Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm

@sadooo

Alarmın çalma sesiyle uyandığımda başımın çatlayacak şekilde ağrımasından gözümü bile açamıyordum. Yavaş yavaş yatağımda doğrulup komodinin üzerindeki telefonuma uzanıp elime aldım ve alarmı kapattım. Akşamdan kalma değildim. Sadece bazen anlamsızca çok şey düşünüyor ve uykumu kendi kendime kaçırıyordum. Geç saatlere kadar uyuyamıyor, ertesi günde baş ağrısıyla uyanıyordum.

Yataktan kalkıp banyoya girdim ihtiyaçlarımı giderip, dişlerimi fırçalayıp, elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Dolaptan beyaz bir gömlekle siyah bir etek çıkarttım. Yavaş yavaş soyunup çıkarttıklarımı giyindim. Makyaj masama oturup aynada şöyle bir kendime baktım. Yeşil gözlü kumral saçlı öyle aham şaham olmasa da güzel sayılırdım. Biraz fondöten biraz rimel biraz da far sürerek hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı ellerimle karıştırarak dalgalı bir model vermeye çalıştım. Makyaj masasındaki yeşil taşlı uzun küpelerimi de kulaklarıma takarak elime telefonumu ve çantamı alıp salona doğru ilerledim. Çıkış kapısına varınca siyah sitilettolarımı çıkartıp giydim ve kapıyı açıp evden çıktım. Asansörün yanına ilerleyip düğmeye bastım ve beklemeye başladım. Beş on saniye sonra gelen asansöre bindim ve 0 tuşuna bastım.

Altışar katlı altı tane apartmanın bulunduğu bir sitede yaşıyordum. Evim dördüncü katttaydı. Apartmandan çıkıp site otoparkına doğru ilerledim bu arada da çantamdan arabamın anahtarlarına bakıyordum. Ama sonra farkettim ki evde unutmuşum. Geriye dönüp apartmana doğru bakınca aşırı derecede üşenip geriye dönmedim ve sitenin çıkışına ilerleyip sokağa çıktım. İnternetten bir taksi durağının numarasını bulup aradım ve bir taksi istedim. Beş dakika kadar bekledikten sonra nihayet taksi geldi ve arka kapıyı açıp oturdum.
'' YMO holdinge gidelim lütfen.''

'' Peki efendim''

Şoför arabayı sürmeye başladı bende camdan dışarıyı izlemeye koyuldum.

 

Çalıştığım holding iki inşaat şirketinin birleşmiş haliydi. Bende orada Mehmet Candan'ın sekreterliğini yapıyordum. İşe gireli dokuz ay olmuştu ve ilk defa bir iş yerinde bu kadar uzun çalışıyordum. İşim çok yorucu değildi yani bir sekreter ne yapıyorsa bende onu yapıyordum. Evrak getir götür, belge getir götür, toplantı ayarla, gelen müşterilerle ilgilen vs.

Holdingin üç kurucusu vardı. Yiğit Demirkol, Mehmet Candan, Ozan Ersoy. Yiğit Demirkol aynı zamanda holdingin en büyük ortağıydı. Fazla iş yerine gelmiyordu ama. Yani ben çalışırken hiç görmemiştim. Geldiyse bile benim haberim yoktu çünkü onun odası holdingin en üst katındaydı. Orada sadece onun odası vardı, Mehmet Bey'in ve Ozan Bey'in odası ise bir kat alttaydı.

Yaklaşık yirmi dakikalık bir araba yolculuğundan sonra iş yerimin önüne geldik şoför beye parasını uzattıp üstünün kalmasını söyleyerek arabadan indim. Telefonumu çıkarıp saate baktım ve tam işimin başlama zamanında geldiğimi gördüm. Ağır ağır iş yerinin kapısından içeri girdim danışmadaki bayana gülümseyerek günaydın dedim asansörün yanına gidip tuşa bastım ve belklemeye başladım. Bir kaç dakika sonra asansör geldi kapı açıldı içeri geçtim ve 14 numaraya bastım. Fazla uzun sürmeyen bir yolculuğun ardından asansör durdu kapılar açıldı ve dışarı çıkarak masama doğru yürümeye başladım. Çantamı masama bıraktım tam sandalyeme oturacaktım ki önümdeki iş yeri telefonu çaldı hemen elime alıp kulağıma götürdüm,

" Buyurun Mehmet Bey"

" Günaydın Duygu, hemen odama gelebilir misin?"
" Günaydın, tabii ki efendim hemen geliyorum."

Masanın arkasından çıkıp az ilerideki ofisin kapısına gittim ve tıklatarak içeriye girdim. Ofis fazla büyük değildi ama küçük de sayılmazdı. Kapının hemen karşısında Mehmet Bey'in masası vardı. Yavaş adımlarla yürüyerek karşına geçtim.

" Buyurun efendim."

Kafasını kaldırıp bana baktı. Bende ona bakıyordum. Pek huyu değildi aslında işe gelir gelmez beni yanına çağırmak. Genelde saat dokuz gibi ben gelir o günkü programını söyler, önemli görüşmelerini hatırlatır, benden istediği belgeleri falan ayarlardım.

" Az sonra yöneticiler olarak toplantı yapacağız. Yiğit de gelecek bugün. Bir kaç hafta gelip gitmeyi düşünüyor şirkete o burada olduğu zaman onun sekreterliğini yapmanı istiyorum. Bana Asım yardım eder."

Şaşkınlıkla Mehmet Bey'e bakıyordum. Yiğit Bey'i daha önce görmemiştim. Geldiyse bile Mehmet Bey benden böyle bir şey istememişti.

" Ama efendim Asım abi yapsa Yiğit Bey'in sekreterliğini benim de düzenim bozulmamış olurdu. Bildiğim kadarıyla Asım abi tanıyor Yiğit Bey'i ama ben hiç görmedim nasıl biri bilmiyorum."

" Duygu adam seni yiyecek değil ya bir kaç hafta idare et. Ben Asım'la çalışabilirim ama Yiğit onunla çalışamaz. Biraz huyları benzer oradan biliyorum."

Hafif bir üzüntüyle yüzüm düştü. Eğer Yiğit Bey, Asım abi gibiyse biraz işim vardı galiba. Asım abi kötü biri değildi ama biraz zor biriydi. Kırklı yaşlarda, zayıf, orta boylu bir adamdı. Çok gülmez, gerektiği kadar konuşur gereken şeyleri söyler, çok fazla da konuşmazdı. Günaydın, iyi akşamlar bile demezdi çoğu zaman, hatta herhangi biri dediğinde de bazen cevap vermez düz bir ifade ile bakar yoluna devam ederdi. Başımı kaldırıp Mehmet Bey'e bakınca başka bir seçeneğim olmadığını anladım.

" Peki efendim, siz nasıl isterseniz."

" Tamam o zaman Ozan toplantı odasına gitmiş bizde gidelim."

Mehmet Bey masadasındaki bazı evrakları eline aldı uzun adımlarla kapıya doğru ilerledi bende hemen arkasından onu takip etmeye başladım. Kapıdan çıkınca hemen masamın üzerinde bulunan defterimi ve kalemlerimi alıp yine Mehmet Bey'i takip etmeye devam ettim. Asansörün yanına gelince düğmeye basıp beklemeye başladık. Asansör gelip kapı açılınca içeri geçtik ve ben 13 numaraya bastım toplantı salonu bir kat altımızdaydı. Kapılar kapandı asansör aşağı doğru hareket etti az sonra durdu ve kapı açıldı. Yine aynı şekilde Mehmet Bey önde ben arkada toplantı salonuna girdik. Ozan Bey elinde telefonda ilgileniyordu. Bizim geldiğimizi farkedip telefonunu masaya bıraktı.

" Günaydın Ozan Bey."

" Günaydın Duygu, nasılsın?"

" İyiyim efendim, çok teşekkürler siz nasılsınız?"

" Bende iyiyim, teşekkür ederim."

Ozan Bey'e hafif bir gülümsemeyle baktıktan sonra Mehmet Bey'n oturdu yere doğru ilerlemeye başladım. Ozan Bey de beni izliyordu. Yakışıklı ama çapkın biriydi. Bekardı ve çapkınlık yapmak için evlenmemeyi düşündüğü söyleniyordu. Magazinlere ara ara düşerdi. Benden yana da şansını kullanmayı denemişti ama ben saygılı konuşmaları bırakmadığım için olmayacağını anlayıp sonradan vazgeçti. Ama yine de beni gördüğü zamanlarda bakışlarıyla hep takip ederdi. Belki de reddedilmenin kırıklığını halen yaşıyordu.

Mehmet Bey'in yanındaki sandalyeyi çekip oturdum. Defterimi ve kalemlerimi de masanın üzerine bırakarak defterin kapağını açıp yazmaya hazır hale getirdim. Bir kaç dakika sonra Mehmet Bey bana dönerek,

" Duygu, masamda sarı bir dosya zarfı var getirmeyi unutmuşum hemen alıp gel!"

" Hemen getiriyorum efendim."

Hızla sandalyemden kalkıp kapıya doğru yürürdüm, koridoru geçip asansörün yanına varıp tuşa bastım kafamı hafif sola doğru çevirmiştim ki saçımın acımasıyla yüzümü buruşturdum. Sağ kulağımdaki küpem saçıma dolanmıştı. Hemen asansörün gelmesini beklerken onu halletmek için elimi küpeme götürüp saçlarımı kurtarmaya çalıştım. Ama nasıl dolandıysa bir türlü kurtaramadım o sırada asansör geldi bende aceleyle içine girip üst katın tuşuna basıp yine küpemle ilgilenmeye başladım. Çözülmüyordu ve sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Asansör durdu kapı açıldı tam bir kaç adım attım ki biriyle çarpıştım. Sinirle kafamı kaldırıp baktığımda daha önce hiç görmediğim bir adam vardı karşımda. Siyah gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu. Sinirle alnımı kırıştırıp adama baktım.

" Biraz dikkatli olmak çok mu zor acaba. Yani hadi ben bişeyle ilgileniyorum önüme bakmıyorum. Siz de mi bakmadınız. Gerçekten pes zaten sinirlerim bozuktu şimdi tamamiyle iptal oldum. Önünüze bakın bundan sonra beyefendi, başka insanların da sinirlerini bozmayın."

Adamın cevap vermesini bile beklemeden öfkeli adımlarla Mehmet Bey'in odasına doğru ilerledim. Arkamdan bir süre beni izlediğini anlamıştım. Ama yapacak bir şey yoktu ciddi anlamda sinirlenmiştim.

Tekrar elim küpeme gitti bu defa narince uğraşamayarak küpeme dolanan saçlarımı çekerek kopardım. Kafamı sola doğru hafiften çevirip de canım acımayınca rahatladım. Nihayet küpemi saçlarımdan ayırabilmiştim.
Mehmet Bey'in odasına girip masasına ilerledim, dediği zarf dosyayı elime alıp tekrardan odadan çıktım, asansöre bindim ve toplantı odasının kapısına geldim. Kapı kapalıydı. Demek ki hepsi gelmişti. Üstümü başımı elimle bir yokladım ve kapıyı tıklatarak içeri girdim. Doğrudan Mehmet Bey'in yanına geldim dosyayı önüne bıraktım tam kendi yerime geçecektim ki Mehmet Bey,

" Duygu bu Yiğit Bey az önce de söylediğim gibi o burada olduğu süre boyunca onun sekreterlik işini sen yapacaksın ..."

Karşısındaki sandalyeye dönüp baktığımda başımdan aşağı kaynar sular döküldü resmen. Bu adam benim az önce kızdığım adamdı. O da bana bir kaşını kaldırmış, hafif alaycı hafif tehditkar bir bakışla bakıyordu. Resmen yüzünde, 'şimdi bittin sen' diyordu...

 

Loading...
0%