Yeni Üyelik
16.
Bölüm

15.BÖLÜM: Korku

@sagetaylors

 

 


"Neden burası?"

"Ne dedin? Seni duyamıyorum?"

"DİYORUM Kİ, BULUŞMAK İÇİN NEDEN BU KADAR GÜRÜLTÜLÜ BİR YER SEÇTİN?"

Bas ağırlıklı tekno müzik o kadar yüksekti ki, önünde yürüyen adam onu duymakta güçlük çekiyordu. Luigi arkasına bakmadan kalabalığın arasında ilerlemek için kendine yol açarken Daniella'nın tek yapabildiği onu elinden geldiğince hızlı takip etmekti. Çünkü onu bir kez kaybettiğinde bu mahşer alanı gibi yerde bulması imkânsız olacaktı.

Çiftleşmek üzereymiş gibi görünen yapışık bir çifte çarpınca özür diledi. Ama umurlarında değilmiş gibiydi. Özür dilemekten yorulmuştu çünkü biraz ileride bir başkasına daha çarpıyordu. Burada yürümek çamurda yürümekten farksızdı.

"Çünkü Sofia burada çalışıyor." dedi Luigi, sanki bu açıklama yeterliymiş gibi. "Ve kız arkadaşıma bu gece çıkıştan sonra onu alacağıma söz verdim."

Ah. Şimdi anlaşılıyordu.

"Hapse atıldığında seni umursamayan kız arkadaşın mı?"

Luigi onu ya duymamıştı, ya da işine gelmişti. Genç adam sonunda kalabalık bar tezgâhının köşesinde kendine zar zor bir yer bulup yerleştikten sonra seri hâlde çalışan barmenlerden birine el salladı. Burası nispeten daha az gürültülü sayılırdı. Luigi kendine bir içki söyledi. Daniella'ya sorduğunda genç kadın hızla başını salladı.

"Dönüşte araba kullanacağım."

İçki şişesini barmenden kapan Luigi hızlı bir yudum aldıktan sonra ona döndü. "İyi o hâlde. Anlat bakalım. Benimle uğraşan kimmiş?"

"Aslında daha çok seninle değil de benimle uğraşmak için yapılmış bir şey olduğunu düşünüyorum."

"Anlamadım. Yine kimin kuyruğuna bastın?"

"Kimsenin. Durum biraz karışık. Özetle bir şekilde Lorenna De Luca'nın benden nefret etmesini sağlamış olabilirim."

Luigi içtiği içkiyi aniden püskürtünce Daniella ıslanmamak için geriye doğru sıçradı.

"Hey! Dikkat etsene biraz."

"Sen az önce Lorenna De Luca mı dedin?"

"Evet. N'olmuş?"

"Lanet olsun sana kızım! O kadına bulaşmakla hayatının hatasını yaptın."

"İnanmayacaksın ama isteyerek olmadı. Ayrıca, onu bu kadar iyi tanıdığını bilmiyordum."

"Kasabada De Lucaları tanımayan yoktur. Ama o kadın, Cazzo! Kocasından sonra ailedeki en tehlikeli kişidir."

"Oğlundan daha mı tehlikeli?" Bunu neden sorduğunu bilmiyordu. Ama birdenbire sormak istemişti ama hemen sonra buna pişman oldu.

"Hangi oğlu? "Luigi bir şeyler döndüğünü anlamış gibi suratını buruşturdu. Abisi sersemin teki olabilirdi ama aptal değildi. Gözleri aniden kocaman açıldı. "Fanculo! (siktir) Francisco De Luca’dan bahsediyorsun. İyi de sen onu nereden- Ah, boş ver. Duymak istemiyorum."

"Aramızda önemli bir şey olduğundan değil. Sadece yaşlı Nonna'sına bir iyilik yapmak istemiştim.” Ve şimdi yaptığından öylesine pişmandı ki... "Onu torununu ziyaret etmeye hapishaneye götürdüm ve bir kalp krizi geçirmesine neden oldum. Neyse ki kadına bir şey olmadı. Eğer olsaydı ne yapardım bilemiyorum. Anlayacağın her şeyi elime yüzüme bulaştırdım."

"Kayınvalidesinin Lorenna'nın pek umurunda olacağını zannetmiyorum. Onun gibi bir kadının nefretini kazanmak için bundan daha fazlasına ihtiyacın var."

"Kızı Sara."

"İşte bu!"

"Ne?" Daniella omuz silktiğinde Luigi ona kuşkuyla bakıyordu. "Onunla sadece birkaç kez görüştüm. Yemin ederim hepsi bu."

"Pekâlâ. Diyelim ki hepsi bu. O halde o kadının bana tuzak kurduğunu sana düşündüren nedir?"

"Onunla bugün tesadüfen Kutsal Alan'da karşılaştık. Paola ile otel için tanıtım yapmaya çalışıyorduk. Biliyorsun açılışa çok az kaldı. Sonra kadın durup dururken bana hakaret etmeye başlayınca aramızda kısa bir sürtüşme yaşandı. Beni kasabadan sürgün etmekle tehdit etti. Sanırım onu epey kızdırdım çünkü lanet kadın bana saldırdı." Daniella boynundaki çizikleri gösterince Luigi'nin kaşları şaşkınlıkla havaya kalkmıştı. "O da bana kendi işime bakmamı, aksi takdirde bir dahaki sefere kardeşimi kodes yerine mezarda ziyaret edeceğimi söyledi."

"Bunu açıkça itiraf etti mi?"

Daniella başıyla onaylarken arkasından çarpan biri yüzünden Luigi'nin kucağına fırlatılmıştı.

"Lanet olsun! Daha sakin bir yerde buluşamaz mıydık?"

"Bu her şeyi açıklıyor." dedi Luigi, onu duymamış gibiydi. "Kavga çıkaran adamı daha önce hiç görmediğimi sana söylemiştim. Demek senin canını yakmak için beni kullandı." Genç adam alayla güldü. "Sanki bu mümkünmüş gibi." İçkisini kafasına diktikten sonra elinin tersiyle ağzını sildi. "Çabasının boşa gittiğini bilseydi eminim Lorenna senden daha çok nefret ederdi. Neden bana öyle bakıyorsun? Benden nefret etmiyor musun?"

Luigi’nin bu sorusu onu şaşırtmamıştı ama gözlerinde gördüğünü sandığı acıya ilk defa şahit oluyordu.

"Neden böyle düşündüğünü bilmiyorum ama hayır Luigi, senden nefret etmiyorum." Bunu duyduğundan emin olması için özellikle sesini yükseltti. "Evet, bazen sorumsuz bir pislik gibi davrandığın oluyor ve çoğu zaman yaptığın veya yapmadığın şeyler yüzünden beni deli ediyorsun. Ama hiçbiri senden nefret etmeme neden olmuyor. Çünkü ister inan ister inanma ama sahip olduğum tek aile sensin." Boğazında bir yumru vardı. Konuşmaya devam edebilmek için genç adamın elindeki içki şişesini kaptı ve ağabeyinin şaşkınlığından faydalanarak büyük bir yudum aldı. Yakıcı sıvı karşısında yüzünü buruşturdu, sonra da ağzını tıpkı onun yaptığı gibi elinin tersiyle sildi. Luigi karşılık olarak ona otuz iki diş sırıtmıştı.

"Büyük babam hasta ve büyük annemiz kendini onunla birlikte bir mabede kapattı. Annemiz ve büyük teyzemiz öldü. Babamız ise kayıp. Yani, geriye bir tek sen kalıyorsun." Gözlerinin içine özlemle baktı. "Seni de kaybetmek istemiyorum."

Lorenna'nın sözlerinden sonra kalbine aniden saplanan acının ne olduğunu artık biliyordu. Bu korkuydu. Sevdiğiniz birini kaybetme korkusu. Daniella tehdit edilene kadar abisini bu kadar umursadığının farkında değildi. Fakat bunu öngörmesi gerekirdi, değil mi? Luigi gecenin bir yarısı yardım için onu çağırdığında hiç tereddüt etmeden yatağından fırlayıp gitmişti. Abisinin başının dertte olduğunun düşüncesi bile yüreğinin sıkışmasına yetmişti. Şimdi sebebinin kendisi olduğunu öğrendiği için kendini çok daha kötü hissediyordu. Eğer onun yüzünden kardeşinin başına bir şey gelirse, bu vicdan azabıyla asla yaşayamazdı.

"Merak etme küçük kardeş, bana kolay kolay bir şey olmaz." dedi Luigi omzunu pışpışlayarak. Daniella adamın duygusallığını şaka yoluyla gizlemeye çalıştığının farkındaydı. "Hem olsa bile artık yalnız sayılmazsın." Bakışları aniden donuklaştı. "Babamız geri döndü."

Daniella duyduklarıyla küçük çaplı bir şok yaşadı. Bedeni aniden kaskatı kesildi. Babasını yıllardır görmemişti. O kadar uzun zaman olmuştu ki, gördüğünde onu tanıyabileceğinden bile emin değildi.

Hareket etmediğini gören Luigi gözlerini devirip arkasını dönerek bir içki daha istedi.

"Merak ediyorsan söyleyeyim onunla henüz görüşmedim. Haberi bir arkadaşından duydum. Hakkında tek bildiğim İtalya'da olduğu. Eğer benimle iletişime geçerse sana haber vermemi ister misin?"

Daniella başını onaylarcasına salladı. Boğazındaki yumru öyle acıtıyordu ki, konuşabileceğini sanmıyordu. Luigi onu dikkatle inceledikten sonra içkisinin kalanını da kafasına diktik.

"Gidip Sofia'yı bulmalıyım. Buralardaysan sizi tanıştırabilirim."

"Hayır." Nihayet sesini bulabilmişti. "Geç oldu. Otele geri dönmeliyim."

Genç adam başını anlayışla salladı. "Nasıl istersen." Sonraki an aralarında geçen şey oldukça tuhaftı. Sanki Luigi ona sarılmak istiyormuş ama cesaret edemiyormuş gibiydi. Belki de Daniella'ya öyle gelmişti. Ama Tanrı şahitti, eğer bunu yapmış olsaydı ona karşı koymazdı çünkü: şu anda birine sarılmaya çok ihtiyacı vardı.

"Kendine dikkat et."

"Sen de."

Luigi gittikten sonra bir süre daha olduğu yerde dikilmeye devam etti. Abisiyle yaşadığı duygusal an ve babasının haberi yüzünden hissettikleri kalbini bir koza gibi sarmıştı. Eğer arabayla dönmek zorunda olmasaydı kendine sert bir içki ısmarlardı.

Otele döndüğünde bunu kesinlikle yapacaktı. Tam gitmek üzere arkasını dönmüştü ki, bir kol beline dolandı ve onu kendine yapıştırdı. "Selam güzellik." Hick! "Dans etmek ister misin?"

Daniella'nın bedeni yabancı birinin dokunuşu karşısında anında kaskatı kesildi.

"Tanrım, hayır. Sarılmak derken bunu kastetmemiştim." diyerek inledi ve hızla ona sarılan adamdan uzaklaşmaya çalıştı. "Üzgünüm ama dans etmek istemiyorum." Adam uzun boylu ve iriydi. Üstelik itirazlarına kulak asmayacak kadar sarhoştu.

"Bu kadar naz yapma tatlım... çok şeker bir şeye benziyorsun. Seni bütün gece yalamama ne dersin?"

Ondan kurtulmaya çalıştıkça adam resmen bir sarmaşık gibi ona dolanmaya devam ediyordu. Ensesinde soğuk terler birikti. Zihni hiç istemediği yerlere kayıyor, onu dibi olmayan karanlığa doğru çekiştiriyordu.

"Hayır! Çekil üzerimden." Dirseğini adamın karnına geçirdi ama bu sadece canını daha çok yakmıştı. Adamın kasları adeta çelikten farksızdı.

"Ah, hadi ama bebeğim. İnan bana sana güzel vakit geçirteceğim. Hem belki uslu bir kız olursan seni horozumla da tanıştırırım, ne dersin?"

Tanrım... Adam zil zurna sarhoştu ve laftan anlamıyordu. Etrafına bakındı ama yardım edecek kimseyi bulamadı. Herkes kendi âleminde eğlenmekle meşguldü.

Adamın parmakları vücudunda gezindikçe tenine iğneler batıyormuş gibi hissetti. Zihninde geriye ittiği kötü olan ne varsa aniden üzerine hücum etti. Korku, nefret, çaresizlik ve acı... Hepsi beynini patlatacak kadar ağırdı. Boğazına doğru hızla tırmanan safradan kusmak üzere olduğunu anlamıştı. Nefes almaya çalıştı.

"İstemiyorum!" Kelimeler ağzından güçlükle çıkıyordu artık. "Benden uzak dur!"

Adamın ter ve alkol kokusu burun deliklerine doluyordu. Elleri göğüslerini sıkıştırırken ayakkabısının tabanıyla adamın ayağına sertçe bastı. Sonunda ondan gelen homurtulardan tatmin olmuştu.

Sonra aniden adamın varlığını arkasında hissedemez oldu. Belindeki eller görünmez bir varlık tarafında ondan sökülüp alınmış gibi hızla ortadan kaybolmuştu.

Daniella arkasını döndüğünde adamın boğazına yapışmış onu havada sallandıran mürekkepli elleri gördü.

"Ona dokunduğun için ellerini koparıp kıçına sokmak istiyorum puşt herif. Eğer daha önce ölürsen kendini şanslı sayarsın."

Franco'nun gırtlağını sıktığı adamı ilk defa gören Daniella, renginin morarmaya başladığını görünce telaşa kapıldı. Ayakları yerden neredeyse yarım metre yüksekteydi ve Franco onu tek eliyle tutuyordu. Yardım istemek için etrafına bakındı ama kimse onlara müdahale edecekmiş gibi görünmüyordu.

"Dur Franco! Yoksa onu öldüreceksin!"

"Yapmamam için bana iyi bir neden söyle!"

"Çünkü..." Tanrım, o kadar korkmuştu ki, aklına hiçbir mantıklı sebep gelmiyordu. "çünkü eğer öldürürsen katil olursun?"

Franco o keskin bakışlarında eğlenen pırıltılarla başını eğerek ona baktı. Adamın boğazını sıkmaya devam ederken, ona ciddi misin der gibi bakıyordu.

 

Tamam, kabul ediyordu bu saçma sapan bir yanıttı.

“Bir daha dene.”

"Eee, eğer onu öldürürsen bir kez daha katil olursun." Franco'nun bu kez sıkılı dudakları hafifçe kıpırdandı. Kendini gülmemek için zor tutuyor gibi görünüyordu.

"Lanet olsun! Bırak şu adamı artık Franco!"

Kelimeler ağzından çıkar çıkmaz Franco'nun parmakları gevşedi ve adam boş bir çuval gibi yere serildi. Adam boğuluyormuş gibi sesler çıkarırken Daniella rahatlama dolu bir iç çekti.

"Şimdi mutlu musun?"

"Tanrıya şükür!" Daniella birkaç saniyenin içinde bin yıl yaşlanmış hissediyordu kendini.

"Onu alın ve derhal dışarı atın!" Franco birilerine seslenince arkasında nereden geldiği belli olmayan iki takım elbiseli adam belirdi.

"Onu öldürmeyecekler değil mi?" Daniella'nın hissettiği rahatlık kısa sürede uçup gitmişti. Franco karanlık bakışlarını ona dikince aniden paniğe kapıldı. "Sana bir soru sordum."

"Nasıl bir cevap vermemi bekliyorsun?" Franco hiçbir şey olmamış gibi ceketinin kol ağızlarını çekiştirerek üstünü başını düzeltiyordu.

"Söz vermeni. O adamı öldürtmeyeceğine dair bana söz ver."

Franco bir anlığına hareketsiz kaldı. Daniella adamın bakışlarının ağırlığı altında kıpırdanmamak için tüm iradesini kullanmak zorunda kalmıştı. O kadar dikkatli bakıyordu ki, sanki onu soyarak katmanlarına ayırıyordu.

Sonunda ağzından, "Söz veriyorum." kelimeleri çıktı.

Franco'nun adamları yerde hareketsiz yatan adamı sürükleyerek götürürken," Onu bir daha kulübümde görmek istemiyorum." diye ekledi arkalarından.

Onun kulübü mü? Neden şaşırıyordu ki? Elbette bu Tanrı'nın cezası yerin sahibi o olacaktı.

"Ayıldığında geri gelmemesi gerektiğini hatırlaması için bacaklarını kırın!"

"İyi ama..." Daniella'nın sözünü bir bakışıyla kesti Franco.

"Söz verdiğim gibi... ölmeyecek."

Daniella alnına bir şaplak vurmak istiyordu. Bunu nasıl düşünemezdi? Hissettiği korku yerini aniden kızıl bir öfkeye bıraktı.

Adamlar gittikten sonra Franco ona döndü. "Kulübümü şereflendirmeni neye borçluyum Donna Bella?"

"Buranın senin olduğunu bilseydim emin ol gelmezdim."

"Sorun değil, parasını ödedikten sonra herkes içeri girmekte özgür. Az önceki pislikler hariç tabii." dedi adamın götürüldüğü yere sertçe bakarak. "Kulübümde rızaya dayalı olmayan sekse asla izin vermem."

Bunu söylerken eğleniyor gibi görünüyordu. Sonra aniden neşeli bakışları boynundaki kolyeye odaklandı ve görür görmez nefretle doldu. Başını kaldırıp uzun boyuyla hızla alanı taradı. "Buraya yalnız gelmediğini vardayıyorum."

"Luigi ile birlikteydim."

"Abinden bahsetmiyorum."

Franco'nun konuşurken onunla göz teması kurmaması Daniella'nın öfkesini ikiye katlamıştı. Kibirli piç!

"Ne demek istiyorsan açık konuş!"

Sonunda adamın hissiz bakışları onunkilerle buluştu. Yanıp sönen ışıkların altında gözleri kobalt mavisi gibi görünüyordu. Üzerinde geniş omuzlarını saran koyu renk bir takım elbise vardı. Beyaz gömleğinin yakaları açık olduğundan tenindeki mürekkep izlerini rahatlıkla görebiliyordu.

Tüm vücudu dövmelerle kaplı olmalıydı. Daniella aniden bedeninin geri kalanını görmek için yakıcı bir istek duydu.

"O kolyeyi taktığın sürece benimle aynı yerde bulunmana izin veremem."

Daniella gözlerini adamdan zorlukla koparıp boynunda sarkan gümüş zincire indirdi. "Kolyemle ne alıp veremediğin var senin? Küçük bir hediye sadece."

"Bazen gerçekten bu kadar saf mısın yoksa iyi bir oyuncu musun anlamakta güçlü çekiyorum amore mio."

Franco omuzlarından tutup onu aniden ters çevirdi. Şimdi sırtı az önce baktığı sert göğse yapışmıştı. Adamın dokunuşundan keyif almamaya çalışıyordu ama temiz parfüm kokusunu içine çekmemek çok zordu.

"Şimdi karşıya bak ve bana ne gördüğünü söyle."

Kulağının dibindeki tok sesle içi titredi. Bu kadar zayıf olduğu ve onu kontrolünü kaybetme noktasına getirdiği için bu adamdan nefret etmeliydi.

"Ne görüyorsun bella?"

Daniella kapattığını fark etmediği gözlerini açtı. Dans eden yarı çıplak bedenlerden başka bir şey göremediğini söylemek istiyordu. İnsanlar yiyor, içiyor, yiyişiyor, sevişiyor ve çılgınlar gibi dans ediyordu sadece. Sonra dans pistinin arkasında, kalabalığın arasında birini görür gibi oldu. Kim olduğunu anladığında şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutacaktı.

Costa.

“O, burada ne arıyor?”

"O piçin buraya tesadüfen geldiğini düşünüyorsan gerçekten aptalsın demektir."

"Ne demek oluyor bu?"

"Onu buraya sen getirdin demek oluyor. Tıpkı peşinden her yere sürüklediğin gibi."

"Ama ben... ben anlamıyorum."

Franco bir şey söylemeden onu sıkıca tutmaya devam etti. Daniella gözleriyle Costa'yı takip ediyordu. Adam kalabalığı yararak ilerlemeye devam etti. Sanki birini arıyor gibiydi. Daniella'nın eli hızla boynundaki kolyeye gitti. Tanrım, nasıl bu kadar saf olabilmişti?

"O güzel boynunu süsleyecek daha kaliteli şeyler tercih etmelisin." dedi Franco kulağına usulca.

"Bir böcek mi?"

"Sadece bir verici. Ses kaydetmiyor."

"Aman Tanrım. Bunu neden yapsın?"

"Keşke senin takipçi sapığın olmak istediği için olduğunu söyleyebilseydim güzelim. Böylece onu öldürmek benim için çok daha kolay olurdu. Ama hayır, ne yazık ki nedeni sen değilsin."

"O hâlde kim?"

Genç adam yeniden sessizliğe bürününce Daniella hızla arkasını döndü ve kendini bir anda adamın sahiplenici kollarının arasında buldu. Franco'nun bakışları içini delip geçiyordu.

"Sen mi? İyi ama bu çok saçma. Sana ulaşmak için benden daha kuvvetli bir bağlantı aramaları gerekir. Yani bizim aramızda..." yutkundu. "hiçbir şey olmadığı düşünülürse..."

Franco bir kaşını imayla kaldırdı. Son sözlerinden hoşlanmamış olmalıydı ki suratı asıldı. "Anlaşılan adamımız seninle aynı fikirde değilmiş." Costa'nın yaklaştığını görünce onu bileğinden çekerek kalabalığın arasına karıştı.

"Ne yapıyorsun?"

"Senin yüzünden yakalanamam tatlım. Konuşacaksak buradan hemen çıkmamız lazım. Ama önce..." Franco duraksayarak arkasını döndü ve tek bir hamlede boynundaki zinciri söküp attı. "şundan kurtulalım."

Daniella elini boş boynuna atarak bir anlığına denizkızı kolyesinin düştüğü zemine baktı. Ve bir kez daha erkekler tarafından kullanılmanın sarsıcı acısını yaşadı. İnsanlara güvenmemeyi ne zaman öğrenecekti?

Franco onu metal bir kapıdan geçirerek karanlık bir koridora soktu. Uzun bacaklarıyla o kadar hızlı yürüyordu ki, eğer ayağında spor ayakkabılar yerine topuklular olsaydı ona asla yetişemezdi.

"Nereye gidiyoruz?"

"Rahatça konuşabileceğimiz bir yere." Genç kadının titrediğini fark eden Franco bir anlığına durup ona baktı. Tepelerinde yanan kırmızı bir ışık dışında koridor tamamen karanlıktı. Sesi anında yumuşadı. "Benden korkmana gerek yok bella. Sana asla zara vermem."

Daniella gözlerinin içine ürkekçe bakarken Franco içinden kendine küfrediyordu. Lanet olsun! Kadının gözlerinde görmeyi arzuladığı bakış bu değildi. Ondan korkmasını değil onu arzulamasını istiyordu. Neden hiçbir şeyi düzgün yapamıyordu. Sonra bakışları yeniden o güzel, zarif boynuna kaydı ve gördüğü kırmızı izler karşısında afalladı.

"Bunları sana ben mi yaptım?" Zinciri koparırken mi olmuştu?

Daniella bir anlığına sorusunu anlamamış gibi yüzüne baktı. Ardından, "H-hayır." dedi. "Bugün biriyle küçük bir sürtüşme yaşadım."

"Kiminle?" Franco onu daha fazla korkutmak istemiyordu ama gittikçe daha çok öfkeleniyordu. Kaşlarının çatılmasına mani olamadı.

"Önemli değil."

"Sana kim dedim?"

Genç kadın cevap vermekte tereddüt edince Franco ısrarla ona biraz daha sokuldu.

"Üvey annen. Benden hoşlanmadığı kasabada sır değil."

"Lorenna mı?" Tanrım. Bunu ona o cadı mı yapmıştı? Onu bulduğu anda doğduğuna pişman edecekti.

Parmakları saygıyla boynundaki izlerde gezinmeye başladı. Daniella bakışlarını yüzünden ayıramaz ve nefes alamazken eğilip onu öpmek istedi. Fakat onun yerine yalnızca kaşlarını çatarak, "Bunun için üzgünüm." diyebildi.

"Özür dilemene gerek yok." Zarif boynu yutkununca parmaklarının altında usulca hareket etti. "Senin hatan değildi."

Oysa Franco tam aksini düşünüyordu. Lorenna ile son konuşmalarında kadın bir şeyler sezmiş ve onu istememesinin nedeninin başka bir kadın olduğundan ve bu kadının da Daniella olduğuna karar vermişti. Pek de haksız sayılmazdı aslında. Daniella hayatına girdiği günden beri aklından bir an bile çıkmıyordu. Tüm geceleri onu becerdiğini hayal etmekle, gündüzleri ise onu nasıl koruyacağını düşünmekle geçiyordu. Gerçi son görüşmelerinden bu yana Costa'nın ajanı olduğundan şüphelendiği için artık ondan uzak durmaya karar vermişti. Fakat tıpkı bu geceki gibi kadın bir şekilde karşısına çıkıp duruyordu. İçten içe bundan memnun olsa da hâlâ masumiyetinden emin olamamak Franco'yu çıldırtıyordu.

"Yine de ailem yüzünden yaşadıkların hiç adil değil."

Daniella sözlerini savuşturmak ister gibi elini salladı. "Dünya adil değil. Hem belaya bulaşmak konusunda yetenekli sayılırım."

Franco kadının gözlerinin içine baktı. Böyle bir durumda bile espri yapabilecek kadar olgun olmasına inanamıyordu. Ondan hoşlanmak istemiyordu ama böyle anlarda bu daha da zorlaşıyordu.

"Ayrıca karşılığında onun birkaç saç telini yolmuş olabilirim." diye devam etti sırıtarak. "Umarım bunun için bana dava açmaya filan kalkışmaz." Güldü. Dalga geçiyordu.

"Lorenna genelde düşmanlarından kurtulmak için daha kesin yollar seçer."

Bu genç kadının yüzündeki gülümsemeyi anında silip süpüren bir bilgiydi. Franco onun bu hâlinden öyle eğlenmişti ki, kadını çekip ağzını şaşkın ağzına yapıştırmak istedi. Son anda vazgeçerek yürümeye devam etti.

"Hadi gidelim buradan. Bunları sonra konuşuruz. "

Karanlık bir arka soğa açılan bir kapıdan dışarı çıktıklar. Daniella temiz havaya çıktığı için rahatlamış gibi iç çekti. O temiz havayı ciğerlerine doldururken Franco cebinden telefonunu çıkarıp şoförünü aradı.

"Acil durum. Arka kapıdayım. Acele et."

Telefonu kapattıktan sonra döndüğünde Daniella'nın yüzünü buruşturduğunu görünce, "Sen, iyi misin?" diye sordu. Kadının teni karanlıkta bile solgun görünüyordu.

Genç kadın çabucak başını salladı.

"Sadece elimi biraz fazla sıkıyorsun."

Franco hâlâ el ele tutuştuklarını fark edince anında tutuşunu gevşetti. Nedense elini bırakmak içinden gelmemişti ve neredeyse canını yaktığı için kadından tekrar özür dileyecekti. Ona neler oluyordu böyle?

"Ben... Polisin peşinde olduğunu bilmiyordum." dedi Daniella birden. "Yemin ederim."

Kadın onu aptallaştıran bir büyü yapıyor olmalıydı. Çünkü ağzından çıkan her kelimeye koşulsuz inanmak isterken buluyordu kendini. Belki sebep, bakışlarındaki dürüstlüktü. Ya da karşı koyamadığı ona sahip olma arzusu. Şu anda bile kadının az önce ne kadar sarsılmış olduğunu umursamadan onu arkasındaki duvara yaslayıp sertçe becermek dışında hiçbir şeyi düşünemiyordu.

"Peşimde olanlar yalnızca polisler değil."

"Başkaları da mı var?"

"Her zaman vardır." dedi Franco gülümseyerek. Daniella'nın da ona gülümseyeceğini hiç düşünmemişti. Bu gülüş uzun zamandır buz tutan kalbinin ısınmasına neden oldu. Bu onun için yeni ve farklı bir histi. Sanki içinde bahar çiçeklerinin açtığı, geniş ve güneşli bir bahçe vardı. Ve Franco bütün o bahçede koşturabilecek, yeşil çimlerin üzerinde yuvarlanabilecek kadar mutlu hissediyordu kendi.

Fakat bu duyguyu geldiği hızla geri gönderdi. Bu, ona aniden kendini zayıf hissettirmişti. Yaşadığı dünyada zayıflığa yer yoktu. Zayıf olduğun anda o yeşil bahçe birdenbire mezarın oluverirdi. Birkaç adım daha uzaklaşarak aracın geleceği yönü kollamaya başladı.

Daniella aralarına mesafe koymaya çalıştığını sezmişse bile hiçbir şey söylememişti.

Sonra hiç beklemedikleri bir şey oldu.

Tam aksi yönde parlak kaputu olan başka bir zırhlı araç hızla sokağa daldı. Franco daha ne olduğunu anlayamadan acı fren sesinden sonra silah sesleri sokağı doldurmaya başladı. Her şey ağır çekimde yaşanır gibiydi.

Franco istediğinden daha hızlı koşamadı. Bedenini Daniella'ya siper ederek birlikte yere yuvarlandıklarında yaşadığı dehşet inanılmazdı.

Sesler kesilip sokak yeniden bomboş kaldığında kulağında kendi nefesinden başka hiçbir şeyi işitemez olmuştu.

Gömleğinde ıslaklık hissedince hızla başını eğdi ve beyaz gömleğinin kan gölüne bulandığını fark etti. Şükürler olsun ki, Daniella'nın gözleri açıktı ve ona bakıyordu. Bir anlığına içini ferahlatan rahatlık yerini kadının sözlerini duyduktan sonra delicesine bir paniğe bıraktı.

"Sana bela konusunda yetenekli olduğumu söylemiştim."

Genç kadının güzel gözleri bu sözlerden sonra kapandı ve uzun bir süre açılmadı.

 

Loading...
0%