@sadooo
|
Şaşkınlığımın uzun sürdüğünü anlayınca hemen kendimi toparladım, yüzüme naif bir gülümseme yerleştirip,
Sesim düz bir şekilde çıkmıştı ama karşımdaki adamın alayla bana baktığını görebiliyordum.
" Öyle olsa iyi olur. Göreceğiz." dedi. Sağ elini önünde bulunan evraklara uzattığında elinin üzerindeki kaplan dövmesi dikkatimi çekti. Biçimli ellerinde çok güzel görünüyordu. Sandalyemi hafifçe çekip oturdum elime kalemimi de alıp beklemeye başladım. Toplantı yaklaşık bir saat kadar sürmüştü. Fazla bir şey de yazmamıştım. Ara ara farklı muhabbetler de ediyorlardı. Bazen başımı Yiğit Bey'e çevirdiğim zaman göz göze geliyorduk. Bende hemen bakışlarımı kaçırıyordum. Adamın konuşmasına bile fırsat vermeden azarlamıştım. Sanırım bana bakarken benden nasıl bir intikam alacağını düşünüyordu. Toplantı nihayet bitip ayaklandıklarında ben de eşyalarımı toplayıp ayağa kalktım. Yiğit Bey masanın diğer tarafından kapıya doğru dolandı bende peşine takıldım ve asansöre doğru yürüdük. Uzun boylu, spor yaptığı belli olan yapılı bir vücudu vardı. Siyah düz saçlı, hafif kirli sakallı, keskin yüz hatlı... Allah'ı var yakışıklı adamdı. Asansörün yanına gelip tuşa bastı, az sonra asansör geldi, kapı açılınca içeriye geçti, bende arkasından asansöre bindim. Beni baştan aşağıya süzdüğünü aynadan görünce biraz rahatsız hissettim neyse ki asansör çabucak on dördüncü kata ulaştı ve durdu. Kapı açılınca önce ben çıktım kenara kayıp Yiğit Bey'in çıkmasını bekledim. O da çıkıp koridor boyunca ilerlemeye başlayınca arkasından bende yürüdüm. Ofisinin kapısına gelince kapıyı açtı içeriye girdi bende aynı şekilde ofise girdim. Kapıyı da arkamdan kapattım. Şimdi adama bir özür sunmam gerekiyordu. " Yiğit Bey sabahki olay için ben çok özür dilerim sizden. Biraz sinirliydim kusura bakmayın ne olur. Sizinle de çarpışınca birden sinirlerime hakim olamadım. Lütfen anlayış gösterin."
Kafamı kaldırıp gözlerine baktığımda sunduğum özürden pek tatmin olmuş gibi bir ifadesi yoktu. " Anlayış gösterebilirdim tabi ki ama karşındaki insanın konuşmasına bile fırsat vermezsen bu nasıl olacak. " " Ben gerçekten çok mahcubum. Haklısınız." " Haklı olmam yaşananları değiştirmiyor!"
Adam söylediklerinde haklıydı. Gerçekten sinirlerime hakim olamayıp suçsuz birini azarlamıştım. Yanlışlıklar olabilirdi pek tabii. Ne diyeceğimi bilemeyerek bir kere daha gözlerine baktım.
" Özrümü kabul etmeniz için ne yapabilirim acaba?. İstediğiniz bişey varsa yapabilirim."
Bu sefer yüz ifadesi keyifli olabilecek bir şekle girdi. Resmen adamın egosunu okşuyordum. Ama buradaki işimi ve arkadaşlarımı seviyordum. Ayrılmayı hiç istemezdim. Gözlerime bakarak,
" Bunu düşüneceğim." Dedi. Bende hafif bir tebessümle gülümsedim. Sonra birden kapının dışında masa olmadığı aklıma geldi.
" Efendim benim için bir masa be zaman gelir acaba kapının önüne?"
" Kapının oradaki masada çalışabilirsin. Bir masa getirtmeye düşünmüyorum! Şimdi bana bu yılki bütün raporları getir."
Önce ilk söylediği cümleyi kafamda tarttım. Tamam adam zaten bir kaç hafta kalacak ofisi de yeterince büyük bunda sorun yok. Ama o benden bu yılki bütün raporları getirmemi mi istemişti. Yanlış duymuş olmayı çok isteyerek,
" Bu yılki bütün raporları mı dediniz efendim." diye sorarak suratına baktım. Bir kaşını kaldırarak gözleriyle beni incelemeye başladı ardından koltuğuna oturdu yüzüme bakmadan,
" Sanırım bir de sağır!" diye mırıldandı. Duyduklarımın verdiği şokla sinirlensem de sakinliğimi koruyarak bir şey demedim ve arkamı dönüp kapıdan çıktım. Asansöre binerek raporları çıkartmak için çalışanların olduğu kata gittim.
" Bunları bana özetlemeni istiyorum. Bu kadar kağıdı okuyamam. Anlaşılabilir bir şekilde, az ve öz olsun."
İşte şimdi cidden kafayı sıyırmama ramak kalmıştı. Madem böyle bir şey isteyecektin neden başta söylemedin. Yavaş bir nefes verdim raporları tekrar elime alıp kapının yanındaki masaya geçip oturdum. Masada bir tane diz üstü bilgisayar vardı onu açtım kağıtları yavaş yavaş gözden geçirmeye başlayarak bilgisayara yazmaya başladım. Bir müddet sonra karnımın hafif guruldama sesiyle kendime geldim saate baktığımda yemek saatinin çoktan yarılanmış olduğunu farkettim. Kafamı çevirip Yiğit Bey'e baktığımda halen bilgisayarından bişeyler yazdığını gördüm. Sanırım yemek yemeye pek niyeti yoktu ama ben acıkmıştım. Oturduğum yerden kalkıp masasına geldim.
" Efendim yemek saati geçiyor da çıkabilir miyim acaba?"
kafasını kaldırıp bana baktı. Yüzünde hiç bir duygu emaresi yoktu. Gözleri masama kaydı.
" Raporlamayı bitirdiysen çıkabilirsin." Raporlamayı bitirmek mi? Bu adam sabahın intikamını alıyordu benden artık buna emindim. O kağıt yığınını raporlamam benim bütün günümü alırdı. Yavaşça başımı sağa sola çevirdim.
" O zaman bitirene kadar bir yere gidemezsin."
Başımı anladığımı belirtmek ister gibi aşağı yukarı salladım. Hızlı hızlı yürüyerek masama oturdum ve elimden geldiğince işimin çabucak bitmesi için çalışmaya başladım. Resmen şu anda sinirden köpürüyordum ama elimden de bir şey gelmiyordu. İnşallah ii çıkış saatine kadar bitirebilirim diye içimden küfürler savurarak raporlamaya devam ettim. Bir kez lavaboya gitmek dışında yerimden hiç kalkmadan çalıştım, çalıştım, çalıştım. " Güzel görünüyor ellerine sağlık. Artık çıkabilirsin." Rahatlamış bir ifadeyle nefes verdiğimde utançtan yerin dibine gireceğim bir olay yaşandı karnım guruldadı. Yiğit Bey'e baktığımda o da bana bakıyordu. Yanaklarım yanmaya başlamış ne tepki vereceğimi bilmemiştim. Yüzüne bir gülümseme yayıldı. Gerçekten rezil olmuştum. Ama bunu suçlusu ben değildim ve sanırım o da bunun farkındaydı. Ayağa kalkıp ceketini giydi bana bakarak, " Eşyalarını al yemek yemeye gidelim," " Ay hiç gerek yok efendim ben kendim yerim sağolun." " Soru sormadım ama ben!" Sanırım bundan kurtuluşum yoktu çok da açtım hiç münakaşaya girmek istemediğim için masama gidip çantamı aldım. O da kapından çıkıyordu peşine takılıp yürümeye başladım.
Şirketten çıkıp görevlinin getirdiği arabasına bindik. Siyah bir Range Rover kullanıyordu. Arabaya bindiğimizden beri ikimizde konuşmamıştık. Hoş bu benimde işime gelirdi çünkü hiç mecali kalmamıştı. Acilen yemek yiyip enerji almam gerekiyordu. " Siz ne alıyorsanız ben de ondan alayım Yiğit Bey, seçemedim." Yiğit Bey tamam anlamında kafasını salladı. " Biz şefin yemeğini alalım." " Pekala efendim." Garson yanımızdan uzaklaşınca tekrar sessizleştik bir müddet bekledikten sonra yemeklerimiz geldi, heyecanla yemeye başladım. Nihayet yaşadığımı hissediyordum. Yemeğimizi yiyip ellerimizi yıkadıktan sonra gitmeye karar verdik. Ben tam kalkıp kasaya gidecektim ki " Ben hesabı ödedim bile " dedi. Anında arkamı döndüm, " Ama olmaz ki bu keşke benimkini ödemeseydiniz." diye sitemkâr bir tavırla konuştum. " Sorun yok yanımdaki kadına hesap ödetemezdim değil mi?" Bir kaşını havaya kaldırarak bana bu soruyu sormuştu. Genelde erkeklerde böyle bir sorun vardı. Tamamen ona doğru döndüm. " Şu anda sizinle tartışmak istemiyorum ama beni buna mecbur bırakıyorsunuz. Bende çalışan bir insanım. Kendi hesabımı kendim ödemek isterim. Kimseye borçlu kalmayı da sevmem. Bir gün ayarlayalım yine yemek yeriz ama bu sefer hesabı ben öderim. Lütfen itiraz etmeyin tartışma çıkmasın Yiğit Bey!!" Başını anladım der gibi salladı. Yüzünde de hafif sert bir tavır vardı. Restorandan çıktıktan sonra telefonuma mesaj gelmesiyle elimi çantama atıp telefonumu aldım ekrandaki isimle bir an moralim bozuldu ama çaktırmadan telefonun ekranını kapatıp çantama geri attım. Arabanın yanına geldiğimizde Yiğit Bey yolcu koltuğunun kapını açtı ve binmemi beklemeye ister gibi bakmaya başladı. " Ben buradan bir taksiyle giderim hiç zahmet etmenize gerek yok. Yemek için de teşekkür ederim." dedim. O ise yine sinirli bir ifade ile " Biner misin lütfen bırakmak istiyorum, zahmet olacak bir şey yok ortada." Bu tartışmanın uzamasına izin veremezdim. Hem çok yorulmuş hem de telefona gelen mesaj yüzünden tedirgin olmuştum. Tekrar gözlerine bakarak " Nişanlım bekliyor şimdi sizinle görürse tartışabiliriz." dedim. Bir an yüzünde hayal kırıklığı görür gibi oldum ama tam da emin değildim. Hem neden hayal kırıklığına uğrasındı ki? Eliyle tuttuğu kapıyı sertçe kapattı. Bana hiç bir şey söylemeden gidip arabasına bindi ve gitti. Arkasından bakakaldım. Telefonumun bu sefer çalmasıyla kendime geldim. Elime alıp baktığımda yine aynı isim vardı ekranda. Aramayı reddettim. Bir taksi durdurdum evimin adresini verdim. Sitenin kapısına geldiğimizde taksiden indim. Tam da düşündüğüm gibi buradaydı. Siyah tişört siyah kot ve siyah botlar giyen kişi yanıma geldi. " Telefonunu açmadın, abi de beni gönderdi. Geç geldin bugün. Neden?" Adamın suratına kısa bir süreliğine öfkeyle bakıp girişe doğru yöneldim tam o sırada o labet kelimeydi duydum.
" Yenge abiyi kızdırma istersen. Yoksa neler olur biliyorsun. Kimsenin senin yüzünden canının yanmasına izin verme." Arkamı dönüp baktığımda artık orada değildi. Sinirle apartmandan içeri girip asansörü beklemeye başladım.
|
0% |