Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.BÖLÜM: Yaşasın İtalya!

@sagetaylors

 

 

Livorno Emniyet Binası/Toscana

"Haberler kötü efendim. Dün gece geç saatlerde batı sahilindeki bir depoda faili meçhul bir ceset daha bulundu."

Kır saçlı adam sandalyesinde geriye yaslanırken başını iki yana salladı. "Sakın söyleme. Elleri arkasından bağlanmış ve ağzına kırmızı bir bez parçası sıkıştırılmıştı değil mi?"

Daha genç olan meslektaşı başıyla onayladı. "Ayrıca iki bacağı birden diz kapağından kırılmış."

"Lanet olsun!” Sakallı yüzünü ovalayan adam okkalı bir küfür daha savurdu. "Bu son üç ayda aynı şekilde işlenen beşinci cinayet."

"Ve hepsi de farklı çetenin adamları. Ortak bir noktaları muhakkak olmalı.”

“Ya da ortak bir düşmanları.” Dedi müfettiş ensesini kaşıyarak.

“Sizce bunu kim yapıyor olabilir efendim?"

"Kimin yaptığını bilmiyorum ama ateşle oynadığı kesin."

"Hâlâ o olduğunu mu düşünüyorsunuz?”

"Belki o belki de onu taklit eden birileri, bilemiyorum. Tek bildiğim cinayetlerin yıllar evvel işlenenle tıpatıp aynı olması."

Genç polis ellerini deri ceketinin ceplerine sokarak maktulün olay yerindeki çekilmiş fotoğraflarına bir göz attı. Beton zeminde yatan adamın bacakları ters bir açıyla kıvrılmış, elleri arkasından bileklerini kesecek kadar sertçe bağlanmıştı. Damarları çatlamış göz bebekleri sonuna kadar açıktı ve açık ağzından kırmızı bir bez parçasının kenarları görünüyordu.

"Eğer bunu Bebek Yüz yaptırmışsa bile elimizde hiçbir kanıt yok.”

"Olsaydı ne olurdu. Adam yıllardır hapiste."

"İyi ama siz demiştiniz ki…"

"Ne söylediğimi unut Costa. Bana kanıt bul. O olduğunu ispatla bende adamın sonsuza kadar o delikte kalmasını sağlayayım."

Genç polis düşünceli görünüyordu. "Bebek Yüz müstakbel bir mafya lideri için pek uygun bir isim gibi görünmüyor, siz ne dersiniz?"

"İsmin komikliği seni yanıltmasın. Göründüğünün aksine acımasız piçin tekidir."

"O halde neden kendine daha sert bir isim bulmamış?"

"Çünkü cani ruhunu yansıtmayan yakışıklı bir yüze sahip. Ayrıca ilk cinayetini işlediğinde henüz sakallarının bile çıkmadığını sana hatırlatırım. Düşmanlarına ondan zarar gelmeyeceklerine inandıkları anda saldırdığı için bu isimle anılıyor."

"Dosyasında yazana göre o zamanlar sadece on altısında bir çocukmuş."

"Evet.” Yaşlı adam iç çekti. “Yine de bu onu durdurmaya yetmedi. Tıpkı hâlâ hapiste olmasının uslu durmasına yetmediği gibi.”

Kır saçlı adam yavaşça pencereye döndü. Elleri ceplerinde limandaki hareketliliği izliyordu. Sabahın erken saatlerinde başlayan trafik akşamın geç saatlerine kadar sürerdi. Gemiler yanaşır, mallar boşaltılır ve yenileri yüklenirdi. İşçilerini bağıra çağıra çalışmaları tıpkı bir arı kovanını andırıyordu.

"Dışarıda olmasa da kendi dünyasının kurallarına uyulması gerektiğini herkese hatırlatarak racon kesiyor. Ailesine yakışanı yapıyor."

Genç polis huzursuz olmuş gibi yerinde kıpırdandı. Amiri adama saygı duyuyor, onu kızdıracak bir şey yapmamaya çalışıyordu, ancak içindeki adalet duygusu onu yiyip bitiriyordu.

"Yapabileceğimiz bir şeyler olmalı efendim." dedi öfkeyle.

"Şimdilik sadece bekleyeceğiz." dedi Moretti ve dönüp yardımcısıyla yüz yüze geldi. "ve hata yaptığı ilk anda onu kıskıvrak yakalamak için orada olacağız."

................................................

Az kalmıştı.

San Francisco'dan Roma'ya aktarmalı olarak yaptığı on sekiz saatlik uçuşun ve satın aldığı doksan sekiz model kırmızı Ford Fiesta'sı ile süren üç buçuk saatlik araba yolculuğunun ardından nihayet Toskana sınırlarına varmıştı. Haritadaki bilgilere göre bir kaç kilometre sonra “Kaçaklar şehri” ne varmış olacaktı.

1587 yılında Toskana Dükü 1. Ferninand'ın kararıyla Livorno anayasası, Pisa kenti liman kasabası olan Livorno'yu "açık şehir" olarak ilan etmişti. Bu yasayla; hangi ulustan ve ırktan olursa olsun, ister hakkında idam cezası çıkarılmış bir mahkûm isterseniz azılı bir hırsız olun, hiçbir takibe alınmaksızın Livorno'ya yerleşebilir ve orada dilediğiniz yaşamı sürmeye devam edebilirsiniz.

Suçlu iadesi yok.

Ne de olsa artık o da bir kaçak sayılırdı.

Daniella ne kırmızı bültenle aranan bir katil ne de azılı bir suçluydu. Aksine, hayatı boyunca daima adaletin sıkı bir savunucusu olmuştu. Üstelik beş seneden uzun bir süredir özel bir hukuk bürosunda yardımcı asistanlık yapıyordu. Bir avukat değildi ama işini oldukça severek yapıyordu.

Ta ki, patronu ve yakın zamana kadar sevgilisi olan göt heriften kaçıp, ülkeyi terk edene kadar.

Başına gelenlerin tek sorumlusu olarak Jonathan’ı suçlamak haksızlık olurdu. Çünkü beş para etmez piç kurusunu becermeye kalkıştığı için suçun büyük kısmı onundu.

Eğer çaresiz bir romantik ve aşkın gerçek olduğunu sanan koca bir budala olmasaydı adamın yaptığı jestler başını döndürmez, onu tam iki yıl boyunca görmezden geldikten sonra onunla birlikte olmaya kalkışmazdı. Üstelik adamın hasta ruhlu bir orospu çocuğu olduğunu anlaması için onunla bir kaç ay çıkması yeterli olmuştu. Yine de istediği halde onu bir türlü terk edememişti.

Jonathan ile olan birlikteliklerini hatırladıkça ağzına dolan acı safrayı yutmak için birkaç kez yutkunmak zorunda kaldı.

Omuzlarını gevşeterek direksiyonu iki eliyle sıkıca tuttuktan sonra başını iki yana esnetti. "Olanları unut. Hepsi geride kaldı. Artık yeni bir hayata başlıyorsun."

Kendi kendini teselli ettiği sırada telefonu çalınca ekranda Gloria isminin yanıp sönmesiyle birlikte rahat bir nefes aldı.

"Come stai İtaliano?" dedi güzel sarışın telefonda neşeli sesiyle. Nasılsın İtalyalı?

Daniella arkasından geçmek isteyen bir arabaya yol verdikten sonra, "Otuz dakika türbülansa giren bir uçak ve kliması bozuk bir arabayla toplamda yirmi saat süren berbat yolculuğun ardından mı?" diye homurdandı. "Come una bomba. (bomba gibiyim) Ya sen?"

Arkadaşı burnundan gülmekle tıslamak arası bir ses çıkardı.

"Hala neşenin yerinde olması bir mucize o halde. En azından birimizin güzel vakit geçirmesine sevindim. Burada tek yaptığım şey iş, iş ve daha çok iş. Philz'de öğle yemeği yemeden önce Everest Tepesi büyüklüğünde bir dosya yığınıyla uğraşmak zorunda kaldığımı biliyor muydun? Tabii sadece bu kadarla da kalmadı. Sorunlu bir davanın tam yüz seksen sayfalık kopyasını çıkarmak için saatlerce fotokopi makinesinin başında dikilmek zorundaydım. İnanabiliyor musun? Sırf bu yüzden selülit tedavisine başlamam gerekebilir. Ondan sonraki tüm vaktimi Bay Cooper'ın iptal edilen mahkemesi yüzünden ajandasını yeniden düzenlemekle geçirdim. Uzmanların uzun süre ekran başında kalanlar için söylediklerini hatırlıyor musun? Sanırım kırk yaşımı görmeden evvel kör olacağım."

"Hepsi bu kadar mı?"

"Ah, Hazel'in bebeğinin dün gece yarısı doğduğundan bahsetmedim. Minicik bir kız. Görsen öyle tatlı ki."

"Vay canına, bu harika bir haber. Neden daha önce söylemedin?"

"O kadar yorgunum ki bir an aklımdan çıkmış. Kız kardeşi Carla sabah hastaneden bir fotoğraflarını yolladı. Zor bir doğum olmuş ama neyse ki anne de bebek de gayet sağlıklı."

"Bunu duyduğuma sevindim. Onu gördüğünde lütfen sevgilerimi ilet."

"Elbette. Az kalsın unutuyordum. Bu hafta tam iki kez Kızıl Kafa ve Kas Çuvalı'nı arşiv odasından birlikte çıkarlarken gördüm."

"Olamaz!"

"Oldu bile. Kimseye görünmediklerini zannediyorlardı ama yüzlerine bakmak bile bir işler karıştırdıklarını anlamak için yeterliydi. Kızıl Kafa epey dağıldığına göre Kas Çuvalı'nın performansı oldukça iyi olmalı." Gloria kıkırdadı.

“Kes şunu!" Daniella da gülerken benzer sesler çıkarmıştı.

"Ne? Sana o ikisi hakkında yanılmadığımı söylemiştim."

"Bu da resmen iddiayı kaybettim demek."

"Sana demiştim demekten nefret ediyorum ama..."

Daniella yeniden gülerken başını sallıyordu. "Bazı şeyler hiç değişmiyor."

"Yanılıyorsun. Her şey çok değişti. Sen gideli daha birkaç gün olduğunu biliyorum ama seni acayip özlüyorum." Arkadaşının bir anda değişen ruh hali Daniella'yı durgunlaştırdı. "Burası artık eski neşesini kaybetmiş gibi. Lanet olsun Dani. Sensiz bir kâbusu yaşıyor gibiyim." Arkadaşının sitem dolu sözleri genç kadının yüreğini burksa da sesini neşeli tutmaya özen gösterdi.

"Olaya bir de iyi tarafından bak Gloria. Artık tatile çıkmak için aylarca ucuz otel aramak zorunda kalmayacaksın."

"O eski moda otelinin beni etkileyeceğinden kadar emin misin?"

"Eğer hala hafızamdaki gibiyse, gideceğin üçüncü sınıf herhangi bir yerden çok daha kaliteli olduğunu garanti edebilirim. Sognare..." dedi sonra da bir panayır çığırtkanı gibi sesini yükselterek. "rüya oteli!"

"Hmm. Yüzde elli beş arkadaş indirimi yapacaksan düşünebilirim."

"Yüzde kırk."

"Yüzde elli."

"Anlaştık."

"Çok yaşa İtalya!" Gloria coşkuyla haykırınca Daniella sırıttı.

Çılgın arkadaşı bundan üç yıl önce çalıştıkları plazanın asansöründe karşılaştıklarından bu yana hiç değişmemişti. Otuzlu yaşlarının başında seksi -ve bunun sonuna kadar farkında olan- kadın iş başvurusu için Daniella'nın çalıştığı hukuk bürosuna geldiğinde kocasından yeni boşanmış ve şehre yeni taşınmıştı. New York gibi büyük bir metropolde yaşamaya başlamadan önce hayatının büyük bir kısmını Pittsburgh'ta geçirmişti. Daha önce orta ölçekli bir firmada sekreterlik yapmasına rağmen hukuk alanında tecrübesi çok azdı. Yine de tanıdığı en hırslı insanlardan biriydi ve bu işi almakta kararlı olduğunu görmek Daniella'nın ona yardım etmesi için yeterliydi.

Mülakata girmeden önce ona patronlarıyla ilgili bir kaç altın tüyo verdikten yarım saat sonra Gloria Jones artık Wong&Cooper&Williams ‘da Daniella'nın mesai arkadaşlarından biri olmuştu.

Gloria sıcakkanlı biriydi. Samimiydi. Çalıştığı insanların ve Daniella'nın aksine evrendeki her canlıyla kolayca iletişim kurabilecek kapasitedeydi. Bu yüzden aynı gün iş yerindeki herkesle tanışmış ve Daniella'nın henüz tanımadığı insanlarla bile kolayca arkadaşlık kurmuştu. Ama en çok Daniella ile yakınlaşmıştı.

Daniella onunla her konuda rahatlıkla konuşabiliyor, ondan tavsiyeler alabiliyordu. Hemen hemen her konuda.

"Daha çok yolun var mı?" Arkadaşının telefonda gevezelik etmesi nihayet bitmişti.

"Pek sayılmaz."

Gloria bir süre sessizliğe büründü. Daniella arkadaşını tanıyorsa bunun arkasından olumsuz bir şeylerin geleceğini hissediyordu.

"Bu hiç kolay olmayacak biliyorsun değil mi?" dedi sonunda.

İşte gelmişti.

"Neymiş o?"

"Yeni bir hayata başlamak. Yepyeni bir şehirde yepyeni insanların arasında olacaksın. Of Dani, ne kadar zor olduğunu kendimden biliyorum. Üstelik orada sana yardımcı olacak bir Daniella Lombardi de olmayacak." Ses tonu sonlara doğru yumuşamıştı.

"Kendi kendime yetemeyeceğimi mi düşünüyorsun?"

"Başına bela aldığını söylemeye çalışıyorum."

Başında zaten bir sürü bela vardı. Bir eksik bir fazla ne fark ederdi ki?

"Kolay olacağını söylemedim ama denemek zorundayım Gloria. Başka çarem olmadığını biliyorsun. Eğer ben olmasam Sognare yok pahasına satılacak."

"Konunun o eski otel olmadığını biliyorsun.”

Jonathan’dan bahsediyordu. Gloira ilişkilerinin kötü detaylarını bilmese de derinliğini biliyordu.

"Bu konuda daha fazla konuşacak bir şeyimiz olduğunu zannetmiyorum. O adamın yaşadığı şehirde kalırken nefes dahi alamadığımı hissediyordum."

Daniella gerçekten nefes almaya ihtiyacıyla ön camı biraz araladı.

"Biliyorum tatlım ama sence de bu biraz fazla değil mi?"

"Sen de aynısını yapmamış mıydın? Alvin'den boşandıktan sonra New York'a taşınıp yeni bir hayat kurmadın mı?"

"O farklıydı. Lanet herif evimde ne var ne yoksa satmıştı. Artık bir evim bile yoktu."

"Benim de yok."

En büyük hatayı da ilişkilerinin nasıl gittiğine bakmadan kendi evini boşaltıp, Jonathan'ın yanına taşınmakla yapmıştı.

Oysa uzun zamandır yalnızlığa alışmıştı. Annesiyle babası yıllar önce boşanmışlardı. Babası ve erkek kardeşi Livorno'da kalmış, Dani ise çocuk yaşta annesiyle birlikte Amerika'daki büyük teyzelerinin yanına taşınmışlardı. Annesini pankreas kanserinden kaybettiğinde Daniella henüz on beşindeydi.

Büyük teyzesi çok yaşlı ve bakıma ihtiyacı olduğundan ve Daniella’dan başka ona bakacak kimsesi olmadığından ona bakmak için okula ara vermek zorunda kalmıştı. Bir kaç yıl sonra teyzesi öldükten sonra ise her şey için artık çok geçti. Bir eğitim kampına katılmış, New York'a taşınmış ve bir hukuk firmasında yardımcı stajyerlik işine başlamıştı. Hayalindeki mesleğe kavuşamamıştı belki ama işinde başarılıydı. Şimdi ise çocukluğunun geçtiği yerde sıfırdan başlaması gerekiyordu.

"Bana doğruyu söyle. Benden bir şeyler saklamıyorsun değil mi?" Arkadaşının sesiyle aniden irkildi.

"Ne? Ne saklayabilirim ki?"

"Hislerimde kolay kolay yanılmadığımı bilirsin. Ve hislerim bana sende daha fazlasının olduğunu söylüyor."

"Yine başlama!" diyerek hızla arkadaşını geçiştirdi Dani. Eğer Gloria şüphelenecek bir şeyler bulursa kesinlikle altını kazmaya devam ederdi.

"Adamı içeri tıktırdın."

"Çünkü o pisliğin kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek yaptığı adaletsizlikleri tüm dünyanın öğrenmesi gerekiyordu. Tanrı aşkına Gloria, adam en can alıcı davaları bile karşı taraftan rüşvet alarak bitiriyordu."

"Haklısın. Bu konuda sana sonuna kadar katılıyorum. Yine de böyle çekip gitmene başka bir anlam veremiyorum. Suçlu sen değilsin ki, neden kaçan sen oluyorsun?”

"Kaçmıyorum." Lanet olsun. Elbette kaçıyordu ancak nedenini henüz arkadaşına anlatmaya hazır hissetmiyordu.

Daniella yirmi beş derece sıcaklıkta araba kullanırken ensesindeki teri sildi. "Nasıl istiyorsan öyle düşünebilirsin. Otelin satılacağını öğrendiğimde bir karar verme aşamasındaydım ve bunun tanrıdan gelen bir işaret olduğunu düşündüm. İşim ve ailem arasında bir seçim yapmam gerekiyordu. İster inan ister inanma ama o oteli yüz üstü bırakamazdım."

"Nasıl inanabilirim ki. Şimdiye kadar ağzından o otelle ilgili en ufak bir şey duyduğumu hatırlamıyorum. Kalkmış benden tüm hayatını geride bırakacak kadar o lanet yeri umursadığına inanmamı mı bekliyorsun?"

"Artık umursuyorum. Hem sen değil miydin, büyük işler büyük riskler gerektirirdir diyen."

"Peki, söylesene o kadar büyük bir yeri tek başına nasıl işletmeyi planlıyorsun?"

"Otel o kadar da büyük sayılmaz. Açılıştan önce temizliği kendim yapabilirim diye düşünüyorum. Sonra da belki odaların bakımı için birilerini tutarım. Ayrıca yemekleri de kendim yapabilirim. Mutfakta ne kadar becerikli olduğumu bilirsin."

"Peki ya diğer işler ne olacak? Bana otelin geniş bir arazinin üzerine kurulduğundan bahsetmiştin."

"Evet. Şey, bahçe için ne yapabileceğime bakacağım. Diğer ufak tefek tamirat işlerini de halletmeye çalışırım."

"Bakıyorum tüm planı yapmışsın." Gloria garsondan ona en sert kahvelerinden birini getirmesini istedikten sonra tiradına kaldığı yerden devam etti. "En son ne zaman eline bir alet aldın söylesene? O şekilde bir aletten bahsetmediğimi biliyorsun.” Dedi sanki Daniella’nın gözlerini devirdiğini hissetmiş gibi. “Ben söyleyeyim. Hiç bir zaman."

"Öğrenebilirim. Youtube da ihtiyacım olan tüm videolar var."

"Sen ciddi misin?"

"Neden olmasın?"

"Of, Tanrım. Amma da inatçısın."

"Bir zamanlar en sevdiğim özelliğimin bu olduğunu söylerdin."

"Ve bu özelliğin yüzünden en yakın arkadaşımın pılısını pırtısını toplayıp Tanrı'nın unuttuğu bir yere gitmesini kabul etmem mi gerekiyor? Peki ya oradaki insanlarla anlaşamazsan? Benimle tanışana kadar insanlarla ilk karşılaşmalarının daima kötü olduğunu söylüyordun."

Gloria haksız sayılmazdı. İnsanlarla iletişimini hala geliştirmesi gerekiyordu. Girdiği ortamlarda güler yüzlü ve konuşkan olmaya dikkat ediyordu, fakat bir noktadan sonra işler hep sarpa sarıyor ve duvara tosluyordu. Bu yüzden Jonathan'dan önce hiç uzun süreli ilişkisi olmamıştı.

Jonathan'la ise işler hiç ummadığı bir anda tersine dönmüştü. İlk tanıştıkları andan itibaren yoğun bir iş temposu olan adamın ilgisini hiçbir zaman çekemediğinin farkındaydı. Fakat bunu asla kişisel algılamamıştı. Adam neredeyse iş yerindeki herkese karşı ilgisiz ve mesafeliydi. Dolayısıyla Daniella'nın varlığından habersiz olması sürpriz değildi. Asıl sürpriz onu birdenbire fark etmesiydi.

Ne olmuşsa o Noel gecesinden sonra olmuştu.

Büronun düzenlediği partide Daniella Gloria'nın ısrarıyla straplez, kendinden payetli ve vücudunu ikinci bir ten gibi saran kırmızı bir elbise ile Louboutin ayakkabılar giymişti. Saçlarını maşa ile ısıtmış ve hayatında ilk kez makyaj yapmıştı. Partiye katıldığı andan itibaren Jonathan'ın ilgisi onun üzerinde olması hem şaşırtıcı hem de gurur vericiydi. Adam tüm gece gözlerini ondan alamamıştı. O geceden sonra ise peşine düşmüş ve elde edene dek durmamıştı.

Patronuyla asla bir ilişkiye başlamaması gerektiğinin farkındaydı. Fakat olan olmuştu. Şimdi ise güvenebileceği tek insan olarak elinde sadece Gloria vardı.

Yine de Jonathan'la ilişkilerinin kötü detaylarını arkadaşına anlatmaya çekiniyordu. Belki de bir parçası hala bundan utanç duyduğu içindi.

Bazen o partiye hiç gitmemiş olmayı diliyordu.

İçine derin bir nefes çekip solundaki liman manzarasına bir bakış attı. Şehir merkezinden çıkmış ve dağlık yola sapmıştı.

"Bak, iyi olacağım tamam mı?" diyerek hem kendini hem de arkadaşını rahatlatmaya çalıştı. "Zaten bunları konuşmak için artık çok geç. Buradayım ve ne olursa olsun sonuna kadar gitmeye kararlıyım."

"Pekâlâ. Teklifimin her zaman geçerli olduğunu biliyorsun. Hala geri dönüp benimle yaşayabilirsin Dani. Evimin kapıları sana daima açık."

Biliyordu, ayrıca bunun için ona mimnnettardı. Ancak bu kötü bir fikirdi. Jonathan'dan olabildiğince uzak olmaya ihtiyacı vardı. Gloria bunu asla anlayamazdı.

"Beni merak etme."

"Keşke yapabilsem." Gloria'nın her an ağlayacakmış gibi çıkan sesi kendisini kötü hissetmesine neden oluyordu. Aniden gözleri doldu. Kahretsin. Oysa buraya gelirken artık gözyaşı olmayacağına dair kendi kendine söz vermişti.

İçten içe umut vaat eden bu toprakları seçmesinin asıl nedeninin bir kaçış değil yepyeni başlangıçlar olduğunu söylemişti kendine. Her şey bir yana asıl sebep sadece kendisi olmakla ilgiliydi. Livorno'ya yerleşerek New York'ta bir yerlerde yitirdiği benliğini bulmayı amaçlıyordu.

Evet, otel işletmeciliğinden hiçbir şey anlamadığı doğruydu ama öğrenmek ne kadar zor olabilirdi ki? Şimdiye dek kendi başına evindeki tek bir ampulü bile değiştirmemiş ya da kalabalık misafir grubu ağırlamamış olabilirdi. En iyi bildiği iş kanunlar, mevzuatlar ve doysalar dolusu dava özetlerini okumak ve yazmaktan ibaretti. Buna rağmen kararından dönmeyi bir an bile düşünmemişti. Daniella inançlı biriydi. Bir şey onu en zorda kaldığı zamanda doğduğu bu yere, Livorno'ya çekmişti. Hissediyordu. O artık buraya aitti.

Arkadaşının küçük bir çocuk gibi surat asıp alt dudağını sarkıttığını gözünde canlandırabiliyordu.

"En azından çaba göstereceğine söz ver." diye fısıldadı. Çünkü ben öyle yapıyorum.

Gloria burnunu çekip nefesini verdikten sonra, "Tamam." diyerek pes etti. "Seni ikna edemeyeceğimi biliyordum. Çünkü bir keçi kadar inatçısın. Tek bir şartla yakanı bırakırım. Bir şeye ihtiyacın olduğunda ilk arayacağın kişi ben olacağım."

"Buna söz vermem gerekiyor mu?"

"Lanet olsun, evet."

"Tamam."

"Son bir şey daha."

"Tanrım, söyle ve beni azat et artık, lütfen!" Dani bir virajı daha dönerken karşıdan gelen aracı görüp direksiyonu iyice sağa kırdı.

Gloria, "Bayan Williams Jonathan'ın davasına Bay Cooper'ın bakmasını istedi." dediğinde az kalsın direksiyon hâkimiyetini kaybedip yoldan çıkacaktı. Son anda hızla toparlayıp çizgilerden içeri girmeyi başardığında nefes nefese kalmıştı.

"Orada mısın?"

"E-evet. Seni duydum."

"Bilmek istersin diye düşündüm."

Bayan Williams şirketin yönetici ortağıydı. Jonathan'ın davasının şirkete getireceği zararın farkında olmalıydı. Bu yüzden de Benjamin gibi iyi bir avukattan onu savunmasını istemesi kadar doğal bir şey olamazdı.

Ayrıca Benjamin ve Jonathan çocukluktan beri yakın arkadaşlardı. Mezun oldukları yıllara kadar aynı okullara gitmiş, sonra da babalarının referanslarını kullanarak W&C&W de küçük hissedar olmuşlardı. Zamanla kendilerini ispatlayarak şirkette giderekdaha fazla söz sahibi olmaya başlamışlardı. Avukatlık ikisinin de aile mesleğiydi. Jonathan'ın babası emekli bir yargıçken Benjamin'in hem babası hem de annesi avukattı.

Benjamin, Jonathan'ın aksine daha ahlaklı ve prensipleri olan bir adamdı. Evliydi ve dünyalar tatlısı bir karısı ve iki oğlu vardı. Jonathan onun aksine evlilikten ve çocuklardan nefret ederdi. O yüzden Daniella ile ilişkileri süresince bir defa bile gelecekten konuşmamışlardı.

Dani o sıralar adama kör kütük âşık olduğundan böyle şeyleri sorun etmiyordu. Çünkü Jonathan'ın onu elde etme çabaları kendisini özel hissetmesini sağlıyordu.

Hangi kadın her akşam masasına güller bırakılmasından ve onu sürekli şımartan bir adamla romantik bir ilişki yaşamak istemezdi ki? Gelecekle ilgili planlardan bahsedip adamı korkutup kaçırmak istemiyor, onu sevgisiyle ve ilgisiyle kendine sonsuza dek bağlayacağını zannediyordu.

Dünyanın bir numaralı budalasıydı.

Jonathan'ın gerçek yüzünü gördükten sonra imkansız hayaller kurmayı bırkmıştı. Jonathan karanlık arzuları olan, bu yüzden de asla tek bir kadınla yetinemeyecek türden bir adamdı. Öte yandan ona hastalık derecesinde takıntılıydı. Daniella kendini bir anda içine düştüğü çukurdan kaçmaya çalışırken bulmuştu. İşin kötü yanı kurtulmaya çalıştıkça daha fazla karanlığa çekiliyor oluşuydu.

Kendime not: Bir daha asla karanlık geçmişleri olan adamlarla birlikte olmaya kalkışma.

"Dani?”

Bay Cooper'ın Jonathan'ın davasını üstlendiğini öğrenmek onu biraz sarsmıştı doğrusu ama bunu arkadaşına belli etmek yerine kabullenmiş gibi göründü.

"Bayan Williams’ın kararlarını sorgulamak bana düşmez. Jonathan hem şirket ortağı hem de meslektaşı, ondan başka türlüsünü beklemek saçmalık olurdu."

"Bana sorarsan Bay Cooper'a her şeyi anlatmalısın. Eğer mahkemeye kanıtları sunan kişinin sen olduğunu öğrenirse her şey daha farklı olacaktır. Sen Jonathan'ın hem sevgilisi hem de asistanıydın. Seni dinleyecektir. En yakınındaki kişi olarak tüm kirli çamaşırlarını bildiğini düşünecektir."

"Hayır!" diyerek aniden bu fikre karşı çıktı. "Unut bunu! Bay Cooper bana inanmış olsa bile -ki inanmayacaktır- Jonathan'a ihanet etmeyecek kadar sadıktır. Ayrıca ne o ne de Bayan Williams sırf bir asistanın sözüyle yıllarca dost oldukları birinin ipini çekmek istemezler."

Jonathan’ın ona söylediği ilk şeylerden biri buydu."Senin sözüne karşı benimki. Söylesene sana kim inanır Küçük Tilki?"

"İyi ama..."

"Sana olmaz dedim Gloria. Lütfen bu konuda daha fazla ısrarcı olma.”

"Tamam." diyen arkadaşının yenik çıkan sesi gözlerinin yeniden dolmasına sebep olmuştu. Ama ağlamayacaktı. Hayır. Gözyaşlarını da duygularıyla birlikte bir kutuya kilitleyip kaçtığı şehirde bırakmıştı.

"Amacım seni ortaya atmak değildi." diye devam etti Gloria. Söylediklerine pişman olmuş gibiydi.

"Bunu biliyorum."

"Sadece başın belaya girmeden bu işten sıyrılmanı istiyorum. Jonathan içeri girdikten kısa süre sonra işi bırakarak ülkeyi terk ettin. Bu şüphe çekecektir."

"Emlakçıdan gelen mektubu açtığımda Bay Cooper da oradaydı. Neden gittiğimi biliyor."

"Ama sebep yalnızca bu değil. Ve bunu o da benim gibi sonunda anlayacaktır. Ve ilişkiniz ortaya çıktığında ise..."

"Umurumda bile değil."

"Adamdan intikam almak istediğini biliyorum Dani. Senin canını yaktı..."

Tahmin bile edemeyeceğin kadar hemde.

"...ona yaptıkların için seni suçlamıyorum ama nereye kadar kaçabilirsin? Önünde sonunda tüm bunlarla yüzleşmek zorunda kalacaksın."

"Farkındayım ama ne kadar geç o kadar iyi. Dinle. Mahkemeye sunduğum dilekçedeki suçlamakar oldukça açık. Deliller de ortada. Yargıç Thompson'ı yıllardır tanırım. Ona Jonathan'ın ipini çekecek belgelerle gittiğimde gizliliğimin sorun olmayacağını ve bu kanıtların onu mahkûm ettirmeye yeteceğini söylemişti. Cooper gibi bir avukat bile artık Jonathan'ı kurtaramaz, anladın mı? O pisliğin işi bitti."

"Bu konuda tamamıyla senin tarafındayım biliyorsun ama Bay Cooper benim patronum Dani. Yani benden dava için bir şeyler yapmamı isterse-"

"O zaman sen de yapacaksın." diyerek kestirip attı Daniella. "Bu senin işin. Senden benim yüzümden işini tehlikeye atacak herhangi bir şey yapmanı isteyemem. Eğer sorun olacaksa bana davayla ilgili hiç bir şey anlatmak zorunda değilsin."

"Beni yanlış anladın." Savunmaya geçen arkadaşına aniden sert çıkıştığını fark edince kendine lanet etti. Kahretsin ki bu adamın konusu açıldığında bir türlü sinirlerine hâkim olmayı öğrenememişti.

"Sonuçları ne olursa olsun senin için her şeyi yaparım ve bunun için tereddüt etmem bile."

"Biliyorum, biliyorum." Daniella ağrıyan şakaklarını tek eliyle ovalamaya çalışırken gözlerini yoldan ayırmamaya çalışıyordu. "Sana bağırdığım için üzgünüm, tamam mı? Sanırım artık kapatmam lazım. Uzun bir yolculuk oldu."

"Elbette, seni anlıyorum. Yine de dostun olarak seni uyarmak istiyorum. Bay Cooper Bayan Williams'la konuşurken ortaya atılan yolsuzluk iddialarının yalnızca bir karalama kampanyası olduğunu, kanıtlamak adına gizli tanığın ortaya çıkarılması için mahkemeye baskı yapmaları gerektiğini söyledi. Eğer bunu başarırsa ki biliyorsun çok az şeyde başarısız olur, kimliğin ifşa olabilir. O zaman oraya çıkıp onlarla yüzleşmek zorunda kalabilirsin."

Daniella üçünün mahkeme salonunda yüzleştiği sahneyi gözünün önüne getirince sertçe yutkundu. Jonathan'la bir mahkeme salonunda karşılaşmaktan korkmuyordu. Ancak düşüncesi bile bedeninden sert bir ürpertinin geçmesine neden oluyordu. Eğer sonunda onun hak ettiği cezayı almasını sağlayacaksa sanırım bu kadarına katlanabilirdi. Bu işe başlamıştı bir kere ve ne olursa olsun sonuna kadar gidecekti.

"Umarım buna gerek kalmaz. Bilgi verdiğin için teşekkür ederim."

"Gelişmelerden seni mutlaka haberdar ederim. Şimdi işe dönmek zorundayım tatlım. Öğle molam sona ermek üzere."

"Kendine dikkat et."

"Sende. Beni sık sık aramayı ihmal etme. Seni özleyeceğim."

Telefonu kapattığında yeni bir tepeye tırmanmak üzeriydi. Sıcaktan mı yoksa Gloria'yla konuştukları yüzünden midir bilinmez sanki yeterince nefes alamıyormuş gibi hissediyordu. Camı sonuna kadar açıp temiz havayı ciğerlerine çekti. Bünyesi sıcak iklimlere alışkın değildi. Ve bugün hava sanki olduğundan daha baskındı. Yolculuk için üzerine giydiği keten şort ve tişört terden sırılsıklam olmuştu. Uzun saçlarını ensesine yapışmasın diye tepesinde bir topuz yaptı. Keşke arabasının kliması daha iyi çalışsaydı.

Nerede şu otel?

Tam daha ne kadar yolu kaldığını hesaplamak için haritayı kontrol etmek üzereydi ki, tanıdık binanın duvarları uzaktan ona göz kırptı. Rönesans Mimari'sinin eşsiz güzelliğinden yararlanılarak tasarlanmış ve tarih kitaplarından fırlamış gibi görünen taş bina tam karşısındaydı.

Sognare.

Daniella sonunda rahat bir nefes aldı. "İşte buradasın.”

Loading...
0%