.."sesim titriyordu.

"Siktir. Siktir. Yine mi aynı şeyi yaşayacağız" Demir abimin yanımda hissettim. Yüzümde kocaman parmaklar vardı.

"Sakın ağlama Alaca. Bak sakın. Ortalık yangın yeri zaten. Hepimizi sikecek bir adam var aşağıda. Ağladığını görürse siker bizi" sonlara doğru kısıkca konuşmuştu. Müzik sesi yüzünden de duyamamıştım. Artık duyamıyordum da.

Ağlamam şiddetini arttırdı.

"Duyamıyorum ben " beni kucakladığını hissettim. Beni sıkıca tutup kollarını daha çok sardı. Kafamı bir yere yaslamıştı.

"Ellerim de yok zaten.. resim de çizemeyeceğim. Becerebildiğim tek şey de gitti."iyice ıslanan yüzüm, konuşmamı zorlaştırıyordu.

"Hayır Alaca. Ellerin yerli yerinde. Gözlerini kapattığın için karanlık her yer. Açmayı dene" tek koluyla beni tuttu. Kapıyı açmıştı sanırım.

Göz kapaklarım birbirine yapışıp kalmış gibi açılmıyordu. Ayrıca ayaklarımda yoktu. Olsaydı hissederdim.

Ağlamam büyük bir hâl alırken artık durmadan hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

"Alaca.. abicim tamam dur ağlama. Gözlerin çok yorulduğu için uyumaya karar vermiş. Ayaklarını da ben görüyorum var. Ellerin sapasağlam. Her şey olması gerektiği gibi. Tamam mı ?"

Merdiven gibi bir şeyden iniyorduk sanki. Oldukça çok sarsılıyordum. Midem de bulanıyordu.

Ağlamam hafiflemisti bir anda."Ayaklarımı görüyor musun"

Hemen cevapladı Beni " Evet. Görüş açımda kendileri"

"Ellerim de sağlam?"mırıldanarak konuşuyordum artık

"Evet o da yerinde ve sağlam hatta çirkin boyalı pençelerin de sağlam." Pençem olmadığı için üstüme alınmadım.

"Tamam o zaman. Ağlamıyorum."saçlarımı çekmek amacıyla kafamı iki yana hızlıca salladım. Burnuma aldığım sert darbe ile dengem şaştı.

"Amına koyayım böyle işin ben. Bana niye kafa atıyorsun."adımlarının durduğunu hissettim. Belimi bir koluyla sarıp ayaklarımın üzerinde durmamı sağladı.

Şanslı olmalıyım ki ayakta dura bildim. Şarkı sesi daha yakından geliyordu. Çok daha yakından.

Başım dönüyor, mide bulantım giderek şiddetleniyordi.
"Siktir kan.. burnun mu kanıyor senin?" Tam kolumdan tutmuştu ki biri bedenime sertçe çarptı. İleriye doğru savruldum.

Abimin bağırışı doldu kulaklarıma. "Kör gözünü sikeyim lan dalyarrak." Duyduğum şey ile beraber kan beynime sıçradı resmen.

"Kör mü? Beni kandırdın mı?"titreyerek konuşuyordum. Ve..
Evet tüm ağlamalarımdan daha şiddetli bir ağlama.

"Sen değilsin. Benim kör tamam mı."

"Tamam değil! kandıma beni. Zaten karanlıkta kaldım." Hıçkırık krizine girmiştim. Nefesim kesiliyordu.

"Alaca-"

Sonra kocaman bir silah patlama sesi koptu olduğumuz yerde. Müzik sesi kesilmiş insanların çığlıkları artmıştı.
Biri bağrıyordu. O kadar yüksek sesle ki bütün çığlıkları kesmişti.

"NE DEDİN LAN SEN OROSPU ÇOCUĞU." Bu ses bedenimi baştan aşağı titretti. Ağlamam hâla devam ediyordu.

"İki yıl siktirip gittin. Yoktun lan yok. O iki yılda herkesi unutan kadın bir tek seni anımsıyor lan. Yoksun yanında ama hâla varsın. İz dedirtirmiyor. Boynunda hala o aptal yüzüğü taşıyor. Seni bilmeden yaşıyor lan!"

"Beynini patlatırım senin ben. Duydun mu? Onun adını ağzına alan herkesi siker atarım. Sen de öyle bir iz bırakırım ki hatırlayacağın tek iz benim sen de bıraktığım iz olur."

"Onu haketmiyosun sen!"
Burnumun sızladığını hissettim. Abim tekrar beni kucağına aldı.

"Alaca hâla görmüyorsun değil mi?" Oldukça istekli sormuştu. Dudaklarım titrese de cevap verdim.

"Hı-hım" ağlarken konuşamayan insanlardandım.

"Çok iyi" başım dönse de kafamı omzuna yasladım.

"Kör olmam mı?"

"Delirmeme az kaldı Alaca" cevap verecek gücü kendimde bulamadım.

Kalabalığın dağıldığını hissediyordum. Demir abim ise ilerliyordu.

"Kim hak ediyor Vedat? Benim bakmaya kıyamadığım kadın hakkında ileri geri konuşacak cesareti bulan sen mi" Yine o ses.

Ve bir patlama sesi daha.

Gözlerim ağlamaktan acıyordu. Kafamı iyice gömdüm.
Çıplak omuzlarımın soğuktan dolayı kızardığını hissettim. Belim de üşüyordu.

"Cevap verecek göt yok sen de ama verecek olursan bir kurşun da sikecek olduğum beynine girer"

Burnumu abimin tişörtüne doğru sildim. Onun yüzünden olmuştu. Simayın sesini duydum.

"Toprak kör olduğumu söyle ama Alaca'nın buraya doğru getirildiğini söyleme." Bu kadın benim gelmeme neden takmıştı ki. Ve ne demişti o .Kör..

Kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirdim herkes put kesilmiş gibi susmuştu. Gözlerim tekrar yaşa boğulurken ciddi anlamda boğuluyordum.

"Cidden sıçtık. Vural abi belanızı sikecek. Ben tekrarı olacak bir krizi kaldıramam."Doğu'nun sesi olmalıydı

Demir abimin beni kavrayışı sertleşmişti. "Yeter artık ağlama. Eve gideceğiz şimdi." Sonra fısıldayarak bir şeyler dedi.

"Doğu kaldır şu salağı yerden kan kaybından ölecek."

Bir kaç saniye sesizlik yaşandı kafam hala seslerin olduğu tarafa doğruydu.

"Sen- oğlum niye getiriyorsun kızı." kaba bir ses tonu daha. Toprak abime aitti.

Küçük bir iç çekişi yaşadım.

Biri tam konuşacakken susutu. Sesim titrese de konuştum.
"Neden göremiyorum ben?"Yemin ederim herkes tuttuğu soluğu bıraktı.

"Her şey değişiyor bu kızın. Sarhoşluk şekli aynı"
Simayın fısıldayarak konuşması abimi güldürdü
"Kızın içi çıktı ağlamaktan lan. Ver bana" Toprak abim beni tutup kendine çekmişti. Ben ise onu ittim. Aslına bakarsanız bir anda sinirlenmiştim. Demir abimi de ittim

"Düşeceksin dur yerinde. Sabit dur bebeğim."

"Bırak beni istemiyorum. İndir." Eğer inat edersem asla vaz geçmezdim. Bildiği için söylene söylene indirdi beni.
Burun kanamam durmuştu zaten çok yoğun da değildi.
Göz yaşlarım yolu biliyor gibi salmıştı kendini.

"Gözlerim yok. Işıkta. Ellerimi de hissetmiyorum. Bundan sonra Toprak ve Demirsiniz benim için. Eve gideceğim tek başıma."

Toprak abim sıkıntıyla konuştu." Yine aynı konu.. Alaca kaybolursun." ikna etmeye çalışır gibi konuştu.

Umursamadan yürümeye başladım. Adımlarım sarsak da olsa başarmıştım. "Bulurum ben bir yolunu. Toprak"
Burun kıvırarak konuştum. Cidden görmüyordum. Gözlerim yoktu çünkü.

Midemin bir andan yanması ve başımın dönmesi arkaya doğru düşmeme neden oldu. Bana doğru atılan abilerimi hissettsemde. Çekildiğim beden farklıydı. Kocamandı. Gölgesini gözümün kapalı olmasına rağmen anladım.
Bir anda sert ve kaslı kolların arasında yükseldim.

Alnım sıcak bir kumaşa tema etti. Yüzümde kalp atışlarını hissediyordum. Sonra o konuştu. Kalp atışlarımın yavaşlamasına sebep olan adam.

"Bütün yolların bana. Bir tek bana. İz"

İz

Başka birisinden duyduğum anda delirdiğim o isim sadece derin bir nefes almama neden oldu.

Bedenimi yükseltti yüzümü boynuna gömmemi sağladı.
Bu koku tanıdıktı. Zihimin karanlık kuyusuna indi, duvarlarına çaptı ve ilk defa yok olmadı. Nefes almamı sağlayan ismi döküldü dudaklarımdan.

"Sargın?" Nefesim olupta nefesimi kesen tek insan.

Sargın Boz Vurgun

Kalbime vurgun yapan tek adam. Göğüsümde taşıdığım yüzüğün sahibi.

Son cümleyi kuran kişi yine Simaydı. "Gözlerini de ,yolunu da buldu."

Yaşanan her şey unutulan bir anı oldu.

Yine..

İZ.
 

                                      🍁






















 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%